ARA KARAR GEREĞİNİN YERİNE GETİRİLMESİ MAHİYETİNDE OLAN DİLEKÇENİN TALEP ARTTIRIM DİLEKÇESİ OLARAK KABULÜNE OLANAK BULUNMAMAKTADIR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


01 Ara
2023

Yazdır

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

Esas No        : 2022/9-1193
Karar No       : 2023/983

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                :
 İstanbul Anadolu 16. İş Mahkemesi
TARİHİ                          : 15.12.2021
SAYISI                          : 2021/416 E., 2021/1037 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 26.04.2021 tarihli ve 2021/3561 Esas,
                                        2021/8381 Karar sayılı BOZMA kararı

1. Taraflar arasındaki işçilik alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul Anadolu 16. İş Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalıya ait işyerinde 14.11.2002 tarihinden iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiği 07.09.2011 tarihine kadar en son kardiyovasküler grup pazarlama müdürü olarak çalıştığını, İstanbul 16. İş Mahkemesinde açtıkları davada feshin geçersizliğinin tespiti ile müvekkilinin işe iadesine dair verilen kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini, bu karar üzerine Beşiktaş 14. Noterliğinden gönderilen ihtarname ile işe başlatılma talebinde bulunulduğunu, davalının da Beşiktaş 4. Noterliğinden gönderdiği ihtarname ile müvekkilini işe başlaması için davet ettiğini, ancak işe davetin yapıldığı tarihte son çalıştığı yerin boş olmasına rağmen kronik grup pazarlama müdürlüğü kadrosunun verileceğinin, zam yapılmaksızın eski ücreti ile çalışmaya devam edeceğinin belirtildiğini, bu nedenle işe başlatma konusunda samimi olmayan davalının kesinleşen işe iade kararında belirlenen alacakları ile ilk fesih tarihinde elden ödenen miktarın mahsubuyla fark işçilik alacaklarının ödemesi gerektiğini ileri sürerek fazlaya dair hakları saklı kalmak ve belirsiz işçi alacağı niteliğini ortadan kaldırmamak kaydı ile 500,00 TL boşta geçen süre ücreti, 500,00 TL işe başlatmama, 500,00 TL kıdem ve 500,00 TL ihbar tazminatları ile 100,00 TL yıllık izin ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı

5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; işe başlama talebinde bulunan davacının ihtarname ile önceki hak ve menfaatlerinin tam olarak korunacağı belirtilmek suretiyle pazarlama müdürü pozisyonunda çalışması konusunda işe davet edildiğini, işe giriş bildiriminin de 01.07.2013 tarihinde verildiğini, buna rağmen davacının işe başlama konusunda samimi olmadığını, müvekkili tarafından yapılan feshin geçerli hâle geldiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı

6. İstanbul Anadolu 16. İş Mahkemesinin 21.04.2015 tarihli ve 2013/1105 Esas, 2015/143 Karar sayılı kararı ile; davalının davacıyı işe başlatma konusunda samimi ve ciddi olmasına rağmen davacının işe başlamadığından önceki feshin geçerli hâle geldiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 20.03.2018 tarihli ve 2015/20467 Esas, 2018/5803 Karar sayılı kararı ile; dosyadaki delil durumuna göre davalının ilk işe davetinin samimi olmadığı, sonradan yaptığı yeni işe davetin ise ilk davetin samimiyetini ispatlamak için yeterli olmadığının anlaşılmasına göre davanın kabulü gerektiği gerekçesiyle karar bozulmuştur.

İlk Derece Mahkemesinin İkinci Kararı

9. İstanbul Anadolu 16. İş Mahkemesinin 10.07.2018 tarihli ve 2018/173 Esas, 2018/443 Karar sayılı kararı ile; Özel Dairenin bozma kararına uyulduktan sonra yapılan yargılama sonucu bozma öncesi alınan rapor dikkate alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı

10. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

11. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 15.01.2019 tarihli ve 2018/9652 Esas, 2019/1014 Karar sayılı kararı ile; "... 1- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2- Taraflar arasında, alacakların hesabında esas alınacak ücret miktarı konusunda uyuşmazlık vardır.

...Davacı, dava dilekçesinde açıkca, geçersiz fesih tarihindeki ücretin asgari ücrete oranlanarak işe başlatılmadığı tarihdeki ücretinin belirlenmesini talep ettiğine ve dosyada aksi yönde somut veri olmadığına göre ücretin davacının talebi gibi belirlenmesi ve taleplerinin bu ücrete göre hesaplanması gerekirken, yazılı şekilde tespiti hatalı olup bozmayı gerektirmiştir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.

İlk Derece Mahkemesinin Üçüncü Kararı

12. İstanbul Anadolu 16. İş Mahkemesinin 11.01.2021 tarihli ve 2019/112 Esas, 2021/12 Karar sayılı kararı ile; bozma kararına uyulmak suretiyle yapılan yargılama sonucunda bilirkişiden ek raporlar alındığı, dava dilekçesinde istenen miktarlara göre davanın kısmi eda külli tespit talebini içeren belirsiz alacak davası niteliğinde olduğu, talep artırımın ise kanun gerekçesine göre sadece tahsil amaçlı belirsiz alacak davasında söz konusu olduğu, kısmi eda külli tespit talepli belirsiz alacak davalarında sonradan yapılan talep artırımlarının ıslah olarak kabul edilmesi gerektiği, bu nedenle davacının bozmadan önceki 25.03.2014 tarihli talep artırım dilekçesi ile bozmadan sonraki 17.02.2020 tarihli talep artırım dilekçesinin ıslah mahiyetinde olduğu, aynı davada sadece bir kez talep artırılabileceği ya da sadece bir kez ıslah yapılabileceği, bu nedenle davacının 17.02.2020 tarihli talep artırım dilekçesine değer verilmesinin mümkün olmadığı, 25.03.2014 tarihli dilekçesinde talep edilen miktarlar esas alınarak hüküm kurulması gerektiği, öte yandan dava kısmi dava olarak kabul edildiğinde dahi sonucun değişmeyeceği, zira bozmadan sonra ve ikinci kez ıslah yapılması mümkün olmadığından 17.02.2020 tarihli dilekçeye itibar edilemeyeceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Özel Dairenin Üçüncü Bozma Kararı

13. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

14. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 26.04.2021 tarihli ve 2021/3561 Esas, 2021/8381 Karar sayılı kararı ile; "... 1- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının tüm. davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2- Mahkemece uyulmasına karar verilen Dairemizin 2018/9652 esas, 2019/1014 karar ve 15/01/2019 tarihli bozma kararı sonrası davacı tarafça yapılan talep arttırımın dikkate alınıp alınmayacağı hususu uyuşmazlık konusudur.

Bozma kararı gereği Mahkemece alacakların hesabı için bilirkişiden ek rapor alınmış ve davacı taraf bu rapor sonrası 17/02/2020 tarihinde harcını yatırmak suretiyle " 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 107/2 gereği Davanın Değer Arttırımı" konulu dilekçesi ile talep miktarlarını belirlemiş ise de Mahkemece, söz konusu dilekçe, ikinci ıslah dilekçesi niteliğinde olduğu, gerekçesiyle dikkate alınmamıştır.

Dosyada bilgi ve belgelere göre, Dava 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 107. maddesine göre belirsiz alacak davası olarak açılmış, fazlaya ilişkin hak saklı tutularak toplam dava değeri 2.100,00 TL gösterilmiştir.

Mahkemece 28/11/2013 tarihli ön inceleme duruşmasında davacı tarafa "taleplerini belirlenebilir miktarlara arttırması" için kesin süre verilmiş, ardından yapılan 18/03/2014 tarihli duruşmada da yine bu konuda kesin süre verilerek aksi halde davanın usulden reddedileceği ihtarı yapılmıştır. Bunun üzerine davacı tarafça 25/03/2014 tarihinde ara karar gereği yerine getirilerek davaya konu alacaklara yönelik talepler belirlenmiş ve gerekli harç da yatırılmıştır.

Yapılan yargılama sırasında verilen hüküm yukarıdaki açıklanan Dairemiz kararları ile bozulmuş ve nihayetinde davacı taraf 17/02/2020 tarihli dilekçe ile taleplerini belirlemiştir.

Davacı tarafça verilen 25/03/2013 tarihli dilekçe niteliği itibariyle talep arttırımı olmayıp Mahkemece verilen ara kararın yerine getirilmesidir. Mahkemece yapılan ihtar gereği bir miktar belirlenmiştir. Davacı, ilk defa yukarıda açıklanan bozma kararı sonrası alınan rapora göre talep arttırımında bulunmuştur. Buna göre davacının 17/02/2020 tarihli talep arttırımına değer verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile söz konusu arttırım dikkate alınmadan sonuca gidilmesi bozmayı gerektirmiştir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı

15. İstanbul Anadolu 16. İş Mahkemesinin 15.12.2021 tarihli ve 2021/416 Esas, 2021/1037 Karar sayılı kararı ile; dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı belirtilmiş ise de 25.03.2014 tarihli dilekçenin ıslah mahiyetinde olduğu, sayman mutemedi alındısında da ıslah harcı açıklaması ile harç yatırıldığı, 25.03.2014 tarihli dilekçenin hakim ara kararı gereği yapılması gereken işlem olarak değil davalı tarafın sunduğu bilgi ve belgeler ışığında 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 107 nci maddesinin ikinci fıkrasındaki emredici hüküm gereği dava değerinin belirlenmesi olarak kabul edilmesi gerektiği, zira ilgili maddede açıkça davacının karşı tarafın (davalının) verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarını veya değerini belirleyebiliyorsa bunu yapmasının emredildiği, alacak miktarının bir kez belirlendiği bir davada ikinci kez bedel arttırımı yapılamayacağı, ayrıca davalı tarafından dosyaya yeni bir bilgi ve belge de sunulmadığı, ilk bozma kararından sonra verilen hükümde ilk bedel arttırım dilekçesinin dikkate alındığı, bu hususun ikinci bozmada bozma nedeni yapılmadığı, üçüncü bozma kararında ise davacının 17.02.2020 tarihli dilekçe ile taleplerini belirlediğinin belirtilmesinin çelişkili olduğu, ikinci kez talep arttırımı ya da ıslah mümkün olmadığından fazlaya ilişkin saklı tutulan haklara ilişkin birleştirme istemli ek dava açılabileceği, 17.02.2020 tarihli dilekçenin yatırılan harcın ıslah harcı olduğu da dikkate alındığında ikinci ıslah olarak kabul edildiğinden değer verilmediği gerekçesiyle önceki hükümde direnilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi

16. Direnme kararını süresi içinde taraf vekilleri temyiz etmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

17. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; belirsiz alacak davası olarak açılan eldeki davada; İlk Derece Mahkemesince 28.11.2013 ve 18.03.2014 tarihli duruşmalarda kurulan ara kararlar ile verilen kesin süre üzerine davacı vekili tarafından sunulan 25.03.2014 tarihli dilekçenin ıslah dilekçesi mi talep artırım dilekçesi mi yoksa Mahkemece verilen ara kararın yerine getirilmesi suretiyle verilen dilekçe niteliğinde mi olduğu, buradan varılacak sonuca göre bozma kararı sonrası alınan hesap bilirkişi raporu doğrultusunda sunulan 17.02.2020 tarihli dilekçenin talep artırım dilekçesi mi yoksa ıslah dilekçesi mi olduğunun belirlenip buradan varılacak sonuca göre hangi dilekçedeki talep miktarları dikkate alınarak karar verilmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

A. Davalının temyizi yönünden;

18. Mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen karar, taraf vekillerince temyiz edilmiş, Özel Dairece davalı vekilinin temyiz itirazları reddedilmiştir.

19. Bu durumda, ilk hükmü temyiz eden ancak temyiz itirazları reddedilen davalının direnme kararını temyiz etmekte hukuki yararı bulunmamaktadır.

20. Hukuki yarar ise dava şartı olduğu kadar temyiz istemi için de aranan bir şarttır.

21. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında direnme kararının yeni bir karar olduğu, bu nedenle davalı vekilinin bu kararı temyiz etmekte hukuki yararı bulunduğu görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

22. Hâl böyle olunca davalı vekilinin direnme kararına yönelik temyiz isteminin hukuki yarar yokluğundan reddine oy çokluğu ile karar verilmesi gerekmektedir.

B. Davacının temyizi yönünden;

23. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107 nci maddesinde “Belirsiz alacak ve tespit davası” düzenlenmiş olup maddede davanın açıldığı tarihte, talep sonucunun miktar yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde davacının dayandığı hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar yahut değeri belirterek açtığı davanın belirsiz alacak davası olduğu belirtilmiştir.

24. Belirsiz alacak davasında davacının dava açtığı tarihte talep sonucuna ilişkin alacak miktarı belli olmadığından somut olayın koşullarına ve özelliklerine göre objektif olarak tespit edilmesi mümkün olan miktarı veya değeri talep etmesi diğer bir ifadeyle dava açarken belirleyebildiği en az miktarı belirtmesi zorunludur. Yani geçici talep sonucu dava dilekçesinde istenildiği kadar gösterilecek bir miktar değildir. Zira davacı talep sonucunu belirleyebildiği asgari miktardan az gösterirse hakim talep sonucunun belirlenebilir olan kısmının eksiksiz olarak gösterilmesini ve eksik olan harcın tamamlatılmasını isteyebilir (Hakan Pekcanıtez, Belirsiz Alacak Davası, Ankara 2011, s.48).

25. Yapılan tahkikat sonunda belirsiz nitelikte olan alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenmesinin mümkün olduğu anda ise davacı artık iddianın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağına tâbi olmaksızın geçici talep sonucunu kesin talep sonucuna dönüştürmek üzere talebini arttırabilmektedir. Alacağın geri kalan kısmının talep edilmesi için davalı tarafın iznine veya ıslah yoluna başvurulmasına da gerek bulunmamaktadır. (Hakan Pekcanıtez, "İşçilik Alacaklarında Belirsiz Alacak Davası", Prof. Dr. Turhan Esener Armağanı I. İş Hukuku Uluslararası Kongresi, s. 224)

26. Açıklanan bu maddi ve hukuki olgular ışığında somut uyuşmazlık değerlendirildiğinde; davacı vekili temyiz incelemesinden geçerek kesinleşen işe iade kararı üzerine işe iade başvurusunda bulunan davacının işe başlatılmadığını ileri sürerek 500,00 TL boşta geçen süre ücreti, 500,00 TL işe başlatmama, 500,00 TL fark kıdem ve 500,00 TL ihbar tazminatları ile 100,00 TL yıllık izin ücret alacağının tahsili için dava dilekçesinde açıkça belirtmek sureti ile belirsiz alacak davası açmıştır.

27. Mahkemece 28.11.2013 tarihli ön inceleme duruşmasında hem tarafların dilekçelerinde yer alan ancak henüz sunmadıkları belgeleri sunmaları yönünde ara karar kurulmuş hem de davacı vekiline davasının belirsiz alacak davası olduğunu beyan etmesinden dolayı davalı tarafın cevap dilekçesi dikkate alınarak taleplerini belirlenebilir miktarlara çıkarması için bir hafta kesin mehil verilmiştir. Davacı vekilinin ara kararın gereğini yerine getirmemesi üzerine Mahkemece 18.03.2014 tarihli duruşmada daha önce verilen kesin sürenin usulüne uygun olmadığı belirtildikten sonra davacı vekiline taleplerini belirlenebilir miktarlara çıkarması ve gerekli harcı yatırması için yeniden bir haftalık kesin süre verilmiş ve ara kararın gereğinin yerine getirilmemesi hâlinde davanın usulden reddedileceği ihtar edilmiştir.

28. Davacı vekili ihtaratlı ara karar üzerine 25.03.2014 harç ve havale tarihli dilekçesi ile belirsiz alacak davası olarak açılan davada Mahkemece verilen ara karar sebebiyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak ve belirsiz işçi alacağı niteliğini ortadan kaldırmamak kaydıyla taleplerini artırdıklarını belirterek 42.840,00 TL boşta geçen süre ücreti, 86.714,00 TL işe başlatmama, 5.800,00 TL kıdem ve 2.200,00 TL ihbar tazminatları ile 7.735,00 TL yıllık izin ücretinin tahsilini talep etmiştir.

29. Davacı vekili tarafından sunulan 25.03.2014 tarihli dilekçe sonrası Mahkemece delil toplanmasına devam edilerek taraf tanıkları dinlenmiş ve bilirkişi raporu aldıktan sonra davacının davalının samimi ve ciddi olan işe başlatma davetine davacı uymadığından ilk fesih tarihinin geçerli hâle geldiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Mahkeme kararının davacı vekilince temyizi üzerine Özel Dairece davanın kabulü gerektiği belirtilerek kararın bozulması sonrasında bozmaya uyularak verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın da Özel Dairece davacı lehine alacakların hesaplanmasına esas alınan ücretin hatalı tespit edildiği gerekçesiyle tekrar bozulması ardından Mahkemece 13.01.2020, 08.07.2020 ve 15.09.2020 tarihli ek bilirkişi raporları alınmıştır.

30. Ancak öncesinde 13.01.2020 tarihli ek rapora yönelik taraf vekillerinin itirazlarının reddedilmesi üzerine davacı vekili 17.02.2020 tarihli talep arttırım dilekçesini sunarak dava konusu alacakların miktarını arttırmış ve fark ihbar tazminatını 10.104,00 TL, fark kıdem tazminatını 5.800,00 TL, yıllık izin ücretini 12.219,41 TL, boşta geçen süre ücretini 51.149,77 TL ve işe başlatmama tazminatını 107.964,04 TL olarak talep etmiştir.

31. Öncelikle belirtmek gerekir ki Mahkemece verilen ara kararlar üzerine davacı vekilince sunulan 25.03.2014 tarihli dilekçe esasen ara karar gereğinin yerine getirilmesi mahiyetinde olmakla talep arttırım dilekçesi olarak kabulüne olanak bulunmamaktadır.

32. Davacı dava dilekçesinde açıkça belirtmek sureti ile belirsiz alacak davası açmış olup alacaklarının miktarını da 17.02.2020 havale tarihli dilekçesi ile arttırmıştır. Bu nedenle 17.02.2020 harç ve havale tarihli dilekçe alacakların yapılan tahkikat sonucu belirli hâle gelmesi üzerine verilen ilk talep arttırım dilekçesi olduğundan bu dilekçeye değer verilerek alacakların hüküm altına alınması gerekmektedir.

33. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

34. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

35. Öte yandan Özel Dairenin 26.04.2021 tarihli üçüncü bozmasının son paragrafında davacı tarafından verilen dilekçenin 25.03.2014 tarihli olmasına rağmen 25.03.2013 olarak belirtilmesinin maddi hata niteliğinde olduğu kanaatine varılmış ve bu hususa işaret edilmekle yetinilmiştir.

IV. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı vekilinin temyiz itirazlarının hukuki yarar yokluğundan REDDİNE oy çokluğuyla, (III-A),

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429 uncu maddesi gereğince BOZULMASINA oy birliğiyle (III-B),

İstek hâlinde temyiz peşin harçlarının yatıranlara geri verilmesine,

Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 18.10.2023 tarihinde kesin olarak karar verildi.