VEKALET ÜCRETİNE İLİŞKİN ALACAĞIN HESABI DAVACI AVUKATTAN BEKLENEBİLECEĞİNDEN BELİRSİZ ALACAK DAVASI AÇILAMAZ.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


29 Eyl
2021

Yazdır

T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
BAŞKANLIĞI

ESAS NO       : 2020/7514
KARAR NO    : 2021/1930

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ              : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 19. HUKUK DAİRESİ

TARİHİ                        : 01/03/2018
NUMARASI                 : 2017/1191 - 2018/346
DAVACI                       : G.A.K. VEKİLİ AVUKAT E.İ.İ.
DAVALI                       : 1- C. GIDA PAZ. İNŞ. SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ.,
                                      2- C. PAZARLAMA KOLLEKTİF ŞTİ İLHAN ÇİFTÇİ VE ORTAKLARI
                                      3- Ç.B. KAĞITÇILIK VE HİJENİK ÜRÜN VE YAĞ SAN A.Ş,
                                      4- G. PAZARLAMA LTD. ŞTİ. VEKİLİ AVUKAT D.A.G.
İLK DERECE
MAHKEMESİ             : BAKIRKÖY 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

TARİHİ                       : 03/03/2017
NUMARASI                : 2013/295 - 2017/97

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen alacak davasının kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y   K A R A R I

Davacı, davalı şirketlerle 2007 Mayıs tarihi itibari ile şirketlerin tüm hukuki işlerinin tarafından takip edilmesi konusunda anlaştıklarını, anlaşmaya göre hukuki danışmanlık hizmeti için aylık 500,00 TL danışmanlık ücreti, takip edilen icra dosyalarında icra vekalet ücreti olan alacağın %12'si, açılacak davalarda İstanbul Barosunun belirlediği asgari ücret tarifesi gereği vekalet ücreti, dosya ve avukat masrafı peşin ödenmedikçe tarafından işlem yapılmayacağı, davalar yönünden anlaşılan vekalet ücretinin %50 sinin davanın açıldığı tarihte peşin olarak diğer %50 sinin ise dava sonunda ödeneceği konularında anlaştıklarını, vekalet ilişkisi devam ederken kendisinin onayı alınmadan davalılar tarafından bir başka avukata vekaletname verildiğini, davalılara gönderdiği ihtarname ile ödenmeyen vekalet ücretlerinin talebi ile istifa ettiğini, davalılara ait dosyaların kendisinde bulunduğunu ve davalılara iade etmediği ve alacaklar üzerinde hapis hakkını kullandığını belirterek fazlaya ilişkin hak saklı kalmak kaydı ile şimdilik 500,00 TL vekalet ücreti ve hukuki danışmanlık ücretinin 2009 Yılı Ocak ayı itibari ile işleyecek en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir. Islah ile talebini 53.996,83 TL'ye çıkarmıştır.

Davalılar, davanın reddini istemişlerdir.

İlk derece mahkemesince, davanın kabulü ile; 53.996,83 TL'nin 18/05/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm davalılar tarafından istinaf edilmiştir.

Bölge adliye mahkemesince, istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiş; karar, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı, ödenmeyen vekalet ücretinin tahsili talebi ile eldeki davayı açmıştır. Dava dilekçesinde şimdilik 500,00 TL vekalet ücreti talebinin olduğunu belirtilmiş olup ıslah ile talebini arttırmıştır. Davalılar ise, davacı ile dava dilekçesinde belirtildiği şekilde bir anlaşmaya varılmadığını, dosyaların sürüncemede bırakıldığını, ayrıca alacağın miktarının tespit edilebileceğini, bu nedenle belirsiz alacak davası açılamayacağını belirterek davanın reddini dilemişlerdir. Davacı tarafından dosyaya sunulan cevaba cevap dilekçesinde, davanın kısmi dava olarak açılabileceği, HMK 109 gereğince talep konusu bölünebilir olduğunda sadece bir kısmının da dava yolu ile ileri sürülebileceği ve alacak miktarının bilirkişi tarafından hesaplanması gerektiği belirtilmiştir. Alınan bilirkişi raporu doğrultusunda da 31/03/2016 tarihli ıslah dilekçesi ile talep ettiği vekalet ücreti miktarını artırmıştır. Davalılar tarafından ıslah dilekçesine karşı süresinde verilen itiraz dilekçesinde, davacı tarafından cevaba cevap dilekçesinde davanın kısmi dava olduğunun belirtildiği ve 2009 yılında istifa edildiğini, bu nedenle vekalet sözleşmelerine ilişkin 5 yıllık zamanaşımı süresinin 2014 yılında dolduğunu belirterek ıslah edilen kısım için zamanaşımı definde bulunmuşlardır.

İlk derece mahkemesince, davacının ıslah dilekçesine karşı zamanaşımı definde bulunan davalıların, zamanaşımı defi hakkında bir değerlendirme yapılmayarak, alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davalıların yeni bir vekile vekaletname verirken davacının muvafakatinin alındığına dair dosyaya delil sunmamış olmaları nedeni ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge adliye mahkemesi tarafından "Her ne kadar davacı cevaba cevap dilekçesinde ''alacak miktarı bilirkişi marifeti ile hesaplanmak zorunda olan davalar kısmi olarak açılabilmektedir. HMK 109. maddesi gereğince dava konusu niteliği itibariyle görünebilir olduğu durumlarda sadece bir kısımda dava yoluyla ileri sürülebilir.'' şekildeki yazılı beyanından davanın kısmi dava olarak açıldığı şeklinde davalı tarafça yorumlandığı görülmekte ise de hukuki tasnif hakime ait olup dava dilekçesi ve cevap dilekçesi içeriğinden asıl alacağın tam olarak belirtilmemesi ve davacının alacağının miktarının tam ve kesin olarak belirlenmesi mümkün olmadığı gibi talep edilecek miktar taraflarca tartışmasız ve açıkça belirlenmemiş olduğundan belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararının mevcut olduğunun kabulü gerekir. (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2017/5059 Esas, 2017/9913 Karar sayılı kararı) İstinaf dilekçesinde davalı ıslah tarihi itibariyle zaman aşımının dolduğunu, zaman aşımı definde bulunarak bildirmişse de belirsiz alacak davasında kısmi alacak davasından farklı olarak dava sırasında belirli hale gelen alacağın davaya sokulmasına izin verildiğinden geçici talep sonucu ile açılan belirsiz alacak davasında ileride belirli hale gelecek olan alacağın tamamı için zaman aşımı kesilmesi ortaya çıkar. Asgari miktar belirtilerek açılan belirsiz alacak davasında mahkemece yapılan araştırma esnasında alacağın miktarının veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacının, iddiasının genişletilmesi yasağına (HMK 141 ve 319 madde) tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini arttırabilir." gerekçesi ile davalının istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiş olup davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı kabul edilerek ıslah tarihinde, ıslah edilen alacağın zamanaşımına uğramadığı kabul edilmiştir.

1- Davacı, hukuki yardım veren uzman kişidir. Vekalet ücretine ilişkin talep ettiği alacağın hesabı kendisinden beklenebilir. Zira, HMK 107/1. maddede "Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir." hükmü mevcuttur. Buna göre avukat olan davacının, talep ettiği alacağın hesabı hususunda bir imkansızlık, kendisinden beklenememe gibi maddede belirtilen durumlar söz konusu olmayacaktır. Bu nedenle, davacı avukatın, dava dilekçesinde davalılar ile yaptığını belirttiği anlaşma üzerinden hesaplama yapıp, dava değerini belirleyerek dava açması gerekmekte iken belirsiz alacak davası açması yerinde değildir. Kaldı ki, davacı, cevaba cevap dilekçesinde, HMK 109. maddeye göre talep konusunun bölünebilir olduğu gerekçesi ile davayı kısmi dava olarak açtığını belirtmiştir. Kısmi dava açılması halinde zamanaşımı yalnız alacağın kısmi dava konusu yapılan miktarı için kesilir. Davacının, istifa tarihi 11/05/2009 olup, ıslah tarihi ise 31/03/2016'dır. Vekalet ücreti alacakları 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğundan, davacının ıslah dilekçesi verdiği tarih itibari ile bu süre dolmuştur. Hal böyle olunca, ıslah edilen kısım yönünden talebin reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

2- Bozma nedenine göre davalıların sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalıların temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK'nın 373/1. maddesi uyarınca temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanun'un 371. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının davalılar yararına BOZULMASINA, 2 nolu bentte açıklanan nedenler ile davalıların sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 25/02/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Başkan            Üye                 Üye                  Üye                 Üye
M. DUMAN       A. ÇOLAK      Ş. BOZER        F. TEMEL       F. TAŞKIN