ÜST KANUN YOLUNA BAŞVURU YAPILMAMIŞSA EMREDİCİ NİTELİKTEKİ HÜKÜMLE İLGİLİ ALEYHE BOZMA YASAĞI İLKESİ UYGULANMALIDIR.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
Esas No : 2022/1370
Karar No : 2023/4751
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 30.12.2021
SAYISI : 2019/1882 Esas, 2021/1644 Karar
Taraflar arasındaki itirazın davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kamu düzeni gözetilerek kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; dava dışı B. İnşaat Madencilik Ltd. Şti. ile davacı banka arasında imzalanan genel kredi sözleşmelerine istinaden dava dışı şirkete krediler kullandırıldığını, davalının borca müşterek ve müteselsil kefil olduğunu, sözleşmelerin gerektirdiği yükümlülüklerin yerine getirilmediğini, davalıya ihtarname gönderildiğini ancak borcun ödenmediğini, bunun üzerine başlatılan icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptalini ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilin kefilliğine itiraz ettiklerini, genel haciz yolu ile icra takibinin başlatılmasında davacının hukuki yararının bulunmadığını, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun (2004 sayılı Kanun) 45 inci maddesi uyarınca, rehinle temin edilmiş bir alacağın borçlusunun iflasa tabi şahıslardan olsa bile alacaklının sadece rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapabileceğini, davacının ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip de başlattığını, müvekkili hakkında genel haciz yoluyla icra takibi başlatılmasının hukuka aykırı olduğunu, dava dışı şirketin bankaya bu miktarda borcu bulunmadığını, talep edilen faizin fahiş olduğunu savunarak davanın reddini ve kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu kredi borcunun davalının kefalet imzası bulunan genel kredi sözleşmelerinden kaynaklandığı, davalı vekilinin dava konusu alacağın aynı zaman da rehinle temin edildiği, 2004 sayılı Kanun'un 45 inci maddesi uyarınca müvekkili hakkında ilamsız icra takibi yapılamayacağını belirttiği, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 586 ncı maddesi uyarınca rehnin paraya çevrilmesi yoluna gidilmeksizin kefil hakkında icra takibi yapılması mümkün olduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin 10.5 inci maddesinde temerrüt tarihinde uygulanacak faiz oranının bankaca BCH şeklinde çalıştırılan kredilere uygulanan en yüksek faiz oranının 2 katı olduğu belirtilmiş olup, bankaca BCH kredilerine uygulanan faiz oranlarının bilirkişi raporunda %19 olarak tespit edildiği, bu durumda bankaca uygulanacak temerrüt faiz oranının %38 olması gerektiği, BCH kredisi için takip tarihindeki banka alacağının 739.034,12 TL ana para 4.231,73 TL akdi faiz, 749,40 TL temerrüt faizi, 249,06 TL BSMV olmak üzere toplam 744.264,31 TL olduğu, KMH kredisi için yapılan hesaplamada 31.03.2018 hesap kat tarihi itibariyle banka toplam alacağının 9.224,71 TL olduğu, bu alacağa temerrüt tarihine kadar %19,80 akdi faiz, temerrüt tarihinden itibarin %25,68 temerrüt faizi uygulanmak üzere takip tarihindeki banka alacağının 9.224,71 TL ana para, 61,53 TL işlemiş faiz, 3,80 TL BSMV olmak üzere toplam 9.289,32 TL olduğu, hüküm kısmında yapılan maddi hata sonucu çek sorumluluk tutarına ilişkin banka alacağı, hüküm fıkrasına ilave edilmediği, taraflar arasında imzalanan genel kredi sözleşmelerinde kefillere yönelik açık bir depo sorumluluğu getirilmediğinden depo talebinin kefiller yönünden geçerli olmayacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne takibin toplam 755.856,11 TL üzerinden devamına, icra inkar tazminatına, davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı ile müvekkil banka arasında imzalanan genel kredi sözleşmesinin 71 inci maddesinde yer alan hüküm gereği tasfiye olunacak alacaklar hesabına aktarılmış olan ve ticari nitelikli alacaklara müvekkili bankanın iç genelgesi gereği yıllık %46 temerrüt faizi uygulanması gerektiğini, genel kredi sözleşmesi kapsamında kullandırılan çek riskinden kefillerin sorumlu olmakla birlikte bu davanın sadece nakdi krediler toplamına yapılan itirazın iptali talepli olduğunu, gayri nakdi risklere yapılan itirazın iptalinin davada talep edilmediğini, bilirkişi raporlarına yapılan itirazlarına itibar edilmediğini, bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, dosya alacağının hesabında 1.226,86 TL masraf talebinin dikkate alınması gerektiğini, 767.938,94 TL nakdi kredi borcuna yapılan itirazın iptalinin gerektiğini belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı vekili cevap dilekçesinde alacağın rehinle temin edildiğini, 2004 sayılı Kanun'un 45 inci maddesi uyarınca davalı hakkında ilamsız icra takibi yapılamayacağını savunduğu, 2004 sayılı Kanun'un 45 inci maddesi hükmüne göre rehinle temin edilmiş bir alacağın borçlusu iflasa tabi şahıslardan olsa bile alacaklı yalnız rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapılabileceği, rehnin tutarı borcu ödemeye yetmezse alacaklı kalan alacağını iflas veya haciz yoluyla takip edebileceğinin düzenlendiği, somut olayda, davalı takip dayanağı genel kredi sözleşmelerinde müteselsil kefil olarak yer almakla birlikte, aynı zamanda dava dışı asıl borçlu B. ... Ltd. Şti.'nin davacı bankadan kullandığı/kullanacağı kredilerin teminatını teşkil etmek üzere 30.01.2017 tarihli 6992 yevmiye no'lu ipotek senedi ile maliki olduğu taşınmaz üzerine ipotek tesis ettirdiği, ipotek akit tablosunun incelenmesinde söz konusu ipoteğin davalının da davacı bankaya her türlü sözleşmeden doğan/doğacak borçlarının teminatını teşkil ettiği açıkça düzenlendiği, ipoteğin davalının davacı bankaya kefalet sözleşmesinden doğan/doğacak borçları yönünden de ipotek limiti olan 1.100.000,00 TL'ye kadar teminat altına aldığı anlaşıldığı, takip konusu 767.938,64 TL nakit, 36.230,00 TL gayrinakit borcun toplamı olan 804.168,40 TL'nin ipotek limitinin altında olması nedeniyle 2004 sayılı Kanun'un 45 inci maddesi gereğince davalı kefil hakkındaki davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kamu düzeni de gözetilerek kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeler ve ayrıca İlk Derece Mahkemesi kararı müvekkili banka tarafından, kısmen reddedilen kısımla sınırlı olarak istinaf edildiğini, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 26 ncı maddesi uyarınca huzurdaki yargılamada aleyhe bozma yasağının söz konusu olduğunu, aynı zamanda İlk Derece Mahkemesindeki yargılama safahatı açısından müvekkili lehine usuli kazanılmış hak oluştuğunu, söz konusu ipotek belgesinde ipoteğin davalının B. İnşaat .. Ltd. Şti.'ye olan kefaleti dışındaki 3 üncü kişilere olan kefaletinden kaynaklanan borçlarının teminatını oluşturduğu açıkça hüküm altına alındığını, ipotek belgesinin koşullar başlıklı 1 inci maddesinde ipoteğin koşulu "... B. İnşaat Madencilik Nakliye Hizmet Ticaret Limited Şirketi firması dışında 3. Kişilere olan kefaletinden/kefaletlerinden, haksız fiilden ...." şeklinde belirlendiğini, ipoteğin davalının asaleten olan borçlarının ve B. ... Ltd. Şti. dışındaki 3 üncü bir kişiye olan kefaletlerinin güvencesini oluşturduğunu, davalının B. ... Ltd. Şti. firmasına olan kefaletleri ipoteğin kapsamında olmadığını, ipotekli taşınmazın tarafından ipotekle yüklü olarak 3 üncü bir kişiye satıldığını, davalı adına kayıtlı olmadığından davalı hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılabilmesinin mümkün olmadığını, teminatlar davalı kefilin kefalet borcunun güvencesinin oluşturmadığı gibi, müvekkilinin alacağının teminatların çok üzerinde olduğunu belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davalının dava dışı şirket lehine tesis ettiği ipoteğin dava konusu kefalet borcunu kapsayıp kapsamadığı, davacının yapmış olduğu istinaf başvurusuna istinaden yapılan istinaf incelemesinde ipotekle temin edilmiş bir alacağın borçlusu hakkında 2004 sayılı Kanun'un 45 inci maddesine aykırı olacak şekilde takip yapılması aleyhe bozma yasağının istisnası olup olmadığı, kamu düzenine ilişkin bulunup bulunmadığı ve Mahkemece re'sen dikkate alınması gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 2004 sayılı Kanun'un 45 ve 67 nci madde hükümleri
3. Değerlendirme
1. Dava, dava dışı şirketin kullandığı kredilerin ödenmemesi üzerine müteselsil kefil aleyhine başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
2. Aleyhe bozma yasağı ilkesi gereğince, taraflardan yalnız birinin temyizi halinde, Yargıtay, hükmü temyiz edenin aleyhine bozamaz. Aynı ilke istinaf kanun yolu için de geçerlidir. 6100 sayılı Kanun'un 355 inci maddesine göre ise istinaf incelemesinin, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar haricinde, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılması gerekmektedir.
3. Somut olayda, İlk Derece Mahkemesince, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davacı vekilince, yukarıda özetlenen gerekçelerle istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Bölge Adliye Mahkemesince, yazılı gerekçeyle kamu düzeni gözetilerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, esas hakkında yeniden hüküm tesis edilmek suretiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak Bölge Adliye Mahkemesinin esas hakkında yeniden verdiği karar, istinafa başvuran davacı bakımından İlk Derece Mahkemesi kararına nazaran aleyhedir. İlk Derece Mahkemesi hükmünü davacı istinaf etmiş, buna karşılık aleyhine hüküm verilen davalı istinaf etmemiştir.
4. 2004 sayılı Kanun'un 45 inci maddesi emredici nitelikte ise de İlk Derece Mahkemesi kararının davalı, bir başka deyişle ipotek borçlusu tarafından istinaf edilmiş olması halinde istinaf incelemesi sırasında bu husus re'sen dikkate alınır. Somut olayda kararı hiç istinaf etmeyen davalı lehine, davacının aleyhine olacak şekilde İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir. Bu itibarla, Bölge Adliye Mahkemesince, aleyhe bozma yasağına aykırılık teşkil eder şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
07.09.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Hafize Gülgün Mehmet Cebeci Mikail Özdemir İsmail Yavuz Döndü Deniz Bilir
Vuraloğlu
İÇTİHAT YORUMU : Hukuk yargılaması açısından Bölge Adliye Mahkemesi istinaf incelemesi neticesinde ilk derece mahkemesi hükmünü gerekirse kaldırabilir. Başka bir ifadeyle, istinaf incelemesi neticesinde temyiz incelemesinde olduğu gibi bozma tesis edilemez. Bu yüzden içtihatın son cümlesindeki “Bu itibarla, Bölge Adliye Mahkemesince, aleyhe bozma yasağına aykırılık teşkil eder şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” şeklindeki ifadeye katılmak mümkün değildir. Söz konusu ifadenin “aleyhe hüküm verme yasağı” şeklinde okunması daha yerinde olacaktır.
ÜST KANUN YOLUNA BAŞVURU YAPILMAMIŞSA EMREDİCİ NİTELİKTEKİ HÜKÜMLE İLGİLİ ALEYHE BOZMA YASAĞI İLKESİ UYGULANMALIDIR.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
Esas No : 2022/1370
Karar No : 2023/4751
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 30.12.2021
SAYISI : 2019/1882 Esas, 2021/1644 Karar
Taraflar arasındaki itirazın davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kamu düzeni gözetilerek kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; dava dışı B. İnşaat Madencilik Ltd. Şti. ile davacı banka arasında imzalanan genel kredi sözleşmelerine istinaden dava dışı şirkete krediler kullandırıldığını, davalının borca müşterek ve müteselsil kefil olduğunu, sözleşmelerin gerektirdiği yükümlülüklerin yerine getirilmediğini, davalıya ihtarname gönderildiğini ancak borcun ödenmediğini, bunun üzerine başlatılan icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptalini ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilin kefilliğine itiraz ettiklerini, genel haciz yolu ile icra takibinin başlatılmasında davacının hukuki yararının bulunmadığını, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun (2004 sayılı Kanun) 45 inci maddesi uyarınca, rehinle temin edilmiş bir alacağın borçlusunun iflasa tabi şahıslardan olsa bile alacaklının sadece rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapabileceğini, davacının ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip de başlattığını, müvekkili hakkında genel haciz yoluyla icra takibi başlatılmasının hukuka aykırı olduğunu, dava dışı şirketin bankaya bu miktarda borcu bulunmadığını, talep edilen faizin fahiş olduğunu savunarak davanın reddini ve kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu kredi borcunun davalının kefalet imzası bulunan genel kredi sözleşmelerinden kaynaklandığı, davalı vekilinin dava konusu alacağın aynı zaman da rehinle temin edildiği, 2004 sayılı Kanun'un 45 inci maddesi uyarınca müvekkili hakkında ilamsız icra takibi yapılamayacağını belirttiği, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 586 ncı maddesi uyarınca rehnin paraya çevrilmesi yoluna gidilmeksizin kefil hakkında icra takibi yapılması mümkün olduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin 10.5 inci maddesinde temerrüt tarihinde uygulanacak faiz oranının bankaca BCH şeklinde çalıştırılan kredilere uygulanan en yüksek faiz oranının 2 katı olduğu belirtilmiş olup, bankaca BCH kredilerine uygulanan faiz oranlarının bilirkişi raporunda %19 olarak tespit edildiği, bu durumda bankaca uygulanacak temerrüt faiz oranının %38 olması gerektiği, BCH kredisi için takip tarihindeki banka alacağının 739.034,12 TL ana para 4.231,73 TL akdi faiz, 749,40 TL temerrüt faizi, 249,06 TL BSMV olmak üzere toplam 744.264,31 TL olduğu, KMH kredisi için yapılan hesaplamada 31.03.2018 hesap kat tarihi itibariyle banka toplam alacağının 9.224,71 TL olduğu, bu alacağa temerrüt tarihine kadar %19,80 akdi faiz, temerrüt tarihinden itibarin %25,68 temerrüt faizi uygulanmak üzere takip tarihindeki banka alacağının 9.224,71 TL ana para, 61,53 TL işlemiş faiz, 3,80 TL BSMV olmak üzere toplam 9.289,32 TL olduğu, hüküm kısmında yapılan maddi hata sonucu çek sorumluluk tutarına ilişkin banka alacağı, hüküm fıkrasına ilave edilmediği, taraflar arasında imzalanan genel kredi sözleşmelerinde kefillere yönelik açık bir depo sorumluluğu getirilmediğinden depo talebinin kefiller yönünden geçerli olmayacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne takibin toplam 755.856,11 TL üzerinden devamına, icra inkar tazminatına, davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı ile müvekkil banka arasında imzalanan genel kredi sözleşmesinin 71 inci maddesinde yer alan hüküm gereği tasfiye olunacak alacaklar hesabına aktarılmış olan ve ticari nitelikli alacaklara müvekkili bankanın iç genelgesi gereği yıllık %46 temerrüt faizi uygulanması gerektiğini, genel kredi sözleşmesi kapsamında kullandırılan çek riskinden kefillerin sorumlu olmakla birlikte bu davanın sadece nakdi krediler toplamına yapılan itirazın iptali talepli olduğunu, gayri nakdi risklere yapılan itirazın iptalinin davada talep edilmediğini, bilirkişi raporlarına yapılan itirazlarına itibar edilmediğini, bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, dosya alacağının hesabında 1.226,86 TL masraf talebinin dikkate alınması gerektiğini, 767.938,94 TL nakdi kredi borcuna yapılan itirazın iptalinin gerektiğini belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı vekili cevap dilekçesinde alacağın rehinle temin edildiğini, 2004 sayılı Kanun'un 45 inci maddesi uyarınca davalı hakkında ilamsız icra takibi yapılamayacağını savunduğu, 2004 sayılı Kanun'un 45 inci maddesi hükmüne göre rehinle temin edilmiş bir alacağın borçlusu iflasa tabi şahıslardan olsa bile alacaklı yalnız rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapılabileceği, rehnin tutarı borcu ödemeye yetmezse alacaklı kalan alacağını iflas veya haciz yoluyla takip edebileceğinin düzenlendiği, somut olayda, davalı takip dayanağı genel kredi sözleşmelerinde müteselsil kefil olarak yer almakla birlikte, aynı zamanda dava dışı asıl borçlu B. ... Ltd. Şti.'nin davacı bankadan kullandığı/kullanacağı kredilerin teminatını teşkil etmek üzere 30.01.2017 tarihli 6992 yevmiye no'lu ipotek senedi ile maliki olduğu taşınmaz üzerine ipotek tesis ettirdiği, ipotek akit tablosunun incelenmesinde söz konusu ipoteğin davalının da davacı bankaya her türlü sözleşmeden doğan/doğacak borçlarının teminatını teşkil ettiği açıkça düzenlendiği, ipoteğin davalının davacı bankaya kefalet sözleşmesinden doğan/doğacak borçları yönünden de ipotek limiti olan 1.100.000,00 TL'ye kadar teminat altına aldığı anlaşıldığı, takip konusu 767.938,64 TL nakit, 36.230,00 TL gayrinakit borcun toplamı olan 804.168,40 TL'nin ipotek limitinin altında olması nedeniyle 2004 sayılı Kanun'un 45 inci maddesi gereğince davalı kefil hakkındaki davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kamu düzeni de gözetilerek kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeler ve ayrıca İlk Derece Mahkemesi kararı müvekkili banka tarafından, kısmen reddedilen kısımla sınırlı olarak istinaf edildiğini, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 26 ncı maddesi uyarınca huzurdaki yargılamada aleyhe bozma yasağının söz konusu olduğunu, aynı zamanda İlk Derece Mahkemesindeki yargılama safahatı açısından müvekkili lehine usuli kazanılmış hak oluştuğunu, söz konusu ipotek belgesinde ipoteğin davalının B. İnşaat .. Ltd. Şti.'ye olan kefaleti dışındaki 3 üncü kişilere olan kefaletinden kaynaklanan borçlarının teminatını oluşturduğu açıkça hüküm altına alındığını, ipotek belgesinin koşullar başlıklı 1 inci maddesinde ipoteğin koşulu "... B. İnşaat Madencilik Nakliye Hizmet Ticaret Limited Şirketi firması dışında 3. Kişilere olan kefaletinden/kefaletlerinden, haksız fiilden ...." şeklinde belirlendiğini, ipoteğin davalının asaleten olan borçlarının ve B. ... Ltd. Şti. dışındaki 3 üncü bir kişiye olan kefaletlerinin güvencesini oluşturduğunu, davalının B. ... Ltd. Şti. firmasına olan kefaletleri ipoteğin kapsamında olmadığını, ipotekli taşınmazın tarafından ipotekle yüklü olarak 3 üncü bir kişiye satıldığını, davalı adına kayıtlı olmadığından davalı hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılabilmesinin mümkün olmadığını, teminatlar davalı kefilin kefalet borcunun güvencesinin oluşturmadığı gibi, müvekkilinin alacağının teminatların çok üzerinde olduğunu belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davalının dava dışı şirket lehine tesis ettiği ipoteğin dava konusu kefalet borcunu kapsayıp kapsamadığı, davacının yapmış olduğu istinaf başvurusuna istinaden yapılan istinaf incelemesinde ipotekle temin edilmiş bir alacağın borçlusu hakkında 2004 sayılı Kanun'un 45 inci maddesine aykırı olacak şekilde takip yapılması aleyhe bozma yasağının istisnası olup olmadığı, kamu düzenine ilişkin bulunup bulunmadığı ve Mahkemece re'sen dikkate alınması gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 2004 sayılı Kanun'un 45 ve 67 nci madde hükümleri
3. Değerlendirme
1. Dava, dava dışı şirketin kullandığı kredilerin ödenmemesi üzerine müteselsil kefil aleyhine başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
2. Aleyhe bozma yasağı ilkesi gereğince, taraflardan yalnız birinin temyizi halinde, Yargıtay, hükmü temyiz edenin aleyhine bozamaz. Aynı ilke istinaf kanun yolu için de geçerlidir. 6100 sayılı Kanun'un 355 inci maddesine göre ise istinaf incelemesinin, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar haricinde, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılması gerekmektedir.
3. Somut olayda, İlk Derece Mahkemesince, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davacı vekilince, yukarıda özetlenen gerekçelerle istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Bölge Adliye Mahkemesince, yazılı gerekçeyle kamu düzeni gözetilerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, esas hakkında yeniden hüküm tesis edilmek suretiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak Bölge Adliye Mahkemesinin esas hakkında yeniden verdiği karar, istinafa başvuran davacı bakımından İlk Derece Mahkemesi kararına nazaran aleyhedir. İlk Derece Mahkemesi hükmünü davacı istinaf etmiş, buna karşılık aleyhine hüküm verilen davalı istinaf etmemiştir.
4. 2004 sayılı Kanun'un 45 inci maddesi emredici nitelikte ise de İlk Derece Mahkemesi kararının davalı, bir başka deyişle ipotek borçlusu tarafından istinaf edilmiş olması halinde istinaf incelemesi sırasında bu husus re'sen dikkate alınır. Somut olayda kararı hiç istinaf etmeyen davalı lehine, davacının aleyhine olacak şekilde İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir. Bu itibarla, Bölge Adliye Mahkemesince, aleyhe bozma yasağına aykırılık teşkil eder şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
07.09.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Hafize Gülgün Mehmet Cebeci Mikail Özdemir İsmail Yavuz Döndü Deniz Bilir
Vuraloğlu
İÇTİHAT YORUMU : Hukuk yargılaması açısından Bölge Adliye Mahkemesi istinaf incelemesi neticesinde ilk derece mahkemesi hükmünü gerekirse kaldırabilir. Başka bir ifadeyle, istinaf incelemesi neticesinde temyiz incelemesinde olduğu gibi bozma tesis edilemez. Bu yüzden içtihatın son cümlesindeki “Bu itibarla, Bölge Adliye Mahkemesince, aleyhe bozma yasağına aykırılık teşkil eder şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” şeklindeki ifadeye katılmak mümkün değildir. Söz konusu ifadenin “aleyhe hüküm verme yasağı” şeklinde okunması daha yerinde olacaktır.