YABANCI HUKUKA GÖRE VERİLMİŞ BİR KARARIN SADECE USUL FARKLILIĞI NEDENİYLE KAMU DÜZENİNE AYKIRILIK OLUŞTURDUĞU KABUL EDİLEMEZ.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


18 Nis
2022

Yazdır

T.C.
YARGITAY    
11. Hukuk Dairesi

ESAS NO            : 2020/6061
KARAR NO         : 2021/6271

Y A R G I T A Y   İ L A M I

MAHKEMESİ            : BAKIRKÖY 8. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ                      : 05/04/2018
NUMARASI              : 2017/636 - 2018/183
DAVACI                    : T.S.Z ORGANİCZONA ODPOWİEDZİALNOSCİA
DAVALI                    : A. ELEKTRONİK SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ. 

TÜRK MİLLETİ ADINA

Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 8. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce verilen 05.04.2018 gün ve 2017-636/183 sayılı kararı bozan Daire'nin 13.02.2020 gün ve 2018-3154/455 sayılı kararı aleyhinde davacı vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği de anlaşılmış olmakla, dosya için düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra gereği konuşulup düşünüldü:

Davacı vekili; Polonya Varşova Asliye Mahkemesi 20. İktisat Dairesi’nce ihtar usulü ile verilen 20.10.2010 tarihli ödeme kararının tenfizine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya ve tüm dosya kapsamına göre, davanın kabulüne dair verilen karar davalı vekilinin temyiz istemi üzerine Yargıtay 19. Hukuk Dairesi tarafından bozulmuştur.

Bu kez davacı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

Dava, Polonya Varşova Asliye Mahkemesi 20. İktisat Dairesi kararının tenfizi istemine ilişkin olup, söz konusu davanın MÖHUK ve 1988 tarihli Türkiye Cumhuriyeti ile Polonya Halk Cumhuriyeti Arasında Hukuki ve Ticari Konularda Adli Yardım Sözleşmesi hükümlerine göre incelenmesi gerekir. Dosya kapsamında bulunan bilirkişi raporunda, Polonya Mahkemesince verilmiş olan kararın İhtarlı Basit Dava Usulü olarak adlandırılabileceği, Türk Hukuku’nda karşılığı olmadığı, bu usulde borçluya bir ödeme emri tebliğ edildiği ve süresinde borçlu tarafından itiraz edilmediğinden icra kararı verildiği, bu kararın davalının gıyabında verilmiş kesin ve icra kabiliyetini haiz bir kararla aynı değerde olduğu ifade edilmiştir. İhtarlı Basit Dava Usulünün duruşmasız ve kapalı yargılama şeklinde olduğu, her iki tarafın da kapalı olan bir yargılamaya çağrılmamış olmasının savunma hakkının ihlali olarak kabul edilemeyeceği belirtilmiştir. Dosya içinde bulunan, ödeme emri ile tenfizi istenen karar incelendiğinden her ikisinin de Varşova Bölge Mahkemesi 20. İktisat Dairesi tarafından verilmiş olduğu ve mahkemenin kaşesinin belge asıllarında bulunduğu görülmüştür. Polonya hukukuna göre verilmiş bir kararın sadece usul farklılığı nedeniyle kamu düzenine aykırılık oluşturduğu kabul edilemez. Davalı ödeme emrine süresi içinde itiraz ederek bu suretle uyuşmazlığın esasının inceleneceği dava sürecini başlatabilecekken bunu yapmamıştır. Davalının kabulünde olduğu üzere ödeme emri 06.04.2011 tarihinde tebliğ edilmiş, her nekadar davalı Adalet Bakanlığı aracılığıyla itiraz dilekçesi sunduğunu ifade etmiş ise de söz konusu belgeler incelendiğinde 03.05.2011 tarihli olduğu ve düzenleme tarihi itibariyle dahi itiraz süresinin geçmiş olduğu anlaşılmıştır. Kaldı ki Polonya Varşova Asliye Mahkemesi 20. İktisat Dairesi’nin 27.02.2012 tarihli “ödeme kararının anında infaz edilebilir statüsünün tanınmasına” dair kararında da davalının itirazından söz edilmediği ve bu nedenle davalı tarafça ödeme emrine süresinde, mahkeme aracılığıyla ve usulüne uygun bir itirazın da yapılmadığı anlaşılmıştır.

Dosya kapsamı ve Dairemizin emsal 17.01.2000 tarih ve 1999/9231esas- 2000/23karar sayılı ilamı da değerlendirildiğinde, bu tür kararların alacağın tahsilini hızlandıran, ilam mahiyetinde ve Türkiye’de tenfizi mümkün kararlardan olduğu, Türk Hukuku’nda karşılığının olmamasının kamu düzenine aykırılık yaratmayacağı da gözetildiğinde davaya konu Polonya Varşova Asliye Mahkemesi 20. İktisat Dairesi kararının tenfizine karar verilmesi gerekmekle, Dairemizin (Kapatılan Yargıtay 19. Hukuk Dairesi) 2018/3154e 2020/455k sayılı bozma ilamının kaldırılarak davanın kabulü yönündeki yerel mahkeme kararının onanması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin karar düzeltme isteğinin kabulü ile Dairemizin (Kapatılan Yargıtay 19. Hukuk Dairesi) 2018/3154e 2020/455k sayılı bozma ilamının kaldırılmasına, yerel mahkeme kararının ONANMASINA, ödediği karar düzeltme harcının isteği halinde karar düzeltme isteyen davacıya iadesine, peşin harcın onama harcından mahsubu ile 23,40 TL'nin davalıdan alınmasına, 17/11/2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

Başkan Vekili            Üye                        Üye                 Üye                   Üye
Ayşe ALBAYRAK      R. C. HANEDAN    A. TUNCAY     M. DURGUN    M. ÖZDEMİR
DOĞAN                                                   (M)

KARŞI OY

Dava, Polonya Varşova Asliye Mahkemesi 20. İktisat Dairesi’nce ihtar usulü ile verilen 20.10.2010 tarihli ödeme kararının tenfizine karar verilmesi istemine ilişkindir.

 Mahkemece, yabancı mahkeme kararının verildiği ülkenin usul hukuku kurallarına tabi olduğu, kararın verilmesinde uygulanan hukukun ve bunun nasıl uygulandığının önemli olmadığı, kararın tenfizi halinde ortaya çıkan sonuçların Türk kamu düzenini ihlal edip etmediğinin önemli olduğu, tenfizi istenilen yabancı mahkeme kararının verildiği ülke açısından kendi usul kurallarına göre verildiği ve usulüne uygun olarak kesinleştirildiği gerekçesiyle anılan kararın tenfizine karar verilmiştir.

Türkiye ile Polonya Arasında Hukuki ve Ticari Konularda Adli Yardım Sözleşmesi’nin 18. maddesi, “Bu Sözleşmenin yürürlüğe girmesinden sonra verilmiş hukuki ve ticari konulardaki adli kararlar ve vukubulan sulhler, karar olarak kabul edilir”, düzenlemesini, 19. maddesi ise, “Akit Taraflardan herbiri, diğer Akit Tarafın ülkesinde verilmiş aşağıdaki kararları, bu Sözleşmede öngörülen şartlar altında tanıyacak ve tenfizine müsaade edecektir; a. Hukuki ve ticari konularda verilmiş adli kararlar, …” düzenlemesini içermektedir. Bu hükümlerde açıkça adli kararların tenfiz edilebileceği belirtilmiş olup davacı tarafça tenfizi talep edilen karar ihtar usulüne göre verilmiş olduğundan Türk Hukuku’na göre adli bir karar olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Herhangi bir yargılama yapılmadan ihtar usulüne göre verilmiş bir kararın adli karar olarak kabul edilmesi, kamu düzenine aykırı olacaktır.

Somut tenfiz istemi daha ayrıntılı irdelenecek olursa; Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuk Hakkında Kanun m. 50, “Yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilamların Türkiye’de icra olunabilmesi yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır.” Düzenlenmesini içermektedir. Bu düzenleme uyarınca tenfiz kararı verilebilmesi için öncelikle yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin verilen kesinleşmiş bir ilamın bulunması gerekmektedir. Somut olayda ise tenfiz isteyen tarafça mahkemeye başvurulmuş, Varşova Asliye Mahkemesi 20. İktisat Dairesi hakimi tarafından davalıya ödeme emri çıkartılarak, iki hafta içinde itirazda bulunulabileceği ihtar edilmiştir. Tenfiz istemi de ödeme emrine rağmen iki hafta içinde itirazda bulunulmaması nedeniyle hâkimlikçe çıkarılan ödeme emrinin kesinleştiği yönündeki iddiaya dayanmaktadır. Bu durumda Varşova Asliye Mahkemesi 20. İktisat Dairesi hakimliğince çıkarılan ödeme emrinin kesinleşmiş olması, bu kararı teknik anlamda tenfizi kabil (yargılama sonucu verilmiş) bir ilam haline getirmemektedir. Mahkemece bu hususlar gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu ve hükmün açıklanan gerekçelerle bozulması gerektiğini düşündüğümden sayın çoğunluğun aksi yöndeki görüşüne katılmamaktayım.

Ahmet TUNCAY
Üye