İDARENİN DENETİMİNDEKİ ASFALTA KAYGAN BİR MADDENİN YAYILMIŞ OLMASINDAN DOLAYI GERÇEKLEŞEN KAZADA ADLİ YARGI GÖREVLİDİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


23 Kas
2021

Yazdır

TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2021/576
KARAR NO    : 2021/3236

Y A R G I T A Y   İ L A M I

MAHKEMESİ              : Bandırma 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                        : 15/01/2019
NUMARASI                 : 2018/394 - 2019/8
DAVACI                       : M.B. vekili Avukat Z.E.
DAVALI                       : Karayolları Genel Müdürlüğü vekili Avukat A.Y.

Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yerel mahkemece verilen gün ve sayısı yukarıda yazılı kararın; Dairemizin 14/12/2020 gün ve 2020/1471-2020/4339 sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmiştir. Süresi içinde davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla HUMK’un 440-442. maddeleri uyarınca tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

-K A R A R-

Davacı vekili, 30/10/2013 tarihinde müvekkilinin aracı ile Bursa-Bandırma yolunda seyir halinde iken asfalta kaygan bir maddenin yayılmış olmasından dolayı elektrik direğine çarparak kaza yaptığını, müvekkilinin aracının piyasa değerinin 15.000,0 TL altında 5.000,00 TL'ye satarak zarara uğradığını, Balıkesir İdare Mahkemesinde bu konuda dava açtıklarını ancak görevsizlik kararı verildiğini belirterek uğranılan maddi zararların giderilmesi isteminde bulunmuştur.

Davalı vekili; davanın zaman aşımına uğradığını, idare yargıda açılması gerektiğini, gerçekleşen kazada davacının kusurlu olduğunu belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece, 14/04/2015 tarihli kararında davanın kabulüne karar verilmiş, hükmün davalı vekilince temyizi üzerine 17. Hukuk Dairesi'nin 10/07/2018 gün, 2015/10479 esas, 2018/6993 karar sayılı ilamı ile Balıkesir İdare Mahkemesinin dosyasını bulunduğu yerden getirtilerek, görevsizlik kararının kesinleşip kesinleşmediğinin araştırılması, Balıkesir İdare Mahkemesi kararının kesinleşmiş olması halinde, derdest bulunan dava dosyasındaki yargılamayı durdurmak suretiyle dosyayı kül halinde, yargı yolu uyuşmazlığının çözümlenmesi açısından Uyuşmazlık Mahkemesine göndermesi gereğine değinilerek kararın bozulmasına karar verilmiş bozma ilamına uyularak dava dilekçesinin yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle reddi ile mahkemenin görevsizliğine, Balıkesir İdare Mahkemesinin görevli olduğuna, anılan mahkeme ile olumsuz görev uyuşmazlığı oluştuğundan olumsuz görev uyuşmazlığının çözümü için dosyanın uyuşmazlık mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Karara karşı davalı vekilinin temyizi üzerine Dairemiz'in 14/12/2020 gün, 2020/1471 esas, 2020/4339 karar sayılı ilamı ile; davacı davasını, yürürlükte bulunan yasal düzenlemelere göre görevsiz yargı yerinde açmış ise “yargı yolu bakımından görevsizliğe” dair verilecek kararla birlikte; harç, yargılama gideri ve vekalet ücreti yönünden de hüküm kurulması gerektiği, mahkemece gönderme kararı verilmesi doğru olmadığı gibi yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin görevli ve yetkili mahkemece değerlendirilmesi yönünde karar verilmesinin de doğru görülmediğine değinilerek kararın bozulması gerektiğine değinilmiş, bu defa davacının karar düzeltme istemi üzerine dosya yeniden incelenmiştir.

Dava, trafik kazası sonucu araç hasarı nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir. Somut uyuşmazlıkta çözümlenmesi gereken esas sorun, davanın hangi yargı kolunda görüleceği üzerinde toplanmaktadır.

2918 sayılı Karayolları Tarfik Kanunu'nun birinci maddesinde, bu Kanun’un amacının, karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlamak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan, 2918 sayılı Kanun'un 6099 sayılı Kanun’un 14. maddesiyle değiştirilen 110. maddesi ise “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.” şeklindedir.

Yasama belgeleri ile anılan düzenlemenin gerekçesine bakıldığında, 2918 sayılı Kanun’un uygulanması gereken sorumluluk davalarında bir karmaşanın söz konusu olduğu, bu karmaşanın adli yargı yerlerinin görevli olduğu belirlenmek suretiyle giderilmek istendiği anlaşılmaktadır.

Bahse konu düzenleme, Anayasa’ya aykırı olduğu iddiası ile somut norm denetimi yoluyla Anayasa Mahkemesi (AYM) önüne taşınmış, Anayasa’nın 2, 125 ve 155. maddeleri bağlamında inceleme yapan mahkeme, düzenlemeyi şu gerekçelerle Anayasa’ya aykırı bulmayarak iptal istemini reddetmiştir. (AYM’nin 26/12/2013 tarihli ve 2013/68-165 E-K sayılı kararı): “Anayasa Mahkemesinin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa'da adli ve idari yargı ayrımına gidilmiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması hâlinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir.

İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına, kamu ya da özel araç olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun'dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek, söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır.”

Öte yandan, Anayasa’nın 158. maddesi uyarınca adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili kılınan Uyuşmazlık Mahkemesi (UYM) de önüne gelen benzer uyuşmazlıklarda AYM’nin yukarıda yer verilen kararına atıf yaparak benzer sonuca ulaşmıştır. UYM, 2918 sayılı Kanun’un 110. maddesiyle, yargı yolu uyuşmazlıklarına ve bu nedenle de yargılamaların uzamasına neden olan anılan Kanun'dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarında, yeknesaklığı sağlamak amacıyla ve kamu yararı gözetilerek adli yargı yerlerinin görevli kılındığını, AYM’nin de bu durumu Anayasa’ya aykırı bulmadığını tespit etmektedir. (UYM’nin 11/04/2016 tarihli ve 2016/163-210 E-K sayılı; 24/09/2018 tarihli ve 2018/530-467 E-K sayılı kararları)

2918 sayılı Kanun’un 110. maddesinin gerekçesiyle AYM ve UYM’nin yukarıda yer verilen kararları birlikte değerlendirildiğinde, 2918 sayılı Kanun'dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi gerekliliği ortaya çıkmış, Anayasa’nın 153. maddesinin birinci ve son fıkraları ile 158. maddesinin birinci fıkrası uyarınca da tüm yargı yerlerinin benzer nitelikte yorum yapması kaçınılmaz hâle gelmiştir.

Hemen belirtilmelidir ki benzer olaylara aynı hukuki sonuçlar bağlanması anlamına gelen yargısal kararlardaki istikrar, adil yargılanma hakkının görünümlerinden olan hakkaniyete uygun yargılama ilkesinin gereğidir. İstikrarlı karar verme, hukuki belirliliği ve öngörülebilirliği sağladığı gibi, kişilerin yargı sistemine ve mahkeme kararlarına güvenini de tesis eder. Bu itibarla söz konusu uyuşmazlıkla ilgili ilke kararı alınması gerekli hâle gelmiştir. 2918 sayılı Kanun’un 110. maddesinin uygulanmasında, Dairemizin idari yargı yerlerini görevli kabul eden kararları (11/03/2013 tarihli ve 2013/1438-4361 E-K sayılı; 18/04/2013 tarihli ve 2013/6055-7371 E-K sayılı; 06/11/2013 tarihli ve 2013/15737-17128 E-K sayılı; 06/03/2013 tarihli ve 2013/258-3916 E-K sayılı) bulunmakta ise de yukarıda açıklanan gerekçe ve yüksek mahkeme kararları gözetildiğinde önceki yerleşik uygulamadan dönülmüştür.

Bununla birlikte, bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş olmakla, davalı lehine usuli kazanılmış hak doğup doğmayacağı hususunun irdelenmesi gerekmektedir. Usuli kazanılmış hak kurumu, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.

1086 sayılı HUMK'nun yürürlükte olduğu dönemde çıkarılan 09/05/1960 tarih, 1960/21 Esas, 1960/9 karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında; Yargıtay bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına usulî kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için de zorunluluk doğacağı, usulî kazanılmış hakka ilişkin açık kanun hükmü olmasa da temyiz sonucu verilecek bozma kararının hakka ve usule uygun karar verilmesini sağlamaktan ibaret olan amacı ve muhakeme usulünün hakka varma ve hakkı bulma maksadıyla kabul edilmiş olması yanında hukuki alanda istikrar amacıyla kabul edilmiş bulunması bakımından usulî kazanılmış hak müessesesinin usul hukukunun dayandığı ana esaslardan olup kamu düzeniyle de ilgili olduğu belirtilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda da usulî kazanılmış hakka ilişkin açık bir düzenleme bulunmamakta ise de bu ilkenin uygulanma gerekliliği HMK hükümleri karşısında da varlığını sürdürmektedir. Yargıtay'ın bozma kararına uyan mahkeme, bozma kararı uyarınca işlem yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Çünkü, mahkemenin bozma kararına uyması ile, bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli müktesep hak doğmuştur.

Yargısal ve bilimsel içtihatlarda “usulî kazanılmış hak” ya da “usulî müktesep hak” olarak adlandırılan bu ilke Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 10/02/1998 tarih, 1987/2-520 esas ve 1988/89 karar sayılı ilâmında “Mahkemenin bozma kararına uymasıyla meydana gelen bozma gereğince işlem yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisinin lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durumdur ve buna usuli kazanılmış hak denilmektedir...” şeklinde tanımlanmakta ve bazı istisnaları bulunmaktadır. Bu istisnalar kısaca şu başlıklarda özetlenebilir.

a) Mahkemenin görevi ile ilgili usulî kazanılmış haktan sözedilemez.     

b) Yargıtay'ın bozma kararından sonra yeni bir İçtihadı Birleştirme Kararı'nın çıkarılmış olması da usul kazanılmış hakkın istisnasıdır.

c) Karar henüz kesinleşmeden geçmişe etkili olarak çıkarılan bir kanun hükmü de usulî kazanılmış hakkın istisnasını oluşturur.

d) Bir kanun hükmü Anayasa Mahkemesince iptâl edilirse iptâl edilen kanun hükmü usulî kazanılmış hakka aykırı olsa bile uygulanacak öncelik usulî kazanılmış hakta değil Anayasa Mahkemesinin iptâl kararında olacaktır.

e) Usulî kazanılmış hakkın bir diğer istisnası ise kesin hükümdür. Bozmadan sonra usulî kazanılmış hak ile kesin hüküm çelişiyorsa öncelik usulî kazanılmış hak da değil, kamu düzeninden sayılan ve dava şartı olarak re'sen nazara alınması gereken kesin hükümdedir.

f) Kamu düzenine aykırılıkta usulî kazanılmış hakkın istisnalarından bir diğeridir.

g) Nihayet, son olarak; Yargıtayın kararı her türlü yorumun, hukuki değerlendirme veya delil takdiri dışında, açıkça ve tartışmasız şekilde başka bir şekilde yorumlanamayacak açıklıkta maddi hataya dayalı ise ve onunla sıkı sıkıya bağlı olduğu halde de usulî kazanılmış hak ilkesi uygulanmayacaktır. Yargıtay tarafından dosya kapsamına uygun olmayacak şekilde açık ve tartışmasız bir maddi hatanın yapılması halinde bu hata usulî kazanılmış hak oluşturmayacaktır.

Dosyanın incelenmesinde; davacının, bulunduğu aracın davalı idarenin denetimindeki yol üzerinde bulunan asfalta kaygan bir maddenin yayılmış olmasından dolayı elektrik direğine çarpması sonucu gerçekleşen kaza neticesinde maddi zarara uğradığı anlaşılmaktadır. Şu durumda, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda eldeki davanın görüm ve çözüm yeri adli yargı olup idari yargının görevli olduğundan bahisle verilen bozma ilamı doğrultusunda verilen usulden red kararı Dairemiz tarafından, mahkemece gönderme kararı verilmesi doğru olmadığı gibi, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin görevli ve yetkili mahkemece değerlendirilmesi yönünde karar verilmesi de doğru görülmediğinden bozulmuş ise de, az yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda; mahkemenin görevine ilişkin hususlar bozma dışında kalmakla taraflar açısından usulî kazanılmış hak oluşturmayacağından, davacının karar düzeltme isteminin HUMK'nun 440-442. maddeleri uyarınca kabulü ile Dairemizin 14/12/2020 gün, 2020/1471 esas, 2020/4339 karar sayılı bozma ilamının kaldırılarak mahkemece işin esası incelenerek dosya kapsamına göre varılacak sonuca göre hüküm kurulmak üzere kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440-442. maddeleri gereği yukarıda gösterilen nedenle davacının karar düzeltme isteğinin KABULÜNE, Dairemizin 14/12/2020 gün, 2020/1471 esas, 2020/4339 karar sayılı bozma ilamının kaldırılmasına ve kararın davacı yönünden açıklanan değişik nedenle BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 16/06/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan             Üye          Üye                    Üye            Üye
A.Ş.Sertkaya    N.Taş       K.Özerdoğan    S.Küçük     Ö.F.Aydıner

BİLGİ :
"Yolun kontrolünden sorumlu idareye karşı açılan hizmet kusuruna dayalı davada idari yargı görevlidir" şeklindeki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 26 Kasım 2019 tarihli kararı için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/yolun-kontrolunden-sorumlu-idareye-karsi-acilan-hizmet-kusuruna-dayali-davada-idari-yargi-gorevlidir