TBK MADDE 19 GEREĞİ İİK MADDE 283 KIYASEN UYGULANABİLİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


25 Mar
2021

Yazdır

TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
BABAESKİ
ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR 

ESAS NO       : 2016/278
KARAR NO    : 2018/186

DAVA                             : Tasarrufun İptali (İİK 277 Ve Devamı)
DAVA TARİHİ                : 02/06/2016
KARAR TARİHİ             : 17/04/2018
GEREKÇELİ KARARIN 
YAZILDIĞI TARİH          :
24/04/2018

Mahkememizde görülmekte bulunan Tasarrufun İptali (İİK 277 Ve Devamı) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı Cahide D. (Ç.)den İstanbul 9. İcra Müdürlüğünün 2012/25.80 Esas sayılı takip dosyasından yaklaşık 120.000 TL kesinleşmiş alacağı bulunduğunu, bu alacağın kambiyo senedine dayandığını, bu alacağının doğumunun 1999 yılına dayandığını, davalı Cahide D.'in bu sürede tüm malvarlığını muvazaalı olarak yakın akrabalarına devrettiğini ve yapılan tasarrufla davacı şirketin alacağının engellendiğini, böylece davalının davacı şirketin alacağını karşılayacak miktarda yeterli mal varlığı bulunmadığını, davalının davaya konu Babaeski H. mah. 11 ada 5 parsel sayılı arsa vasıflı taşınmazı 27.500 TL bedelle diğer davalı yakını olan Fatma T.'ya devrettiğini, taşınmazın değerinin yaklaşık 150.000 TL civarında olduğunu, davacı şirketin alacağını engellemek için aslında bedel tahsil etmeden taşınmazın rayiç bedel altında danışıklı devir yaptığını, tüm bu nedenlerle davalılar arasındaki tasarrufun muvazaa nedeniyle iptali ile öncelikle taşınmazın 3.kişilere lehine hak tesisinin yasaklanması ile İstanbul 9. İcra Müdürlüğünün 2012/25.80 Esas sayılı dosyası tutarı kadar ihtiyati haciz kararı verilmesi ile davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili Cahide D.'in eşinden boşandığını, uzun yıllardan beri iki kızını büyütmek ve öğrenimlerini yapmaları için olağanüstü çaba gösterdiğini, 2008 yılında müvekkilinin kızı Özlem Ç.'in İstanbul'da bulunan Özel A. Üniversitesini kazandığını, hem özel okul harç ve giderlerini, infak ve iaşesini ve kendi gereksinimlerini gidermek için zorunlu olarak yüksek miktarda paraya ihtiyaç duyulduğunu ve bu nedenle müvekkilinin davaya konu olan dairesini satmak zorunda kaldığını, müvekkili Cahide D. ile hiçbir akrabalık bağı olmayan müvekkili Fatma T.'nın 80.000.00 TL bedel ile daireyi satın aldığını, Babaeski Tapu Müdürlüğünde taşınmaz alım ve satıma sunulurken taşınmazın Babaeski Belediyesince belirlenen emlak değeri baz alındığını ve 27.500.00 TL üzerinden alım satım sözleşmesi gerçekleştiğini, müvekkili, Fatma T.'nın Babaeski V. Bankasında 700.000,00 TL civarında nakit parası bulunduğunu, Tapu Müdürlüğünün önünde müvekkili Fatma T.'nın, müvekkili Cahide D.' e taşınmazın bedelini nakten ödediğini, tapuda gösterilen değerin dışında kalan 52.500.00 TL tutarındaki satış bedelini ise haricen Cahide D.'e ödendiğini, bu nedenlerle, davanın reddine, yargılama giderlerinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. 

DELİLLER VE GEREKÇE :

İstanbul 9. İcra Müdürlüğünün 2012/25.80 E. Sayılı dosyası, İstanbul 1. İcra Hukuk Mahkemesinin 2006/8.3 E. 2006/4.2 K. Sayılı dosyası, taşınmazın tapu kaydı, satış senedi ve akit tabloları celp edilmiş, mahallinde keşif yapılmış, tanıklar dinlenilmiş ve bilirkişi raporu aldırılmış, tarafların mali, sosyal ve ekonomik durum araştırması kolluk marifeti ile yapılmış, nüfus aile kayıtları dosya içerisine alınmıştır.

Dava konusu taşınmazın tapu kaydı, çap örneği celp edilmiştir. Taşınmaz Kırklareli ili Babaeski ilçesi H. mah. 11 ada 5 parsel sayılı taşınmazın arsa vasıflı olup 27.500 TL bedelle satış suretiyle Hasan kızı Fatma T. adına kayıtlı olduğu görülmüştür.

İstanbul 9. İcra Müdürlüğünün 2012/25.80 E. sayılı dosyasının tetkikinde alacaklının Bilgi D. Ticaret A.Ş. borçluların Yaşar Mustafa Ç., Cahide Ç. ve Burcu T. Ürünleri, borcun konusunun tanzim tarihleri 22.05.1997 olan 25.08.1997 vade tarihli 600.000,000 TL bedelli, 05.10.1997 vade tarihli 650.000,000 TL bedelli, 15.09.1997 vade tarihli 640.000,000 TL bedelli, 30.08.1997 vade tarihli 625.000,000 TL bedelli, 30.09.1997 vade tarihli 650.000,000 TL bedelli, 05.09.1997 vade tarihli 625.000,000 TL bedelli, 10.09.1997 vade tarihli 640.000,000 TL bedelli, 25.09.1997 vade tarihli 640.000,000 TL bedelli, 20.09.1997 vade tarihli 640.000,000 TL bedelli, 20.08.1997 vade tarihli 600.000,000 TL bedelli bonolar olduğu ve bonoların tahsili için 2000 yılında kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibi başlatıldığı anlaşılmıştır. 

İstanbul 1. İcra Hukuk Mahkemesinin 2006/8.3 E. 2006/4.2 K. Sayılı dosyasının tetkikinde davacının Cahide D. (Ç.) davalının Bilgi D. Tic. A.Ş olduğu davanın konusunun Kırklareli İli Babaeski İlçesi H. Mah. 11 ada, 5 parselde kayıtlı Kat:2 Bağımsız bölüm 9 olan mesken niteliğindeki taşınmaza ilişkin olarak meskeniyet iddiasıyla haczedilmezlik şikayeti olduğu mahkemece 05.04.2007 tarihinde davanın kabulüne karar verildiği ve kararın Yargıtay tarafından onanarak 24.07.2007 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. 

Dava konusu taşınmaz başında 19.11.2014 tarihinde keşif yapılmış olup, Fen bilirkişisi 21.11.2014 havale tarihli raporunda; 11 Ada 5 parselin 2. Kat 9 nolu bağımsız bölümün tamamının davalı Fatma T. adına tapuda kayıtlı olduğunu bildirmiştir. 

İnşaat bilirkişisi 20.11.2014 havale tarihli raporunda özetle; dava konusu 11 Ada 5 parselde bulunan 2. Kat 9 nolu bağımsız bölümün dava tarihi itibariyle değerinin 75.000,00 TL, edinme tarihine göre ise 60.000,00 TL olduğunu beyan etmiştir. 

Bilirkişi raporları taraflara usulüne uygun şekilde tebliğ edilmiş ve davacı taşınmazların dava tarihi itibariyle tespit edilen miktarı üzerinden harcı tamamlamıştır.

Dava, 818 Sayılı Borçlar Kanunu'nun 18. maddesinde düzenlenen dava konusu işlemin danışıklı (muvazaalı) yapıldığı iddiasına dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir.

İşlem tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 Sayılı Borçlar Kanunun 18. maddesine göre Bir akdin şekil ve şartlarını tayininde, iki tarafın gerek sehven gerek akitteki hakiki maksatlarını gizlemek için kullandıkları tabirlere ve isimlere bakılmayarak, onların hakiki ve müşterek maksatlarını aramak lazımdır.

Tahriri borç ikrarına istinat ile alacaklı sıfatını iktisabeden başkasına karşı, borçlu tarafından muvazaa iddiası dermeyan olunamaz.

(... Davacı vekili, davalı Bayram hakkında takip yapıldığını ve takibin sonuçsuz kaldığını, dava konusu taşınmazı 22.10.2008 tarihinde davalı Taylan'a devrettiğini belirterek davalılar arasındaki muvazaalı satış işleminin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece davanın İİK'nun 277. maddesine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davası olduğu ve davanın İİK'nun 284. maddesinde belirtilen 5 yıllık hak düşürücü sürede açılmadığından bahisle reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalı Bayram Güzel vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, Borçlar Kanunu'nun 19. maddesinde düzenlenen dava konusu işlemin danışıklı (muvazaalı) yapıldığı iddiasına dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir. HMK'nin 33. maddesine göre Hakim, Türk hukukunu resen uygulamak zorundadır. Bir davada olayları belirtmek ve açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme Hakime aittir. Bu nedenle tarafların hukuki nitelendirmeyi doğru yapmak zorunluluğu yoktur. Başka bir ifade ile Hakim, bildirilen hukuki sebeplerle bağlı olmayıp, hukuki sebebi kendiliğinden bulup uygulamakla sorumludur.

Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre dava niteliği itibarıyla TBK 19. maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasıdır. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK 277. maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3. kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. 3. kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur. Çünkü yukarıda açıklandığı gibi İİK 277 ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflardır. Muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. İİK 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere,muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir. Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı,alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1,2 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir." (T.C. Yargıtay 17. H.D 29/11/2017 T. 2015/11770 E. 2017/11056 K.)

Somut olayda; Tüm dosya kapsamından; İstanbul 9. İcra Müdürlüğünün 2012/25.80 E. sayılı dosyası ile davacının dava dışı Yaşar Mustafa Ç., Burcu T. Ürünleri ve davalı Cahide Ç. hakkında tanzim tarihleri 22.05.1997 olan 25.08.1997 vade tarihli 600.000,000 TL bedelli, 05.10.1997 vade tarihli 650.000,000 TL bedelli, 15.09.1997 vade tarihli 640.000,000 TL bedelli, 30.08.1997 vade tarihli 625.000,000 TL bedelli, 30.09.1997 vade tarihli 650.000,000 TL bedelli, 05.09.1997 vade tarihli 625.000,000 TL bedelli, 10.09.1997 vade tarihli 640.000,000 TL bedelli, 25.09.1997 vade tarihli 640.000,000 TL bedelli, 20.09.1997 vade tarihli 640.000,000 TL bedelli, 20.08.1997 vade tarihli 600.000,000 TL bedelli bonoların tahsili için 2000 yılında kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibi başlattığı, takibin kesinleştiği, öncesinde davalı/borçlu Cahide D.'e ait olan dava konusu 11 Ada 5 parselde bulunan 2. Kat 9 nolu bağımsız bölümün tapu kaydına icra dosyası kapsamında haciz konulduğu, davalı/borçlu Cahide D.'in bu taşınmazla ilgili olarak meskeniyet iddiasında bulunduğu İstanbul 1. İcra Hukuk Mahkemesinin 2006/8.3 E. 2006/4.2 K. Sayılı kararı ile meskeniyet iddiasının kabulüne karar verildiği ve kararın kesinleştiği, yine icra dosyasında mevcut İstanbul 1. İcra Hukuk Mahkemesinin 2009/933 E. 2009/2221 K. Sayılı kararı ile de davalı/borçlu Cahide D.'in emekli maaşı üzerindeki haczin kaldırılmasına karar verildiği, davalı/borçlu Cahide D.'in adresinde 05.06.2007 tarihinde yapılan haczin çok cüzi miktarlarda menkul haczi yapıldığı ve haczedilen menkullerin de yedi emin olarak davalı/borçlu Cahide D.'e bırakıldığı, icra dosyası borcunun tahsil edilemediği, davacının iş somut dava ile davacının icra dosyasındaki alacağının tahsili için davalı Cahide D.'in alacaklılardan mal kaçırmak için davaya konu taşınmazı gerçekte satış olmadığı halde muvazaalı olarak davalı Fatma T.'ya cüzi miktarda satış göstererek tapuda devrettiğini ileri sürerek davalılar arasında yapılan bu işlemin iptalini talep ettiği, 6100 Sayılı HMK'nın 33. maddesine göre Hakimin, Türk hukukunu re'sen uygulamak zorunda olduğu, bir davada olayları belirtmek ve açıklamak taraflara, hukuki nitelendirmenin Hakime ait olduğu, bu nedenle tarafların hukuki nitelendirmeyi doğru yapmak zorunluluğunun olmadığı, Hakimin, bildirilen hukuki sebeplerle bağlı olmayıp, hukuki sebebi kendiliğinden bulup uygulamakla sorumlu olduğu, somut davada da dava dilekçesindeki ileri sürüş ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre davanın niteliği itibarıyla davacının ileri sürdüğü vakıalardan ve taleplerden işlem tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK'nun 18. Maddesinde (6098 sayılı TBK'nun 19.md) düzenlenen muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davası olduğu, gerek 818 sayılı BK gerekse 6098 sayılı TBK'nun 19. maddesinde düzenlenen muvazaa hukuksal sebebine dayalı açılan davalarda herhangi bir hak düşürücü sürenin bulunmadığı, ayrıca muvazaa hukuksal sebebine dayalı açılan davalarda herhangi bir şekilde aciz vesikası alınmasına gerek olmayacağı, TBK'nun 19. maddesine göre bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradelerinin esas alınacağı, borçlunun yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı kazanmış olan üçüncü kişiye karşı, bu işlemin muvazaalı olduğu savunmasında bulunamayacağı, somut olayda da BK'nun 18. maddesi (6098 sayılı TBK'nun 19.md) kapsamında irdeleme yapıldığında davalı/borçlu Cahide D.'in icra takibine konu bonoların düzenleme tarihinin 22.05.1997 olduğu, davalı/borçlu Cahide D.'in davaya konu taşınmazı bonoların düzenleme tarihinden sonra Babaeski Tapu Müdürlüğünde 28/07/2008 tarih ve 38.1 yevmiye nolu satış işlemi ile davalı Fatma T.'ya satış göstermek suretiyle devrettiği, bilirkişi raporuna göre dava konusu 11 Ada 5 parselde kayıtlı Kat:2 Bağımsız bölüm 9 olan mesken niteliğindeki taşınmazın edinme tarihine göre değerinin 60.000,00 TL, olduğu, oysa ki tapu müdürlüğünde 28/07/2008 tarihinde düzenlenen 38.1 yevmiye nolu resmi satış senedine göre davalı/borçlu Cahide D. tarafından davaya konu taşınmazın 27.500,00 TL karşılığında, davalı Fatma T.'ya devredildiği, oysa ki dava konusu taşınmazın devir tarihi itibariyle bilirkişi tarafından tespit edilen gerçek değerinin satış olarak gösterilen değerinden kat kat çok daha fazla olduğu, satış olarak gösterilen değer ile devir tarihi itibarıyla tespit edilen gerçek değer arasında fahiş farkın olduğu, gerek davalı Cahide'nin adres araştırmasına göre gerek davalı tanıklarının beyanlarına göre de devir tarihinden sonra da davaya konu taşınmazda davalı/borçlu Cahide D.'in oturmaya devam ettiği ve halen de davalı Cahide'nin oturduğu, bu hususun davalı Cahide'nin de kabulünde olduğu, yaptırılan sosyal ekonomik durum araştırmasına göre de davalı Fatma'nın ev hanımı olduğu, herhangi bir gelirinin olmadığı geçimini eşi sağladığı, davalı Cahide'nin ise emekli hemşire olduğu, davalı Cahide'nin İstanbul 9. İcra Müdürlüğü'nün 2012/25.80 E. sayılı dosyası ile başlatılan takipten ve takibe konu bonoların vadesinden sonra 28.07.2008 tarihinde davaya konu taşınmazını davalıya temlik etmek suretiyle tüm malvarlığını elden çıkarma çabasına girdiği, satışı yapılan taşınmazda davalı Cahide'nin oturmaya devam ettiği, davalı tarafın da davalı Cahide'nin dava konusu taşınmazda neye istinaden oturduğuna ilişkin herhangi bir beyanda bulunmadığı, davalı Cahide'nin yaptığı tasarruftaki tapudaki satış bedeli ile tasarruf tarihindeki saptanan gerçek değer arasında büyük bir fark olduğu, ayrıca İİK'nın 280. maddesine göre malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemlerin, borçlunun içinde bulunduğu mali durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde de iptal edilebileceği, davalılar arasında herhangi bir akrabalık ve arkadaşlık olmasa bile davalı Cahide'nin dava konusu taşınmazda halen oturması ve davalı Cahide'nin hangi hukuki ilişkiye dayalı olarak dava konusu taşınmazda oturmaya devam ettiği hususunda davalıların herhangi bir savunmada bulunmaması ve de herhangi bir delil bildirmemeleri ve ibraz da etmemeleri hususları da nazara alındığında, dava konusu taşınmaz hakkında, Babaeski Tapu Müdürlüğünde yapılan 28.07.2008 tarihli satış işleminin, davalı borçlu Cahide tarafından alacaklı davacıdan mal kaçırmak amacıyla, muvazaalı şekilde yapıldığının ve dava konusu taşınmaza ilişkin yapılan tasarrufun borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı ve borçlunun içinde bulunduğu mali durumun ve zarar verme kastının bulunduğunun anlaşılması karşısında davanın kabulü ile söz konusu satış işleminin, İstanbul 9. İcra Müdürlüğünün 2012/25.80 Esas sayılı icra dosyasındaki takip konusu alacak ve ferileri ile sınırlı olmak üzere iptaline ve davacıya dava konusu taşınmazla ilgili olarak cebri icra yetkisinin tanınmasına dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulması yoluna gidilmiştir.

Dava İ.İ.K. m. 277 vd. düzenlenen tasarrufun iptaline yönelik olmadığından BK 18. Maddesinde muvazaa hukuksal nedenine dayalı olduğundan harç ve vekalet ücreti hesaplamaları, davaya konu taşınmazın dava tarihi itibariyle tespit edilen miktarı üzerinden harcı tamamlanan değer üzerinden hesaplanmıştır.

HÜKÜM : Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;

Davanın KABULÜ ile;

1- Tamamı davalı Fatma T. adına kayıtlı Kırklareli İli Babaeski İlçesi H. Mah. 11 ada, 5 parselde kayıtlı Kat:2 Bağımsız bölüm 9 olan mesken niteliğindeki taşınmazın Babaeski Tapu Müdürlüğünce yapılan 28/07/2008 tarih ve 3.41 yevmiye nolu satış işleminin, İstanbul 9. İcra Müdürlüğünün 2012/25.80 Esas sayılı icra dosyasındaki takip konusu alacak ve ferileri ile sınırlı olmak üzere iptaline ve davacıya dava konusu bu taşınmazla ile ilgili olarak cebri icra yetkisinin tanınmasına,

2- İİK nun 28. maddesi gereğince hüküm özetinin Tapu Müdürlüğüne gönderilmesine,

3- Karar tarihi itibariyle alınması gereken 5.123,25 TL nisbi karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 469,65 TL ve 811,18 TL tamamlama harcının mahsubu ile bakiye 3.842,42 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak Hazine'ye irat kaydına,

4- Davacı tarafından yapılan 31,40 TL başvuru harcı, 1.197,10 TL tebligat gideri, keşif gideri, bilirkişi ücreti, 469,65 TL peşin harç ve 811,18 TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 2.509,33 TL'nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,

5- Davacı dava ve duruşmalarda kendisini vekille temsil ettirdiği için karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret tarifesi uyarınca harcı yatırılan miktar üzerinden hesaplanan 8.600,00 TL avukatlık ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,

6- Taraflarca yatırılan ve artan gider avansından kalan kısmının karar kesinleştiğinde HMK'nın 333. Maddesi uyarınca re'sen taraflara iadesine

Dair, davacı vekili ile davalılar vekilinin yüzlerine karşı, yapılan açık yargılama sonunda kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Bölge Adliye mahkemelerine hitaben yazılacak ve mahkememize sunulacak bir dilekçe ile istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 17/04/2018

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2020/838
KARAR NO    : 2020/3926

Y A R G I T A Y   İ L A M I

MAHKEMESİ          : Babaeski Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                    : 17/04/2018
NUMARASI             : 2016/278 - 2018/186
DAVACI                   : B. Dış Ticaret AŞ vekili Avukat S.C.
DAVALILAR            : 1- C.D. 2- F.T. vekili Avukat M.A.

Davacı B. Dış Ticaret AŞ vekili Avukat S.C. tarafından, davalılar Cahide D. ve Fatma T. aleyhine 31/12/2013 gününde verilen dilekçe ile muvazaa nedeniyle tasarrufun iptali istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 17/04/2018 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

Dava tarihinin 31/12/2013 olarak yazılması gerekirken, 02/06/2016 olarak yazılması mahallinde düzeltilebilir maddi hata olarak görülmekle bozma sebebi yapılmamıştır

Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA ve aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 16/11/2020 gününde oy çokluğuyla karar verildi.

Başkan               Üye            Üye             Üye             Üye
S.Demircioğlu    S.Arslan    H.Akdere    Y.Yılmaz     S.Küçük
                                               (M)                                  (M)

KARŞI OY YAZISI

Dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 19. maddesi uyarınca muvazaa nedeniyle tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Dava konusu işlemin muvazaalı olduğu yönündeki Dairemiz çoğunluğunun düşüncesine iştirak edildiğinden bu konuda bir değerlendirme yapılmamıştır. Ayrıca dava konusu olayda muvazaalı işlem, taşınmaz satışına ilişkin olduğundan değerlendirme, taşınmaz satışlarında muvazaa ile sınırlı yapılmıştır.

Somut olayda çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; taşınmaz satışının muvazaalı olduğu iddiasıyla TBK’nın 19. maddesine dayanılarak açılan bir davada, muvazaa iddiasının kabulü hâlinde, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davası olarak değerlendirilip tapu iptali ve tescil yerine kıyasen davalıya ait taşınmaz üzerinde alacak ve ferileriyle sınırlı olarak davacıya haciz ve satış isteyebilme yetkisi verilmesi şeklinde hüküm kurulup kurulamayacağı noktasındadır.

TBK’nın, “Sözleşmelerin yorumu, muvazaalı işlemler” başlıklı 19. maddesi aşağıdaki şekildedir:

“Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır.”

Hemen belirtilmelidir ki mahkemeler, davanın taraflarınca yapılan hukuki nitelendirme ile bağlı olmayıp davanın hukuki tavsifini bizzat yapar. Bir davanın TBK’nın 19. maddesi uyarınca muvazaa hukuki nedenine dayalı bir dava mı yoksa İİK’nın 277 ve devamı maddeleri uyarınca tasarrufun iptali davası mı olduğu taleple bağlılık kuralı çerçevesinde mahkemelerce takdir edilecektir. Bu bağlamda, talep sonucu açık veya belirli değilse Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 31. maddesi uyarınca hâkimin davayı aydınlatma ödevinin bulunduğunu hatırlatmakta fayda vardır.

Muvazaa nedeniyle tapu iptali ve tescil davası dava konusu taşınmazın mülkiyetini etkileyen aynî nitelikte bir davadır. Muvazaa hâlinde taraflar arasında yapılan sözleşme (görünüşteki işlem) geçersiz olacağından böyle bir sözleşme taraflar arasında alacak borç ilişkisi doğurmaz ve tescil yolsuz hâle gelir.

Buna karşılık İİK’nın 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davası ise taşınmazın mülkiyetini etkilemez, yalnızca alacağın tahsilini amaçlayan şahsi nitelikte bir davadır. Bu sebepledir ki davanın kabulü hâlinde alacak ve ferileriyle sınırlı olarak davacıya haciz ve satış isteyebilme imkânı sağlanır, bakiye alacak borçluya değil, üçüncü kişiye verilir. Bu dava türü, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 22/05/1984 tarihli ve 1984/3005 esas, 1984/6104 karar sayılı ilamında belirttiği üzere İİK’nın içinde yer alan alacağın tahsili zımnında icra aşamalarında uygulanması gereken özel bir hükümdür. 1. Hukuk Dairesine göre alacaklıyı yasal haklarından birini kullanmaya zorlamak mümkün değildir, isterse TBK’nın 19. maddesine dayanarak muvazaa nedeniyle tapu iptali ve tescil davası da açabilir. Kanaatimizce de bu hususta hiçbir tereddüt yoktur.

Ancak bu aşamada şu hususu özellikle vurgulamak gerekir ki alacaklı, borçlunun mal kaçırmak amacıyla tasarrufta bulunduğu kanaatine vardığında önünde seçimlik iki hak vardır: Koşulları varsa İİK’nın 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen ve özel nitelikte koruma sağlayan tasarrufun iptali davası veya TBK’nın 19. maddesinde düzenlenen muvazaa nedeniyle tapu iptali ve tescil davası açabilir. Diğer bir deyişle İİK anlamında alacaklı ve dolayısıyla dava açmakta hukuki yararı olduğunu ispat eden herkes iptal davası yerine genel muvazaa davası da açabilir. Davacının bu anlamda seçim hakkı veya terditli dava açma hakkını kabul etmek gerekir. Ancak İİK’nın 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davasını açma koşulları bulunmayan kişinin açtığı genel muvazaa davasında, tapu iptali ve tescil yerine davalıya ait taşınmaz üzerinde alacak ve ferileriyle sınırlı olmak kaydıyla davacıya haciz ve satış isteyebilme yetkisi verilmesi şeklinde hüküm kurulması mümkün değildir. TBK’ya göre açılan, dava şartları bu Kanun’a göre incelenen ve delilleri bu kapsamda toplanan bir davada, hükmün İİK’ya göre verilmesi çelişkilidir. İİK uyarınca açılan tasarrufun iptali davasının koşulları daha zor ve belli sürelere tabidir, buna karşılık alacaklıdan mal kaçırmak amacıyla işlem tesis edildiğine ilişkin belli karineler söz konusu olduğundan davanın ispatı bakımından avantajlıdır. Her dava, içerisinde yer aldığı mevzuatın öngördüğü usul ve esaslara ve bu anlamda ispat kurallarına göre çözümlenmelidir. Çünkü her iki davanın koruduğu hukuki menfaat farklıdır. TBK’nın 19. maddesinde açıkça vurgulandığı üzere bu davanın amacı, tarafların gerçek ve ortak iradelerinin esas alınmasını temindir, bu ise hukuka aykırı işlemin iptali ile mümkün olabilecektir, hâlbuki tasarrufun iptali davasının koruduğu hukuki yarar alacağın tahsili ile sınırlıdır. Aksi takdirde İİK’da düzenlenen tasarrufun iptali davasını açabilmek için aranan şartların bir anlamı kalmayacaktır.

Ayrıca belirtmek gerekir ki bu şekilde bir yorumda Yargıtay 1., 4. ve 15. Hukuk Dairelerinin içtihatlarında yer verildiği üzere, kişinin seçimlik hakkı elinden alınmamaktadır. Kişi, sonucu belli olduğu hâlde icra yolunu kullanmaya, aciz vesikası almaya zorlanmamakta, doğrudan genel muvazaa davası açabilmektedir. Ancak bunun sonucunda ulaşılacak sonuç da işlemin hükümsüz hâle gelmesidir ki bu da ancak tapunun iptali ile borçlu üzerine geri dönmesi ile olacaktır. Yoksa ayni nitelikte muvazaa davası açıp henüz ortada açılmış bir icra takibi bile yokken alacağın tahsili zımnında icra aşamalarında uygulanması gereken bir karar verilmesi kanımca çelişkilidir. Verilen karar ile kişiyi icra takibi başlatmaya zorlayan yol esasen bu yoldur. Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 30/04/2007 tarihli ve 2007/985 esas, 2007/2815 karar sayılı ilamı ile de İİK’daki iptal davası şartları oluşmadığı zaman alacaklının muvazaa davası açma hakkının bulunduğu kabul edilmektedir.

Sonuç itibariyle hukuki yararı bulunduğu müddetçe alacaklı, İİK’nın 277 ve devamı maddeleri uyarınca tasarrufun iptali davası açabileceği gibi, TBK’nın 19. maddesi uyarınca muvazaa davası da açabilir. Ancak ilk hâlde, dava açılma koşullarına ve İİK’nın 284. maddesindeki hak düşürücü süreye bakılacaktır.

Bu itibarla, satış işleminin muvazaalı olduğu sabit olduğundan davanın kabulü ile davalı Fatma T. adına kayıtlı taşınmazın tapu kaydının iptali ile davalı Cahide D. adına tapuya kayıt ve tesciline şeklinde hüküm kurulması gerekirken İİK’nın 283. maddesi kıyasen uygulanarak dava konusu taşınmaz üzerinde alacak ve ferileriyle sınırlı olmak kaydıyla davacıya haciz ve satış isteyebilme yetkisi tanımasına karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekir ise de; bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden kararın, 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı HMK’ya eklenen geçici 3. maddesindeki atıfla uygulanmakta olan 1086 sayılı HUMK’nın 438/7. maddesi gereğince düzeltilerek onanmasının uygun olacağı düşüncesinde olduğumdan çoğunluğun onama yönündeki düşüncesine iştirak etmiyoruz. 16/11/2020

Üye                 Üye
H.Akdere        S.Küçük

İÇTİHAT YORUMU :
"Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, muvazaa olgusuna dayalı açılan davayı, tasarrufun iptali davasının sonuçları ile birleştirerek uygulama açısından iki dava arasında bir yol bulmaya çalışsa da, kanımızca, böyle bir yorum tarzı, her iki davayı ele alırken değindiğimiz gibi, bu iki dava arasındaki temel farklılıklar nedeni ile kabul edilemez." (KARAMERCAN, Fatih, Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminde Eşin Üçüncü Kişilere Karşı Dava Hakkı (TMK m. 229, 241), Genişletilmiş 2. Baskı, Ankara, 2020, s. 172)