TMK 614 HÜKMÜNE GÖRE MİRASÇI OLMA İHTİMALİ OLAN BORÇLUNUN MİRASÇI OLMADIĞINA İLİŞKİN BELGE YOKSA DURUŞMA AÇILMALIDIR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


01 Şub
2022

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/12-723
KARAR NO   : 2021/1147

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ              :
 Eskişehir 1. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                        : 07/04/2016
NUMARASI                : 2016/174 - 2016/266
DAVACI-BORÇLU     : E.T. vekili Av. N.A.K.
DAVALI-ALACAKLI   : İ.T. vekili Av. H.S.

1. Taraflar arasındaki "şikâyet" isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, Eskişehir 1. İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen şikâyetin kabulüne ilişkin karar alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. İNCELEME SÜRECİ

Borçlu İstemi:

4. Borçlu vekili şikâyet dilekçesinde; Eskişehir 1. İcra Müdürlüğünün 2010/12.57 E. sayılı dosyasında borçlu Ahmet C.’ın vefat ettiğini, borçlunun birinci zümre mirasçıları olan Esin C. ve Elif C.’ın mirası reddetmeleri sonucunda ikinci zümre mirasçıları aleyhine icra takibine devam edildiğini, müvekkilinin de ikinci zümre mirasçılardan olup icra takibinde borçlu gösterildiğini, ancak 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)’nun 614. maddesine göre önce gelen mirasçıların mirası reddetmesi hâlinde mirasın kendiliğinden sonra gelen mirasçılara geçmeyeceğini, borçlunun kardeşi olan şikâyetçinin mirası kabul ettiğini açıkça bildirmediği takdirde mirasçı olamayacağını ileri sürerek müvekkili hakkındaki takibin durdurularak hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkeme Kararı:

5. Eskişehir 1. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 26.03.2015 tarihli ve 2015/74 E., 2015/189 K. sayılı kararı ile; alacaklı tarafından başlatılan kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takipte borçlu Ahmet C.'ın 05.08.2013 tarihinde vefat ettiği, şikâyetçinin borçlu müteveffa Ahmet C.'ın kardeşi olduğu, borçlu müteveffanın ikinci zümre mirasçısı olan şikâyetçiye ait mal varlığına haciz konulduğu, borçlu Ahmet C.'ın mirasının şikâyetçiye geçtiğine ilişkin takip dosyasında herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı, şikâyetçinin mal varlığına haciz konulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle şikâyetinin kabulü ile Eskişehir 1. İcra Müdürlüğünün 2010/12.57 E. sayılı dosyasında şikâyetçiye ait mal varlığına konulan tüm hacizlerin kaldırılmasına, şikâyetçi yönünden icra takibinin durdurulmasına dosya üzerinden karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

6. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

7. Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 02.12.2015 tarihli ve 2015/17649 E., 2015/30221 K. sayılı kararı ile;

“… Alacaklı tarafından borçlu hakkında başlatılan bonoya dayalı kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibinde, şikayetçi Emine T. icra mahkemesine başvurusunda, borçlunun takibin devamı sırasında ölümü üzerine 1. zümre mirasçıların tamamı tarafından mirasın reddedilmesi nedeniyle alacaklı tarafından takibe 2. zümre mirasçılar hakkında devam edilmek istendiğini ve şikayetçinin de 2. zümre mirasçılardan olan borçlunun kardeşi olduğunu, ancak TMK'nun 614. maddesi gereğince 1. zümrenin mirası reddi ile mirasın kendiliğinden 2. zümreye geçmeyeceğini, 1 ay içinde 2. zümrenin açıkça mirası kabul ettiğini bildirmemesi üzerine reddetmiş sayılacaklarını ileri sürerek takibin durdurulması ile taşınmazlarına konan hacizlerin kaldırılmasını ve satışın durdurulmasını talep etmiş, mahkemece dosya üzerinden verilen kararla, borçlunun mirasının şikayetçi kardeşine geçtiğine ilişkin bir bilgi ve belgenin dosyada bulunmadığı gerekçesiyle şikayet kabul edilmiştir.

TMK'nun 612. maddesi gereğince, en yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddolunan miras, sulh mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edilir. Tasfiye sonunda arta kalan değerler, mirası reddetmemişler gibi hak sahiplerine verilir. Aynı Kanunun 614. maddesinin 1. ve 2. fıkrasına göre ise; mirasçılar, mirası reddederken, kendilerinden sonra gelen mirasçılardan mirası kabul edip etmeyeceklerinin sorulmasını tasfiyeden önce isteyebilirler. Bu takdirde ret, sulh hakimi tarafından sonra gelen mirasçılara bildirilir, bunlar bir ay içinde mirası kabul etmezlerse, reddetmiş sayılırlar. Mirasın en yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddolunması ve bunların kendilerinden sonra gelen mirasçılardan mirası kabul edip etmediklerinin sorulması yönünde bir talepte bulunmamaları halinde miras iflas hükümlerine tasfiyeye tabi olur ve miras, mirasbırakanın kardeşine geçmez.

Somut olayda, borçlu Ahmet C.'ın takibin kesinleşmesinden sonra 05.8.2013'te öldüğü, alacaklı vekilinin icra dairesine yaptığı 29.9.2014 tarihli talep ile borçlunun öldüğü bildirilerek altsoy mirasçıların mirası reddettiği, bu nedenle diğer mirasçılar olan kardeşlerine muhtıra gönderilmesini istediği, müdürlükçe talebin kabulü ile borçlunun kardeşlerine gönderilen muhtıra ile dosya borcu bildirilerek 1 hafta içinde ödenmesi aksi halde takibe devam edileceğinin belirtildiği, muhtıranın 13.10.2014'te tebliğinden sonra şikayetçinin taşınmazına 17.11.2014 tarihinde haciz konulduğu anlaşılmaktadır.

Şikayetçinin mirası reddettiklerinden dolayı hakkındaki takibin durdurulması ve taşınmazına konulan haczin kaldırılmasını şikayet yolu ile icra mahkemesinden talep ettiği görülmektedir. İİK'nun 18/3. maddesine göre, aksine hüküm bulunmayan hallerde icra mahkemesi, şikayet konusu işlemi yapan icra dairesinin açıklama yapmasına ve duruşma yapılmasına gerek olup olmadığını takdir eder; duruşma yapılmasını uygun gördüğü takdirde ilgilileri en kısa zamanda duruşmaya çağırır ve gelmeseler bile gereken kararı verir.

Bu durumda, şikayetçinin 2. zümre mirasçı olup mirası kabul yönünde bir iradesinin olmaması nedeniyle mirasın kendisine geçmediğine yönelik iddiaları bulunduğundan, dosya kapsamında da veraset belgesi ve mirasın reddine ilişkin bir karara rastlanmadığından, şikayetin niteliği ve tarafların iddia ve beyanları dikkate alındığında mahkemece İİK'nun 16, 18. maddesi uyarınca takdir hakkının duruşma açılması yönünde kullanılması duruşma açılıp, taraf teşkilinin sağlanması tarafların ileri sürdüğü hususlarla ilgili deliller toplandıktan sonra, alacaklının, borçlunun mirasçısı sıfatı ile takibi şikayetçiye yöneltme hakkının bulunup bulunmadığının tespit edilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, evrak üzerinden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir…” gerekçesiyle mahkeme kararı bozulmuştur.

Direnme Kararı:

8. Eskişehir 1. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 07.04.2016 tarihli ve 2016/174 E., 2016/266 K. sayılı kararı ile; taraflar arasında borçlu Ahmet C.'ın takipten sonra vefat ettiği, birinci zümre mirasçılarının tümünün mirası reddettikleri ve şikâyetçinin borçlu Ahmet C.'ın ikinci zümre mirasçısı olduğu hususunda bir uyuşmazlık bulunmaması ve taraflarca dosyaya sunulabilecek başkaca delil olmaması nedeniyle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 16 ve 18. maddeleri uyarınca takdir hakkının duruşma açılmaması yönünde kullanılarak dosya üzerinde inceleme yapılarak karar verildiği, ayrıca aynı nitelikte bulunan mahkemenin 21.01.2015 tarihli ve 2015/14 E., 2015/50 K. sayılı kararın Özel Dairenin 25.06.2015 tarihli ve 2015/7625 E., 2015/17980 K. sayılı kararı ile onandığı gerekçeleriyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

9. Direnme kararı süresi içinde alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

10. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; borçlunun şikâyet mahiyetindeki başvurusu hakkında duruşma açılmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

11. Şikâyet İİK'nın 16, 17 ve 18. maddelerinde düzenlenmiştir. Şikâyet icra ve iflas dairelerinin, kanuna aykırı olan veya hadiseye uygun bulunmayan işlemlerinin iptali veya düzeltilmesi veya yerine getirilmeyen veya sebepsiz sürüncemede bırakılan bir hakkın yerine getirilmesi için icra takibinin taraflarına veya hukukî yararı bulunan diğer kişilere tanınmış kendine özgü bir kanun yoludur (Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 103).

12. İcra mahkemesi, şikâyet edenin bildirmiş olduğu şikâyet sebepleri ile bağlı değildir, şikâyet konusu yapılan işlemin tümünü inceleyerek kanuna uygun olan bütün kararları vermek yetkisine sahiptir. İİK’nın 22. maddesine göre şikâyet kendiliğinden icrayı durdurmaz, icra mahkemesi, şikâyetin sonuçlanmasına kadar icranın durmasını gerekli görürse, talep üzerine veya kendiliğinden icranın geri bırakılmasına karar verebilir.

13. Şikâyet bir dava türü olmadığı hâlde İİK’nın 18. maddesinin 1. fıkrasına göre şikâyetin incelenmesi 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nda düzenlenen basit yargılama usulüne göre yapılır. HMK’nın basit yargılama usulünde ön inceleme ile tahkikatı düzenleyen 320. maddesinin 1. fıkrasında mahkemenin mümkün olan hâllerde tarafları duruşmaya davet etmeden dosya üzerinden karar vereceğini düzenlemiştir.

14. Basit yargılama usulünde kural duruşma yapılmasıdır. Duruşma yapılması Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)’nin 6 ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 36. maddelerinde düzenlenen adil yargılanma hakkının bir gereğidir. Adil yargılanma hakkının en önemli unsuru hukuki dinlenilme hakkı olup HMK’nın 27. maddesinde düzenlenmiştir.

15. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesi gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukukî dinlenilme hakkına sahiptir. Bu hak; yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini, kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini de içerir.

16. Hukukî dinlenilme hakkı, medeni usul hukukunun da amacı olan hakikatin, maddi gerçeğin tespitini amaçlar. Uyuşmazlık konusu maddi vakıaların, tam olarak aydınlanabilmesi, taraflara hukuki dinlenilme hakkının sağlanmasıyla olur. Hâkim her iki tarafın açıklamaları ve gösterdikleri delillerden sonra daha doğru karar verebilir. İlk olarak hukukî dinlenilme hakkı, sorumlu ve aktif davaya katılmayı gerektirmektedir. Tarafa aleyhine ileri sürülen iddialara karşı koyabilmeyi temin etmektedir. Tüm yargılama usullerinde her karardan önce, bu karardan hukuken etkilenen kişiler hukuken dinlenmelidir. Karardan etkilenen kişilere, hukukî dinlenilme hakkı tanınarak, kararı etkileyebilme hakkı sağlanmalıdır (Pekcanıtez, Hakan: Hukuki Dinlenilme Hakkı, Prof. Dr. Seyfullah Edis’e Armağan, İzmir 2000, s. 755, 756, 764).

17. Kanunun açıkça duruşma yapılmasını emrettiği hâllerde dosya üzerinden karar verilemez. Ancak Kanun’un duruşma açılmadan dosya üzerinden karar verilmesinde hâkime takdir hakkı tanıdığı hâllerde dosya üzerinden karar verilebilir. Bu istisnalardan biri de İİK’nın 18. maddesinin 3. fıkrasında düzenlenmiştir. Anılan hüküm;

“Aksine hüküm bulunmayan hâllerde icra mahkemesi, şikâyet konusu işlemi yapan icra dairesinin açıklama yapmasına ve duruşma yapılmasına gerek olup olmadığını takdir eder; duruşma yapılmasını uygun gördüğü takdirde ilgilileri en kısa zamanda duruşmaya çağırır ve gelmeseler bile gereken kararı verir. Duruşma yapılmayan işlerde icra mahkemesi, işin kendisine geldiği tarihten itibaren en geç on gün içinde kararını verir” şeklindedir.

18. Kanun duruşma yapılıp yapılmaması konusunda hâkime takdir yetkisi vermektedir. Bu takdir hakkı mutlak bir seçimlik hak olmayıp hâlin icabına göre gereksiz yere duruşma yapılarak şikâyet hakkında karar verilmesinin gecikmesini önlemek, yani işin süratle sonuçlandırılmasını temin etmek amacıyladır (Pekcanıtez, Hakan/ Simil, Cemil: İcra İflas Hukukunda Şikâyet, 2. B. İstanbul 2017, s. 344; Yılmaz, Ejder: İcra ve İflas Kanunu Şerhi, Ankara 2016, s. 135). Ancak çabukluk tek başına amaç olmayıp şikâyet konusunda da maddi gerçeğin bulunması esastır. Hâkim takdir hakkını kullanırken bu iki hususa dikkat etmelidir (Yılmaz, s. 135).

19. İcra mahkemesinde ileri sürülen şikâyet takip dosyasının içeriğine ve şikâyet edenin dilekçesine eklediği kanıtlara göre çözümlenebilecek ise bu durumda duruşma yapılmasına gerek yoktur. Ancak karşı taraf olarak yer alan ilgilinin savunması ve ileri süreceği deliller, verilecek karara etkili olabilecek ise şikâyetin duruşma yapılarak incelenmesi zorunlu nitelik taşır. Yeterli olmayan kanıtlara bakılarak ve ilgilinin gerektiği hâlde duruşmaya çağrılmaksızın şikâyetin sonuçlandırılması, maddi gerçeğe aykırı olarak karar verilmesine yol açabilir. Yargıtayın yerleşik içtihatları da bu yöndedir (Hukuk Genel Kurulunun 22.10.2003 tarihli ve 2003/12-600 E., 2003/606 K. ile 08.04.2015 tarihli ve 2013/12-2073 E., 2015/1175 K.) (Pekcanıtez, Simil, s. 344).

20. Aleyhine şikâyet olunan kimsenin getireceği savunma sebepleri ile şikâyet sonucunun etkilenmesi ihtimali olan hâllerde “hukukî dinlenilme hakkı”nın da bir gereği olarak ilgiliye savunma haklarının kullandırılması bakımından, hâkime tanınan bu takdir yetkisinin duruşma açılması yönünde kullanılması görüşü Hukuk Genel Kurulunun 19.03.2019 tarihli ve 2017/8-1872 E., 2019/315 K. sayılı kararında da benimsenmiştir.

21. Somut olayda alacaklı tarafından 03.02.2003 tarihinde borçlu Ahmet C. aleyhine kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip başlatıldığı ve borçluya 17.04.2003 tarihinde ödeme emri tebliğ edildiği, borçlu Ahmet C.’ın 15.08.2013 tarihinde vefat ettiği, alacaklı vekilinin 29.09.2014 tarihinde “Borçlu Ahmet C. vefat etmiştir. Borçlunun alt soy mirasçıları olan kızları mirası reddetmişlerdir. Bu nedenle borçlunun diğer mirasçıları olan kardeşlerine muhtıra gönderilmesini…” şeklinde talepte bulunduğu, talep dilekçesinin ekinde mirasçılık belgesi ve mirasın reddi kararının sunulmadığı, icra müdürlüğünce 29.09.2014 tarihinde talep yerinde olduğundan masraf verildiğinde gerekli işlemlerin yapılmasına karar verildiği, muris Ahmet C.’ın kardeşlerine 29.09.2014 tarihli muhtıra gönderildiği ve muhtıranın şikâyetçi Emine T.’a 13.10.2014 tarihinde tebliğ edildiği, alacaklı vekilinin 27.10.2014 tarihinde “Vefat eden borçlu Ahmet C.’ın mirasçılarına gönderilen muhtıralar tebliğ edilmiştir. Bu nedenle mirasçılar Emine T., Mustafa Sabri C., Ayşe G.’in UYAP sistemine kayıtlarının yapılarak, borçtan sorumlu hale gelen mirasçılar adına kayıtlı araçlar üzerine UYAP ortamında haciz konulmasını,…” talep ettiği, icra müdürlüğünce 27.10.2014 tarihinde talep yerinde olduğundan masraf verildiğinde gerekli işlemlerin yapılmasına karar verildiği, alacaklı vekilinin 06.11.2014 tarihinde “Borçlu Emine T.’ın tespit edilen taşınmazları üzerine haciz konulması için Yıldırım Tapu Müdürlüğüne müzekkere yazılmasını…” şeklinde talepte bulunduğu, icra müdürlüğünce 06.11.2014 tarihinde talep yerinde olduğundan masraf verildiğinde gerekli işlemlerin yapılmasına karar verildiği, haciz şerhinin tapu kaydına 17.11.2014 tarihinde işlendiği, takip dosyasında borçlu Ahmet C.’ın mirasçılık belgesinin ve mirasın reddine dair kararın bulunmadığı görülmektedir.

22. Şikâyetçi Emine T. icra mahkemesine başvurusunda, takip borçlusu Ahmet C.’ın kardeşi olduğunu Ahmet C.’ın vefat etmesi sonrasında borçlunun birinci zümre mirasçılarının mirası reddetmeleri sonucu borçlunun ikinci zümre mirasçısı olan kendisinin borçlu gösterilip takibe dahil edildiğini ve mallarının haczedildiğini, TMK’nın 614. maddesinde yazılı şartlar gerçekleşmediği için borçlunun mirasçısı olmadığını ileri sürerek şikâyetin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

23. Bu hâli ile takip dosyasında usulüne göre tanzim edilmiş zabıtlar ve dosyanın içeriğine, şikâyete konu olayın özelliği ile şikâyet nedenlerine göre icra mahkemesince duruşma yapılmaksızın şikâyet kesin olarak çözümlenerek sonuçlandırılamaz. Şikâyete konu işlemde hukukî yararı bulunan alacaklıya şikâyet dilekçesinin tebliğ edilmesi, İİK’nın 18. maddesi uyarınca takdir hakkının duruşma açılması yönünde kullanılması, alacaklının savunması ve sunabileceği delilleri incelenerek, borçlunun vefatı ile takibi şikâyetçiye yöneltme hakkının bulunup bulunmadığının tespit edilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gereklidir. Takdir hakkının duruşma yapılması yönünde kullanılması yukarıda açıklanan hukukî dinlenilme hakkının da bir gereğidir. Alacaklının herhangi bir belge sunmadan şikâyetçiyi takip borçlusunun mirasçısı sıfatıyla takibe dahil edilmesini talep etmesi ve icra müdürlüğünün de bu talebi kabul etmesi, şikâyetin niteliği dikkate alındığında icra mahkemesinin takdir hakkını duruşma açılmamasından yana kullanması ve dosya üzerinden karar vermesi için hukuka uygun bir gerekçe olarak kabul edilemez.

24. Şu hâle göre takip dosyasında borçlu Ahmet C.’ın mirasçılık belgesi ve şikâyetçinin mirasçı olup olmadığına ilişkin bir karar bulunmadığından, duruşma açmak suretiyle şikâyet sonunda hakkı haleldar olabilecek alacaklıya savunma hakkını kullanma ve varsa delillerini ileri sürme imkânı verilmesi karara etkili olabileceğinden kanunun amacına uygun düşer.

25. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; borçlunun öldüğü anlaşılıyorsa alacaklının yasal birinci zümre mirasçılara takibi yöneltebileceği, ancak TMK’nın 614. maddesine göre birinci zümre mirasçıların mirası reddederken tasfiyeden önce, kendilerinden sonra gelen mirasçılardan mirası kabul edip etmeyeceklerinin sorulmasını istemeleri, sulh hâkimi tarafından bu reddin daha sonra gelen mirasçılara bildirilmesi, mirası kabul etmezlerse reddetmiş sayılacağı koşulları karşısında mirası kabul ve mirasçı olduğuna dair herhangi bir belge sunulmaksızın şikâyetçiye borcun ödenmesi hususunda muhtıra çıkarılması ve mallarının haczedilmesi yönündeki memur işleminin hatalı olduğu, şikâyete konu edilen bu hatanın ise icra mahkemesince icra dosyasının getirtilerek incelenmesi ile anlaşılabilecek açıklıkta olduğu, herhangi bir belge ve araştırma gerektirmediği, konulan haczin telafisi imkansız sonuçlar doğurabileceğinden icra mahkemesinin şikâyeti duruşma açmaksızın incelemesinin yerinde olduğu gerekçesi ile direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de; bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

26. Hâl böyle olunca; yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

27. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun'un 29. maddesi ile eklenen Geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.10.2021 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

Uyuşmazlık borçlunun şikayet mahiyetindeki başvurusu hakkında duruşma açılmasının gerekip gerekmediğine ilişkindir.

İİK’nun “yargılama usulleri” başlıklı 18. maddesinin birinci fıkrası icra mahkemesinde basit yargılama usulünün uygulanacağını düzenlemiştir. Maddenin şikayet ilişkin 3. fıkrasına göre de “Aksine hüküm bulunmayan hallerde icra mahkemesi, şikayet konusu işlemi yapan icra dairesinin açıklama yapmasına ve duruşma yapılmasına gerek olup olmadığına takdir eder; duruşma yapılmasına öngördüğü takdirde ilgilileri en kısa zamanda duruşmaya çağırır ve gelmeseler bile gereken kararı verir. Duruşma yapılmayan işlerde icra mahkemesi işin kendisine geldiği tarihten itibaren en geç on gün içinde kararını verir” metinde ifade edildiği üzere icra mahkemelerinde şikayet yoluyla başvurularda duruşma yapılıp yapılmaması konusunda, kural olarak hâkime bir takdir yetkisi tanınmıştır.

İcra yargılamasında uygulama ile hangi hâllerde duruşma açılacağı hususu neredeyse netleşmiştir. Bu kapsamda icra yargılaması bakımından a) duruşma açılması yasa ve uygulama gereği zorunlu görülen işler, b) Yasada takdire bırakılan işler ve c) Yasanın suskun kaldığı hâller olarak tanımlanabilir (Uyar T. İcra Tetkik Mercinde Yargılama Usulü Ankara 204 s. 719 vd.). “Özellikle yasada takdire bırakılmış ve suskun kalmış hâllerde şikayetin konu ve kapsamına ve icra dosyasındaki maddi ve hukukî duruma göre şikayetin derhal karara bağlanabileceği anlaşılıyorsa gerek zaman kaybının önüne geçilmesi gerek usul ekonomisi ilkesi her şeyden önce hakkın bir an önce tesliminin sağlanması için icra mahkemesi kendisine verilen yetkiyi duruşma açmama yönünde kullanmalıdır…” (HGK 19.03.2019 tarih 2017/8-1872 E., 2019/315 K.). “İİK 18. maddesinin 3. fıkrasında belirtildiği gibi mercii hâkiminin takdirine bırakılmasa da; öngörülen takdir hakkı hâkimin arzusuna bırakılmış mutlak bir seçimlilik hakkı olmayıp hâlin icabına göre işin süratle neticelenmesini temin gayesine matuf bir takdir hakkıdır. Eğer mercie arz edilen şikayette taraflar arasındaki takip dosyasında usulüne göre tanzim edilmiş zabıtlar muhteva ve münderecatı ile şikayet konusu olay kesin olarak hâlledilecek ise o takdirde duruşma yapılmasına lüzum bulunmaz… HGK 17.10.1973, İİK. 634/804 sayılı kararı (Prof. Dr. Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku 1983 s.72).

Şikayet icra (ve iflas) dairelerinin kanuna aykırı olan veya hadiseye uygun bulunmayan işlemlerinin iptali veya düzeltilmesi veya yerine getirilmeyen veya sebepsiz sürüncemede bırakılan bir hakkın yerine getirilmesi için başvurulan kendine özgü bir kanun yoludur. Şikayet, icra iflas dairesinin icra-iflas hukuku ile ilgili hükümleri uygulamaması veya yanlış uygulaması nedenine dayanır. Başka bir deyimle, şikayet icra müdürü tarafından takip hukukuna ilişkin hükümlerin yanlış uygulanması hâlinde söz konusudur. Şikayet ile icra (ve iflas) dairesinin takip hukukuna ilişkin görevlerini hiç yapmadığı veya yanlış yaptığı ileri sürülür. Şikayet sebepleri arasında yer alan “icra müdürü işleminin kanuna aykırı olması; bir kanun hükmünün hiç uygulanmaması veya yanlış uygulanmasıdır (Prof. Dr. Baki Kuru, İcra İflas Hukuk El Kitabı, sayfa 104-109). Buradaki kanun deyimine başta İİK olmak üzere diğer kanun tüzük ve yönetmelik dahildir.

Yeri gelmişken uyuşmazlığına göre aykırılığa konu kanun madde ve uygulamaya yer verilmelidir. Buna göre; TMK 614 maddesinde “Mirasçılar mirası reddederken, kendilerinden sonra gelen mirasçılardan mirası kabul edip etmeyeceklerinin sorulmasını tasfiye eden önce isteyebilirler. Bu takdirde red, sulh hâkimi tarafından daha sonra gelen mirasçılara bildirilir; bunlar bir ay içinde mirası kabul etmezlerse reddetmiş sayılırlar, bunun üzerine miras, iflas hükümlerine göre tasfiye edilir ve tasfiye sonunda arta kalan değerler, önce gelen mirasçılara verilir”

Anayasanın 35. maddesinde “herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabilir…”

TMK 683. maddesinde “bir şeye malik olan kimse hukuk düzenin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir”

İİK. 78 maddesinde “ödeme emrindeki müddet geçtikten ve borçlu itiraz etmiş ise, itirazı reddolunduktan sonra… alacaklı haciz konmasını isteyebilir”

İİK 85. maddesinde “borçlunun kendi yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır malları ile taşınmazlarından alacaklının… alacaklılarına yetecek miktarı haczolunur.” hükümleri önem arz etmektedir.

Şikayetin konusu icra müdürünün yaptığı işlem hedefi ise bu işlemin kanuna ve hadiseye uygunluğunu temin etmektir. Tetkik mercii kanunda sarahat bulunmayan hâllerde durumu ve dosya muhtevasını karar vermeye yeterli görürse, tetkikatını evrak üzerinde yapar (İİD 15.12.1970 tarih, 12668 E., 12529 K. Tahir Öğütçü/Çötoğlu) Uygulamalı İİK s. 184 Tetkik Mercii şikayet üzerine ilgili icra dosyasını dairesinden getirir. Şikayeti karara bağladıktan sonra geri gönderir (Tüz. madde 25/1 ) (Talih Uyar- Şikayet Sayfa 623).

Miras bırakan ölmeden önce takibe itiraz etmemiş dahi olsa mirasçılarına yeniden usulüne uygun ödeme emri gönderilmesi gerekir (Talih Uyar - İcra İflas Kanunu şerhi birinci cilt sayfa 215, 12 H.D 25.12. 1997 tarih, 14389/14549 sayılı kararı).

Somut olayda borçlu Ahmet C. hakkında 03.02.2003 tarihinde kambiyo senetlerine özgü takip başlatılmış, 17.04.2003 tarihinde ödeme emri tebliğ edilmiştir. Alacaklı vekili 29.09.2014 tarihine “Borçlu Ahmet C. vefat etmiştir. Borçlunun altsoy mirasçıları olan kızları mirası reddetmişlerdir. Bu nedenle borçlunun diğer mirasçıları olan kardeşlerine muhtıra gönderilsin” şeklinde talep açmış, talebine dayanak olabilecek mirasçılık belgesi mirasın reddi kararı kardeşlerin mirası kabul ettiklerine dair belge vs eklememiştir. İcra müdürlüğünce bu talep kabul edilerek şikayetçi Emine T. ve diğerlerine dosya borcunun bir hafta içinde ödenmesi için muhtıra çıkarılmış yine alacaklı vekilinin 06.11.2014 tarihinde Emine T.’ın taşınmazları üzerine haciz konulması talebi üzerine 07.11.2014 tarihinde taşınmaz kayıtlarına haciz şerhi işlenmiştir.

İcra mahkemesi ve şikayete gelen Emine T. vekili TMK 614. maddesine göre önce gelen mirasçıların mirası reddetmeleri hâlinde, mirasın kendiliğinden sonra gelen mirasçılara geçmeyeceğini, dosya borçlusunun kardeşi olan, Emine’nin mirası kabul ettiğini açıkça bildirmeden mirasçı sayılamayacağını, Emine’nin taşınmazlarına konulan haciz işleminin hatalı olduğunu bildirip takibin durdurulmasını ve hacizlerin kaldırılmasını istemiş, mahkemece borçlu Ahmet C.’ın mirasının kendisine geçtiğine ilişkin icra takip dosyasında herhangi bir belge ve bilgi bulunmadığı bu hâlde şikayetinin malvarlığına haciz konulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesi ile takibin durdurulmasına hacizlerin kaldırılmasına, dosya üzerinden karar verilmiştir.

Özel Dairece hüküm, şikayetçinin ikinci zümre mirasçı olup, mirası kabul yönünde bir iradesinin olmaması nedeniyle mirasın kendisine geçmediğine yönelik iddiaları bulunduğundan dosya kapsamında da veraset belgesi ve mirasın reddine ilişkin karara rastlanmadığından İİK 16, 18. maddelerindeki takdir hakkının duruşma açılması yönünde kullanılmaması, tarafların delil ve iddialarının değerlendirilerek karar verilmesi yönünde bozulmuştur.

Yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler içtihatlar ve doktrin görüşü kapsamında bakıldığında; icra müdürü tarafından ancak hakkında takip kesinleşen borçlunun, menkul gayrimenkul malları haczedilebilir. Yerleşik Yargıtay uygulamasına göre borçlunun öldüğü anlaşılıyorsa alacaklı yasal birinci zümre mirasçılarına takibi yöneltebilir. Ancak bunun haricinde ikinci zümrede olup TMK 614. maddesine göre ancak birinci zümre mirasçıların, mirası reddederken tasfiyeden önce kendilerinden sonra gelen mirasçılardan mirası kabul edip etmeyeceklerinin sorulmasını istemeleri, sulh hukuk hâkimi tarafından bu reddin daha sonra gelen mirasçılara bildirilmesi mirası kabul etmezlerse reddetmiş sayılacağı koşulları karşısında mirası kabul ettiğine ve mirasçı olduğuna dair herhangi bir belge sunulmaksızın şikayetçiye borcun ödenmesi hususunda muhtıra çıkarılması ve mallarının haczedilmesi yönündeki icra müdürü işlemi hatalıdır. Şikayete konu edilen bu hata ise icra dosyasının getirilip, icra mahkemesince incelenmesi ile anlaşılabilir açıklıkta bir hatadır. İcra müdürü henüz dosyada borçlunun mirasçısı olduğu belli olmayan icra dosyasının mevcut hâliyle üçüncü şahıs durumunda olan Emine T.’ın mallarını haczetmiş bu işlemle Anayasanın 35. maddesine, TMK 614, 683 maddelerine İİK 778, 85. maddelerine açıkça aykırı haciz işlemi yapmıştır. İcra müdürünün kanunlara aykırı yaptığı bu işlem şikayet anında belirli ve icra mahkemesi tarafından ortadan kaldırılabilecek niteliktedir. Herhangi bir belge ve araştırma gerektirmez. Hatalı haciz işlemi ile Emine T.’ın mülkiyet hakkı sınırlandırılmış malları üzerinde tasarruf hakkı engellenmiş ve bozulan kararla takibin durdurulmasına dair hüküm de ortadan kalktığından malların satışı dahi mümkün hâle gelmiştir. Konulan haciz telafisi imkansız bu gibi sonuçları doğurabileceğinden icra mahkemesinin şikayeti duruşma açmaksızın inceleme hakkını kullanarak sonuçlandırması çok doğru ve yerinde bir karardır.

Alacaklı; bu şahsın borçlunun mirasçısı sıfatı kazandığı iddiasında ise, buna ilişkin özel daire kararında yer verilen veraset belgesi mirasın reddi kararı, mirasçılığın kabul edileceğine dair belgeyi ekleyerek icra dosyasında yeniden muhtıra tebliğ yolu ile takibine devam edebilecektir. İcra müdürü tarafından, alacaklının haciz talebi kabul değil reddedilmiş ve alacaklı icra mahkemesine şikayete gelmiş olsaydı icra mahkemesinin duruşma açarak bu belgeleri alacaklının ibrazına mirasçılığın (borçluluğun) ispatına imkan sağlaması bundan sonra takibin devamını sağlar şekilde karar vermesi takip hukukuna uygun olurdu.

Her somut olayın özelliğine göre kullanılması gereken takdir hakkı yerel mahkeme tarafından doğru yönde kullanılmış olup mahkemenin icra dosyasının safahatına göre borçluluğu belirlenmemiş şikayetçi hakkında takibin durdurulması ve malların üzerindeki hacizlerin kaldırılmasına duruşma açılmaksızın karar vermesinde bir isabetsizlik bulunmadığı ve kararın onanması görüşünde olduğumuzdan sayın çoğunluğun aksi yönde oluşan bozma kararına katılamıyoruz.

Nurten ABACI UTKU          Nebahat ŞİMŞEK                    Yakup ATA
Üye                                     Üye                                          Üye

Belkıs KARAKAŞ               Nesrin ŞENGÜN                       Ahmet Hamdi GÜLER
Üye                                     Üye                                           Üye

Sevil KARTAL                     Hatice KAMIŞLIK                      Battal YILMAZ
Üye                                     Üye                                            Üye

Fatma AKYÜZ
Üye

BİLGİ : “Mirasın Reddi Kurumu ve İcra Hukuku Uygulaması” isimli İzmir Barosu nezdinde gerçekleştirilen seminer için bkz.

https://bit.ly/3IIJa2i