YETKİ İTİRAZI SONRASI DAVADAN FERAGAT EDİLİRSE FERAGAT NEDENİYLE DAVANIN REDDİNE KARAR VERİLMELİDİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


26 Şub
2019

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/2-2206
KARAR NO   : 2018/1940

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ           :
Kayseri 2. Aile Mahkemesi
TARİHİ                     : 11/04/2013
NUMARASI             : 2013/35 - 2013/326
DAVACI                   : H.A. vekili Av. E.E.
DAVALI                   : H.A. vekilleri Av. M.A.T. - Av. M.G.

Taraflar arasındaki “boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Kayseri 2. Aile Mahkemesince “feragat nedeniyle davanın reddine” dair verilen 09.06.2011 tarihli ve 2011/256 E., 2011/549 K. sayılı karar davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 21.05.2012 tarihli ve 2011/16798 E., 2012/13707 K.sayılı kararı ile; 

"… Feragat ve kabul kat'i bir hükmün hukuki neticelerini hasıl eder (HUMK. md. 95, HMK. md. 307). Bu işlemin yetkisiz mahkeme önünde yapılmış olması o işlemi geçersiz hale getirmez. Ancak davanın feragat ile sonuçlandığı bu sebeple reddi yönündeki karar bir tespit kararıdır. Feragatın usul hükümlerine uygun yapıldığını, bununla davanın son bulduğunu tespit eder. Bu nedenle temyizi kabildir. Karar tarafların yararına veya zararına sonuç doğuracak nitelikte olduğundan yetkili mahkemece ittihazı zorunludur. Davalı süresinde yetki itirazında bulunmuş, davacı ise davadan feragat etmiştir. Yetki itirazı ilk itirazlardan olup her şeyden önce bu hususun hadise şeklinde incelenmesi lazım gelir (HMK.md.116-130). Yetki uyuşmazlığı çözülmedikçe feragat sebebiyle hüküm tesis edilemez. Feragat sebebiyle dava ancak yetkili mahkemece karara bağlanabilir. Açıklanan nedenlerle hükmün bozulması gerekmiştir ..."

gerekçesiyle oy çokluğuyla karar bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davalı vekili 

HUKUK GENEL KURULU KARARI 

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek temyiz dilekçesinin süresinde verildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı (TMK 166/1 m.) boşanma davasıdır.

Davacı, davalının annesi ile kız kardeşinin evliliğe müdahale ettiğini, davalının da onların etkisinde kaldığını, bu durumun evlilik birliğini çekilmez hâle getirdiğini ileri sürerek boşanma kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı kadın süresinde verdiği cevap dilekçesinde, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, yetkili mahkemenin Ürgüp Aile Mahkemesi olduğunu, öncelikle yetkisizlik kararı verilmesi gerektiğini, davanın esasına ilişkin olarak ise fiziksel şiddet uygulayan, başka kadınlarla ilişki kuran ve birlik görevlerini yerine getirmeyen davacının kusurlu olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

Davacı 09.06.2011 tarihli duruşmada imzalı beyanıyla davadan feragat ettiğini bildirmiştir.

Mahkemece; davacının davadan feragat etmesi sebebiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Davalı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık kısmında gösterilen gerekçe ile oy çokluğuyla bozulmuştur.

Yerel mahkemece bozma kararının usul ekonomisine ve feragatin kesin hükmün sonuçlarını doğurma özelliğine aykırı olduğu belirtilerek direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararı davalı vekilince temyiz edilmiştir.

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; boşanma davasına konu olayda davacının davadan feragat etmesi hâlinde, davalı tarafından süresinde yapılan yetki ilk itirazının incelenmesinin gerekip gerekmediği, burada varılacak sonuca göre, davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmesinin doğru olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Uyuşmazlığın çözümlenmesinde öncelikle ilke olarak feragat beyanının niteliği üzerinde durulmalıdır. 

Davaya son veren taraf işlemlerinden biri olan feragat, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 307. maddesinde ifade edildiği üzere davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir (mülga HUMK m. 91). Hiç kimse kendi lehine olan bir davayı açmaya zorlanamayacağı gibi açmış olduğu bir davayı da sonuna kadar takip etmeye zorlanamaz. Medeni usul hukukuna hakim olan ilkelerden biri olan ve "kişilere sahip oldukları haklar üzerinde tasarruf etme yetkisi olarak tanımlanabilecek "tasarruf ilkesinin" geregi de budur (Aslan, Leyla Akyol: Medeni Usul Hukukunda Davadan Feragat, Ankara 2011, s.68-69).

Davadan feragat, davanın derdest olduğu mahkemeye karşı davacı tarafından verilecek bir dilekçe ya da yargılama sırasında sunacağı bir beyanla yapılır (HMK m. 309; Mülga HMUK m. 93). Ancak feragat tek taraflı bir usul işlemi olduğundan kendisinden beklenen hüküm ve sonuçları doğurabilmesi için karşı tarafın izin veya icazetine yahut mahkemenin onayına gerek yoktur (HMK m.309/2). Mahkeme sadece feragatin usul hukuku kurallarına uygun yapılıp yapılmadığını (örneğin feragat beyanının tutanağa geçirilmesinde usule aykırı hareket edilmiş olması veya vekilin özel yetkiye sahip olmaması gibi durumları) inceler (Atalı, Murat: Pekcanıtez Usul Medeni Usul Hukuk, 15. Bası, İstanbul 2017, s.2015) .

Usul hukukumuzda da kural olarak hüküm kesinleşinceye kadar, bazı istisnaları mevcut olmakla birlikte, her davadan feragat edilebilir (HMK m. 310). Hüküm kesinleştikten sonra ortada derdest bir dava kalmadığından feragat işlemi sonuç doğurmaz.

Öte yandan, feragat yalnız mevcut davadan değil, o dava ile istenen haktan da vazgeçme anlamına gelmektedir. Davadan feragat neticesinde feragate konu teşkil eden hak tamamen düşer ve artık bir daha dava konusu yapılamaz (Postacıoğlu, İ.E.: Medeni Usul Hukuku Dersleri, 6. Bası, İstanbul 1975, s. 479; Kuru, B: Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Bası, İstanbul 2011, s.3546).

Bir usul hukuku kavramı olarak davadan feragatin açık, kesin ve koşulsuz olması da kanun gereğidir. Davadan feragatin kesin hükmün sonuçlarını doğurucu nitelikte olması nedeniyle bütün bu özellikleri içermesi zorunludur (HMK m. 311, mülga HMUK m.95). 

Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 13.04.2005 tarih ve 2005/11-242 E., 2005/249 K.; 29.04.2009 gün ve 2009/13-76 E., 2009/120 K.; 29.04.2009 tarih ve 2009/12-112 E., 2009/126 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.

Yukarıda değinildiği üzere HMK'nın 311. maddesine göre davadan feragat kesin hüküm gibi sonuç doğurur. Bu nedenledir ki, davasından feragat ettiğini bildiren bu beyanından dönemez. Ancak irade bozukluğu hâllerinde feragatin iptali istenebilir.

Bu aşamada "kesin hüküm" kavramının da kısaca açıklanmasında yarar görülmektedir. 

Kesin hüküm, şekli anlamda kesin hüküm ve maddi anlamda kesin hüküm olmak üzere ikiye ayrılır. Bir karara karşı normal kanun yollarına başvurulamıyorsa buna şekli anlamda kesin hüküm denir. 

Şekli anlamda kesin hüküm HMK'da tanımlanmamış ise de, maddi anlamda kesin hüküm 303’üncü maddede tanımlanmıştır. Buna göre bir davada maddi anlamda kesin hükümden söz edilebilmesinin ilk şartı o hükmün şekli anlamda kesinleşmiş olmasıdır. Bundan başka her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir (HMK m.303/1). Hemen belirtmek gerekir ki kesin hüküm kamu düzenindendir ve dava şartı olarak kabul edilmiştir (HMK m.114/1-i). 

Kesin hüküm hakkında yapılan bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere maddi hukuk bakımından başlangıçta mevcut olan bir hakkın feragat sebebiyle ortadan kalkması (uyuşmazlığın sona ermesi) durumunda usul hukukunun kurum ve kuralları kullanılarak yeniden talepte bulunulması mümkün değildir. Aksi hâlde Devletin ve bireylerin menfaatlerine aykırı olarak mahkemelerin aynı konuyla ilgili tekrar tekrar meşgul olması durumu ortaya çıkacaktır.

Bu ilkeler ışığında somut olay değerlendirilecek olursa; davacı erkek tarafından açılan boşanma davasında davalı tarafından süresinde verilen cevap dilekçesi ile yetki itirazı ileri sürülmüştür. Ancak davacının 09.06.2011 tarihli ilk duruşmada davadan feragat ettiği imzalı beyanıyla tutanağa geçirilmiş ve mahkemece feragat nedeniyle dava reddedilmiştir. 

Feragatin davayı (uyuşmazlığı) sona erdirdiği, diğer bir anlatımla davanın derdest olma özelliğini kaybettiği ve kesin hükmün sonuçlarını doğurduğu dikkate alındığında mahkemece yetki itirazı incelenmeden feragat nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği açıktır.

Bir an için yetki itirazının öncelikle incelenmesi gerektiğini ve mahkemenin de yetkisizlik kararı verdiğini düşünecek olursak HMK'nın 20. maddesine göre dava dosyasının yetkili mahkemeye gönderilmesi için davalının başvurmaması durumunda, davacının feragat beyanı görmezden gelinerek, davacıya yetkili mahkemeye başvurma zorunluluğu yüklemek, yukarıda belirtilen ilkelere ters düşeceği gibi usul ekonomisi ilkesinin gerçekleşmesine de engel olacaktır. Çünkü mahkemenin feragat beyanı ile sona ermiş olan bir uyuşmazlık hakkında davaya devam etmesi emek ve zamandan tasarruf etme imkânı ortadan kaldıracağı gibi, bir takım muhtemel giderlerin yapılması sonucunu ortaya çıkacaktır. Diğer bir anlatımla bu durum, davayı hak arama aracı olmaktan çıkarıp bir zorlama vasıtasına dönüştürecektir.

O hâlde, mahkemenin “feragat nedeniyle davanın reddine” ilişkin kararı usul ve yasaya uygun olup direnme kararının onanması gerekir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 13.12.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.