YÖNETİCİNİN İMZALADIĞI SÖZLEŞME GEREĞİNCE APARTMAN YÖNETİMİNE TAKİP VE DAVA AÇILABİLİR.
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/15-255
KARAR NO : 2019/83
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 05/05/2015
NUMARASI : 2015/140 - 2015/176
DAVACI : H.G. vekili Av. M.Y.S.
DAVALI : N. Apartmanı Yöneticiliği
Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın sıfat yokluğu nedeniyle reddine dair verilen 20.02.2014 tarih ve 2013/524 E., 2014/61 K. sayılı karar davacı vekilinin temyizi üzerine, Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 03.11.2014 tarih ve 2014/4882 E., 2014/6247 K. sayılı kararı ile;
“… Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeli alacağının tahsili istemiyle başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptâli, takibin devamı ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Davacı yüklenici davada, 28.062012 tarihli sözleşme uyarınca N. Apartmanı'nın mantolama işlerini yapıp teslim ettiğini, apartman yöneticisinin ve sakinlerin talepleri üzerine sözleşme dışı işler de yaptığını, sözleşme içi işlerden bakiye 10.000,00 TL, sözleşme dışı işler nedeniyle de 9.420,00 TL olmak üzere toplam 19.420,00 TL alacaklı bulunduğunu, ihtar keşidesine rağmen alacaklar ödenmeyince Konya 12. İcra Müdürlüğü'nün 2013/46.3 sayılı dosyası ile icra takibine geçtiğini, davalının haksız ve kötü niyetli olarak takibe itiraz ettiğini iddia ederek itirazın iptâli ile takibin devamına ve icra inkâr tazminatına karar verilmesini istemiş, mahkemece davalı tarafın pasif dava ehliyetinin bulunmadığı belirtilerek davanın usulden reddine karar verilmiş, karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraf sıfatı, bir başka deyişle husumet ehliyeti, dava konusu hak ile kişiler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Sıfat, bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin olup olmadığının belirlenmesi anlamına gelir. Davacı sıfatı, dava konusu hakkın sahibini, davalı sıfatı ise dava konusu hakkın yükümlüsünü belirler. Uygulamada davacı sıfatı, aktif husumeti, davalı sıfatı ise pasif husumeti karşılayacak şekilde değerlendirilmektedir. Dava konusu şey üzerinde kim ya da kimler hak sahibi ise, davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukuki koruma isteniyor ise o kişi veya kişilere davanın yöneltilmesi gerekir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir. Taraf sıfatının bu anlamda önemli özelliği ise, def'i değil itiraz niteliğinde olması nedeniyle taraflarca süreye ve davanın aşamasına bakılmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve taraflar ileri sürmemiş olsalar bile mahkemece re'sen nazara alınmasıdır.
Dosya kapsamından somut olayda; N. Sitesinin 20.05.2012 tarihli olağan genel kurul toplantısında binanın dış yalıtımının ve boyasının yapılmasına, olukların, saç kapının ve balkon demirlerinin değişmesine, ana kapı girişinin alüminyum kaplanmasına karar verildiği, bu işleri yaptırmak ve sözleşme imzalamak üzere Dede B., Yusuf K. ve Basri B.'nın yetkili kılındığı, yetkili kılınan kişilerin 06.06.2012 tarihinde toplanarak verilen teklifleri değerlendikleri ve E. Yapı (Halil G.)'ın teklifini uygun bularak bu firma ile sözleşme imzalanmasına karar verdikleri, 28.06.2012 tarihinde de N. Apartmanı kat malikleri adına yönetici Basri B. ile E. Yapı (Halil G.) arasında sözleşme imzalandığı anlaşılmaktadır. Sözleşmeler, sözleşmenin tarafları arasında hak ve borç doğuracağından kat maliklerinin verdiği yetkiye istinaden sözleşmenin tarafı olan Basri B.'nın pasif husumet ehliyetinin bulunmadığı kabul edilemez. Mahkemece husumetin varlığı kabul edilerek davanın esasının incelenmesi ve delillerinin toplanarak sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken taraflar arasında yazılı olarak yapılmış sözleşme bulunduğu gözardı edilerek sıfat yokluğundan davanın reddi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir. …”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkili ile N. Apartman Yönetimi arasında mantolama işine dair 60.000,00TL bedelli 28.06.2012 tarihli sözleşmenin imzalandığını ancak kat maliklerinden birinin hissesine düşen 10.000,00TL bedeli ödemediğini, ayrıca sözleşme dışı yapılan işler nedeniyle de müvekkilinin 9.420,00TL alacaklı olduğunu, davalıya gönderilen ihtarnameye rağmen ödemenin yapılmaması üzerine icra takibi yapıldığını, takibe haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile %20 oranındaki icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, gerek dava dosyasında gerekse icra takip dosyasında, davacı alacaklının husumeti taraf ve dava ehliyetine sahip olmayan apartman yönetimine yönelttiği, davalı apartman yönetiminin gerçek kişi olmadığı gibi tüzel kişiliğinin de bulunmadığı, bu nedenle apartman yönetimine husumet yöneltilemeyeceği gerekçesiyle davanın sıfat yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, davacının sözleşmeyi N. Apartmanı Yönetimi adına Basri B. ile imzaladığı, sözleşmede kararlaştırılan işlerin kat malikleri adına yapıldığı, bu durumda davacı alacaklının icra takibinde talebini N. Apartmanı Yönetimi adına yöneticiye karşı başlatması gerektiği ve itirazın iptali davasında da dava dilekçesinde davalı olarak N. Apartmanı kat malikleri adına yönetici Yusuf K.'e davayı yöneltmesi gerekirken, gerçek ve tüzel kişiliğe sahip olmayan apartman yönetimini takip borçlusu ve davalı olarak gösterdiği, apartman yönetiminin tüzel kişiliğe sahip olmadığı, dava ehliyeti bulunmayan tarafa takip talebinin ve davanın yöneltilmesinin mümkün olmadığı ayrıca gerek takip talebinde gerekse dava dilekçesinde, davalı olarak Basri B. ismi kullanılmadığı hâlde bozma ilamında "...Basri B.'nın pasif husumet ehliyetinin bulunmadığı kabul edilemez,..." şeklindeki ifadenin de anlaşılamadığı gerekçesi ile direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda davacının alacağını sözleşmenin tarafı olan apartman yönetiminden isteyip isteyemeyeceği, apartman yönetiminin davalı sıfatının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlık, davacı ile N. Apartmanı Yönetimi arasında yapılan 28.06.2012 tarihli sözleşmeden kaynaklanmakta olup, uyuşmazlığın çözümü için 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun (KMK) ilgili hükümlerinin açıklanmasında yarar vardır.
634 sayılı KMK’nın 32. maddesinde ana gayrimenkulün kat malikleri kurulu tarafından, sözleşme, yönetim planı ve kanun hükümleri uyarınca verilecek kararlara göre yönetileceği, 34. maddesinde ise kat maliklerinin, ana gayrimenkulün yönetimini kendi aralarından veya dışarıdan seçecekleri bir kimseye (yönetici) veya üç kişilik bir kurula (yönetim kurulu) verebilecekleri belirtilmiştir.
Bu maddeye göre seçilen yöneticinin görevleri ise 634 sayılı KMK’nın 35. maddesinde ayrı ayrı sayılmış ve maddenin (a) bendinde "kat malikleri kurulunca verilen kararların yerine getirilmesi" yöneticinin görevleri arasında gösterilmiştir. Sözü edilen Kanunun 38. maddesinde de yöneticinin, kat maliklerine karşı aynen bir vekil gibi sorumlu bulunduğu düzenlenmiştir.
Apartman yönetimlerinin tüzel kişiliği bulunmadığından, kural olarak apartman yöneticisi ya da yönetim kurulunun dava ve taraf ehliyeti bulunmamaktadır. Yönetici ya da apartman yönetimi ancak 634 sayılı KMK’nın tanıdığı yetkiler dâhilinde dava açma hakkını kullanabilir. Kat malikleri kurulunca yöneticiye yetki verilmesi durumunda, kat maliklerini temsil yetkisine giren işlerden kaynaklanan uyuşmazlıklarda yöneticinin ya da yönetim kurulunun dava açılabileceği belirgindir. Böyle bir durumda yönetici vekâletname ile tayin edilen bir vekil gibi değildir. Temsil yetkisini az yukarıda açıklanan özel yasa maddesinden alan bir temsilcidir (HGK. 01.06.2011 tarih ve 2011/298 E., 2011/377 K.; 05.04.2017 tarih ve 2017/1282 E., 2017/604 K., 27.09.2018 tarih ve 2017-15/423 E., 2018/1364 K.).
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelindiğinde, N. Apartmanının 20.05.2012 tarihli 2012-2013 yılı olağan genel kurul toplantısında, binanın dış yalıtımının ve boyasının yapılmasına, olukların, çatı kapısının ve balkon demirlerinin değişmesine, ana kapı girişinin alüminyum kaplanmasına karar verildiği, aynı toplantıda söz konusu işlere ilişkin teklifleri almak, piyasa araştırması yapmak ve sözleşme imzalamak üzere Dede B., Yusuf K. ve Basri B. yetkili kılınmıştır.
Yetkili kılınan bu kişilerin, 06.06.2012 tarihli tutanak ile verilen teklifleri değerlendikleri ve davacının teklifini uygun bularak sözleşme imzalanmasına karar verdikleri, davacı ile N. Apartmanı kat malikleri adına yönetici Basri B. arasında 28.06.2012 tarihinde sözleşmenin imzalandığı, eldeki davanın da imzalanan sözleşme uyarınca apartman yönetimine karşı açıldığı anlaşılmaktadır.
Az yukarıda değinildiği üzere yönetici, yasadan ve yönetim planından kaynaklanan yetkisine dayanarak üçüncü kişilerle borç ve alacak ilişkisi doğuracak sözleşmeler yapabilir. Kat maliklerinin vekili olduğundan bu tür sözleşmeler onların adına ve hesabına hukuki sonuç doğurur. Yönetici de imzaladığı sözleşme uyarınca aktif ve pasif dava ehliyetine sahiptir.
Diğer taraftan, her ne kadar Özel Daire bozma kararında, Basri B.'nın pasif husumet ehliyetinin bulunmadığından bahsedilmiş ise de bu hususun maddi hataya dayalı olduğu, Basri B.’nın sözleşmenin imzalandığı tarihte N. Apartmanı yöneticisi olması nedeniyle N. Apartmanı Yönetimi adına sözleşmeyi imzaladığı açıktır.
Hâl böyle olunca tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi uyarınca uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanun’un 440-III/1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 07.02.2019 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.
AYNI YÖNDE KARAR:
T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/28
KARAR NO : 2021/179
TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR
Y A R G I T A Y İ L A M I
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 30/12/2020
NUMARASI : 2020/1216 - 2020/307
İLK DRC. MHK. : Ankara 10. Tüketici Mahkemesi
TARİHİ : 11/04/2019
NUMARASI : 2018/269 - 2019/180
DAVACI : H.İ.A. Vek. Av. M.M.
DAVALILAR : 1- A.Y. Vek. Av. S.G. ve diğer 29 davalı
Yukarıda tarih ve numarası yazılı olan bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen kararın temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanmış olup, bakiye iş bedelinin tahsili için yapılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı müvekkilinin faaliyet konusuna uygun olarak dava dışı Ç. apartmanı yönetimi ile “Isı yalıtımı ve ek işlerin yapımı” için 26.08.2014 tarihli sözleşmeyi imzaladığını, sözleşme gereği yapması gereken dış cephe ısı yalıtım ve dış boyası işini tamamlayarak teslim ettiğini ve 01.04.2015 tarihli faturayı tanzim ettiğini, Ç. apartmanının daire sahiplerinin sözleşme gereğince yapılan iş ve düzenlenen faturaya istinaden yönetim tarafından belirlenen kendi paylarına düşen borç toplamından kısmi ödemelerde bulunduklarını, ancak bakiye borçların ödenmemesi nedeniyle davacı tarafından bakiye borçlarını ödemeyen malikler hakkında sorumlu oldukları miktarlar ayrı ayrı belirtilerek Ankara 9. İcra Müdürlüğü’nün 2005/24.78 esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, maliklerin bir kısmı olan davalıların davacı müvekkiline olan borçlarını ödemedikleri gibi, icra takibiyle istenilen tüm borca, faiz ve ferilerine haksız olarak itiraz ettiklerini ileri sürerek, itirazlarının iptaline, icra takibindeki sorumlu oldukları ve itiraz ettikleri miktarlar üzerinden %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Bir kısım davalılar ayrı ayrı verdikleri cevap dilekçelerinde, davacının dava konusu iddia ve taleplerinin haksız ve mesnetsiz olduğunu, davacının sözleşmeye aykırı davranarak işi bitirmeden yarım bırakarak terk ettiğini ileri sürerek davanın reddini savunmuşlardır.
İlk derece mahkemesince “Sözleşmenin dava dışı Ç. apartmanı yöneticiliğiyle davacı yüklenici arasında düzenlendiği, bu kapsamda davacı yüklenici ile davalı kat malikleri arasında ısı yalıtım sözleşmesi işine ilişkin herhangi bir sözleşmenin düzenlenmediği, sözleşmenin tarafı olmayan kat maliklerine, sözleşmeden doğan ödemelerin site yönetimince değil, kat maliklerince yapılacağına dair yükümlülük de getirilemeyeceği dikkate alındığında, davalı kat maliklerinin pasif husumet ehliyeti bulunmadığı” gerekçesiyle davanın tüm davalılar yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesinin 30.12.2020 tarihli kararı ile “Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine” karar verilmiştir.
Karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Somut olayda, uyuşmazlık davacı yüklenicinin alacağını sözleşmenin tarafı olan apartman yönetimi yerine bağımsız bölüm sahibi olan davalılardan isteyip isteyemeyeceği, kat maliki davalıların da davalı sıfatlarının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun (KMK) 32. maddesinde ana gayrimenkulün kat malikleri kurulu tarafından, sözleşme, yönetim planı ve kanun hükümleri uyarınca verilecek kararlara göre yönetileceği, 34. maddesinde ise kat maliklerinin, ana gayrimenkulün yönetimini kendi aralarından veya dışarıdan seçecekleri bir kimseye (yönetici) veya üç kişilik bir kurula (yönetim kurulu) verebilecekleri belirtilmiştir.
Bu maddeye göre seçilen yöneticinin görevleri ise 634 sayılı KMK’nın 35. maddesinde ayrı ayrı sayılmış ve maddenin (a) bendinde "kat malikleri kurulunca verilen kararların yerine getirilmesi" yöneticinin görevleri arasında gösterilmiştir. Sözü edilen Kanunun 38. maddesinde de yöneticinin, kat maliklerine karşı aynen bir vekil gibi sorumlu bulunduğu düzenlenmiştir.
Apartman yönetimlerinin tüzel kişiliği bulunmadığından, kural olarak apartman yöneticisi ya da yönetim kurulunun dava ve taraf ehliyeti bulunmamaktadır. Yönetici ya da apartman yönetimi ancak 634 sayılı KMK’nın tanıdığı yetkiler dâhilinde dava açma hakkını kullanabilir. Kat malikleri kurulunca yöneticiye yetki verilmesi durumunda, kat maliklerini, temsil yetkisine giren işlerden kaynaklanan uyuşmazlıklarda, yönetici veya yönetim kurulu dava açılabileceği gibi aleyhlerine de dava açılabilir. Böyle bir durumda yönetici vekâletname ile tayin edilen bir vekil gibi değildir. Temsil yetkisini az yukarıda açıklanan özel yasa maddesinden alan bir temsilcidir (HGK. 01.06.2011 tarih ve 2011/298 E., 2011/377 K.; 05.04.2017 tarih ve 2017/1282 E., 2017/604 K.).
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelindiğinde, dava dışı Ç. apartmanı yöneticiliğine kat malikleri kurulu kararı ile binanın ısı yalıtımı (mantolama), dış cephe boyası, yağmur iniş boruları değişimi, bina fuga çalışması yapımı, bina pencerelerine söve çalışması yapımı, bina merdiven boşluklarının boyanması hususunda yetki verilmiş, apartman yönetimi de bu yetkiye istinaden davacı yüklenici ile 26.08.2014 tarihli sözleşmeyi imzalamıştır.
Temyize konu itirazın iptali davası ise davacı yüklenici tarafından sözleşme kapsamında tamamlanan iş bedelinin tahsili amacıyla yapılan icra takibine itiraz üzerine davalı daire maliklerine karşı açılmıştır.
Az yukarıda değinildiği üzere yönetici, yasadan ve yönetim planından kaynaklanan yetkisine dayanarak üçüncü kişilerle borç ve alacak ilişkisi doğuracak sözleşmeler yapabilir. Kat maliklerinin vekili olduğundan bu tür sözleşmeler onların adına ve hesabına hukuki sonuç doğurur. Yönetici de imzaladığı sözleşme uyarınca aktif ve pasif dava ehliyetine sahiptir.
Yöneticinin yöneticilik görevinin gereği olarak onunla sözleşme yapanlar, gerek yöneticiye gerekse işin asıl sahibi olan kat maliklerine karşı dava açabilir. Davanın kat maliklerine karşı açılması durumunda Borçlar Hukukunun genel bir kuralı olan nispilik ilkesi burada uygulanmaz. Diğer bir anlatımla, yüklenicinin kat malikleri ile doğrudan doğruya sözleşme akdetmediği ileri sürülerek yapılacak husumet itirazı dinlenmez. 634. S.Yasa'nın 38.nci maddesindeki özel düzenleme gereği kat maliklerini temsilen yönetici veya yönetim kurulunun taraf ehliyeti vardır. Nitekim aynı husus Hukuk Genel Kurulunun 07.07.1993 tarih ve 1993/401 E., 1993/510 K., 27.09.2018 tarih ve 2017/15-423 E., 2018/1364 K. sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Açıklanan nedenlerle bağımsız bölüm maliki olan davalıların taraf sıfatı bulunduğundan ilk derece mahkemesince işin esası incelenerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın tüm davalılar yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi ve Bölge Adliye Mahkemesince de istinaf başvurusunun esastan reddi doğru olmadığından kararın davacı yararına bozulması uygun bulunmuştur.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk dairesinin 30.12.2020 tarih ve 2020/1216 esas- 2020/307 karar sayılı kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK 373. madde hükümleri gözetilerek dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğin ise bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine, 16.09.2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
M. KIYAK A. ERGİN M. AKSU İ. KARA M. ÖZDEMİR
YÖNETİCİNİN İMZALADIĞI SÖZLEŞME GEREĞİNCE APARTMAN YÖNETİMİNE TAKİP VE DAVA AÇILABİLİR.
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/15-255
KARAR NO : 2019/83
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 05/05/2015
NUMARASI : 2015/140 - 2015/176
DAVACI : H.G. vekili Av. M.Y.S.
DAVALI : N. Apartmanı Yöneticiliği
Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın sıfat yokluğu nedeniyle reddine dair verilen 20.02.2014 tarih ve 2013/524 E., 2014/61 K. sayılı karar davacı vekilinin temyizi üzerine, Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 03.11.2014 tarih ve 2014/4882 E., 2014/6247 K. sayılı kararı ile;
“… Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeli alacağının tahsili istemiyle başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptâli, takibin devamı ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Davacı yüklenici davada, 28.062012 tarihli sözleşme uyarınca N. Apartmanı'nın mantolama işlerini yapıp teslim ettiğini, apartman yöneticisinin ve sakinlerin talepleri üzerine sözleşme dışı işler de yaptığını, sözleşme içi işlerden bakiye 10.000,00 TL, sözleşme dışı işler nedeniyle de 9.420,00 TL olmak üzere toplam 19.420,00 TL alacaklı bulunduğunu, ihtar keşidesine rağmen alacaklar ödenmeyince Konya 12. İcra Müdürlüğü'nün 2013/46.3 sayılı dosyası ile icra takibine geçtiğini, davalının haksız ve kötü niyetli olarak takibe itiraz ettiğini iddia ederek itirazın iptâli ile takibin devamına ve icra inkâr tazminatına karar verilmesini istemiş, mahkemece davalı tarafın pasif dava ehliyetinin bulunmadığı belirtilerek davanın usulden reddine karar verilmiş, karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraf sıfatı, bir başka deyişle husumet ehliyeti, dava konusu hak ile kişiler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Sıfat, bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin olup olmadığının belirlenmesi anlamına gelir. Davacı sıfatı, dava konusu hakkın sahibini, davalı sıfatı ise dava konusu hakkın yükümlüsünü belirler. Uygulamada davacı sıfatı, aktif husumeti, davalı sıfatı ise pasif husumeti karşılayacak şekilde değerlendirilmektedir. Dava konusu şey üzerinde kim ya da kimler hak sahibi ise, davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukuki koruma isteniyor ise o kişi veya kişilere davanın yöneltilmesi gerekir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir. Taraf sıfatının bu anlamda önemli özelliği ise, def'i değil itiraz niteliğinde olması nedeniyle taraflarca süreye ve davanın aşamasına bakılmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve taraflar ileri sürmemiş olsalar bile mahkemece re'sen nazara alınmasıdır.
Dosya kapsamından somut olayda; N. Sitesinin 20.05.2012 tarihli olağan genel kurul toplantısında binanın dış yalıtımının ve boyasının yapılmasına, olukların, saç kapının ve balkon demirlerinin değişmesine, ana kapı girişinin alüminyum kaplanmasına karar verildiği, bu işleri yaptırmak ve sözleşme imzalamak üzere Dede B., Yusuf K. ve Basri B.'nın yetkili kılındığı, yetkili kılınan kişilerin 06.06.2012 tarihinde toplanarak verilen teklifleri değerlendikleri ve E. Yapı (Halil G.)'ın teklifini uygun bularak bu firma ile sözleşme imzalanmasına karar verdikleri, 28.06.2012 tarihinde de N. Apartmanı kat malikleri adına yönetici Basri B. ile E. Yapı (Halil G.) arasında sözleşme imzalandığı anlaşılmaktadır. Sözleşmeler, sözleşmenin tarafları arasında hak ve borç doğuracağından kat maliklerinin verdiği yetkiye istinaden sözleşmenin tarafı olan Basri B.'nın pasif husumet ehliyetinin bulunmadığı kabul edilemez. Mahkemece husumetin varlığı kabul edilerek davanın esasının incelenmesi ve delillerinin toplanarak sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken taraflar arasında yazılı olarak yapılmış sözleşme bulunduğu gözardı edilerek sıfat yokluğundan davanın reddi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir. …”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkili ile N. Apartman Yönetimi arasında mantolama işine dair 60.000,00TL bedelli 28.06.2012 tarihli sözleşmenin imzalandığını ancak kat maliklerinden birinin hissesine düşen 10.000,00TL bedeli ödemediğini, ayrıca sözleşme dışı yapılan işler nedeniyle de müvekkilinin 9.420,00TL alacaklı olduğunu, davalıya gönderilen ihtarnameye rağmen ödemenin yapılmaması üzerine icra takibi yapıldığını, takibe haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile %20 oranındaki icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, gerek dava dosyasında gerekse icra takip dosyasında, davacı alacaklının husumeti taraf ve dava ehliyetine sahip olmayan apartman yönetimine yönelttiği, davalı apartman yönetiminin gerçek kişi olmadığı gibi tüzel kişiliğinin de bulunmadığı, bu nedenle apartman yönetimine husumet yöneltilemeyeceği gerekçesiyle davanın sıfat yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, davacının sözleşmeyi N. Apartmanı Yönetimi adına Basri B. ile imzaladığı, sözleşmede kararlaştırılan işlerin kat malikleri adına yapıldığı, bu durumda davacı alacaklının icra takibinde talebini N. Apartmanı Yönetimi adına yöneticiye karşı başlatması gerektiği ve itirazın iptali davasında da dava dilekçesinde davalı olarak N. Apartmanı kat malikleri adına yönetici Yusuf K.'e davayı yöneltmesi gerekirken, gerçek ve tüzel kişiliğe sahip olmayan apartman yönetimini takip borçlusu ve davalı olarak gösterdiği, apartman yönetiminin tüzel kişiliğe sahip olmadığı, dava ehliyeti bulunmayan tarafa takip talebinin ve davanın yöneltilmesinin mümkün olmadığı ayrıca gerek takip talebinde gerekse dava dilekçesinde, davalı olarak Basri B. ismi kullanılmadığı hâlde bozma ilamında "...Basri B.'nın pasif husumet ehliyetinin bulunmadığı kabul edilemez,..." şeklindeki ifadenin de anlaşılamadığı gerekçesi ile direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda davacının alacağını sözleşmenin tarafı olan apartman yönetiminden isteyip isteyemeyeceği, apartman yönetiminin davalı sıfatının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlık, davacı ile N. Apartmanı Yönetimi arasında yapılan 28.06.2012 tarihli sözleşmeden kaynaklanmakta olup, uyuşmazlığın çözümü için 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun (KMK) ilgili hükümlerinin açıklanmasında yarar vardır.
634 sayılı KMK’nın 32. maddesinde ana gayrimenkulün kat malikleri kurulu tarafından, sözleşme, yönetim planı ve kanun hükümleri uyarınca verilecek kararlara göre yönetileceği, 34. maddesinde ise kat maliklerinin, ana gayrimenkulün yönetimini kendi aralarından veya dışarıdan seçecekleri bir kimseye (yönetici) veya üç kişilik bir kurula (yönetim kurulu) verebilecekleri belirtilmiştir.
Bu maddeye göre seçilen yöneticinin görevleri ise 634 sayılı KMK’nın 35. maddesinde ayrı ayrı sayılmış ve maddenin (a) bendinde "kat malikleri kurulunca verilen kararların yerine getirilmesi" yöneticinin görevleri arasında gösterilmiştir. Sözü edilen Kanunun 38. maddesinde de yöneticinin, kat maliklerine karşı aynen bir vekil gibi sorumlu bulunduğu düzenlenmiştir.
Apartman yönetimlerinin tüzel kişiliği bulunmadığından, kural olarak apartman yöneticisi ya da yönetim kurulunun dava ve taraf ehliyeti bulunmamaktadır. Yönetici ya da apartman yönetimi ancak 634 sayılı KMK’nın tanıdığı yetkiler dâhilinde dava açma hakkını kullanabilir. Kat malikleri kurulunca yöneticiye yetki verilmesi durumunda, kat maliklerini temsil yetkisine giren işlerden kaynaklanan uyuşmazlıklarda yöneticinin ya da yönetim kurulunun dava açılabileceği belirgindir. Böyle bir durumda yönetici vekâletname ile tayin edilen bir vekil gibi değildir. Temsil yetkisini az yukarıda açıklanan özel yasa maddesinden alan bir temsilcidir (HGK. 01.06.2011 tarih ve 2011/298 E., 2011/377 K.; 05.04.2017 tarih ve 2017/1282 E., 2017/604 K., 27.09.2018 tarih ve 2017-15/423 E., 2018/1364 K.).
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelindiğinde, N. Apartmanının 20.05.2012 tarihli 2012-2013 yılı olağan genel kurul toplantısında, binanın dış yalıtımının ve boyasının yapılmasına, olukların, çatı kapısının ve balkon demirlerinin değişmesine, ana kapı girişinin alüminyum kaplanmasına karar verildiği, aynı toplantıda söz konusu işlere ilişkin teklifleri almak, piyasa araştırması yapmak ve sözleşme imzalamak üzere Dede B., Yusuf K. ve Basri B. yetkili kılınmıştır.
Yetkili kılınan bu kişilerin, 06.06.2012 tarihli tutanak ile verilen teklifleri değerlendikleri ve davacının teklifini uygun bularak sözleşme imzalanmasına karar verdikleri, davacı ile N. Apartmanı kat malikleri adına yönetici Basri B. arasında 28.06.2012 tarihinde sözleşmenin imzalandığı, eldeki davanın da imzalanan sözleşme uyarınca apartman yönetimine karşı açıldığı anlaşılmaktadır.
Az yukarıda değinildiği üzere yönetici, yasadan ve yönetim planından kaynaklanan yetkisine dayanarak üçüncü kişilerle borç ve alacak ilişkisi doğuracak sözleşmeler yapabilir. Kat maliklerinin vekili olduğundan bu tür sözleşmeler onların adına ve hesabına hukuki sonuç doğurur. Yönetici de imzaladığı sözleşme uyarınca aktif ve pasif dava ehliyetine sahiptir.
Diğer taraftan, her ne kadar Özel Daire bozma kararında, Basri B.'nın pasif husumet ehliyetinin bulunmadığından bahsedilmiş ise de bu hususun maddi hataya dayalı olduğu, Basri B.’nın sözleşmenin imzalandığı tarihte N. Apartmanı yöneticisi olması nedeniyle N. Apartmanı Yönetimi adına sözleşmeyi imzaladığı açıktır.
Hâl böyle olunca tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi uyarınca uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanun’un 440-III/1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 07.02.2019 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.
AYNI YÖNDE KARAR:
T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/28
KARAR NO : 2021/179
TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR
Y A R G I T A Y İ L A M I
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 30/12/2020
NUMARASI : 2020/1216 - 2020/307
İLK DRC. MHK. : Ankara 10. Tüketici Mahkemesi
TARİHİ : 11/04/2019
NUMARASI : 2018/269 - 2019/180
DAVACI : H.İ.A. Vek. Av. M.M.
DAVALILAR : 1- A.Y. Vek. Av. S.G. ve diğer 29 davalı
Yukarıda tarih ve numarası yazılı olan bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen kararın temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanmış olup, bakiye iş bedelinin tahsili için yapılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı müvekkilinin faaliyet konusuna uygun olarak dava dışı Ç. apartmanı yönetimi ile “Isı yalıtımı ve ek işlerin yapımı” için 26.08.2014 tarihli sözleşmeyi imzaladığını, sözleşme gereği yapması gereken dış cephe ısı yalıtım ve dış boyası işini tamamlayarak teslim ettiğini ve 01.04.2015 tarihli faturayı tanzim ettiğini, Ç. apartmanının daire sahiplerinin sözleşme gereğince yapılan iş ve düzenlenen faturaya istinaden yönetim tarafından belirlenen kendi paylarına düşen borç toplamından kısmi ödemelerde bulunduklarını, ancak bakiye borçların ödenmemesi nedeniyle davacı tarafından bakiye borçlarını ödemeyen malikler hakkında sorumlu oldukları miktarlar ayrı ayrı belirtilerek Ankara 9. İcra Müdürlüğü’nün 2005/24.78 esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, maliklerin bir kısmı olan davalıların davacı müvekkiline olan borçlarını ödemedikleri gibi, icra takibiyle istenilen tüm borca, faiz ve ferilerine haksız olarak itiraz ettiklerini ileri sürerek, itirazlarının iptaline, icra takibindeki sorumlu oldukları ve itiraz ettikleri miktarlar üzerinden %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Bir kısım davalılar ayrı ayrı verdikleri cevap dilekçelerinde, davacının dava konusu iddia ve taleplerinin haksız ve mesnetsiz olduğunu, davacının sözleşmeye aykırı davranarak işi bitirmeden yarım bırakarak terk ettiğini ileri sürerek davanın reddini savunmuşlardır.
İlk derece mahkemesince “Sözleşmenin dava dışı Ç. apartmanı yöneticiliğiyle davacı yüklenici arasında düzenlendiği, bu kapsamda davacı yüklenici ile davalı kat malikleri arasında ısı yalıtım sözleşmesi işine ilişkin herhangi bir sözleşmenin düzenlenmediği, sözleşmenin tarafı olmayan kat maliklerine, sözleşmeden doğan ödemelerin site yönetimince değil, kat maliklerince yapılacağına dair yükümlülük de getirilemeyeceği dikkate alındığında, davalı kat maliklerinin pasif husumet ehliyeti bulunmadığı” gerekçesiyle davanın tüm davalılar yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesinin 30.12.2020 tarihli kararı ile “Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine” karar verilmiştir.
Karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Somut olayda, uyuşmazlık davacı yüklenicinin alacağını sözleşmenin tarafı olan apartman yönetimi yerine bağımsız bölüm sahibi olan davalılardan isteyip isteyemeyeceği, kat maliki davalıların da davalı sıfatlarının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun (KMK) 32. maddesinde ana gayrimenkulün kat malikleri kurulu tarafından, sözleşme, yönetim planı ve kanun hükümleri uyarınca verilecek kararlara göre yönetileceği, 34. maddesinde ise kat maliklerinin, ana gayrimenkulün yönetimini kendi aralarından veya dışarıdan seçecekleri bir kimseye (yönetici) veya üç kişilik bir kurula (yönetim kurulu) verebilecekleri belirtilmiştir.
Bu maddeye göre seçilen yöneticinin görevleri ise 634 sayılı KMK’nın 35. maddesinde ayrı ayrı sayılmış ve maddenin (a) bendinde "kat malikleri kurulunca verilen kararların yerine getirilmesi" yöneticinin görevleri arasında gösterilmiştir. Sözü edilen Kanunun 38. maddesinde de yöneticinin, kat maliklerine karşı aynen bir vekil gibi sorumlu bulunduğu düzenlenmiştir.
Apartman yönetimlerinin tüzel kişiliği bulunmadığından, kural olarak apartman yöneticisi ya da yönetim kurulunun dava ve taraf ehliyeti bulunmamaktadır. Yönetici ya da apartman yönetimi ancak 634 sayılı KMK’nın tanıdığı yetkiler dâhilinde dava açma hakkını kullanabilir. Kat malikleri kurulunca yöneticiye yetki verilmesi durumunda, kat maliklerini, temsil yetkisine giren işlerden kaynaklanan uyuşmazlıklarda, yönetici veya yönetim kurulu dava açılabileceği gibi aleyhlerine de dava açılabilir. Böyle bir durumda yönetici vekâletname ile tayin edilen bir vekil gibi değildir. Temsil yetkisini az yukarıda açıklanan özel yasa maddesinden alan bir temsilcidir (HGK. 01.06.2011 tarih ve 2011/298 E., 2011/377 K.; 05.04.2017 tarih ve 2017/1282 E., 2017/604 K.).
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelindiğinde, dava dışı Ç. apartmanı yöneticiliğine kat malikleri kurulu kararı ile binanın ısı yalıtımı (mantolama), dış cephe boyası, yağmur iniş boruları değişimi, bina fuga çalışması yapımı, bina pencerelerine söve çalışması yapımı, bina merdiven boşluklarının boyanması hususunda yetki verilmiş, apartman yönetimi de bu yetkiye istinaden davacı yüklenici ile 26.08.2014 tarihli sözleşmeyi imzalamıştır.
Temyize konu itirazın iptali davası ise davacı yüklenici tarafından sözleşme kapsamında tamamlanan iş bedelinin tahsili amacıyla yapılan icra takibine itiraz üzerine davalı daire maliklerine karşı açılmıştır.
Az yukarıda değinildiği üzere yönetici, yasadan ve yönetim planından kaynaklanan yetkisine dayanarak üçüncü kişilerle borç ve alacak ilişkisi doğuracak sözleşmeler yapabilir. Kat maliklerinin vekili olduğundan bu tür sözleşmeler onların adına ve hesabına hukuki sonuç doğurur. Yönetici de imzaladığı sözleşme uyarınca aktif ve pasif dava ehliyetine sahiptir.
Yöneticinin yöneticilik görevinin gereği olarak onunla sözleşme yapanlar, gerek yöneticiye gerekse işin asıl sahibi olan kat maliklerine karşı dava açabilir. Davanın kat maliklerine karşı açılması durumunda Borçlar Hukukunun genel bir kuralı olan nispilik ilkesi burada uygulanmaz. Diğer bir anlatımla, yüklenicinin kat malikleri ile doğrudan doğruya sözleşme akdetmediği ileri sürülerek yapılacak husumet itirazı dinlenmez. 634. S.Yasa'nın 38.nci maddesindeki özel düzenleme gereği kat maliklerini temsilen yönetici veya yönetim kurulunun taraf ehliyeti vardır. Nitekim aynı husus Hukuk Genel Kurulunun 07.07.1993 tarih ve 1993/401 E., 1993/510 K., 27.09.2018 tarih ve 2017/15-423 E., 2018/1364 K. sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Açıklanan nedenlerle bağımsız bölüm maliki olan davalıların taraf sıfatı bulunduğundan ilk derece mahkemesince işin esası incelenerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın tüm davalılar yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi ve Bölge Adliye Mahkemesince de istinaf başvurusunun esastan reddi doğru olmadığından kararın davacı yararına bozulması uygun bulunmuştur.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk dairesinin 30.12.2020 tarih ve 2020/1216 esas- 2020/307 karar sayılı kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK 373. madde hükümleri gözetilerek dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğin ise bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine, 16.09.2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
M. KIYAK A. ERGİN M. AKSU İ. KARA M. ÖZDEMİR