TMK 606 HÜKMÜNE DAYALI ALINAN MİRASI RED KARARI BORCA İTİRAZ SÜRESİ İÇERİSİNDE İBRAZ EDİLMELİDİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


10 Eki
2020

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/12-748
KARAR NO   : 2020/282

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                       :
İstanbul 11. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                                  : 09/04/2015
NUMARASI                           : 2015/179 - 2015/334
DAVACI (ALACAKLI)           : M.R.Ş. vekili Av. H.P.
DAVALILAR(BORÇLULAR) : 1- Ş.K. vekili Av. G.Ş.K. 2- İ.K., 3- C.K.

1. Taraflar arasındaki "memur işlemini şikâyet" isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, İstanbul 11. İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen şikâyetin reddine ilişkin karar alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına direnilmiştir.

2. Direnme kararı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. İNCELEME SÜRECİ

Alacaklı İstemi:

4. Alacaklı vekili 31.10.2013 tarihli şikâyet dilekçesinde; borçlular aleyhine başlattıkları ilamsız takipte borçluların itirazı üzerine açtıkları itirazın kaldırılması taleplerinde İstanbul 6. İcra Hukuk Mahkemesinin 06.06.2012 tarihli ve 2012/103 E, 2012/684 K. sayılı kararı ile borçluların itirazının kaldırılmasına ve takibin devamına karar verildiğini, borçluların ödeme emrine süresinde yaptıkları itirazda mirasın reddi kararını icra dosyasına ibraz etmediklerini, borçlu Şermin K. vekili tarafından icra takip dosyasına mirasın reddi kararının ibraz edilmesi üzerine icra müdürü tarafından takip tarihi dikkate alınmadan 20.09.2013 tarihli işlemle borçlu vekilinin talebi kabul edilerek haczin kaldırılmasına karar verildiğini ileri sürerek 20.09.2013 tarihli memur işleminin iptaline karar verilmesini talep etmiştir

Mahkeme Kararı: 

5. İstanbul 11. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 11.11.2013 tarihli ve 2013/693 E., 2013/788 K. sayılı kararı ile; icra takip dosyasının incelenmesinde alacaklının borçlular hakkında kira alacağının tahsili için ilamsız takibe geçtiği, takibin itiraz üzerine durduğu, alacaklının talebi ile İstanbul 6. İcra (Hukuk) Mahkemesi tarafından itirazın kaldırılması ile takibin devamına karar verildiği, bundan sonra borçlu Şermin K. vekilinin icra dairesine başvurarak müvekkilinin mirası reddettiğini bildirerek sulh hukuk mahkemesi kararını ibraz ettiği, icra müdürlüğünce bu karar çerçevesinde mirası reddeden mirasçının taşınmazı üzerine konulan haczin kaldırılmasına karar verildiği, Şişli 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 14.10.2010 tarihli ve 2010/472 E., 2010/881 K. sayılı kararının 07.12.2012 tarihinde kesinleştiği, bu durumda 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 615 ve devamı hükümleri çerçevesi içerisinde mirası reddeden mirasçılar yönünden takibe devam edilmesine yasal olanak bulunmadığı, icra müdürlüğünce söz konusu emredici hükme uygun işlem yapıldığı gerekçesiyle şikâyetin reddine evrak üzerinden karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

6. İstanbul 11. İcra Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili temyiz isteminde bulunmuştur. Özel Dairece ilk derece mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiş ise de alacaklı vekilinin süresi içinde karar düzeltme istemi üzerine;

7. Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 25.11.2014 tarihli ve 2014/29506 E., 2014/28317 K. sayılı kararı ile;

"... Alacaklı tarafından borçlu-muris Süheyla K. mirasçıları hakkında başlatılan genel haciz yolu ile ilamsız icra takibinde, takibin kesinleşmesinden sonra borçlu Şermin K. vekilinin mirasın reddine ilişkin Şişli 3. Sulh Hukuk Mahkemesine ait 14.10.2010 tarih, 2010/472-881 sayılı kararı icra müdürlüğüne sunarak takibin durdurulmasını ve hacizlerin kaldırılmasını istediği, 20.09.2013 tarihli icra müdürlüğü kararı ile talebin kabul edilerek hacizlerin kaldırıldığı, alacaklı vekili tarafından bu işlemin şikâyet konusu edildiği anlaşılmıştır.

Borçlu Şermin K. vekilinin icra müdürlüğüne yaptığı başvurusu; mirasın reddi kararı nedeniyle, takip işlemi yapılmasının usul ve yasaya aykırı olduğu nedenine dayalı takibin durdurulması ve buna dayalı yapılan haczin kaldırılması istemine ilişkindir. 

Somut olayda murisin takipten önce öldüğü, mirasçılar hakkında takip başlatıldığı, mirasın reddine ilişkin mahkeme kararının icra takibinden ve ödeme emrinin tebliğinden önce alındığı ve kesinleştiği anlaşılmıştır. Bu durumda takibin şekline göre mirasın reddi nedeniyle icra takibi yapılamayacağı hususu borca itiraz niteliğinde olup, borca itirazın ise İİK'nın 62/1. maddesi uyarınca ödeme emrinin tebliğinden itibaren yasal 7 günlük sürede icra dairesine yapılması zorunludur. Nitekim borçluların süresinde mirasın reddi kararına dayalı icra takip dosyasına itiraz etmedikleri ve takibin İstanbul 6. İcra Hukuk Mahkemesinin 06.06.2012 tarih 2012/103-684 sayılı itirazın kaldırılması kararı neticesinde kesinleştiği anlaşılmıştır. 

O hâlde yukarıda anlatılanlar ışığında; borçlu vekili tarafından takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde mirasın reddi kararı icra müdürlüğüne sunularak, kesinleşen takipte hacizlerin kaldırılması istenemez. Mahkemenin, mirası reddeden mirasçılar aleyhine takibin devamı imkânı olmadığından bahisle memur işlemini yerinde bulması isabetsiz olup, kararın bu nedenle bozulması gerekirken Dairemizce onandığı anlaşıldığından alacaklının karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir..." gerekçesi ile onama kararı kaldırılarak mahkeme kararı bozulmuştur.

Direnme Kararı:

8. İstanbul 11. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 09.04.2015 tarihli ve 2015/179 E., 2015/334 K. sayılı kararı ile; bilindiği üzere gerek 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK), gerekse 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) veya 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) kaynaklı pek çok şikâyetin özünde borcun doğmadığı, borcun bulunmadığı veya borcun kendisinden talep edilemeyeceği gibi bir itiraz iradesini de bünyesinde barındırdığı, ancak bu olguların ileri sürülüş biçimi ile İİK ve HMK hükümleri ile bağlantılı yorumlanarak hukuk sistemi içerisinde bir tasnife tabi tutuldukları, somut olayda takipten önce verilmiş olsa dahi mirasın reddedildiğini tespit ve tesciline yönelik kesinleşmiş bir kararın bulunması olgusunun borçlu sıfatı ile bu kişiye takibin ve takip işlemlerinin yöneltilmesine engel olacağı ve bu olgunun İİK ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) hükümlerince yorumlandığında şikâyet niteliğini taşıyacağı, özünde borcun varlığına yönelmiş bir iradeyi barındırmakla birlikte direkt olarak takip işlemleri karşısında muhatap kabul edilemeyeceği yönünde öncelikli bir iradeyi taşıdığı, hukuk sisteminin kesinleşmiş bu kararı hükümden düşürecek nitelikte söz konusu öncelikli iradeyi görmezden gelerek yapılacak başvuruyu itiraz olarak değerlendirmeye yasal olanak bulunmadığı, takipten önce verilmiş karara dayalı olarak aynı yöndeki beyanın ileri sürülüş biçiminin itiraz olarak değerlendirilmesi hakkın kullanımını süre yönünden kısıtladığı, böyle bir kısıtlayıcı yoruma gidebilmek için ancak açık bir yasal düzenlemeye ihtiyaç bulunduğu, böyle bir açık düzenleme yok iken İİK ve HMK bağlamında şikâyet niteliği taşıyan bir beyanın kararın verildiği tarih esas alınarak itiraz niteliğini taşıdığından söz edilemeyeceği, dolayısıyla Özel Dairenin bozma kararında belirtilen sınıflamanın hakkın ileri sürülüş sebep ve biçimini kısıtlayıcı bir nitelik taşıdığı, yasa hükmünü daraltan bir yorum biçimi olduğu gerekçeleriyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

9. Direnme kararı süresi içinde alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

10. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda ilamsız icra takibinden ve ödeme emrinin tebliğinden önce alınan ve kesinleşen mirasın reddi kararı nedeniyle icra takibi yapılamayacağı hususunun borca itiraz niteliğinde olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre İİK'nın 62. maddesinin 1. fıkrasına göre ödeme emrinin tebliğinden itibaren yasal 7 günlük sürede mirasın reddi kararının icra dairesine bildirmemesi hâlinde ilamsız takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde borçlu vekili tarafından mirasın reddi kararının icra müdürlüğüne sunularak hacizlerin kaldırılmasının istenip istenemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

11. Genel haciz yolu ile ilamsız takipte İİK'nın 60. maddesi uyarınca kendisine ödeme emri gönderilen borçlu borca ve imzaya itirazlarını İİK'nın 62. maddesinin 1. fıkrası gereğince ödeme emri tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde icra dairesine bildirilebilir.

12. İtiraz sebeplerini iki bakımdan sınıflandırmak mümkündür: i) Maddî hukuka veya takip hukukuna dayanan itiraz sebepleri; ii) İleri sürülüş şekli bakımından itiraz sebepleri.

13. İtiraz sebepleri ya maddî hukuka veya takip hukukuna dayanır. Maddî hukuka dayanan itiraz sebepleri; itiraz daha çok takip konusu alacağa ilişkindir. Borçlu, maddî hukuk (meselâ TMK, TBK ve TTK) bakımından, takip konusu alacağı ödemek zorunda olmadığını, ancak itiraz yolu ile ileri sürebilir. Burada borçlunun itirazı alacağa ilişkindir. Takip hukukuna dayanan itiraz sebeplerini, alacaklının takip yapma yetkisi (takibat icrası hakkı m. 60/3, c. 3) bulunmadığına ilişkin itirazlar olarak özetlemek mümkündür. Alacaklının takip yapma yetkisi bulunmadığına ilişkin bütün sebepler, itiraz sebebi değildir. Borçlunun ileri sürdüğü sebep, niteliği bakımından icra müdürünün kendiliğinden (re'sen) gözetmesi gereken bir sebep (şikâyet sebebi) değilse, itiraz yolu ile ileri sürülür. 

14. İleri sürülüş şekli bakımından itiraz sebepleri ise imzaya itiraz ve borca itiraz olarak ikiye ayrılır. İmzaya itiraz dışındaki diğer bütün itirazlara, borca itiraz denir (m. 60/3; c. 3; m. 60/4; karş: m. 169). Meselâ ödeme, takas, zamanaşımı, borcun müeccel olduğu, borcun şarta bağlı olduğu, icra dairesinin yetkisiz olduğu ve sıfat itirazı gibi (Kuru, B.: İcra ve İflas Hukuku, Ankara 2013, s. 224 vd.). Borçlunun borcu olmadığına ilişkin itirazı, takip konusu kambiyo senedin karşılıksız olduğu (veya kaldığı), hatır senedi olduğu, anlaşmaya aykırı doldurulduğu, kambiyo senedinde tahrifat yapıldığı, borçlunun senedin düzenlendiği tarihte ayırt etme gücüne sahip olmadığı, mirası reddetmiş olduğu gibi sebeplere dayanır (Kuru, s. 787-788).

15. Diğer taraftan genel haciz yolu ile ilamsız takipte borçlu şikâyetlerini İİK'nın 16. maddesi kapsamında icra mahkemesine bildirebilir.

16. Şikâyet icra ve iflas hukukunda düzenlenmiş, kendisine özgü hukuki bir çaredir. Şikâyet kendisine özgü bir yol olup bir dava ve gerçek anlamda bir kanun yolu değildir. Şikâyet, icra takibinin taraflarına veya hukuki yararı bulunan diğer kişilere tanınmış ve bu yolla icra ve iflas dairelerinin (veya diğer icra organlarının) kanuna veya olaya uygun olmayan işlemlerinin iptalini veya düzeltilmesini ya da yapmadıkları veya geciktirdikleri işlemlerin yapılmasını sağlayan hukuki bir çaredir (Pekcanıtez, H./ Atalay, O./ Özkan, M.S./Özekes, M.:İcra ve İflas Hukuku, 11. Bası, Ankara, 2013, s.125 vd.).

17. Şikâyet, icra mahkemesince incelenir ve karara bağlanır. İcra mahkemesinin şikâyeti inceleyebilmesi için kendisine talepte bulunulması gerekir. Ancak şikâyetin kamu düzenine aykırı olması hâlinde, başka bir sebeple kendisine dosya ulaşan icra mahkemesi, icra memurunun işlemindeki kamu düzenine aykırılığı kendiliğinden nazara alabilir ve işlemi iptal edebilir. 

18. Şikâyet ile itiraz arasında önemli farklar vardır. Şikâyet takip hukukunu ilgilendirir ve bununla icra ve iflas memurunun takip hukukuna ilişkin hükümleri uygulamadığı veya yanlış uyguladığı ileri sürülür. İtiraz ise alacağa karşı ve dolayısıyla maddi hukuk hükümlerine dayanmaktadır. Örneğin alacağın mevcut olmadığı, hükümsüz olduğu, alacağın alacaklının talep ettiği miktarda olmadığı, takas gibi bir sebeple ileri sürülür (Pekcanıtez, H.: İcra-İflas Hukukunda Şikayet, Ankara 1986, s. 26). İcra müdürünün kendiliğinden gözetmesi gereken hususlar dışında kalan takip hukukuna ilişkin sebepler itiraz sebebi oluşturur (örneğin İİK'nın 50. maddesinde düzenlenen yetki itirazı).

19. Örneğin, İİK'nın 53. maddesine göre; borçlunun ölüm günü ile beraber üç gün içinde takip geri bırakılır. Mirasçı mirası kabul veya reddetmemişse TMK'nın 606. maddesinde belirtilen 3 aylık mirası ret süresince mirasçılar hakkında takip yapılamaz. İİK'nın 53. maddesine aykırı olarak takip yapılması ya da takip işlemlerine devam edilmesi nedenlerine dayalı olarak ilgililer İİK'nın 16. maddesi uyarınca icra mahkemesine şikâyette bulunabilirler. 

20. Ayrıca mirasçı sıfatı ile hakkında takip başlatılan borçlular TMK'nın 605. maddesinin 2. fıkrasına göre murisin terekesinin borca batık olduğu ve miras bırakanın mirasını hükmen reddetmiş sayıldıkları iddiası ile genel mahkemede açacakları dava yolu ile terekenin borca batık olduğunun tespitine dair ilam getirmeleri için İİK'nın 68. maddesinin 4. fıkrasına göre uygun bir süre verilmesi talebiyle her zaman icra mahkemesine başvurabilirler.

21. Somut olayda; alacaklının borçlular hakkında 23.06.2011 tarihinde genel haciz yolu ile ilamsız takip başlattığı, takip talebinde borçluların Süheyla K. mirasçıları olarak gösterildiği, murisin 17.01.2010 tarihinde vefat ettiği, ödeme emrinin borçlu Şermin K.'a 04.10.2011 tarihinde tebliğ edildiği, adı geçen borçlunun yasal süresinde itirazlarını icra dairesine bildirdiği, itiraz dilekçesinde mirasın reddine ilişkin bir beyan bulunmadığı, İİK'nın 66. maddesine göre duran takibin devamını sağlamak için alacaklının İİK'nın 68. maddesine göre icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını talep ettiği, İstanbul 6. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 06.06.2012 tarihli ve 2012/1.3 E, 2012/6.4 K. sayılı kararı ile alacaklı vekilinin talebinin kabulü ile borçluların itirazının kesin kaldırılmasına karar verildiği, mahkeme kararının 13.08.2012 tarihinde kesinleştiği, takibin kesinleşmesi üzerine İİK'nın 78 ve devamı maddelerine göre alacaklının borçlu hakkında haciz talep ettiği, borçlu Şermin K. vekilinin 19.09.2013 tarihinde icra dairesine başvurarak müvekkilinin murisin mirasını Şişli 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 14.10.2010 tarihli ve 2010/4.2 E., 2010/8.1 K. sayılı kararı ile kayıtsız ve şartsız reddettiğini bildirerek icra takip işlemlerinin durdurulmasını ve hacizlerin fekkini talep ettiği, icra memurunun şikâyet konusu 20.09.2013 tarihli işlemi ile borçlu Şermin K. adına kayıtlı olan taşınmaz üzerindeki haczin kaldırıldığı, alacaklının memur işlemine karşı şikâyet yoluna başvurduğu görülmektedir.

22. İcra takibinin kesinleşmesinden önceki dönemde mirasın reddedilmiş olduğu hususu maddi hukuka dayalı bir borca itiraz sebebidir. Nitekim bu husus Hukuk Genel Kurulunun 19.11.2014 tarihli ve 2013/12-2240 E., 2014/929 K. sayılı kararında da benimsenmiştir. Somut olayda borçlunun takibin kesinleşmesinden önce TMK'nın 606. maddesine göre alınan mirasın kayıtsız şartsız reddedildiğine ilişkin sulh hukuk mahkemesi kararını, ödeme emri tebliğinden itibaren yasal yedi günlük sürede icra dairesine bildirmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda takibin kesinleşmesinden sonra mirasın reddine ilişkin mahkeme kararı icra dairesine sunularak hacizlerin kaldırılması istenemez. 

23. Hâl böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

IV. SONUÇ: 

Açıklanan nedenlerle;

Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, 

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun'un 29. maddesi ile eklenen geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğden itibaren on gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 10.03.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

 

AYNI SONUCUN TARTIŞILDIĞI KARAR:

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO       : 2020/12-718
KARAR NO    : 2021/409

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                            :
İstanbul 11. İcra Hukuk Mahkemesi

KARAR DÜZELTME İSTEYEN : Ş.K. vekili G.Ş.K.

KARŞI TARAF                           : M.R.Ş. vekili Av. H.P.

Taraflar arasındaki “memur işlemini şikâyet” isteminden dolayı, bozma üzerine direnme yoluyla İstanbul 11. İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen 09.04.2015 tarihli ve 2015/179 E., 2015/334 K. sayılı kararın bozulmasını kapsayan ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulundan çıkan 10.03.2020 tarihli ve 2017/12-748 E., 2020/282 K. sayılı kararın, karar düzeltme yoluyla incelenmesi borçlu vekili tarafından verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla Hukuk Genel Kurulunca dilekçe, düzeltilmesi istenen karar ve dosyadaki ilgili bütün belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Hukuk Genel Kurulu bozma kararında yer alan açıklamalara göre 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)’nun 440. maddesinde sayılan sebeplerden hiçbirine uygun olmayan karar düzeltme isteminin İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 366 ve HUMK'nın 442. maddeleri uyarınca REDDİNE, 

Aynı Kanunun 442/3. ve 4421 sayılı Kanunun 4/b-1 maddeleri gereğince takdiren 490,00TL para cezasının karar düzeltme isteyenden alınarak Hazineye gelir kaydedilmesine,

Harçlar Kanunu uyarınca eksik kalan 10,30TL harcın karar düzeltme talep edenden alınmasına, 06.04.2021 tarihinde oy çokluğu ile ikinci görüşmede kesin olarak karar verildi.

KARŞI  OY

Şikâyet, icra (ve iflas) dairelerinin, kanuna aykırı olan veya hadiseye uygun bulunmayan işlemlerinin iptali veya düzeltilmesi veya yerine getirilmeyen veya sürüncemede bırakılan bir hakkın yerine getirilmesi için başvurulan kendine özgü bir kanun yoludur. İşlemden maksat, icra dairesinin somut bir sorun karşısındaki davranış biçimidir. Şikâyet sebepleri İİK 16. maddesinde dört grup altında toplanmıştır. 2. fıkrada yer verilen bir hakkın yerine getirilmemesi veya sebepsiz sürüncemede bırakılması hâli ile kamu düzenine aykırı işlemlerde süreye tabi olunmaksızın icra mahkemesine şikâyet yoluna gidilebileceği kabul olunmuştur. Borçlunun, üçüncü kişilerin ve kamunun (ammenin) menfaatini korumak için konulmuş amir hükümlere aykırı olarak yapılmış olan işlemler kamu düzenine aykırıdır. Kamu düzenine aykırı olan bu işlemlere karşı her zaman (icra takibi bitinceye kadar) şikâyet yoluna gidilebilir. Bu kapsamda ilâma aykırı takip ve infaz işlemlerine yönelik İcra Müdürü işlemleri süresiz şikâyet olarak İcra Mahkemesinde incelenip karara bağlanır (HGK 21.06.2000 tarih 2000/12-1002 K.).

Gerçek kişilerin kişiliği ve bununla hak ehliyeti, ölüm ile son bulduğundan ölmüş bir kişinin taraf ehliyeti yoktur. Taraf ehliyeti olmayanlara karşı başlamış ve devam eden takip işlemleri geçersizdir. Bu işlemlerin geçersizliği her zaman şikâyet yolu ile ileri sürülebilir. İcra Müdürü ve İcra Mahkemesi bu işlemlerin geçersizliğini kendiliğinden (resen) gözetmek zorundadır (Prof. Dr. Baki Kuru el kitabı, sayfa 163). Taraf ehliyetinin yokluğu ile ilgili şikâyet süresizdir (Sayfa 109). İcra Müdürünün mirasın reddi kararını görmeden önce takip hukuku kurallarına göre yaptığı işlemleri, kendiliğinden kaldırma yetkisi bulunmamakta ise de bu işlemlerin iptali şikâyet yolu ile İcra Mahkemesinden istenebilir. İcra Mahkemesi takipten önce alınan mirasın reddi kararının taşıdığı hüküm ve bu hükümlerin sonuçlarını (TMK 611.) şikâyetin konusu olması nedeniyle değerlendirebilecektir.

Mirasın reddi kararına dayanan takibin iptali talebinin borçlu sıfatına itiraz olarak nitelendirilip borca itiraz müessesesi kapsamında değerlendirilmesi başvurunun borca itiraz süreleri ile sınırlandırılması takip hukukunun bütünlüğü ile uyum sağlamaz. İcra hukuku ilâmlı icrayı da bünyesinde bulundurmaktadır. İlâmlı icrada itiraz “İtfa”, “imhal”, “zamanaşımı” ile sınırlı olup, yasada bir başka nedenle ilâmlı takibe itiraz edilebileceğine ilişkin düzenleme bulunmamaktadır. Murisin ilâma bağlanmış bir borcu için takip yapıldığında daha önce mirasın reddi kararı almış kişi, kendisine karşı yapılan takip işlemlerinin iptalini ancak şikâyet yolu ile ileri sürebilir. 

Yine mirasın reddi ilâmı ile hakkındaki takip işlemlerinin iptalini isteyen şahsın başvurusunun borca itiraz olarak nitelendirilebileceği ve süreyle sınırlandırılacağına dair açık bir hüküm bulunmamasına rağmen yorum yolu ile ve hakkın özünü etkileyecek şekilde (mirasın reddi kararı ile şahsi mallarının elinden çıkmasını engelleme, mülkiyet hakkı) içtihat oluşturulamaz. 

Kaldı ki İİK 170/a maddesinde yer verilen “Borçlu, alacaklının bu fasıl hükümlerine göre takip hakkı olmadığını 168. maddenin 3. bendine göre şikâyet yolu ile ileri sürebilir” düzenlemesi, sıfata yönelik iddianın dahi, şikâyet yolu ile ileri sürülmesinin kanunun sistematiğine uygun olacağını göstermektedir. 

Ayrıca İİK 53/1, 68/4 maddeleri devam eden takipte mirasçıların mirasın reddi davası açabilmeleri için takibin durması, İcra Mahkemesinde bekletici mesele yapılabilmesi imkânı tanıyarak mirası reddetmek isteyen mirasçıyı korumaya aldığı hâlde, icra takibinin mirasın reddi kararından sonra açılması hâlinde itiraz süresi gibi bir süre sınırı getirmek kanunun bu amacına da uygun düşmemektedir. Bu nedenlerle mahkemenin başvuruyu şikâyet olarak değerlendirmesi ve borca itiraz olarak niteleme yapan özel daire bozma kararına uymama yönündeki görüşleri yerindedir. 

Ancak somut olayda muris 17.01.2010 tarihinde vefat etmiş, takip 15.01.2011 - 15.06.2011 tarihleri arasında gerçekleşen kira borcu için mirasçılar aleyhine yapılmış ve kesinleşmiştir. Mirasın reddi kararının şikâyetçiler aleyhinde kesinleşen takibe etkisi bulunmayacağından haczin kaldırılmasına ilişkin memur işleminin iptali gerekeceği gerekçesi ile direnme hükmünün bozulması ve karar düzeltme talebinin bu değişik gerekçe ile reddi düşüncesinde olduğumuzdan sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyoruz. 

Nurten ABACI UTKU
Üye

KARŞI  OY

Alacaklının 20/09/2013 tarihli memur işleminin iptali yolundaki isteminin icra mahkemesince reddi üzerine dosyayı temyizen inceleyen 12. Hukuk Dairesince bu karar önce onanmış; ancak alacaklı vekilinin karar düzeltme istemi üzerine yapılan inceleme sonucunda kararın bozulmasına karar verilmiştir. 

Kararda özetle; "mirasın reddine ilişkin mahkeme kararının icra takibinden ve ödeme emrinin tebliğinden önce alınıp kesinleştiği anlaşılmıştır. Bu durumda takibin şekline göre mirasın reddi nedeniyle icra takibi yapılamayacağı hususu borca itiraz niteliğinde olup bunun İİK’nın 62/1 maddesi gereğince ödeme emrinin tebliğinden itibaren yasal 7 günlük sürede icra dairesine yapılması zorunludur. Borçlularca bu süreye uyulmamış, takip kesinleşmiştir. Takibin kesinleşmesinden sonra mirasın reddi kararı icra müdürlüğüne sunularak hacizlerin kaldırılması istenemez." hükmüne yer verilmiştir. 

Mahkeme; uyuşmazlığın çözümünde İİK ile birlikte TTK, TBK hükümlerinin de değerlendirilmesi gerektiği; pek çok şikâyetin, özünde borcun bulunmadığı yolundaki itiraz iradesini barındırdığı, takipten önce verilmiş olsa da mirasın reddi yolunda kesinleşmiş bir yargı kararının bulunduğu, bunun borca itiraz değil, şikâyet olarak değerlendirilmesi gerektiği, açık bir yasal düzenleme yokken kesinleşmiş bir yargı kararını kısıtlayıcı yoruma gidilemeyeceği gerekçeleri ile ilk kararında direnmektedir. 

Uyuşmazlık; icra takibinden önce mahkemeden alınmış mirasın reddi kararının, süreye tabi bir borca itiraz niteliğinde mi, yoksa kamu düzeninden olması nedeniyle süresiz olarak başvurulabilecek bir şikâyet sebebi mi olduğu noktasında toplanmaktadır. 

12. Hukuk Dairesinin önümüzdeki uyuşmazlıkta karar düzeltme öncesinde vermiş olduğu kararda ve evvelce verilmiş pek çok kararında; hakkında icra takibi yapılan borçlunun mirası reddettiğini bildirerek hakkındaki takibin iptalini icra mahkemesinden isteyebileceği, mirasçının bu başvurusunun İİK’nın 16. maddesi kapsamında şikâyet olarak kabul edilmesi gerektiği, bu şikâyetin taraf ehliyeti ile ilişkili ve kamu düzeninden olması nedeniyle İİK’nın 16/2 maddesi gereğince süreye de tabi olmadığı belirtilmekte idi.

Daha sonra 12. Hukuk Dairesince bu görüşten dönülmüş; ve dosyamızda da görüldüğü üzere karar düzeltme istemi üzerine farklı yoruma gidilmiştir. 

Bu görüşe göre;

İİK’nın 53. maddesinde "Terekenin borçlarından dolayı ölüm günü ile beraber üç gün içinde takip geri bırakılır. Mirasçı mirası kabul veya reddetmemişse bu hususta Kanunu Medenide muayyen müddetler geçinceye kadar takip geri kalır." hükmü yer almaktadır. Madde gereğince icra takibinin mirasın reddi süresinde yapılması ya da murisin takibe başlandıktan sonra ölmüş olması gerekir. Somut olayda ise icra takibi mirası redden sonra başlatılmış olmakla İİK’nın 53. maddesinin uygulama yeri yoktur. Mirasçının iddiası mirasın reddi nedeniyle borçlu olmadığı yolundadır. İmzaya itiraz dışındaki bütün itirazlar borca itiraz niteliğindedir ve süreye tabidir.

Bu görüşe katılamıyoruz. Şöyle ki; 

Miras hukukunu ilgilendirmesi nedeniyle uyuşmazlığın çözümünde İİK ile birlikte TMK’nın da gözetilmesi zorunludur. Konunun borca itiraz olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Miras hukukumuzda kanuni halefiyet ilkesi gereğince; miras, murisin ölüm anında, kendiliğinden her hangi bir kabul ve işleme gerek olmaksızın, bir bütün olarak mirasçılarına geçer. Mirasçılar murisin borçlarından kişisel mal varlıkları ile de sorumlu olurlar. Bu nedenledir ki; kanun koyucu iyi niyetli mirasçıları korumak amacıyla ve belli şartlar dahilinde TMK’nun 605 vd. maddeleri ile mirasın reddi kurumunu vaz etmiştir. 

Çoğunluk görüşü kesinleşmiş bir yargı kararını İİK’nın 53 maddesinin farklı yorumu ile ortadan kaldırır niteliktedir.

İİK’nın 53. maddesi ile henüz mevcut olmayan bir mirasın reddi hususu dahi gözetilmekte, mirasçıya mirasın reddi yoluna gidip gitmemek konusunda düşünme imkanı sağlanmaktadır. Mirasın reddi kurumuna İİK tarafından bu derece önem verilmiş iken ve aksi yönde açık bir hüküm de bulunmazken icra takibinden önce alınmış ve kesinleşmiş mirasın reddi kararının süreye tabi tutulması doğru olmaz. 

En önemlisi; TMK’nın 611. maddesine göre "Yasal mirasçılardan biri mirası reddederse onun payı, miras açıldığı zaman kendisi sağ değilmiş gibi, hak sahiplerine geçer." Yani yasal mirasçılardan birisi mirası reddettiğinde kendisi miras bırakandan önce ölmüş gibi sayılır; mirasın reddinin hükmü murisin ölüm tarihine kadar geriye gider. 

Bu hüküm karşısında; murisin ölümünden sonra yapılan bir takipte mirası reddeden mirasçıya karşı başlatılan takip taraf ehliyeti nedeniyle malüldür. Dolayısıyla mirasın reddi kararının bir icra takibinde ileri sürülmesi borca itiraz değil, taraf ehliyetine itirazdır. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinden evvelce verilmiş pek çok kararda da olduğu gibi yine İİK’nın 16/2 maddesi gereğince süresiz şikâyet yolunun açık olduğu kabul edilmelidir. 

İİK’nın şekli kurallar içerdiği herkesce malumdur. Bunun amacı ise uyuşmazlıklara seri şekilde bir çözüm bulmaktır. Mirasın reddi hususunun icra takibinden önce ya da sonra alınmış olmasına göre ayrı değerlendirmelere tabi tutulması karışıklığa sebep olacaktır. 

Uyuşmazlık; ilk başvuru merciinde çözümlenebilecek iken, süreyi kaçıran mirasçı arabulucuya başvurma, menfi tespit davası açma gibi kanun yollarına mecbur bırakılacak; uyuşmazlık uzatılıp mahkemelerin iş yükü de arttırılacaktır. 

Kaldı ki; murisin alacaklılarının; diğer mirasçılara karşı takibe devam etme, hatta şartları dahilinde mirasın reddinin iptalini isteme hakları da bulunmaktadır.

Açıklanan nedenlerle mahkeme gerekçesi yerinde ise de somut olayda icra takibine konu olan borcun murisin ölüm tarihinden sonraki döneme ait olduğu değerlendirilmelidir.

Yakup ATA      Gülfem SAYGILI     Hüseyin TUZTAŞ    Fatma AKYÜZ 
Üye                 Üye                         Üye                         Üye