ZİYNETLERİN BORÇLARIN ÖDENMESİ SEBEBİYLE ALINDIĞI İLERİ SÜRÜLDÜĞÜNDEN İSPAT YÜKÜ KOCAYA GEÇMİŞTİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


27 Nis
2021

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/3-1509
KARAR NO   : 2020/863

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ              : 
Ankara 11. Aile Mahkemesi
TARİHİ                        : 10/12/2015
NUMARASI                : 2015/1521 - 2015/1946
DAVACI                      : H.K. vekili Av. Ç.K.
DAVALI                      : H.A.

1. Taraflar arasındaki “ziynet eşyasının iadesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Ankara 11. Aile Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili 08.05.2013 tarihli dava dilekçesinde, tarafların 29.05.2012 tarihinde kesinleşen karar ile boşandıklarını, düğün töreninde takılan yirmi üç adet çeyrek altın, bir adet yarım altın, on iki adet altın bilezik (22 ayar 22 gram) ve bir takı setinin (24 ayar) müvekkilinden alınarak davalı tarafça adına açtırdığı kiralık kasaya konulduğunu, davalının müşterek konutun anahtarını zorla alarak müvekkilini evden kovduğunu ve bu şekilde evden ayrıldığı için müvekkilinin hiçbir kişisel eşyasını alamadığını ileri sürerek düğünde takılan ziynet eşyalarının aynen iadesine, mümkün olmadığı takdirde dava tarihi itibariyle hesaplanan değerlerinin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı cevabı:

5. Davalı 13.06.2013 tarihli cevap dilekçesinde, düğün töreninde takılan ziynet eşyalarından üç adet bilezik hariç, tamamının davacı tarafın da rızası ile düğün masraflarının karşılanması için bozdurulduğunu, davacının ailesi tarafından takılan üç adet bileziğin ise davacının isteği ile kendisi tarafından kiralanan banka kasasına konulduğunu, boşanma davasının açıldığını öğrenmesinden hemen önce kasada bulunan bu altınları da bozdurarak müşterek konuta alınan mobilyaların bedelini ödediğini, davacıya ait hiçbir ziynet eşyasının kendisinde bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme Kararı:

6. Ankara 11. Aile Mahkemesinin 22.05.2014 tarihli ve 2013/609 E., 2014/716 K. sayılı kararı ile; düğünde davacıya takılan altınlardan dört burma bileziğin dışındakilerin davacının rızası ile düğün masraflarının karşılanması için kullanıldığı, diğer dört bilezikten üçünün davalı tarafından kasada tutulduğu, herhangi bir yere harcanmadığı, birisinin ise davacının evden eşyalarını almak için gittiği sırada davalı tarafından elinden alındığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne ve her biri 20 gram ağırlığında 22 ayar dört adet altın bileziğin davalıdan alınıp davacıya aynen iadesine, aynen iade mümkün olmadığı takdirde 6.680,00 TL altın bedelinin dava tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Ankara 11. Aile Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 02.06.2015 tarihli ve 2014/17779 E., 2015/10101 K. sayılı kararı ile; “... TMK 6. maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan herbiri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde; gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere, ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin, iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir. Davacı kadın dava konusu edilen ziynet eşyalarının davalıda kaldığını ileri sürmüş, davalı koca ise onun tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneyimlerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla bunların davalı tarafın zilyedlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Davacı, dava konusu ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını ispat yükü altındadır.

Bununla birlikte, kural olarak evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun kadına bağışlanmış sayılır. Dava konusu kadına ait altınlar koca tarafından bozdurulup değişik amaçlarla kullanılmış olabilir. Çeşitli sebeplerle (evin ihtiyaçları, düğün borçları, balayı vs) koca tarafından bozdurulan bu altınların karşılığının hibe edilmediği müddetçe kadına iadesi zorunludur. Davalı koca tarafından dava konusu ziynet eşyalarının herhangi bir sebep ile bozdurulduğunun iddia edilmesi halinde, bu defa ispat yükü yer değiştirir ve davalı koca ziynet eşyalarının bir daha iade edilmemek üzere kendisine verildiğini eş söyleyiş ile kendisine bağışlandığını, davacının isteği ve onayı ile ziynet eşyalarının bozdurulup harcandığını kanıtlanması halinde, ancak bu ziynet eşyalarını iadeden kurtulur.

Somut olayda, davacı kadın düğünde kendisine takılan ziynet eşyalarının davalı tarafta kaldığını iddia etmiş, bun karşın davalı koca ise ziynet eşyalarının bir kısmının düğün masrafları, bir kısmının ise mobilya masrafları için bozdurulduğunu ve harcandığını belirtmiştir. Bu durumda ispat külfeti yer değiştirmiştir. Gerçekleşen bu durum karşısında ispat yükü kendisine geçen davalı koca, davacı kadının bu altınları bir daha iade edilmemek üzere davacının kendi rızası ile verdiğini ispatlayamamıştır. 

Bu durumda mahkemece; dosyada mevcut tüm deliller ve bu suretle tarafların bilirkişi raporlarına itirazları da gözönüne alınarak, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir...” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. Ankara 11. Aile Mahkemesinin 10.12.2015 tarihli ve 2015/1521 E., 2015/1946 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçelerinin yanında, tarafların boşanmalarından evvel de ayrıldıkları ve tekrar barıştıkları, bu ayrılık sırasında altınların iadesi konusunda herhangi bir talepte bulunulmadığı anlaşılmakla mahkememizce iadesine karar verilen altınlar dışında kalan ziynet eşyalarının bir daha iade edilmemek üzere ve davacının rızasıyla alınıp düğün ve öncesinde yapılan masrafların karşılanması, borçlarının ödenmesi amacıyla kullanıldığı gerekçesiyle direnme kararı vermiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, Yerel Mahkemece düğün masrafları için harcandığı kabul edilen ziynet eşyasının davacının rızası ile verilmesinin yeterli olup olmadığı, davalının, ziynet eşyalarının davacı tarafından bir daha iade edilmemek üzere verildiğini ispatlamasının gerekip gerekmediği, burada varılacak sonuca göre davalının düğün masrafları için harcanan ziynet eşyasını iade ile yükümlü olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.

III. ÖN SORUN

12. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasına geçilmeden önce, Yerel Mahkemece direnme adı altında verilen kararda, önceki gerekçelere ek olarak “tarafların boşanmalarından evvel başka bir ayrılık ve barışma yaşandığı ve bu ayrılık sırasında altınların iadesi konusunda herhangi bir talepte bulunulmadığı” gerekçesine dayanılması karşısında, kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı tartışılmış, söz konusu gerekçenin bozma kararının karşılanması amacıyla yazıldığı değerlendirilmiş ve ön sorunun olmadığına oy birliği ile karar verilerek işin esasının incelenmesine geçilmiştir.

IV. GEREKÇE

13. Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlığın aydınlatılması için ispat hukuku yönünden geçerli kurallara değinmekte yarar vardır:

14. Dava konusu edilen bir hakkın ve buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların (olguların) var olup olmadıkları hakkında mahkemeye kanaat verilmesi işlemine ispat denir. 

15. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 187/1. maddesi;

“İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümüne etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir.” şeklinde düzenlenmiştir.

16. Vakıa (olgu) ise, 03.03.2017 tarihli ve 2015/2 E., 2017/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında; kendisine hukuki sonuç bağlanmış olaylar şeklinde tanımlanmıştır. İspatı gereken olaylar, olumlu vakıalar olabileceği gibi olumsuz vakıalar da olabilir.

17. Diğer taraftan hâkim, taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan vakıaların gerçekleşip gerçekleşmediğini, kural olarak kendiliğinden araştıramaz. Bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini taraflar ispat etmelidir. Bir davada ispat yükünün hangi tarafa ait olacağı hususu ise HMK’nın “İspat yükü” başlıklı 190. maddesinde yer almakta olup; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.

Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklinde hüküm altına alınmıştır.

18. Bu hüküm, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) “İspat yükü” başlıklı 6. maddesinde yer alan: “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." ifadesine paralel olarak düzenlenmiştir.

19. HMK’nın 203. maddesinde hangi hâllerde tanık dinlenebileceği açıklanmıştır: 

“a) Alt soy ve üst soy, kardeşler, esler, kayınbaba, kaynana ile gelin ve damat arasındaki işlemler.

b) İsin niteliğine ve tarafların durumlarına göre, senede bağlanmaması teamül olarak yerleşmiş bulunan hukuki işlemler.

c) Yangın, deniz kazası, deprem gibi senet alınmasında imkânsızlık veya olağanüstü güçlük bulunan hâllerde yapılan işlemler.

ç) Hukuki işlemlerde irade bozukluğu ile aşırı yararlanma iddiaları

d) Hukuki işlemlere ve senetlere karsı üçüncü kişilerin muvazaa iddiaları.

e) Bir senedin sahibi elinde beklenmeyen bir olay veya zorlayıcı bir nedenle yahut usulune göre teslim edilen bir memur elinde veya noterlikte herhangi bir şekilde kaybolduğu kanısını kuvvetlendirecek delil veya emarelerin bulunması hâli.”

20. Diğer taraftan, evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun ona bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır.

21. Hukuk Genel Kurulunun 03.12.2019 tarihli ve 2017/3-958 E., 2019/1285 K. sayılı kararında da aynı ilke benimsenmiştir.

22. Somut olayda; dört adet bileziğin davalıdan alınarak davacıya aynen iadesine dair Mahkemece verilen ilk karar davalı tarafından temyiz edilmemiş ve bu husus karşı taraf lehine kazanılmış hak doğuracak şekilde kesinleşmiştir. Uyuşmazlık, bu dört adet bileziğin dışında takılan altınlara ilişkindir.

23. İspat külfetinin hangi tarafta olduğu hususunun, yukarıda bahsedilen hukuki düzenleme çerçevesinde çözümlenmesi gerekmektedir. Ziynetin kadına ait olduğu ve kadının yanından ayırmayacağı, giderken de yanında götüreceği karine olmakla birlikte somut olayda, davalı koca altınların bir kısmının alınıp kasaya konulduğunu, bir kısmının da davacının da rızası ile düğün masrafları için harcandığını iddia etmesiyle artık ispat yükünü üzerine aldığının kabulü gerekir. Bu durumda davalı koca söz konusu altınların davacı tarafından geri alınmamak üzere verildiğini ispat yükü altındadır. 

24. Yargılama sırasında dinlenilen tanıklar ile birlikte, davalı tanıkları Hüseyin A. ve Fadime A.’nın oluşa uygun olduğu değerlendirilen ifadeleri bir bütün olarak ele alındığında; uyuşmazlık konusu altınların, hemen düğün akşamı, düğünün masraflarını karşıladığı anlaşılan davalının abisine masrafların bedeli olmak üzere davacı ve davalı tarafından birlikte verildiği anlaşılmaktadır. Somut olay itibariyle, davacı ve davalı tarafından üçüncü kişiye masrafların karşılığı olarak verilen altınların iade edilmesi beklentisiyle verildiğinden bahsedilemez. Bu itibarla, davalının, altınların iade edilmemek üzere verildiğini ispatladığının kabulü gerekir. 

25. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; tanık beyanlarıyla yalnızca davacının uyuşmazlık konusu altınları rızasıyla verdiğinin ispatlandığı, iade edilmemek üzere verildiğinin ispatlanmadığı, bu nedenle Özel Daire bozma kararının yerinde olduğu ve direnme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

26. Hâl böyle olunca; uyuşmazlık konusu altınların davacının rızası ile ve iade edilmemek üzere verildiğinin ispatlandığının kabulüyle verilen direnme kararı yerindedir. 

27. O hâlde; usul ve yasaya uygun direnme kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

V. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,

Gerekli temyiz ilâm harcı peşin alındığından başka harç alınmasına yer olmadığına,

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440/III-1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 10.11.2020 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nda bulunan 20 üyenin 15'i ONAMA, 5'i ise BOZMA yönünde oy kullanmışlardır.