TENKİS DAVASINDAKİ FAİZ İSTEĞİ YÖNÜNDEN DE BİR YILLIK HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE İÇERİSİNDE DAVA AÇILMALIDIR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


30 Ock
2020

Yazdır

T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2016/10132
KARAR NO    : 2019/4189

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

DAVA TÜRÜ          : İTİRAZIN  İPTALİ

Taraflar arasında görülen itirazın iptali davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi Elif Güney'in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, itirazın iptali isteğine ilişkindir.

Davacılar, miras bırakanları İhsan'ın ölümü üzerine açtıkları tenkis davası sonucunda Tuzla 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 26.09.2012 tarih ve 2009/12.2 Esas, 2012/5.8 Karar sayılı ilamı ile 15.736,62 TL tenkis alacaklarının hüküm altına alındığını, anılan davada faiz isteğinde bulunmamışlar ise de; davayı açarken fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttuklarını,bu itibarla, İstanbul Anadolu 11. İcra Müdürlüğü'nün 2012/2.9.7 Esas sayılı takip dosyası üzerinden söz konusu ilamla hükmedilen tenkis alacağına dava tarihinden başlayarak karar tarihine kadar işlemiş faizin tahsili amacıyla davalı aleyhine icra takibi yaptıklarını, davalının haksız olarak takibe itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptaline, takibin devamına ve % 20'den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini istemişlerdir. 

Davalı, davacıların gerek dava dilekçelerinde ve gerekse ıslah dilekçelerinde faize yönelik isteklerinin bulunmadığını, tenkis davası sonunda mahkemece verilen kararda da faiz alacağına hükmedilmediğini, bu nedenle, davacıların icra takibi yoluyla faiz talep etmelerinin usulsüz olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuş, ayrıca, davacıların % 20 kötüniyet tazminatı ve % 10 para cezasına mahkum edilmelerini istemiştir.

Mahkemece, tenkis alacağının fer'i niteliğinde bulunan faizin asıl alacaktan ayrı bir dava ile istenilmesinin mümkün olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile icra takibinin 8.171,83 TL asıl alacak üzerinden devamına karar verilmiş ve davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakanları İhsan'ın 03.05.2004 tarihinde ölümü üzerine davacıların davalı hakkında fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmak suretiyle 08.09.2005 tarihinde tenkis davası açtıkları, davacıların dava dilekçelerinde ve ıslah dilekçelerinde faiz isteğinde bulunmadıkları, Tuzla 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 26.09.2012 tarih ve 2009/12.2 Esas, 2012/5.8 Karar sayılı ilamı ile 15.736,62 TL tenkis alacağının davalı tarafından davacılara ödenmesine karar verildiği, ancak, istek bulunmadığından mahkemece faize hükmedilmediği, bilahare, davacıların davalı aleyhinde 27.12.2012 tarihinde başlattıkları ilamsız icra takibinde anılan mahkeme ilamıyla hüküm altına alınan 15.736,62 TL tenkis alacağına dava tarihinden itibaren karar tarihine kadar işlemiş faiz miktarı olan 10.542,00 TL'nin tahsilini talep ettikleri, davalının itirazıyla takibin durması üzerine davacıların itirazın iptali isteğiyle eldeki davayı açtıkları anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere; 4722 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 17. maddesinde; mirasçılık ve mirasın geçişinin, mirasbırakanın ölüm tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirleneceği öngörülmüştür. Mirasbırakan, 1.1.2002 tarihinden önce ölmüşse 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümlerinin, 1.1.2002 tarihinden sonra ölmüşse 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun ilgili hükümlerinin uygulanması gerekir.

Eldeki davada, miras bırakan İhsan 03.05.2004 tarihinde ölmüş olup, buna göre; gözetilmesi gerekli yasal düzenlemenin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu olacağı tartışmasızdır.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 571. maddesinde ise; "Tenkis davası açma hakkı, mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın açılması tarihinin üzerinden on yıl geçmekle düşer." hükmüne yer verilmiş olup; anılan yasal düzenlemede ,tenkis davası için öngörülen sürelerin, hak düşürücü süre olarak kabul edildiği ve iki ayrı ilkenin benimsendiği görülmektedir. Bunlardan birincisi saklı payın ihlal edildiğini öğrenme gününü esas alan bir yıllık süre, diğeri ise, vasiyetnameler için açıldıkları günden, tenkise tabi diğer bütün tasarruflar için de miras bırakanın ölüm tarihinden itibaren on yıllık süredir.

Öte yandan, faiz, tenkis alacağına ilişkin isteğin fer'i niteliğinde ayrı bir alacak olup; faiz alacağı, asıl davada istenebileceği gibi ayrı bir dava açılarak da istenebilir. Ancak; tenkis davasında faiz istemi de, asıl alacağın bağlı olduğu hak düşürücü süreye tabidir. Öyleyse, TMK.'nun 571. maddesi uyarınca tenkis davasında hak düşürücü süre bir yıl olduğuna göre,faiz isteğinde de, bir yıllık hak düşürücü sürenin uygulanması gerekir.

Ayrıca ifade edilmelidir ki, tenkis davasında faiz istenilmemişse , davacı faiz isteme hakkını saklı tutmuş olsa bile, bu dava ile faiz hakkındaki hak düşürücü süre kesilmiş olmaz. Bu itibarla, faiz isteğine ilişkin dava, mutlaka bir yıllık hak düşürücü süre içinde açılmalıdır.

Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; davacılar, tenkis davasını 08.09.2005 tarihinde açtıklarına göre; en geç bu tarihte saklı paylarının zedelendiğini öğrendiklerinin kabulünün gerektiği ve dolayısıyla belirtilen tarih itibariyle faiz istemi yönünden de TMK.'nun 571. maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü sürenin işlemeye başladığı açıktır.

Diğer taraftan, tenkis davasının faiz alacağı için yapılacak takip yönünden hak düşürücü süreyi kesmediği de ortadadır.

Bu durumda,faiz alacağına ilişkin takibin başlatıldığı 27.12.2012 tarihi itibariyle bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği kuşkusuzdur. 

Hal böyle olunca, faiz alacağının bir yıllık hak düşürücü süre içinde takip konusu yapılmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle,yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasa'nın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27/06/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan          Üye               Üye                Üye                  Üye
H. KAYA         R. ÜLGER    T. T. GENÇ     M. DURGUN    İ. AYSAL

İÇTİHAT YORUMU :
"Faiz alacağı, tenkis alacağına ilişkin isteğin eki (fer’i) niteliğindedir. Ancak, onun ayrı bir dava ile istenilmesini engelleyen bir kanun hükmü olmadığından faiz, hak düşürücü süre içinde ayrı bir dava açılarak da istenebilir. Kural olarak, tenkis isteği ile bağlantılı bulunan faiz istemi de asıl dava gibi, bir yıllık hak düşürücü süreye tâbidir. Faiz alacağı, asıl alacak ödenmedikçe her gün işleyen, yürüyen ve değişen bir alacaktır. Tenkisten doğan alacağın ödenmediği hâllerde faiz, faiz isteğinin ileri sürüldüğü tarihten geriye doğru süreler için ancak bir yıl süre ile sınırlı olarak istenebilir. Çünkü, geriye doğru bir yıldan önceki faiz talep hakları hak düşürücü süre geçtiğinden istenemeyecektir." (ÖZUĞUR, Ali İhsan, Tenkis, Mirasta Denkleştirme ve Muvazaa Davaları, 3. Baskı, Ankara, 2011, s. 118)