KANUN YOLU SÜRESİNİN YANLIŞ GÖSTERİLMESİ TABİ OLUNAN SÜREYİ DEĞİŞTİRMEZ.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


14 Kas
2018

Yazdır

T.C.
YARGITAY 
1. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2017/3988
KARAR NO    : 2018/11818

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

 Y A R G I T A Y   İ L A M I

Taraflar arasındaki davadan dolayı Mudanya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 27.11.2008 gün ve 2005/103 Esas - 2008/488 Karar sayılı hükmün reddine ilişkin olan 25.04.2017 gün ve 1866-2142 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davalı Muharrem S. vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-

Karar düzeltme dilekçesinde yazılı nedenler HUMK'nun 440. maddesinde gösterilen dört halden hiçbirine uymamaktadır. Bu nedenle, 6100 sayılı Yasanın geçici 3. maddesi yollamasıyla karar düzeltme isteklerinin REDDİNE, HUMK'nun 442/3. maddesi ve 4421 sayılı Yasa gereğince takdiren 310,00.-TL para cezası ve 492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca bakiye 9.40.-TL karar düzeltme harcının davalı Muharrem S.'dan alınmasına, 04.07.2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

Başkan                 Üye                      Üye                   Üye                Üye
A. S. TOGAY        N. KOYUNCU      F. AKBABA       R. ÜLGER     T. T. GENÇ

                                                          (Muhalif)            (Muhalif) 

-K A R Ş I     O Y    Y A Z I S I-

Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davanın kabulüne ilişkin karar, yargıtay denetiminden geçerek 22.03.2010 tarihinde kesinleşmiştir.

Keşinleşen hükmün tavzihi talebi, 20.06.2011 tarihinde kabul edilmiş, davacıların temyizi üzerine, "tavzih talebinin reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru değildir." gerekçesiyle bozulması üzerine, bu kez mahkemece, "tavzih talebinin reddine,.... tarafların yokluğunda verilen kararın tebliğinden itibaren 1 ay içinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi" yönündeki 04.10.2016 günlü ek karar davalıya 17.02.2017 tarihinde tebliğ edilmiş, 17.03.2017 tarihinde davalı tarafça ek karar temyiz edilmiştir.

Ek kararın temyizi üzerine, Dairece, "Hüküm davalı Muharrem S. vekiline 17.02.2017 tarihinde tebliğ edilmiş, temyiz dilekçesi ise 17.03.2017 tarihinde verilmiştir. Bu durumda, 15 günlük temyiz süresi geçmiş bulunduğundan 6100 sayılı HMK'nun geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 432/4 maddesi ve Yüksek Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 01.06.1990 tarih ve 3/4 sayılı İnançları Birleştirme Kararı uyarınca davalı vekilinin temyiz dilekçesinin süreden reddine" karar verilmiştir.

Dairenin 25.04.2017 gün, 2017/1866 Esas, 2017/2142 karar sayılı, "Temyiz dilekçesinin süreden reddine" ilişkin kararı davalı tarafça, "Anayasanın 40/2, HMK'nun 292,, 298, 299, 301, 302 maddelerine aykırı olarak, kararda, tarafların TC numaralarının yazılmadığı, temyiz süresi 1 (bir) ay olarak belirtilerek tarafların yanıltıldığı, kanun yoluna başvurulma şekli ve başvurulmadığında hükmün kesinleşeceği hususlarının gösterilmediği" gerekçeleriyle daire kararının kaldırılarak esas yönünden mahkamenin ek kararının temyizen incelenerek bozulması talep edilmiştir. 

Uyuşmazlık, davalıların temyizinin süresinde olup olmadığına ilişkindir.

Bilindiği üzere; 12.01.2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3. maddesi, "1- Bölge adliye mahkemelerinin, 26.09.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici, 2nci maddesi uyarınca Resmi Gazetede ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki uygulanmasına devam olunur. 2- Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kununun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ila 454'üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olnur. 3- Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır." şeklinde düzenlenmiştir

1086 sayılı HUMK'nun, temyiz süresi, usulü ve tebliğ şeklini düzenleyen 432. maddesine göre, asliye mahkemesi kararlarına karşı temyiz süresi onbeş gündür. Bu süre usulen taraflardan herbirine tebliğ ile başlar.

Yine, anılan kanunun, kararın kapsadığı hususları düzenleyen, 388/4 maddesi ile aynı yönde düzeleme getiren 6100 sayılı HMK'nun 297/1-ç maddesinde , "....varsa kanun yolları ve süresini" demek suretiyle, hakime kanun yolu ve süresini taraflara bildirme yükümlülüğü getirilmiştir.

Anayasa Mahkemesi 26.06.2014 gün, 2012/855 sayılı kararında; usul hükümlerine göre mahkeme kararlarının hüküm kısmında, kanun yolu ve süresinin belirtilmesi gerekliliğini, davada uygulanan yargılama usulü ile verilen karara karşı kanun yolları bakımından tarafların doğru bilgi sahibi olmalarını sağlayarak, tarafların kararlara karşı temyiz haklarını zamanında ve usulüne uyguın olarak kullanmalarına hizmet ettiği belirtilmiştir.

Somut olayda, davanın kabulüne ilişkin Yargıtay denetiminden geçerek 22.03.2010 tarihinde keşinleşen hükmün tavzihi talebi, 20.06.2011 tarihinde kabul edilmiş, davacıların temyizi üzerine, Dairece, "tavzih talebinin reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru değildir." gerekçesiyle bozulması üzerine, bu kez mahkemece, "tavzih talebinin reddine,.... tarafların yokluğunda verilen kararın tebliğinden itibaren 1 ay içinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi" yönündeki 04.10.2016 günlü ek karar, davalıya 17.02.2017 tarihinde tebliğ edilmiş, 17.03.2017 tarihinde davalı tarafça ek karar temyiz edilmiştir.

Açıklanan olgular ve anılan yasal düzenlemelere göre, temyiz incelemesinde 1086 sayılı HUMK'nun uygulanması gerektiği, asliye mahkemesi kararlarının temyiz süresinin tebliğden itibaren onbeş (15) gün olduğu açıktır.

Ne varki; asliye hukuk mahkemesi, kararında, temyiz süresi "15 gün" olmasına rağmen "1 ay" olarak belirlemiş, bu hüküm kararı temyiz eden davalılar vekiline 17.02.2017 tebliğ edilmiş, mahkemenin belirlediği 1 aylık süre içinde 17.03.2017 tarihinde karar temyiz edilmiştir.

Somut uyuşmazlıkta, kanun yolu başvurusunda, mahkemece hatalı belirlenen sürenin mi, kanunda belirlenen sürenin mi uygulanması gerektiği, mahkeme kararında belirtilen sürenin kabul edilmemesi halinde adil yargılanma hakkı kapsamında yer alan mahkemeye erişim hakkının engellenip engellenmediğinin incelenmesi gerekir.

Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş, yine taraf olduğumuz, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde de, herkesin kişisel hak ve yükümlülükleriyle ilgili her türlü iddiasını mahkeme önüne getirme hakkı güvence altına alınmış olup, bu madde kapsamında, mahkeme kararlarına karşı kanun yolu başvurusunda bulunma hakkı, adil yargılanma hakkı kapsamındadır.

Yasal düzenlemeler ve belirtilen olgular ışığında değerlendirildiğinde; davalı, mahkemenin kararında belirtilen süreye uyarak, bu süre içinde temyiz başvurusunda bulunmuştur. Hakim, uyuşmazlıkta uygulanacak kanun hükmünü tespit edip uygulamakla yükülüdür (1086 sayılı HUMK. m.76, 6100 sayılı HMK 33. maddesi). Mahkemenin, kanun yolunu ve süresini taraflara doğru gösterme yükümlülüğü göz önüne alındığında, mahkeme tarafından kanun yolu süresinin hatalı gösterilmesi sonucu davanın taraflarının kanun yolu başvuru talebinin süreden reddedilmesi, hatanın tüm sonuçlarının davanın taraflarına yüklenmesi, adil yargılanma hakkı kapsamında adalete erişim hakkının sınırlandırılmasıdır. 

Bu gibi hallerde, usul kurallarının mahkemeye erişim hakkını kısıtlayacak şekilde katı uygulanmaması, mahkemenin kanun yolu ve süresini hatalı belirlemesi halinde, kararda belirtilen süreye uyularak yapılan kanun yolu başvurusunun, adil yargılanma hakkı ve mahkemeye erişim hakkı kapsamında süresinde yapıldığının kabul edilmesi gerektiği ve karar düzeltme talebinin kabulüyle, temyiz başvurusu süresinde kabul edilerek, temyiz incelemesinin yapılması gerektiği düşüncesinde olduğumuzdan, çoğunluğun kararına katılamıyoruz.

ÜYE                          ÜYE
F.  Akbaba                R.  Ülger

BİLGİ :
 "Hukuk davalarında kanun yolu süresinin hatalı gösterilmesi halinde hatalı gösterilen kanun yolu süresi içerisinde yapılan başvuru incelenmelidir" şeklindeki 28 Nisan 2023 tarihli Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/hukuk-davalarinda-kanun-yolu-suresinin-hatali-gosterilmesi-halinde-hatali-gosterilen-kanun-yolu-suresi-icerisinde-yapilan-basvuru-incelenmelidir-28-nisan-2023-yibbgk

 

T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2018/1403
KARAR NO    : 2018/19198

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

MAHKEMESİ         : ANTALYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 9. HUKUK DAİRESİ
TARİHİ                   : 09/11/2017
NUMARASI            : 2017/2500 - 2017/2258
DAVACI                  : H.Ç. ADINA AVUKAT R.E.
DAVALILAR           : 1- S. TEMİZLİK HİZMETLERİ A.Ş. ADINA AVUKAT N.P.
                                 2- P. ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ ADINA AVUKAT B.A.
İLK DERECE
MAHKEMESİ        :
DENİZLİ 3. İŞ MAHKEMESİ
TARİHİ                  : 05/07/2017
NUMARASI           : 2016/550 - 2017/241

YARGITAY  KARARI  

25.10.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun geçici 1. maddesinin 4. fıkrasında ''İlk derece mahkemeleri tarafından bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce verilen kararlar, karar tarihindeki kanun yoluna ilişkin hükümlere tabidir.'' düzenlemesi bulunduğu, İlk Derece Mahkemesi karar tarihinin 05/07/2017 olduğu, bunagöre karar tarihinde yürürlükte olan 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 8. maddesinin 3. fıkrası uyarınca temyiz süresinin gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 8 gün olduğu, Bölge Adliye Mahkemesi gerekçeli kararının davacı vekiline 08/12/2017 tarihinde tebliğ edildiği, ancak kararın 8 günlük temyiz süresi geçtikten sonra 19/12/2017 tarihinde davacı vekilince temyiz edildiği, buna göre temyizin süresinde yapılmadığı, Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi kararında gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde kararın temyiz edilebileceği açıklanmışsa da 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 90. maddesinin 1. fıkrası uyarınca kanunda belirtilen istinai durumlar dışında kanundaki süreleri hakimin artırıp eksiltemeyeceğinden davacı vekilinin temyiz isteminin süreden dolayı REDDİNE, dava dosyasının İlk Derece Mahkemesi'ne, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderilmesine, 23/10/2018 günü oyçokluğuyla karar verildi.

Başkan               Üye                    Üye                          Üye              Üye
M. ÇAMUR         A. TARTICI         F. ERNALBANT      S. TÜRE       Ş. ÇİL
                           ÇEVİKBAŞ                                         (M)

K A R Ş I  O Y

Davacı işçi tarafından davalı aleyhine açılan feshin geçersizliği ve işe iade davasına ilişkin yerel mahkemenin 5521 sayılı kanun yürürlükte iken verdiği kabul kararının davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararı, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından temyiz süresi olarak kabul edilen iki haftalık süre içinde temyiz edilmiştir. 

Temyiz istemi çoğunluk görüşü ile “25.10.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun geçici 1. maddesinin 4. fıkrasında “İlk derece mahkemeleri tarafından bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce verilen kararlar, karar tarihindeki kanun yoluna ilişkin hükümlere tabidir” düzenlemesinin bulunduğu, İlk Derece Mahkemesi karar tarihinin 05/07/2017 olduğu, buna göre karar tarihinde yürürlükte olan 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 8. maddesinin 3. fıkrası uyarınca temyiz süresinin Bölge Adliye Mahkemesi gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 8 gün olduğu, gerekçeli kararın davacı vekiline 08/12/2017 tarihinde tebliğ edildiği, ancak 8 günlük temyiz süresi geçtikten sonra 19/12/2017 tarihinde kararın davacı vekilince temyiz edildiği, buna göre temyizin süresinde yapılmadığı, Bölge Adliye Mahkemesi kararında gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde kararın temyiz edilebileceği açıklanmışsa da 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 90. maddesinin 1. fıkrası uyarınca kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında kanundaki süreleri hakimin artırıp eksiltemeyeceği anlaşıldığından davacı vekilinin temyiz isteminin süreden reddine karar verilmiştir. 

6100 sayılı HMK.’un 90 ve 94. maddeleri uyarınca “Kanunun belirlediği süreler kesin olup kural olarak, kanunda belirtilen süreleri artıralamaz veya eksiltelemez” ise de Bölge Adliye Mahkemesi karar tarihinde yürürlükte olan 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun geçici 1. maddesinin uygulanması ile ilgili madde de “İlk Derece Mahkemeleri tarafından bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce verilen kararlar, karar tarihindeki kanun yoluna ilişkin hükümlere tabidir” denmekle Bölge Adliye Mahkemesince kanun yoluna ilişkin kararların temyiz süresi yoruma muhtaç hale gelmiştir. İstinaf dairesince yanılgılı olarak sekiz gün yerine iki haftalık kanun yolu süresi olduğu hüküm altına alınmıştır. Burada verilen süre aslında 7036 sayılı kanunda öngörülen süredir. Ancak İlk Derece Mahkemesinin kararı kanun yürürlüğe girmeden önce olduğundan, kanunun geçici 1. maddesi gözden kaçırılmıştır. 7036 sayılı kanun değişikliği ile belirlilik kısmende olsa tereddütlü hale gelmiştir. Nitekim mahkeme de yanılgıya düşmüştür. Bu gözden kaçırma temyiz edenin temyiz hakkını ortadan kaldırmamalıdır. Zira verilen süre, açıklandığı gibi kanunun belirlediği bir süredir. Kaldı ki Anayasa Mahkemesi “İlk derece mahkemelerince davaya hangi sıfatla bakıldığı açıkça belirtilmeden yapılan yargılamalar sonunda verilen kararlarda başvurulabilecek kanun yolu süresinin hatalı gösterilmesi nedeniyle başvurucuların temyiz sürelerini geçirmeleri ve temyiz başvurularının süre yönünden reddedilmesi üzerine yapılan bireysel başvurularda oluşan hukuki belirsizliğin tarafların mahkemeye erişimine zarar verdiğine dolayısıyla mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir (Aktif Elektrik Müh. İnş. San. Ve Tic. Ltd. Şti. , §§ 28-50; Kommersan Kombassan Mermer Maden İşletmeleri Sanayi ve Ticaret A.Ş. ve diğerleri, B. No: 2013/7114, 20/1/2016, §§ 30-57).

Davacı vekilinin temyiz isteminin süresinde olduğunun kabulüyle incelenmesi gerekirken, süreden temyiz isteminin reddine karar verilmesi mahkemeye erişim hakkının ihlali olduğundan, çoğunluğun görüşüne katılınmamıştır. 23.10.2018

ÜYE                                  
S. TÜRE

BİLGİ : "Hukuk davalarında kanun yolu süresinin hatalı gösterilmesi halinde hatalı gösterilen kanun yolu süresi içerisinde yapılan başvuru incelenmelidir" şeklindeki 28 Nisan 2023 tarihli Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/hukuk-davalarinda-kanun-yolu-suresinin-hatali-gosterilmesi-halinde-hatali-gosterilen-kanun-yolu-suresi-icerisinde-yapilan-basvuru-incelenmelidir-28-nisan-2023-yibbgk

 

T.C.
YARGITAY
20. Hukuk Dairesi

ESAS NO      : 2018/4012
KARAR NO   : 2018/5652

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ           :
İstanbul Anadolu 17. Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                     : 16/03/2018 ( Ek karar )
NUMARASI             : 2017/983 - 2018/77
DAVACILAR            : H.N.Ö. ve Ark.
DAVALILAR            : A. D. ve Ark.

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Dava dilekçesinde, İstanbul ili, K. ilçesi, G. mahallesi, 1.3 pafta, 2..6 ada, 1.4 parsel üzerinde kurulu kat mülkiyetli taşınmazın bağımsız bölümlerinin davacı ve davalı kat maliklerine ait olduğunu, davalılardan Halil İbrahim D.' in yapmış olduğu başvuru üzerine, eksik incelemeyle binanın riskli olduğuna ilişkin verilen karara itiraz ettiklerini, Kat Mülkiyeti Kanununun 19. maddesinde kat maliklerinin ana yapının sağlamlığını korumak mecburiyetinde olduğunu beyan ederek, dava devam ederken taşınmazın boşaltılması ya da, yıkımının önlenmesine yönelik tedbir kararının verilmesine, güçlendirme masraflarının bilirkişilerce hesaplanarak, tüm kat maliklerinin arsa payları oranında dağıtılmasına karar verilmesi istenilmiştir.

Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hükmü davacılar vekilinin temyiz etmesi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 2017/4761 Esas - 2017/7457 Karar sayılı ilamı ile “mahkemece alınan bilirkişi raporunun sonuç bölümünün 3. bendinde mahallinde yapılan incelemede güçlendirme maliyetlerinin ucuz olmadığı belirtilerek yıkılmasının uygun olduğu sonucuna varılmakla bu konuda binanın güçlendirilmesi için gerekli şartları taşıyıp taşımadığı konusunda mahallinde inceleme yapılarak 3 kişilik bilirkişi kurulundan proje ve teknik detay bakımından gerekçeli ve doyurucu bir rapor alınarak sonucuna göre bir karar alınması gerekirken yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulmuş olması, riskli yapı şerhine itiraz kararının idari yargıya taşınarak dava açıldığı anlaşılmakla söz konusu davanın akıbetinin araştırılması gerektiğinin düşünülmemiş olması doğru görülmemiştir.” gereğine değinilerek kararın bozulmasına karar vermiştir.

Mahkemece 08.10.2015 tarihinde verilen kararda direnilmesine, davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. 

Mahkemece 16/03/2018 tarihinde verilen ek karar ile temyiz talebinin 8 günlük yasal süre geçtikten sonra yapılması nedeniyle reddine karar verilmiş, bu ek karar davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlar ile yasal gerektirici nedenlere göre, hüküm; temyiz eden davacılar vekiline 27.02.2018 günü tebliğ edilmiş, temyiz dilekçesi 13.03.2018 günü verilmiştir. Bu nedenle mahkemece temyiz talebinin yasada belirtilen süre geçtikten sonra yapıldığı anlaşılarak temyiz talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usule ve kanuna uygun olan ek kararın ONANMASINA, temyiz harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına 17/09/2018 günü oy birliğiyle karar verildi.

Başkan               Üye                        Üye                    Üye                    Üye
R. SARITAŞ       M. ERDOĞAN       M. BORAN         Ü. GÖRMEZ      A. KAR
                                                         (Karşı Oy)

KARŞI OY YAZISI 

Temyiz incelemesinde 1086 sayılı HUMK'nın uygulanması gerektiği, sulh mahkemesi kararlarının temyiz süresinin tebliğden itibaren 8 gün olduğu açıktır.

Ne varki; Sulh Hukuk Mahkemesi, kısa ve gerekçeli kararında, temyiz süresi " 8 gün " olmasına rağmen "iki hafta" olarak belirlemiş, bu hüküm kararı temyiz eden davacılar vekiline 27.02.2018 tarihinde tebliğ edilmiş, mahkemenin belirlediği iki haftalık sürede ancak yasal 8 günlük süreden sonra 13.03.2018 tarihinde karar temyiz edilmiştir.

Somut uyuşmazlıkta, kanun yolu başvurusunda, mahkemece hatalı belirlenen sürenin mi, kanunda belirlenen sürenin mi uygulanması gerektiği, mahkeme kararında belirtilen sürenin kabul edilmemesi halinde adil yargılanma hakkı kapsamında yer alan mahkemeye erişim hakkının engellenip engellenmediğinin incelenmesi gerekir.

Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş, yine taraf olduğumuz, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde de, herkesin kişisel hak ve yükümlülükleriyle ilgili her türlü iddiasını mahkeme önüne getirme hakkı güvence altına alınmış olup, bu madde kapsamında, mahkeme kararlarına karşı kanun yolu başvurusunda bulunma hakkı, adil yargılanma hakkı kapsamındadır.

Yasal düzenlemeler ve belirtilen olgular ışığında değerlendirildiğinde; davalı, mahkemenin kısa ve gerekçeli kararında belirtilen süreye uyarak, bu süre içinde temyiz başvurusunda bulunmuştur. Hakim, uyuşmazlıkta uygulanacak kanun hükmünü tespit edip uygulamakla yükümlüdür (1086 sayılı HUMK.m.76, 6100 sayılı HMK 33. maddesi). Mahkemenin, kanun yolunu ve süresini taraflara doğru gösterme yükümlülüğü gözönüne alındığında, mahkeme tarafından kanun yolu süresinin hatalı gösterilmesi sonucu davanın taraflarının kanun yolu başvuru talebinin süreden reddedilmesi, hatanın tüm sonuçlarının davanın taraflarına yüklenmesi, adil yargılanma hakkı kapsamında adalete erişim hakkının sınırlandırılmasıdır. 

Anayasanın 40. maddesinin ikinci fıkrası ve 6100 sayılı Kanunun 297. maddesinin “ç” bendi uyarınca, hükümde, kanun yolları ve süresinin gösterilmesi bir zorunluluk olduğu gibi HMK 297/2. fıkrasında “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” vurgusu yapılmıştır. Yargı kararlarına karşı başvurulacak kanun yolu ile süresinin hükümde açıkça ve doğru olarak gösterilmemiş olması bu hakkın etkin bir şekilde kullanılmasını doğrudan engelleyecek ve hak arama hürriyetinin ihlal edilmesine sebep olacaktır.

Her ne kadar kanun yolu ve süresi, ilgili kanun maddelerinde açıkça belirtilmiş ise de, yargı organlarının yanlış yönlendirmesi sonucunda ilgililerin hak kaybına uğramayacağının kabul edilmesi gereklidir.

Karardaki yanlış yönlendirmenin hak kaybına yol açacağı açıktır, temyiz yoluna başvurma süresinin yanlış gösterilmesi bozma sebebi olmalıdır. Hakimin lehe verdiği karar hak sahibinin hak kaybına yol açacak şekilde yorumlanamaz. Kararın hüküm kısmı bir bütün olarak temyize tabidir. 

Bu gibi hallerde, usul kurallarının mahkemeye erişim hakkını kısıtlayacak şekilde katı uygulanmaması, mahkemenin kanun yolu ve süresini hatalı belirlemesi halinde, kararda belirtilen süreye uyularak yapılan kanun yolu başvurusunun, adil yargılanma hakkı ve mahkemeye erişim hakkı kapsamında süresinde yapıldığının kabul edilmesi gerektiği görüşünde olduğumdan, temyiz başvurusu süresinde kabul edilerek, temyiz incelemesinin yapılması gerektiğini düşündüğümden, sayın çoğunluğun kararına katılamıyorum.

Üye
M. BORAN

BİLGİ : "Hukuk davalarında kanun yolu süresinin hatalı gösterilmesi halinde hatalı gösterilen kanun yolu süresi içerisinde yapılan başvuru incelenmelidir" şeklindeki 28 Nisan 2023 tarihli Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/hukuk-davalarinda-kanun-yolu-suresinin-hatali-gosterilmesi-halinde-hatali-gosterilen-kanun-yolu-suresi-icerisinde-yapilan-basvuru-incelenmelidir-28-nisan-2023-yibbgk

 

AKSİ YÖNDE KARAR:

T.C.
YARGITAY
22. Hukuk Dairesi

ESAS NO      : 2018/9923
KARAR NO   : 2018/18191

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı ve dahili davalı vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi Ö. Karayel tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y     K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:

Davacı işçi, iş sözleşmesinin haklı ve geçerli bir sebep olmadan işverence feshedildiğini ileri sürerek, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini, işe başlatılmama halinde ödenmesi gereken tazminat ile boşta geçen süre ücret ve diğer haklarının belirlenmesini istemiştir.

Davalı Cevabının Özeti:

Davalı işveren, davacının asıl işvereninin G. Büyükşehir Belediyesi olduğunu, kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini, yapılan işin Belediyeye bağlı tüm park, bahçe, refüj sulama ve bakım işleri olup, tüm emir ve talimatların asıl işveren olan Belediye tarafından verildiğini, dava dilekçesinin asıl işveren olan G. Büyükşehir Belediyesine tebliğ edilerek davaya dahil edilmesinin gerektiğini, kendilerince G. Büyükşehir Belediyesi ile imzalanan sözleşme gereğince park bahçe sulama işlerinin üstlenildiğini, ancak işin mevsimsel olarak yapılan geçici bir iş olduğunu ve kışın sonlandığını, davacının belirli süreli iş akdi ile çalıştığını, beyanla davanın reddini istemiştir. 

Mahkeme Kararının Özeti:

Mahkemece, feshin geçerli sebebe dayanmadığı gerekçesi ile feshin geçersizliğine ve davacı işçinin işe iadesine, işe başlatma tazminatının dört aylık ücret tutarı olarak ve çalıştırılmadığı süre için en çok dört aylık ücret ve diğer haklarının belirlenmesine karar verilmiştir.

Hükmün davalı tarafça temyizi üzerine, Dairemizin 2017/895 E. 2017/843 K. numaralı ve 24.01.2017 tarihli kararıyla; ''davalı şirket ile ihbar olunan G. Büyükşehir Belediyesi arasında hizmet alım sözleşmesi bulunduğu ve davacının da bu kapsamda çalıştığı anlaşılmakla, davalı şirket ile ihbar olunan G. Büyükşehir Belediyesi arasında düzenlenen hizmet alım sözleşmesinin 4857 sayılı Kanun'un 2/6-7 maddesi yönünden incelenmesi gerektiği açıktır. Söz konusu sözleşmenin İş Kanunu hükümleri uyarınca geçerliliği veya muvazaaya dayanıp dayanmadığına yönelik yapılacak yargısal denetim sözleşmenin diğer tarafını yani ihbar olunan G. Büyükşehir Belediyesi'nin hak alanını da etkileyeceğinden ve işe iade davalarında asıl işveren ile alt işveren arasında şekli anlamda zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu Dairemizce kabul edildiğinden; davacıya davayı asıl işveren G. Büyükşehir Belediyesi'ne de yöneltmesi için süre verilmeli, asıl işverenin göstereceği deliller de toplanarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir'' gerekçesiyle, bozma kararı verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak, asıl işveren G. Büyükşehir Belediyesi davaya dahil edilmiş, yapılan yargılama sonucunda feshin haklı ya da geçerli nedenle yapılmış olduğunun ispat edilemediği kanaatine varılarak, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Temyiz:

Kararı davalı şirket vekili ile dahili davalı Belediye vekili temyiz etmiştir. 

Gerekçe:

1- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalı ile dahili davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

2- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3/2. maddesi gereğince, Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar mülga 1086 sayılı Kanun'un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. Bu kararlara ilişkin dosyalar Bölge Adliye Mahkemelerine gönderilemez. 

Anayasa'nın 40. maddesinin ikinci fıkrası ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297. maddesinin "ç." bendi uyarınca, hükümde, kanun yolları ve süresinin gösterilmesi bir zorunluluktur. Yargı kararlarına karşı başvurulacak kanun yolu ile süresinin hükümde açıkça ve doğru olarak gösterilmemiş olması bu hakkın etkin bir şekilde kullanılmasını doğrudan engelleyecek ve hak arama hürriyetinin ihlal edilmesine sebep olacaktır. 

Her ne kadar kanun yolu ve süresi, ilgili kanun maddelerinde açıkça belirtilmiş ise de, yargı organlarının yanlış yönlendirmesi sonucunda ilgililerin hak kaybına uğramayacağının kabul edilmesi gereklidir. Kararda herhangi bir kanun yolu merci ve süresi belirtilmeyen hallerde ise süresiz başvuru hakkının bulunduğu kabul edilmelidir. 

Somut dosyada, İlk Derece Mahkemesince verilen kararı davalı tarafça temyiz edilmesi üzerine Dairemizce bozulmasından sonra İlk Derece Mahkemesince verilen yeni karara karşı 6100 sayılı Kanun'un geçici 3/2. maddesi gereğince temyiz kanun yoluna başvurulması gerektiği halde istinaf yolu açık olmak üzere karar verilmesi hatalıdır.

3- Mahkemece bozma kararına uyulması üzerine, asıl işveren G. Belediye Başkanlığı'nın davaya dahil edilmesi ile yapılan yargılama neticesinde davacının iş akdinin feshinin haklı ya da geçerli nedene dayalı olmadığı değerlendirilerek işe iadesine karar verilmiş ise de, işe iadenin hangi davalı nezdinde olduğunun açıkça belirtilmemesi de hatalı olmuştur.

Belirtilen sebeplerle, 4857 sayılı Kanun'un 20. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, hükmün bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması ve aşağıdaki gibi karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;

1- İlk Derece Mahkemesinin kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,

2- İşverence yapılan FESHİN GEÇERSİZLİĞİNE, davacının davalı K. Turizm Yatırım San.ve Tic. Ltd. Şti. işyerinde İŞE İADESİNE,

3- Davacının yasal süresi içinde başvurusuna rağmen davalı işverence süresinde işe başlatılmaması halinde ödenmesi gereken tazminat miktarının davalılar müştereken ve müteselsilen sorumlu olmak kaydıyla, davacının kıdemi ve fesih nedeni dikkate alınarak takdiren davacının 4 aylık brüt ücreti tutarı olarak belirlenmesine, 

4- Davacı işçinin işe iadesi için yasal süresi içerisinde davalı işverene başvurması halinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar en çok 4 aylık ücret ve diğer haklarının davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesi gerektiğinin tespitine, 

5- Davacı işçi işe başlatılırsa peşin olarak ödenen bildirim süresine ait ücret ile kıdem ödemesi varsa yapılacak olan ödemeden mahsubuna,

6- Bozma öncesi alınan harçların mahsubu ile bakiye 8,20 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye irat kaydına,

7- Karar tarihi itibariyle avukatlık asgari ücret tarifesine göre 2.180,00 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,

8- Davacının yatırmış olduğu 55,40-TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,

9- Davacı tarafından yapılan 86,50 TL tebligat ve 9,75 TL müzekkere gideri olmak üzere toplam 96,25 TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,

10- Peşin alınan temyiz harcının isteği halinde ilgililere iadesine 11.09.2018 tarihinde oybirliği ile kesin olarak karar verildi.

Başkan                Üye                     Üye                              Üye                  Üye
S. GÖKTAŞ          T. ERTURAN      B. AZİZAĞAOĞLU     A. S. ULAŞ      H. SARIKAMIŞ

BİLGİ :
"Kanun yolu süresinin hatalı gösterilmesi sonucu tarafın yaptığı başvuru incelenmelidir." şeklindeki Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 11 Ocak 2018 tarihli kararı için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/kanun-yolu-suresinin-hatali-gosterilmesi-sonucu-tarafin-yaptigi-basvuru-incelenmelidir

"Kesin hüküm oluşturmayan hükümde kanun yolunun yanlış gösterilmesi tabi olunan süreyi değiştiremez." şeklindeki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 24 Mayıs 2017 tarihli kararı için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/kesin-hukum-olusturmayan-hukumde-kanun-yolunun-yanlis-gosterilmesi-sureyi-degistiremez

"Kanun yolu süresinin yanlış gösterilmesi hakimin sorumluluğunu gerektirmez." şeklindeki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 22 Şubat 2017 tarihli kararı için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/kanun-yolu-suresinin-yanlis-gosterilmesi-hakimin-sorumlulugunu-gerektirmez

BİLGİ : "Hukuk davalarında kanun yolu süresinin hatalı gösterilmesi halinde hatalı gösterilen kanun yolu süresi içerisinde yapılan başvuru incelenmelidir" şeklindeki 28 Nisan 2023 tarihli Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/hukuk-davalarinda-kanun-yolu-suresinin-hatali-gosterilmesi-halinde-hatali-gosterilen-kanun-yolu-suresi-icerisinde-yapilan-basvuru-incelenmelidir-28-nisan-2023-yibbgk