GERİYE YÜRÜMEME İLKESİ VE ISLAH YAPILDIĞINDAN TAMAMLANMIŞ USULİ İŞLEM NEDENİYLE KANUN DEĞİŞİKLİĞİ UYGULANAMAZ.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


27 Ağu
2021

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/3(13)-572
KARAR NO   : 2021/518

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                : 
Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                          : 14/04/2016
NUMARASI                  : 2016/137 - 2016/104
DAVACI                        : A. Yapı Denetim Ltd. Şti. vekilleri Av. H.A. ve diğerleri
DAVALILAR                 : 1- S.O. vekili Av. Ö.Ö.,
                                        2- A.A., 3- S.Ç.

1. Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalılardan Selver O. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalılardan Selver O. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili 25.08.2011 tarihli dava dilekçesinde; müvekkili şirketin 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun uyarınca faaliyet gösteren bir yapı denetim şirketi olduğunu ve 16.04.2004 tarihli sözleşme ile davalılara ait taşınmaz üzerinde yapılan inşaatın yapı denetim işini üs TLendiğini, sözleşmenin davalılara vekâleten dava dışı müteahhit Recep T. tarafından imzalandığını, müvekkili şirketin edimlerini yerine getirdiğini fakat dava konusu yapının beş yıl içinde bitirilmemesi sebebiyle taraflar arasındaki sözleşmenin 16.04.2009 tarihinde sona erdiğini, sözleşme bedelinin 12.673,43 TL olduğunu ancak davalıların ödeme yapmadığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000 TL’nin dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 01.04.2014 tarihli ıslah dilekçesiyle talebini 41.293,16 TL’ye yükseltmiştir.

Davalı cevabı:

5. Davalılar cevap dilekçesinde; inşaat yapılması hususunda müteahhit ile sözleşme düzenlendiğini, bu sözleşmenin on beşinci maddesinde yapı denetiminin ve masraflarının müteahhit tarafından yapılmasının kararlaştırıldığını savunarak davanın reddini istemişlerdir.

Mahkeme Kararı:

6. Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesince 24.11.2011 tarihli ve 2011/391 E., 2011/543 K. sayılı davanın reddine ilişkin verilen karar Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 01.10.2012 tarihli ve 2012/15539 E., 2012/21557 K. sayılı kararıyla bozulmuş; Mahkemece bozmaya uyularak verilen 17.12.2014 tarihli ve 2013/204 E., 2014/694 K. sayılı karar 10.02.2015 tarihli tavzih kararıyla düzeltilerek ıslah edilen davanın kısmen kabulüne, 23.043,76 TL alacağın, asıl alacak 10.000 TL’sinin dava tarihi 25.08.2011' den itibaren, kalan 13.043,76 TL’nin ıslah tarihi 01.04.2014 tarihinden itibaren işleyecek kanuni faizi ile birlikte arsa payları oranında davalılardan alınıp, davacıya ödenmesine, fazla talebin reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Selver O. vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

8. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 01.12.2015 tarihli ve 2015/12780 E., 2015/34964 K. sayılı kararı ile;

“… 1- Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre davalı Selver O.'nın sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2- Davacı, yapı denetim hizmetinden kaynaklanan ücretinin tahsili için eldeki davayı açmıştır. Dava dilekçesinde, fazlaya ilişkin hakları saklı kalarak 10.000,00 TL alacağının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiş, kararın davacı tarafın temyiz talebi üzerine dairenin 2012/15539 Esas ve 2012/21557 Karar sayılı ilamı ile bozulmasına karar verildikten sonra bozmaya uyularak yapılan yargılama sırasında 01.04.2014 tarihli ıslah dilekçesi ile 41.293,16 TL'nin tahsiline karar verilmesini talep etmiş, mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 23.043,76 TL'nin tahsiline karar verilmiştir. Ne var ki, Yargıtayın bozma ilamından sonraki safhada ıslah yapılamayacağına ilişkin, 4.2.1948 gün ve 1944/10E 1948/3K sayılı İBK’na aykırı davranarak davanın kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. Mahkemenin 14.04.2016 tarihli ve 2016/137 E., 2016/104 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçelerinin yanında, 04.02.1948 tarihli 1944/10 E. 1948/3 K. sayılı İçtihatı Birleştirme Kararı uyarınca bozmadan sonra ıslah yapılması mümkün değil ise de 04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre bir mahkeme kararının her ne sebeple olursa olsun temyiz ile bozulması sonunda, bozma kararına uyulması ile davanın yeniden duruşma safhasına girmiş olacağı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 177. maddesi uyarınca ıslahın tahkikat bitinceye kadar yapılabileceği, böyle olunca bozmadan sonraki tahkikat sırasında da ıslah yapılabileceği, ayrıca dava dilekçesindeki açıklamalardan davacının fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak HMK'nın 107. maddesinde belirtildiği üzere davasını belirsiz alacak davası olarak açtığı, anılan maddeye göre davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu hâllerde alacaklının, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabileceği, karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarının veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini arttırabileceği, bu nedenle davacının bozma kararından sonra dava miktarını arttırmış olmasının HMK'nın 107. maddesi hükmü uyarınca ıslah niteliğinde olmayıp talebin artırılması niteliğinde olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde davalı Selver O. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; HMK’nın yürürlük tarihinden önce açılan eldeki davada, bozmadan sonra verilen ve ıslaha ilişkin olduğu belirtilen 01.04.2014 tarihli dilekçenin, belirsiz alacak davasında talebin yükseltilmesi mahiyetinde değerlendirilip değerlendirilemeyeceği, burada varılacak sonuca göre hükme esas alınmasının usulen mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. Davanın açılış tarihi itibariyle yürürlükte olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (HUMK) 83 ve devamı maddelerinde ıslah kurumu ayrıntılı şekilde düzenlenmiş; 83. maddede davanın her iki tarafının da, yargılama usulüyle ilgili bir işlemini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği, ancak aynı dava içerisinde bu yola sadece bir kez başvurulabileceği; 84. maddede, ıslahın tahkikata tabi olan davalarda tahkikatın bitimine kadar yapılabileceği hüküm altına alınmış; benzer hükümlere HMK’nın 176 ve 177/1. maddelerinde de yer verilmiştir.

13. Bilindiği üzere ıslah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur.

14. Eş söyleyişle, ıslah, iyi niye TLi tarafın davayı açtıktan veya kendisine karşı bir dava açıldıktan sonra öğrendiği olgularla ilgili yanlışlıklarını düzeltmesine, eksiklikleri tamamlamasına, bu çerçevede yeni deliller sunabilmesine olanak sağlayan bir kurumdur.

15. Bu konuda HUMK zamanında verilmiş olan 04.02.1948 tarihli ve 1944/10 E., 1948/3 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da (İBK) yukarıda bahsi geçen hükümler benimsenmiş; ayrıca ıslahın tahkikat ve yargılama bitinceye kadar yapılabileceği Yargıtayca hüküm bozulduktan sonra bu yoldan faydalanmanın mümkün olamayacağı kabul edilmiştir. Sözü edilen kararda taraflardan birine davanın herhangi bir aşamasında ıslah olanağı tanınmasının davaların sonu alınamayacak şekilde uzamasına neden olacağı, bu istisnai yolun bozmadan sonraki aşamalara da yaygınlaştırılmasının, bozmaya uyulmasıyla kazanılan hakları ihlal edebileceği gibi davanın tamamen ıslah edildiği hâllerde işin sonuçlandırılmasını güçleştireceği vurgulanmıştır.

16. Nitekim 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren HMK'nın 177/1. maddesinin tahkikat sonuçlanıncaya kadar ıslah yapılabileceğini öngördüğü, bu sebeple Yargıtayın bozma kararı sonrasında tahkikat safhasına dönüleceğinden bozmadan sonra ıslah yapılabileceği, HMK’nın 177. maddesinin yanlış yorumlandığı, 1948 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararının HMK karşısında güncelliğini kaybettiğini, bozma kararı sonrasında ıslah yapılıp yapılamayacağına dair Yargıtay Daireleri arasında görüş aykırılığı bulunduğu ileri sürülerek içtihadın birleştirilmesi talep edilmiş ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 06.05.2016 tarihli ve 2015/1 E., 2016/1 K. sayılı kararında 04.02.1948 tarihli ve 1944/10 E., 1948/3 K. sayılı içtihadı birleştirme kararındaki benzer gerekçelerle “bozma kararı sonrası ıslah yapılamayacağı ve içtihadı birleştirme kararının değiştirilmesinin gerekmediğine” dair karar verilmiştir.

17. Aynı hususlara Hukuk Genel Kurulunun 04.02.2020 tarihli ve 2019/21-442 E., 2020/76 K. sayılı kararında da yer verilmiştir.

18. Gelinen aşamada, 28.07.2020 tarihinde yürürlüğe giren 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile bozmadan sonra da ıslah yapılabileceğine ilişkin hüküm getirilmiş ise de, bu Kanun’un “geriye yürümeme ilkesi” ve ıslah işleminin yapılmakla tamamlanmış usuli işlem teşkil etmesi nedeniyle eldeki davada ıslah tarihi itibariyle bu yeni hükmün uygulanamayacağı açıktır.

19. Nitekim, Mahkemece uyuşmazlık konusu 01.04.2014 tarihli dilekçe, belirsiz alacak davasında talebin yükseltilmesi mahiyetinde verilen bir dilekçe olarak değerlendirilmiş ise de, dava tarihi itibariyle HUMK hükümleri uygulanacağından, sonradan yürürlüğe giren HMK hükümlerince getirilmiş bir dava türü olan belirsiz alacak davasından bahsedilemeyeceği hususunda kuşku bulunmamaktadır.

20. O hâlde bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, mahkemece Özel Dairenin 01.10.2012 tarihli ve 2012/15539 E., 2012/21557 K. sayılı bozma kararına uyulduğu belirtilerek ve bozmadan sonra ibraz edilen davacı vekilinin 01.04.2014 tarihli ıslah dilekçesi dikkate alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, yukarıda belirtildiği üzere Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 04.02.1948 tarihli ve 1944/10 E., 1948/3 sayılı K. ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 06.05.2016 tarihli ve 2015/1 E., 2016/1 K. sayılı kararları dikkate alındığında bozmadan sonra ıslah yapılması mümkün olmadığından mahkemenin direnme gerekçesi hatalıdır.

21. Sonuç itibariyle, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

22. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ :

Açıklanan nedenlerle;

Davalı Selver O. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Aynı Kanun’un 440/III-1. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 20.04.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.

BİLGİ : “Yasal değişiklik geçmişe ve tamamlanmış işlemlere etki etmeyeceğinden yapılan ıslah geçersizdir” şeklindeki Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 01 Mart 2021 tarihli ve aynı yöndeki Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 21 Ekim 2020 tarihli kararı ile aksi yöndeki Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 17 Aralık 2020 tarihli, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 16 Kasım 2020 tarihli, Yargıtay 5. Hukuk Dairesi’nin 23 Şubat 2021 tarihli, Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 14 Ocak 2021 tarihli, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 01 Ekim 2020 tarihli, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 21 Ocak 2021 tarihli ve Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 05 Kasım 2020 tarihli kararı için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/yasal-degisiklik-gecmise-ve-tamamlanmis-islemlere-etki-etmeyeceginden-yapilan-islah-gecersizdir

 

AYNI YÖNDE KARAR:

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/3-2281
KARAR NO   : 2021/1257

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                : 
Kütahya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                          : 08/09/2015
NUMARASI                  : 2015/296 - 2015/360
DAVACI                        : Sağlık Bakanlığı vekili Av. M.K.
DAVALI                        : O. Elektrik Dağıtım A.Ş. vekili Av. B.Ç.D.

1. Taraflar arasındaki “istirdat” davasından dolayı bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda, Kütahya 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı vekilince temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:  

4. Davacı vekili 31.05.2011 tarihli dava dilekçesinde; sağlık kuruluşu olan davacıya ticarethane için belirlenen birim fiyatların esas alınması suretiyle ve yersiz elektrik tüketim vergisi istenilmesiyle davalı şirket tarafından fazla ve yersiz faturalandırma işlemi yapıldığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hak saklı kalmak suretiyle, fazla ve yersiz ödenen 54.110,48 TL fatura bedelinin faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 02.06.2014 tarihli ıslah dilekçesiyle talebini 70.373,94 TL olarak artırmıştır.

Davalı cevabı:

5. Davalı vekili yasal süresinden sonra ibraz ettiği cevap dilekçesinde; husumetin Tedaş Genel Müdürlüğüne yöneltilmesi gerektiğini, ayrıca davanın zamanaşımına uğradığı gibi abone grubu değişikliği talep etmeyen davacının geriye dönük isteminin yasaya aykırı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkeme Kararı:

6. Kütahya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 15.11.2012 tarihli ve 2011/185 E., 2012/457 K. sayılı kararı ile; husumet ve zamanaşımına ilişkin iddialar reddedilmekle birlikte elektrik faturalarında hatalı abone grubu uygulanması nedeniyle davacının fazla fatura bedeli ödediği ancak ödenen faturalara zamanında itirazda bulunmadığı, yapılan yanlış uygulama nedeniyle geriye dönük bir talep hakkının olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; kararın davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 03.07.2013 tarihli ve 2013/6548 E., 2013/11453 K. sayılı kararı ile; fazla elektrik faturası tahakkukunda kusurun davalıda olduğu, davacının fazla ödediği miktarı istemekte haklı olduğu gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir.

 7. Mahkemenin 17.06.2014 tarihli ve 2013/456 E., 2014/263 K. sayılı kararı ile; bozma kararına uyulmasına karar verildikten sonra; davanın ıslah nedeniyle tam kabulü ile 54.110 TL tutarın 24.03.2011 tarihinden, bakiye 16.263,46 TL tutarın da ıslah tarihinden işleyecek faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Özel Dairenin Bozma Kararı :

8. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

9. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 19.02.2015 tarihli ve 2014/20370 E., 2015/2549 K. sayılı kararı ile;

“… Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.

Ancak, mahkemece; davanın reddine dair verilen ilk kararın temyizi üzerine; Dairemizin “03.07.2013” tarihli ilamıyla hükmün bozulmasından ve bozmaya uyulduktan sonra yapılan yargılama esnasında; davacı tarafın verdiği “02.06.2014 tarihli" dilekçe ile, talep ettiği miktarı ıslah suretiyle 70.373.94 TL'ye çıkartılmış; mahkemece, ıslah edilen miktar esas alınarak bu yöndeki talebin kabulüne karar verilmiştir.

Oysa, HMK'nun 176. maddesi (HUMK'nun 83. maddesi) ve 04.02.1948 tarih ve 10/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince; bozmadan sonra ıslah yapılması mümkün değildir.

Bu nedenle, Mahkemece; bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı ilkesi çiğnenmek suretiyle 70.373.94 TL'nin tahsiline hükmedilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

10. Mahkemenin 08.09.2015 tarihli ve 2015/296 E., 2015/360 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçelerinin yanında, bozmadan sonra tahkikat devam ediyorsa ıslah yapılabileceği gerekçesiyle direnme kararı vermiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

11. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

12. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Mahkemece bozma kararından sonra yapılan ıslaha değer verilerek hüküm kurulup kurulamayacağı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

13. Davanın açılış tarihi itibariyle yürürlükte olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (HUMK) 83 ve devamı maddelerinde ıslah kurumu ayrıntılı şekilde düzenlenmiş; 83. maddede davanın her iki tarafının da, yargılama usulüyle ilgili bir işlemini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği, ancak aynı dava içerisinde bu yola sadece bir kez başvurulabileceği; 84. maddede, ıslahın tahkikata tabi olan davalarda tahkikatın bitimine kadar yapılabileceği hüküm altına alınmış; benzer hükümlere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 176 ve 177/1. maddelerinde de yer verilmiştir.

14. Bilindiği üzere ıslah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur.

15. Eş söyleyişle, ıslah, iyi niyetli tarafın davayı açtıktan veya kendisine karşı bir dava açıldıktan sonra öğrendiği olgularla ilgili yanlışlıklarını düzeltmesine, eksiklikleri tamamlamasına, bu çerçevede yeni deliller sunabilmesine olanak sağlayan bir kurumdur.

16. Bu konuda HUMK zamanında verilmiş olan 04.02.1948 tarihli ve 1944/10 E., 1948/3 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da (İBK) yukarıda bahsi geçen hükümler benimsenmiş; ayrıca ıslahın tahkikat ve yargılama bitinceye kadar yapılabileceği Yargıtayca hüküm bozulduktan sonra bu yoldan faydalanmanın mümkün olamayacağı kabul edilmiştir. Sözü edilen kararda taraflardan birine davanın herhangi bir aşamasında ıslah olanağı tanınmasının davaların sonu alınamayacak şekilde uzamasına neden olacağı, bu istisnai yolun bozmadan sonraki aşamalara da yaygınlaştırılmasının, bozmaya uyulmasıyla kazanılan hakları ihlal edebileceği gibi davanın tamamen ıslah edildiği hâllerde işin sonuçlandırılmasını güçleştireceği vurgulanmıştır.

17. Nitekim 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren HMK'nın 177/1. maddesinin tahkikat sonuçlanıncaya kadar ıslah yapılabileceğini öngördüğü, bu sebeple Yargıtayın bozma kararı sonrasında tahkikat safhasına dönüleceğinden bozmadan sonra ıslah yapılabileceği, HMK’nın 177. maddesinin yanlış yorumlandığı, 1948 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararının HMK karşısında güncelliğini kaybettiği, bozma kararı sonrasında ıslah yapılıp yapılamayacağına dair Yargıtay Daireleri arasında görüş aykırılığı bulunduğu ileri sürülerek 1948 tarihli içtihadın birleştirilmesi kararının değiştirilmesi talep edilmiş ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 06.05.2016 tarihli ve 2015/1 E., 2016/1 K. sayılı kararında 04.02.1948 tarihli ve 1944/10 E., 1948/3 K. sayılı içtihadı birleştirme kararındaki benzer gerekçelerle “bozma kararı sonrası ıslah yapılamayacağı ve içtihadı birleştirme kararının değiştirilmesinin gerekmediğine” karar verilmiştir.

18. Aynı hususlara Hukuk Genel Kurulunun 20.04.2021 tarihli ve 2017/3(13)-572 E., 2021/518 K. sayılı kararında da yer verilmiştir.

19. 28.07.2020 tarihinde yürürlüğe giren 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile bozmadan sonra da ıslah yapılabileceğine ilişkin hüküm getirilmiş ise de, bu Kanun’un “geriye yürümeme ilkesi” ve ıslah işleminin yapılmakla tamamlanmış usulî işlem teşkil etmesi nedeniyle eldeki davada ıslah tarihi itibariyle bu yeni hükmün uygulanamayacağı açıktır.

20. O hâlde bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, mahkemece Özel Dairenin 03.07.2013 tarihli ve 2013/6548 E., 2013/11453 K. sayılı bozma kararına uyulduğu belirtilerek ve bozmadan sonra ibraz edilen davacı vekilinin 02.06.2014 tarihli ıslah dilekçesi dikkate alınarak davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yukarıda belirtildiği üzere Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 04.02.1948 tarihli ve 1944/10 E., 1948/3 sayılı K. ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 06.05.2016 tarihli ve 2015/1 E., 2016/1 K. sayılı kararları dikkate alındığında bozmadan sonra ıslah yapılması mümkün olmadığından mahkemenin direnme gerekçesi hatalıdır.

21. Sonuç itibariyle, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

22. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ :

Açıklanan nedenlerle;

Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı, 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.10.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

 

AYNI YÖNDE KARAR:

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2019/4-815
KARAR NO   : 2022/603

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                : 
Yozgat 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                          : 28/06/2019
NUMARASI                  : 2019/107 - 2019/442
DAVACI                        : F.N.T. vekili Av. F.A.
DAVALI                        : T.C. Sağlık Bakanlığı vekili Av. E.Y.

1.  Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Yozgat 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2.  Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3.  Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I.  YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4.  Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin Yozgat Atatürk Sağlık Meslek Lisesi’nde eğitim görürken 2013-2014 ve 2014-2015 yılları arası eğitim döneminde Yozgat Devlet Hastanesi ile Yozgat Kadın Doğum Hastanesi’nde Sağlık Bakanlığı (Bakanlık) bünyesinde staj yapıp çalışmasına karşın, 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu’nun 25. maddesi gereği bu süre için ödenmesi gereken staj ücretinin ödenmediğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 100 TL alacağın yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5.  Davalı vekili cevap dilekçesinde; öncelikle yargı yolu, zamanaşımı ve hak düşürücü süre ile taraf sıfatı bakımından davanın reddi gerektiğini, ayrıca alacak miktarı kesin ve belirlenebilir olduğundan kısmi dava açılamayacağını, bu bakımdan davacının hukukî yararının da bulunmadığını, esas yönden ise davacının beceri eğitimi aldığını, ücret talebinin yerinde olmadığını, sözleşme ilişkisi gereği bir ücret ödemesi yapılmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemenin Birinci Kararı:

6.  Yozgat 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 05.01.2016 tarihli ve 2016/7 E., 2016/54 K. sayılı kararı ile; dava konusu alacağın davalı Bakanlığın görevi kapsamında yaptığı işleme ilişkin olduğu, dolayısıyla idare mahkemelerinin görev ve yetki alanında kaldığı gerekçesiyle yargı yolu bakımından dava dilekçesinin reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Birinci Bozma Kararı:

7.  Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8.  Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 19.10.2016 tarihli ve 2016/9863 E., 2016/10224 K. sayılı kararı ile; davacının 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu’nun 25. maddesine dayalı olarak özel hukuk hükümleri çerçevesinde hizmet karşılığı ve kanunda belirtilen esaslara göre hesaplanacak staj ücretini talep ettiği, bu durumda uyuşmazlığın çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğundan işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, davanın yargı yolu bakımından usulden reddine karar verilmesinin kanuna uygun düşmediği gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Mahkemenin İkinci Kararı:

9.  Yozgat 1. Asliye Hukuk Mahkemesince bozma kararına uyularak yapılan  yargılama sonucunda 21.11.2017 tarihli ve 2017/5 E., 2017/210 K. sayılı kararı ile; davacının Yozgat Devlet Hastanesi'nde beceri eğitimi yaptığı dönemde ücret almadığı, taleple bağlılık ilkesi gereği ıslah ettiği miktar dikkate alınarak davanın kabulü ile 100 TL alacağın dava tarihinden, bakiye 4.115,44 TL alacağın ise ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Özel Daire İkinci Bozma Kararı:

10.  Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

11.  Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 05.02.2019 tarihli ve 2018/3113 E., 2019/463 K. sayılı kararı ile;

“… Dava, staj eğitimi nedeniyle alacak istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Mahkemenin 05/01/2016 gün, 2016/7 esas, 2016/54 karar sayılı ilk kararı, Dairemizin 19/10/2016 gün, 2016/9863 esas, 2016/10224 karar sayılı ilamıyla bozulmuştur. Bozmaya uyulduktan sonra yapılan yargılama sırasında 10/04/2017 tarihli ıslah dilekçesiyle davacı tarafından dava değeri arttırılmıştır.

Mahkemece, dava ve ıslah dilekçeleri gözetilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.

Islah, iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağının istisnası olup 1086 sayılı HUMK'un 83 ve devamı maddelerinde, 6100 sayılı HMK'nın 176 ve devamı maddelerinde düzenleme altına alınmıştır. Her iki Kanunda da ıslahın tahkikatın bitimine kadar yapılması gerektiği öngörülmüş, 04/02/1948 tarih ve 1944/10-1948/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile de bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı kabul edilmiştir. Şu durumda eldeki davada; bozma kararından sonra yapılan ıslah ile arttırılan istemin kabulü yasal düzenlemeye ve İçtihadı Birleştirme kararına aykırıdır. Karar, açıklanan nedenle yerinde görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir….” gerekçesiyle bozma nedenine göre sair yönler incelenmeksizin oy çokluğu ile karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

12.  Yozgat 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 28.06.2019 tarihli  ve 2019/107 E., 2019/442 K.  sayılı  kararı ile; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 2015/1 E., 2016/1 K. sayılı kararında "bozma kararı sonrasında ıslah yapılamayacağı ve 1948 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararının değiştirilmesinin gerekmediğine" dair verilen kararda usulü müktesep hakları ihlâl etmeyen ıslahtan bahsedildiği, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 177. maddesinin 1. fıkrasında ıslahın yalnız tahkikatın sona ermesine kadar mümkün olacağının belirtildiği, direnme kararına konu uyuşmazlıkta ise mahkemece tahkikat aşamasına geçilmeden dosya üzerinden yargı yolu nedeniyle usulden red kararı verildiği, mahkemece yanlış verilen kararın davacının ıslah hakkını ortadan kaldırmayacağı ve adil savunma hakkını ihlâl etmeyeceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

13.   Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II.   UYUŞMAZLIK

14.  Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; mahkemece ön inceleme aşamasında dosya üzerinden verilen yargı yolu bakımından görevsizlik kararının Özel Dairece bozulması sonrasında bozmaya uyularak yapılan yargılamada davacı tarafından yapılan ıslaha değer verilerek hüküm kurulmasının mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III.  GEREKÇE

15.  Davanın açılış tarihi itibariyle yürürlükte olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (HUMK) 83 ve devamı maddelerinde ıslah kurumu ayrıntılı şekilde düzenlenmiş; 83. maddede davanın her iki tarafının da, yargılama usulüyle ilgili bir işlemini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği, ancak aynı dava içerisinde bu yola sadece bir kez başvurulabileceği; 84. maddede, ıslahın tahkikata tabi olan davalarda tahkikatın bitimine kadar yapılabileceği hüküm altına alınmış; benzer hükümlere 6100 sayılı HMK’nın 176 ve 177/1. maddelerinde de yer verilmiştir.

16.  Bilindiği üzere ıslah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur.

17.  Eş söyleyişle, ıslah, iyi niyetli tarafın davayı açtıktan veya kendisine karşı bir dava açıldıktan sonra öğrendiği olgularla ilgili yanlışlıklarını düzeltmesine, eksiklikleri tamamlamasına, bu çerçevede yeni deliller sunabilmesine olanak sağlayan bir kurumdur.

18.  Bu konuda HUMK zamanında verilmiş olan 04.02.1948 tarihli ve 1944/10 E., 1948/3 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında (İBK) yukarıda bahsi geçen hükümler benimsenmiş; ayrıca ıslahın tahkikat ve yargılama bitinceye kadar yapılabileceği Yargıtayca hüküm bozulduktan sonra bu yoldan faydalanmanın mümkün olamayacağı kabul edilmiştir. Sözü edilen kararda taraflardan birine davanın herhangi bir aşamasında ıslah olanağı tanınmasının davaların sonu alınamayacak şekilde uzamasına neden olacağı, bu istisnai yolun bozmadan sonraki aşamalara da yaygınlaştırılmasının, bozmaya uyulmasıyla kazanılan hakları ihlâl edebileceği gibi davanın tamamen ıslah edildiği hâllerde işin sonuçlandırılmasını güçleştireceği vurgulanmıştır.

19.  Nitekim 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren HMK'nın 177/1. maddesinin tahkikat sonuçlanıncaya kadar ıslah yapılabileceğini öngördüğü, bu sebeple Yargıtayın bozma kararı sonrasında tahkikat safhasına dönüleceğinden bozmadan sonra ıslah yapılabileceği, HMK’nın 177. maddesinin yanlış yorumlandığı, 1948 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararının HMK karşısında güncelliğini kaybettiği, bozma kararı sonrasında ıslah yapılıp yapılamayacağına dair Yargıtay daireleri arasında görüş aykırılığı bulunduğu ileri sürülerek 1948 tarihli içtihadın birleştirilmesi kararının değiştirilmesi talep edilmiş ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 06.05.2016 tarihli ve 2015/1 E., 2016/1 K. sayılı kararında 04.02.1948 tarihli ve 1944/10 E., 1948/3 K. sayılı içtihadı birleştirme kararındaki benzer gerekçelerle “bozma kararı sonrası ıslah yapılamayacağı ve içtihadı birleştirme kararının değiştirilmesinin gerekmediğine” karar verilmiştir.

20.  Aynı hususlara Hukuk Genel Kurulunun 19.10.2021 tarihli ve 2017/3-2281 E., 2021/1257 K., 20.04.2021 tarihli ve 2017/3(13)-572 E., 2021/518 K. sayılı kararlarında da yer verilmiştir.

21.  28.07.2020 tarihinde yürürlüğe giren 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile bozmadan sonra da ıslah yapılabileceğine ilişkin hüküm getirilmiş ise de, bu Kanun’un “geriye yürümeme ilkesi” ve ıslah işleminin yapılmakla tamamlanmış usulî işlem teşkil etmesi nedeniyle eldeki davada ıslah tarihi itibariyle bu yeni hükmün uygulanamayacağı açıktır.

22.  O hâlde bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece Özel Dairenin 19.10.2016 tarihli ve 2016/9863 E., 2016/10224 K. sayılı bozma kararına uyulduğu belirtilerek ve bozmadan sonra ibraz edilen davacı vekilinin 10.04.2017 tarihli ıslah dilekçesi dikkate alınarak davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yukarıda belirtildiği üzere Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 04.02.1948 tarihli ve 1944/10 E., 1948/3 sayılı K. ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 06.05.2016 tarihli ve 2015/1 E., 2016/1 K. sayılı kararları dikkate alındığında bozmadan sonra ıslah yapılması mümkün olmadığından mahkemenin direnme gerekçesi hatalıdır.

23.  Sonuç itibariyle, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

24.  Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV.  SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı, 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

Aynı Kanun’un 440. maddesinin III/1. bendine göre karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 26.04.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 08.02.2022, 2017/4-1737 E. - 2022/91 K. ve 26.04.2022, 2020/4-449 E. - 2022/604 K. sayılı kararları da aynı yöndedir.

 

AYNI YÖNDE KARAR:

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2019/4-348
KARAR NO   : 2021/1149

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                : 
Aksaray 2. Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                          : 02/11/2018
NUMARASI                  : 2018/574 - 2018/1091
DAVACILAR                : 1- A.D. 2- İ.I. vekilleri Av. Ş.Ö.
DAVALI                        : Maliye Hazinesi vekili Av. E.B.Ü.

1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Aksaray 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve temyiz incelemesi sırasında duruşmanın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 369. maddesinin direnme kararının temyizini kapsamadığı, direnmenin düzenlendiği aynı Kanun’un 373. maddesinde ise duruşmaya yer verilmediği gözetildiğinde direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağı kabul edilerek temyiz eden davacı Abdulaziz Danış vekilinin duruşma talebinin reddine karar verilip dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacılar İstemi:

4. Davacılar vekili dava dilekçesinde; mülkiyeti müvekkillerine ait 06 G.U 07 plakalı araca Aksaray 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2004/1.3 E. sayılı dosyası ile hırsızlık suçunda kullanıldığı iddiasıyla el konulduğunu, ceza yargılaması sonucunda aracın suçta kullanılmadığının tespit edilerek sahibine iadesine karar verildiğini, ancak olumsuz muhafaza koşulları nedeniyle aracın hurdaya çıktığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 7.000 TL tazminatın haksız el koyma tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın idare mahkemesinde görülmesi gerektiğini, mahkemenin yetkisiz olduğunu, tazminat talep etme yetkisinin ruhsat sahibinde olmasından dolayı davacı Abdulaziz Danış'ın taraf (husumet) sıfatının bulunmadığını, kesinleşmiş mahkeme kararı olmadan eldeki davanın açılmasının mümkün olmadığını, ayrıca davanın zamanaşımına uğradığını, iddia edilen zararın davacıların kusurundan kaynaklandığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemenin Birinci Kararı:

6. Aksaray 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 12.09.2013 tarihli ve 2010/812 E., 2013/683 K. sayılı kararı ile; haksız fiilden kaynaklanan tazminat davalarında görevli mahkemenin davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) hükümlerine göre davalının ikâmetgahı veya haksız fiilin meydana geldiği yer mahkemesi olduğu, dava konusu araca Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığının talimatı üzerine Osmaniye Jandarma Genel Komutanlığınca 16.02.2004 tarihinde el konulduğu, davacıların ikâmetgah adreslerinin Diyarbakır ve Mardin olduğu, bu hususun davacılar lehine kazanılmış hak teşkil etmeyeceği gerekçesiyle mahkemenin yetkisizliği nedeniyle dava dilekçesinin reddine, dosyanın talep hâlinde Osmaniye Nöbetçi Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 12.05.2014 tarihli ve 2014/1004 E., 2014/7594 K. sayılı kararı ile; “… Somut olaya bakıldığında, davacılara ait araçla işlendiği iddia olunan hırsızlık suçu ile ilgili soruşturma ve kovuşturma Aksaray ilinde yapılmış olup, el koyma kararı veren ve aracın iadesi taleplerini reddeden yer de Aksaray adli makamlarıdır. Şu durumda haksız eylemin vuku bulduğu yer Aksaray ili olup Aksaray Sulh Hukuk Mahkemesinde dava açan davacının, seçimlik hakkını haksız eylemin gerçekleştiği yer mahkemesinde dava açmak suretiyle doğru olarak kullandığı anlaşılmaktadır.

Yerel mahkemece, işin esası incelenip varılacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken; yetki itirazının ilk celsede reddine karar verildikten sonra, kesin yetkiye ilişkin bir durum da olmamasına rağmen yerinde olmayan gerekçeyle yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun bulunmadığından kararın bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Mahkemenin İkinci Kararı:

9. Aksaray 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 24.06.2016 tarihli ve 2014/611 E., 2016/582 K. sayılı kararı ile; bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda bilirkişi raporlarının hükme esas alındığı gerekçesiyle 24.06.2016 havale tarihli ıslah dilekçesi ile arttırılan maddi tazminat isteminin kısmen kabulü ile aracın iyi muhafaza edilmemesinden dolayı 13.500 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle ve aracın fiili olarak kullanılmamasından dolayı da 4.962,29TL tazminatın haksız el koyma tarihinden iade tarihi olan 09.03.2010 tarihine kadar işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Özel Daire İkinci Bozma Kararı:

10. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.

11. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 12.02.2018 tarihli ve 2017/3422 E., 2018/781 K. sayılı kararı ile;

“… Mahkemece yetkisizlik nedeniyle dava dilekçesinin reddine dair verilen ilk karar, Dairemizin 12/05/2014 gün, 2014/1004 esas ve 2014/7594 karar sayılı ilamıyla; yetki itirazının ilk celsede reddine karar verildikten sonra, kesin yetkiye ilişkin bir durum da olmamasına rağmen yetkisizlik kararı verilmesinin usul ve yasaya uygun olmadığı gerekçesiyle bozulmuştur. Yerel mahkeme, Dairemizin bozma ilamına uyarak dava ve ıslah dilekçeleri ile talep edilen maddi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar vermiştir.

Islah, iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağının istisnası olup, HUMK'nun 83 ve devamı maddelerinde, 6100 sayılı HMK'nun 176 ve devamı maddelerinde düzenleme altına alınmıştır. Her iki kanunda da ıslahın tahkikatın bitimine kadar yapılması gerektiği öngörülmüş olup 04/02/1948 tarih ve 1944/10-1948/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile de bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı kabul edilmiştir. Şu durumda eldeki davada bozma kararından sonra 24/06/2016 havale tarihli dilekçe ile yapılan ıslah ile arttırılan maddi tazminat isteminin kabulü, yasal düzenlemeye ve İçtihadı Birleştirme kararına aykırıdır. Karar, açıklanan nedenle yerinde görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir...” gerekçesiyle kararın davalı yararına bozulmasına, bozma nedenine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

Direnme Kararı:

12. Aksaray 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 02.11.2018 tarihli ve 2018/574 E., 2018/1091 K. sayılı kararı ile; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 04.02.1948 tarihli 1944/10 E., 1948/3 K. sayılı kararında, bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı kabul edilmiş olup bu durumun bağlayıcı nitelik taşıdığı, ilk bozma kararında yetkiye ilişkin bir inceleme yapılmış olup esasa yönelik bir bozma yapılmadığı, davacının bozma kararı sebebiyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 176 vd. maddeleri ile tanınan ıslah hakkını kullanamayacak olmasının hakkaniyete aykırı bir durum teşkil edeceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

13. Direnme kararı süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

14. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; mahkemece verilen yetkisizlik kararının bozulması sonrasında bozmaya uyularak yapılan yargılamada davacılar tarafından yapılan ıslaha değer verilerek hüküm kurulmasının mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

15. Davanın açılış tarihi itibariyle yürürlükte olan HUMK’nın 83 ve devamı maddelerinde ıslah kurumu ayrıntılı şekilde düzenlenmiş; 83. maddede davanın her iki tarafının da, yargılama usulüyle ilgili bir işlemini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği, ancak aynı dava içerisinde bu yola sadece bir kez başvurulabileceği; 84. maddede, ıslahın tahkikata tâbi olan davalarda tahkikatın bitimine kadar yapılabileceği hüküm altına alınmış; benzer hükümlere HMK’nın 176 ve 177/1. maddelerinde de yer verilmiştir.

16. Bilindiği üzere ıslah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur.

17. Eş söyleyişle, ıslah, iyi niyetli tarafın davayı açtıktan veya kendisine karşı bir dava açıldıktan sonra öğrendiği olgularla ilgili yanlışlıklarını düzeltmesine, eksiklikleri tamamlamasına, bu çerçevede yeni deliller sunabilmesine olanak sağlayan bir kurumdur.

18. Bu konuda HUMK zamanında verilmiş olan 04.02.1948 tarihli ve 1944/10 E., 1948/3 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında (İBK) yukarıda bahsi geçen hükümler benimsenmiş; ayrıca ıslahın tahkikat ve yargılama bitinceye kadar yapılabileceği, Yargıtayca hüküm bozulduktan sonra bu yoldan faydalanmanın mümkün olamayacağı kabul edilmiştir. Sözü edilen kararda taraflardan birine davanın herhangi bir aşamasında ıslah olanağı tanınmasının davaların sonu alınamayacak şekilde uzamasına neden olacağı, bu istisnai yolun bozmadan sonraki aşamalara da yaygınlaştırılmasının, bozmaya uyulmasıyla kazanılan hakları ihlal edebileceği gibi davanın tamamen ıslah edildiği hâllerde işin sonuçlandırılmasını güçleştireceği vurgulanmıştır.

19. Nitekim 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren HMK'nın 177/1. maddesinin tahkikat sonuçlanıncaya kadar ıslah yapılabileceğini öngördüğü, bu sebeple Yargıtayın bozma kararı sonrasında tahkikat safhasına dönüleceğinden bozmadan sonra ıslah yapılabileceği, HMK’nın 177. maddesinin yanlış yorumlandığı, 1948 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararının HMK karşısında güncelliğini kaybettiği, bozma kararı sonrasında ıslah yapılıp yapılamayacağına dair Yargıtay daireleri arasında görüş aykırılığı bulunduğu ileri sürülerek 1948 tarihli içtihadın birleştirilmesi kararının değiştirilmesi talep edilmiş ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 06.05.2016 tarihli ve 2015/1 E., 2016/1 K. sayılı kararında 04.02.1948 tarihli ve 1944/10 E., 1948/3 K. sayılı içtihadı birleştirme kararındaki benzer gerekçelerle “bozma kararı sonrası ıslah yapılamayacağı ve içtihadı birleştirme kararının değiştirilmesinin gerekmediğine” karar verilmiştir.

20. Aynı hususlara Hukuk Genel Kurulunun 19.10.2021 tarihli ve 2017/3-2281 E., 2021/1257 K., 20.04.2021 tarihli ve 2017/3(13)-572 E., 2021/518 K. sayılı kararlarında da yer verilmiştir.

21. 28.07.2020 tarihinde yürürlüğe giren 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile bozmadan sonra da ıslah yapılabileceğine ilişkin hüküm getirilmiş ise de, bu Kanun’un “geriye yürümeme ilkesi” ve ıslah işleminin yapılmakla tamamlanmış usulî işlem teşkil etmesi nedeniyle eldeki davada ıslah tarihi itibariyle bu yeni hükmün uygulanamayacağı açıktır.

22. O hâlde bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece Özel Dairenin 12.05.2014 tarihli ve 2014/1004 E., 2014/7594 K. sayılı bozma kararına uyulduğu belirtilerek ve bozmadan sonra ibraz edilen davacı vekilinin 24.06.2016 tarihli ıslah dilekçesi dikkate alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, yukarıda belirtildiği üzere Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 04.02.1948 tarihli ve 1944/10 E., 1948/3 sayılı K. ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 06.05.2016 tarihli ve 2015/1 E., 2016/1 K. sayılı kararları dikkate alındığında bozmadan sonra ıslah yapılması mümkün olmadığından mahkemenin direnme gerekçesi yerinde değildir.

23. Hâl böyle olunca; mahkemece Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

24. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı, 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

Bozma nedenine göre taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,

Aynı Kanun’un 440. maddesinin III/1. bendine göre karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 22.09.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.