BASİT YARGILAMADA KURAL OLARAK DELİL GÖSTERME SÜRESİ DAVA-CEVAP DİLEKÇESİNİN SUNULMASI İLE SONA ERER.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


11 Mar
2020

Yazdır

T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2016/657
KARAR NO    : 2018/17403

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Davacı 3. kişi, borçlu şirketle ünvan benzerliğinden dolayı kendisine ait gömleklerin haczedildiğini, faturalarının da mevcut olduğunu belirterek, haczin kaldırılmasını ve malların tarafına iade edilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı alacaklı vekili ispat külfeti kendisinde olan davacının, iddiasını ispat edememiş olmasının yanısıra, malların borçlu şirkete ait olduğunu gösterir karineleri de çürütemediğini, ''B. Giyim'' ticari ünvanı ile borçlu şirketin uzun yıllar faaliyet gösterdiği iş yerinde, aynı sektörde faaliyetine devam eden davacının istihkak iddiasının reddini talep etmiştir.

Davalı borçlu şirket vekili, mahcuzların müvekkili şirket ile ilgisinin bulunmadığını, farklı bir adreste turizm sektöründe faaliyet gösterdiklerini beyan etmiştir.

Mahkemece; borçlu hakkında yapılan takipten dolayı İstanbul 20. İcra Müdürlüğünün 2014/1.3 talimat sayılı dosyası ile 22.07.2014 tarihinde haciz yapıldığı, davacı 3. kişinin haciz uygulanan iş yerinin ve haczedilen menkullerin kendisine ait olduğunu iddia ettiği; haczedilen mallarla ilgili bilirkişi incelemesi yapılamamış ise de; ibraz edilen faturalara, dinlenen yeminli tanık beyanlarına, Ticaret Sicil Müdürlüğünün yazı cevabına, vergi levhasına v.b. belgelere göre haciz uygulanan yerin ve menkul malların davacı adına kayıtlı olduğu anlaşılmakla davanın kabulü ile, haczedilen mahcuz eşyaların davacıya aidiyetinin tespitine, haczin kaldırılmasına karar verilmiş, hüküm davalı alacaklı vekilince temyiz edilmiştir.

Dava, üçüncü kişinin İİK’nin 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.

1- Davalı vekilinin usule ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda yargılamanın makul sürede bitirilmesi için delillerin bildirilme zamanı özel olarak düzenlenmiştir. HMK’nin 119/1-(f) hükmü uyarınca, gerek yazılı gerekse basit yargılama usulünde, iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğinin, dava dilekçesinde belirtilmesi gerekir. Ön inceleme duruşmasında, taraflara dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları için iki haftalık kesin süre verilir. Bu hususların verilen kesin süre içinde tam olarak yerine getirilmemesi hâlinde, o delile dayanmaktan vazgeçilmiş sayılmasına karar verilir (HMK. m.140/5). Tarafların delil olarak dayandıkları belgeler tamamlanmamışsa tahkikata başlamadan önce, taraflara son kez kısa bir süre verilerek bu eksiklikleri tamamlamaları düşünülmüştür. Taraflar bu haklarını da doğru kullanamazlarsa, artık tahkikat mevcut delillerle yürütülecek ve tarafların o delile dayanmaktan vazgeçtikleri kabul edilecektir. Yukarıda belirtilen hükümlerden de anlaşılacağı üzere delil gösterme ile delil sunma ayrı olarak ele alınmıştır. Tarafların delil göstermesi dilekçelerin teatisi (dava, cevap, cevaba cevap ve ikinci cevap) aşamasına hasredilmiştir. Tarafların, Kanunda belirtilen bu sürelerden sonra delil gösterebilmeleri ancak iki yasa maddesinde belirtilen hallerle sınırlıdır. Bu istisnai haller; iddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesini düzenleyen 141. madde ile sonradan delil gösterilmesinin hüküm altına alındığı 145. maddedeki durumlardır. Kanunda düzenlenen diğer süreler delil sunmaya yöneliktir. (HGK‘nın 20.04.2016 tarih 2016/2-695 Esas, 2016/522 Karar ) 

HMK 318/1. maddesi uyarınca basit yargılama usulünde taraflar dilekçeleri ile birlikte tüm delillerini ve hangi vakıanın delili olduğunu bildirmelidir. Kanunda belirtilen; iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi başlıklı 141. madde ile 145. maddede düzenlenen “Taraflar Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremezler. Ancak bir delilin sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa, mahkeme o delilin sonradan gösterilmesine izin verebilir" hükümleri HMK 318/1. maddesinin de istisnasını oluşturmaktadır. 

Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı 22.09.2014 tarihli dava dilekçesinde deliller kısmında nüfus kayıt örneği, mahcuzlara ait faturaya dayanmış, dilekçe ekinde vergi levhası, sicil gazetesi, mahcuzlara ait fatura ve şirket kaşesini sunmuştur. Davacı dava dilekçesinde tanık deliline dayanmamıştır. Davacı vekili 11.11.2014 tarihli dilekçesinde ise, açıkça tanık deliline dayanmıştır. Basit yargılama usulüne tabi olan istihkak davasında cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesi bulunmadığı dikkate alındığında davacı yönünden delil gösterme süresi dava dilekçesinin sunulması ile sona ermiştir. Davacı vekili verdiği ikinci dilekçede tanık deliline dayanmış ise de ikinci dilekçe delil gösterme süresinden sonra verilmiş olduğundan davacının tanık deliline dayanmadığının kabulü gerekir. Mahkemece yukarıda belirtilen delil gösterme süresinin istisnasını oluşturan HMK 141 ve 145. maddelerine atıf yapılmaksızın davacı tanıklarını dinleyerek hükmün gerekçesinde de bu tanık beyanları doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesi açıkça kanuna aykırılık teşkil ettiğinden davalı alacaklı vekilinin tanık beyanlarının geçersizliğine ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmüştür.

2- Esasa dair temyiz itirazlarının incelenmesinde; borçlu ve 3. kişi şirketin ticaret sicil kayıtlarında faaliyet konuları tamamen aynı olmasa da borçlu şirketin tüm ünvanlarında giyim faaliyet konusunu barındırdığı, şu an faaliyet konusunun turizm olduğu beyan edilmiş olmasına karşın giyim unvanını da kullanmaya devam ettiği, taraflar arasında amca-yeğen olmaları nedeniyle akrabalık bağının bulunması, 3. kişinin borçlunun daha önce faaliyet gösterdiği adreste faaliyet göstermesi, haciz sırasında borçlu şirket adına kartvizit ve borçlu şirket adına kesilmiş Nisan 2014 tarihli elektrik faturasının bulunmuş olması, dosyaya sunulan İstanbul 12. İcra Dairesinin 2013/2..9 Esas sayılı dosyasındaki 22.04.2013 tarihli haciz tutanağında aynı adreste borçlu şirket yetkilisi Enver H. (B.)‘nun hazır olması ve kendisini 3. kişiye ait şirket çalışanı olarak bildirmiş olması, dosyada bulunan SGK tahakkuk fişlerinden borçlu şirket yetkilisi Enver H. (B.)'nun 3. kişinin çalışanı olarak görünmesi hususları değerlendirildiğinde karinenin borçlu dolayısıyla alacaklı lehine olduğunun kabulü gerekir. İspat külfeti altında olan üçüncü kişinin dayandığı faturanın takip tarihinden sonra düzenlenmesi, mahcuzlarla karşılaştırılması mümkün olmayan ve ayırt edici özelliğe sahip olmayan eşyalara ilişkin olması karşısında davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Yukarıda (1) ve (2) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davalı alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün İİK'nin 366. ve 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca İİK'nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 16.10.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Başkan         Üye                Üye                          Üye                   Üye
F. AKÇİN      N. ŞİMŞEK    N. BEYAZITOĞLU   M. K. ÇETİN      A. SEZER
                                           KUŞÇUOĞLU

 

AYNI YÖNDE KARAR:

T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2016/8497
KARAR NO    : 2019/3510

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı alacaklı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine duruşma istemi gider olmadığından reddedilmiş olmakla, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

K A R A R 

Davacı üçüncü kişi, haczedilen menkullerin kendisine ait olduğunu, borçlu ile hiçbir alakasının bulunmadığını belirterek, davanın kabulünü talep etmiştir. 

Davalı alacaklı vekili, üçüncü kişi ve borçlu arasında muvazaa olduğunu, sunulan faturaların ispat için yeterli olmadığını, ödeme emrinin haciz mahallinde tebliğ edildiğini ve haciz yapılan adreste borçluya ait evrakların bulunduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir. 

Mahkemece, ödeme emrinin haczin yapıldığı adreste hacizden bir gün sonra tebliğ edildiği, üçüncü kişi davacının dosyada örneği bulunan kira sözleşmesine göre haciz adresini 15.09.2011 tarihinden itibaren kiraladığı, kiraya ilişkin ödemelerin yapıldığına dair ödeme ve beyannamelerin davacı tarafından dosyaya ibraz edildiği, söz konusu işyerinin borçlunun babasına ait olduğu, nüfus kaydına göre borçlunun babasının 15.03.2012 tarihinde öldüğü, ölmeden önce işyerini aynı pasajda esnaf olan ve aynı iş kolunda faaliyet gösteren üçüncü kişi davacıya devrettiğinin kira sözleşmesi ve tanık beyanları ile sabit olduğu gerekçeleri ile, davanın kabulüne karar verilmiş, karar davalı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 

Dava, üçüncü kişinin İİK'nin 96 vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir. 

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda yargılamanın makul sürede bitirilmesi için delillerin bildirilme zamanı özel olarak düzenlenmiştir. HMK’nin 119/1-(f) hükmü uyarınca, gerek yazılı gerekse basit yargılama usulünde, iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğinin, dava dilekçesinde belirtilmesi gerekir. Ön inceleme duruşmasında, taraflara dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları için iki haftalık kesin süre verilir. Bu hususların verilen kesin süre içinde tam olarak yerine getirilmemesi hâlinde, o delile dayanmaktan vazgeçilmiş sayılmasına karar verilir (HMK. m.140/5). Tarafların delil olarak dayandıkları belgeler tamamlanmamışsa tahkikata başlamadan önce, taraflara son kez kısa bir süre verilerek, bu eksiklikleri tamamlamaları düşünülmüştür. Taraflar bu haklarını da doğru kullanamazlarsa, artık tahkikat mevcut delillerle yürütülecek ve tarafların o delile dayanmaktan vazgeçtikleri kabul edilecektir. Yukarıda belirtilen hükümlerden de anlaşılacağı üzere delil gösterme ile delil sunma ayrı olarak ele alınmıştır. Tarafların delil göstermesi dilekçelerin teatisi (dava, cevap, cevaba cevap ve ikinci cevap) aşamasına hasredilmiştir. Tarafların, Kanunda belirtilen bu sürelerden sonra delil gösterebilmeleri ancak iki yasa maddesinde belirtilen hallerle sınırlıdır. Bu istisnai haller; iddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesini düzenleyen 141. madde ile sonradan delil gösterilmesinin hüküm altına alındığı 145. maddedeki durumlardır. Kanunda düzenlenen diğer süreler delil sunmaya yöneliktir. (HGK’nin 20.04.2016 tarih ve 2016/2-695 Esas, 2016/522 Karar) 

HMK 318/1. maddesi uyarınca basit yargılama usulünde taraflar dilekçeleri ile birlikte tüm delillerini ve hangi vakıanın delili olduğunu bildirmelidir. Kanunda belirtilen; iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi başlıklı 141. madde ile 145. maddede düzenlenen “Taraflar Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremezler. Ancak bir delilin sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa, mahkeme o delilin sonradan gösterilmesine izin verebilir" hükümleri HMK 318/1. maddesinin de istisnasını oluşturmaktadır. 

Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı 12.09.2014 tarihli dava dilekçesinde deliller kısmında takip dosyasına, istihkak iddiası nedeniyle takibin devamına ilişkin İcra Hukuk Mahkemesi kararına ve sunulacak her türlü sair delile dayanmış ve başkaca delile dayanmamıştır. Davacı 18.12.2014 tarihli delil ve tanık listesi konulu dilekçesi ile dava dilekçesinde belirttiği deliller dışında kira sözleşmesi, ölüm belgesi, tanık beyanları, vergi beyannameleri, nüfus kayıtları ve başkaca deliller ibraz etmiştir. Basit yargılama usulüne tabi olan istihkak davasında davacı yönünden delil gösterme süresi dava dilekçesinin sunulması ile sona ermiştir. Mahkemece yukarıda belirtilen delil gösterme süresinin istisnasını oluşturan HMK 141 ve 145. maddelerine atıf yapılmaksızın davacı tarafından süresinden sonra sunulan delillere dayanılarak ve hükmün gerekçesinde de bu deliller doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir. 

Kabule göre de, dava konusu haciz 21.08.2014 tarihinde alınan ihtiyati haciz kararına istinaden yapılmıştır. Borçlu adına gönderilen ödeme emri tebliği hacizden bir gün sonra 22.08.2014 tarihinde haciz adresinde birlikte çalışan işçi imzasına tebliğ edilmiştir. Haciz mahallinde borçluya ait evraklar bulunmuştur. Bu durumda İİK'nin 97/a maddesinde öngörülen mülkiyet karinesi borçlu dolayısı ile alacaklı yararınadır. İspat külfeti altında olan üçüncü kişi tarafından dayanılan deliller karinenin aksinin ispatı için yeterli olmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kabul kararı verilmesi de yerinde görülmemiştir. 

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün İİK'nin 366. ve 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca İİK'nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 02.04.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Başkan        Üye                Üye                      Üye                          Üye
F. AKÇİN      N. ŞİMŞEK   E. SARICALAR    N. BEYAZITOĞLU    İ. ŞİMŞEK
                                                                       KUŞÇUOĞLU

İÇTİHAT YORUMU : Av. Fatih KARAMERCAN tarafından 14 Mayıs 2018 tarihinde "yazılı yargılama usulünde uygulanan HMK m. 140/5 hükmünün basit yargılama usulünde uygulanamayacağı" yönündeki Y. HGK. 22.03.2017, 2015/8-881 E. - 2017/518 K. ile "yazılı yargılama usulünde uygulanan HMK m. 140/5 hükmünün basit yargılama usulünde uygulanacağı" yönündeki Y. 3. HD. 17.10.2017, 5440/14047 sayılı Kararı, Y. 8. HD. 27.03.2017, 2015/5381 E. - 2017/4426 K., Y. 8. HD. 28.11.2017, 2015/12229 E. - 2017/15799 K. ve Y. 8. HD. 19.12.2017, 2015/12321 E. - 2017/17138 K. arasındaki içtihat aykırılığının giderilmesi, basit yargılama usulünün getiriliş amacı, basit yargılama usulünü düzenleyen madde hükümlerinin gerekçeleri ve son olarak doktrindeki görüşlerden hareketle, basit yargılama usulüne tabi bir davada, taraflara dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları için HMK m. 145 hükmü ve tanık deliline dilekçeler teatisinde dayanmak kaydıyla tanık delili hariç olmak üzere, herhangi bir süre verilemeyeceği dolayısıyla da HMK m. 140/5 hükmünün uygulanamayacağı kanaatinde olduğu belirtilerek Yargıtay Birinci Başkanlığı'ndan talep edilmişti.

Yargıtay Birinci Başkanlığı tarafından 27 Aralık 2018 tarihinde "Aykırılık bulunduğu ileri sürülen kararlar arasında devamlılık içeren aykırılık bulunmadığı" belirtilerek 14 Mayıs 2018 tarihli içtihatların birleştirilmesi başvurusu reddedilmişti. Av. Fatih KARAMERCAN tarafından yapılan 14 Mayıs 2018 tarihli içtihatların birleştirilmesi talepli başvuru dilekçesi ve Yargıtay Birinci Başkanlığı'nın 27 Aralık 2018 tarihli başvuru sonucu ile ilgili yazısı için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/basit-yargilama-140-5-basvuru-sonucu

Gelinen aşama itibarı ile her ne kadar içtihatların birleştirilmesi başvurusu reddedilmiş ise de, Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 16 Ekim 2018 ve 02 Nisan 2019 tarihli kararları ile "basit yargılamada kural olarak delil gösterme süresi dava-cevap dilekçesinin sunulması ile sona erer" görüşü benimsendiğinden, hem HMK sistematiğine uygun içtihatların verildiği hem de ilgili içtihatların birleştirilmesi talepli başvurunun nihai amacına ulaştığı söylenebilir.