TEKRAR BİR ARAYA GELİNMESİNDEN ÖNCEKİ VAKIALAR HÜKME ESAS ALINAMAZ.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


25 Tem
2019

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/2-1935
KARAR NO   : 2019/410

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ           :
Yahyalı Asliye Hukuk Mahkemesi (Aile Mah. Sıfatıyla)
TARİHİ                     : 18/06/2015
NUMARASI              : 2015/221 - 2015/324
DAVACI                    : Z.K. vekili Av. G.T.
DAVALI                    : Ü.K. vekili Av. Ö.Ç.

Taraflar arasında görülen “boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Yahyalı Asliye Hukuk (Aile Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 10.07.2014 tarih ve 2013/297 E., 2014/250 K. sayılı karar taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 04.05.2015 tarih ve 2014/24099 E., 2015/9035 K. sayılı kararı ile; 

 "... Türk Medeni Kanununun 166/1-2. maddesi uyarınca; boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Oysa dinlenen davacı tanıklarının sözlerinin bir kısmı Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla davanın reddi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır....."

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Taraf vekilleri

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla değişikliği öncesi hâliyle 438. maddesinin ikinci fıkrası gereğince, direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağından davalı vekilinin duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü: 

Dava, evlilik birliğinin sarsılması nedenine dayalı olarak açılan (TMK m.166/1) boşanma istemine ilişkindir.

Davacı vekili, davalının evlilik süresince eşine ve çocuklarına karşı ilgisiz ve sorumsuz olduğunu, müvekkiline ve müvekkilinin ailesine hakaret ve tehdit içeren sözler söylediğini, ailesinin evinde yatıp banyosunu orda yaptığını, elbiselerini dahi orada yıkattığını, sürekli alkol aldığını bu sebeplerle müvekkilinin baba evine gidip aracılar vasıtasıyla geri döndüğünü, son olarak davalının gittiği yeri müvekkiline haber vermeyerek evden ayrıldığını, akşam üzeri de eve dönmeyerek ailesinin evine gittiği, gece yarısı tekrar geldiğinde müvekkilinin korkudan kapıyı açmadığını, ertesi gün davalının telefonda "gelmeyeceğim" demesi üzerine müvekkilinin de annesiyle birlikte ufak tefek birkaç eşyayı da alarak evden ayrıldığını ileri sürerek tarafların boşanmalarına, velayetin anneye tevdiine, boşanma davası süresince davacı için 300,00TL tedbir ve yoksulluk nafakası ile müşterek çocuklar için 200,00'erTL iştirak nafakasının, 25.000,00TL maddi, 25.000,00TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı süresinde davaya cevap vermemiş, ön inceleme duruşmasında eşini ve çocuklarını sevdiğini ve boşanmak istemediğini beyan etmiştir.

Mahkemece davalının, davacı ve çocukları ile ilgilenmediği, ailesinin davacıya uyguladığı baskı ve hakaretlere ses çıkarmayarak bir eş olarak üzerine düşeni yapmadığı, evlilik birliğinin sarsılmasında davalı erkeğin tam kusurlu olduğu gerekçesiyle tarafların boşanmalarına karar verilmiştir.

Taraf vekillerinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık kısmında açıklanan gerekçeyle bozulmuştur.

Mahkemece, somut olayda taraflar arasında geçimsizlik bulunduğu, davacının baba evine küs geldiği, birilerinin aracı olduğu fakat taraflar arasında geçimsizliklerin devam ettiği, tarafların geçimsizlik sebeplerinin duruşma zabıtlarından net olarak anlaşılamıyor olabileceği, ancak özellikle tanıkların bazılarının aile içinden olmaması sebebiyle somut olayları bilmemelerinin normal olduğu, duruşmada edinilen izlenimlerle tanıkların boş şeyler anlatmadığı, davacının boşanmak istemekte haklı olduğu, davalının sorumsuz davrandığı kanaatine varıldığı, taraflardan biri boşanmak istiyorsa, artık boşanma kararı verilmesi gerektiği, mahkemenin evlilik konusundaki tahakkümünün sonuç vermeyeceği, boşanıp boşanmama konusunda kararın taraflara ait olması gerektiği, evliliğin son bulmasında taraflardan birinin kusurunu aramanın şart olmadığı, mahkemenin “ben ortada ciddi sebep görmeden boşamam” diyemeyeceği, davacının davalının kusurunu ispat edemedi diyerek boşanma davasını reddetmenin doğru olmadığı, bu durumun sadece tazminat talepleri konusunda etkili olduğu belirtilmek suretiyle önceki hükümde direnilmiştir.

Direnme kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olayda davalı erkeğin kusurlu bir davranışının ispat edilip edilmediği, burada varılacak sonuca göre davacı kadın tarafından açılan davanın kabulünün yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili kanun maddesinin incelenmesinde yarar görülmektedir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) “Evlilik birliğinin sarsılması” başlıklı 166/I-II. maddesi; 

“Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.

Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir” hükmünü içermektedir. 

Anılan maddenin birinci fıkrası gereğince evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmaya karar verilebilmesi için başlıca iki şartın gerçekleşmiş olması gerekmektedir. İlki, evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olması, diğeri ise ortak hayatın çekilmez hâle gelmiş bulunmasıdır. Genel boşanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıya alınan madde hükmü somutlaştırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiş birçok konuda evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime taktir hakkı tanımıştır. Dolayısıyla olayın özellikleri, oluş biçimi, eşlerin kültürel sosyal durumları, eğitim durumları, mali durumları, eşlerin birbirleri ve çocukları ile olan ilişkileri, yaşadıkları çevrenin özellikleri, toplumun değer yargıları gibi hususlar dikkate alınarak evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı tespit edilecektir.

Öte yandan, söz konusu hüküm uyarınca evlilik birliği, eşler arasında ortak hayatı çekilmez duruma sokacak derecede temelinden sarsılmış olduğu taktirde, eşlerden her biri kural olarak boşanma davası açabilir ise de, Yargıtay bu hükmü tam kusurlu eşin dava açamayacağı şeklinde yorumlamaktadır. Çünkü tam kusurlu eşin boşanma davası açması tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki birlik artık sarsılmış diyerek boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer (TMK m.2). 

Bu durumda anılan madde hükmüne göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olunması gerekmeyip daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu hâlin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır (TMK m. 166/2).

Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; tarafların 17.09.2009 tarihinde evlendiği, eldeki davanın 31.12.2013 tarihinde açıldığı, tanık beyanlarına göre taraflar arasında geçimsizlik yaratan bazı olaylar sonrası kadının baba evine gittiği, ancak aracılar vasıtasıyla tekrar müşterek eve döndüğü, dolayısıyla evlilik birliğini sürdürme gayesiyle tarafların tekrar bir araya geldiği ve bu tarihten önce gerçekleştiği iddia edilen vakıaların hükme esas alınmayacağı açık olup, diğer yandan tarafların yeniden ayrılmalarına sebebiyet veren iddialar hakkında dinlenen tanık beyanlarının ise birliğin temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli beyanlar olmadığı, sebep ve saiki açıklanmayan soyut ve inandırıcılıktan uzak olduğu görülmektedir. O hâlde, davalı erkeğin boşanmaya sebebiyet verecek derecede kusurlu bir davranışı ispatlanmamış olup, davacı kadının boşanma davasının reddi gerekmektedir.

Bu nedenle Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup direnme kararı bozulmalıdır.

S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, davacının temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara iadesine, aynı Kanunun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 04.04.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.