O ADAM KADINLARI ÇALIŞTIRIYOR, KADINLARDAN PARA KAZANIYOR İFADESİ KİŞİLİK HAKLARINI İHLAL ETMEKTEDİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


24 Eyl
2021

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/4-1352
KARAR NO   : 2021/476

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
 Manavgat 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                         : 18/11/2015
NUMARASI                  : 2015/519 - 2015/611
DAVACILAR                1- H.H. 2- M.A.Ö. 3- M.A.H. 4- Y.G. vekilleri Av. G.M.Ç.
DAVALI                        : M.Z.D. vekili Av. U.G.

1. Taraflar arasındaki “manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Manavgat 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacılar vekili dava dilekçesinde; tarafların K. Sitesi sakinleri olduğunu, Mehmet Avni H. dışındaki davacıların sitenin eski yönetiminde yer aldıklarını, davalının ise yeni yönetici olduğunu, davalı tarafından davacılar dışındaki site sakinlerine gönderilen iki sayfalık mektup ile davacıların kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu, ayrıca davalının, davacılardan Mehmet Ali Ö.'e 26.01.2013 tarihli olağan genel kurul toplantısında ''şerefsiz'' demek suretiyle hakaret ettiğini, bu olaydan yaklaşık iki ay önce bir sohbet ortamında davacı Mehmet Ali Ö. hakkında ''o adam kadınları çalıştırıyor, kadınlardan para kazanıyor'' demek suretiyle yine hakaret ettiğini ileri sürerek her bir davacı için ayrı ayrı 15.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacılardan Yalçın G., Hayri H. ve Mehmet Avni H.'nun dava açmakta hukukî yararlarının bulunmadığı, bu sebeple açtıkları davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine, diğer davacı yönünden ise müvekkilinin hukuka aykırı herhangi bir eyleminin bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme Kararı:

6. Manavgat 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.02.2014 tarihli ve 2013/71 E., 2014/74 K. sayılı kararı ile; Manavgat 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 12.11.2013 tarihli ve 2013/307 E., 2013/603 K. sayılı kararında, davaya konu mektupta davalının eski yöneticilere hitaben "yönetimde oldukları tarihler içinde site ile ilgili harcamaların hesabını bile veremeyen, genel kurul toplantısına katılma cesareti bile gösteremeyen bu şahısların hangi yüzle ve nasıl yeniden yönetime talip oldukları, anlaşılmaz ve abesle iştigaldir. Şayet önümüzdeki yapılacak olan genel kurul toplantısına katılmayacak olursanız, o zaman buradaki çıkar peşinde olan bazı şahıslara prim vermiş olacaksınız" gibi ifadelerin bulunması nedeniyle hakaret eyleminden dolayı verilen ceza hükmünün açıklanmasının geri bırakıldığı, kararın 13.12.2012 tarihinde kesinleştiği, yine dinlenen tanıklar Hakan A. ve Fatma Y.’ın itibar edilen beyanlarından davalının davacılardan Mehmet Ali Ö.'i kastederek "onda para çok, paranın nereden geldiği belli, kadınları çalıştırıyor, hatta kızların bir kısmı burada evde kalıyor" diyerek bu davacıya hakarette bulunduğunun sabit olduğu gerekçesiyle, davalının davacılardan Mehmet Ali Ö.'e yönelik iki ayrı hakarette bulunması sebebiyle lehine 2.500 TL manevi tazminatın, yine diğer davacılara yönelik ceza yargılaması ile sabit hakaret eyleminden dolayı 1.500'er TL manevi tazminatın faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

8. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 01.04.2015 tarihli ve 2014/8605 E., 2015/4034 K. sayılı kararı ile;

“… 1- Davalının, davacılardan Yalçın G., Mehmet Avni H. ve Hayri H.'na yönelik temyiz itirazları yönünden; Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasası’nın 5236 sayılı Yasa ile eklenen Ek 4. madde gereğince HUMK’nun 427. maddesi uyarınca; temyize konu bölümünün 1.890,00 TL’yi geçmemesi durumunda karar kesindir. Somut olayda; davacılar arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunmaması nedeniyle her bir davacı yönünden ayrı ayrı değerlendirme yapıldığında, hüküm altına alınan tazminat miktarlarına göre temyize konu olan tutarlar, bu düzeye ulaşmadığından davalının temyiz inceleme isteğinin bu davacılar yönünden reddi gerekmiştir.

2- Davalının, davacılardan Mehmet Ali Ö.'e yönelik temyiz itirazlarına gelince; Dava, kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin kısmen kabulüne karar verilmiş; karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

 Davacılar vekili; tarafların K. Sitesi sakinleri olduğunu, davacılardan Mehmet Avni H. dışındaki davacıların sitenin eski yönetiminde yer aldıklarını, davalının ise sitenin yeni yöneticisi olduğunu, davalı tarafından davacılar dışındaki site sakinlerine gönderilen iki sayfalık mektup ile davacıların kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu, ayrıca davalının, davacılardan Mehmet Ali Ö.'e 26.01.2013 tarihli olağan genel kurul toplantısında ''şerefsiz'' demek suretiyle hakaret ettiğini ve davacı Mehmet Ali Ö. hakkında sohbet ortamında ''o adam kadınları çalıştırıyor, kadınlardan para kazanıyor'' demek suretiyle hakaret ettiğini belirterek, davacıların davalının eylemleri nedeniyle uğradığı manevi zararın giderilmesini istemiştir.

Davalı ise; davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece; davaya konu mektupta davalının eski yöneticilere hitaben "yönetimde oldukları tarihler içinde site ile ilgili harcamaların hesabını bile veremeyen, genel kurul toplantısına katılma cesareti bile gösteremeyen bu şahısların hangi yüzle ve nasıl yeniden yönetime talip oldukları, anlaşılmaz ve abesle iştigaldir. Şayet önümüzdeki yapılacak olan genel kurul toplantısına katılmayacak olursanız, o zaman buradaki çıkar peşinde olan bazı şahıslara prim vermiş olacaksınız" şeklindeki ifadeleri ile davacılara hakaret ettiği ve yine dinlenen ve beyanlarına itibar edilen tanıklar Hakan A. ve Fatma Y. beyanlarından anlaşıldığı üzere davalının davacılardan Mehmet Ali Ö.'i kastederek "onda para çok, paranın nereden geldiği belli, kadınları çalıştırıyor, hatta kızların bir kısmı burada evde kalıyor" şeklinde ifadeleri ile davacı Mehmet Ali Ö.'e hakaret ettiği kabul edilerek manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Her ne kadar mahkemece, dava konusu mektup ve davalı tarafından tanıklar Hakan A. ve Fatma Y.'ın beyanlarında aktardığı ifadeler nedeniyle hakaret edildiği ve kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu kabul edilerek istemin kısmen kabulüne karar verilmiş ise de; dava konusu mektup içeriğinde yer alan ifadelerin hakaret içermediği, yeni yönetici olan davalı tarafından eski yönetim uygulamalarının eleştirildiği ve düşünce açıklaması niteliğinde olan ifadeler olduğu, davalı tarafından söylendiği belirtilen ve tanıklar tarafından aktarılan ifadelerin ise, davacı Mehmet Ali Ö.'in otellerde Spa ve hamam hizmeti işi ile iştigal ettiği dikkate alındığında hakaret etme kastıyla söylenmediği ve bu nedenle kişilik haklarına saldırı oluşturmadığı kabulü ile istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabulü yerinde görülmemiş bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. Mahkemenin 18.11.2015 tarihli ve 2015/519 E., 2015/611 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçelerinin yanında, davacılar ile davalı arasında çok sayıda devam eden davalardan dolayı husumetin bulunduğu, her ne kadar davacı Mehmet Ali Ö. hamam işi ile uğraşıyor ise de, davalının davacı Mehmet Ali Ö.'i kastederek kullandığı "kadın çalıştırarak para kazanıyor" ifadesinin parasını normal yoldan kazanıyor gibi bir anlamda kullanılamayacağı, bu anlamda söylenen sözlerin özel bir anlam içerdiği ve davalının kastının hakaret ve tahkir etmek olduğu gerekçesiyle davacı Mehmet Ali Ö. yönünden direnme kararı verilmiş; diğer davacılar yönünden önceki kararın kesinleşmesi nedeniyle haklarında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda dava konusu mektup içeriğinde yer alan ifadeler ile davalı tarafından söylendiği belirtilen ve tanıklar tarafından aktarılan ifadelerin davacı Mehmet Ali Ö.’in kişilik haklarına saldırı niteliğinde olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre bu davacı yönünden manevi tazminat koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuyla ilgili kavram ve yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.

13. Manevi zarar, kişilik değerlerinde oluşan objektif eksilmedir. Duyulan acı, çekilen ızdırap manevi zarar değil, onun görüntüsü olarak ortaya çıkabilir. Acı ve elemin manevi zarar olarak nitelendirilmesi sonucu, tüzel kişileri ve bilinçsizleri; öte yandan, acılarını içlerinde gizleyenleri tazminat isteme haklarından yoksun bırakmamak için kanunlar manevi tazminat verilebilecek bazı olguları özel olarak düzenlemiştir.

14. Bunlar kişilik değerlerinin zedelenmesi [Türk Medeni Kanunu (TMK) m. 24], isme saldırı (TMK m. 26), nişan bozulması (TMK m. 121), evlenmenin butlanı (TMK m. 158/2), boşanma (TMK m. 174/2) bedensel zarar ve ölüme neden olma 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) m. 56 durumlarından biri ile kişilik haklarının zedelenmesi TBK m. 58 olarak sıralanabilir.

15. TMK’nın 24. maddesi ile TBK’nın 58. maddesi diğer yasal düzenlemelere nazaran daha kapsamlıdır.

16. TMK’nın 24. maddesinde;

“Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hakimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir.

Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.” düzenlemesi mevcuttur.

17. İddia edilen olayların yaşandığı tarihte yürürlükte bulunan TBK’nın 58. maddesinde ise;

“Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir.

Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi kararlaştırabilir veya bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir.” hükmü yer almaktadır.

18. TMK’nın 24 ve TBK’nın 58. maddelerinde belirlenen kişisel haklar, bedensel ve ruhsal tamlık ve yaşam ile nesep gibi insanın, insan olmasından güç alan varlıklar ya da kişinin adı, onuru ve sır alanı gibi dolaylı varlıklar olarak iki kesimlidir.

19. Görüldüğü üzere TBK’nın 58. maddesi gereğince kişilik hakları zarara uğrayanların manevi tazminat isteme hakları vardır.

20. Bu genel açıklamalardan sonra uluslararası metinlerde ifade özgürlüğünün nasıl yer aldığının da incelenmesinde yarar bulunmaktadır:

21. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 90. maddesinin son fıkrası; “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” hükmünü içermektedir. Bu durumda, mahkemelerce önlerine gelen uyuşmazlıklarda usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar ile iç hukukun birlikte yorumlanması ve uygulanması gerekmektedir.

22. Hâl böyle olunca, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde (AİHS/Sözleşme) konunun nasıl düzenlendiğinin ve Sözleşme'nin uygulanmasını sağlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM/Mahkeme) kararlarının incelenmesi yerinde olacaktır.

23. AİHS’nin “İfade özgürlüğü” başlıklı 10. maddesinin 1. fıkrası; “Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar. Bu madde, devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine tabi tutmalarına engel değildir.” hükmünü içermekte olup hangi hâllerde ifade özgürlüğünün sınırlandırılabileceği de aynı maddenin 2. fıkrasında düzenlenmiştir.

24. İfade özgürlüğü demokratik bir toplumun en önemli temellerinden birisi olup, toplumsal ilerlemenin ve her bireyin gelişiminin başlıca koşullarından birini teşkil etmektedir. AİHS'nin 10. maddesinin ikinci fıkrası saklı kalmak koşuluyla, ifade özgürlüğü yalnızca iyi karşılanan ya da zararsız veya önemsiz olduğu düşünülen değil, aynı zamanda kırıcı, hoş karşılanmayan ya da kaygı uyandıran “bilgiler” ya da “düşünceler” için de geçerlidir. Bunlar, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleri olup, bunlar olmaksızın "demokratik toplum" olmaz (Handyside/Birleşik Krallık, Başvuru No: 5493/72, 07.12.1976, parag. 49).

25. AİHS'nin 10. maddesinde benimsenen ifade özgürlüğü bu şekilde olmakla birlikte, yine de dar bir yorum gerektiren istisnalar içermektedir ve bu hakkı kısıtlama ihtiyacının ikna edici bir biçimde ortaya konması gerekmektedir (Pakdemirli/Türkiye kararı, Başvuru No: 35839/97, 22.02.2005).

26. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 23.06.2020 tarihli ve 2017/4-1406 E., 2020/449 K.; 09.03.2021 tarihli ve 2017/4-1408 E., 2021/231 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.

27. Hemen belirtmek gerekir ki; Mahkeme ile Özel Daire arasındaki çekişme davacılardan Mehmet Ali Ö. ile davalılar arasında geçen olaylardan kaynaklanmakta olup diğer davacılar yönünden verilen karar, kesinleşmiş olması nedeniyle, Hukuk Genel Kurulunun incelemesi dışında kalmıştır.

28. Bu açıklamalar ve yasal düzenlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalının eski yöneticilerden davacıyı da kastedecek şekilde site sakinlerine iki sayfalık mektup gönderdiği, ayrıca iki tanık huzurunda davacı Mehmet Ali Ö.’i kastederek "onda para çok, paranın nereden geldiği belli, kadınları çalıştırıyor, hatta kızların bir kısmı burada evde kalıyor" ifadesini kullandığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.

29. Site sakinlerine gönderilen mektup nedeniyle davalı hakkında sesli, yazılı veya görüntülü bir ileti ile hakaret suçundan kamu davası açıldığı, Manavgat 1. Sulh Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davalının üzerine atılı suç sabit görülerek 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125/2. maddesi delaletiyle aynı yasanın 125/1. maddesi uyarınca cezalandırılmasına ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK)’nun 231. maddesinin 5. fıkrası uyarınca “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına” karar verildiği, kararın 13.12.2013 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.

30. “Kurulan hükmün sanık hakkında hukuksal bir sonuç doğurmamasını” ifade eden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, davayı sonuçlandıran ve uyuşmazlığı çözen bir “hüküm” değildir. Bunun sonucu olarak, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlar, CMK’nın 223. maddesinde sayılan hükümlerden olmadığından, bu tür kararların yasa yararına bozulması durumunda yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar bulunmadığı için verilecek hüküm veya kararlarda lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir (Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.05.2011 gün ve 2011/4-61 E., 2011/79 K.; 06.10.2009 gün ve 2009/4-169 E., 2009/223 K. sayılı kararları).

31. Kaldı ki, CMK'nın 231. maddesinin 5. fıkrasında, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmayacağı açıkça ifade edilmiştir.

32. Böylece hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile kurulan hüküm, belli bir süre sanık hakkında hüküm ifade etmemekte, herhangi bir sonuç doğurmamaktadır. Sanık bulunduğu hâl üzere bırakılmakta, aynen yargılanan kimsenin durumunda kalmakta ve yapılan yargılama geçici bir süre askıda kalmaktadır. Askı süresi boyunca, yargılanan kimsenin sanık sıfatı devam eder ise de, hiçbir şekilde bu kimse hükümlü sayılamaz. Bu nedenle hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen kimse, hiçbir haktan yoksun bırakılamaz ve ayrıca bu karara dayanarak hiçbir hukukî statüden dışarıya çıkarılamaz.

33. TBK’nın “Ceza hukuku ile ilişkisinde” başlıklı 74. maddesinde yer alan; “Hakim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hakimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hakiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hakimini bağlamaz.” hükmünden de anlaşılacağı üzere ceza mahkemesi kararının maddi olgu yönüyle kesinleşmiş olması gerekir. Eğer bu yönden kesinleşmiş bir ceza mahkemesi kararı bulunmuyorsa, hukuk hâkimini bağlayacak bir ceza mahkemesi kararından da söz etmek mümkün değildir. Nitekim bu husus Hukuk Genel Kurulunun 31.01.2019 tarihli ve 2017/13-681 E., 2019/46 K. sayılı kararında da ele alınmıştır.

34. Yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda, davalı hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair ceza mahkemesi kararının hukuk hâkimini bağlamayacağı sabittir.

35. Davalının yazmış olduğu mektuptaki ifadelerin davacı Mehmet Ali Ö. açısından manevi tazminat koşullarını oluşturup oluşturmayacağı açısından yapılan değerlendirmede; olayın oluş şekli, mektubun içeriği ve tarafların durumu birlikte ele alındığında; Özel Dairece de belirtildiği üzere, davalı tarafından söylenen sözlerin yaşanan olaylarla ilgili davacının da içinde bulunduğu gruba yöneltilmiş eleştiri, sitem ve düşünce açıklaması kapsamında olduğunun, hakaret niteliğinde olmadığının ve davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulmadığının kabulü gerekir.

36. Davalının davacı hakkında söylediği "onda para çok, paranın nereden geldiği belli, kadınları çalıştırıyor, hatta kızların bir kısmı burada evde kalıyor" sözleri yönünden ise; davacı otellerde spa ve hamam işi ile iştigal etse de, tanık ifadelerinden anlaşılacağı üzere ve hayatın olağan akışı çerçevesinde belirtilen sözlerin söyleniş şekli de birlikte değerlendirildiğinde, davacının genel ahlak dışı yollardan kadın çalıştırarak para kazandığının ima edildiği kuşkuya yer bırakmayacak şekilde açıktır.

37. Hâl böyle olunca; davalının bu eylemiyle davacının kişilik haklarına saldırıda bulunduğunu kabul eden direnme kararı yerindedir.

38. Ne var ki, bozma nedenine göre davacı Mehmet Ali Ö. lehine kurulan hükümle ilgili sair yönlere ilişkin inceleme yapılmadığı anlaşıldığından bu yönden inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Direnme uygun olup davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440/III-1. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 13.04.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.

BİLGİ : “Boşanma davası dilekçesindeki para karşılığı cinsel ilişki ifadesi kişilik haklarını ihlal etmez” şeklindeki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 20 Ekim 2020 tarihli kararı için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/bosanma-dava-dilekcesindeki-para-karsiligi-cinsel-iliski-ifadesi-kisilik-haklarini-ihlal-etmez