TEMİNAT SENEDİ OLDUĞU BELGELERLE İSPATLANMIŞSA BU HUSUS BORCA İTİRAZ OLARAK DEĞERLENDİRİLMELİDİR.
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/12-350
KARAR NO : 2021/152
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 14. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 03/03/2016
NUMARASI : 2016/24 - 2016/154
DAVACI-BORÇLU : C.Ö.
DAVALI-ALACAKLI : T. Tersane ve Deniz İşletmeciliği A.Ş. vekili Av. F.H.
1. Taraflar arasındaki “borca itiraz” isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, İstanbul Anadolu 14. İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen takibin iptaline ilişkin karar alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına direnilmiştir.
2. Direnme kararı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. İNCELEME SÜRECİ
Borçlu İstemi:
4. Borçlu itiraz dilekçesinde; alacaklı tarafından aleyhine kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlatıldığını, alacaklı şirkette taşeron olarak çalışmaya başladığını, işe başlarken teminat senedi olarak herhangi bir miktar ve tarih yazılmadan senet imzaladığını, alacaklıya borcunun bulunmadığını belirterek borca itirazının kabulüne karar verilmesini talep etmiş ve talep dilekçesi ekinde 28.11.2013 tarihli ek protokol ve 28.11.2013 tarihli yüklenici sözleşmesi ile takip konusu senet suretini sunmuştur.
Alacaklı Cevabı:
5. Alacaklı vekili cevap dilekçesinde; takibe konu bononun unsurları tam olan, sebepten soyut bir senet olduğunu savunarak itirazın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararı:
6. İstanbul Anadolu 14. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 11.12.2014 tarihli ve 2014/650 E., 2014/876 K. sayılı kararı ile; 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (6762 sayılı TTK)’nun 688/2. (6102 sayılı TTK 776-1/b) maddesi hükmü gereği, bir senedin bono sayılabilmesi için kayıtsız ve şartsız belirli bir bedeli ödeme vaadini içermesi gerektiği, taraflar arasında düzenlenen yüklenici sözleşmesi ve ek protokolde 28.11.2013 tarihli ve 90.000 TL bedelli senedin protokol kapsamında doğabilecek zararları ve ek olarak cezai şartı teminen açık teminat senedi olarak verildiğinin belirtildiği, (takibe konu senedin) tanzim tarihi ve bedelinin ek protokol kapsamında belirtilen senetle birebir uyuştuğu, bu nedenle (takibe konu senedin) taraflar arasındaki ilişkinin teminatı olarak verildiği, kayıtsız şartsız muayyen bir bedeli ödeme vaadini içermediğinden bono vasfını taşımadığı, bu senede dayalı olarak kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip yapılamayacağı gerekçesiyle takibin iptaline karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. İstanbul Anadolu 14. İcra (Hukuk) Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 26.10.2015 tarihli ve 2015/13870 E., 2015/25871 K. sayılı kararı ile;
"... Alacaklının bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla başlattığı takibe karşı borçlu, dayanak senedin 28.11.2013 tarihli yüklenici sözleşmesi ve ek protokol kapsamında alındığını ve teminat senedi olduğunu ileri sürerek takibin iptali istemi ile icra mahkemesine başvurmuş, mahkemece, bononun 28.11.2013 tarihli yüklenici sözleşmesi ve ek protokol kapsamında teminat senedi olarak verildiği gerekçesiyle takibin iptaline karar verilmiştir.
Takip dayanağı senedin teminat senedi olduğu iddiasının, hangi ilişkinin teminatı olduğu, senet üzerine yazılmak suretiyle ya da yazılı bir belge ile ispatlanması gerekir (HGK'nun 06.03.2013 tarih ve 2012/12-768 E., 2013/312 K. sayılı ve 20.06.2001 tarih ve 2001/12-496 sayılı kararları).
Somut olayda, borçlunun itirazına dayanak gösterdiği ve alacaklı ile borçlu arasında imzalanan 28.11.2013 tarihli yüklenici sözleşmesi ve ek protokolde, takibe dayanak yapılan senede doğrudan bir atıfta bulunulmadığı gibi, senedin, teminat senedi olarak verildiğine dair bir kaydın da sözleşmede yer almadığı görülmektedir.
Bu durumda, mahkemece, borçlunun iddiasını yazılı bir belge ile ispat edemediği ve alacaklı tarafından da takip dayanağı bononun teminat senedi olduğuna yönelik bir kabul beyanının bulunmadığı gözetilerek, bu yöndeki itirazın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile takibin iptali yönünde hüküm tesisi isabetsizdir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. İstanbul Anadolu 14. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 03.03.2016 tarihli ve 2016/24 E., 2016/154 K. sayılı kararı ile; Hukuk Genel Kurulunun 14.03.2001 tarihli ve 2001/12-233 E., 2001/257 K. ile 20.06.2001 tarihli ve 2001/12-496 E., 2001/534 K. sayılı kararlarında da benimsendiği üzere dayanak belgenin hangi ilişkinin teminatı olduğunun yazılı belge ile kanıtlanması gerektiği, alacaklı ile borçlu arasında düzenlenen 28.11.2013 tarihli protokolün 5. bendi "…yüklenici, tersaneye 90.000,00 TL bedelli, açık teminat senedi (bono) verecektir. Mezkur bononun arkasına ciro edilemez kaydı konulacaktır. Mezkur bono sözleşmeye aykırılık halinde alacak senedine dönüşecektir ve yükleniciye ve kefile karşı takibe konulacaktır…" şeklinde olup, sözleşmenin düzenlendiği tarih ile senedin düzenleme tarihinin aynı olduğu, senette vade tarihinin bulunmadığı, (senetteki) bedelin de sözleşmede kararlaştırılan 90.000,00 TL olduğu, her ne kadar senet üzerinde teminat amaçlı olarak verildiğine dair herhangi bir ibare yok ise de, sunulan protokolde düzenlenen senedin teminat amaçlı olarak verildiği, kayıtsız şartsız borç ikrarını içermediği, sözleşmeye aykırılık hâlinde alacak senedine dönüşeceği kararlaştırılmış olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takibe dayanak senedin teminat senedi olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre borçlunun isteminin reddinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 167. maddesinin 1. fıkrasına göre alacaklının kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip yapabilmesi için alacağının mutlaka bir kambiyo senedine bağlı olması gerekir. İİK'nın 168. maddesinin 3 ve 170/a maddesinin 1. fıkrasına göre kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takipte borçlu ödeme emrinin tebliğinden itibaren 5 gün içinde icra mahkemesine başvurarak, takibe dayanak senedin kambiyo senedi niteliğinde olmadığını ileri sürerek takibin iptalini talep edebilir. İİK'nın 170/a maddesinin 2. fıkrasına göre süresinde yapılmak kaydıyla borçlu tarafından başka bir şikâyet veya itirazda bulunulması ile bu husus icra mahkemesince kendiliğinden ve öncelikle dikkate alınır. Bu inceleme sonucunda icra mahkemesi takip dayanağı senedin kambiyo senedi niteliğinde olmadığı kanısına varır ise icra takibinin iptaline karar verir. Ancak İİK'nın 170/a maddesinin son fıkrasına göre her ne suretle olursa olsun imza inkârı itirazı geri alınmış veya borç kısmen veya tamamen kabul edilmiş ise bu madde hükmü uygulanmaz.
13. Diğer taraftan kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile yapılan takipte borca itirazın düzenlendiği İİK’nın “İtirazın incelenmesi” başlıklı 169/a maddesinin 1. fıkrası; “İcra mahkemesi hâkimi, itiraz sebeplerinin tahkiki için iki tarafı en geç otuz gün içinde duruşmaya çağırır. Hâkim, duruşma sonucunda borcun olmadığının veya itfa veya imhal edildiğinin resmî veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispatı hâlinde itirazı kabul eder. İcra mahkemesi hâkimi yetki itirazının incelenmesinde taraflar gelmese de gereken kararı verir.” hükmünü içermektedir.
14. Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takipte ödeme emrine itiraz icra mahkemesine yapılır. Borçlunun icra mahkemesine yaptığı itiraz, borçlunun borcu olup olmadığının ilamsız icra prosedürü içinde tespit edilmesine yarayan bir yoldur. İmzaya itiraz dışındaki bütün itirazlara borca itiraz denir; borcun mevcut olmadığı, ödendiği, ertelendiği, zamanaşımına uğradığı, takas, faiz oranına itiraz, yetki itirazı gibi (Kuru B.: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, 2. Baskı, Ankara 2013, s. 778, 883).
15. Hem 6762 sayılı TTK’da hem de 6102 sayılı TTK’da kambiyo senetlerine ilişkin hükümler poliçe esası üzerine kurulmuştur. Kanun, kambiyo senetlerinin ortak olan hükümlerine poliçe başlığı altında yer vermiş; bono ve çek hakkında ise, ortak hükümlere yollama yapmakla yetinmiştir (6102 sayılı TTK m. 778, 818, 6762 sayılı TTK m. 690, 730).
16. 6102 sayılı TTK’nın 776. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde bono veya emre yazılı senedin kayıtsız ve şartsız belirli bir bedeli ödeme vaadini içermesi gerektiği, 777. maddesinde de bu unsuru içermeyen bir senedin bono sayılmayacağı hükme bağlanmıştır. Bir kambiyo senedi olan bono üzerine bedel, faiz, protestodan muafiyet ve yetki şartı gibi kayıtların konulması kabul edilmekte ise de, illetten mücerretlik veya muayyenlik niteliklerini ortadan kaldıran kayıtların bono üzerine konulması onun kambiyo niteliğini ortadan kaldırır.
17. Bu çerçevede belirlilik (muayyenlik) kambiyo senetlerinin temel unsurlarından biridir. Tedavül kabiliyeti de dikkate alındığında, bononun bütün unsurlarının açık, net, yoruma elverişli olmayacak biçimde belirgin olması gerekir. Öztan'ın da ifade ettiği gibi poliçe ve bono keşidesi "şart kabul etmeyen" bir işlemdir (Öztan, F.: Kıymetli Evrak Hukuku, 2. B., Ankara 1997, s.451).
18. Hukuk Genel Kurulunun 11.04.2018 tarihli ve 2017/19-819 E., 2018/771 K. sayılı kararında da benimsendiği üzere, 6762 sayılı TTK'nın 688. maddesinde belirtilen şekli koşulların yanında taraflar bononun ihdas nedeni (malen/nakden ya da teminat kaydı ile alındığını), uyuşmazlık durumunda aralarındaki anlaşmaya göre yetkili olacak mahkeme, faiz gibi bononun geçerliliğine etki etmeyecek ihtiyari unsurları belirleyerek senede ekleyebilirler. Sıralanan şekil şartlarından da anlaşıldığı üzere, kambiyo senetleri temel hukuki ilişkiden bağımsız bir nitelik taşır ve soyut bir borç ikrarı içerir. Bu nedenle de bono düzenlenirken temel ilişkinin kaynağına yönelik “bedelin malen-nakden ya da teminat olarak alındığına” ilişkin ibarelerin senede yazılması zorunlu değildir. Taraflar bu ibareleri ticaret hayatındaki olası bir uyuşmazlık durumunda ispat hukukunda karşılaşabilecekleri zorlukları daha kolay aşmak amacıyla ihtiyari olarak kayıt altına almaktadırlar. Yoksa elbette ki bu kayıtlar bağımsız borç ikrarı içeren senetlerin niteliğine etki etmez.
19. Bir “teminat bonosu”ndan söz edilebilmesi için, ya bonoyu düzenleyen kişinin temel ilişkiden kaynaklanan ediminin (cezai şart öngörülen durumlar dışında) doğrudan doğruya belirli bir para borcunun ödenmesi olmaması yani paradan başka bir edim olması, ya da alacaklının uğrayacağı muhtemel zararları güvenceye bağlamak amacı ile bonoyu vermiş olması gerekir. Öğretide verilen örneklerde, örneğin bir müteahhidin inşaatı zamanında bitirememesi durumunda ödemek zorunda kalacağı cezai şart karşılığında verdiği bono bir teminat bonosu olduğu gibi, satın alınıp, bedeli ödenmekle birlikte tapuda henüz devri yapılmadığı için satın alan kişinin adına tescil edilemeyen bir taşınmazın bedeline ilişkin olarak düzenlenip alıcıya verilen ve devir gerçekleştikten sonra karşılıksız kalacağı öngörülen bir bono da bu niteliktedir. Aynı şekilde, kiracının, kiralanana vereceği muhtemel zararların teminatı olarak kiralayana verdiği bono da bu anlamda bir teminat bonosudur (Türk, A.: Kambiyo Senedi Borçlusu Tarafından Açılan Bedelsizliğe ve Hükümsüzlüğe Dayalı Menfi Tespit Davalarının Gösterdiği Özellikler, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Yıl 2005, Cilt 7, s. 329, 330).
20. Senedin teminat senedi olup olmadığı yargılama sonucunda belli olacaktır; sonuçta bu senede dayalı kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip yapılamaz (Ülgen, H./ Helvacı, M./ Kendigelen, A./Kaya, A.: Kıymetli Evrak Hukuku, İstanbul 2015, s.148).
21. Hukuk Genel Kurulunun 28.03.2018 tarihli ve 2017/12-1140 E., 2018/563 K. sayılı ile 11.02.2020 tarihli ve 2017/12-743 E., 2020/129 K. kararlarında da benimsendiği üzere bonoda teminat kaydı var ise de neyin teminatı olduğu belirtilmediğinden bu kayıt bononun mücerrettik vasfını ortadan kaldırmaz. Sadece teminat olduğuna dair eklenen bu kayda doktrinde mücerret teminat kaydı denilmektedir.
22. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14.03.2001 tarihli ve 2001/12-233 E., 2001/257 K.; 20.06.2001 tarihli ve 2001/12-496 E., 2001/534 K.; 24.02.2010 tarihli ve 2010/19-67 E., 2010/99 K.; 28.03.2018 tarihli ve 2017/12-1140 E., 2018/563 K. sayılı ile 11.02.2020 tarihli ve 2017/12-743 E., 2020/129 K. kararlarında da vurgulandığı üzere bononun teminat amaçlı verildiğinin kabul edilebilmesi için, neyin teminatı olarak verildiğinin ya bononun önündeki veya arkasındaki yazılar veya ayrı bir belge (İİK’nın 169/a maddesinde öngörülen) ile teminat senedi olduğunun kanıtlanması gerekir.
23. Senet üzerinde asıl borç ilişkisine atıf yapan ve ödemeyi şarta bağlayan kayıtlar olması durumunda mücerretlik vasfı ortadan kalkacağından böyle bir senede dayanılarak kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip yapılamaz. Örneğin "hisse devrinin teminatıdır", "...ile imzalanan sözleşmenin teminatıdır", “eseri ... tarihinde tamamlayamamam hâlinde ödeyeceğim”, “inşaat bitiminde ödenecektir" şeklindeki kayıtlar. Bononun teminat senedi olduğu senet metninden anlaşılan bu gibi hâllerde bono kayıtsız (koşulsuz) borç vaadi içermediği için hükümsüzdür ve bu hükümsüzlük; düzenleyen tarafından, lehtara veya ciranta konumunda olan hamile karşı da ileri sürülebilir. Bu hâlde TTK’nın 687. maddesinin 1. fıkrası uyarınca senet metninden anlaşılan (hükümsüzlük) def'i vardır. Bu defi mutlak def'i olup, üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir. Bu durumda kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takibin İİK’nın 170/a maddesi gereğince iptaline karar verilmesi gerekir.
24. Bononun teminat senedi olduğunun senet metninden anlaşılamadığı hâllerde borçlu bu iddiasını İİK’nın 168/5 ve 169/a maddeleri kapsamında borca itiraz olarak ileri sürebilir. Bononun sözleşmenin teminatı olarak verildiği iddiası kişisel def'i olup, TTK’nın 778/a bendinin göndermesi ile uygulanması gereken TTK’nın 687. maddesinin 1. fıkrası uyarınca kişisel defiler temel ilişkinin tarafları arasında ileri sürülebilir. Senedin üçüncü kişiye ciro veya teslim yolu ile devredilmesi hâlinde bu definin iyi niyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülmesi mümkün değildir.
25. Borçlunun takibe konu bononun teminat bonosu olduğu şeklindeki beyanı borca itiraz niteliğindedir (Kuru, B.: İcra ve İflas Hukuku 2. C. İstanbul 1997, s. 1715).
26. Bononun teminat senedi olduğu senet metninden anlaşılamıyor ise İİK’nın 169/a maddesi kapsamında bononun sözleşme ile bağlantısı kanıtlanmalıdır. Sözleşmede senedin vade, tanzim tarihi ve miktarlarına açık bir şekilde atıf bulunmalıdır. Senede açıkça atıf bulunan sözleşmede senedin teminat amacıyla verilmiş olduğu belirtilmiş olabilir. Nitekim bu hususlar Hukuk Genel Kurulunun 15.09.2020 tarihli ve 2017/12-269 E., 2020/591 K. sayılı kararında da benimsenmiştir.
27. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olayın incelenmesinde; alacaklı tarafından borçlu aleyhine başlatılan kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takibe dayanak bononun 28.11.2013 düzenleme tarihli, 90.000 TL bedelli olduğu, vadeyi içermediği, lehtarın alacaklı T. Tersane ve Deniz İşletmeciliği A.Ş., düzenleyenin borçlu Cavit Ö. olduğu, üzerinde teminata ilişkin bir kaydın yer almadığı, alacaklı ile borçlu arasında 28.11.2013 tarihli ve YS-NB079-BELEN-01 sayılı yüklenici sözleşmesi ile 28.11.2013 tarihli ek protokolün düzenlendiğinin ihtilafsız olduğu, 28.11.2013 tarihli ek protokolün “teminat ve teminat senedi” başlıklı 5-a) maddesinin “28.11.2013 tarihli, YS-NB079-BELEN-01 sayılı yüklenici sözleşmesi ve bu sözleşmenin eki niteliğinde olan iş bu protokol kapsamında doğabilecek zararları ve ek olarak cezai şartı teminen Yüklenici, Tersaneye 90.000 TL (Doksan Bin Türk Lirası) bedelli açık teminat senedi (bono) verecektir. Mezkur bononun arkasına ciro edilemez kaydı konulacaktır. Mezkur bono sözleşmeye aykırılık hâlinde alacak senedine dönüşecektir ve Yükleniciye ve kefile karşı takibe konulacaktır. Teminat senedi işçilerin talep haklarının zamanaşımına uğraması ile işlevini yitirecektir” şeklinde düzenlendiği görülmektedir.
28. Şu hâle göre 28.11.2013 tarihli ek protokolün 5-a) maddesinde, vade tarihi içermeyen takip konusu bononun bedeline açıkça atıf bulunduğu, ek protokol ile senedin düzenleme tarihinin aynı olduğu gözeltildiğinde İİK’nın 169/a maddesi kapsamında bononun sözleşme ile bağlantısının kanıtlandığının ve belirtilen ek protokolün içeriğine göre senedin teminat amacıyla verildiğinin, alacağın varlığının ve miktarının yargılamayı gerektirdiğinin kabulü gerekir. Bononun teminat senedi olduğu senet metni dışındaki belgelerle ispatlandığından İİK’nın 168/5 ve 169/a maddesi kapsamında borca itiraz olarak değerlendirilmelidir.
29. Hâl böyle olunca yerel mahkemenin direnme kararı yerindedir. Ancak İİK’nın 169/a maddesinin 5. fıkrası “…İtirazın kabulü kararı ile takip durur…” hükmünü içermektedir. O hâlde icra mahkemesince takibin durdurulmasına hükmedilmesi gerekirken, takibin iptaline karar verilmesi doğru değil ise de, bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 03.03.2016 tarihli gerekçeli kararın hüküm fıkrasının 1. bendinde geçen “iptaline” ibaresinin çıkartılarak, yerine “durdurulmasına” ibaresinin yazılması suretiyle karar düzeltilerek onanmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle, 03.03.2016 tarihli gerekçeli kararın hüküm fıkrasının 1. bendinde geçen “iptaline” ibaresinin çıkartılarak, yerine “durdurulmasına” ibaresinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun'un 29. maddesi ile eklenen geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 23.02.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
TEMİNAT SENEDİ OLDUĞU BELGELERLE İSPATLANMIŞSA BU HUSUS BORCA İTİRAZ OLARAK DEĞERLENDİRİLMELİDİR.
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/12-350
KARAR NO : 2021/152
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 14. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 03/03/2016
NUMARASI : 2016/24 - 2016/154
DAVACI-BORÇLU : C.Ö.
DAVALI-ALACAKLI : T. Tersane ve Deniz İşletmeciliği A.Ş. vekili Av. F.H.
1. Taraflar arasındaki “borca itiraz” isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, İstanbul Anadolu 14. İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen takibin iptaline ilişkin karar alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına direnilmiştir.
2. Direnme kararı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. İNCELEME SÜRECİ
Borçlu İstemi:
4. Borçlu itiraz dilekçesinde; alacaklı tarafından aleyhine kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlatıldığını, alacaklı şirkette taşeron olarak çalışmaya başladığını, işe başlarken teminat senedi olarak herhangi bir miktar ve tarih yazılmadan senet imzaladığını, alacaklıya borcunun bulunmadığını belirterek borca itirazının kabulüne karar verilmesini talep etmiş ve talep dilekçesi ekinde 28.11.2013 tarihli ek protokol ve 28.11.2013 tarihli yüklenici sözleşmesi ile takip konusu senet suretini sunmuştur.
Alacaklı Cevabı:
5. Alacaklı vekili cevap dilekçesinde; takibe konu bononun unsurları tam olan, sebepten soyut bir senet olduğunu savunarak itirazın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararı:
6. İstanbul Anadolu 14. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 11.12.2014 tarihli ve 2014/650 E., 2014/876 K. sayılı kararı ile; 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (6762 sayılı TTK)’nun 688/2. (6102 sayılı TTK 776-1/b) maddesi hükmü gereği, bir senedin bono sayılabilmesi için kayıtsız ve şartsız belirli bir bedeli ödeme vaadini içermesi gerektiği, taraflar arasında düzenlenen yüklenici sözleşmesi ve ek protokolde 28.11.2013 tarihli ve 90.000 TL bedelli senedin protokol kapsamında doğabilecek zararları ve ek olarak cezai şartı teminen açık teminat senedi olarak verildiğinin belirtildiği, (takibe konu senedin) tanzim tarihi ve bedelinin ek protokol kapsamında belirtilen senetle birebir uyuştuğu, bu nedenle (takibe konu senedin) taraflar arasındaki ilişkinin teminatı olarak verildiği, kayıtsız şartsız muayyen bir bedeli ödeme vaadini içermediğinden bono vasfını taşımadığı, bu senede dayalı olarak kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip yapılamayacağı gerekçesiyle takibin iptaline karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. İstanbul Anadolu 14. İcra (Hukuk) Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 26.10.2015 tarihli ve 2015/13870 E., 2015/25871 K. sayılı kararı ile;
"... Alacaklının bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla başlattığı takibe karşı borçlu, dayanak senedin 28.11.2013 tarihli yüklenici sözleşmesi ve ek protokol kapsamında alındığını ve teminat senedi olduğunu ileri sürerek takibin iptali istemi ile icra mahkemesine başvurmuş, mahkemece, bononun 28.11.2013 tarihli yüklenici sözleşmesi ve ek protokol kapsamında teminat senedi olarak verildiği gerekçesiyle takibin iptaline karar verilmiştir.
Takip dayanağı senedin teminat senedi olduğu iddiasının, hangi ilişkinin teminatı olduğu, senet üzerine yazılmak suretiyle ya da yazılı bir belge ile ispatlanması gerekir (HGK'nun 06.03.2013 tarih ve 2012/12-768 E., 2013/312 K. sayılı ve 20.06.2001 tarih ve 2001/12-496 sayılı kararları).
Somut olayda, borçlunun itirazına dayanak gösterdiği ve alacaklı ile borçlu arasında imzalanan 28.11.2013 tarihli yüklenici sözleşmesi ve ek protokolde, takibe dayanak yapılan senede doğrudan bir atıfta bulunulmadığı gibi, senedin, teminat senedi olarak verildiğine dair bir kaydın da sözleşmede yer almadığı görülmektedir.
Bu durumda, mahkemece, borçlunun iddiasını yazılı bir belge ile ispat edemediği ve alacaklı tarafından da takip dayanağı bononun teminat senedi olduğuna yönelik bir kabul beyanının bulunmadığı gözetilerek, bu yöndeki itirazın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile takibin iptali yönünde hüküm tesisi isabetsizdir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. İstanbul Anadolu 14. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 03.03.2016 tarihli ve 2016/24 E., 2016/154 K. sayılı kararı ile; Hukuk Genel Kurulunun 14.03.2001 tarihli ve 2001/12-233 E., 2001/257 K. ile 20.06.2001 tarihli ve 2001/12-496 E., 2001/534 K. sayılı kararlarında da benimsendiği üzere dayanak belgenin hangi ilişkinin teminatı olduğunun yazılı belge ile kanıtlanması gerektiği, alacaklı ile borçlu arasında düzenlenen 28.11.2013 tarihli protokolün 5. bendi "…yüklenici, tersaneye 90.000,00 TL bedelli, açık teminat senedi (bono) verecektir. Mezkur bononun arkasına ciro edilemez kaydı konulacaktır. Mezkur bono sözleşmeye aykırılık halinde alacak senedine dönüşecektir ve yükleniciye ve kefile karşı takibe konulacaktır…" şeklinde olup, sözleşmenin düzenlendiği tarih ile senedin düzenleme tarihinin aynı olduğu, senette vade tarihinin bulunmadığı, (senetteki) bedelin de sözleşmede kararlaştırılan 90.000,00 TL olduğu, her ne kadar senet üzerinde teminat amaçlı olarak verildiğine dair herhangi bir ibare yok ise de, sunulan protokolde düzenlenen senedin teminat amaçlı olarak verildiği, kayıtsız şartsız borç ikrarını içermediği, sözleşmeye aykırılık hâlinde alacak senedine dönüşeceği kararlaştırılmış olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takibe dayanak senedin teminat senedi olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre borçlunun isteminin reddinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 167. maddesinin 1. fıkrasına göre alacaklının kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip yapabilmesi için alacağının mutlaka bir kambiyo senedine bağlı olması gerekir. İİK'nın 168. maddesinin 3 ve 170/a maddesinin 1. fıkrasına göre kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takipte borçlu ödeme emrinin tebliğinden itibaren 5 gün içinde icra mahkemesine başvurarak, takibe dayanak senedin kambiyo senedi niteliğinde olmadığını ileri sürerek takibin iptalini talep edebilir. İİK'nın 170/a maddesinin 2. fıkrasına göre süresinde yapılmak kaydıyla borçlu tarafından başka bir şikâyet veya itirazda bulunulması ile bu husus icra mahkemesince kendiliğinden ve öncelikle dikkate alınır. Bu inceleme sonucunda icra mahkemesi takip dayanağı senedin kambiyo senedi niteliğinde olmadığı kanısına varır ise icra takibinin iptaline karar verir. Ancak İİK'nın 170/a maddesinin son fıkrasına göre her ne suretle olursa olsun imza inkârı itirazı geri alınmış veya borç kısmen veya tamamen kabul edilmiş ise bu madde hükmü uygulanmaz.
13. Diğer taraftan kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile yapılan takipte borca itirazın düzenlendiği İİK’nın “İtirazın incelenmesi” başlıklı 169/a maddesinin 1. fıkrası; “İcra mahkemesi hâkimi, itiraz sebeplerinin tahkiki için iki tarafı en geç otuz gün içinde duruşmaya çağırır. Hâkim, duruşma sonucunda borcun olmadığının veya itfa veya imhal edildiğinin resmî veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispatı hâlinde itirazı kabul eder. İcra mahkemesi hâkimi yetki itirazının incelenmesinde taraflar gelmese de gereken kararı verir.” hükmünü içermektedir.
14. Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takipte ödeme emrine itiraz icra mahkemesine yapılır. Borçlunun icra mahkemesine yaptığı itiraz, borçlunun borcu olup olmadığının ilamsız icra prosedürü içinde tespit edilmesine yarayan bir yoldur. İmzaya itiraz dışındaki bütün itirazlara borca itiraz denir; borcun mevcut olmadığı, ödendiği, ertelendiği, zamanaşımına uğradığı, takas, faiz oranına itiraz, yetki itirazı gibi (Kuru B.: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, 2. Baskı, Ankara 2013, s. 778, 883).
15. Hem 6762 sayılı TTK’da hem de 6102 sayılı TTK’da kambiyo senetlerine ilişkin hükümler poliçe esası üzerine kurulmuştur. Kanun, kambiyo senetlerinin ortak olan hükümlerine poliçe başlığı altında yer vermiş; bono ve çek hakkında ise, ortak hükümlere yollama yapmakla yetinmiştir (6102 sayılı TTK m. 778, 818, 6762 sayılı TTK m. 690, 730).
16. 6102 sayılı TTK’nın 776. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde bono veya emre yazılı senedin kayıtsız ve şartsız belirli bir bedeli ödeme vaadini içermesi gerektiği, 777. maddesinde de bu unsuru içermeyen bir senedin bono sayılmayacağı hükme bağlanmıştır. Bir kambiyo senedi olan bono üzerine bedel, faiz, protestodan muafiyet ve yetki şartı gibi kayıtların konulması kabul edilmekte ise de, illetten mücerretlik veya muayyenlik niteliklerini ortadan kaldıran kayıtların bono üzerine konulması onun kambiyo niteliğini ortadan kaldırır.
17. Bu çerçevede belirlilik (muayyenlik) kambiyo senetlerinin temel unsurlarından biridir. Tedavül kabiliyeti de dikkate alındığında, bononun bütün unsurlarının açık, net, yoruma elverişli olmayacak biçimde belirgin olması gerekir. Öztan'ın da ifade ettiği gibi poliçe ve bono keşidesi "şart kabul etmeyen" bir işlemdir (Öztan, F.: Kıymetli Evrak Hukuku, 2. B., Ankara 1997, s.451).
18. Hukuk Genel Kurulunun 11.04.2018 tarihli ve 2017/19-819 E., 2018/771 K. sayılı kararında da benimsendiği üzere, 6762 sayılı TTK'nın 688. maddesinde belirtilen şekli koşulların yanında taraflar bononun ihdas nedeni (malen/nakden ya da teminat kaydı ile alındığını), uyuşmazlık durumunda aralarındaki anlaşmaya göre yetkili olacak mahkeme, faiz gibi bononun geçerliliğine etki etmeyecek ihtiyari unsurları belirleyerek senede ekleyebilirler. Sıralanan şekil şartlarından da anlaşıldığı üzere, kambiyo senetleri temel hukuki ilişkiden bağımsız bir nitelik taşır ve soyut bir borç ikrarı içerir. Bu nedenle de bono düzenlenirken temel ilişkinin kaynağına yönelik “bedelin malen-nakden ya da teminat olarak alındığına” ilişkin ibarelerin senede yazılması zorunlu değildir. Taraflar bu ibareleri ticaret hayatındaki olası bir uyuşmazlık durumunda ispat hukukunda karşılaşabilecekleri zorlukları daha kolay aşmak amacıyla ihtiyari olarak kayıt altına almaktadırlar. Yoksa elbette ki bu kayıtlar bağımsız borç ikrarı içeren senetlerin niteliğine etki etmez.
19. Bir “teminat bonosu”ndan söz edilebilmesi için, ya bonoyu düzenleyen kişinin temel ilişkiden kaynaklanan ediminin (cezai şart öngörülen durumlar dışında) doğrudan doğruya belirli bir para borcunun ödenmesi olmaması yani paradan başka bir edim olması, ya da alacaklının uğrayacağı muhtemel zararları güvenceye bağlamak amacı ile bonoyu vermiş olması gerekir. Öğretide verilen örneklerde, örneğin bir müteahhidin inşaatı zamanında bitirememesi durumunda ödemek zorunda kalacağı cezai şart karşılığında verdiği bono bir teminat bonosu olduğu gibi, satın alınıp, bedeli ödenmekle birlikte tapuda henüz devri yapılmadığı için satın alan kişinin adına tescil edilemeyen bir taşınmazın bedeline ilişkin olarak düzenlenip alıcıya verilen ve devir gerçekleştikten sonra karşılıksız kalacağı öngörülen bir bono da bu niteliktedir. Aynı şekilde, kiracının, kiralanana vereceği muhtemel zararların teminatı olarak kiralayana verdiği bono da bu anlamda bir teminat bonosudur (Türk, A.: Kambiyo Senedi Borçlusu Tarafından Açılan Bedelsizliğe ve Hükümsüzlüğe Dayalı Menfi Tespit Davalarının Gösterdiği Özellikler, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Yıl 2005, Cilt 7, s. 329, 330).
20. Senedin teminat senedi olup olmadığı yargılama sonucunda belli olacaktır; sonuçta bu senede dayalı kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip yapılamaz (Ülgen, H./ Helvacı, M./ Kendigelen, A./Kaya, A.: Kıymetli Evrak Hukuku, İstanbul 2015, s.148).
21. Hukuk Genel Kurulunun 28.03.2018 tarihli ve 2017/12-1140 E., 2018/563 K. sayılı ile 11.02.2020 tarihli ve 2017/12-743 E., 2020/129 K. kararlarında da benimsendiği üzere bonoda teminat kaydı var ise de neyin teminatı olduğu belirtilmediğinden bu kayıt bononun mücerrettik vasfını ortadan kaldırmaz. Sadece teminat olduğuna dair eklenen bu kayda doktrinde mücerret teminat kaydı denilmektedir.
22. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14.03.2001 tarihli ve 2001/12-233 E., 2001/257 K.; 20.06.2001 tarihli ve 2001/12-496 E., 2001/534 K.; 24.02.2010 tarihli ve 2010/19-67 E., 2010/99 K.; 28.03.2018 tarihli ve 2017/12-1140 E., 2018/563 K. sayılı ile 11.02.2020 tarihli ve 2017/12-743 E., 2020/129 K. kararlarında da vurgulandığı üzere bononun teminat amaçlı verildiğinin kabul edilebilmesi için, neyin teminatı olarak verildiğinin ya bononun önündeki veya arkasındaki yazılar veya ayrı bir belge (İİK’nın 169/a maddesinde öngörülen) ile teminat senedi olduğunun kanıtlanması gerekir.
23. Senet üzerinde asıl borç ilişkisine atıf yapan ve ödemeyi şarta bağlayan kayıtlar olması durumunda mücerretlik vasfı ortadan kalkacağından böyle bir senede dayanılarak kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip yapılamaz. Örneğin "hisse devrinin teminatıdır", "...ile imzalanan sözleşmenin teminatıdır", “eseri ... tarihinde tamamlayamamam hâlinde ödeyeceğim”, “inşaat bitiminde ödenecektir" şeklindeki kayıtlar. Bononun teminat senedi olduğu senet metninden anlaşılan bu gibi hâllerde bono kayıtsız (koşulsuz) borç vaadi içermediği için hükümsüzdür ve bu hükümsüzlük; düzenleyen tarafından, lehtara veya ciranta konumunda olan hamile karşı da ileri sürülebilir. Bu hâlde TTK’nın 687. maddesinin 1. fıkrası uyarınca senet metninden anlaşılan (hükümsüzlük) def'i vardır. Bu defi mutlak def'i olup, üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir. Bu durumda kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takibin İİK’nın 170/a maddesi gereğince iptaline karar verilmesi gerekir.
24. Bononun teminat senedi olduğunun senet metninden anlaşılamadığı hâllerde borçlu bu iddiasını İİK’nın 168/5 ve 169/a maddeleri kapsamında borca itiraz olarak ileri sürebilir. Bononun sözleşmenin teminatı olarak verildiği iddiası kişisel def'i olup, TTK’nın 778/a bendinin göndermesi ile uygulanması gereken TTK’nın 687. maddesinin 1. fıkrası uyarınca kişisel defiler temel ilişkinin tarafları arasında ileri sürülebilir. Senedin üçüncü kişiye ciro veya teslim yolu ile devredilmesi hâlinde bu definin iyi niyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülmesi mümkün değildir.
25. Borçlunun takibe konu bononun teminat bonosu olduğu şeklindeki beyanı borca itiraz niteliğindedir (Kuru, B.: İcra ve İflas Hukuku 2. C. İstanbul 1997, s. 1715).
26. Bononun teminat senedi olduğu senet metninden anlaşılamıyor ise İİK’nın 169/a maddesi kapsamında bononun sözleşme ile bağlantısı kanıtlanmalıdır. Sözleşmede senedin vade, tanzim tarihi ve miktarlarına açık bir şekilde atıf bulunmalıdır. Senede açıkça atıf bulunan sözleşmede senedin teminat amacıyla verilmiş olduğu belirtilmiş olabilir. Nitekim bu hususlar Hukuk Genel Kurulunun 15.09.2020 tarihli ve 2017/12-269 E., 2020/591 K. sayılı kararında da benimsenmiştir.
27. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olayın incelenmesinde; alacaklı tarafından borçlu aleyhine başlatılan kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takibe dayanak bononun 28.11.2013 düzenleme tarihli, 90.000 TL bedelli olduğu, vadeyi içermediği, lehtarın alacaklı T. Tersane ve Deniz İşletmeciliği A.Ş., düzenleyenin borçlu Cavit Ö. olduğu, üzerinde teminata ilişkin bir kaydın yer almadığı, alacaklı ile borçlu arasında 28.11.2013 tarihli ve YS-NB079-BELEN-01 sayılı yüklenici sözleşmesi ile 28.11.2013 tarihli ek protokolün düzenlendiğinin ihtilafsız olduğu, 28.11.2013 tarihli ek protokolün “teminat ve teminat senedi” başlıklı 5-a) maddesinin “28.11.2013 tarihli, YS-NB079-BELEN-01 sayılı yüklenici sözleşmesi ve bu sözleşmenin eki niteliğinde olan iş bu protokol kapsamında doğabilecek zararları ve ek olarak cezai şartı teminen Yüklenici, Tersaneye 90.000 TL (Doksan Bin Türk Lirası) bedelli açık teminat senedi (bono) verecektir. Mezkur bononun arkasına ciro edilemez kaydı konulacaktır. Mezkur bono sözleşmeye aykırılık hâlinde alacak senedine dönüşecektir ve Yükleniciye ve kefile karşı takibe konulacaktır. Teminat senedi işçilerin talep haklarının zamanaşımına uğraması ile işlevini yitirecektir” şeklinde düzenlendiği görülmektedir.
28. Şu hâle göre 28.11.2013 tarihli ek protokolün 5-a) maddesinde, vade tarihi içermeyen takip konusu bononun bedeline açıkça atıf bulunduğu, ek protokol ile senedin düzenleme tarihinin aynı olduğu gözeltildiğinde İİK’nın 169/a maddesi kapsamında bononun sözleşme ile bağlantısının kanıtlandığının ve belirtilen ek protokolün içeriğine göre senedin teminat amacıyla verildiğinin, alacağın varlığının ve miktarının yargılamayı gerektirdiğinin kabulü gerekir. Bononun teminat senedi olduğu senet metni dışındaki belgelerle ispatlandığından İİK’nın 168/5 ve 169/a maddesi kapsamında borca itiraz olarak değerlendirilmelidir.
29. Hâl böyle olunca yerel mahkemenin direnme kararı yerindedir. Ancak İİK’nın 169/a maddesinin 5. fıkrası “…İtirazın kabulü kararı ile takip durur…” hükmünü içermektedir. O hâlde icra mahkemesince takibin durdurulmasına hükmedilmesi gerekirken, takibin iptaline karar verilmesi doğru değil ise de, bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 03.03.2016 tarihli gerekçeli kararın hüküm fıkrasının 1. bendinde geçen “iptaline” ibaresinin çıkartılarak, yerine “durdurulmasına” ibaresinin yazılması suretiyle karar düzeltilerek onanmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle, 03.03.2016 tarihli gerekçeli kararın hüküm fıkrasının 1. bendinde geçen “iptaline” ibaresinin çıkartılarak, yerine “durdurulmasına” ibaresinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun'un 29. maddesi ile eklenen geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 23.02.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.