TİCARİ NİTELİKTEKİ MENFİ TESPİT DAVALARINDA ARABULUCULUK DAVA ŞARTININ ARANMADIĞI HUSUSU DİKKATE ALINMALIDIR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


10 Ara
2021

Yazdır

T.C.
YARGITAY    
11. Hukuk Dairesi

ESAS NO            : 2020/3235
KARAR NO         : 2021/5629

Y A R G I T A Y   İ L A M I

MAHKEMESİ            : SAMSUN BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ
TARİHİ                      : 11/10/2019
NUMARASI              : 2019/1266 - 2019/1282
DAVACI                    : M.K.
VEKİLİ                     : AV. A.B.S.
DAVALI                    : G.Ç.
VEKİLİ                     : AV. A.Ç.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Taraflar arasında görülen davada Samsun Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 10.07.2019 tarih ve 2019/447 E. - 2019/699 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi'nce verilen 11.10.2019 tarih ve 2019/1266 E. - 2019/1282 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Filiz Yılmaz tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili, müvekkili ile K. Petrol Ürünleri ve Nak. San. Ltd. Şti. sahibi davalı Gürkan Ç. arasında yapılan şifahi sözleşme ile akaryakıt karşılığında teminat mahiyetinde davalıya üç adet 350.000,00'er TL'lik senetler düzenlenerek verildiğini, ancak davalının senetleri aldıktan sonra taahhüt ettiği akaryakıtı müvekkiline teslim etmediğini, senetlerde tanzim tarihinin sonradan doldurulduğunu, 06/09/2018 tanzim ve 10/11/2018 tediye tarihli senetin Samsun İcra Dairesi'ne ibraz edilerek müvekkili aleyhine kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile yapılan takipte ödeme emri çıkarıldığını, takibe itiraz ettiklerini, takibe konu senette " bedeli malen ahzolunmuştur" şerhinin yazılı olduğunu, bu senedin mal karşılığı verilmesine rağmen karşılığında müvekkiline gönderilen bir malın mevcut olmadığını ve senedin karşılıksız kaldığını belirterek, müvekkilinin davalıya verdiği 06/09/2018 düzenleme, 10/11/2018 ödeme tarihli 350.000,00 TL bedelli senede ilişkin borcu bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.           

Davalı tarafından cevap verilmemiştir. 

Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre; görev dava şartı eksikliği nedeniyle davanın usulden reddi kararı istinaf edilmeden kesinleşmiş davacı vekilinin talebi ile dosyanın gönderildiği asliye ticaret mahkemesince davanın 06/05/2019 tarihinde açıldığı, 6102 sayılı TTK'nın 5/A maddesi gereği arabulucuya başvurulmasının dava şartlarından olduğu, dava dilekçesinde arabuluculuğa başvurulduğuna dair beyan bulunmadığından 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun 18/A/2 maddesi doğrultusunda davacıya son tutanağın 1 haftalık kesin sürede ibrazı için süre verilmesine gerek bulunmadığı ve bu dava şartı eksikliğinin giderilmesinin mümkün olmadığı, HMK'nın 138. maddesine göre mahkemenin öncelikle dava şartı ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verilebileceği, verilen kararın niteliğine göre ön inceleme duruşmasının yapılmasına da gerek olmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.

Karara karşı davacı vekili istinaf kanun yoluna başvuruda bulunmuştur.               

Bölge Adliye Mahkemesince, menfi tespit davalarının gerek taraflar arasındaki hukuki sonucun niteliği, gerek zorunlu arabuluculuk yasasının ve gerekse TTK'nın 5. maddesinde arabuluculuğa ilişkin yapılan düzenlemenin hedefi şekil ve öz açısından bir arada değerlendirildiğinde ticari davalarda menfi tespit davalarının da zorunlu arabuluculuk kapsamında olduğu, 6325 sayılı Arabuluculuk Yasası’nın 18/A maddesinin ve özellikle 2. fıkrasında zorunlu arabuluculuğa tabi davanın açıldığı hallerde, arabuluculuğa başvurulduğu anlaşılıyor ise, davacı tarafa arabuluculuk tutanağını sunmak üzere bir haftalık kesin süre içeren davetiye gönderilmesi gerektiği, arabuluculuğa başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde ise, herhangi bir işlem yapmaksızın mahkemece davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verileceği düzenlendiğinden, davacının arabuluculuğa başvurmadan dava açtığının sabit olduğu, yerel mahkemece davanın yasa kapsamında dava şartı yokluğu nedeni ile dosya üzerinde verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.               

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Dava, kambiyo senedinden kaynaklanan menfi tespit talebine ilişkindir.

İlk Derece Mahkemesince davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine ilişkin verilen karara yönelik istinaf başvurusunun, Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine karar verilmiştir.

7155 sayılı Kanun'un 20. maddesi ile 6102 sayılı TTK'ya eklenen dava şartı olarak arabuluculuk başlıklı 5/A maddesinde; "(1) Bu kanunun 4'üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır." düzenlemesi getirilmiştir. Madde metni herhangi bir tereddüde ve yanlış anlamaya yer vermeyecek şekilde açık yazılmıştır. TTK'ya bu maddenin eklenmesini sağlayan 7155 sayılı Kanun'un genel gerekçesinin bu konuyla ilgili kısmı ve madde için özel olarak yazılan gerekçe de bu açık anlamı desteklemektedir. Hal böyle iken, menfi tespit davalarının ticari dava olduğu için TTK'nın 5/A maddesi kapsamına alınması ve böyle bir davayı açmak isteyen kişinin önce arabulucuya başvurmaya zorlanması, kanuna aykırı olduğu gibi ticari davalarda arabuluculuğa başvuruyu dava şartı olarak öngören madde hükmünün amaçsal yorumundan da Yasa Koyucu'nun bilinçli olarak menfi tespit davalarını arabulucuk dava şartına tabi tutmadığı anlaşılmaktadır.

Açıklanan nedenlerle ticari nitelikteki menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmesinin zorunlu olmadığı ve arabulucuya gidilmiş olmasının bir dava şartı olmadığı hususu dikkate alınarak karar verilmesi gerekirken İlk Derece Mahkemesince bu hususlar gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu nazara alınmaksızın istinaf başvurunun esastan reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK'nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 21/09/2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

Başkan Vekili            Üye                Üye                   Üye                       Üye
M. Umur TARHAN    A. ORHAN      A. TUNCAY      E. S. BAYDAR      Dr. A. ASLAN

KARŞI OY

Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf kanun yolu başvurusunun HMK 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun bulunmasına, 6102 sayılı Yasa'nın 5/a maddesinde getirilen düzenlemenin dava çeşidine ilişkin olmayıp madde metninde de açıkça ifade edildiği üzere dava konusuna ilişkin olmasına, menfi tespit davalarının da konusu itibariyle bir alacağın tahsiline ilişkin bulunmasına göre davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile bozulmasına ilişkin sayın çoğunluk görüşüne karşıyız.

Ali ORHAN        Eyüp Sabri BAYDAR
Üye                    Üye

 

AYNI YÖNDE KARAR:

T.C.
YARGITAY    
11. Hukuk Dairesi

ESAS NO            : 2020/5495
KARAR NO         : 2022/1020

Y A R G I T A Y   İ L A M I

MAHKEMESİ            : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 22. HUKUK DAİRESİ
TARİHİ                      : 06/03/2020
NUMARASI              : 2020/378 - 2020/341
DAVACI                    : T. GIDA HAYVANCILIK İNŞAAT TEKSTİL ORMAN ÜRÜNLERİ
                                    TİCARET VE SAN. LTD. ŞTİ
VEKİLİ                     : AV. N.G.
DAVALI                    : D. DEMİRYOLU RAYLI SİSTEMLER SAVUNMA ENDÜSTRİSİ
                                   MAKİNA İNŞAAT SAN. TİC. A.Ş.
VEKİLİ                     : AV. M.E.

TÜRK MİLLETİ ADINA

 

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 01.10.2019 tarih ve 2019/470 E- 2019/772 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi'nce verilen 06.03.2020 tarih ve 2020/378 E- 2020/341 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Filiz Yılmaz tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili, taraflar arasında imzalanan sözleşme gereğince, davacı şirketin davalı şirkete yapacağı işe karşılık çekler verdiğini, ancak davalının sözleşmeden kaynaklanan edimini yerine getirmediğini ve çeklerin bu nedenle bedelsiz kaldığını belirterek çeklerden dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.  

Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre; davacı tarafın TTK.’nin 5/A maddesine göre zorunlu arabuluculuk yoluna başvurmadığı gerekçesi ile H.M.K.'nun 114/2 delaletiyle T.T.K.'nun 5/A, Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun 18/A-2 ve H.M.K.'nun 115/2. maddeleri gereğince arabuluculuğa yönelik dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.

Karara karşı davacı vekili istinaf kanun yoluna başvuruda bulunmuştur.            

Bölge Adliye Mahkemesince; davacı tarafça, çeklerin bedelsiz kalması nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine karar verilmesi istemi tespit davası olarak değerlendirildiğinde uyuşmazlığın TTK 4/1-a maddesi gereğince mutlak ticari dava olduğu, TTK' nın 5/A maddesi gereğince dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olarak gözetileceği, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun 18/A-2 maddesi gereğince davacının, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorunluluğu bulunduğu, bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderileceği, ihtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verileceği gerekçeleriyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.        

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Dava, kambiyo senedinden kaynaklanan menfi tespit talebine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine ilişkin verilen karara yönelik istinaf başvurusunun, Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine karar verilmiştir. 7155 sayılı Kanun'un 20. maddesi ile 6102 sayılı TTK'ya eklenen dava şartı olarak arabuluculuk başlıklı 5/A maddesinde; "(1) Bu kanunun 4'üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır." düzenlemesi getirilmiştir. Madde metni herhangi bir tereddüde ve yanlış anlamaya yer vermeyecek şekilde açık yazılmıştır. TTK'ya bu maddenin eklenmesini sağlayan 7155 sayılı Kanun'un genel gerekçesinin bu konuyla ilgili kısmı ve madde için özel olarak yazılan gerekçe de bu açık anlamı desteklemektedir. Hal böyle iken, menfi tespit davalarının ticari bir dava olduğu için TTK'nın 5/A maddesi kapsamına alınması ve böyle bir davayı açmak isteyen kişinin önce arabulucuya başvurmaya zorlanması, kanuna aykırı olduğu gibi ticari davalarda arabuluculuğa başvuruyu dava şartı olarak öngören madde hükmünün amaçsal yorumundan da Yasa Koyucu'nun bilinçli olarak menfi tespit davalarını arabulucuk dava şartına tabi tutmadığı anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle ticari nitelikteki menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabulucuğa gidilmesinin zorunlu olmadığı ve arabulucuya gidilmiş olmasının bir dava şartı olmadığı hususu dikkate alınarak karar verilmesi gerekirken İlk Derece Mahkemesince bu hususlar gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu nazara alınmaksızın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK'nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 11/02/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan Vekili            Üye                       Üye                       Üye                    Üye
Ayşe ALBAYRAK      M. U. TARHAN     R.C. HANEDAN    Dr. A. ASLAN     Dr. O. SEKMEN
DOĞAN