EVLENME NEDENİYLE İŞİN BIRAKILMASI SEBEBİNE DAYALI DİĞER EŞTEN İSTENEN TAZMİNAT İSTEMİNDE GENEL MAHKEMELER GÖREVLİDİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


08 Tem
2022

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2019/3-492
KARAR NO   : 2022/313

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
 Ankara 2. Aile Mahkemesi
TARİHİ                         : 12/02/2019
NUMARASI                 : 2018/892 - 2019/91
DAVACI                       : G.Y.Ö. vekili Av. C.G.
DAVALI                       : A.Ö. vekili Av. M.G.

1. Taraflar arasındaki “tazminat ve eşya alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 2. Aile Mahkemesince verilen, işten ayrılma tazminatı ile nişan, kına masraflarına ilişkin istem yönünden davanın görevsizlik nedeniyle reddine, çeyiz ve ziynet eşyalarına ilişkin istem yönünden davanın kabulüne dair karar davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili; tarafların 17.08.2014 tarihinde evlendiklerini, balayında şiddet görmeye başlayan müvekkilinin davalı ve ailesiyle henüz nişanlıyken başlayan sorunları evliliğinde de yaşamaya devam ettiğini, bu nedenle boşanmak istediğini ayrıca evlenmeden önce aylık 1.000 TL maaşla çalışan müvekkilinin evlenince işi bırakmak zorunda kaldığını ve bundan dolayı zarara uğradığını, kına ve nişan törenleri masrafının müvekkili ve ailesi tarafından karşılandığını, düğünde takılan ziynet eşyaları ve hediyelerin kadına ait olduğunu, çeyiz eşyalarının da aynen veya olmadığı takdirde bedelinin iadesi gerektiğini, ayrıca yaşanan olaylar nedeniyle manevi olarak da zarar gördüğünü ileri sürerek tarafların boşanmalarına, tedbir ve yoksulluk nafakasına, işten ayrılma ve yapılan kına-nişan törenleri için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5.000 TL maddi tazminat ile düğünde takılan altın ve hediyeler için şimdilik 10.000 TL tazminatın, müşterek hanede kalan çeyizler için 9.000 TL tazminatın ve 50.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, ıslah dilekçesiyle çeyiz ve ziynet eşyaları yönünden talep sonucunu arttırmıştır.

Davalı Cevabı ve Karşı Dava:

5. Davalı vekili; davacının haksız şekilde balayı dönüşü evi terk ettiğini, dava dilekçesindeki iddiaların tamamen asılsız olduğunu, düğüne birkaç gün kala başlık parası istenmesi nedeniyle tatsızlıkların çıktığını, davacının işten ayrılmasından müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını zira tam tersine eşinin çalışmasını isteyen müvekkilinin davacıyı bu yönde ikna etmeye çalıştığını, maddi ve manevi tazminat taleplerinin haksız olduğunu savunmuş, karşı dava olarak tarafların boşanmalarına, müvekkilinin evlilik gayesiyle yaptığı tüm masraf ve harcamaların tespitiyle şimdilik 60.000 TL maddi tazminat yanında, duyduğu üzüntü nedeniyle 75.000 TL manevi tazminatın davacı-karşı davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. Karşılıklı boşanma ve manevi tazminat talepleri ile erkeğin maddi tazminat istemi yönünden yargılamaya Ankara 2. Aile Mahkemesinin 2014/1542 E. sayılı dosyası üzerinden devam olunmuş, kadının açtığı işten ayrılma nedeniyle tazminat, çeyiz ve ziynet eşyasına ilişkin maddi tazminat talepleri yönünden ise dosya tefrik edilerek yargılama eldeki dava dosyası üzerinden yürütülmüştür.

7. Mahkemenin 03.05.2016 tarihli, 2015/371 E., 2016/420 K. sayılı kararı ile; davacı kadının işten ayrılma ve nikâh törenleri nedeniyle yapılan masraflara ilişkin taleplerinin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ikinci kitabından kaynaklanmadığı ve borçlar hukuku çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği, 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun'un 4. maddesi gereğince aile mahkemesinin davaya bakmaya görevli olmadığı gerekçesiyle 5.000 TL tutarındaki tazminat istemi yönünden mahkemenin görevsizliğine, dosyanın görevli asliye hukuk mahkemesine gönderilmesine, eşya ve çeyiz alacağı davasının ise kabulüne karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

8. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

9. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 19.03.2018 tarihli ve 2016/11918 E., 2018/2605 K. sayılı kararı ile; “… 1- 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4. maddesi uyarınca, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun üçüncü kısmı (vesayet) hariç olmak üzere ikinci kitabı ile 4722 sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanuna göre aile hukukundan doğan dava ve işler, Aile Mahkemesinde görülür.

Mahkemece, her ne kadar, davacının işten ayrılma ve nişan törenleri nedeniyle yapılan masraf kalemleriyle ilgili istediği 5000 TL yönünden mahkemenin görevsizliğine karar verilmiş ise de; davacının bu talebi evliliğe ve Aile Hukukuna dayanmaktadır. Talep, Aile Hukukundan doğduğuna göre, açılan bu davanın 4787 sayılı yasanın 4. maddesi gereğince, aile mahkemesinde bakılması gerekmektedir.

Bu nedenle, mahkemece bu talepler yönünden de işin esasına girilip, tarafların delilleri toplanıp değerlendirilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

2- 6100 sayılı HMK'nun 26. maddesi gereğince hakim, iki tarafın iddia ve savunmalarıyla bağlı olup, talepten fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Davacı, ıslah dilekçesinde aynen iade talebinde bulunmamış, belirttiği çeyiz ve ziynet eşyalarının bedelinin ödenmesini talep etmiştir. Bu durumda mahkemece çeyiz eşyaları yönünden aynen iadeye olmaz ise bedelinin ödenmesine karar verilmesi de isabetli bulunmamıştır.

3- Bozma nedenlerine göre, davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

10. Mahkemenin 12.02.2019 tarihli ve 2018/892 E., 2019/91 K. sayılı kararı ile; nişan ve kına masraflarına ilişkin taleplerle çeyiz eşyaları yönünden bozmaya uyulduğu, işten ayrılma nedenine dayalı talep yönünden görevsizliğe ilişkin ilk kararda ısrar edildiği belirtilerek çeyiz eşyaları yönünden davanın kabulüne, nişan ve kına masrafları yönünden davanın reddine, işten ayrılmayla ilgili talep yönünden ise önceki gerekçeyi tekrarla direnme kararı verilerek görevsizliğe hükmedilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

11. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

12. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; evlenirken işten ayrılmak durumunda kalındığı ve bundan dolayı zarara uğranıldığı iddiasıyla boşanmayla birlikte talep edilen ve devamında tefrik olunan tazminat istemi yönünden aile mahkemelerinin görevli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

13. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle mahkemelerin görevi ile ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesi gerekmektedir.

14. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 142. maddesinde, mahkemelerin görevlerinin kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır. Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 1. maddeleri aynı yöne işaret etmektedir.

15. Göreve ilişkin kurallar kamu düzenine ilişkin olup HMK’nın 114/1-c maddesine göre mahkemenin görevli olması dava şartıdır. HMK’nın 115. maddesine göre ise dava şartlarının mevcut olup olmadığı, taraflarca ileri sürülüp sürülmediğine bakılmaksızın yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilir.

16. 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’un “Aile mahkemelerinin görevleri” başlıklı 4. maddesinin 1. fıkrası; “22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun Üçüncü Kısım hariç olmak üzere İkinci Kitabı ile 3.12.2001 tarihli ve 4722 sayılı Türk Medenî Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanuna göre aile hukukundan doğan dava ve işler…” hükmünü içermekte olup söz konusu uyuşmazlıklarda aile mahkemeleri görevlidir.

17. Bir uzmanlık mahkemesi olan aile mahkemelerinin kuruluşunu düzenleyen ve kendine özgü usul hükümleri taşıyan 4787 sayılı Kanun, evvelce genel hukuk mahkemelerince bakılan aile hukukundan doğan dava ve işleri bu mahkemelerden alarak uzmanlık mahkemesine vermiştir. Bu Kanun’un 7. maddesinin 3. fıkrası gereğince de; özel kanunlardaki hükümler saklı kalmak kaydıyla; bu kanunda hüküm bulunmayan konularda 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) aile hukukuna ilişkin usul hükümleri ile usul kanunu (HMK, HUMK) hükümleri uygulanır.

18. Göreve ilişkin bu açıklamalardan sonra Mahkeme ve Özel Daire arasında uyuşmazlık noktası olan davacı talebi irdelenmelidir.

19. Direnme kararı davacının evlenmeden önce çalışmaktayken evlilikle birlikte işi bıraktığı, bu durumun zararına neden olduğu iddiasına dayalı olup görevli mahkemenin belirlenebilmesi için bu maddi tazminat talebinin 4787 sayılı Kanun ile aile mahkemelerinin görev alanına bırakılan TMK’nın 174/1. maddesi kapsamında kalıp kalmadığı belirlenmesi gerekir.

20. Türk Medeni Kanunu’nun 174. maddesinin birinci fıkrası “Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir…” şeklindedir.

21. Bu kapsamdaki maddi tazminat, mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan talep ettiği tazminattır ve tazminatın ön koşulu, talep edenin boşanma yüzünden mevcut veya beklenen menfaatlerinin zedelenmesi, boşanma ve maddi zarar arasında nedensellik bağının bulunmasıdır. Başka bir sebepten kaynaklı kayıplar maddi tazminat kapsamında yer alamaz (Hukuk Genel Kurulunun 14.12.2021 tarihli, 2018/2-1095 E., 2021/1676 K. sayılı kararı).

22. Mevcut menfaatlerin belirlenmesinde evliliğin taraflara sağladığı yararlar göz önünde bulundurularak tarafın maddi tazminat talebi değerlendirilir. Evliliğin boşanma ile sona ermesi hâlinde taraflar birliğin sağladığı menfaatlerden ileriye dönük olarak faydalanamayacaklardır. Beklenen menfaatler ise evlilik birliği sona ermeseydi kazanılacak olan olası çıkarları ifade eder. Bir başka anlatımla; mevcut menfaatten kasıt, genel olarak evlilik birliğinin eşlere sağladığı yararlarken, beklenen menfaatler ise evliliğin devamı hâlinde eşlerden birinin diğerine gelecekte sağlaması muhtemel olan çıkarlardır (Hukuk Genel Kurulunun 11.04.2019 tarihli, 2017/2-2063 E., 2019/448 K. sayılı kararı).

23. Lafzından da anlaşılacağı üzere söz konusu maddede düzenlenen zarar, mevcut ya da beklenen menfaatlerin “boşanma yüzünden” zedelenmesiyle doğan zarardır. Oysa direnmeye konu talep, evlenme nedeniyle işin bırakılması sebebine dayalıdır ve TMK’nın 174. maddesi kapsamında değerlendirilemez. Kanun koyucunun devletin egemenlik yetkisi dâhilinde yargı erkinin işleyişini sağlamaya yönelik olarak emredici bir biçimde kaleme alınmış olan usul kurallarıyla sınırlarını belirlediği uzmanlık mahkemesi niteliğinde olan aile mahkemelerinin görev kapsamının yorum yoluyla genişletilemeyeceği tartışmasızdır. Bu çerçeveden bakıldığında, uyuşmazlığa konu tazminat isteminin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun genel hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği ve aile mahkemelerinin görevli olmadığı kabul edilmelidir.

24. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; davacının söz konusu talebinin dava dilekçesiyle bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiği, evlenme nedeniyle işten ayrılmanın zarar doğurduğu iddiasının boşanma talebiyle birlikte ileri sürdüğü, bu durumda talebin haklı olup olmadığının ancak TMK’nın 174/1. maddesi çerçevesinde ve aile mahkemeleri önünde tartışılabileceği, söz konusu sorumluluk iddiasının genel hükümlerde yer alan borç ve sorumluluk sebeplerinden herhangi birinin hukukî yapısına uygun düşmediği, bu nedenle direnme kararının Özel Daire kararında işaret edilen nedenlerle bozulması gerektiği yönünde görüş ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

25. Hâl böyle olunca, bu yöne ilişkin verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, yerindedir.

26. Ne var ki, bozma nedenine göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazları incelenmediğinden bu konuda inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Direnme uygun olup davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440/III-3. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 15.03.2022 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.

KARŞI OY

Borçlar Kanununa göre borcun kaynakları sözleşme, haksız fiil ve sebepsiz zenginleşmedir. Bunun dışında borcun kaynağı bir kanun hükmü de olabilir. Bu hükümler çok değişik Kanunlarda yer alabilmektedir. Borcun kaynağının bir Kanun hükmü olması, Borçlar Kanunu anlamında bir borç ilişkisi bulunmamasından değil çoğu kez özel bir sebepsiz zenginleşme hükmünün veya haksız fiil hükmünün özel bir Kanunda düzenlenmiş olmasından doğmaktadır.

Borçlar Kanunu anlamında borç ilişkisi olmasına rağmen özel bir Kanunla düzenlenmesindeki amaç toplum hayatıyla ilgili kurallar getirilirken kişilerin hak ve yükümlülüklerinin daha net ve daha açık kurallarla düzenlenmesi ve toplum nizamının sağlanmasıdır.

Bazen Borçlar hukuku anlamında bir borç ilişkisi olmamasına rağmen özel bir Kanun hükmü ile borç ilişkisi yaratılmış olabilir. Burada da amaç hukukumuzda yer alan borcun kaynakları olan sözleşme, haksız fiil ve sebepsiz zenginleşme hükümlerinin düzenlemeye konu husustaki ihtiyaca cevap veremeyecek ve bir sorumluluk doğuramayacak olmasıdır. Bu şekilde yapılan özel düzenlemeler ile genel kurallarla borç ilişkisi doğmayabilecek bir konuda toplum düzeninin sağlanması için varlığına ihtiyaç duyulan bir konu düzenlenerek unsurları genel sorumluluk hükümleriyle tam örtüşmeyen bir sorumluluk hükmü getirilmektir.

Boşanmanın malî sonuçlarından olan maddî tazminat TMK m. 174/1’de düzenlenmiştir. Düzenlemeye göre; “mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir.” Bu düzenleme özel bir haksız fiil düzenlemesidir. Boşanmaya neden olan bazı maddi vakıaların varlığı genel haksız fiil hükümlerine göre dahi sorumluluğu gerektirebilirken bazı maddi vakıalarda ise genel haksız fiil hükümlerine göre talepte bulunulabilmesi mümkün olmayabilecektir. Yasa koyucu bu özel düzenlemeyi yapmak suretiyle genel haksız fiil hükümlerine göre talepte bulunulamayacak konularda bile bu madde ile tazminat istenebilmesini mümkün kılmıştır. Diğer bir ifadeyle, TMK m. 174/1’de düzenlenen, boşanmanın malî sonuçlarından olan maddi tazminat genel tazminat esaslarından ayrılmakta olup bu tazminat türünün kendine özgü/özel kuralları bulunmaktadır. Düzenlemede maddi tazminatın miktarının saptanması açısından tazminat isteyenin “boşanma yüzünden mevcut ya da beklenen bir menfaatinin zedelenmesinden” söz edilmiştir. Düzenlemede mevcut ya da beklenen menfaatin niteliği belirtilmediği gibi hesaplama yöntemi konusunda da bir açıklama bulunmamaktadır. Madde metninden de anlaşılacağı üzere, sadece uygun bir tazminat denilmiş, böylece maddi tazminatın miktarının takdiri uygulamaya bırakılmıştır.

Madde kapsamını belirleyebilmek için maddede belirtilen mevcut ve beklenen menfaat ile kastedilenin ne olduğu üzerinde de durulması gerekir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.11.2014 Tarih, 2013/2-1416 Esas, 2014/956 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; “mevcut menfaat; evlilik birliğinin eşe sağladığı hâli hazırdaki ekonomik yararlardır. Beklenen menfaat ise; evlilik birliği boşanma ile sona ermemiş olsaydı, eş söyleyişle evlilik birliği sürmüş olsaydı elde edilecek olan muhtemel ekonomik yararlardır. Bu yararlar çok çeşitlidir. Bu bağlamda şunu ifade etmek gerekir ki boşanmakla bir eş, en azından, diğer eşin desteğini kaybedecektir. Boşanan eş, kurulu bir evlilik düzeni içinde, işleyen her ekonomik yarardan yoksun kalarak yeni bir düzen kurması gerekecektir. İlişkinin niteliği itibariyle ekonomik yararlar da değişeceğinden, mevcut ve beklenen menfaatler itibariyle zararı belirlemek güç olsa da hakkaniyet eksenli olarak, hâkime fikir de verecektir. Hakkaniyet eksenlidir (TMK m. 4), zira evlilik birliği ticarî değil manevi bir beraberliktir. Yasa’da “uygun bir tazminat” denilmesinin nedeni de budur. Hâkime tanınan bu takdir marjının kullanılması sınırsız olmayacaktır. Öğreti ve özellikle uygulamada, takdir marjı kullanılırken; boşanmaya neden olan olaylardaki kusurun ağırlığı, eşlerin sosyal ve ekonomik durumları, bakiye/ortalama yaşam ve sahip olunan çocuk sayısı gibi nedenlere bağlı olarak, evlenme şansı gibi kriterlerin göz önünde tutulması gerektiği kabul edilmektedir. Uygulamada tazminat takdirinde önemli başka bir ölçüt de, eşin evlenmeden önceki yaşam standartlarıdır. Kuşkusuz boşanan eş bu standartları kaybedecektir. İşte tazminatın takdirinde, kaybedilen bu standartların da dikkate alınması gerekecektir. Evlilik birliğinin devamı süresince eşin yaşam standartları, aslında desteği yitirilen eşin sosyal ve ekonomik durumu ile doğrudan ilgilidir. Hiç kuşkusuz eşlerin gelirinin olup olmadığı, bu cümleden olarak, eşlerin çalışıp çalışmadığı yitirilecek destek açısından nazara alınması gereken başka bir kriter olacaktır.”

Yukarıda yapılan açıklamalarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; Özel Daire ile Mahkeme arasındaki uyuşmazlık açılan boşanma davasında, evlenme nedeniyle işten ayrılma maddi vakıasına dayanılarak boşanmaya bağlı maddi tazminat talebinde bulunulması hâlinde bu talebin TMK 174. madde kapsamında talep edilmiş maddi tazminat olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği buradan varılacak sonuca göre bu talepler yönünden davaya aile mahkemesinde mi yoksa genel mahkemede mi bakılması gerektiği noktasındadır.

Kişinin evlenme nedeniyle çalıştığı işten ayrılması, gerek sözleşme, gerek haksız fiil, gerekse sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre evlendiği kişiden talepte bulunmayı gerektiren olaylar değildir. Boşanma davasında bu maddi vakıanın da tazminat nedeni olarak ileri sürülmesinin nedeni TMK 174. maddede özel bir unsur olarak düzenlenen mevcut veya beklenen menfaatlerin boşanmanın gerçekleşmesiyle zarar göreceği iddiasıdır.

Talep konusu itibarıyla bu hususun mevcut veya muhtemel menfaat kavramı kapsamına girip girmediği, boşanmaya karar verilip verilmediği, boşanmaya neden olan olaylarda karşı tarafın ağır veya eşit kusurlu olup olmadığı da incelenmek suretiyle tazminat talebi hakkında bir karar verilmesi gerektiğinden bu talep TMK 174. madde kapsamında kalmaktadır. Boşanmaya bağlı olarak doğduğu belirtilen bir zararın da istenebilirliğinin ancak 174. madde kapsamında değerlendirilmesi gerekeceğinden bu madde hükmüne göre tazminat talep edilip edilemeyeceği aile hukukundan doğan bir ihtilaf olup, bu talep bakımından da uyuşmazlığa bakmaya aile mahkemesi görevlidir.

Bu durumda uyuşmazlığın aile hukukundan doğduğu ve aile mahkemesinin görevli olduğuna değinen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmesi doğru olmamıştır.

Belirtilen nedenlerle Özel Daire kararı gibi direnme hükmünün bozulması gerektiği görüşünde olduğumuzdan talebin TMK 174. madde kapsamında olmayıp genel mahkemenin görevli olduğu yönündeki direnme kararı uygun bulunarak uyulan kısımlar incelenmek üzere dosyanın özel daireye gönderilmesi yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyoruz.

Belkıs KARAKAŞ             Dr. Şanver KELEŞ          Fatma AKYÜZ
Üye                                  Üye                                  Üye

Zeki GÖZÜTOK               Ali Kemal ÜNSOY           Şahin ÇİL
Üye                                  Üye                                  Üye

BİLGİ : “Evlilikten itibaren verilen tüm kazançların diğer eşten istenmesi durumunda genel mahkemeler görevlidir” şeklindeki Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 14 Nisan 2021 tarihli kararı için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/evlilikten-itibaren-verilen-tum-kazanclarin-diger-esten-istenmesi-durumunda-genel-mahkemeler-gorevlidir