KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

DAVALI YÖNETİM ALEYHİNE VERİLEN HÜKÜMDE KAT MALİKLERİNDEN TAHSİL İBARESİNİN GEÇMESİNDE İCRA TAKİBİ

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO       : 2014/8-1437 
KARAR NO    : 2016/1032

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ           :
Edirne İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                     : 08/05/2014
NUMARASI              : 2014/124 - 2014/199
DAVACI                    : K. Sitesi Kat Malikleri Yönetimi vekili Av. L.K.
DAVALI                    : H.K. vekili Av. T.S.

Taraflar arasındaki “icra emrinin iptali ” isteminden dolayı yapılan yargılama sonunda; Edirne İcra Hukuk Mahkemesince şikayetin reddine dair verilen 18.04.2013 gün ve 2013/46 E., 2013/192 K. sayılı kararın incelenmesi şikayetçi site yönetimi vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 23.01.2014 gün ve 2013/13902 E. - 2014/1051 K. sayılı kararı ile;

(… Borçlu K. Sitesi A-B Blokları Kat Malikleri Yönetimi aleyhine Edirne 1. İcra Müdürlüğü'nün 2013/1..8 E. sayılı takip dosyası ile Edirne İş Mahkemesi'nin 2012/3.1 - 2013/.9 sayılı ilamına dayanılarak ilamlı icra takibi başlatıldığı; K. Sitesi Kat Malikleri Yönetimi vekili tarafından İcra Mahkemesi'ne icra emrinde her bir kat malikinin kendi hissesi oranında eksik teselsül kuralları ile sorumlu tutulması gerekirken sadece yönetimin borçlu gösterilerek işlem yapılması usulsuz olduğundan bahisle icra emrinin iptali talebiyle başvuruda bulunulduğu görülmüştür.

Mahkemece, dayanak ilamda davalı olarak Kat Malikleri Yönetiminin gösterildiği ve Mahkemece yönetim hakkında hüküm tesis edildiği, bu durumda alacaklının 634 sayılı yasanın 35. maddesine göre Apartman Yönetimi hakkında takip yapabileceği gibi aynı yasanın 20. maddesi uyarınca kat malikleri hakkında da takip yapabileceği, bu konuda seçimlik hakkının bulunduğu gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmiş; karar borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Takip konusu İş Mahkemesi ilamının hüküm fıkrasında “...634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu'nun 20/a maddesi gereğince K. Sitesi A-B Blok kat maliklerinden eşitlikle alınarak davacıya verilmesine...” şeklinde kat malikleri aleyhinde hüküm kurulmuştur. İlama uygun olarak düzenlenmesi zorunlu olan icra emrinde de kat maliklerinin borçlu olarak gösterilmesi gerekirken Site Yönetimi aleyhine takip yapılması doğru olmayıp Mahkemece şikayetin bu nedenle kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesi isabetsizdir...)

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Şikayetçi site yönetimi vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI 

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Talep, ilamlı icra takibi sırasında gönderilen icra emrinin iptali istemine ilişkindir.

Şikayetçi site yönetimi vekili; müvekkil yönetim aleyhine Edirne 1. İcra Müdürlüğü’nün 2013/1..8 esas sayılı takip dosyası ile ilamlı icra takibi başlatıldığını, takibin konusunun Edirne İş Mahkemesi'nin 2012/3.1 esas 2013/.9 karar sayılı ilamının olduğunu, düzenlenen icra emrinde her bir kat malikinin kendi hissesi oranında sorumlu tutulmasının gerektiğini, zira bahsi geçen ilamda alacak kalemlerinin kat maliklerinden eşit olarak tahsili yönünde hüküm kurulduğunu, buna rağmen takipte yalnızca yönetimin borçlu gösterilerek usule aykırı şekilde işlem yapıldığını ve kat maliklerinin borçlu olarak gösterilmediğini beyanla, icra emrinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

Şikayet olunan vekili; müvekkilinin işçilik haklarından kaynaklanan alacaklarını tahsil amacıyla Edirne İş Mahkemesi’nde davacı site yönetimini aleyhine dava açtığını, sözkonusu davanın devamı sırasında ise yönetimin husumet itirazında bulunmadığını, mahkeme ilamında muhatabın, kat malikleri yönetimi olduğunu, bu nedenle icra takibinin de yönetimi aleyhine yapıldığını, dolayısıyla yasaya aykırı bir durumun bulunmadığını, tebligatların yapılmasından sonra icra müdürlüğünce kat maliklerinin tespit edildiğini ve borcu ödemeleri için kat maliklerine yazı yazıldığını, yönetimin davayı açmakta hukuki yararın bulunmadığını, davanın haksız olduğunu ve reddinin gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece; Edirne 1. İcra Müdürlüğü’nün 2013/1..8 esas sayılı icra takip dosyasında şikayetçi borçlu yönetim aleyhine Edirne İş Mahkemesi'nin 2012/3.1 esas 2013/.9 karar sayılı ilamı uyarınca icra takibi başlatıldığı, sözkonusu takipte borçlu olarak K. Sitesi A-B Blokları kat malikleri yönetiminin gösterildiği, Edirne İş Mahkemesi'nin ilamının incelenmesinde, bahsi geçen dosya davacısı alacaklının (apartman kalorifercisi) işçilik alacaklarının tahsili amacıyla dava açtığı ve yapılan yargılama neticesinde alacaklı lehine kıdem tazminatı vs. alacaklara hükmedildiği, ilamda davalı olarak K. Sitesi A-B Blokları kat malikleri yönetiminin gösterildiği ve davalı yönetim aleyhine hüküm tesis edildiği, buna göre alacaklının 634 sayılı Yasanın 35. maddesine göre apartman yönetimi hakkında takip yapabileceği gibi aynı kanunun 20. maddesi uyarınca ilama konu borcun yasal sorumlusu olan kat malikleri hakkında da takip yapılabileceği, alacaklının, bu konuda seçimlik hakkının bulunduğu gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmiştir.

Şikayetçi borçlu yönetim vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece, yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.

Yerel Mahkemece, kat malikleri yönetiminin temsil hakkının yasadan kaynaklandığı, dolayısıyla yasadan kaynaklanan temsil hakkına dayanılarak borçlu kat maliklerinin temsilcisi olan yönetimi hakkında takip yapabileceği gibi, ilama konu borcun yasal sorumlusu olan kat malikleri hakkında da takip yapılabileceği belirtilerek ve önceki karardaki gerekçeler de eklenerek direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararını şikayetçi borçlu yönetim vekili temyiz etmiştir.

Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Edirne İş Mahkemesi'nin, davalısı “K. Sitesi A-B Blokları Kat Malikleri Yönetimi” olan ve alacakların “…kat maliklerinden eşitlikle alınarak davacıya verilmesine,…” dair hüküm içeren ilamına dayanılarak başlatılan takip sırasında hazırlanan icra emrinde, site yönetiminin borçlu gösterilerek, aleyhine takip yapılmasının doğru olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre de, ilamlı icra takibinde tüm kat maliklerinin borçlu olarak gösterilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. 

Yapılan görüşmeler sırasında bir kısım üyeler tarafından, somut olayda yönetim aleyhine açılan davada kat malikleri aleyhine hüküm kurulduğu, buradaki amacın, kaloriferci olan davacının sayısı belli olmayan kat malikleri ile muhatap olmadan alacağına kavuşmasını sağlamak olduğu, buna göre sorumluluğun kat maliklerinde olduğu belirtilmek suretiyle alacağın garanti altına alınmasının hedeflendiği, yine dava şartlarının takip şartları için de geçerli olduğu, 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 38. maddesine göre yönetimin kat maliklerine karşı vekil gibi sorumlu olduğu, yöneticinin vekaletname ile tayin edilen vekil olmayıp, yasal temsil yetkisinin bulunduğu, bu durumda yetkinin yasadan kaynaklandığı, temsil yetkisinin kanundan doğması nedeniyle verilecek kararın mali sonuçlarının kat maliklerine ait olacağı, Konut Kapıcıları Yönetmeliği’nin 3. maddesinde kapıcının ana taşınmazın bakımı, korunması, küçük çaptaki onarımı, ortak yerlerin ve döşemelerin bakımı, temizliği, bağımsız bölümlerde oturanların çarşı işlerinin görülmesi, güvenliklerinin sağlanması, kaloriferin yakılması, bahçenin düzenlenmesi, bakımı ve benzeri hizmetleri gören kişi olarak tanımının yapıldığı, aynı Yönetmelikte işverenin, konutun maliki veya ortakları olarak ifade edildiği, yöneticinin ise konutun maliki ya da kat malikleri adına hareket eden kişi olduğunun belirtildiği, bu durumda yöneticinin, kapıcıyı işe alma konusunda yetkili olduğu ve İş Kanunu ve Yönetmeliğin uygulanması yönüyle işveren temsilcisi olduğu, dolayısıyla İş Hukuku anlamında ortaya çıkabilecek idari ve yargısal uyuşmazlıklarda yöneticinin işverenin temsilcisi olduğu, böyle olunca kapıcının işveren hakkında açabileceği davanın kat maliklerine karşı açılması gerekse de Yönetmelikten doğan temsil yetkisine göre doğrudan yönetici hasım gösterilmek suretiyle açılmasının da mümkün olduğu, ancak bu halde dahi hükmün yönetici hakkında kurulmasının doğru olmayacağı, mahkemenin, kat malikleri adına yönetici hakkında karar vermesinin gerektiği, kat maliklerinin ya da kat malikleri kurulunun ayrı bir tüzelkişiliğinin bulunmamasının, yöneticinin Özel Kanundan doğan yetkisini ortadan kaldırmayacağı, yöneticinin, yasadan doğan ve kat maliklerini temsil yetkisi içinde bulunan işlerden dolayı 3. kişilerle yaptığı sözleşmelerden kaynaklanan uyuşmazlıklarda yönetimin (yöneticinin) aktif ve pasif husumet ehliyetinin bulunduğu, bu nedenle ana taşınmazın ortak giderleriyle ilgili davada kat maliklerinin taraf olarak yer almalarının yasal zorunluluk olarak öngörülmediği, yine hükmün salt yönetim kurulu başkanı veya yönetici hakkında kurulamayacağı, yasal temsilci durumundaki bu kişilerin aleyhine “kat maliklerini temsilen” olduğu açıklaması ile hüküm kurulmasının olanaklı olduğu, davanın yönetim aleyhine açılması ve kararda gösterilen davalı aleyhine icra takibi yapılması nedeniyle ilamın infazının yönetim hakkında yapılmasının usule uygun olduğu belirtilerek, yerel mahkeme direnme kararının onanması gerektiği ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

Açıklanan nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.

S O N U Ç : Şikayetçi site yönetimi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu açık olmak üzere 09.11.2016 gününde yapılan ikinci oylamada oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Dava, ilamlı icra takibi nedeniyle gönderilen icra emrinin iptali istemidir.

Talebin dayanağı ilamda davacı, kaloriferli konut kapıcısı, davalı ise site yönetimidir. Edirne İş Mahkemesince yapılan yargılama sonunda işçi alacağının kat maliklerinden eşitlikle alınmasına karar verilmiştir. Kat malikleri davada taraf değildir.

Davacının ilama dayalı alacağını, ilamın tarafı olan yönetimden tahsilini istemesi üzerine, davalı hükmün kat malikleri aleyhine verildiğini ileri sürerek icra emrinin iptalini istemiştir.

Yerel Mahkemece; ilamda davalı olarak yönetimin gösterildiğini, yönetim aleyhine hüküm tesis edildiğini, alacaklının 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun 35. maddesine göre yönetim hakkında takip yapabileceği gibi aynı kanunun 30. maddesine göre kat malikleri aleyhine de takip yapabileceğini, seçimlik hakkının bulunduğu gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmiştir.

Özel Dairece; takibe konu ilamda, alacağın Kat Mülkiyeti Kanununun 20/a maddesi gereğince kat maliklerinden alınması şeklinde hüküm kurulduğundan, icra emrinde kat maliklerinin borçlu gösterilmesi gerekirken, yönetim aleyhine takip yapılması doğru olmadığı nedeniyle bozma kararı verilmiştir.

Uyuşmazlık; yönetimin davalı olarak yer aldığı bir ilamda, davanın tarafı olmayan kat malikleri hakkında hüküm kurulması nedeniyle ilamın nasıl icra edileceği noktasındadır.

Bilindiği üzere; bir davada verilen hüküm o davanın tarafları hakkında hüküm ifade eder. Temsilci ya da vekil aleyhine hüküm verilemez. Taraf olmayan kişi hakkında ise hiç hüküm verilemez. Verilmiş ise, o hüküm davanın tarafı olmayan kişi hakkında yok hükmündedir. Ve o kişi aleyhine icra edilemez. Somut olayda icraya konu ilamda, davalı kat malikleri olmayıp yönetimdir.

Yönetici Kat Mülkiyeti Kanununun 34. maddesine göre, kat malikleri kurulunca seçilir ve aynı Kanunun 38. maddesine göre kat maliklerine karşı aynen bir vekil gibi sorumlu olur. Ancak, vekaletname ile tayin edilen bir vekil gibi değildir. Yetkisini yasadan alan bir temsilci durumundadır. Bunun sonucu olarak yönetici sıfatıyla yaptığı sözleşmelerden dolayı kendisine husumet yöneltilebilir. Bu gibi durumlarda yöneticinin aktif ve pasif husumet ehliyeti vardır.

Doğaldır ki, yöneticinin temsil yetkisi yasadan doğduğu için verilecek kararın mali sonuçlarından yöneticinin şahsi sorumluluğu olmayacak, sorumluluk kat maliklerine ait olacaktır. Bu sorumluluk Kat Mülkiyeti Kanununun 20. maddesinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Ayrıca bağımsız bölümleri kiracı veya başka bir sıfatla kullananların da kat malikiyle müteselsil sorumlulukları söz konusudur.

Bunun yanında; 4857 sayılı İş Kanununun 110. maddesi ve bu maddeye göre çıkarılan yönetmelikte konut kapıcıları yönünden yeni düzenlemeler yapılmıştır.

Buna göre; yönetici kat malikleri adına hareket eden kişidir. Yönetici kat maliklerinden aldığı yetkiye dayalı olarak kapıcıyı işe alır ve iş sözleşmesi ya da toplu iş sözleşmesi yapar.

Bu nedenle; Yönetici, İş Kanunu ve Yönetmeliğin uygulanması yönüyle işveren temsilcisi olduğundan, yargısal uyuşmazlıklarda yönetici işvereni yani kat maliklerini temsil eder. Böyle olunca da, kapıcının işveren hakkında açabileceği davanın kat maliklerine karşı açılması gerekirse de, temsil yetkisine göre davanın doğrudan yönetici hasım gösterilerek açılması da mümkündür. Başka bir ifade ile yöneticinin temsil yetkisine giren işlerden dolayı 3. kişilerle yaptığı sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklarda aktif ve pasif dava ehliyetinin kabulü gerekir. 

Bu maddi ve hukuki vakıaların açıklanmasından sonra somut olaya dönüldüğünde; takibe konu ilamda davalı, K. Sitesi kat malikleri yönetimidir. Yönetim bu davada Avukat tarafından temsil edilmiştir. Başka bir ifade ile kat malikleri davada taraf değildir. Avukat da kat maliklerinin vekili değildir. Kat malikleri hiç bir şekilde davada taraf sıfatı ile yer almamışlardır. İlamda yönetim dışında başka bir davalı da bulunmadığından kurulan hükmün davalı yönetim hakkında kurulduğunun kabulü gerekir. Hatta bunda zorunluluk vardır. 

Ne var ki, hüküm altına alınan alacağın kat maliklerinden alınması şeklinde hüküm kurulmuş ve bu haliyle kesinleşmiştir.

Bir ilamda hüküm kimin aleyhine verilmişse, onun hakkında icra olunur. Kural bu olmakla birlikte somut olayın az yukarıda açıklanan özelliği gözetildiğinde ilamın bu şekilde icra kabiliyeti bulunmamaktadır. Zira, yönetim aleyhine açılan davada kat malikleri aleyhine hüküm oluşturulmuştur. Kat malikleri aleyhine açılabilecek bir davanın Kanun ve Yönetmeliğin verdiği yetkiye dayanarak yönetim aleyhine açılmasının nedeni kaloriferci olan davacının, sayısı neye ulaşacağı belli olmayan kat malikleri ile muhatap olmak durumunda bırakılmadan bir an önce alacağına kavuşmasını sağlamaktır. Bu yapılırken de, sorumluların kat malikleri olduğu belirtilmek suretiyle alacağın garanti altına alınması amaçlanmıştır. Yoksa, yönetimin davalı sıfatıyla yer aldığı bir davada kat malikleri hakkında hüküm kurulması değil.

Bu nedenlerle; yerel mahkemenin söz konusu ilamın yönetim aleyhinde icra edilebileceğine dair gerekçesi ve bu gerekçeye dayalı şikayetin reddi kararı doğrudur. Ancak, davacının seçimlik hakkı olup, kat malikleri aleyhine de bu ilama dayalı olarak takip yapabileceğine dair gerekçesi yanlıştır.

Dolayısıyla özel dairenin, icra emrinde borçlu olarak kat maliklerinin gösterilmesi gerekirken, site yönetimi aleyhine takip yapılmasının doğru olmadığı şeklindeki bozması somut olayın özelliğine uygun değildir. Yerel Mahkemenin direnme kararı, davacının tercih hakkı nedeniyle kat malikleri aleyhine de takip yapılabileceğine ilişkin gerekçe bölümü çıkartılmak suretiyle, gerekçesi kısmen düzeltilerek onanmalıydı. Aksine tezahür eden sayın çoğunluğun değerli görüşüne katılamıyorum.

Mustafa AYSAL
Onsekizinci Hukuk Dairesi
Başkanı

KARŞI OY YAZISI

Yüksek Yargıtay Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlıkta temel sorun, kat malikleri yönetimine karşı açılan davada ve “davalısı “K. Sitesi A-B Blokları Kat Malikleri Yönetimi”olan ve alacakların hüküm fıkrasında İş Mahkemesince “…kat maliklerinden eşitlikle alınarak davacıya verilmesine,…”dair hüküm içeren ilamına dayanılarak başlatılan takip sırasında hazırlanan icra emrinde, site yönetiminin borçlu gösterilerek, aleyhine takip yapılmasının doğru olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre de, ilamlı icra takibinde tüm kat maliklerinin borçlu olarak gösterilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır. 

Yerel mahkeme “ilamda davalı olarak K. Sitesi A-B Blokları kat malikleri yönetiminin gösterildiği ve davalı yönetim aleyhine hüküm tesis edildiği, buna göre alacaklının 634 sayılı Yasanın 35. maddesine göre apartman yönetimi hakkında takip yapabileceği gibi aynı kanunun 20. maddesi uyarınca ilama konu borcun yasal sorumlusu olan kat malikleri hakkında da takip yapılabileceği, alacaklının, bu konuda seçimlik hakkının bulunduğu” gerekçesiyle ilamlı icra emrinin iptali isteminin reddi gerektiğine karar verilmiştir. 

Yüksek 8. Hukuk Dairesince “Takip konusu İş Mahkemesi ilamının hüküm fıkrasında “...634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu'nun 20/a maddesi gereğince K. Sitesi A-B Blok kat maliklerinden eşitlikle alınarak davacıya verilmesine...” şeklinde kat malikleri aleyhinde hüküm kurulmuştur. İlama uygun olarak düzenlenmesi zorunlu olan icra emrinde de kat maliklerinin borçlu olarak gösterilmesi gerekirken Site Yönetimi aleyhine takip yapılması doğru olmayıp Mahkemece şikayetin bu nedenle kabulü” gerektiği gerekçesi ile bozma kararı verilmiştir.

Yerel mahkemenin direnme kararı üzerine Yüksek Genel Kurulda çoğunluk görüşü ile Yüksek Özel Dairenin görüşü benimsenerek, yerel mahkeme kararı bozulmuştur. 

Öncelikle dava şartları, takip şartları içinde geçerlidir. Dolayısı ile dava kimin hakkında açılmış ise takibinde o kişi hakkında yapılması gerekir. 

Diğer taraftan, 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu (KMK)'nun 34. maddesi gereğince kat malikleri, ana gayrimenkulun yönetimi için bir yönetici veya üç kişilik yönetim kurulu seçmek zorundadırlar. Kat malikleri bu konuda anlaşamazlarsa yönetici Sulh Mahkemesince seçilir. Aynı Kanunun 35. maddesinde yöneticinin görevleri ayrı ayrı gösterilmiştir. Bu görevler ana gayrimenkulün yönetimi ile ilgili olup yönetimin gerektirdiği ortak giderleri yapmak yetkisini de içermektedir.

Sözü edilen Kanunun 38. maddesinde yönetimin, kat maliklerine karşı aynen bir vekil gibi sorumlu bulunduğu belirtilmiştir. Bu durumda yönetici, vekaletname ile tayin edilen bir vekil gibi değildir. Yasal bir temsilcidir, yetkisini Yasadan almaktadır. Bu sıfatla yaptığı sözleşmelerden dolayı kendisine husumet yöneltilebilir. Kat malikleri ile yönetici arasındaki ilişki ise KMK'nunda ayrıca düzenlenmiştir. Temsil yetkisi Kanundan doğduğu için, verilecek kararın mali sonuçları kat maliklerine ait olacaktır.

Ayrıca KMK'nun 20. maddesine göre, kat maliklerinden her biri aralarında başka türlü anlaşma olmadıkça anataşınmazın ve buna ait ortak tesislerin işletme giderlerine, bu giderler için toplanacak avansa kendi arsa payları oranında katılmakla yükümlüdürler. 

Diğer taraftan 22/05/2003 tarihinde kabul edilen 4857 sayılı Kanunun 120. maddesi ile yürürlükten kaldırılan 1475 sayılı Yasanın Ek 1. maddesi başlıklı maddesine göre; "Bu Kanunun 5 inci maddesinin (e) fıkrasında sözü geçen kaloriferli konut kapıcıları ile çalışmasını aynı işverene veya aynı konuta hasreden konut kapıcılarının işvereni konutun maliki veya ortaklarıdır. Konut yöneticisi işveren vekili olup, mali sorumluluklar işverene ait olmak üzere yargı uyuşmazlıklarında ve bu Kanun'un uygulanması bakımından işverenin temsilcisidir". hükmünü içermekte; 4857 sayılı Kanunun 110. maddesinde ise, konut kapıcıları ile ilgili diğer konulara ilişkin düzenlemelerin yönetmelikle yapılacağı hususu yer almaktadır. 

Anılan Kanunun verdiği yetkiye dayanılarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından düzenlenen ve 03.03.2004 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Konut Kapıcıları Yönetmeliğinin “Yöneticinin Yetki, Görev ve Sorumlulukları” başlıklı 4. maddesinde, konut yöneticisinin, İş Kanunu ve Yönetmelik hükümlerinin uygulanmasında ve yargı uyuşmazlıklarında işverenin temsilcisi olduğu ifade edildikten sonra, işverence kendisine yazılı yetki verilmesi koşulu ile iş ve toplu iş sözleşmesi yapmak, değiştirmek ve fesh etmek, yöneticinin görev, yetki ve sorumluluğu olarak düzenlenmiştir. Ancak konutun maliki ya da ortaklarının yazılı yetki vermedikleri durumlarda da kapıcılık hizmetlerinden fiilen yararlanmaları kapıcılık sözleşmesine onay verildiği anlamına gelmektedir. 

Konut Kapıcıları Yönetmeliğinin 3. maddesinde kapıcı, ana taşınmazın bakımı, korunması, küçük çaptaki onarımı, ortak yerlerin ve döşemelerin bakımı, temizliği, bağımsız bölümlerde oturanların çarşı işlerinin görülmesi, güvenliklerinin sağlanması, kaloriferin yakılması ve bahçenin düzenlenmesi ve bakımı ve benzeri hizmetleri gören kişi olarak tanımlanmıştır. Aynı maddede, işveren ise konutun maliki ve ortakları olarak açıklanmıştır. Kamu kurumlarına ait lojman işyerlerinde ana taşınmaz maliki, ilgili kamu kurumudur. 

Yönetici ise konutun maliki ya da kat malikleri adına hareket eden kişidir. Yönetici, Kat Mülkiyeti Kanununa göre seçilir ve görevlerini ifa eder. 

Kapıcıyı işe alma konusunda yönetici yetkili kılınmıştır. Kaloriferli konutlarda kapıcının ateşçi belgesini haiz olması gerekir. Yönetmeliğin 4/a maddesine göre, yöneticinin iş ya da toplu iş sözleşmesi yapması için işverenin yazılı olarak yetki vermesi gerekir. Buna rağmen, yazılı yetki olmadığı durumlarda kapıcı ile yönetici arasındaki sözleşmenin geçersiz olacağını söylemek doğru olmaz. Konutun maliki ya da ortaklarının yazılı yetki vermedikleri halde kapıcılık hizmetlerinden yararlanmaları kapıcılık sözleşmesine onay verildiği anlamındadır. 

Yönetici, İş Kanunu ve Yönetmeliğin uygulanması yönüyle işveren temsilcisidir. İş Hukuku anlamında ortaya çıkabilecek idari ve yargısal uyuşmazlıklarda yönetici işvereni temsil eder. Böyle olunca kapıcının işveren hakkında açabileceği davanın kat maliki ya da maliklerine karşı açılması gerekse de, Yönetmelikten doğan bu temsil yetkisine göre davanın doğrudan yönetici hasım gösterilerek açılması da mümkündür. Ancak bu halde dahi hükmün doğrudan yönetici hakkında kurulması doğru olmaz. Mahkemece kat maliki ya da malikleri adına yönetici hakkında karar verilmesi gerekir. Zira Yönetmeliğin 4/d maddesine göre, yöneticinin ana taşınmazda üstlendiği görevleri itibarıyla kat maliki ya da maliklerinden tahsil ederek kapıcının İş Kanunundan doğan haklarını ödeme yükümlülüğü vardır( Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 08.06.2010 gün ve 2008/27958 esas, 2010/17165 sayılı ilamı).

Kapıcılık sözleşmesini yönetici, kat maliklerini temsilen ve Kanundan doğan temsil yetkisine dayanarak yapmaktadır. Bu konuda çıkacak uyuşmazlıklarda da, mali sorumluluk kat maliklerine ait olmak üzere yöneticiye husumetin yöneltilebileceğinin kabulü gerekir. Bu şekildeki bir yorum, sosyal ve ekonomik ihtiyaçlardan doğan kat mülkiyeti sisteminin amacına da uygundur. 

Kat maliklerinin veya kat malikleri kurulunun ayrı bir tüzel kişiliğinin bulunmaması, yöneticinin Özel Kanundan doğan temsil yetkisini ortadan kaldırmaz. Yasa koyucu burada ayrıca bir tüzel kişiliğin varlığını aramamıştır. Buna rağmen bir yönetici atanmasını ve yöneticinin ortak işlerin yürütülmesinde kat maliklerini temsil etmesini gerekli görmüştür.

Böylece, ayrı ayrı kat malikleri olmakla birlikte, aynı taşınmazda bir arada yaşayan kişilerin ortak ihtiyaçlarının kolayca karşılanması istenmiştir. Aksi halde kat mülkiyetinin yürütülmesi mümkün değildir. Bu düşüncenin doğal sonucu olarak, yöneticinin temsil yetkisine giren işlerden dolayı üçüncü kişilerle yaptığı sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklarda, aktif ve pasif dava ehliyetinin bulunduğunun kabulü gerekir. 

Aksinin benimsenmesi durumunda ise bu kez üçüncü kişilerin yönetici ile sözleşme yapmaktan kaçınacakları ve bundan kat maliklerinin zarar görecekleri kuşkusuzdur. O itibarla husumetin yöneticiye yöneltilmesinde kat maliklerinin de yararı bulunduğu göz ardı edilemeyecek bir gerçektir. 

Kaldı ki yönetici, temsil yetkisini kullanırken gerekli özeni göstermezse, kat maliklerine karşı bir vekil gibi sorumlu olacağı da izahtan varestedir (HGK'nun 23.12.1992 gün ve 1992/13-643-749 esas, karar sayılı ilamı; aynı doğrultuda HGK'nun 07.07.1993 gün ve 1993/13-401-510 esas, karar sayılı ilamı). Yöneticinin yasadan doğan kat maliklerini temsil yetkisine giren işlerden dolayı üçüncü kişilerle yaptığı sözleşmelerden kaynaklanan uyuşmazlıklarda yönetimin (yöneticinin) aktif ve pasif husumet ehliyetinin bulunduğu da belirgindir. Bu nedenle ana taşınmazın ortak giderleriyle ilgili davada kat maliklerin taraf olarak yer almaları yasal zorunluluk olarak öngörülmemiştir. Ne var ki, hüküm, salt yönetim kurulu başkanı veya yönetici hakkında kurulamaz. Yasal temsilci durumundaki bu kişiler aleyhine ancak “kat maliklerini temsilen” olduğu açıklaması ile hüküm kurulması olanaklıdır(Y. HGK. 01.06.2011 gün ve 2011/9-298 E, 2011/377 K.).  

Somut uyuşmazlıkta dava kat malikleri yönetimine açılmış, dava yönetim hakkında yürütülmüş ve yargılama sonunda davanın kısmen kabulü ile alacakların temsil edilen kat maliklerinden Kat mülkiyeti Kanunu’nun 20. Maddesi uyarınca tahsiline karar verilmiştir. Karar da eksiklik, hükmün kat maliklerinin sorumluluğu belirtilerek, temsilen yönetimden tahsiline şeklinde hüküm kurulmamasıdır. Ancak hükmün bu şekilde kurulması, yönetimin kat maliklerinden işçilik alacaklarını ne şekilde tahsil edeceğine dair iç ilişkiyi göstermesidir. Bu yönetimin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. 

Kararın kesinleşmesi ile dava açıldığı gibi kararda davalı gösterilen kat malikleri yönetimi hakkında takip yapılmıştır. Dava yönetime karşı açıldığına ve kararda gösterilen davalı aleyhine icra takibi yapıldığına göre ilamın infazının yönetim hakkında olması usule uygundur. Her ne kadar kararın hüküm fıkrası kat maliklerinden eşit şekilde tahsili şeklinde eksik kurulmuş ise de davalı yönetim, kat maliklerini temsil ettiği ve yasadan kaynaklanan temsil yetkisi olduğu halde, icra emrinin iptalini talep etmiştir. Yasadan kaynaklanan temsil yetkisi açık olan ve kat maliklerine karşı sorumluluğu bulunan davalının icra emrinin iptalini istemesi, davayı takip etmesi ve hakkında hüküm kurulması nedeni ile hakkın kötüye kullanımıdır. Zira davalı yönetimin, kat maliklerini temsil dışında bir hukuksal yükümlülüğü veya hakkı bulunmamaktadır. 

Diğer taraftan eksiklik sadece temsilen infazının istenmemesinden kaynaklandığı halde, bozmanın “kat maliklerini temsilen yönetimin icra takibinde borçlu gösterilmesi” yönünde olması gerekirken, icra emrinde kat maliklerinin borçlu gösterilmesi gerektiği” şeklinde yapılması da normatif düzenlemelere aykırı olmuştur. Alacaklı işçi bu şekilde tüm kat maliklerine karşı icra takibi yapmak zorunda bırakılmıştır. Oysa bu yukarda açıklanan yasal düzenlemelere göre doğru değildir. Şekil esastan üstün tutulmuştur. Oysa icra hukuku (şekli hukuku) maddi hukuk için araçtır. 

Yerel mahkemenin sonuç itibari ile kararı yasal mevzuatta uygun olduğundan verilen kararın onanması gerektiği düşüncesindeyiz.

Açıklanan gerekçelerle Yüksek Yargıtay Genel Kurulu’nun çoğunluk görüşüne katılmadığımızı belirtiriz.

Seracettin GÖKTAŞ                      Bektaş KAR
22. Hukuk Dairesi Başkanı            9. Hukuk Dairesi Üyesi 

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nda bulunan 27 üyenin 18'i BOZMA, 9'u ise ONAMA yönünde oy kullanmışlardır.