İÇTİHAT DEĞİŞİKLİĞİ USULİ KAZANILMIŞ HAKKI BERTARAF ETMEYECEĞİ GİBİ HAKİMİN TAZMİNAT SORUMLULUĞUNA DA YOL AÇAMAZ.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


01 Eyl
2021

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2018/4-120
KARAR NO   : 2021/579

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                : 
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi (İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla)
TARİHİ                          : 20/06/2017
NUMARASI                  : 2016/10 - 2017/29
DAVACI                        E.Y. vekili Av. İ.B.
DAVALI                        : Maliye Hazinesi vekili Av. S.S.
İHBAR OLUNANLAR  : 1- Y.U. 2- S.İ. 3- A.Y.
                                        4- A.E. 5- A.Ç. 6- Y.Ç.

1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı Yargıtay 4. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla yapılan yargılama sonunda, davanın esastan reddine karar verilmiştir.

2. Karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili; müvekkilinin boşandığı eski eşine karşı 04.12.2008 tarihinde Küçükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde mal rejiminden kaynaklanan alacak davası açtığını, dosyadaki davalı tarafça ileri sürülen bir yıllık zamanaşımı itirazının Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin içtihatları benimsenerek reddedilip 20.04.2011 tarihli ve 2008/1353 E., 2011/366 K. sayılı karar ile davanın kabulüne karar verildiğini, anılan kararın davalı eş tarafından temyizi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 03.11.2011 tarihli ve 2011/4853 E., 2011/5695 K. sayılı kararıyla zamanaşımından bozulduğunu, zamanaşımı hususunda Yargıtay 2 ve 8. Hukuk Daireleri arasındaki içtihat farklılıklarına rağmen yerel mahkemece bozma ilamına uyularak davanın zamanaşımından reddine karar verildiğini, anılan kararın müvekkilince temyizi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesince Hukuk Genel Kurulu içtihatları doğrultusunda yerel mahkeme kararının bozulduğunu, sonrasında yerel mahkemece usul hatası yapılıp bozma ilamına uyularak davanın kabul edildiğini, anılan kararın davalı tarafça temyizi üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25.02.2015 tarihli ve 2014/8-2485 E. 2015/850 K. sayılı kararı ile ilk bozma hükmüne uyulması sonucu davalı lehine usulî kazanılmış hak oluştuğundan bahisle bozulduğunu, nihayetinde yerel mahkemece bu bozma ilamına uyularak davanın reddine karar verildiğini, davanın açılması sonrasında davalının bir yıllık zamanaşımına itirazının Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin on yıllık zamanaşımına dair görüşleri doğrultusunda yerel mahkemece reddedilerek davanın kabul edildiğini, ancak kararın temyizi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin zamanaşımına ilişkin olarak yasaya aykırı şekilde uyguladığı bir yıllık süre esas alınıp kaleme alınan bozma kararına uyularak karar verilmesinin müvekkilinin haklarının yok olmasına neden olduğunu, verdikleri karar ile müvekkilinin haklarının yok olmasına neden olan Yargıtay 8. Hukuk Dairesi sayın üyeleri Y.U., S.İ., A.Y., A.E. ve A.Ç. ile bozma ilamına yasaya aykırı şekilde uyan yerel mahkeme hâkimi Y.Ç.’ın farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar vererek müvekkilinin zarara uğramasına neden olduklarını, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda (TMK) mal rejimiyle alakalı alacaklara ilişkin zamanaşımına dair bir yıllık süreli herhangi bir düzenlemenin bulunmadığını, alacağın genel kural gereği on yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, Yargıtay 8. Hukuk Dairesi üyelerinin anılan kuralın dışına çıkarak açık bir biçimde kanun hükmüne aykırı şekilde içtihat oluşturduklarını, yerel mahkemenin müvekkilince yapılan itirazlara rağmen yasaya aykırı bozma kararına uyduğunu, müvekkilinin mağdur olduğunu ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 46. maddesi uyarınca yukarıda anılan hâkimlerin yasayı yanlış yorumlayıp açık ve kesin bir biçimde hukuka aykırı karar vermeleri nedeniyle devletin sorumluluğunun bulunduğunu, müvekkilinin 50.000 TL asıl alacak, asıl alacağa 04.12.2008 tarihinden işbu dava tarihine kadar işleyen 32.683,56 TL faiz, 5.400 TL yasal vekâlet ücreti ve 2.365,30 TL yargılama gideri olmak üzere toplam 90.448,86 TL zararının bulunduğunu, manevi zararın saklı olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 90.448,86TL’nin davalıdan tahsiline, işlemiş faiz hariç 57.765,30 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizinin davalıdan tahsiline, manevi tazminat haklarının saklı tutulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı Maliye Hazinesi vekili; davanın süresinde açılmadığını HMK’nın 46. maddesinde belirtilen koşulların sınırlı sayıda olduğunu ve işbu davada mevcut olmadığını, aynı Kanun’un 48. maddesine göre dayanılan sorumluluk nedenlerine ilişkin delillerin tazminatı ispata yeterli bulunmadığı gibi sorumluluğu ispata yarayacak yeterli delilin de sunulmadığını, usul ve yasaya uygun yapılan yargılama sonucu karar verildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

Özel Daire Kararı:

6. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 20.06.2017 tarihli ve 2016/10 E., 2017/29 K. sayılı kararı ile; “… Dava, hakimlerin hukuki sorumluluğuna dayalı olarak açılan maddi tazminat istemine ilişkindir.

Hakimlerin yargısal faaliyetleri nedeniyle sorumlulukları, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 46-49. maddelerinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Kanunda gösterilen sorumluluk nedenleri, örnek niteliğinde olmayıp; sınırlı ve sayılı durumları ifade etmektedir.

Somut olayda; sorumluluğa dayanak yapılan olgular, açık ve kesin kanun hükümlerine aykırı birbirleriyle çelişen yargı kararları sebebiyle maddi zarara uğranılmasıdır.

Küçükçekmece 3. Aile Mahkemesi'nin dosyasının aslı getirtilmiş ve incelenmiştir.

Tazminat istemi, yasa yolları düzenlenmiş bulunan yargısal işlem ve kararlara ilişkindir. Yukarıda açıklanan gelişim biçimi itibariyle, hukuki süreç işlemiş; davacı tarafından da, yargısal yollara başvurulmuştur. Sınırlı ve sayılı hukuki sorumluluk nedenlerinden hiçbirisi mevcut değildir. Şu durumda, davanın reddine karar verilmesi gerekir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 49. maddesi uyarınca, davanın esastan reddi halinde disiplin para cezasının takdir edilerek hüküm altına alınması gerekir. Bu konuda, para cezasında yeniden değerleme oranında yapılması gereken arttırım miktarı ile dava konusu olayın gelişim biçimi ve dosyaya yansıyan olgular göz önünde tutulmuştur.

HÜKÜM : Yukarıda gösterilen nedenle;

1- HMK.'nun 46. maddesindeki şartlar oluşmadığından davanın esastan REDDİNE,

2- HMK.'nun 49. maddesine göre takdiren 750,00-TL disiplin para cezasının davacıdan tahsiline ve hazineye gelir kaydedilmesine,

3- Alınması gereken 31,40-TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 1.544,65-TL harçtan düşümü ile bakiye 1.513,25-TL'nin istek halinde davacıya iadesine,

4- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi uyarınca davalı yararına takdir olunan 3.000,00 TL maktu avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,

5- Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,” oy çokluğuyla karar verilmiştir.

Kararın Temyizi:

7. Özel Daire kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. ÖN SORUN

8. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle, kararın temyizinde davacı vekilinin, Özel Daire kararına konu olan 6100 sayılı HMK’nın 46 ilâ 49. maddelerinin Anayasa’ya aykırılığı iddiasıyla iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulmasını talep etmesi karşısında iptal başvurusunun Anayasa’nın 152. maddesi çerçevesinde ciddi görülüp görülmeyeceği, buradan varılacak sonuca göre bahsi geçen yasal düzenlemelerin iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulmasının gerekip gerekmediği hususu ön sorun olarak tartışılmış ve değerlendirilmiştir.

III GEREKÇE

Ön Soruna İlişkin Gerekçe:

9. Ön sorunun çözümü için konu ile ilgili kavramlar ile Anayasal ve yasal düzenlemelerin incelenmesinde fayda bulunmaktadır.

10. Anayasa’nın 138/1. maddesi “Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler.” düzenlemesini, 140/2. maddesi ise “Hakimler, mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre görev ifa ederler.” düzenlemesini içermekte olup bu düzenlemeler ile hâkimlerin görevlerinde bağımsız oldukları hükme bağlanmıştır. Bu bağlamda hâkimlerin ifa ettikleri yargısal faaliyetlerin önemi nedeniyle görevlerinde sahip oldukları bağımsızlık ancak bir kısım teminatlara sahip olmaları neticesinde gerçek bir anlam kazanmakla hâkimlik teminatı, Anayasa’nın 139. maddesiyle güvence altına alınmıştır. Ancak hâkimlerin görevlerinde bağımsız olup bu kapsamda bir takım teminatlara sahip olmaları, bu görevlerin ifası sırasında hiçbir sorumluluğa sahip olmadıkları anlamına gelmez. Başka bir anlatımla hâkimin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile bunların temini için sağlanan güvenceler hukuk devletinin gereği olmakla beraber bu koruma hâkimlerin yargılama faaliyetlerini keyfi ve sorumsuz bir tutum içerisinde gerçekleştirmeyi sağlamalarına yönelik değildir. Zira hâkimlerin görevlerinde bağımsız ve bir takım teminatlara sahip olmaları hâkimlik mesleğinin objektif ve tarafsız olarak yürütülmesi bakımından ne kadar elzem ise görevleri sırasında hukuka aykırı eylemleri nedeniyle verdikleri zararlardan sorumlu tutulmaları da hukuk devletinin varlığı yönünden aynı derecede zaruridir.

11. Hâkimin sorumluluğu “disiplin sorumluluğu”, “cezai sorumluluk” ve “hukuki sorumluluk” şeklinde tasnif edilmekte olup eldeki ön sorunun çözümünde “hukuki sorumluluğun” irdelenmesi önem arz etmektedir.

12. Hâkimlerin hukukî sorumluluğundan anlaşılması gereken hâkimin yargısal görevlerinin ifası sırasında zarara uğrattıkları kişilerin zararının giderilmesidir. Bu kapsamda Anayasa’da kamu görevlilerinin sorumluluğu 40/3 ve 129/5. maddelerde düzenlenmiştir. Hâkimlerin hukuka aykırı fiilleri sebebiyle nasıl bir hukukî sorumluluk altında olduğunu açıkça düzenleyen bir madde Anayasa’da bulunmamakla beraber özellikle 40/3. maddesinde “Kişinin, Resmî görevliler tarafından vaki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre, Devletçe tazmin edilir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır.” şeklinde düzenlenen hükümde belirtilen “resmî görevliler” ifadesinin hâkimleri de kapsadığını kabul etmek gerekir.

13. Hâkimlerin verdikleri kararların hukuka uygunluğu, kararın kesinleşmesinden sonra tartışma konusu yapılamayacak ise de; hâkimin hukukî sorumluluğu nedeniyle zarar gören tarafından açılacak davada, verilen kararın hukuka uygunluğu tartışılabilecektir. Ancak burada hâkimin verdiği kararın değiştirilmesi söz konusu olmayıp bu karar nedeniyle ortaya çıkan zararın tazmini amaçlanmaktadır. Bu noktada ayrıca belirtilmesi gerekir ki; hâkimlerin her kararından dolayı tazminat davası açılması riskinin varlığı, yargılama faaliyetinin sağlıklı işleyişini engelleyebileceğinden hâkimlerin yargısal faaliyetlerinden dolayı tazminat sorumluluğunu öngören kurallarda sorumluluk hâllerinin kapsamı, içeriği ve yargılama usulü bakımından farklılıklar bulunması zorunludur.

14. Buradan hareketle HMK’nın 46. maddesinde hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı maddede belirtilen sebeplere dayanılarak devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği düzenlenmiş olup madde içeriğinde sayılan sebepler tahdidi olarak belirlenmiştir. Hâkimlerin sorumluluk sebeplerinin tahdidi olarak sayılması, hâkimlik teminatı ve yargılama faaliyetinin sağlıklı işlemesi bakımından önemlidir. Zira sorumluluk sebeplerinin maddede sınırlı sayıda düzenlenmesindeki amaç; bu tür davaların hâkimlere Anayasa ve yasalarla sağlanan teminatları zedeleyecek ölçüde kötüye kullanımı ile yargılama faaliyetinin işleyişine olumsuz yönde yapılacak etkilerin önüne geçilmesidir. Bu bağlamda hâkimlerin hukukî sorumluluk sebeplerinin tahdidi olarak düzenlenmesi, Anayasa’nın 138, 139 ve 140. maddelerindeki hâkimlerin bağımsızlığı ve tarafsızlığını güvence altına alan düzenlemelerle ve Anayasa’nın 40/3. maddesindeki resmî görevlilerin haksız eylemleri sonucu zarara uğrayan kişilere sağlanan anayasal güvenceyle uyumlu olup HMK’nın 46. maddesi, her iki taraf bakımından temin edilen anayasal güvenceler arasındaki dengeler gözetilerek ihdas edilmiştir. Ayrıca bu tür davalarla, yargısal işleyişi olumsuz yönde etkilemeye yönelik kötü niyetli çabaların engellenmesi bağlamında kaleme alınan bir diğer hüküm ise HMK’nın 49. maddesi olup anılan madde uyarınca davanın esastan reddi hâlinde disiplin para cezasına hükmedileceği düzenlenmiştir. Bu maddeyle de HMK’nın 46. maddesi kullanılarak yargılama faaliyetlerinin olumsuz etki altında bırakılmasının engellenmesi amaçlanmış olup anılan hüküm de bu yönüyle yargılamaların sağlıklı işleyişini teminat altına alan Anayasanın 138 ve 139. maddeleriyle uyum içerisindedir.

15. HMK’nın 46. maddesinde, hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı vermiş oldukları zararlar nedeniyle devlet aleyhine açılacak davada devletin, ödediği tazminat nedeniyle sorumlu hâkime rücu edebileceği düzenlenmiştir. Anılan düzenleme Anayasa’nın 40/3 ve 129/5. maddeleriyle paralel nitelikte olup devlet aleyhine dava yoluyla hem hâkimlerin ifa ettikleri yargısal faaliyetleri nedeniyle sağlanan Anayasal ve yasal teminatlar hem de kişilerin yargısal faaliyet sonucu uğradıkları zararlar nedeniyle sahip oldukları haklar, Anayasa’da belirlenen ilkelere uygun ölçüde güvence altına alınmıştır. Ayrıca HMK’nın 46. maddesine ilişkin madde gerekçesinde bu husus “…hâkimin yargılama faaliyeti esnasında vermiş olduğu zararlardan, ilk plânda Devlete karşı tazminat davası açılması esası kabul edilmiştir. Devlet, daha sonra kusurlu hâkime rücu edebilecektir. Böyle bir düzenleme ile hâkimlerin hukukî sorumluluğuna ilişkin durum, idarenin memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri eylem ve yaptıkları işlemlerden birinci derecede Devleti sorumlu tutan ve daha sonra da Devletin sorumlu kişiye rücu etmesini kabul eden, Anayasanın 129 uncu maddesinin beşinci fıkrası hükmüne de uygundur.” şeklinde ifade edilmiş olup söz konusu Kanun hükmünün Anayasada benimsenen esaslara uygun olarak kaleme alındığı vurgulanmıştır.

16. Son olarak HMK’nın 46. maddesi kapsamında açılacak olan davalarda görevli mahkemeye, dava dilekçesinin içeriğine ve davanın ilgili hâkimlere ihbarına dair yargılama kurallarındaki bir takım farklılıklar HMK’nın 47 ve 48. maddelerinde detaylı olarak düzenlenmiştir. Anılan düzenlemelerle getirilen yargılama kurallarına dair farklılıklar, bu tür davaların yargısal faaliyet sonucu verilen zarara ilişkin olması ve devletin diğer organlarının vermiş olduğu zararlar nedeniyle açılan diğer tazminat davalarından niteliği itibariyle farklılık arz etmesi nedeniyle kabul edilebilir niteliktedir.

17. Neticeten hâkimlerin yargılama faaliyetleri nedeniyle devlet aleyhine açılan tazminat davalarında, davanın tüm tarafları için Anayasa’da öngörülen güvencelere ve bunların korunmasına ilişkin esaslara uygun olmaları sebebiyle HMK’nın 46 ilâ 49. maddeleri çerçevesinde değerlendirme yapılıp hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekmektedir.

18. Tüm bu açıklamalar ile Anayasal ve yasal düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde; HMK’nın 46 ilâ 49. maddelerindeki hükümlerin Anayasa’nın 152. maddesi çerçevesinde incelenmesi sonucu, davacı vekilince ileri sürülen Anayasa’ya aykırılık iddialarının, yukarıda yapılan açıklamalar karşısında ciddi bulunmaması nedeniyle anılan Kanun maddelerinin iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulmasına dair talebin oy birliğiyle reddine karar verildikten sonra işin esasının değerlendirilmesine geçilmiştir.

İşin Esasına İlişkin Gerekçe:

19. Dava, 6100 sayılı HMK’nın 46. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.

20. HMK’nın 46. maddesinde sorumluluk nedenleri sınırlı olarak sayılmıştır. HMK’nın 46. maddesinde “(1) Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir:

a) Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.

b) Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.

c) Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması.

ç) Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması.

d) Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması.

e) Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması.” düzenlemesi bulunmaktadır.

21. Somut olayda HMK'nın 46. maddesinde sınırlı sayıda belirtilen sorumluluk sebeplerinden hiçbiri bulunmadığından ve hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı tazminat davası açma şartları oluşmadığından Özel Dairece davanın reddine karar verilmesi yerindedir.

22. Hâl böyle olunca, yapılan açıklamalara, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın ONANMASINA,

Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına, 18.05.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.

BİLGİ : “İçtihat değişikliği usuli kazanılmış hakkı bertaraf edemez” şeklindeki Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 23 Eylül 2020 tarihli kararı için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/ictihat-degisikligi-usuli-kazanilmis-hakki-bertaraf-edemez