USULSÜZ TEBLİGATA RAĞMEN İCRA TAKİBİNİN KESİNLEŞTİRİLMESİ HUSUSLARI BİRLİKTE DEĞERLENDİRİLDİĞİNDE İCRA DAİRESİ GÖREVLİLERİ KUSURLUDUR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


17 Eyl
2022

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/4-1436
KARAR NO   : 2022/267

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
 İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                         : 11/06/2015
NUMARASI                 : 2015/71 - 2015/229
DAVACI                       : M.S. vekili Av. S.B.
DAVALILAR                : 1- T.C. Adalet Bakanlığı vekili Av. S.B.
                                       2- T.C. Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü vekili Av. Ü.K.
                                       3- S.K. vekili Av. K.A.

1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalılar Adalet Bakanlığı ile Posta Telgraf Teşkilatı (PTT) Genel Müdürlüğü vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi: 

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Sezgin K.’a borçlu olması nedeniyle 05.02.2002 vade tarihli ve 5.550 TL bedelli bono verdiğini, davalının bu bonoyu protesto ettirmeden ihtiyati haciz başvurusunda bulunduğunu, Gaziosmanpaşa’da bulunan müvekkiline ait taşınmaz üzerine haciz konulduğunu, müvekkilinin belirttiği adrese çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edildiğini, bunun üzerine davalı (alacaklı) vekili tarafından 12.05.2004 tarihinde Zonguldak’ta bulunan başka bir adrese tebligat çıkarılması talebinde bulunulduğunu, belirtilen adrese çıkartılan tebligatın “muhatabın yurt dışında olduğu tespit edilmiş olup tebliği mümkün olmadığından…” şeklinde düzenlenmiş tutanakla tebligat yapılmadan iade edildiğini, müvekkilinin yurt dışında olduğu öğrenilmesine rağmen yasal prosedür izlenmeden “İstanbul-Bağcılar…” adresine tebligat gönderildiğini, ödeme emrinin bu adreste önce muhatabın amca oğlu olduğunu söyleyen kişiye daha sonra da muhatabın eşi olduğunu söyleyen kişiye tebliğ edildiğini, oysa gerçekte bu isimde amca oğlu ve eşinin bulunmadığını, müvekkilinin hâlen Almanya'da ikamet ettiğini, İstanbul Gaziosmanpaşa'daki dairesinin İstanbul 3. İcra Müdürlüğünün 2004/7.68 E. sayılı dosyası ile başlatılan takip sonucunda bilgisi dışında satıldığını, yapılan satışın 26.12.2005 tarihinde öğrenildiğini, icra müdürlüğü tarafından gönderilen ödeme emrinin, kıymet takdir raporunun ve diğer hususlara dair tebligatların davalı PTT Genel Müdürlüğünde görevli dava dışı posta memuru tarafından usulsüz şekilde tebliğ edilmesi nedeniyle taşınmazının icra kanalıyla satıldığını, bu nedenle maddi ve manevi olarak zarara uğradığını ileri sürerek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 15.000 TL maddi ve 5.000 TL manevi tazminatın 19.07.2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalılar Cevabı:

5. Davalı Posta Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü vekili cevap dilekçesinde; dava konusu tebligatların yapılmasında herhangi bir usulsüzlük bulunmadığını, İstanbul 3. İcra Müdürlüğünün 2004/7.68 E. sayılı dosyasında yer alan “Muharrem Subaşı, İnönü mah. Sokak no: 30/7 no:26 Bağcılar/İstanbul” adresli tebligatın 17.07.2004 tarihinde Bahçelievler Posta Dağıtım ve Toplama Merkezi kayıtlarına girdiğini ve Tebligat Kanunu’nun 16. maddesi gereğince tebliğ yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

6. Davalı Adalet Bakanlığı vekili cevap dilekçesinde; davanın idari yargıda açılması gerektiğini, davacı tarafın işlemi yapan icra memuru hakkında dava açabilmesi mümkün olduğundan Adalet Bakanlığı aleyhine husumet yöneltilemeyeceğini, icra müdürü tarafından yapılan işlemlerin usul ve yasaya uygun olduğunu, alacaklı vekilinin bildirdiği adreslere tebligatlar yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

7. Davalı Sezgin K. davaya cevap vermemiş, ancak duruşmadaki beyanında davanın reddini savunmuştur.

Mahkeme Kararı:

8. İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 05.06.2012 tarihli ve 2006/339 E., 2012/148 K. sayılı kararı ile; davalıların sorumluluklarının ayrı ayrı belirlenmesi gerektiği, davalılardan Sezgin K.’ın ceza dosyasında tanık olarak alınan beyanında, adresi borçlunun abisinden aldığını bildirdiği, her ne kadar ceza mahkemesinde beraat etmiş ise de, “beraat” delil yetersizliğinden kaynaklandığı için 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 53. maddesi kapsamında mahkemeyi bağlamayacağı, bu sebeple davalı Sezgin’in oluşan zarardan sorumlu tutulduğu, davalı PTT'nin görevlisi olan İshak K. hakkında kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçundan dolayı açılan davada suç vasfının değiştiği ve görevi ihmal suçundan mahkûmiyet hükmü kurulduğu, tebligat işlemlerini yaparken gerekli dikkat ve özeni göstermediği, bu nedenle davalı PTT’nin meydana gelen zarardan sorumlu olduğu, ayrıca davalı Adalet Bakanlığı görevlisinin “Devrek, Zonguldak” adresine yaptığı tebligat "yurt dışında" meşruhatı ile iade edildiği hâlde, alacaklı vekilinin bildirdiği adrese ve her ikisinin de bizzat kendisine olmamak kaydıyla tebligat yaptığı, tebligat yaptığı kişilerin kimlik bilgilerini kontrol etmediği, Tebligat Kanunu hükümleri gereğince borçlunun yurt dışı adresinin araştırılmadığı, davacının zararından davalı Adalet Bakanlığının da sorumlu tutulması gerektiği, ayrıca davalıların haksız fiilleri nedeniyle davacının kişilik haklarının hukuka aykırı bir şekilde saldırıya uğradığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 13.000 TL maddi tazminat ile 1.000 TL manevi tazminatın 19.04.2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

9. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

10. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 26.03.2014 tarihli ve 2013/8842 E., 2014/5067 K. sayılı kararı ile;

“… 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalı Sezgin K.'ın tüm temyiz itirazları reddedilmelidir.

2- Davalı PTT Genel Müdürlüğü’nün temyiz itirazları yönünden;

Dava, haksız fiil nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı, aleyhine yapılan icra takibi kapsamında, kendi adına İcra Müdürlüğü’nce gönderilen ödeme emrine, kıymet takdir raporuna ve diğer hususlara dair tebligatların davalı PTT Genel Müdürlüğü’nde görevli dava dışı posta memuru tarafından, usulsüz bir şekilde tebliğ yapılması nedeniyle taşınmazının icra kanalıyla satılması sonucu uğramış olduğu maddi ve manevi zararın tazminini istemiştir.

Mahkemece işin esası incelenerek istemin bir bölümü kabul edilmiş, karar davalılar tarafından temyiz edilmiştir.

Dosya içeriğinden; davalı PTT Genel Müdürlüğü’ne yöneltilen davanın, davacıya icra müdürlüğünce çıkarılan tebligatın, davalı idare çalışanı tarafından tebliği sırasında gerekli özenin gösterilmeyerek usulsüz olarak yapılması sonucu davacının zarara uğraması hukuksal nedenine dayandırıldığı anlaşılmaktadır. Adli makamlarca, dava ya da takibin muhataplarına yapılan tebligatların doğru ve güvenli bir şekilde adrese teslimi ve bu kapsamdaki işlerin denetlenmesi PTT Genel Müdürlüğü'nün kamu hizmeti kapsamındaki görevleri arasındadır. Özellikle adli makamlarca yapılan tebligatlarla ilgili 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun 1. ve geçici 1. maddeleri ile 5584 Sayılı Posta Kanunu'nun 1. ve 2. maddeleri dikkate alındığında; davalı idarenin adli tebligatlarla ilgili faaliyetleri tekel şeklinde yürütülen kamusal bir faaliyet olduğundan, bu görevin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesi hizmet kusuru niteliğindedir. İdare’nin işlemi ya da eylemi nedeni ile doğan zararlardan dolayı; İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 2/1-b maddesi gereğince İdare’ye karşı, idari yargı yerinde tam yargı davası açılması gerekir. Görev sorunu, açıkça veya hiç ileri sürülmese de kendiliğinden dikkate alınır. Mahkemece anılan davalı yönünden yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile işin esası incelenerek karar verilmiş olması doğru değildir. Bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.

3- Davalı Adalet Bakanlığı'nın temyiz itirazlarına gelince;

Davalılardan Sezgin K. tarafından davacı aleyhine bonoya dayalı olarak İstanbul 3. İcra Müdürlüğü'nün 2004/7.68 sayılı dosyası ile yapılan icra takibinde ödeme emri takip talebinde ve bonoda borçlu adresi olarak gösterilen "Yeni Mah. Gazi Sok. No: 22 Devrek/Zonguldak" adresine çıkartılmış, mahalle muhtar vekilinin "muhatabın gösterilen adreste tanınmadığı" beyanına istinaden iade edilmiştir. Alacaklı vekili tarafından borçlunun yeni adresi olarak bildirilen "Merkez Mah. 67800 Çağlar, No:15 Devrek/Zonguldak" adresine çıkartılan ödeme emri muhtarın "muhatabın yurt dışında olduğu..."beyanına istinaden iade edilmiştir. Daha sonra yeniden borçlu adresi olarak bildirilen "İnönü Mah. 30/7 Sok. No:26 Bağcılar/İstanbul" adresine ödeme emri tebliğe çıkartılmış" 19.07.2004 tarihinde birlikte sakin amca oğlu Adem Subaşına tebliğ edilmiş, takibin kesinleşmesinden sonra da kıymet takdir raporu aynı adrese tebliğe çıkarılarak muhatabın eşi olduğu belirtilen kişiye tebliğ edilmiştir. Bundan sonraki tebligatlar da aynı adrese çıkartılarak davacıya ait bağımsız bölümün açık artırma sonucu 18.01.2005 tarihinde satışı gerçekleştirilmiştir.

Davalı Adalet Bakanlığı aleyhine icra müdürünün usulsüz tebligata rağmen icra takibini kesinleştirdiği, gerekli özeni göstermediği, icra müdürünün de kusurunun bulunduğu gerekçesiyle dava açılmıştır. İcra müdürünün muhatap adına tebligat yapılan kişilerin gerçekte var olup olmadıklarını ve kimlik bilgilerini kontrol etme yükümlülüğü bulunmadığından davacı zararından davalı Adalet Bakanlığı'nın sorumlu tutularak davanın kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir …” gerekçesiyle karar oy çokluğuyla bozulmuştur.

11. Özel Dairenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

12. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 11.12.2014 tarihli ve 2014/16399 E., 2014/17025 K. sayılı kararı ile;

“… 1- Temyiz ilamında bildirilen gerektirici nedenler karşısında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun değişik 440. maddesinde sayılan nedenlerden hiç birine uygun olmayan davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan karar düzeltme istekleri reddolunmalıdır.

2- Davacının davalı PTT Genel Müdürlüğü'ne yönelik karar düzeltme itirazına gelince;

Dava, haksız fiil nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiş, Dairemizin 26/03/2014 gün 2013/8842 Esas ve 2014/5067 Karar sayılı ilamı ile bozulmuş, davacı karar düzeltme istemiştir.

Davacı, aleyhine yapılan icra takibi kapsamında, kendi adına İcra Müdürlüğü’nce gönderilen ödeme emrine, kıymet takdir raporuna ve diğer hususlara dair tebligatların davalı PTT Genel Müdürlüğü’nde görevli dava dışı posta memuru tarafından, usulsüz bir şekilde tebliğ yapılması nedeniyle taşınmazının icra kanalıyla satılması sonucu uğramış olduğu maddi ve manevi zararın tazminini istemiştir.

Mahkemece işin esası incelenerek istemin bir bölümü kabul edilmiş, karar davalı PTT Genel Müdürlüğü tarafından temyiz edilmiştir.

Dairemizce, davalı idarenin faaliyetinin kamu hizmeti kapsamında olduğu, idare mahkemesinin görevli olduğu gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Dairemizce yeniden yapılan incelemede; Kamu İktisadi Teşebbüsü (KİT) olarak görev yapan PTT Genel Müdürlüğünün görevleri, 23/05/2013 tarihli ve 28655 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6475 Sayılı “Posta Hizmetleri Kanunu” ile yeniden düzenlenmiş, kurum “Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketi” adını almış, 02/09/2013 tarihinde Ticaret Siciline kayıtla 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ve özel hukuk hükümlerine tabi bir Anonim Şirket olarak faaliyetine başlamıştır. 6475 Sayılı Kanun’un genel gerekçesinde ise, T.C. Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü’nün, sektörde Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre faaliyet yapan diğer şirketlerle eşit koşullarda rekabet edebilir hale gelmesi amacıyla PTT A.Ş. olarak yapılandırılmasının öngörüldüğü açıkça ifade edilmiştir. Diğer yandan, 6475 Sayılı Kanun m.21/2’de, PTT A.Ş.’nin sermayesinin tamamının Hazine’ye ait olduğu hüküm altına alınmıştır.

Tüm bu yasal düzenlemelerden, davalı kurumun bir özel hukuk tüzel kişisi olduğu, özel hukuk kurallarına göre yönetileceği ve faaliyet göstereceği, eylem ve işlemlerinin idari eylem ve işlem niteliğinde olmayıp diğer özel hukuk tüzel kişilerinde olduğu gibi, özel hukuka ilişkin bulunduğu sonucuna varılmalıdır.

Şu halde, davalının açıklanan niteliği gereği, eldeki uyuşmazlığa idari yargı yerinde değil, adli yargı yerinde bakılması gerektiği anlaşılmakla; mahkemenin kararı usul ve yasaya uygun olup kararın onanması gerekirken bozulmuş olduğundan davacının karar düzeltme istemi kabul edilmeli, Dairemizin bozma kararı kaldırılmalı ve karar açıklanan nedenle onanmalıdır” gerekçesiyle davacının davalı PTT Genel Müdürlüğüne yönelik karar düzeltme isteminin (2) no’lu bentte gösterilen nedenle kabulüne, 26.03.2014 tarihli ve 2013/8842 E., 2014/5067 K. sayılı bozma kararının kaldırılmasına, kararın yukarıda belirtilen nedenlerle onanmasına karar verilmiştir.

Direnme Kararı:

13. İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 11.06.2015 tarih ve 2015/71 E., 2015/229 K. sayılı kararı ile; Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 11.12.2014 tarihli ve 2014/16399 E., 2014/17025 K. sayılı karar düzeltme ilamının (2) numaralı bozma sebebine uyulmasına, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 26.03.2014 tarihli ve 2013/8842 E.,2014/5067 K. sayılı ilamının (3) numaralı bozma sebebine karşı ise önceki karar gerekçesi genişletilmek suretiyle direnilmesine karar verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

14. Direnme kararı süresi içinde davalılar Adalet Bakanlığı ile PTT Genel Müdürlüğü vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

 II. UYUŞMAZLIK

15. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; icra müdürünün muhatap adına tebligat yapılan kişilerin gerçekte var olup olmadıklarını araştırma ve kimlik bilgilerini kontrol etme yükümlülüğünün bulunup bulunmadığı, "yurt dışında olduğundan tebliğ mümkün olmamıştır" meşruhatı ile bilâ tebliğ iade edilen tebligat üzerine borçlunun yurt dışı adresinin usulünce araştırılmasının gerekip gerekmediği, buradan varılacak sonuca göre davalı Adalet Bakanlığının sorumlu tutulmasının mümkün olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

A) Davalı PTT Genel Müdürlüğü vekilinin temyiz itirazları bakımından yapılan incelemede;

16. Mahkemece işin esasına yönelik verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar, davalıların temyizi üzerine Özel Dairenin 26.03.2014 tarihli ve 2013/8842 E., 2014/5067 K. sayılı kararı ile davalılardan PTT yönünden idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle bozulmuş; davacı vekilinin karar düzeltme istemi üzerine bu sefer Özel Dairenin 11.12.2014 tarihli ve 2014/16399 E., 2014/17025 K. sayılı kararı ile davalı PTT yönünden “… eldeki uyuşmazlığa idari yargı yerinde değil, adli yargı yerinde bakılması gerektiği anlaşılmakla; mahkemenin kararı usul ve yasaya uygun olup kararın onanması gerekirken bozulmuş olduğundan davacının karar düzeltme istemi kabul edilmeli, Dairemizin bozma kararı kaldırılmalı ve karar açıklanan nedenle onanmalıdır” şeklinde karar verilmiş ve mahkemece bozma ilamına kısmen uyulmuştur.

17. Bu durumda; davalı PTT Genel Müdürlüğü hakkında verilen kararın onanarak kesinleştiği dikkate alındığında direnme kararının PTT Genel Müdürlüğü vekilince temyiz edilmesi hukukî sonuç doğurmayacağından temyiz isteminin incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.

B) Davalı Adalet Bakanlığı vekilinin temyiz itirazları bakımından yapılan incelemede;

18. Dava, icra dairesi görevlilerinin kusurlu davranışlarından kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.

19. İcra ve iflas dairesi görevlilerinin hukukî sorumlulukları 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 5. maddesinde düzenlenmiştir.

İcra ve İflas Kanunu’nun “Sorumluluk” başlıklı 5. maddesinde;

“İcra ve İflas Dairesi görevlilerinin kusurlarından doğan tazminat davaları, ancak idare aleyhine açılabilir. Devletin, zararın meydana gelmesinde kusuru bulunan görevlilere rücu hakkı saklıdır. Bu davalara adliye mahkemelerinde bakılır.” hükmü yer almaktadır.

20. Maddede icra ve iflas dairesi görevlilerinin kusurlarından doğan tazminat davalarının idare aleyhine açılabileceği ve idarenin kusuru bulunan görevlilere rücu etme hakkı olduğu düzenlenmiştir. İdarenin icra ve iflas dairesi görevlilerinin verdiği zarardan sorumlu tutulabilmesi için, zarara sebep olan memurun görevini yaparken hukuka aykırı davranması, görevlilerin kusurlu hareket etmiş olmaları, kusurlu işlem ve eylem ile ilgili kişinin zarara uğramış olması ve kusurlu işlem veya eylem ile uğranılan zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması gerekmektedir.

21. İcra dairesi görevlilerinin kusurlu olmalarından maksat, normal niteliklere sahip bir icra müdüründen (veya memurundan) beklenmeyecek şekilde işlem veya eylem yapmış olmasıdır. İcra müdürü açık kanun hükmüne aykırı hareket etmişse kusurlu sayılır. Ayrıca aranan kusur, kast veya ihmal şeklinde olabilir (Kuru/Baki: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış İcra ve İflas Hukuku, Legal Yayınevi, Eylül 2016, s. 61).

22. Yukarıda belirtildiği üzere, icra müdürünün kusurlu işlem veya eylemi sonucunda ilgili kişinin bir zarara uğraması gerekmektedir. Bu zarar maddi zarar olup manevi zararlar bu kapsamda değerlendirilmez.

23. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı (alacaklı) Sezgin K. tarafından davacı (borçlu) aleyhine İstanbul 3. İcra Müdürlüğünün 2004/7.68 E. sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip başlatıldığı, ödeme emrinin takip talebinde ve bonoda borçlu adresi olarak gösterilen "Yeni Mah. Gazi Sok. No: 22 Devrek/Zonguldak" adresine çıkartıldığı, mahalle muhtarı vekilinin "muhatabın gösterilen adreste tanınmadığı" beyanına istinaden tebligatın iade edildiği, bunun üzerine alacaklı vekili tarafından borçlunun yeni adresi olarak bildirilen "Merkez Mah. 67800 No:15, Çağlar, Devrek/Zonguldak" adresine ödeme emri tebliğe çıkartıldığı, ancak “muhatabın yurt dışında olduğu tespit edilmiş olup tebliği mümkün olmadığından…” şeklinde meşruhata binaen düzenlenen tutanakla iade edildiği, bunun üzerine borçlunun yeni adresi olarak bildirilen "İnönü Mah. 30/7 Sok. No:26 Bağcılar/İstanbul" adresine ödeme emri tebliğe çıkartılarak muhatabın gerçekte amca oğlu olmayan kişiye tebliğ edilerek takibin kesinleştirildiği, takibin kesinleşmesinden sonra kıymet takdir raporunun da aynı adreste muhatabın gerçekte eşi olmayan fakat eşi olduğunu belirten kişiye tebliğ edildiği, böylece davacıya ait bağımsız bölümün açık artırma yoluyla satıldığı anlaşılmaktadır.

24. Davalı Adalet Bakanlığı aleyhine, icra müdürünün usulsüz tebligata rağmen icra takibini kesinleştirdiği, gerekli özeni göstermediği ve icra müdürünün de kusurunun bulunduğu gerekçesiyle eldeki dava açılmıştır. Muhatabın yurt dışında olduğu belirtilmesine rağmen gerekli prosedürler izlenmeden tebligat yapılarak Tebligat Kanunu hükümlerine açıkça aykırı davranılması, muhatap adına tebligat yapılan kişilerin gerçekte var olup olmadıklarını araştırılmaması ve usulsüz tebligata rağmen icra takibinin kesinleştirilmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde icra dairesi görevlilerinin kusurlu olduklarının kabulü ile davalı Adalet Bakanlığının sorumluluğu benimsenerek davacının uğradığı zararın karşılanması gerektiği sonucuna varılmıştır.

25. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında; icra memurunun eyleminde haksız fiil koşulları bulunmadığından kusursuz sorumluluğu bulunan idarenin de tazminat ödeme yükümlülüğü doğmayacağı, posta memuru tarafından tebliğ yapılan kişilerin kimliği kontrol edilmeden ve gerekli araştırmalar yapılmadan tebliğ yapılmasının tebliğ memurunun ağır kusuru olduğu, üçüncü kişinin ağır kusuru illiyet bağını keseceğinden idarenin kusursuz sorumluluğundan bahsedilemeyeceği, davalı Adalet Bakanlığı yönünden Özel Daire bozma kararına uyularak davanın reddine karar verilmesi gerekirken direnme kararı verilmesinin doğru olmadığı, açıklanan nedenlerle direnme kararının bozulması gerektiği yönünde görüş ileri sürülmüş ise de bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

26. Hâl böyle olunca; yerel mahkemece yukarıda açıklanan hususlara değinilerek verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olup yerindedir.

27. Ne var ki, Özel Dairece tazminat kapsamı yönünden bir inceleme yapılmadığından bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

1- Davalı PTT Genel Müdürlüğü vekilince direnme kararının temyiz edilmesi hukukî sonuç doğurmayacağından TEMYİZ İSTEMİNİN İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA oy birliği ile (III-A),

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

2- Direnme uygun olduğundan, davalı Adalet Bakanlığı vekilinin hükmedilen tazminat kapsamına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE oy çokluğu ile (III-B),

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi gereğince uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440/III-1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 08.03.2022 tarihinde kesin olarak karar verildi.