UZMAN GÖRÜŞÜ TEKNİK ANLAMDA BİR DELİL OLMAYIP, TARAFIN MAHKEMEYE SUNDUĞU YAZILI BELGEYE BAĞLI BEYANI, AÇIKLAMASI NİTELİĞİNDEDİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


03 Eki
2022

Yazdır

T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2022/2237
KARAR NO    : 2022/3385

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y   K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:

Davacı vekili, davacının 17.12.2009 - 26.10.2016 tarihleri arasında davalılara ait özel yatlarda gemici olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin işveren tarafından haklı bir neden olmadan feshedildiğini, davacının fazla çalışma ücreti ile hafta tatili ve ulusal bayram genel tatil ücretlerinin ödenmediğini iddia ederek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti ile birlikte bir kısım işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.

Davalı Cevabının Özeti:

Davalılar vekili, Ankara Mahkemelerinin yetkili olduğu, talep edilen alacakların zamanaşımına uğradığını, iş sözleşmesinin 854 Sayılı Deniz İş Kanunu'nun 14 üncü maddesi gereğince haklı sebeple feshedildiğini, davacının aylık ücret ve diğer ücret alacaklarının eksiksiz olarak ödendiği beyan ederek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:

Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

İstinaf Başvurusu:

İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti:

Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Temyiz:

Karar yasal süresi içerisinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Gerekçe:

1-Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacı tarafından dosyaya sunulan uzman görüşünün etkisi noktasındadır.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Uzman Görüşü” başlığını taşıyan 293 üncü maddesine göre ;

“(1)Taraflar, dava konusu olayla ilgili olarak, uzmanından bilimsel mütalaa alabilirler. Sadece bu nedenle ayrıca süre istenemez.

(2) Hâkim, talep üzerine veya resen, kendisinden rapor alınan uzman kişinin davet edilerek dinlenilmesine karar verebilir. Uzman kişinin çağrıldığı duruşmada hâkim ve taraflar gerekli soruları sorabilir.

(3) Uzman kişi çağrıldığı duruşmaya geçerli bir özrü olmadan gelmezse, hazırlamış olduğu rapor mahkemece değerlendirmeye tabi tutulmaz”.

Davanın tarafları, gerek dava öncesinde gerekse dava sırasında uyuşmazlık konusu ile ilgili bilgi almak, dilekçelerini hazırlayabilmek yahut iddia veya savunmalarını güçlendirebilmek için bir uzmana başvurma ihtiyacı duyabilirler. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 293 üncü maddesi ile taraflara “Uzman Görüşü” adı altında bilimsel görüş alabilme imkânı sağlanmıştır.

İlgili madde gerekçesinde de vurgulandığı gibi, uzman görüşüne başvurulması bilirkişilikten farklıdır. Mahkemece gerekli hâllerde resen veya talep üzerine bilirkişiye başvurulmasına karar verebilirken, uzman görüşü almak, sadece davanın taraflarının başvurabileceği bir yoldur. Bilirkişi raporu takdiri bir delildir (HMK m. 266 vd). Oysa uzman görüşü teknik anlamda bir delil olmayıp, tarafın mahkemeye sunduğu yazılı belgeye bağlı beyanı, açıklaması niteliğindedir (C. Akil, Medeni Yargılama Hukukunda Mahkeme Tarafından Atanan Bilirkişi-Uzman Tanık Ayrımı, Ankara Barosu Dergisi, 2011/2, 177). Bu sebeple uzman raporu, “taraf beyanı” veya “tarafın belgeye dayalı beyanı” olarak değerlendirilmektedir (Akil, 174). Hâkim uzman görüşünü bilirkişi delili gibi değerlendiremez, aksine, gerekli gördüğü takdirde uzmanı çağırıp dinlemek suretiyle serbestçe takdir eder.

6100 sayılı Kanunun 25. maddesinde düzenlenen Taraflarca Getirilme İlkesine göre ise, Kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz (m. 25/1). Kanunla belirtilen durumlar dışında, hâkim, kendiliğinden delil toplayamaz (m.25/2). Bunun anlamı, ‘dava malzemesi’ olarak nitelenen iddia ve savunma, her türlü talep, vakıa ve delilin taraflarca getirilmesi gerektiğidir (E. Yılmaz, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Ankara 2012, 261). Getirilen vakıalara göre uyuşmazlığı belirlemek ve bu uyuşmazlığa uyan hukukî sebebi belirleyip uygulamak ise hâkimin görevidir. Hâkim uyuşmazlığı ve hukukî sebebi belirlerken sadece davacı tarafın getirdiği vakıaları değil, davalı tarafın getirdiği vakıaları da esas alır ve buna göre doğru hukukî ilişkiyi belirleyerek uyuşmazlığı çözer. Ancak getirilmemiş vakıaları hükmüne esas alamaz.

Vakıalarla bağlılık taraflarca getirilme ve tasarruf ilkesinin de bir gereğidir. Hâkim uyuşmazlığın sınırlarını vakıalarla çizecek olup bu vakıalar dışına çıkarak veya yeni vakıaları kendiliğinden inceleyerek bir sonuca varıp karar veremez.             

Somut uyuşmazlıkta davacı vekilince 20.02.2018 havale tarihli uzman görüşü dosyaya sunulmuştur. Uzman görüşünde, yargılaması devam eden dava dosyası içindeki iddia ve savunmalar ile (tanık anlatımları, Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtları gibi) deliller dikkate alınarak davacının çalışma süresi, aylık ücret miktarı, çalışılan hafta tatili ve ulusal bayram genel tatil günleri ile haftalık fazla çalışma süresi belirlenmiş ve buna göre tüm alacak kalemleri ayrı ayrı hesaplanmıştır. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda bu uzman görüşünden yararlanılmış ise de, hesap unsurları ve hesaplanan miktarlar farklılık göstermektedir. Mahkemece netice olarak, bilirkişi raporundaki hesaplamalara itibar edilerek hüküm kurulmuştur. Uzman görüşü, bu görüşü sunan davacı taraf açısından yazılı belgeye bağlı bir beyan niteliğindedir. Bunun anlamı, uzman görüşünde yer alan maddi vakıaların, dava dilekçesinde ileri sürülen vakıalar gibi bağlayıcı etkisinin olmasıdır. Dosya kapsamından, mahkemece uzman görüşünün bu etkisi ile ilgili bir değerlendirme yapılmadığı, gerek hesaplamaya esas alınan (çalışma süresi, haftalık çalışma süresi, aylık ücret miktarı, aylık yemek bedeli vb gibi) unsurlar, gerekse hesaplanan alacak miktarları yönünden uzman görüşünün bağlayıcılığı üzerinde durulmadığı anlaşılmaktadır. Tarafın bildirdiği vakıanın dışına çıkılıp yeni bir vakıa esas alınmak suretiyle hüküm kurulması hatalıdır. Belirtmek gerekir ki, bilirkişi raporu bir delildir. Uzman görüşü ise, öncelikle görüşü sunan tarafın maddi vakıayı içeren açıklamasıdır. İddiayı güçlendirmeye yarayan uzman görüşünün içeriğindeki vakıaların ispatı ise bilirkişi delili ile mümkün olmaktadır. Açıklanan sebeplerle uzman görüşünün ‘taraf beyanı veya açıklaması’ olma özelliği göz ardı edilmemeli, içeriğindeki vakıaların davacı açısından bağlayıcı olduğu dikkate alınmalı, bu çerçevede yapılacak değerlendirme sonucunda uyuşmazlığın esası ile ilgili bir karar verilmelidir.

2- Dava dilekçesinde bildirilen vakıalar yönünden vakıa aşımı yapılıp yapılmadığı uyuşmazlık konusudur.

Davacı taraf, dava dilekçesinde dönemsel ücretlerini ayrı ayrı açıklamıştır. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, banka kayıtlarına göre belirlenen dönem ücretleri dikkate alınarak hesaplama yapılmıştır. Dava dilekçesinde bildirilen ücret miktarları davacı tarafı bağlar. Mahkemece davacının bildirdiği ücret miktarı aşılarak hesap yapılması 6100 sayılı Kanunun 25 inci maddesi bağlamında vakıa aşımı niteliğinde olup, karar bu yönüyle de hatalıdır.

SONUÇ:

Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine 15.03.2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan                 Üye                   Üye                 Üye                Üye 
Dr. S. GÖKTAŞ     S. NAMAZCI    H. AYDINLI     Ş. KIRMAZ     D. KORKMAZ

İÇTİHAT YORUMU :
 Doktrindeki bir görüşe göre, uzman görüşü tarafın mahkemeye sunduğu yazılı belgeye bağlı beyanı, açıklamasıdır.

“Uzman görüşü, resmi bilirkişi raporu gibi delil olmayıp, tarafın mahkemeye sunduğu yazılı belgeye bağlı beyanı, açıklamasıdır. Tanık ise, takdiri bir delildir.” (KARAMERCAN, Fatih, Medenî Usûl Hukukunda Tanık ve Tanıklık, Ankara Barosu Dergisi, Y: 2018, S: 3, s. 157). Söz konusu makale için bkz.

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/555063

Aynı yönde görüşler için bkz. PEKCANITEZ, Hakan, Özel Uzman (Bilirkişi) Görüşü ve Değerlendirilmesi, Makaleler, C: II, İstanbul, 2016, s. 395; AKİL, Cenk, Medeni Yargılama Hukukunda Mahkeme Tarafından Atanan Bilirkişi-Uzman Tanık Ayrımı, Ankara Barosu Dergisi, Y: 2011, S: 2, s. 174.

“Uzman görüşü takdiri delil niteliğindedir” şeklindeki Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 11 Aralık 2019 tarihli kararı için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/uzman-gorusu-takdiri-delil-niteligindedir

“Hukukî uzman görüşünün delil niteliği bulunmamaktadır” şeklindeki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18 Ocak 2022 tarihli kararı için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/hukuki-uzman-gorusunun-delil-niteligi-bulunmamaktadir

Doktrindeki diğer bir görüşe göre ise uzman görüşü, delil değerlendirme vasıtası olarak görülmelidir; çünkü uzman eğitimi yahut tecrübesi sonucunda sahip olduğu bilgileri görüşüne aktarır bu yüzden sunulan görüşün bilimselliği ön planda tutması, tarafsız, objektif ve mantık ilkelerine uygun olması gerekir. Uzmanın hazırladığı bu görüş tarafları ve mahkemeyi aydınlatmaktadır ve uyuşmazlık konusunu oluşturan çekişmeli vakıaları yansıtan delilleri değerlendirme faaliyeti daha fazla öne çıkmaktadır. (ELYILDIRIM, Hasan, Hukuk Yargılamasında Uzman Görüşü - Özel Bilirkişi, Ankara, 2021, s. 60, 61)

“Federal Mahkemenin konu ile ilgili kararlarında (ATF III 433; BGE 142 II 355; BGE 133 II 384) uzman görüşünün belgeden ziyade taraf beyanı niteliğinde bulunduğu kabul edilmekle, uzman görüşünün ne belge olarak ne de bilirkişi delili olarak değerlendirilmesine imkân olmadığı vurgulanmaktadır. Federal Mahkemenin bu görüşü karşısında ise doktrinin kapsamlı eleştirileri sonucunda bir kanun değişikliği yapılması öngörülmektedir.

İsviçre’de “Titre” başlığı altında yapılan düzenleme, HMK m. 199'da tanzim edilen belge kavramı için kaynak oluşturduğundan bizim için önem arz etmektedir. Bunun yanında HMK m. 199’daki belge kavramının niteliği ele alındığında ZPO’da benimsenen delil sistemi ile HMK’da öngörülen sistem arasındaki farklılıkların ciddi şekilde gözetilmesi ve belge kavramının Türk Hukukundaki anlamının bu suretle yorumlanması gerekmektedir.” (KOÇ, Evren, Medeni Usul Hukukunda Belge Kavramı, İstanbul, 2021, s. 21, 22)