BELİRSİZ ALACAK DAVASINDA BOZMADAN SONRA TALEP ARTTIRIM DİLEKÇESİ VERİLEBİLİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


30 Mar
2018

Yazdır

T.C.
YARGITAY
22. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2017/10752
KARAR NO    : 2017/20402

Y A R G I T A Y   İ L A M I

DAVA TÜRÜ          : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi Z. Yavuz Sarraf tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y     K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:

Davacı, kıdem tazminatı ve fazla süreli çalışma ücreti alacağının davalıdan tahsilini talep etmiştir.

Davalı Cevabının Özeti:

Davalı, davanın reddini talep etmiştir.

Mahkeme Kararının Özeti:

Mahkemece, kıdem tazminatı yönünden açılan davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasında hukuki yarar bulunmadığından davanın usul yönünden reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamakta ise de fazla süreli çalışma ücret alacağı yönünden davanın belirsiz alacak davası olarak açılabileceği kabulü ile işin esasına girilmesi gerektiği belirtilerek yapılan bozmaya uyularak bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Temyiz:

Kararı davalı vekili yasal süresi içerisinde temyiz etmiştir.

Gerekçe:

1- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2- Taraflar arasında fazla süreli çalışma ücreti alacağından takdiri indirim yapılması gerekip gerekmediği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. 

Fazla süreli çalışmaların uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde Yargıtayca son yıllarda hakkaniyet indirimi yapılması gerektiği istikrarlı uygulama halini almıştır. Ancak fazla süreli çalışmanın tanık anlatımları yerine yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda böyle bir indirime gidilmemektedir. Yapılacak indirim, işçinin çalışma şekline ve işin düzenlenmesine ve hesaplanan fazla süreli çalışma miktarına göre takdir edilmelidir. Hakkın özünü ortadan kaldıracak oranda bir indirime gidilmemelidir 

Somut olayda, mahkemece ders programına göre hesaplama yapıldığı gerekçesi ile takdiri indirim yapılmadan hüküm kurulmuş ise de; fazla süreli çalışma ücreti alacağının hesaplamasına tanık beyanlarından hareketle haftalık 1 saat veli görüşmesi ve 1 saat zümre toplantısı süresinin de dahil edildiği anlaşıldığından, mahkemece dosya kapsamına uygun makul bir oranda indirim yapılmak üzere kararın bozulması gerekmiştir.

3- Taraflar arasında davacının 21.10.2016 tarihli dilekçe ile talep ettiği fazla çalışma alacağının miktarını arttırıp arttıramayacağı uyuşmazlık konusudur.

Bozmadan sonra ıslah yapılıp yapılamayacağı hususunda Yargıtay Hukuk Daireleri arasındaki içtihat uyuşmazlığının giderilmesi amacı ile içtihatların birleştirilmesi gündeme gelmiş, konu Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunda değerlendirilmiş ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulu' nun 06.05.2016 tarih ve 2015/1 esas 2016/1 sayılı kararı ile “Her ne sebeple verilirse verilsin bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına dair 04.02.1948 tarih ve 1944/10 esas 1948/3 karar sayılı YİBK. nın değiştirilmesine gerek olmadığına” karar verilmiştir.

Yargıtay Kanunu' nun 45/5. maddesi “İçtihadı birleştirme kararlarının benzer hukuki konularda Yargıtay Genel Kurullarını, Dairelerini ve Adliye Mahkemelerini bağlayacağı" hükmünü içermektedir.

Yargıtay Kanunu' nun 45/5. maddesi karşısında Dairemizce Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulu'nun bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına ilişkin 06.05.2016 tarih ve 2015/1 esas 2016/1 sayılı kararına uygun karar verilmesi gerektiği kabul edilmiş olup mahkemece bozmadan sonra yapılan ıslaha değer verilmesi hatalı bulunmuştur. 

Somut uyuşmazlıkta, kıdem tazminatına yönelik istemin belirsiz alacak davası olarak açılamayacağı gerekçesiyle mahkemece hukuki yarar yokluğu nedeniyle bu talebin reddine karar verilmiş olup Dairemizce mahkemenin bu alacak kalemi yönünden kabulü isabetli bulunarak, 22.06.2015 tarihli ilam ile hüküm fazla çalışma ücret alacağı yönünden davanın belirsiz alacak davası olarak açılabileceği dikkate alınarak işin esasına girilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur. 

Bunun üzerine davacı yanca, 23.12.2015 tarihinde 100,00 TL talepli kısmi dava açılmış ve açılan dava, fazla çalışma istemli iş bu dava ile birleştirilmiştir. 21.10.2016 tarihli bozma sonrası verilen dilekçe ile kıdem tazminatı ve fazla çalışma ücreti alacağının miktarı, hükme esas alınan bilirkişi raporu doğrultusunda arttırılmıştır. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda hesaplanan ve talep edilen kıdem tazminatı ve fazla çalışma ücreti alacağı hüküm altına alınmıştır. 

Ne var ki; 21.10.2016 tarihli dilekçe, açıkça ıslah dilekçesi olarak verilmiştir. Belirsiz alacak davasında bozma sonrası taleplerin ''Talep arttırım dilekçesi'' ile arttırılması mümkün ise de; az yukarıda belirtilen Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulu'nun kararı doğrultusunda bozma sonrası hiçbir şekilde ıslah yapılması mümkün değildir. Kıdem tazminatı bakımından 23.12.2015 tarihinde açılan dava, bozulan dava dosyasından sonra açılan ve fazla çalışma alacağına yönelik açılan dava ile birleşen bir dava olduğundan ıslah ile davadaki talebin arttırılması mümkün ise de; fazla çalışma bakımından ıslah bozma sonrası yapılmış olduğundan Mahkemece bozma sonrası verilen ıslah dilekçesine göre fazla çalışma ücreti alacağının hüküm altına alınması hatalıdır. Fazla çalışma alacağı bakımından sadece dava dilekçesinde talep edilen miktar hüküm altına alınmalıdır. Bu husus gözetilmeden karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. 

Sonuç:

Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine 04.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan                  Üye                        Üye                                Üye                      Üye
S.GÖKTAŞ            Ö.F.HERDEM         B. AZİZAĞAOĞLU        H.AYDINLI          Ş.KIRMAZ

BİLGİ : 
"Örneğin, talep sonucunun miktarını belirlemeye yönelik bilirkişi incelemesi yapılması gerekirken, yapılmamış ise veya üçüncü kişilerdeki belgenin ibrazının sağlanması gerekirken, sağlanmamış ve hüküm bu nedenle bozulmuş ise, bozma kararına uyulması durumunda davacı ancak söz konusu eksiklikler giderildikten sonra talebini belirleyebileceği için, davacıya tekrar süre verilmesi gerekmektedir. Bununla beraber, bozma sebebi, alacağın miktarının belirlenmesine yönelik olmayan bir nedenden kaynaklanmaktaysa, bozmaya uyan yerel mahkeme, davacıya, talebini tekrar belirlemesi için süre veremez. Örneğin, yerel mahkemenin faiz talebi hakkında karar vermemesi durumunda, tekrar talep miktarının belirlenmesine ilişkin süre verilmesi söz konusu olmayacaktır. Yerel mahkeme, sadece, bozmada gösterilen sınırlar çerçevesinde inceleme yapabilecektir. Çünkü bozma dışında kalan hususlar, diğer taraf bakımından usuli kazanılmış hak teşkil edecektir. Ayrıca önemle belirtmek gerekir ki, bozma kararı esasa ilişkin değil de usule ilişkin ise, usule ilişkin usuli müktesep hak olmayacağı için, bu durumda bozmadan sonra tahkikat aşamasında hâkim, davacıya talebini belirlemesi için süre verebilmelidir." (SİMİL, Cemil, Belirsiz Alacak Davası, İstanbul, 2013, s. 289, 290)

 

AYNI YÖNDE KARAR:

T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi

ESAS NO             : 2019/4996
KARAR NO          : 2020/3395

Y A R G I T A Y   İ L A M I

MAHKEMESİ       : BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ                 : 09/09/2019
NUMARASI         : 2018/690 - 2019/872
DAVACI               : Ö.N.
VEKİLİ                : AV. E.K.
DAVALI               : T. ULUSLARARASI LOJ. NAK. VE DIŞ TİC. LTD. ŞTİ.
VEKİLİ                : AV. Y.K.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi'nce bozmaya uyularak verilen 09.09.2019 tarih ve 2018/690 - 2019/872 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesinin davacı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Tuba Oymak tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili, davacının kendisine ait olan 81 B. 5.6 plakalı tır ile davalılardan T. Uluslararası Lojistik Nakliyat ve Dış Tic. Ltd. Şti. aracılığı ile uluslararası taşımacılık yaptığını, davacının 24.05.2013 tarihinde davalı B. Yapı San ve Dış Tic. Ltd. Şti.'ye ait malları Eskişehir Gümrük Müdürlüğünün onayı ile Kazakistan'a götürmek üzere yola çıktığını, 30.05.2013 tarihinde Rusya sınırında tır içindeki yük miktarı ile sevk belgelerinde belirtilen yük miktarının farklı olduğunun tespit edildiğini, 30.05.2013 tarihinde aracın Rusya sınırlarından geçmesine izin verilmediğini, yapılan yargılama sürecinin sona erdiği 21.10.2013 tarihine kadar aracın gümrük noktasında kaldığını, davacının tır ile kazanç sağladığını, ayda en az iki sefere çıktığını ve sefer başına ortalama araç için 3500 dolar ve şoförlük ücreti almakta olduğunu ileri sürerek 30.05.2013 - 21.10.2013 tarihleri arasında tutulmasından dolayı davacının kazanç kaybının HMK 107. maddesine göre hesaplanarak davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiş ve dava değerini fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 5.000,00 TL olarak göstermiş, 08.05.2019 tarihli dilekçesiyle kazanç yoksunluğu talebini 30.783,23 TL’ye yükseltmiştir.   

Davalı vekili, taşıma için Eskişehir’de yükleme yapılırken davacının bizzat kendisinin hazır bulunduğunu, yükleme sırasında farklılığı bizzat görmesine rağmen bildirim yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacının zarardan sorumlu olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. 

Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılamada iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, alınan bilirkişi raporuyla davacının davalı T. firmasının sürücülü araç tedarik eden uluslararası taşıma sürecindeki adam ve yardımcısı olduğu, davacının esasen CMR hükümlerinde taşıyıcı sıfatının bulunmadığı, davalı taşıyıcının CMR m.8 hükümlerine göre yükün parça sayısını denetleme ve taşıma senedine şerh bakımından yükümlülüğünü davacıya özel talimatla aktarması gerektiği, davalının davacıya taşıma sürecinin yürütümü konusunda özel eğitim, bilgilendirme ve talimatı sabit olmadıkça davacı ile ortak kusurlu olduğunun değerlendirilmesi gerektiği, davacı ile davalının %50-%50 ortak kusurlu olduğu, davacının 144 günlük bekleme kaynaklı kazanç yoksunluğu zararı için 30.783,23-TL tazminatı davalıdan talep edebileceğinin belirlendiği, bozma sonrası ıslah yapılması mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile 5.000.-TL'nin 30/05/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir. 

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Dava, CMR sözleşmesi uyarınca yapılan yurt dışı kara taşıması nedeniyle davacı filli taşıyıcının davalılar akdi taşıyıcı ve gönderen firmadan tazminat istemine ilişkindir. Davacı, 6100 sayılı HMK 107. maddesine göre belirlenecek maddi tazminatın tahsilini talep etmiş, dava dilekçesini 5.000 TL üzerinden harçlandırmış, bozma ilamına uyularak yapılan yargılamada alınan bilirkişi raporu doğrultusunda 08.05.2019 tarihli dilekçesi ile dava değerini arttırmış ve harcını tamamlamıştır. 

Dava, belirsiz alacak davasına konu edilebilir olmakla, belirsiz alacak davası olarak açıldığı ifade edildiğine göre sonradan talebin belirlenerek harcın tamamlanması da mümkün olup, mahkemece, verilen 08.05.2019 tarihli dilekçenin ıslah dilekçesi olduğu ve bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı gerekçesi yerinde olmadığı gibi, kabule göre de arttırılan miktar bakımından olumlu olumsuz bir karar verilmemesi de doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 01/07/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan Vekili           Üye                        Üye                  Üye                  Üye
M. U. TARHAN        R. C. HANEDAN    Dr. A. ASLAN   M. DURGUN    Dr. O. SEKMEN

İÇTİHAT YORUMU : Davacı vekili, dava dilekçesinde "davacının kazanç kaybının HMK 107. maddesine göre hesaplanarak davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiş ve dava değerini fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 5.000,00 TL olarak göstermiş" olduğu gözetilerek bu davanın, kısmî  dava olarak kabulü gerekirdi. Bu yüzden Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 01 Temmuz 2020 tarihli kararının bu kısmına katılmak mümkün değildir. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da aynı görüştedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 08 Temmuz 2020 tarihli kararı için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/fazlaya-iliskin-haklar-sakli-tutulmus-ise-dava-belirsiz-alacak-davasi-olarak-nitelendirilemez