TEBLİĞ İŞLEMİ SIRASINDA HABER VERİLEN EN YAKIN KOMŞUNUN, KAPICININ VEYA YÖNETİCİNİN ADI VE KİM OLDUĞU DA BELİRTİLMELİDİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


11 Kas
2022

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2019/12-630
KARAR NO   : 2022/1087

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               : 
İstanbul Anadolu 9. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                         : 28/03/2019
NUMARASI                 : 2018/1391 - 2019/279
DAVACI (BORÇLU)    : F.D. vekili Av. A.K.
DAVALI (ALACAKLI)  : K.A. vekili Av. B.Ö.D.

1. Taraflar arasındaki "ihalenin feshi" isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, İstanbul Anadolu 9. İcra (Hukuk) Mahkemesince şikâyetin reddine ilişkin karar, borçlu vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Hukuk Mahkemesi 22. Hukuk Dairesince verilen istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararın borçlu vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İstanbul Anadolu 9. İcra (Hukuk) Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. İNCELEME SÜRECİ

Borçlu İstemi:

4. Borçlu vekili şikâyet dilekçesinde; müvekkilinin maliki ve hissedarı olduğu İstanbul ili, Pendik ilçesi, Yayalar Mah., 9603 ada 11 parselde tapuya kayıtlı taşınmazın hissesine isabet eden kısmının İstanbul Anadolu 9. İcra Müdürlüğünün 2012/3282 Tal. sayılı dosyasında 03.05.2017 tarihinde alacağa mahsuben ihale edildiğini, kıymet takdirinin taşınmazın bulunduğu mahaldeki emsal ücretlerin çok altında olduğunu, kıymet takdiri ve satış ilanının da usulüne uygun yapılmamış olup hissedarlara usule uygun tebligatlar yapılmadığını, bu nedenle ihaleye katılım sınırlı sayıda olduğundan taşınmaz değerinin çok altında bir fiyata ihale edildiğini, satış ilanının tirajı yüksek tüm yurtta yayınlanan bir gazetede yapılması gerekirken mahalli gazetede yapılmasının müvekkilinin menfaatine aykırı olduğunu, taşınmazın bulunduğu mevkiin turistik bir mevkii olduğunu, tüm yurtta yayınlanan bir gazetede ilan yapılmış olsaydı daha yüksek bedelle alıcı bulabileceğini ileri sürerek taşınmazın ihalesinin feshine karar verilmesini istemiştir.

Alacaklı Cevabı:

5. Alacaklı vekili cevap dilekçesinde; kıymet takdir raporu ilgililere usulüne uygun tebliğ edildiğinden kıymet takdirine itiraz süresinin geçtiğini, kıymet takdir raporunun da gerçeği yansıttığını, satış ilanının usulüne uygun hazırlandığını, ilanın yerel bir gazetede yapılmasının yerinde olduğunu belirterek şikâyetin reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. İstanbul Anadolu 9. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 16.11.2017 tarihli ve 2017/530 E., 2017/1083 K. sayılı kararı ile; borçlu tarafından kıymet takdirine itiraz edilmediğinden kesinleştiği, ihalenin feshi istemi sırasında taşınmazın kıymetinin düşük olmasının ihalenin feshi nedeni olmadığı, satış ilanının tebliğinin usulsüzlüğünün başlı başına ihalenin feshi nedeni olduğu ancak ilgilisi tarafından bu durumun ihalenin feshi nedeni yapılması gerektiği, kıymet takdiri tebliğinin usulsüzlüğünün ihalenin feshi nedeni olmadığı, şikâyetçiye 05.04.2017 tarihinde yapılan satış ilanı tebliğinin 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre usulüne uygun olduğu ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 30. maddesinin uygulandığı, Basın İlan Kurumunun 14.08.2017 tarihli yazı cevabına göre ilan yapılan gazetenin tirajının 51.044 adet olduğu, re’sen ihalenin feshini gerektirecek usul ve yasaya aykırı herhangi bir usulsüzlük bulunmadığı gerekçesi ile şikâyetin reddine, borçlunun ihale bedelinin %10’u oranında para cezasına mahkumiyetine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:

7. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlu vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

8. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesinin 14.05.2018 tarihli ve 2018/303 E., 2018/1198 K. sayılı kararı ile; borçluya satış ilanı tebliğinin "Çamçeşme Mah. F. Sok. No:38 İç Kapı No:2 Pendik/İST." adresine muhtarlığa yapıldığı, bu adresin borçlunun şikâyet dilekçesinde belirttiği adresi olduğu ancak adres kayıt sisteminde kayıtlı adresi olmadığı, borçluya satış ilanının usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, ilk derece mahkemesince şikâyetin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesi ile istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

9. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlu vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

10. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 15.11.2018 tarihli ve 2018/12385 E., 2018/11592 K. sayılı kararı ile;

“… Borçlunun diğer fesih nedenlerinin yanında, kendisine yapılan satış ilanı tebligatının usulsüz olduğunu belirterek ihalenin feshini talep ettiği, mahkemece tebligatın usulüne uygun olduğu gerekçesiyle şikayetin reddine karar verildiği, mahkeme kararının borçlu tarafından istinafı üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddedildiği görülmektedir.

7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun “Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21/1. maddesinde; “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru, tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır” hükmü yer almaktadır.

Madde metni, iki hali birlikte düzenlemiştir. Bunlardan ilki “adreste bulunmama”, diğeri ise “tebellüğden imtina”dır. Muhatabın adreste bulunmaması halinde tebliğ memurunun ne şekilde davranması gerektiğini düzenleyen Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik'in 30. maddesinin birinci fıkrasında; “Adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine meşruhat verilerek çıkarılan tebligatlar hariç olmak üzere, muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste sürekli olarak bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti veya meclisi üyeleri, kolluk amir ve memurlarından araştırarak beyanlarını tebliğ mazbatasına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak imzalaması gerekir...” hükmünün yer aldığı, Tebligat Kanunu'nun ''Tebligat Mazbatası'' başlıklı 23. maddesinin 7. bendinde de; ''21 inci maddedeki durumun tahaddüsü halinde bu hususlara mütaallik muamelenin yapıldığının, adreste bulunmama ve imtina için gösterilen sebebin tebligat mazbatasına yazılmasının" emredildiği, ''Tebliğ mazbatasında bulunması gereken bilgiler ve tanzimi'' başlıklı Tebligat Yönetmeliği'nin 35. maddesinin (f) bendinde ise; ''30 uncu ve 31 inci maddelerdeki durumların gerçekleşmesi halinde bu hususlarla ilgili hangi işlemlerin yapıldığının, adreste bulunmama ve kaçınma için gösterilen sebebin tebligat mazbatasına yazılacağının" hüküm altına alındığı görülmüştür.

Burada Yönetmeliğin 30. maddesi, tebliğ memuruna ilgilinin neden adreste bulunmadığını “tahkik etme” görevini yüklemiştir. Buna göre tebliğ memuru tahkik etmekle kalmayıp, tevsike yönelik olarak yaptığı tahkikatın sonucunu, Tebligat Kanunu'nun 23/7. ve Tebligat Yönetmeliğinin 35/f maddeleri gereğince tebliğ evrakına yazacak ve maddede açıkça belirtildiği üzere ilgilisine imzalatacaktır. Ancak bu şekilde, yapılan işlemin, usulüne uygun olup olmadığı hakim tarafından denetlenebilir. Muhatabın, tebliğ adresinde ikamet etmekle birlikte, kısa ya da uzun süreli ve geçici olarak adreste bulunmadığının, tevziat saatlerinden sonra geleceğinin beyan ve bunun tevsik edilmesi halinde ancak, maddede sayılanlardan, örneğin muhtara imza karşılığı tebliğ edilip, 2 numaralı fişin kapıya yapıştırılması ve komşunun durumdan haberdar edilmesi işlemlerine geçilebilecektir. Tahkikatta muhatabın adresten kesin olarak ayrıldığının ya da öldüğünün veya tebligatın, tebliğ evrakında belirtilen tarihten önce yapılamayacağının anlaşılması halinde, Tebligat Yönetmeliğinin 30. maddesinin 2., 3., 4. ve 5. fıkraları gereğince işlem yapılacaktır. Bu itibarla; Tebligat Yönetmeliği'nin 30. maddesinde öngörülen şekilde ve maddede belirtilen kişilere sorularak imzaları da alınmak suretiyle, imzadan çekinmeleri halinde, bu husus da belirtilerek, Tebligat Yönetmeliğinin 35.maddesi gereğince muhatabın adreste geçici olarak bulunmama sebebi ve tevziat saatlerinden sonra geleceği “tevsik edilmeden”, Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre yapılan tebligat işlemi geçersizdir. Zira bu belgeleme işlemi, devamı işlemleri belirlemesi yanında muamelenin doğru olup olmadığına karar verilmesi yönünden yardımcı olacak ve tebliği isteyen makam ve hakimin denetimini sağlayacaktır. Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine göre yapılan tebligatlarda tebliğ tarihi, maddenin son cümlesinde açıkça belirtildiği üzere, iki numaralı fişin, yani ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihtir. Tebliğ tarihinin bu şekilde belirlenmesi ve geçerli sayılabilmesi, tebliğ memurunun yukarıda açıklanan araştırmayı mutlaka yapmasına ve belgelemesine bağlıdır.

Somut olayda, borçluya yapılan satış ilanı tebliğ belgesinin incelenmesinde; “Muhatabın adresinin kapalı olması sebebiyle en yakın komşu/kapıcı/yönetici Ayşe Y. dan sorulmuş, muhatabın çarşıya gittiği sözlü/imzalı beyan edilmiş, imzadan imtina edilmiştir. Tebligat Çamçeşme mahalle muhtarı imzasına 05.04.2017 tarihinde teslim edilmiş olup, 2 nolu haber kağıdı muhatabın kapısına yapıştırılmıştır. Ayrıca en yakın komşu/kapıcı/yöneticiye haber verilmiştir” şerhiyle tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. Tebligat parçasında, haber verilen komşunun adı bulunmadığından, satış ilanı tebliği Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre usulsüzdür.

İİK'nun 127. maddesi gereğince taşınmaz satışlarında, satış ilanının bir örneği borçluya tebliğ edilmelidir. Şikayet eden borçluya satış ilanının tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesi başlı başına ihalenin feshi sebebidir.

O halde mahkemece, ihalenin feshi isteminin yukarıda belirtilen nedenle kabulü gerekirken, yazılı şekilde şikayetin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir…” gerekçesiyle bölge adliye mahkemesinin istinaf talebinin reddine ilişkin kararının kaldırılmasına ve ilk derece mahkemesinin kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Direnme Kararı:

11. İstanbul Anadolu 9. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 28.03.2019 tarihli ve 2018/1391 E., 2019/279 K. sayılı kararı ile; şikâyetçiye satış ilanının 05.04.2017 tarihinde Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 1. fıkrasına göre "Çatalçeşme Mah. F. Sk. No:38 İç Kapı No:2 Pendik/İSTANBUL" adresine komşusu Ayşe Y.'a sorulduğu belirtilerek ve "çarşıya gittiği" yazılarak tebliğ edildiği, Özel Dairenin bozma kararında "Tebligat parçasında haber verilen komşusunun adı bulunmadığından, satış ilanı tebliğinin TK'nun 21/1 maddesine göre usulsüz" olduğunun belirtildiği ancak tebliğ evrakında kendisinden haber alınan komşusunun adının bulunduğu ve çarşıya gittiği beyanı ile tebliğ işleminin yapıldığı, Tebligat Yönetmeliğinin 30. maddesine göre tebliğ memurunun ilgilinin neden adreste bulunmadığının tahkik etme görevini yüklediği, Yönetmeliğinin 35/f maddesi uyarınca tebliğ memurunun tahkikat sonucu muhatabın çarşıda olduğunu belirttiği, muhatabın komşusunun ismi de belirtilerek tebliğ evrakında yazıldığı ve muhatabın imzadan çekindiğinin de tebliğ evrakında belirtildiği, borçluya satış ilanı tebliğ işleminin Tebligat Kanunu’nun 21/1 ve Tebligat Yönetmeliğinin 35/1 ve 35/f maddelerine göre usulüne uygun olduğu gerekçesi ile direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

12. Direnme kararı borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

13. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; borçluya satış ilanının usulüne uygun tebliğ edilip edilmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

14. İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 127. maddesi uyarınca satış ilanının bir suretinin borçluya tebliğ edilmesi zorunludur. Aynı Kanunun 21. maddesinin 1. fıkrası ile 57. maddesinin 1. fıkrasına göre icra işlerinde tebligat 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik (Yönetmelik) hükümlerine göre yapılır.

15. Tebligat Kanunu’nun “Tebliğ imkânsızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21. maddesinin 1. fıkrası;

“Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama hâlinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.” hükmünü içermektedir.

16. Madde bu şekliyle iki hâli birlikte düzenlemiştir. Bunlardan ilki “adreste bulunmama”, diğeri ise “tebellüğden imtina”dır. Tebligat görevlisi tarafından belirtilen adrese gidildiğinde adresin doğru olduğu ancak muhatap ya da muhatap adına tebliği almaya yetkili diğer kimselerin adreste bulunmadığının tespit edilmesi hâlinde tebliğ imkânsızlığı, adreste bulunan kimseler tarafından tebliğ evrakının kabulden kaçınılması hâlinde ise tebellüğden imtina söz konusu olur. Mernis adresi şerhi verilerek yapılan tebliğler (TK m. 21/2) hariç, muhatap ya da muhatap adına tebliği almaya yetkili diğer kimselerin adreste bulunmaması veya tebellüğden kaçınılması hâlinde tebliğ işlemleri Tebligat Kanunu’nun 21/1 ve 23/7. maddeleri ile Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 30/1 ve 35/f. maddelerinde öngörüldüğü şekilde yapılmalıdır. Aksi hâlde tebligat usulsüz olur (Muşul, Timuçin: Tebligat Hukuku, Ankara 2018, s. 347-348).

17. Muhatabın ya da muhatap adına tebliği almaya yetkili diğer kimselerin adreste bulunmaması hâlinde tebliğ memurunun ne şekilde davranması gerektiğini düzenleyen Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 30. maddesinin 1. fıkrası;

“Adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine meşruhat verilerek çıkarılan tebligatlar hariç olmak üzere, muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste sürekli olarak bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti veya meclisi üyeleri, kolluk amir ve memurlarından araştırarak beyanlarını tebliğ mazbatasına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri hâlinde bu durumu yazarak imzalaması gerekir.” şeklinde düzenlenmiştir.

18. Tebligat Kanunu'nun "Tebligat mazbatası" başlıklı 23. maddesinde, tebliğin mazbata ile tevsik edileceği belirtildikten sonra bu mazbatanın ihtiva etmesi lazım olan hususlar düzenlenerek, 7. bendinde; "21 inci maddedeki durumun tahaddüsü halinde bu hususlara mütaallik muamelenin yapıldığını, adreste bulunmama ve imtina için gösterilen sebebi"nin tebligat mazbatasına yazılması zorunlu kılınmış, benzer şekilde Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin "Tebliğ mazbatasında bulunması gereken bilgiler ve tanzimi" başlıklı 35/1-f maddesinde "30 uncu ve 31 inci maddelerdeki durumların gerçekleşmesi hâlinde bu hususlarla ilgili hangi işlemlerin yapıldığını, adreste bulunmama ve kaçınma için gösterilen sebebi"nin tebligat mazbatasına yazılacağı hüküm altına alınmıştır.

19. Yönetmeliğin 30. maddesi, tebliğ memuruna ilgilinin neden adreste bulunmadığını “tahkik etme” görevini yüklemiştir. Burada tebliğ memuru tahkik etmekle kalmayıp, bunu tevsike yönelik olarak yaptığı tahkikatın sonucunu Tebligat Kanunu'nun 23/7 ve Yönetmeliğin 35/1-f bendi gereğince tebliğ evrakına yazacak ve maddede açıkça belirtildiği üzere ilgilisine imzalatacaktır.

20. Muhatap veya yerine tebligat yapılacak kimseyi bulamayan tebligat memuru, önce o kimsenin sürekli mi geçici mi o adreste bulunmadığını ve bulunmama sebebini doğru şekilde araştırmakla yükümlüdür. Bu araştırma, özellikle muhatabın geçici belirli bir süre mi, yoksa tamamen mi adresten ayrılmış olup olmadığını tespit bakımından önemlidir. Böyle bir araştırma yapmadan ve bunu tutanağa geçirmeden, bir tebligat yöntemi belirlemek mümkün ve doğru değildir. Zira, muhatabın adreste geçici olarak bulunmaması ile tamamen ayrılmış olması hâlinde izlenecek tebligat usulü birbirinden farklıdır (Hanağası, Emel /Özekes, Muhammed: Yargı Örgütü ve Tebligat Hukuku, Eskişehir 2017, s. 120).

21. Belirtilen adreste muhatap veya muhatap yerine tebligat yapılacak kimse bulunmuyorsa tebliğ memuru, evrakı o yerin muhtar, ihtiyar heyeti veya meclis üyelerinden birine yahut kolluk amir veya memuruna imza karşılığı teslim eder (Tebligat Kanunu m. 21/1; Yönetmelik m. 30/1, 31/1). Muhtar, ihtiyar heyeti üyeleri, kolluk amir veya memurları yukarıda belirtilen çerçevede kendilerine teslim edilen evrakı kabule mecburdur. Tebliğ memuru tebliğ evrakını muhtar, ihtiyar heyeti üyeleri, kolluk amir veya memurlarından birine verdikten sonra Yönetmelik Ek-1’de yer alan (2) nolu örneğe uygun olarak düzenleyeceği ihbarnameyi tebliğ evrakında belirtilen adresin kapısına yapıştırır. Bu aşamadan sonra, tebliğ memuru ayrıca durumu muhataba haber vermeleri için en yakın komşuya, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir (Yönetmelik m. 31/1- son cümle). Memurun bu işlemleri yaptığını ve kime bildirdiğini tebliğ mazbatasında da belirtmesi gerekir. Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine göre, yapılan tebligatlarda tebliğ tarihi (2) numaralı ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihtir. Tebliğ tarihinin bu şekilde belirlenmesi ve geçerli sayılabilmesi, tebliğ memurunun yukarıda açıklanan araştırmayı mutlaka yapmasına ve belgelemesine bağlıdır.

22. Kanun ve Yönetmelikte belirtilmiş olan bu sıra yani önce adrese gidilip muhatabın adreste oturduğunu ancak o anda kimsenin bulunmadığını tespit, ardından yetkili resmî kişiye tebliğ evrakının bırakılması, sonra tebligat adresine (2) nolu ihbarnamenin yapıştırılması, durumun yine Kanun ve Yönetmelikte belirtilen kimselere haber verilmesi ve tüm bu işlemlerin tutanağa yazılarak imzalanması, gerekiyorsa ilgili kişilerin imzalarını alması, alamıyorsa bunun sebebini belirtmesi şarttır. Aksi hâlde tebligat usulsüz olacaktır (Hanağası/ Özekes, s. 120-121).

23. Nitekim bu hususlar Hukuk Genel Kurulunun 02.03.2021 tarihli ve 2018/12-671 E., 2021/186 K. sayılı kararında da benimsenmiştir.

24. Önemle belirtmek gerekir ki tebligat ile ilgili Kanun ve Yönetmelik hükümleri tamamen şeklidir. Değinilen işlemler, bilgilendirme yanında belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemi olmakla, gerek tebliğ işlemi ve gerekse tebliğ tarihi ancak Kanun ve Yönetmelikte emredilen şekillerle tevsik ve dolayısıyla ispat olunabilir. Bu sebeple tebligatın usul yasaları ile ilişkisi de daima göz önünde tutulmalıdır.

25. Kanun ve Yönetmeliğin amacı tebligatın muhatabına en kısa zamanda ulaşması, konusu ile ilgili olan kişilerin bilgilendirilmesi (tebligatın bilgilendirme fonksiyonu) ve bu hususların belgeye (tebligatın belgelendirme fonksiyonu) bağlanmasıdır. Hâl böyle olunca, Kanun ve Yönetmelik hükümlerinin en ufak ayrıntılarına kadar uygulanması zorunludur. Tebligat Kanunu ile Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelikte öngörülen şekilde işlem yapılmış olmadıkça tebliğ memuru tarafından yapılan yazılı beyan onun mücerret sözünden ibaret kalır ve dolayısıyla belgelendirilmiş sayılmaz. Nitekim, Kanunun ve Yönetmeliğin belirlediği şekilde yapılmamış ve belgelendirilmemiş olan tebligatların geçerli olmayacağı yerleşik yargısal içtihatlarda da açıkça vurgulanmıştır.

26. Satış ilanının (veya ödeme emrinin) tebliğ mazbatalı kapalı zarf içinde tebliğ memuru tarafından muhatabına veya muhatap adına adli tebligatı kabule kanunen yetkili şahsa (Tebligat Kanunu m. 13, 14, 16, 17, 18) verilmesi ile tebligatın yazılı bildirim unsuru gerçekleşmiş olur. Yazılı bildirimin kanunda öngörüldüğü şekilde yapıldığına dair tutanağın düzenlemesi, başka bir deyişle tebliğ mazbatalı kapalı zarfın arka yüzündeki basılı (matbu) tutanağın boş kısımlarından ilgili olanlarının kanunda öngörüldüğü şekilde (Tebligat Kanunu m. 23) doldurulup tarih de yazılarak imzalanması ile tebliğin ikinci unsuru olan belgelendirme unsuru gerçekleşmiş (Tebligat Kanunu m. 23, 1. cümle), böylece tebligat (tebliğ) hukukî işlemi tamamlanmış olur (Muşul, s. 91).

27. Somut olayda ise; borçlu Fatma D.’e satış ilanı “Muhatabın adresinin kapalı olması sebebiyle en yakın komşu/kapıcı/yönetici Ayşe Y.’dan sorulmuş, muhatabın çarşıya gittiği sözlü/imzalı beyan edilmiş, imzadan imtina edilmiştir. Tebligat Çamçeşme mahalle muhtarı imzasına 05.04.2017 tarihinde teslim edilmiş olup, 2 nolu haber kağıdı muhatabın kapısına yapıştırılmıştır. Ayrıca en yakın komşu/kapıcı/yöneticiye haber verilmiştir” şerhiyle 05.04.2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.

28. Tebligatın belgelendirme özelliği ve Tebligat Kanunu'nun 21. maddesinin 1. fıkrasının sıkı şekil şartlarına bağlanması karşısında “…tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir…” koşulunun gerçekleşmesi için haber bırakılan komşu, kapıcı veya yöneticinin kim olduğunun ve adının tebliğ memuru tarafından tutanağa yazılıp imzalanması gerekmektedir. Satış ilanı tebligat parçasında muhatabın çarşıda olduğu beyanını veren Ayşe Y.’ın en yakın komşu, kapıcı veya yöneticiden hangisi olduğu yazılı olmadığı gibi, haber verilen en yakın komşu, kapıcı veya yöneticinin adı ve kim olduğu da belirtilmediğinden yapılan tebliğ işlemi Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 1. fıkrası ile Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 30 ve 31. maddeleri uyarınca usulsüzdür.

29. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

30. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Borçlu vekili temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nın 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 371. maddeleri uyarınca BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373/1. maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 29.06.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.