T.C.
YARGITAY
22. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2019/4789
KARAR NO    : 2019/13920

TÜRK MİLLETİ ADINA

Y A R G I T A Y   İ L A M I

DAVA TÜRÜ          : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi B. Yıldırım tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y     K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:

Davacı vekili davacının davalıya ait işyerinde makine mühendisi olarak 24.08.2005 - 07.01.2011 tarihleri arasında çalıştığını, iş akdinin performans düşüklüğü nedeniyle feshedildiğini, son ücretinin aylık net 1.612.00 TL olduğunu, hafta içi 08:00 - 20:00 ve cumartesi günü 08:00 - 16:30 arasında çalışmasına rağmen fazla çalışma ücretinin de ödenmediğini beyanla ödenmeyen kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla çalışma ücreti alacağının davalıdan tahsilini talep etmiştir. 

Davalı Cevabının Özeti: 

Davalı vekili, davacının son ücretinin 621.47 TL olup bu ücret üzerinden kıdem ve ihbar tazminatının hesaplandığını, davacının bu ödemeleri kabul etmediğini fazla çalışmalarının bordrolarda gösterildiğini ve ödendiğini ve son zamanlarda haftalık 45 saati aşan çalışmasının bulunmadığını beyanla davanın reddini istemiştir. 

Mahkeme Kararının Özeti: 

Mahkemece, bozma ilamına uyulmasına karar verilerek toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak ana davanın kabulüne birleşen davanın ise kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Temyiz:

Karar süresi içerisinde taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

Gerekçe: 

1- Dosyadaki yazılara, belgelere ve tüm dosya kapsamına göre; davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2- Taraflar arasında ıslaha karşı ile sürülen zamanaşımı savunması nedeniyle zamanaşımına uğrayan fazla çalışma alacağı bulunup bulunmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. 

Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır.

Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkâr olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir. 

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ilkeye göre, kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmez, zamanaşımı, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktar için kesilir. 

Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, mülga 1086 sayılı HUMK hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 371/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir.

Mülga 1086 sayılı HUMK yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı define davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı defi geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı definin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı define davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı defi dikkate alınmaz. 

Somut uyuşmazlıkta, davacı, 10.05.2018 tarihinde davasını miktar yönünden ıslah etmiştir. Islaha karşı davalı yanca süresinde zamanaşımı savunmasında bulunulmuştur. Bu savunma nedeniyle 10.05.2013 tarihinden öncesine ait hesaplanan fazla çalışma alacakları birleşen davada icra takibine konu edilen miktarları aşan tutarda zamanaşımına uğrar. Ne var ki; Mahkemece ıslaha karşı zamanaşımı savunması nedeniyle birleşen dava dilekçesinde talep edilen fazla çalışma alacaklarının zamanaşımına uğradığı dikkate alınmamış olup bu husus hatalı bulunmakla bozmayı gerektirmiştir.

3- Taraflar arasındaki uyuşmazlık, icra inkar tazminatı şartlarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.

İtirazın iptali davasında borçlunun haksızlığına karar verilmesi halinde ve alacaklının talep etmiş olması şartıyla, borç miktarının Kanunda gösterilen orandan az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilir. İcra inkar tazminatına karar verilebilmesi için alacağın belirli ya da belirlenebilir olması gerekir. Ancak, hak tartışmalı ise icra inkar tazminatına hükmedilemez. Alacağın likit olması şartıyla itirazın iptali davası sonunda borçlunun itirazının kısmen kabulü halinde dahi, kabul edilen kısım bakımından icra inkar tazminatına hükmedilmelidir. İcra inkar tazminatı, asıl alacak bakımından söz konusu olur. İşlemiş faiz isteği yönünden icra inkar tazminatına hükmedilmesi mümkün değildir.

Likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Bu koşullar yoksa, likit bir alacaktan söz edilemez.

Şayet alacak tartışmalı ve yargılamayı gerektiriyorsa likit olduğundan söz edilemez. 

Somut olayda, davacının birleşen davada itirazın iptali davasına konu ettiği fazla çalışma alacağının varlığı ve miktarı yönünden hak tartışmalı olup yargılamayı gerektirdiği gibi kıdem tazminatı alacağı faizinin kısmen kabulüne karar verilmesi nedeniyle ortada likit bir alacağın varlığından da söz edilemez. Bu nedenle, Mahkemece icra inkar tazminatı talebinin reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 24.06.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan           Üye                           Üye               Üye              Üye      
S. GÖKTAŞ    B. AZİZAĞAOĞLU   H. AYDINLI   Ş. KIRMAZ  H. SARIKAMIŞ

BİLGİ : 
"İtirazın iptali davasında işlemiş faize ilişkin harcı yatmış bir dava ve talep yoksa talep aşılamaz" şeklindeki Yargıtay 15. Hukuk Dairesi'nin 05 Ekim 2017 tarihli kararı için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/itirazin-iptali-davasinda-islemis-faize-iliskin-harci-yatmis-dava-talep-yoksa-talep-asilamaz

 

AYNI YÖNDE KARAR:

T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2017/20033
KARAR NO    : 2020/17825

TÜRK MİLLETİ ADINA

Y A R G I T A Y   İ L A M I

DAVA TÜRÜ          : İTİRAZIN İPTALİ 

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y   K A R A R I

1- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2- Taraflar arasındaki uyuşmazlık, icra inkar tazminatı şartlarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.

İtirazın iptali davasında borçlunun haksızlığına karar verilmesi halinde ve alacaklının talep etmiş olması şartıyla borç miktarının Kanunda gösterilen orandan az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilir. İcra inkar tazminatına karar verilebilmesi için alacağın belirli ya da belirlenebilir olması gerekir. Ancak, hak tartışmalı ise icra inkar tazminatına hükmedilemez. Alacağın likit olması şartıyla itirazın iptali davası sonunda borçlunun itirazının kısmen kabulü halinde dahi, kabul edilen kısım üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmelidir. İcra inkar tazminatı, asıl alacak bakımından söz konusu olur. İşlemiş faiz isteği yönünden icra inkar tazminatına hükmedilmesi mümkün değildir.

Likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Bu şartlar yoksa, likit bir alacaktan söz edilemez.

Şayet alacak tartışmalı ve yargılamayı gerektiriyorsa likit olduğundan söz edilemez. 

Somut olayda, davacının icra takibine konu işe başlatmama tazminatı alacağına hak kazanıp kazanmadığı tartışmalı olup yargılamayı gerektirdiğinden, davacının icra inkar tazminatı talebinin reddi gerekirken kabulü hatalı olmuştur. Bu husus bozma sebebi ise de yanılgının giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesi uyarınca uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 438/7. maddesi uyarınca aşağıda belirtilen şekilde düzeltilerek onanması uygun bulunmuştur.

3- 2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun'un 21. maddesinin " a) " fıkrasında, İSKİ'nin görevleri için kullandığı taşınmaz malları, tesisleri, işlemleri ve faaliyetlerinin her türlü vergi resim ve harçtan muaf olacağı belirtilmiş ancak kurumun yargılama harçlarından muaf olduğu yönünde bir düzenlemeye yasada ve ilgili maddede yer verilmemiştir. 

Bakanlıklar tarafından çıkarılan düzenleyici işlemlerle (Yönetmelik, yönerge, genelge vb.) bir kişi ya da kurumun vergi ve harçlardan muaf tutulması mümkün değildir. Yine yargılama yetkisi bulunmayan Adli Yargı Adalet Komisyonu Başkanlıklarının bir kişi ya da kurumun yargılama harçlarından (ve temyiz harçlarından) muaf olduğu yönündeki görüşleri o kişi ya da kurumun yargılama harçlarından (ve temyiz harçlarından) muaf olduğunu göstermeyeceği gibi mahkemeleri de bağlamaz.

Bu nedenle, İSKİ, ASKİ, DİSKİ, MESKİ gibi büyükşehir belediyelerinin bünyelerinde bulunan, tüzel kişiliği haiz, su ve kanalizasyon işlerini yürüten idareler (Kurumlar) yargılama harçlarından muaf değildir.

Somut uyuşmazlıkta, davalı MESKİ' nin harçtan muaf olmamasına rağmen mahkemece harçtan muaf tutulması hatalı olup, bozma sebebi ise de, bu yanlışlıkların düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün HMK. nın geçici 3/2. maddesi yollaması ile HUMK. nun 438/7. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir. 

Sonuç:

Temyiz edilen kararın hüküm fıkrasının yargılama gideri ve karar-ilam harcına ve icra inkar tazminatına ilişkin paragraflarının çıkartılarak, yerlerine;

"1-b) Şartları oluşmadığından davacının icra inkar tazminatı isteminin reddine,

2- Alınması gereken 1.078,80 TL harçtan peşin alınan 269,70 TL harcın mahsubu ile 809,10 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye İrad Kaydına,

Davacı tarafça peşin olarak yatırılan 269,70 TL harç parasının davalıdan alınarak davacıya verilmesine," paragraflarının yazılmasına, hükmün bu şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 09.12.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan V.           Üye                  Üye                          Üye               Üye
T. ERTURAN      N. ŞENGÜN    B. AZİZAĞAOĞLU   Ş. KIRMAZ   D. KORKMAZ