TBK 19 HÜKMÜNE GÖRE DAVA AÇILABİLMESİ İÇİN KESİNLEŞMİŞ BİR ALACAĞIN VARLIĞI ÖN KOŞUL DEĞİLDİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


06 Ağu
2021

Yazdır

TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2020/1429
KARAR NO    : 2021/809

Y A R G I T A Y   İ L A M I

MAHKEMESİ              : İzmir 11. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                        : 29/01/2016
NUMARASI                : 2015/442 - 2016/64
DAVACI                      : G.K. vekili Avukat A.B.
DAVALILAR               : 1- N.K. vekili Avukat Z.Y. 2- A.K.

Davacı Gürcan K. vekili Avukat A.B. tarafından, davalılar Nurten K. ve Arda K. aleyhine 02/11/2015 gününde verilen dilekçe ile muvazaa nedeniyle takibin iptali istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın hukuki yarar yokluğundan reddine dair verilen 29/01/2016 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

Dava, muvazaa nedeniyle takibin iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı vekili, müvekkili ile davalılardan Nurten K.’nun evli olup aralarındaki boşanma davasının devam ettiğini, davalıların aralarında anlaşarak muvazaalı bono düzenlendiklerini ve bu bonoya dayalı olarak davalılardan Arda K. tarafından teyzesi olan davalılardan Nurten K. aleyhine İzmir 24. İcra Müdürlüğünün 2015/12.98 esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, icra takibi kapsamında davalılardan Nurten K. adına kayıtlı olan 26 NK 2.9 plakalı araca haciz konulup yakalama avansı yatırıldığını, davalılardan Nurten K.’nun gerçek dışı borç yaratarak aslında müvekkiline ait olduğunu bildiği aracı trafik memurlarınca çektirerek müvekkiline zarar vermeyi amaçladığını, haczedilen aracın müvekkilinin şahsi malı olduğunu belirterek davalılar arasındaki muvazaalı icra takibinin iptalini talep etmiştir.

Davalılar, borcun gerçek olduğunu, bononun muvazaalı olarak düzenlenmediğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkemece, davacının eldeki davayı açmakta henüz hukuki yararı olmadığı, hukuki yararın ancak mal rejimine ilişkin olarak açılan İzmir 14. Aile Mahkemesinin 2014/8.0 esas sayılı dosyasında davacı lehine karar çıkması halinde mevcut olacağı gerekçesiyle davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmiştir.

Dava TBK’nın 19. maddesine dayalı muvazaalı takibin iptali istemine ilişkindir.

Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları zarara uğratılanlar, tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. Çünkü, danışıklı olan bir hukuki işlem haksız eylem niteliğindedir. Muvazaalı muamele (danışıklı işlem) ile hakkın zarar gördüğünün benimsenebilmesi için danışıklı işlemde bulunandan bir alacağın olması ve bu alacağın ödenmesini önlemek amacıyla danışıklı işlemin yapılması gerekir. İşlemin danışıklı olduğu kanıtlanırsa davacı, işleme konu edilen maldan alacağını almak için yararlanabilecektir. Davacının bu davadaki amacı, katılma alacağı davasındaki alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olduğunu ileri sürdüğü işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır.

Öte yandan medeni usul hukukunda hukuki yarar, mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir davanın açılabilmesi için davacının bu davayı açmakta (mahkemeden hukuksal korunma istemekte) bir çıkarının bulunmasıdır. Bu çıkarın da karar verilene kadar sürmesi gerekir. TBK’nın 19. maddesine göre dava açılabilmesi için davacının kesinleşmiş bir alacağının varlığı ön koşul değildir. Ancak davacının bu davayı açmakta hukuki yararı olması için davalıdan bir alacağının olması gereklidir.

Somut olayda; Nurten K. tarafından Gürcan K. aleyhine İzmir 14. Aile Mahkemesinin 2014/830 esas sayılı dosyası ile mal rejimi nedeniyle alacak davası açıldığı, Gürcan K. tarafından da 05/12/2014 tarihinde karşı dava açıldığı ve 26 NK 2.9 plakalı araç üzerindeki katılma alacağının talep edildiği, Uyap kayıtlarından da dosyanın halen derdest olduğu anlaşılmaktadır.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı alacağını edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesi sonunda tespit edilecek alacağına dayandırmıştır. Edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesine ilişkin İzmir 14. Aile Mahkemesinin 2014/8.0 esas sayılı dosyası halen derdest olup henüz sonuçlanmadığından davacının eldeki davayı açmaktaki hukuki yararının ortadan kalkmadığı anlaşılmaktadır.

Şu halde mahkemece yapılması gereken; İzmir 14. Aile Mahkemesinin 2014/8.0 dosyasının kesinleşmesi beklenerek, bu dava sonucunda davacının bir alacağı olduğunun kesinleşmesi halinde TBK’nun 19. maddesi gereğince dava konusu icra takibinin iptalinin gerekip gerekmediğinin mevcut delillere göre değerlendirilmesi ve varılacak sonuca göre bir karar verilmesidir. Aksi durumda yani davacının katkı payı alacağının olmadığının saptanması halinde ise davanın reddine karar verilmesi gerekmektedir.

Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın açıklanan nedenle bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 24/02/2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.

Başkan                Üye                Üye             Üye               Üye
S.Demircioğlu     M.Çakmak     M.Erol        H.Akdere      S.Küçük

 

AYNI YÖNDE KARAR:

TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2020/1851 
KARAR NO    : 2021/1397

Y A R G I T A Y   İ L A M I

MAHKEMESİ              : Gölbaşı (Adıyaman) 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                        : 11/06/2015
NUMARASI                : 2013/416 - 2015/359
DAVACILAR               : 1- A.E. 2- C.E. vekili Avukat M.T.
DAVALILAR               : 1- V.E. 2- N.Ö. vekili Avukat M.K.

Davacı Ahmet E. ve Celan E. vekili Avukat M.T. tarafından, davalılar Veysel E. ve Niyazi Ö. aleyhine 26/04/2013 gününde verilen dilekçe ile muvazaa nedeniyle tapu iptal ve tescil istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 11/06/2015 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

Dava, muvazaa nedeniyle tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

Davacılar vekili, müvekkillerinin yıllarca Almanya’da çalıştığını ve kazandıkları paraları ülkelerinde değerlendirmek amacıyla kardeşleri olan davalılardan Veysel E.’e gönderdiklerini, davalılardan Veysel E.’in de müvekkillerinin gönderdiği paralarla beyaz eşya bayisi açtığını ve işletmeye başladığını, bu şekilde kardeşler arasında adi ortaklık kurulduğunu, bu sayede Veysel E.’in birçok mal varlığı edindiğini, müvekkillerinin Türkiye’ye kesin dönüş yapmaları üzerine Gölbaşı (Adıyaman) 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/90 esas(öncesinde Gölbaşı (Adıyaman) 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 2011/433 esas) sayılı dosyasında adi ortaklığın feshi davası açıldığını, bu davanın açılmasının ardından davalılardan Veysel E.’in mal kaçırmaya başladığını ve Adıyaman ili Gölbaşı ilçesi Asfalt mahallesi 1.7 ada 17 parsel sayılı taşınmazı bacanağı olan davalılardan Niyazi Ö.’e sattığını, ancak bu tasarrufun adi ortaklığın feshi davasının aleyhine sonuçlanması ihtimaline binaen ve ortaklıktan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı yapıldığını, taraflar arasında banka veya posta yoluyla yapılmış gerçek bir para transferi olmadığını, taşınmazın değerinin devir sırasında çok düşük gösterildiğini, davalının arsayı satmasını gerektirir bir durum olmadığını, tarafların gerçek amacının müvekkillerinden ve adi ortaklıktan mal kaçırmak olduğunu belirterek Adıyaman ili Gölbaşı ilçesi Asfalt mahallesi 1.7 ada 17 parsel sayılı taşınmazın davalılardan Niyazi Ö. adına olan tapu kaydının iptali ile tapu kaydının eski hale getirilmesini talep etmiştir.

Davalılar davaya cevap vermemiş; davalılar vekili duruşmada alınan beyanında taraflar arasındaki satışın gerçek bir satış olduğunu, muvazaalı olmadığını, davalılardan Veysel E.’in bankalara kredi borcu olması ve aleyhine davalar ve icra takipleri başlatılması nedeniyle paraya ihtiyacı olduğunu, bu nedenle dava konusu taşınmazı sattığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.

Mahkemece, dava konusu taşınmazın Gölbaşı 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/90 esas sayılı dosyasında ortaklık malı olduğu iddiasıyla dava konusu edildiği ve bu yargılama devam ederken de davalılardan Veysel E. tarafından bacanağı olan davalılardan Niyazi Ö.’e satıldığı, bu nedenle davacıların bu davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu, davacıların uzun yıllar Almanya’da yaşadığı ve kazandıkları paraları davalılardan Veysel E.’e gönderdikleri, davalılardan Veysel E.’in de bu paralarla beyaz eşya bayisi açıp işlettiği, buradan kazandığı parayla dava konusu taşınmazı satın aldığı, taşınmazın adi ortaklığın feshi davasında ihtiyati tedbir kararının reddedilmesinden kısa bir süre sonra satılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, taşınmazın keşifte belirlenen bedeli ile tapuda gösterilen satış bedeli arasında aşırı fark olduğu, davalılardan Veysel’in maddi sıkıntı içerisinde olduğu iddiasının dosyada mevcut banka kayıtları karşısında gerçeği yansıtmadığı, aleyhine açılan davaların eldeki davadan sonra açıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Dava TBK’nın 19. maddesine dayalı muvazaa nedeniyle tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.

Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları zarara uğratılanlar, tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. Çünkü, danışıklı olan bir hukuki işlem haksız eylem niteliğindedir. Muvazaalı muamele (danışıklı işlem) ile hakkın zarar gördüğünün benimsenebilmesi için danışıklı işlemde bulunandan bir alacağın olması ve bu alacağın ödenmesini önlemek amacıyla danışıklı işlemin yapılması gerekir. İşlemin danışıklı olduğu kanıtlanırsa davacılar, işleme konu edilen maldan alacağını almak için yararlanabilecektir. Davacıların bu davadaki amacı, adi ortaklığın feshi davasındaki alacaklarını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olduğunu ileri sürdüğü işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır.

Öte yandan medeni usul hukukunda hukuki yarar, mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir davanın açılabilmesi için davacının bu davayı açmakta (mahkemeden hukuksal korunma istemekte) bir çıkarının bulunmasıdır. Bu çıkarın da karar verilene kadar sürmesi gerekir. TBK’nın 19. maddesine göre dava açılabilmesi için davacıların kesinleşmiş bir alacağının varlığı ön koşul değildir. Ancak davacıların bu davayı açmakta hukuki yararı olması için davalıdan bir alacağının olması gereklidir.

Somut olayda; davacılar Ahmet E. ve Celal E. tarafından davalı Veysel E. aleyhine Gölbaşı (Adıyaman) 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/90 esas sayılı dosyası ile adi ortaklığın feshi davası açıldığı, Uyap kayıtlarından da dosyanın halen derdest olduğu anlaşılmaktadır.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacılar alacaklarını adi ortaklığın feshi sonunda tespit edilecek alacaklarına dayandırmışlardır. Adi ortaklığın feshine ilişkin Gölbaşı (Adıyaman) 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/90 esas sayılı dosyası halen derdest olup henüz sonuçlanmadığı görülmektedir. Şu halde mahkemece yapılması gereken; Gölbaşı (Adıyaman) 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/90 esas sayılı dosyasının kesinleşmesi beklenerek, bu dava sonucunda davacıların bir alacağı olduğunun kesinleşmesi halinde TBK’nun 19. maddesi gereğince dava konusu satış işleminin iptalinin gerekip gerekmediğinin mevcut delillere göre değerlendirilmesi ve varılacak sonuca göre bir karar verilmesidir. Aksi durumda yani davacıların adi ortaklığın feshi nedeniyle alacağının olmadığının saptanması halinde ise davanın reddine karar verilmesi gerekmektedir.

Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın açıklanan nedenle bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 24/03/2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.

Başkan V.         Üye            Üye             Üye           Üye
M.Çakmak        N.Taş         S.Arslan     Y.Yılmaz    S.Küçük