TEMİNAT SENEDİDİR KULLANILAMAZ İBARESİ BONONUN MÜCERRETLİK VASFINI ORTADAN KALDIRMAZ.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


16 Eyl
2020

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/12-743
KARAR NO   : 2020/129

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                  :
İstanbul 9. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                            : 19/11/2015
NUMARASI                    : 2015/538 - 2015/945
DAVACI/BORÇLU         : M.B. vekilleri Av. C.S., Av. M.S.B.
DAVALI/ALACAKLI      : K.Ç. Köyü Su İşletme A.Ş. vekilleri Av. Z.T., Av. İ.O.

1. Taraflar arasındaki "takibin iptali" isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, İstanbul 9. İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen şikâyetin kabulüne ilişkin karar alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına direnilmiştir.

2. Direnme kararı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü.

I. İNCELEME SÜRECİ

Borçlu İstemi:

4. Borçlu vekili 25.06.2012 tarihli şikâyet dilekçesinde; takip dayanağı senedin teminat senedi olduğunu, alacaklı ile müvekkili arasında matbu 28.04.2007 tarihli Tüpsu Bayilik Sözleşmesinin akdedildiğini ve alacaklının Ankara iline temsilci göndererek sözleşmeyi imzalayacağını beyan ettiğini, devamında ise sözleşmeyi imza suretiyle akdetmeden icap-kabul gerçekleştiğini ve bayi olarak ticari ilişki başladığından taraflar arasındaki sözleşmenin geçerlilik kazandığını, takip dayanağı senedin taraflar arasında geçerli olan bayilik sözleşmesinin “Teminat” başlıklı 12. maddesi uyarınca müvekkili tarafından düzenlendiğini ve alacaklıya teslim edildiğini, anılan madde metnindeki bedel, keşideci ve lehtardan da bu durumun anlaşıldığını, ayrıca senedin arka yüzüne "teminattır" şerhinin yer aldığını, bono aslının incelenmesinde "teminattır" kelimesinin daksil ile kapatıldığının görüleceğini, senedin teminat için boş olarak verildiğini, tanzim ve vade tarihlerinin sonradan doldurulduğunu, senette tahrifat yapıldığını ve bedelinin semeresiz kaldığını ileri sürerek itirazın kabulü ile takibin iptaline ve alacaklının asıl alacağın %40’dan aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatı ödemeye mahkûm edilmesine karar verilmesini talep etmiştir

Alacaklı Cevabı:

5. Alacaklı vekili 15.10.2012 tarihli cevap dilekçesinde; borçlu vekilinin, borçlunun takip konusu senedi düzenleyerek alacaklıya verdiğini kabul ettiğini, senedi geçersiz kılmaya yönelik tüm iddiaların senetle ispatlanması gerektiğini, borçlu tarafın iddiasını ispatlar nitelikte herhangi bir yazılı delil sunmadığını, dar yetkili mercide öne sürülmesi mümkün olmayan iddiaları kabul etmediklerini, borçlunun sunduğu sözleşmeyi müvekkilinin imzalamadığını, sözleşmeyi yazılı delil olarak kabul etmediklerini, borçlu ile müvekkilinin ticari ilişkisi olduğunu, satılan mal bedeline binaen senedin borçlu tarafından müvekkiline verildiğini, Hukuk Genel Kurulunun ve Özel Dairenin kararlarında bonoda teminat ibaresi yazılı olsa dahi senedin kambiyo vasfını kaybetmeyeceğini, neyin teminatı olduğuna ilişkin borçlu tarafından delil sunulmadıkça kıymetinin olmayacağının belirtildiğini, borçlunun iddialarının usul ve yasaya aykırı olduğunu savunarak itirazın reddi ile borçlu aleyhine %40 oranında icra inkâr tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme Kararı: 

6. İstanbul 9. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 31.05.2013 tarihli ve 2012/703 E., 2013/533 K. sayılı kararı ile; borçlunun itiraz dilekçesinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)'nun 119/1-g bendinde belirtilen hukuki sebeplerini hasretmekten imtina ettiği, bu eksikliğin ikmaline imkân bulunmadığı gerekçesiyle HMK'nın 119/1-g ve 119/2 maddeleri uyarınca davanın açılmamış sayılmasına evrak üzerinden karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. İstanbul 9. İcra (Hukuk) Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlu vekili temyiz isteminde bulunmuştur. 

8. Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 12.11.2013 tarihli ve 2013/27155 E., 2013/35698 K. sayılı kararı ile;

"... 2004 Sayılı İcra Ve İflas Kanunu, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na göre özel kanun olup, Hukuk Muhakemeleri Kanunu, icra mahkemesince görülen şikâyet ve itirazlarda ancak İcra ve İflas Kanununda açıkça gönderme olduğunda ya da işin niteliğine uygun düştüğü ölçüde uygulanır. 

Somut olayda borçlu hakkında kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile başlatılan takibe karşı borçlu icra mahkemesine verdiği dilekçede, takibe konu senedin bayilik sözleşmesi kapsamında teminat olarak verildiğini, senedin vade ve tanzim tarihlerinin sonradan doldurularak tahrifat yapıldığını belirtip itiraz ettiği, mahkemece dava dilekçesinde hukuki sebeplerin bildirilmediği gerekçesiyle 6100 Sayılı HMK'nun 119/1-g maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.

İcra mahkemesine yapılan başvuru, İİK'nun 169/a ve 170/a maddelerine dayalı borca itiraz ve şikâyettir. Anılan başvuru Medeni Usul Hukuku anlamında dava olmadığından HMK'nun davaya ilişkin kuralları mutlak anlamda uygulanmaz. HMK'na nazaran daha özel nitelikte bulunan İİK'nun kapsamında işin esası incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken; olayda uygulanma yeri bulunmayan HMK'nun 119/1-g maddesi gereğince davanın açılmamış sayılması yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.

Öte yandan borca itirazın incelenmesi yöntemini düzenleyen İİK'nun 169/a maddesi uyarınca "İcra mahkemesi hakimi, itiraz sebeplerinin tahkiki için iki tarafı en geç 30 gün içinde duruşmaya çağırır. Hakim, duruşma sonucunda borcu olmadığının veya itfa veya imhal edildiğinin resmi veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispatı halinde itirazı kabul eder."

Somut olayda borca itirazın, İİK'nun 169/a maddesi uyarınca duruşma açılarak incelenmesi gerekirken evrak üzerinden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi de doğru görülmemiştir..." gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Mahkeme Kararı:

9. İstanbul 9. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 24.07.2014 tarihli ve 2014/49 E., 2014/778 K. sayılı kararı ile; Özel Dairenin 12.11.2013 tarihli bozma kararına uyularak, takip dayanağı senedin arka yüzünde 'Teminat senedidir. Kullanılamaz” cümleleri ile ifade edildiği üzere senedin teminat amaçlı olarak verildiği, her ne kadar bu cümlelerin daksil ile silindiği ya da iptal edildiği görülmüş ise de bu şekildeki silinme ya da iptalin bilinen etki ve sonuçlarını doğurabilmesi için onu düzenleyen tarafından muhakkak surette imza ile onaylanmasının zorunlu olduğu, imza ile desteklenmeyen ve onaylanmayan bir ibareyi hükümsüz ya da etkisiz kılmanın mümkün olmadığı, teminat amaçlı olarak verilen bu kambiyo senedinin doğrudan doğruya takibe konulmasına 6102 sayılı TTK'nın 776. maddesinin imkân vermediği gerekçesiyle takibin 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)'nun 170/a maddesi uyarınca iptaline, borçlunun tazminat isteğinin reddine, sair itirazlar hakkında karar ittihazına yer olmadığına karar verilmiştir. 

Özel Daire Bozma Kararı:

10. İstanbul 9. İcra (Hukuk) Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili temyiz isteminde bulunmuştur. 

11. Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 02.04.2015 tarihli ve 2015/5388 E., 2015/8374 K. sayılı kararı ile;

"... Alacaklı tarafından bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile başlatılan takibe karşı borçlu icra mahkemesine verdiği dilekçede, sair itiraz ve şikâyetleri ile birlikte takibe konu senedin bayilik sözleşmesi kapsamında teminat olarak verildiğini de ileri sürerek takibin iptalini talep ettiği, mahkemece istemin kabulü ile takibin iptaline karar verildiği görülmektedir.

İİK'nun 169/a-1. maddesi gereğince; borcun bulunmadığı veya itfa yahut imhal edildiği resmi veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile kanıtlanmalıdır.

HGK'nun 14.3.2001 tarih 2001/12-233 ve 20.6.2001 tarih, 2001/12-496 sayılı kararlarında da benimsendiği üzere, dayanak belgenin hangi ilişkinin teminatı olduğu yazılı belge ile kanıtlanmalıdır. İİK'nun 169/a maddesi uyarınca, belgede, takip dayanağı senede açıkça atıf yapılması zorunlu olup, açıkça atıf yapıldığının kabulü için senedin, vade ve tanzim tarihleriyle miktarlarının belirtilmesi gereklidir.

Somut olayda, 28.04.2007 tarihli bayilik sözleşmesi isimli belgede alacaklının imzası olmadığı gibi, alacaklının cevap dilekçesi ve yargılama aşamasındaki beyanları gözetildiğinde, takibe konu bononun teminat senedi olarak düzenlendiği yönünde kabulünün de bulunmadığı, senedin, neyin teminatı olduğu hususunun, dolayısıyla teminat senedi olduğuna ilişkin iddianın alacaklının imzasını taşıyan ve senede açık atıf yapan İİK 169/a maddesinde yazılı belgelerle kanıtlanamadığı görülmüştür.

Öte yandan takip dayanağı bonoda “teminattır” ibaresinin bulunması, Dairemizin yerleşik içtihatları doğrultusunda neyin teminatı olduğu açıklanmadığı sürece, başlı başına senedin teminat senedi niteliğinde olduğunun kabulünü gerektirmez.

O hâlde mahkemece, borçlunun iddiasını yazılı bir belge ile ispat edemediği ve alacaklı tarafından da takip dayanağı bononun teminat senedi olduğuna yönelik bir kabul beyanının bulunmadığı gözetilerek, bu yöndeki itirazın reddi ile borçlunun sair itirazlarının incelenerek oluşacak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir..." gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

12. İstanbul 9. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 19.11.2015 tarihli ve 2015/538 E., 2015/945 K. sayılı kararı ile; TTK'nın 776/1/b maddesine göre bir bononun kayıtsız ve şartsız belirli bir bedeli ödemeyi vaad etmemesi ya da bu vaadi hükümden düşürecek kuşkulu bir ibareyi içermesi hâlinde bononun niteliğini yitireceği, somut olayda kambiyo senedinin arka yüzünde “Teminat senedidir. Kullanılamaz” ibaresini içerdiğinin tartışmasız olduğu, kambiyo senedinin arka yüzündeki bu ifadenin TTK'nın 776/1/b bendindeki unsuru hükümden düşüren bir olgu olduğu, hükümsüzlüğü vücuda getiren olguları sadece ”anlaşma ve yazılı metin ile” sınırlamanın öteki ifade ile kambiyo senedinin bu unsurunu hükümden düşürecek olguları aynılaştırmanın ve yazılı metinle sınırlamanın olanaksız olduğu, her somut olayda kambiyo senedinin hükümsüzlüğünü vücuda getirecek, onun kambiyo senedi olma özelliğini bertaraf edecek yahut onu teminat senedi olmaktan çıkaracak olguyu “yazılı metinle” tahdit etmenin madde düzenlemesinin uygulama anlamını daraltmak manasına geleceği, burada özellikle dikkatten kaçmaması gerekenin TTK'nın 776/1-b maddesine yönelik en küçük bir kuşkunun bile kambiyo senedinin bu unsurunu tehdit eden bir olgu olarak telakki edilmesi olduğu, Yasa yapıcının koşulun duyarlılık eşiğini oldukça düşürdüğü ve bu eşiği tehdit eden en küçük olguyu dahi senedin kambiyo senedi olma vasfını yitireceği kanaatinde olduğu, Yargıtay deneyimlerinin bu olguyu aynılaştırma, tek tipleştirme çabası somut olay adaleti önünde ciddi bir engel olmaktan başka Yasama iradesini aşkın içtihatla bertaraf edilmesi ve kısıtlanması sonucunu doğurduğu gerekçeleriyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

13. Direnme kararı süresi içinde alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

 II. UYUŞMAZLIK

14. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takibe dayanak senedin teminat senedi olup olmadığı, borçlunun bu yöndeki isteminin reddinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

15. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle; borçlu vekilinin 02.01.2020 tarihli dilekçesinde "... Kurulunuzca gerekli görülecek olursa incelenmek üzere davaya konu bono aslının İstanbul 9. İcra (Hukuk) Mahkemesinden zimmetli olarak getirtilmesine karar verilmesini..." şeklinde beyanda bulunması üzerine senet aslının incelenmesinin gerekip gerekmediği tartışılmış, yerel mahkemenin direnme gerekçesinde de belirttiği gibi senedin arka yüzünde "Teminat senedidir.Kullanılamaz” ibaresini içerdiğinin taraflar arasında tartışmasız olduğu ve senedin renkli fotokopisinin gönderildiği anlaşıldığından senet aslının incelenmesi için dosyanın mahalline geri çevrilmesine gerek bulunmadığına oybirliğiyle karar verilmiş ve işin esasına geçilmiştir.

16. Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takipte, İİK'nın 168. maddesinin 3 ve 170/a maddesinin 1. fıkrasına göre borçlu ödeme emri tebliğinden itibaren 5 gün içinde icra mahkemesine başvurarak, takibe dayanak senedin kambiyo senedi niteliğinde olmadığını ileri sürerek takibin iptalini talep edebilir. İİK'nın 170/a maddesinin 2. fıkrasına göre süresinde yapılmak kaydıyla borçlu tarafından başka bir şikâyet veya itirazda bulunulması ile bu husus icra mahkemesince kendiliğinden ve öncelikle dikkate alınır. Bu inceleme sonucunda icra mahkemesi takip dayanağı senedin kambiyo senedi niteliğinde olmadığı kanısına varır ise icra takibinin iptaline karar verir. Ancak İİK'nın 170/a maddesinin son fıkrasına göre her ne suretle olursa olsun imza inkârı itirazı geri alınmış veya borç kısmen veya tamamen kabul edilmiş ise bu madde hükmü uygulanmaz.

17. İcra takip tarihi itibari ile yürürlükte bulunan, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 688. maddesine göre bono veya emre muharrer senet, senet metninde (bono) veya (emre muharrer senet) kelimesini ve senet Türkçe'den başka bir dilde yazılmışsa o dilde bono karşılığı olarak kullanılan kelimeyi, kayıtsız ve şartsız muayyen bir bedeli ödemek vaadini, ödeme yerini, kime ve kimin emrine ödenecek ise onun ad ve soyadını, senedin tanzim edildiği gün ve yeri, tanzim edenin imzasını içermelidir. Sıralanan bu kayıtlar bononun zorunlu ve geçerliliğini etkileyecek olan zorunlu unsurlardır. 

18. Bu çerçevede belirlilik (muayyenlik) kambiyo senetlerinin temel unsurlarından biridir. Tedavül kabiliyeti de dikkate alındığında, bononun bütün unsurlarının açık, net, yoruma elverişli olmayacak biçimde belirgin olması gerekir. Öztan'ın da ifade ettiği gibi poliçe ve bono keşidesi "şart kabul etmeyen" bir işlemdir (Öztan, F.: Kıymetli Evrak Hukuku, 2. B., Ankara 1997, s.451).

19. Nitekim TTK'nın 689. maddesi zorunlu unsurları taşımayan senedin bono niteliğinde olmadığını belirttikten sonra vade, tanzim ve ödeme yeri konusunda da yedek hukuk kuralı getirerek oluşabilecek boşlukları doldurmuş ve belirlilik ilkesini bu şekilde desteklemiştir. Bedel, faiz, protestodan muafiyet ve yetki şartı gibi kayıtların konulması kabul edilmekte ise de, illetten mücerretlik veya muayyenlik vasfını ortadan kaldıran kayıtların bono üzerine konması, onun kambiyo senedi vasfını ortadan kaldırır. 

20. Hukuk Genel Kurulunun 11.04.2018 tarihli ve 2017/19-819 E., 2018/771 K. sayılı kararında da benimsendiği üzere, TTK'nın 688. maddede belirtilen şekli koşulların yanında taraflar bononun ihdas nedeni (malen/nakden ya da teminat kaydı ile alındığını), uyuşmazlık durumunda aralarındaki anlaşmaya göre yetkili olacak mahkeme, faiz gibi bononun geçerliliğine etki etmeyecek ihtiyari unsurları belirleyerek senede ekleyebilirler. Sıralanan şekil şartlarından da anlaşıldığı üzere, kambiyo senetleri temel hukuki ilişkiden bağımsız bir nitelik taşır ve soyut bir borç ikrarı içerir. Bu nedenle de bono düzenlenirken temel ilişkinin kaynağına yönelik “bedelin malen-nakden ya da teminat olarak alındığına” ilişkin ibarelerin senede yazılması zorunlu değildir. Taraflar bu ibareleri ticaret hayatındaki olası bir uyuşmazlık durumunda ispat hukukunda karşılaşabilecekleri zorlukları daha kolay aşmak amacıyla ihtiyari olarak kayıt altına almaktadırlar. Yoksa elbette ki bu kayıtlar bağımsız borç ikrarı içeren senetlerin niteliğine etki etmez. 

21. Yukarıda yapılan açıklamalar ve yasal düzenlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; takip dayanağı senedin arka yüzünde "teminat senedidir.kullanılamaz” ibaresinin bulunduğu anlaşılmaktadır.

22. Bonoda teminat kaydı var ise de neyin teminatı olduğu belirtilmediğinden bu kayıt bononun mücerrettik vasfını ortadan kaldırmaz. Sadece teminat olduğuna dair eklenen bu kayda doktrinde mücerret teminat kaydı denilmektedir.

23. Bononun teminat amaçlı verildiğinin kabul edilebilmesi için, neyin teminatı olarak verildiğinin ya bononun önündeki veya arkasındaki yazılar veya ayrı bir belge (İİK’nın 169/a maddesinde öngörülen) ile teminat senedi olduğunun kanıtlanması gerekir. 

24. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14.03.2001 tarihli ve 2001/12-233 E., 2001/257 K.; 20.06.2001 tarihli ve 2001/12-496 E., 2001/534 K.; 24.02.2010 tarihli ve 2010/19-67 E., 2010/99 K. ile 28.03.2018 tarihli ve 2017/12-1140 E., 2018/563 K. sayılı kararlarında da aynı hususlar benimsenmiştir.

25. Diğer taraftan, yerel mahkemece direnme kararının gerekçe bölümünde "Yargıtay deneyimlerinin bu olguyu aynılaştırma tek tipleştirme çabası somut olay adaleti önünde ciddi bir engel olmaktan başka yasama iradesini aşkın içtihatla bertaraf edilmesi kısıtlanması sonucunu doğurur. İçtihat yasanın iradesini kısıtlayacak uygulama alanını büzecek ve iradeyi tümden hükümden düşürecek şekilde başkalaştıramaz" şeklindeki değerlendirmeler, Anayasanın 141. maddesi ile HMK'nın 297. maddesinde amaçlanan gerekçeye uygun olmayıp, hukukilikten uzaktır. Türk Adli Yargı Sistemi içerisinde adliye mahkemelerince verilen karar ve hükümlerin temyizen son inceleme merci ve üst mahkeme olan Yargıtay ile ilgili uygunsuz değerlendirmelerle Yargı kararlarının taşıması gereken üslubun dışına çıkıldığı, yargısal teamül ve geleneklere uygun olmadığı kabul edilmiş, bu hususta eleştiriye işaret olunmakla yetinilmesine karar verilmiştir.

26. Öte yandan Özel Dairenin 02.04.2015 tarihli bozma kararının başlığında "Davacı:Borçlular: Mehmet T."in de gösterilmiş olması bir maddi hata olarak değerlendirilmiş ve sonuca etkili görülmemiştir.

27. Hâl böyle olunca, takip konusu bonodaki kaydın senedin kambiyo vasfını etkilemeyeceği, borçlunun teminat senedi olduğuna ilişkin iddiasının alacaklının imzasını taşıyan ve senede açık atıf yapan İİK'nın 169/a maddesinde yazılı belgelerle kanıtlanamadığından, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır

IV. SONUÇ: 

Açıklanan nedenlerle;

Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, 

İstek halinde temyiz peşin harcının yatırana iadesine,

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun'un 29. maddesi ile eklenen geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 11.02.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


AYNI YÖNDE KARAR:

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/(15)6-2142
KARAR NO   : 2021/1181

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                  :
İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ                            : 05/04/2016
NUMARASI                    : 2016/13 - 2016/252
DAVACI                          : G. Yapı Sanayi A.Ş. vekili Av. C.M.K.
DAVALILAR                  : 1- O.Dekorasyon San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili Av. M.S.E.B.
                                         2- M.T. vekili Av. M.K.

1. Taraflar arasındaki “Menfi tespit ve takibin iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul 23. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davalı Mehmet T. yönünden davanın kısmen kabulüne, davalı O. Dekorasyon San. ve Tic. Ltd. Şti. yönünden ise davanın reddine ilişkin karar davacı G. Yapı San. A.Ş. vekili ve davalı Mehmet T. vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece davalı O. Dekorasyon San. ve Tic. Ltd. Şti. hakkındaki bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı şirket vekili ve davalı Mehmet T. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin inşa ettiği K.H. Evlerinde bulunan 9, 20 ve 21 nolu üç adet villanın satışı konusunda davalı Mehmet T. ile 29.12.2004 tarihli üç ayrı sözleşme imzalandığını, sözleşmelerin 4. maddesi uyarınca taşınmazların davalı Mehmet T.'a şap, sıva aşamasında kabası bitmiş olarak teslim edilmesine ve 30.12.2004 tarihinde tapularının devredilmesine rağmen, sözleşmelerin 14. maddesine göre iskân ruhsatının teminatı olarak davalıya verilen her biri 50.000 USD değerinde toplam 150.000 USD bedelli teminat senetleri için diğer davalı O. Dekorasyon San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından müvekkili aleyhine İstanbul 2. İcra Müdürlüğünün 2008/12.01 sayılı dosyasında kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibi başlatıldığını, yargılamayı gerektiren teminat senetleriyle ilgili doğrudan kambiyo takibi yapılmasının yasal ve mümkün olmadığını, senetlerin metinlerinde açıkça yazılı olan “teminat” hükmünün takip alacaklısı bakımından da bağlayıcı olduğunu, bu hususun senetlerin lehdarı Mehmet T.’a karşı ileri sürülebilecek bütün def’i ve itirazların teminat niteliğini bilerek ciro yoluyla alıp kabul eden ve takibe koyan davalı şirkete karşı da ileri sürülebileceğini, cironun teminat niteliğini ortadan kaldırmayacağını, mülga TTK’nın 602. maddesine göre vadesinden sonra ciro edilen teminat senetleri yönünden alacağın temliki hükümlerinin uygulanacağını, müvekkilinin edimlerini yerine getirdiğini ileri sürerek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla davalı Mehmet T.’a teminat olarak verilen ve her biri 50.000 USD tutarlı toplam 150.000 USD bedelli üç adet senetle ilgili olarak müvekkilinin davalılara borçlu olmadığının tespitine, icra takibinin iptaline ve takip alacaklısı şirketin takip tutarının %40'ından aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep etmiş; 27.06.2013 havale tarihli ıslah dilekçesinde, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak dava dilekçesindeki taleplerini aynen tekrarlamak suretiyle davalıların müvekkilini zarara uğratmak amacıyla muvazaalı hareket ettiğini, dava dilekçesinde takip alacaklısı şirket aleyhine istediği icra inkâr tazminatını diğer davalı Mehmet T. yönünden de talep ettiğini, davalı Şirket ile davalı Mehmet T.’un takip tutarının %40’ından aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkûm edilmesi ve bu tazminattan müteselsilen sorumlu tutulması gerektiğini belirterek kötü niyet tazminatı yönünden davasını ıslah etmiştir.

Davalı Cevabı:

5.1. Davalı O. Dekorasyon San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin senetleri usulüne uygun ciro yoluyla devralan yetkili, iyi niyetli ve meşru hamil olduğunu, senetlerde neyin teminatı olduğu konusunda hiçbir açıklama bulunmadığından müvekkili şirketin bile bile borçlunun zararına hareket ettiğinden söz edilemeyeceğini, davacının alacağın temlikine ilişkin iddialarının soyut olup hiçbir somut delil ile ispatlanamadığını, mülga TTK’nın 602/2. maddesi uyarınca takip dayanağı senetlerdeki ciroların vadeden önce yapıldığı ve ortada geçerli ciroların bulunduğunun açık ve sabit olduğu gibi mülga TTK’nın 599. maddesine göre de beyaz/tarihsiz cirolar yolu ile senetleri usulüne uygun şekilde devralan ve dava konusu sözleşmelerde taraf olmayan müvekkiline karşı bonoların teminat senedi olarak düzenlendiğinin ileri sürülemeyeceğini, takip dayanağı senetlerin icra takibine konu edilmesinin haklı olduğunu, zira davacının beyanlarına göre sözü edilen yapı kullanma izin belgelerinin davacı tarafından alınmadığını, icra inkâr tazminatı isteminin haksız olduğunu belirterek davanın reddini ve %40'tan az olmamak üzere davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesini savunmuştur.

5.2. Davalı Mehmet T. vekili cevap dilekçesinde; davacı ile imzalanan asıl ve ek sözleşmelere göre davacı şirketin 30.06.2005 tarihine kadar yapı kullanma izin belgesini almadığı gibi iskân ruhsatı için belediyeye dahi başvurmadığını, edimlerini yerine getirmeyen davacının yapı kullanma izin belgesinin alınmasının teminatı olan her bir sözleşme için 50.000 USD olmak üzere toplam 150.000 USD cezai şartı ödemekle yükümlü olduğunu, müvekkilinin cezai şart alacağının muaccel hâle geldiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkeme Kararı:

6. İstanbul 23. Asliye Ticaret Mahkemesinin 04.07.2013 tarihli ve 2011/77 E., 2013/181 K. sayılı kararı ile; yapılan keşif sonucu alınan raporda davalı Mehmet T.'un kendisine teslim edilen villalarda projeye aykırı imalatlar yaptığı ve projeye aykırı bu değişikliklerin iskân ruhsatı alınmasına engel teşkil ettiğinin belirlendiği, dolayısıyla davalı Mehmet T.'un kusurlu davranışı ile davacı taahhüdünü yerine getiremediğinden davalının cezai şart alacağına hak kazandığına yönelik savunmasına itibar edilmediği, yargılama aşamasında da eksikliklerin giderilerek iskân ruhsatlarının alındığı, dava konusu toplam 150.000 USD bedelli senetler ve bu senetlere dayanan icra takibi nedeniyle sözleşmelere göre davacıya ait olan iskân ruhsatı bedelinin mahsubu sonucu davacının davalı Mehmet T.’a 139.932,78 USD borçlu olmadığının tespit edildiği; davalı O. Dekorasyon San. ve Tic. Ltd. Şti. yönünden ise, vadesinden sonra cironun yapıldığı ve alacağın temliki hükümlerinin uygulanması gerektiğini ve bu doğrultuda temel ilişkiden kaynaklı def’ilerin davalı şirkete karşı ileri sürülebileceğini iddia eden davacının bu iddiasını kanıtlayamadığı, davalı takip alacaklısı ve senetlerin hamili olan şirketin bile bile davacının zararına kötü niyetli hareket ederek bonoları ciro ile temlik alıp takibe koyduğunun ispatlanamadığı, bu davalıya karşı açılan davanın reddi gerektiği gerekçesiyle davalı Mehmet T. yönünden davanın kısmen kabulüne, dava konusu her biri 31.12.2004 keşide ve 31.05.2005 ödeme tarihli ve 50.000 USD bedelli olan senetler ve bu senetlere dayanan icra takibi nedeniyle davacının davalıya 139.932,78 USD borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine, şartları oluşmadığından davacının kötü niyet tazminatı isteminin reddine, davalı O. Dekorasyon San. ve Tic. Ltd. Şti.'ne yönelik davanın reddine, davalının şartları oluşmayan ve yerinde görülmeyen %40 kötü niyet tazminatı isteminin reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı şirket vekili ve davalı Mehmet T. vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesinin 24.12.2014 tarihli ve 2014/695 E., 2014/7528 K. sayılı bozma kararı ile;

“… 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı Mehmet T.'un tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.

2- İstanbul 2. İcra Müdürlüğü'nün 2008/12.01 sayılı doyasında takibe konu edilen 31.05.2005 vade tarihli 50.000,00'er USD meblağlı üç adet bononun keşidecisi davacı, lehdarı davalı iş sahibi Mehmet T.'dur. Bonoların arkasındaki meşruhatlardan davalı iş sahibi Mehmet T.'un cirosu ile bonoların tamamının davalı yetkili hamil O. Dekorasyon Ltd.Şti.'ne devredildiği ve yetkili hamil olan bu şirket tarafından davacı yüklenici ile davalı Mehmet T. aleyhine ilâmsız icra takibi yapıldığı anlaşılmaktadır. Her üç bono metninin bedel bölümünde teminat olduğu yazılıdır.

Dosya kapsamındaki mevcut deliller ve alınan bilirkişi raporu ile davacı yüklenicinin, davalı iş sahibi Mehmet T.'a karşı edimini, iskân masraflarını karşılamak dışında yerine getirip teminat olarak verilen bonoların 139.932,78 USD'lik kısmının bedelsiz kaldığı saptanmıştır. Bu husus mahkemenin de kabulündedir.

Davacı tarafça cironun vadeden sonra yapılması sebebiyle senetlerin devrinin alacağın temliki hükümlerine tâbi olduğu ileri sürülmesine rağmen bu husus kanıtlanamamıştır. Dava, takip ve bonoların düzenlendiği tarihte yürürlükte bulunan ve somut olayda bonolarda da uygulanması gereken 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 599. maddesinin 1. fıkrasında kendisine müracaat olunan kimse keşideci veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya mevcut olan münasebetlere dayanan def'ileri kendisine başvuran yetkili hamile karşı ileri süremez ise de; yetkili hamilin bonoyu ciro yoluyla iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmesi halinde bu def'ilerin yetkili hamile karşı da ileri sürülebileceği kabul edilmiştir.

Az yukarıda da açıklandığı gibi takip dayanağı her üç bononun bedel kısmında “teminat” kaydı bulunduğundan, yetkili hamil bonoların teminat olarak verildiğini bildiği ya da bilmesi gerektiği ve bu halde iyiniyetli meşru hamil sayılamayacağıdan TTK'nın 599. maddesinin 1. fıkrası son cümlesindeki istisna kuralı gereğince davalı O. Dekorasyon Ltd.Şti. hakkındaki davanın da kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken mahkemece bu husus gözden kaçırılarak yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin 05.04.2016 tarihli ve 2016/13 E., 2016/252 K. sayılı kararı ile; davaya konu bonolar üzerinde teminat kaydı olduğu, ayrıca ciro edilemez kaydının bulunmadığı, bonolar üzerinde yer alan teminat kaydının ciro edilmesine engel teşkil etmeyeceği, sadece teminat kaydı içeren bonoyu ciro yoluyla devralan hamilin teminat fonksiyonunun devreye girmediğini ve bonoların bedelsiz kaldığını bilebilecek durumda olduğunun ve iyi niyetli olmadığının kabul edilemeyeceği, davalı O. Dekorasyon San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin kötü niyetinin kanıtlanamadığı, mülga TTK’nın 599/1. maddesinde yer alan kendisine müracaat olunan kimse keşideci veya önceki hamillerden biriyle kendisi arasında doğrudan doğruya mevcut olan münasebetlere dayanan def'ileri kendisine başvuran yetkili hamile karşı ileri süremez ise de; yetkili hamilin bonoyu ciro yoluyla iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmesi hâlinde bu def'ilerin yetkili hamile karşı da ileri sürülebileceği şeklindeki düzenlemenin bu davalı yönünden uygulanamayacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde davacı şirket vekili ve davalı Mehmet T. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; icra takibinin dayanağı her üç bononun bedel kısmında “teminat” kaydı bulunduğunun sabit olduğu somut olayda, bonolar üzerinde yer alan teminat kaydının ciro edilmesine engel teşkil edip etmeyeceği, ayrıca ciro edilemez kaydı bulunmayan ve teminat kaydı içeren bonoları ciro yoluyla devralan davalı hamil/takip alacaklısı O. Dekorasyon San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin bonoların teminat olarak verildiğini bilebilecek durumda olup olmadığı veya bilmesinin gerekip gerekmediği ve bu hâlde iyi niyetli meşru hamil sayılıp sayılamayacağı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

A) Davalı Mehmet T. vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;

12. Bilindiği üzere hukukî yarar dava şartı olduğu gibi temyiz istemi için de gereken bir şarttır. Mahkemenin ilk kararında davalı Mehmet T. yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı şirket vekili ve davalı Mehmet T. vekili tarafından temyiz edilmiş ise de; Özel Dairece adı geçen davalının bütün temyiz itirazları reddedilmiş, bozma kararından sonra mahkemece davalı Mehmet T. yönünden bozmaya uyularak hüküm kurulmuştur. Bu durumda direnme kararını temyizde hukukî yararı bulunmadığından, davalı Mehmet T. vekilinin temyiz itirazlarının hukukî yarar yokluğundan reddine karar verilmiştir.

B) Davacı şirket vekilinin temyiz itirazlarına gelince;

13. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konu ile ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında fayda vardır.

14. Kambiyo senetleri mücerret kıymetli evrak niteliğine sahip olduklarından bu senetlerde yer alan hak, temel borç ilişkisinden bağımsızdır. Temel borç ilişkisinin taraflarından birinin bir kambiyo senedi düzenleyip lehtara vermesiyle kambiyo ilişkisi diye adlandırılan ve temel borç ilişkisinden bağımsız olan ikinci bir borç ilişkisi doğar. Dolayısıyla bir borç hakkında kambiyo senedi düzenlendiği takdirde, taraflar arasında biri temel borç ilişkisi, diğeri kambiyo ilişkisi olmak üzere iki çeşit ilişki bulunur. Aynı durum, kambiyo senedinin tedavülü hâlinde de karşımıza çıkar. Bir kambiyo senedi ciro edildiği zaman ciranta ile ciro edilen kişi arasında kural olarak bir temel ilişki (asıl borç ilişkisi) bulunmaktadır. Ayrıca, bu iki kişi arasında kambiyo hukukundan doğan bir kambiyo ilişkisi de mevcuttur. Bu sebeple taraflar arasındaki temel borç ilişkisindeki bozukluklar kambiyo ilişkisini etkilemez. Temel borç ilişkisinden doğan def’iler, temel borç ilişkisi ile kambiyo ilişkisinin taraflarının aynı olması ve bile bile borçlu zararına hareket edilmesi hâlleri dışında, kambiyo ilişkisinde ileri sürülemez. Zira temel borç ilişkisi kendi hukukuna, kambiyo ilişkisi de kendi hukukuna tabidir.

15. Kambiyo senedinin düzenlenmesinde en önemli unsur temel alacağın varlığıdır. Ancak temel alacağın senedin tanzimi anında mutlak surette varlığı gerekli değildir. Başka bir deyişle kambiyo senedinin metninde muayyen bir meblağın yazılması gerekli ise de, bu husus temel alacağın da muayyen olmasını gerektirmez; temel alacak doğduğu anda, senette yazılı olan miktardan az ise, senet kısmi bedelsizliğe uğrar. Bu itibarla taraflar arasında temel ilişkinin varlığına rağmen, temel alacağı doğmamış ancak doğması mümkün ya da şarta bağlanmış bir alacak için veyahut da cezai şarta ilişkin olarak kambiyo senedi düzenlenebilir. Bu şekilde bir alacağa bağlı olarak düzenlenen senet, vadesi gelmesine rağmen alacak doğmamışsa, o an için bedelsizdir. Fakat bu bedelsizlik geçici bir süre için olup, alacak doğunca senedin bedelsizliği alacak miktarı kadar ortadan kalkacaktır. Bu kapsamda kambiyo senedinin teminat amacıyla verildiği iddiası da temelinde bedelsizliğe dayalı bir iddiadır. Ancak kural olarak kambiyo senedinin teminat olarak verilmesi senedin doğrudan bedelsizliğine yol açmaz; teminat altına alınan borcun yerine getirilmesi ve teminat ihtiyacının ortadan kalkması ile senet bedelsiz hâle gelir.

16. Temel borç ilişkisindeki bir edimin teminatı olarak düzenlenen kambiyo senetlerinde, teminat ettikleri husus gerçekleşinceye kadar geçici bedelsizlik, gerçekleşince kesin bedelsizlik söz konusudur. Eğer teminat ettikleri husus gerçekleşmez ise senette bedelsizlik ortadan kalkacaktır. Bu itibarla kambiyo senedinin teminat amacıyla düzenlenmesi hâlinde borçlu, senet lehtarın elindeyse (ciro görmemişse), teminatı talep etme şartlarının oluşmadığını (riskin gerçekleşmediğini) ya da alacaklının senedin teminatını oluşturduğu borç miktarını aşan bir talepte bulunduğunu kişisel def’i olarak öne sürebilir. Senet ciro edilmişse hamil senedin teminat senedi olduğunu biliyor ve borçlunun zararına hareket ediyorsa, anılan def’inin hamile karşı da öne sürülmesi mümkündür.

17. Hemen belirtilmelidir ki, kambiyo senedinin üzerinde teminat kaydı var ise, ancak neyin teminatı olduğu belirtilmemiş ise; bu kayıt kambiyo senedinin mücerrettik vasfını ortadan kaldırmaz. Buna karşılık senet üzerinde asıl borç ilişkisine atıf yapan veya ödemeyi şarta bağlayan kayıtlar olması durumunda senedin mücerretlik vasfı ortadan kalkacağından böyle bir senede dayanılarak kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip yapılamaz. Nitekim aynı ilkelere Hukuk Genel Kurulunun 29.04.2021 tarihli ve 2017/11-40 E. 2021/542 K. sayılı kararında da değinilmiştir.

18. Öte yandan uyuşmazlığın ortaya çıktığı tarihte yürürlükte bulunan ve somut olayda uygulanması gereken mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) “Defiler” başlıklı 599/1.maddesinde;

“Poliçeden dolayı kendisine müracaat olunan kimse keşideci veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya mevcut olan münasebetlere dayanan defileri müracaatta bulunan hamile karşı ileri süremez; meğer ki, hamil, poliçeyi iktisabederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun.” hükmü yer almaktadır. Aynı hüküm, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 687. maddesinde ise sadeleştirilerek düzenlenmiştir.

19. Anılan madde hükmüne göre; Hukuk Genel Kurulunun 06.11.2015 tarihli ve 2013/15-2410 E. 2015/2433 K. sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, poliçeden dolayı kendisine müracaat olunan kimse, keşideci veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya mevcut olan münasebetlere dayanan def’ileri müracaatta bulunan hamile karşı ileri süremez; meğer ki hamil poliçeyi iktisap ederken savunmaya esas olan durumu bile bile ve borçlunun zararına hareket etmiş ise, borçlu bu savunmayı alacaklıya karşı ileri sürebilir. Bu maddede öngörülen borçlunun zararına bile bile hareket ve kötü niyetin ise yasa koyucu herhangi bir yazılı ispat şeklinden söz etmediğinden, şahit dahil her türlü delille ispat edilebileceğinin kabulü gerekir.

20. Mülga Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 690. maddesinde yapılan atıf uyarınca poliçelerin cirosuna ilişkin TTK’nın 593-602. maddesinde yer alan hükümler ve şüphesiz TTK’nın 599/1. maddesindeki def’ilerle ilgili düzenleme bono veya emre muharrer senedin mahiyetine aykırı düşmedikçe bonolar hakkında da uygulanacaktır.

21. Tüm bu açıklamalar kapsamında somut olay değerlendirildiğinde; davanın ve icra takibinin dayanağı üç adet bono üzerinde sadece teminat kaydının bulunduğu, ancak bonoların bedel kısmında yer alan teminat kaydının neyin teminatı olduğu belirtilmediğinden bu kaydın kambiyo senedinin mücerrettik vasfını ortadan kaldırmayacağı, senetleri ciro yoluyla devralarak hamil sıfatıyla davacı yüklenici şirket ve davalı iş sahibi Mehmet T. aleyhine icra takibi başlatan davalı O. Dekorasyon San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin bonoların teminat olarak verildiğini bilebilecek durumda olduğunun ya da bilmesi gerektiğinin, kötü niyetle ve bilerek davacının zararına hareket ettiğinin kanıtlanamadığı, dolayısıyla davalı/takip alacaklısı şirketin yetkili ve iyi niyetli meşru hamil olduğu anlaşılmaktadır.

22. Bu durumda mahkemece takip sebebi bonolar üzerinde bulunan teminat kaydının ciro edilmesine engel teşkil etmediği, ciro yolu ile bonoları devralan davalı O. Dekorasyon San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin kötü niyetli olduğunun kanıtlanamadığı ve TTK’nın 599/1. maddesinin son cümlesinde yer alan istisna kuralın bu şirket yönünden uygulanamayacağı gerekçesiyle verilen direnme kararı yerindedir.

23. Hâl böyle olunca, usul ve yasaya uygun olan direnme kararı onanmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

1) Yukarıda III-A maddesinde yazılı nedenlerle davalı Mehmet T. vekilinin temyiz itirazlarının hukukî yarar yokluğundan REDDİNE,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

2) Yukarıda III-B maddesinde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,

Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,

6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07.10.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.