YSK KARARLARININ KESİN OLMASI İLGİLİ KARARI VEREN ÜYELERİN KUSURU NEDENİYLE TAZMİNAT TALEP EDİLMESİNE ENGEL OLAMAZ.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


31 Ağu
2021

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2018/4-527
KARAR NO   : 2021/563

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                : 
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi (İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla)
TARİHİ                          : 05/12/2017
NUMARASI                  : 2016/31 - 2017/42
DAVACI                        H.G. vekili Av. O.A.G.
DAVALI                        : Maliye Hazinesi vekili Av. S.S.
İHBAR OLUNANLAR  : 1- S.G. 2- T.K. 3- M.C.
                                        4- M.K. 5- N.İ. 6- Ü.D. 7- A.K.
                                        8- İ.H. 9- İ.Z. 10- Z.Y.   
                                        11- H.M. 12- İ.D. 13- D.B.
                                        14- H.T.A. 15- F.Ö.

1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı Yargıtay 4. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla yapılan yargılama sonunda, davanın usulden reddine karar verilmiştir.

2. Karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 30.03.2014 tarihinde yapılan mahalli idareler seçimlerinde Sivas İli, Ulaş ilçesi belediye başkanlığına aday olduğunu, ilçe seçim kurulunca adaylığı kabul edilerek seçimlere katıldığını, en çok oyu alarak belediye başkanı seçildiğini, ancak Ulaş İlçe Seçim Kurulunun 03.04.2014 tarihli ve 2014/22 sayılı kararı ile sabıka kaydındaki bilgilere göre seçilme yeterliliğine sahip olmadığı gerekçesiyle seçimlerin iptaline karar verildiğini, bu karara karşı yapılan itirazın Sivas İl Seçim Kurulu Başkanlığının 05.04.2014 tarihli ve 2014/54 sayılı kararı ile reddedildiğini, bu karara itirazı üzerine ise Yüksek Seçim Kurulunun (YSK) 08.04.2014 tarihli ve 1167 sayılı kararı ile "... seçim tutanağının bu kişiden sonra gelen en çok oy almış olan parti adayına verilmesine…" karar verildiğini, seçilme yeterliliğine sahip olduğunu, YSK’nın bu kararından önce memnu haklarının iade edildiğini, durumu YSK’ya da bildirdiğini, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 67. maddesinde belirtilen siyasi faaliyette bulunma hakkının ihlâl edildiğini, il ve ilçe seçim kurulları ile YSK’nın yasanın emredici hükümlerini yerine getirmediğini, seçim yargısının adil şekilde işlemediğini, yapılan itirazların kendisine ve partisine bildirilmediğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000 TL maddi tazminat ve 30.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.             

Davalı Cevabı:

5. Davalı Maliye Hazinesi vekili cevap dilekçesinde; davanın süresinde açılmadığını, Anayasanın 79. maddesi uyarınca YSK’nın kararlarının kesin olduğunu ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 46. maddesinde belirtilen koşulların mevcut olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Özel Daire Kararı:

6. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 05.12.2017 tarihli ve 2016/31 E., 2017/42 K. sayılı kararı ile;

“… DAVA : Davacı dava dilekçesinde; 30/03/2014 tarihinde yapılan mahalli idareler seçimlerinde Sivas İli, Ulaş ilçesi belediye başkanlığına aday olduğunu, en çok oyu aldığını, ancak Ulaş İlçe Seçim Kurulu'nun 03/04/2014 tarihli ve 2014/22 sayılı kararı ile sabıka kaydındaki bilgilere göre seçilme yeterliliğine sahip olmadığı gerekçesiyle seçimlerin iptaline karar verildiğini, bu karara karşı yapılan itirazın Sivas İl Seçim Kurulu Başkanlığı'nın 05/04/2014 tarihli ve 2014/54 sayılı kararı ile reddedildiğini, bu karara itirazı üzerine ise Yüksek Seçim Kurulu'nun 08/04/2014 tarihli ve 1167 sayılı kararı ile "... seçim tutanağının bu kişiden sonra gelen en çok oy almış olan parti adayına verilmesine" karar verildiğini, seçilme yeterliliğine sahip olduğunu, Yüksek Seçim Kurulu'nun bu kararından önce memnu haklarının iade edildiğini, durumu Yüksek Seçim Kurulu'na da bildirdiğini, Anayasa’nın 67. maddesinde belirtilen siyasi faaliyette bulunma hakkının ihlal edildiğini, il ve ilçe seçim kurulları ile Yüksek Seçim Kurulu'nun yasanın emredici hükümlerini yerine getirmediğini, seçim yargısının adil şekilde işlemediğini, yapılan itirazların kendisine ve partisine bildirilmediğini belirterek, maddi ve manevi zararlarının tazminini istemiştir.

CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın süresinde açılmadığını, Anayasa'nın 79. maddesi uyarınca, Yüksek Seçim Kurulu kararlarının kesin olduğunu ve sorumluluk koşullarının da oluşmadığını savunmuştur.

GEREKÇE : Dava, hakimlerin hukuki sorumluluğuna dayalı olarak maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

Dosya kapsamından;

Davacının Anayasa Mahkemesi'ne yaptığı bireysel başvuru üzerine, Mahkemenin 29/09/2014 tarihli 2014/5617 sayılı kararı ile "... başvurucunun başvuru dilekçesinde ifade ettiği şekliyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü hak, Anayasa ve AİHS ile buna ek Türkiye'nin taraf olduğu protokollerin ortak koruma alanına girmediğinden başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin "konu bakımından yetkisizlik" nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir" şeklindeki gerekçe ile başvurunun "konu bakımından yetkisizlik" nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verildiği,

Davacının; adli sicil kaydına konu Sivas 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 1998/1.1 esas, 1999/.8 karar sayılı dosyasında görevi kötüye kullanmak suçundan yargılandığı ve 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 240/1, 19, 3506 sayılı Kanunun ek 1-2 maddeleri uyarınca sonuç olarak bir yıl hapis ve 860 TL ağır para cezası ile cezalandırılmasına ve bir yıl süre ile memuriyetten yoksun bırakılmasına 22/02/1999 tarihinde karar verildiği, kararın kesinleşerek infaz edildiği, davacının başvurusu üzerine Sivas 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 12/04/2011 tarihli, 2011/4.6 değişik iş sayılı kararı ile yasaklanmış hakların geri verilmesi talebinin reddedildiği, bu karara yapılan itirazın Tokat Ağır Ceza Mahkemesi'nin 23/05/2011 tarihli ve 2011/9.6 değişik iş sayılı kararı ile reddedildiği, davacı vekilinin aynı konudaki 02/04/2014 tarihli başvurusu üzerine ise Sivas 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 03/04/2014 tarihli, 2014/2.4 değişik iş sayılı kararı ile memnu hakların iadesi talebinin kabulüne başkanın karşı oyu ile oy çokluğuyla karar verildiği anlaşılmıştır.

İlgili mevzuat incelendiğinde;

Türkiye Cumhuriyet Anayasası'nın "Seçimlerin genel yönetim ve denetimi" başlıklı 79. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında;

“Seçimler, yargı organlarının genel yönetim ve denetimi altında yapılır.

Seçimlerin başlamasından bitimine kadar, seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili bütün işlemleri yapma ve yaptırma, seçim süresince ve seçimden sonra seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları, şikayet ve itirazları inceleme ve kesin karara bağlama ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin seçim tutanaklarını ve Cumhurbaşkanlığı seçim tutanaklarını kabul etme görevi Yüksek Seçim Kurulunundur. Yüksek Seçim Kurulunun kararları aleyhine başka bir mercie başvurulamaz.”

298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun Yüksek Seçim Kurulu'nun görev ve yetkilerini düzenleyen 14. maddesinin sekizinci ve dokuzuncu fıkralarında;

“8. İl seçim kurullarınca düzenlenen tutanaklara karşı yapılan itirazları inceleyip kesin karara bağlamak,

9. Seçimlerden sonra, kendisine süresi içinde yapılan, seçimin sonucuna müessir olacak ve o çevre seçiminin veya seçilenlerden bir veya birkaçının tutanağın iptalini gerektirecek mahiyette itirazları, altkurullara yapılan itirazların silsilesine ve sürelerine uygunluğunu araştırmaksızın inceleyip kesin karara bağlamak,”

“İtiraz mercileri” başlıklı 111. maddesinin ikinci fıkrasında;

“Yüksek Seçim Kurulu'nun re'sen veya itiraz üzerine vereceği kararlar kesindir.”

“Tetkik ve tahkik usulü” başlıklı 132. maddesinin dördüncü fıkrasında,

“Kurulun kararı kesindir. Aleyhine hiçbir mercie ve kanun yoluna başvurulamaz.”

Hükümleri yer almaktadır.

Konuya ilişkin yargı kararlarında ise;

Danıştay 10. Dairesi'nin 24/04/2017 gün ve 2017/954 esas, 2017/2222 sayılı kararında; Anayasa'nın 79/2. maddesine atıfta bulunularak Yüksek Seçim Kurulu'nun seçim hukuku kapsamında aldığı kararların idari işlem olarak nitelendirilemeyeceği ve idari yargı denetimine tabi tutulamayacağının belirtildiği, kararın temyizi üzerine, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun 15/05/2017 gün ve 2017/739 esas 2017/2110 karar sayılı ilamı ile kararın onandığı,

Anayasa Mahkemesi'nin 14/07/2015 gün, 2015/6723 bireysel başvuru numaralı kararında, ise "40. Başvurucu tarafından YSK'nın yargı yeri olduğu, yargısal nitelikte kararlar verdiği ileri sürülmüş ise de YSK'nın bir yargı yeri olup olmadığı veya kararlarının yargısal nitelik taşıyıp taşımadığı tartışmasının, Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru yoluyla YSK kararlarını inceleme yetkisi olup olmadığı probleminin çözümlenmesine katkısı olduğu söylenemez. YSK'nın statüsünün ve verdiği kararların hukuki niteliğinin, bu kararların bireysel başvuru konusu olup olamayacağı hususunun çözümünde önem veya ilgisi bulunmamaktadır. Tartışılması gereken temel husus, YSK'nın yargı yeri ve kararlarının da yargısal nitelikli kararlar olduğu kabul edilse dahi Anayasa'nın 79. maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesi karşısında YSK kararlarının bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesince incelenip incelenemeyeceği sorunudur. Bu konunun aydınlatılmasında Anayasa'nın anılan hükmünde geçen "YSK'nın kararları aleyhine başka bir mercie başvurulamaz." ibaresi ve 298 sayılı Kanun'un 132. maddesinde geçen "Kurulun kararı kesindir. Aleyhine hiçbir mercie ve kanun yoluna başvurulamaz." ibaresinin ne anlam ifade ettiğine bakılmalıdır. Anılan hükümlerde yer alan "merci" ifadesiyle başvurulacak idari ve yargısal tüm yer veya makamların kastedildiği anlaşılmaktadır ve Anayasa Mahkemesi de buna dahildir. Buna göre anılan hükümler karşısında, YSK kararlarının Anayasa Mahkemesi önünde bireysel başvuruya konu olması mümkün değildir" şeklindeki gerekçe ile "... Anayasa'nın idari ve yargısal denetim dışında bıraktığı bir işleme karşı yapıldığı anlaşıldığından başvurunun "konu bakımından yetkisizlik" nedeniyle kabul edilemez olduğuna" karar verildiği,

Görülmüştür.

Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve emsal kararlar ile Yüksek Seçim Kurulu kararlarının niteliği dikkate alındığında, Anayasa'nın idari ve yargısal denetim dışında bıraktığı bir işlemden dolayı, davacının iddialarının HMK’nın 46. maddesi kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığı kanaatine varılarak, davanın usulden reddine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda gösterilen nedenle;

1- Türkiye Cumhuriyet Anayasası'nın 79/2 maddesi, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunu'nun 111/2, 132/4 maddelerine göre 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 46. maddesi kapsamında değerlendirme koşulları bulunmayan davanın HMK'nun 114 ve 115. maddeleri uyarınca usulden reddine,

2- HMK'nun 49. maddesi gereğince dava usulden reddedildiğinden disiplin para cezası tayinine yer olmadığına,…” oy çokluğu ile karar verilmiştir.

Kararın Temyizi:

7. Özel Daire kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. GEREKÇE

8. Dava, HMK’nın 46. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.

9. HMK’nın 46. maddesinde sorumluluk nedenleri sınırlı olarak sayılmıştır. HMK’nın 46. maddesinde “(1) Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir:

a) Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.

b) Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.

c) Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması.

ç) Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması.

d) Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması.

e) Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması.” düzenlemesi bulunmaktadır.

10. Anayasa’nın “Seçimlerin genel yönetim ve denetimi” başlıklı 79. maddesi;

“Seçimler, yargı organlarının genel yönetim ve denetimi altında yapılır. Seçimlerin başlamasından bitimine kadar, seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili bütün işlemleri yapma ve yaptırma, seçim süresince ve seçimden sonra seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları, şikayet ve itirazları inceleme ve kesin karara bağlama ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin seçim tutanaklarını ve Cumhurbaşkanlığı seçim tutanaklarını kabul etme görevi Yüksek Seçim Kurulunundur. Yüksek Seçim Kurulunun kararları aleyhine başka bir mercie başvurulamaz.

Yüksek Seçim Kurulunun ve diğer seçim kurullarının görev ve yetkileri kanunla düzenlenir.

Yüksek Seçim Kurulu yedi asıl ve dört yedek üyeden oluşur. Üyelerin altısı Yargıtay, beşi Danıştay Genel Kurullarınca kendi üyeleri arasından üye tamsayılarının salt çoğunluğunun gizli oyu ile seçilir. Bu üyeler, salt çoğunluk ve gizli oyla aralarından bir başkan ve bir başkanvekili seçerler.

Yüksek Seçim Kuruluna Yargıtay ve Danıştaydan seçilmiş üyeler arasından ad çekme ile ikişer yedek üye ayrılır. Yüksek Seçim Kurulu Başkanı ve Başkanvekili ad çekmeye girmezler.  

Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunların halkoyuna sunulması, Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi, işlemlerinin genel yönetim ve denetimi de milletvekili seçimlerinde uygulanan hükümlere göre olur....” Hükmünü haizdir.

11. 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’un YSK’nın görev ve yetkilerini düzenleyen 14/8 ve 9. fıkralarında;

“8. İl seçim kurullarınca düzenlenen tutanaklara karşı yapılan itirazları inceleyip kesin karara bağlamak,

9. Seçimlerden sonra, kendisine süresi içinde yapılan, seçimin sonucuna müessir olacak ve o çevre seçiminin veya seçilenlerden bir veya birkaçının tutanağın iptalini gerektirecek mahiyette itirazları, altkurullara yapılan itirazların silsilesine ve sürelerine uygunluğunu araştırmaksızın inceleyip kesin karara bağlamak,”

Aynı Kanun’un “İtiraz mercileri” başlıklı 111/2. maddesinde;

“Yüksek Seçim Kurulu'nun re'sen veya itiraz üzerine vereceği kararlar kesindir.” hükmüne yer verilmiş olup, “Tetkik ve tahkik usulü” başlıklı 132/4. maddesinde de, kurulun kararlarının kesin olduğu ve aleyhine hiçbir mercie ve kanun yoluna başvurulamayacağı belirtilmiştir.

12. Seçimlerin yönetimi ve denetimi her ne kadar birlikte anılsa da aslında birbirini izleyen ve tamamlayan iki ayrı aşamadan oluşmaktadır. Seçimlerin yönetimi kavramından seçim mevzuatının uygulanması, denetiminden ise bu mevzuatın uygulanmasına bağlı olarak ortaya çıkabilecek uyuşmazlıkların çözümü anlaşılır. Seçimlerin yönetiminde yerine getirilen fonksiyon idari, denetiminde yerine getirilen fonksiyon ise yargısal niteliktedir.

13. Anayasa’nın yasama bölümünde yer alan 79. maddesine göre, seçimlerin, yargı organlarının genel yönetim ve denetimi altında yapılacağı, aynı maddenin devamında ise, seçimlerin yönetimi ve denetimi konusunda YSK’nın görevli ve yetkili olduğu belirtilmiştir (Özalp.,N.Y.: Yüksek Seçim Kuruluna İlişkin Güncel Anayasal Tartışmalar, s. 137, anayasader.org).

14. Anayasa’da YSK, her ne kadar yasama bölümünde yer alsa da, Yargıtay ve Danıştayın kendi içlerinden çıkardıkları üyelerden oluşmakla üst yargı organı konumundadır. (Teziç, E.: Anayasa Hukuku, 2008, s. 337, Özalp, N.Y.: s.141).

15. Denetim işlevi göz önüne alındığında da, seçim uyuşmazlıklarını kesin karara bağlama yetki ve görevi dolayısıyla, itiraz ve şikâyetleri çözüme bağlama konusunda yargısal usullerle çalışan bir yargı organı niteliğindedir. Seçimler, seçim kurullarının gözetim ve denetiminde yapıldığına göre diğer seçim kurullarını birer yargı organı, YSK’yı da bir üst yargı organı olarak kabul etmek gerekmektedir (Özalp, N.Y., s.141).                       

16. Anayasa’nın 79. maddesine göre, YSK, seçimlerin başlamasından bitimine kadar, seçim süresince ve seçimden sonra seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları, şikâyet ve itirazları inceleme ve kesin karara bağlama görev ve yetkisiyle donatılmıştır. Anayasa’da soyut bir biçimde düzenlenen bu yetki, 298 sayılı Kanun’la somutlaştırılmıştır (Kılıç A.: Yüksek Seçim Kurulu Kararlarına Karşı Bireysel Başvuru Yolu, s. 64, dergipark.org.tr).

17. Bütün bu hususlar dikkate alındığında, YSK’nin, itiraz ve şikâyet üzerine ortaya çıkan seçim uyuşmazlıklarını, yani il seçim kurullarının teşekkülüne, işlemlerine ve kararlarına karşı yapılacak itirazları, adaylığa ait itirazları, il seçim kurullarınca, oy verme günü işlemleri hakkında verilmiş olan kararlara karşı yapılan itirazları, il seçim kurullarınca düzenlenen tutanaklara karşı yapılan itirazları, seçimlerden sonra, kendisine süresi içinde yapılan, seçimin sonucuna müessir olacak ve o çevre seçiminin veya seçilenlerden bir veya birkaçının tutanağının iptalini gerektirecek mahiyette itirazları incelerken mahkeme sıfatını haiz olduğu ve bu inceleme sonucu verdiği kararların yargısal karar niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır (Kılıç, s.65).

18. Somut olayda davacı vekili, müvekkilinin 30.03.2014 tarihinde yapılan mahalli idareler seçimlerinde Sivas ili, Ulaş ilçesi belediye başkanlığına aday olduğunu, ancak sabıka kaydındaki bilgilere göre seçilme yeterliliğine sahip olmadığı gerekçesiyle seçimlerin iptaline karar verildiğini, gerek ilçe seçim kurulu gerek il seçim kurulu en son olarak da YSK’ya yaptığı itirazların reddedildiğini, seçim kurullarınca verilen kararların hatalı olduğu gerekçesiyle tazminat talebinde bulunmuştur.

19. HMK’nın 46. maddesinde, hâkimlerin yargısal faaliyetlerinden dolayı verilen kararlar yönünden Devletin sorumluluğu düzenlenmiş olup, yukarıda yapılan açıklamalar uyarınca, seçim hukuku kapsamında seçim kurullarınca yapılan işlemler yargısal faaliyet olmakla beraber alınan kararlar da yargısal nitelikte bulunmaktadır.

20. YSK tarafından verilen kararların kesin nitelikte olması ve aleyhine başka bir mercie başvurulamaması, ilgili kararı veren üyelerin kusuru nedeniyle tazminat talebinde bulunulmasına engel olmadığı gibi YSK kararlarının denetime tabi olmaması, şartları varsa verilen karar nedeniyle tazminat sorumluluğuna engel değildir.

21. Açıklanan nedenlerle, Özel Dairece tazminat isteminin esası yönünden inceleme yapılması gerekirken davanın usulden reddinde karar verilmesi yerinde değildir.

22. Hâl böyle olunca, usul ve yasaya aykırı olduğu tespit edilen Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın bozulması gerekir.

III. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 05.12.2017 tarihli ve 2016/31 E., 2017/42 K. sayılı kararın BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 18.05.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.