T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2016/9-2323
KARAR NO   : 2021/213

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
 İpsala Asliye Hukuk Mahkemesi (İş Mahkemesi Sıfatıyla)
TARİHİ                         : 12/05/2016
NUMARASI                 : 2016/34 - 2016/283
DAVACI                       : A.B. vekili Av. H.M.
DAVALI                       : T. İnşaat Mlz. Unlu Mamulleri Paz. San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili Av. A.T.H.

1. Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İpsala Asliye Hukuk Mahkemesince (İş Mahkemesi Sıfatıyla) verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilini davalı işyerinde 02.10.2007-11.04.2011 tarihleri arasında kesintisiz şekilde çalıştığını, çalışmalarının Sosyal Güvenlik Kurumuna (SGK/Kurum) bildirilmediğini, sigortasının yapılması talebinde bulununca işveren tarafından iş sözleşmesinin haksız ve kötü niyetli şekilde feshedildiğini, fazla çalışma yaptığı, hafta sonu ve bayram tatillerinde çalıştığı hâlde karşılığı ücretlerinin ödenmediğini ileri sürerek 02.10.2007-11.04.2011 tarihleri arasında bildirilmeyen hizmetlerinin ve sigorta başlangıç tarihinin 02.10.2007 tarihi olduğunun tespitine, tespit edilecek hizmetlerinin diğer hizmetleri ile birleştirilmesine, kıdem, ihbar, kötü niyet tazminatları ile fazla çalışma, yıllık izin, hafta ve resmi tatil ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

5. Hizmet tespiti davasının 15.10.2012 tarihli celsede eldeki dosyadan tefrikine karar verilerek mahkemenin 2012/209 Esasına kaydedildiği anlaşılmıştır.

Davalı Cevabı:

6. Davalı T. İnş. Malz. Unlu Mamulleri Paz. San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde; iş sözleşmesinin müvekkili tarafından feshedilmediğini, 11.04.2011 tarihinde davacının işi kendisinin bıraktığını, hak sahibi olduğu yeşil kartın iptal edilmemesi için sigortalı olmak istemediğini, fazla çalışma, yıllık izin ve tatil alacağı istemlerinin de yerinde olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkeme Birinci Kararı:

7. İpsala Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi Sıfatıyla) 13.09.2013 tarihli ve 2011/111 E., 2013/199 K. sayılı kararı ile; hizmet tespiti davasında davacının 02.10.2007-11.04.2011 tarihleri arasındaki çalışmalarının Kuruma bildirilmediğinin tespit edildiği, sigortasının yapılmaması nedeniyle iş sözleşmesini kıdem tazminatına hak kazanacak şekilde feshettiği, bilirkişi raporunun usul ve yasaya uygun, denetime elverişli olduğu, yıllık izinlerin kullandırıldığı ve karşılığı ücretlerin ödendiğine ilişkin işverence herhangi bir belge ibraz edilmediği, davacının fazla çalışma yapıp tatil günlerinde de çalıştığı hâlde karşılığı ücretlerinin ödenmediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

8. İpsala Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi Sıfatıyla) yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde Sosyal Güvenlik Kurumu ile davalı şirket vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

9. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 03.03.2015 tarihli ve 2014/1345 E., 2015/8883 K. sayılı kararı ile; “… 6100 sayılı yasanın 297, 298/2 ve 321. maddelerinde belirtilen zorunlu unsurları taşımadığı…” gerekçesiyle sair yönler incelenmeksizin hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemenin İkinci Kararı:

10. İpsala Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi Sıfatıyla) 28.05.2015 tarihli ve 2015/72 E., 2015/187 K. sayılı kararı ile; bozmaya uyulmasına karar verildikten sonra ilk kararda bildirilen gerekçelerle dava kısmen kabul edilmiştir.

Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:

11. İpsala Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi Sıfatıyla) yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı şirket vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

12. Yargıtay 9. Hukuk Dairesince 01.10.2015 tarihli ve 2015/26880 E., 2015/27170 K. sayılı kararı ile; (1) numaralı bentte davalının sair temyiz itirazları reddedildikten sonra “… 2- Dosyadaki bilgi ve belgelerden ve özellikle davacı tanığı Nazmi Cengiz’in açıklamalarından davacının iş akdinin sigorta bildirimlerinin yapılmaması haklı nedenine dayanarak kendisinin feshettiği, feshin haklı olması nedeniyle kıdem tazminatı talep hakkının olduğu, ancak iş akdini haklı nedenle de olsa fesheden işçinin ihbar tazminatı hak etmediği gözetilmeden ihbar tazminatı talebinin kabulü hatalıdır. 3- Islah harca tabi bir işlem olup davanın açıldığı dönemde yürürlükte bulunan HUMK ve karar tarihinde yürürlükte bulunan HMK ile Harçlar Kanunu uyarınca harca tabi olup harcı yatırılmayan işlemlerin hükümsüz olduğu, harcı yatırılmayan işlemin yapılmış sayılamayacağı açıktır. Davacı vekili, davasını 15/10/2012 tarihli dilekçe ile ıslah etmişse de bu ıslahın harcını karar verilene kadar yatırmamış, ıslah harcı tahkikat tamamlanıp kararın verildiği 28/05/2015 tarihinden sonra 02/06/2015 tarihinde yatırılmıştır. Bu açıklamalar karşısında ıslah harcı tahkikat tamamlanana kadar, karar verilene kadar yatırılmadığından geçerli değildir. Bu nedenle mahkemece ıslaha itibar edilerek ıslah dilekçesinde belirtilen miktarlara da karar verilmesi hatalıdır. 4- Hükme esas alınan bilirkişi raporunda kıdem tazminatının 2.807,13 TL brüt olarak hesaplanmasına rağmen bu miktarın hükümde net olarak yazılması hatalıdır. 5- Hükmedilen fazla mesai, yıllık izin ve genel tatil miktarlarının net mi yoksa brüt mü olduğunun hükümde belirtilmemesinin infazda tereddüde yol açacağının düşünülmemesi de hatalı olup bozmayı gerektirmiştir…”gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Direnme Kararı:

13. İpsala Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi Sıfatıyla) 12.05.2016 tarihli ve 2016/34 E., 2016/283 K. sayılı kararı ile; bozma kararının 3,4 ve 5. bentleri yönünden; mahkemenin bozma öncesi hükmünde kıdem tazminatının brüt olarak yazıldığı, fazla çalışma, yıllık izin ve genel tatil alacaklarının da kararda brüt olarak belirtildiği, davacının dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttuğu, 15.10.2012 tarihinde davasını ıslah ettiğini beyan ettiği ancak gerekçeli karar yazım tarihine kadar harcı yatırmadığı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK/6100 sayılı) ıslahı düzenleyen maddelerine göre ıslahın tahkikat bitinceye kadar sözlü ya da yazılı şekilde yapılabileceği belirtilmesine rağmen ıslahın geçerliliğinin harcın yatırılmasına bağlı kılınmadığı, genel hayat tecrübelerinin gösterdiği gibi iş davalarında işçilerin maddi alım gücü düşünüldüğünde ıslah harcını hemen yatırmadıklarının bilindiği, yasada aranmayan bir şartın yargısal içtihatlarla maddi hukukta sonuçlar doğuracak şekilde usulî işlemin olmazsa olmaz bir şartı haline getirilmesinin hak kayıplarına neden olabileceği, somut olayda gerekçeli karar yazılmadan önce harcın alındığı, kamu zararının söz konusu olmadığı kabul edilen toplam miktar üzerinden harca hükmedildiği, davacının ıslah dilekçesi verdiği celsede harcı yatırmak için süre talep ettiği ancak kendisine mahkemece taleple ilgili süre verilmediği bu nedenle gerekçeli kararın yazıldığı gün harcın yatırılmış olmasının süresinde yatırılmamış olarak yorumlanamayacağı çünkü sürenin başlamadığı, yasada ıslah harcının tahkikat sona erinceye kadar yatırılmasına ilişkin bir düzenleme de bulunmadığı, ıslah harcını yatırmak için süre talep edildiği ancak mahkemece süre verilmemesinin davacı yararına oluşan müktesep hakkı zedeleyecek nitelikte aleyhe yorumlanmaması gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

14. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK:

15. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık;

1- Saklı tutulan alacak miktarı için 15.10.2012 tarihli dilekçeyle dava ıslah edilerek harç yatırmak için talepte bulunduğu ve mahkemece ıslah talebi nazara alınarak hüküm verilen eldeki davada, ıslah harcının karar sonrasında tahsil edilmesi karşısında ıslahın geçerli olup olmadığı,

2- 2.807,13 TL kıdem tazminatı miktarının hükümde brüt olarak gösterilip gösterilmediği,

3- Fazla çalışma, yıllık izin ve genel tatil alacağı miktarlarının hükümde net mi yoksa brüt mü olduğunun belirtilip belirtilmediği noktalarında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

A. (1) numaralı uyuşmazlık yönünden yapılan incelemede;

16. Konunun açıklığa kavuşturulması için ıslah ve harçlar konusundaki yasal düzenlemelerden bahsedilmesinde yarar bulunmaktadır.

17. Kavram olarak ıslah; taraflardan birinin yapmış olduğu usul işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesine denir (Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu m. 83, HMK m. 176) (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, C: IV, İstanbul 2001, s. 3965).

18. Islah müessesi, dava değiştirme, başka deyişle iddia ve müdafaanın değiştirilmesi veya genişletilmesi yasağını bertaraf eden bir imkandır. Zira bu suretle, aslında yasal itiraz ile karşılaşılabilecek olan herhangi bir taraf muamelesi, ıslah kurumu yardımı ile artık bu itirazı davet etmeksizin yapabilmektedir (Üstündağ, S.: Medeni Yargılama Hukuku, Cilt: I-II, 5. Baskı, İstanbul 1992, s. 534).

19. Islahın konusu tarafların yapmış oldukları usul işlemleri olduğu için, ıslahla düzeltilecek usul işlemlerinin neler olduğundan da söz etmek gerekir. Gerek öğreti, gerekse Yargıtay uygulaması davanın değiştirebileceğini ve genişletilebileceğini aynı şekilde savunmanın genişletilebileceğini ilke olarak kabul etmektedir. Yine müddeabihin artırılıp artırılmayacağı hususu da bir usul işlemi olup, ıslahın konusudur (Kuru, s. 4035).

20. Islahın amacı, yargılama sürecinde, şekil ve süreye aykırılık sebebiyle ortaya çıkabilecek maddi hak kayıplarını ortadan kaldırmak olduğundan, hak ve alacağı bu sürecin dışında ortadan kaldırmış olan işlemlerin, yani maddi hukuk işlemlerinin ıslah yoluyla düzeltilebilmesi elbette ki mümkün değildir. Bir başka deyişle, maddi hakkı sona erdiren maddi hukuk işlemleri, ıslahla düzeltilemez. Feragat, kabul, sulh gibi işlemler, velev ki dava içinde yapılsın, asıl hakkı ortadan kaldırdıklarından, usul işlemi olduğu kadar (davayı etkilediği için usul işlemidir) maddi hukuk işlemi mahiyetini de taşımaktadır ve bu sebeple, bu işlemlerin ıslah yoluyla düzeltilmesi imkânsızdır; çünkü ıslah, yargılama hukukunun şekle ve süreye bağlılığından kaynaklanan zımni hak kayıplarının telafisi için öngörülmüş bir müessesedir. Açık bir irade beyanı ile terk edilen haklar, maddi gerçeğin şekle feda edilmesi gibi bir sonuç doğurmadığı için, ıslahın konusu olamaz.

21. Islah işleminin ne şekilde yapılacağı HMK’nın 177. maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenmiştir. Buna göre; “Islah, sözlü veya yazılı olarak yapılabilir.”. Görüldüğü üzere ıslah işleminin gerçekleştirilmesi için HMK’da herhangi bir şart öngörülmemiş, ıslahın sözlü veya yazılı olarak yapılabileceği hüküm altına alınmıştır.

22. Islah, HMK’nın 177/1. fıkrası uyarınca tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir.

23. Öte yandan, kamu hizmetlerinin kurulması ve yürütülmesi için gerekli olan mali kaynağın sağlanması amacıyla devletin egemenlik gücüne dayanarak koyduğu mali yükümlülüklerden kaynaklanan alacakları genel olarak kamu alacakları olarak nitelendirilmektedir.

24. Devletin kamu alacağını oluşturan gelir kaynaklarından birini de, kamu hizmetlerinden yararlananların ödedikleri harçlar oluşturmaktadır. Harçların oluşturduğu yükümlülük, teoride, “masrafı karşılama” ve “faydalanma” ilkelerine dayandırılmaktadır. Masrafları karşılama ilkesine göre harç, hizmetin gerektirdiği maliyetle ölçülürken; faydalanma ilkesinde hizmetin maliyeti değil, yükümlü için taşıdığı değer esas alınmaktadır.

25. Yapılan açıklamalar karşısında harç; bazı kamu hizmetlerinden yararlanan ve hatta kanun hükmü ile yararlanmak zorunda bırakılan özel ve tüzel kişilerin, özel menfaatlerine ilişkin olarak, kamu kuruluşlarının hizmetlerinden yararlanmaları karşılığında, belli bir ölçüde bu hizmetlerin maliyetine katılmaları amacıyla konulan ve zor unsuruna dayanan mali yükümlülüklerdir (Pınar B. : Yargı ve İcra Harçları, Ankara 2009, s.1-3).

26. Diğer bir deyişle “…harç, muhtelif kanunların konusunda bulunan adli ve idari hizmetlerde ve bu hizmetin gerektirdiği kırtasiye ve formalite masraflarını karşılamak mülahazasıyla hakiki ve hükmi şahıslardan Hazinece alınan bir paradır. Yapılan işler ve görülen hizmet amme hizmetinden ziyade, kişilerin şahsına ve menfaatine ilişkindir.” (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 23.12.1976 tarihli ve 1976/7 E., 1976/6 K. sayılı kararı).

27. Harçlar konusunda genel düzenleme içeren, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun (492 sayılı Kanun/Harçlar Kanunu) gerekçesinde harcın tanımı “fertlerin özel menfaatlerine ilişkin olarak, kamu kurumları ve hizmetlerinden yararlanmaları karşılığında yaptıkları ödemelerdir” biçiminde yapılmıştır.

28. Buna göre, bir hizmetin harç konusu olabilmesi için; kişilerin bir kamu kurumundan yararlanmaları, kişilere kamu eliyle özel bir yarar sağlanması ve kamu idaresinin kişilerin özel bir işiyle uğraşması gerekmektedir (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 07.12.1964 tarihli ve 1964/3 E.,1964/5 K. sayılı kararı).

29. Bir kamu hizmetinden dolayı harç alınabilmesi, bu hizmetin kanunla belirlenmesine ve bu hususla ilgili harç alınmasına ilişkin düzenlemelerin de, kanunda yer almasına bağlıdır.

30. Nitekim 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 73/3. maddesinde; “Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır” hükmünü içermektedir.

31. Bahsi geçen Anayasa hükmünün vergi, resim ve harç gibi parasal yükümlülüklerin veya bunlardan bağışıklığın, kapsam ve içeriğinin hiçbir kuşkuya yer vermeyecek biçimde ve açıkça gösterilmesi amacına yönelik bulunduğu bellidir.

32. O hâlde, harca ilişkin bir yasa hükmünün yorumu ve uygulanmasında, bu ilke ve amacın gözden uzak tutulmaması gerekir. Aksi hâlde, kişi ve kurumların yasal dayanağı olmayan bir yükümlülük altına sokulmaları veya Devletin önemli bir gelir kaynağından yoksun bırakılması gibi, Yasa Koyucunun amacına aykırı ve sakıncalı sonuçların doğmasına yol açılmış olur.

33. Bu kanunilik ilkesine paralel olarak, Harçlar Kanunu'nun 1. maddesinde, bu Kanuna göre alınacak harçlar arasında, diğer harçlar yanında yargı harçları da bulunmaktadır. Aynı Kanunun 2. maddesinde ise, yargı işlemlerinden bu Kanuna bağlı (1) sayılı Tarifede yazılı olanların, yargı harçlarına tabi olduğu vurgulanmıştır.

34. Bu arada yargı harcı, devletin mahkemeler aracılığıyla yaptığı hizmete, ondan yararlananların katkısıdır (YİBK 16.12.1983 tarihli ve 1983/5 E.-1983/6 K.). Yargı harçları; mahkeme harçları, icra ve iflas harçları, ticaret sicil harçları ve diğer harçlar olarak dört başlık altında toplanmıştır.

35. Yargı harçlarının konusunu oluşturan harçlardan ilki mahkemelerde ödenecek harçlar olup; bunlar başvurma harcı, celse harcı, karar ve ilam harcı, temyiz, istinaf ve itiraz harçları ile keşif harcıdır.

36. Gereksiz davaların açılmasının ve diğer tarafın haksız yere ızrar edilmesinin önlenmesi için ihdas edilen karar ve ilam harcı, yargılama giderlerinin de, önemli bir kısmını oluşturmaktadır.

37. Karar ve ilam harcı, maktu ve nispi olmak üzere iki çeşittir (492 sayılı Kanun m.15, 21).

38. Bu anlamda davanın maktu veya nispi harca tabi olup olmaması, kural olarak dava konusunun para ile değerlendirilebilir olup olmamasına göre değişmektedir.

39. Nisbi harç, konusu belli bir değerle (para veya para ile değerlendirilebilen bir şey) ilgili davalarda, hüküm altına alınan değer üzerinden tarifedeki belli nisbete göre alınan harçtır (1 sayılı Tarife, madde III/1-a).

40. Maktu harç ise, konusu belli bir değerle tespit edilemeyen davalarda ve davanın reddine ilişkin kararlardan alınan harçtır (1 sayılı Tarife, madde III/2-a).

41. Harçlar Kanunu'nun “Nispi harçlarda ödeme zamanı” başlığını taşıyan 28/1. maddesinde nispi harçlarda ödeme zamanı düzenlenmiş olup, aynı maddenin (a) bendinde ise, karar ve ilam harcının ödeme zamanı düzenlenmiştir. Anılan Kanunun “Karar ve İlam Harcı” başlığını taşıyan 28/1-a maddesinde aynen; “Karar ve ilam harçlarının dörtte biri peşin, geri kalanı kararın verilmesinden itibaren iki ay içinde ödenir” hükmünü taşımaktadır

42. 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 32. maddesinin birinci cümlesinde “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz” hükmü yer almaktadır. Bu hükmün, itiraz yoluyla Anayasaya aykırılığının mahkemelerce ileri sürülmesi üzerine, Anayasa Mahkemesi, 17.03.2010 günlü Resmî Gazete'de yayımlanan 2009/27 E., 2010/9 K. sayılı kararı ile, 492 sayılı Kanunun 32. maddesinin birinci cümlesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın (iptal isteminin) reddine karar vermiş olup kararının gerekçesinde ise:

“...Yargılama sürecinde, yasayla harca tabi kılınmış bir hizmetten yararlanmak isteyen ilgili (davalı veya davacı), genel kurallar uyarınca harcını ödeyerek bu hizmetten yararlanabilir. Dava açan veya yargılama sırasında harca tabi bir işlemin yapılmasını isteyen tarafın, harç ödemeden devam eden işlemlerin yapılmasını isteyerek bireysel bir menfaat elde etmesi, harçların konuluş amaçlarına aykırılık oluşturur.

Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılmayacağını belirten kural, bireylerin özel menfaatleriyle ilgili olarak yargı hizmetinden yararlanmalarını, bu hizmetin karşılığı olan harcın ödenmesi koşuluna bağladığından, hak arama özgürlüğünü sınırlandıran bir nitelik taşımamaktadır.

Açıklanan nedenlerle itiraz konusu kural, Anayasa'nın 36. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.” ifadelerine yer verilmiştir.

43. Dolayısıyla açılan her dava harçtan istisna ve muafiyet söz konusu olmadıkça harca tabidir. Islah ile dava değeri arttırılmış ise bir taraf usul işlemi olduğundan nisbi harcın yatırılması gereklidir. Eğer harç yatırılmamış ise; emredici nitelikte olan Harçlar Kanunu’nun 32. maddesi gereğince müteakip işlemler yapılamayacağından, mahkemece tarafa süre verilmeli ve verilecek süre sonunda harcın yatırılmaması halinde dava dosyasının işlemden kaldırılmasına karar verilmelidir.

44. Somut olaya gelince; nispi karar ve ilam harcına tabi eldeki davada davacı vekili fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttuğu dava dilekçesinde 500 TL olarak talep ettiği kıdem, ihbar ve kötü niyet tazminatları ile fazla çalışma, yıllık izin, hafta tatili ve resmi tatil alacaklarını 15.10.2012 tarihli ıslah beyanı ile 19.729,37 TL arttırmış ise de ıslah harcının yatırılmadığı ancak 15.10.2012 tarihli duruşmada davacı vekili tarafından ıslah edilen miktar üzerinden eksik harcı yatırmak üzere süre talep edildiği, mahkemece süre verilmediği ve devamla ıslahla arttırılan miktarlara hükmedildiği anlaşılmış olup ıslah harcı ise tahkikat tamamlanıp kararın verildiği 28.05.2015 tarihinden sonra, gerekçeli kararın yazım tarihi olan 02.06.2015 tarihinde tahsil edilmiştir.

45. Açıklandığı gibi, ıslah ile dava değerinin arttırılması halinde artan değer üzerinden karar ve ilam harcının (ıslah harcı) tamamlanması için mahkemece davacı vekiline süre verilmesi ve harcın yatırılmaması durumunda dosyanın işlemden kaldırılması gerekmektedir. Ancak mahkeme tarafından harcın tamamlanması için belirtilen işlemlerin yapılmadığı bizzatihi davacı tarafından harcın ikmali için süre istendiği halde mahkemece süre verilmediği anlaşılmıştır.

46. Bu nedenle davacının ksurunun bulunmadığı, harcın tamamlanması için talep edilen sürenin mahkeme tarafından tanınmadığı dikkate alındığında davacıya sorumluluk yüklenmesi hakkaniyetle bağdaşmayacaktır.

47. O hâlde, harcı ikmal edilmiş ıslaha itibarla alacakların hüküm altına alındığı direnme kararı yerindedir.

B. (2) numaralı uyuşmazlık yönünden yapılan incelemede;

48. Özel Dairece ikinci bozma kararının 4 numaralı bendinde; bilirkişi raporunda brüt olarak hesaplanan 2.807,13 TL tutarındaki kıdem tazminatının mahkemenin 28.05.2015 tarihli ve 2015/72 E. - 2015/187 K. sayılı kararında net olarak belirtilmesi hatalı bulunarak bozma konusu yapılmış ise de, hükümde 2.807,13 TL kıdem tazminatı bilirkişi raporunda hesaplandığı gibi brüt olarak belirtilmiştir.

49. Bu nedenle bozma öncesi hükümde kıdem tazminatının brüt olarak yazıldığı yönünde verilen direnme kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

C. (3) numaralı uyuşmazlık yönünden yapılan incelemede;

50. Özel Daire ikinci bozma kararının 5 numaralı bendinde; mahkemenin 28.05.2015 tarihli ve 2015/72 E.-2015/187 K. sayılı kararında hüküm altına aldığı fazla çalışma, yıllık izin ve genel tatil ücreti miktarlarının net mi ya da brüt mü olduğunun hükümde belirtilmemesinin infazda tereddüte yol açacağının düşünülmemesinin hatalı olduğu hususu bozma konusu yapılmış ise de, hüküm altına alınan fazla çalışma, yıllık izin ve genel tatil ücreti alacakları hüküm fıkrasında brüt olarak belirtilmiştir.

51. Bu nedenle bozma öncesi hükümde anılı alacakların brüt olarak belirtildiği yönünde verilen direnme kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

52. O hâlde direnme kararı usul ve yasaya uygundur.

53. Ne var ki, davalının diğer temyiz itirazları ile hüküm altına alınan alacaklar miktar itibariyle incelenmediğinden bu yöndeki temyiz itirazlarının incelemesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

(1), (2), (3) numaralı uyuşmazlıklar yönünden (III-A,B,C) direnme uygun bulunduğundan davalı vekilinin hüküm altına alınan miktarlara ilişkin ve diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 04.03.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.

BİLGİ : “Hukuk davalarında ıslah ile dava konusu artırılırken ıslah harcının hiç yatırılmaması sebebi ile kanun yolu incelemesi yapan mercinin ıslah harcının yatırılması konusunda ıslah ile dava konusunu artırana ıslah hakkını tamamlaması için süre verip veremeyeceği konusundaki” 07.11.2019 tarihli içtihat aykırılığının giderilmesi yönündeki Yargıtay Birinci Başkanlığı’na yapılan başvuru, 17.06.2021 tarihinde “Aykırılık bulunduğu ileri sürülen kararlar arasında içtihat aykırılığı sonucunu doğuracak sürekli bir durum mevcut olmadığı anlaşıldığından içtihatları birleştirme yoluna gidilmesine gerek olmadığı” gerekçesi ile oy birliği ile reddedilmiştir.

07.11.2019 tarihli başvuru dilekçesi ve 17.06.2021 tarihli cevap yazısı için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/islah-harcinin-hic-yatirilmamasi-basvuru-sonucu