ASIL ALACAĞA BAĞLI FERİ NİTELİKTE BİR ALACAK OLAN FAİZİN YÜRÜTÜLMESİ TALEBİNİN REDDİ NEDENİYLE DAVALILAR LEHİNE VEKALET ÜCRETİ HÜKMEDİLEMEZ.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


10 Tem
2023

Yazdır

T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ

Esas No       : 2022/3418
Karar No      : 2023/1007

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                       :
 Bursa 8. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                                 : 28.12.2021
SAYISI                                 : 2021/44 E., 2021/517 K.

Taraflar arasındaki vekaletin kötüye kullanılmasından kaynaklanan tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacı vekili ve davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle ve davalılar vekili tarafından incelemenin duruşmalı yapılması istenilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 14.03.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir

Belli edilen günde gelen davacı vekili H.S. ile davalı asıl Meltem S.'nın sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin daha derinlemesine incelenmesi ve bu konuda bir araştırma yapılması gerektiği heyetçe zorunlu görüldüğünden, Yargıtay Kanununun 24/1 ve Yargıtay İç Yönetmeliğinin 21/3 maddeleri uyarınca görüşmenin başka bir güne bırakılması uygun görülmüş olup, işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen günde Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının Bursa ili Yıldırım ilçesi 22.7 ada, 1 parselde kayıtlı taşınmazın sahibi olup, Almanya'da ikamet ettiğini, taşınmazın vergi işlemleri için davalılardan yeğeni olan Meltem S.'ya Bursa 5. Noterliğinin 03.08.2001 tarih ve 23705 yevmiye nolu vekaletnamesini verdiğini, 26.06.2013 tarihinde taşınmazının davalı Meltem S. tarafından diğer davalı, aynı zamanda davacının kız kardeşi olan Sema S.'ya vekaletname ile devredildiğini ve bu işlemin tapuda satış olarak gözüktüğünü, Meltem S. tarafından alınan vekaletin satış yetkisi içermesi nedeni ile davalıların birlikte hareket ederek muvazaalı olarak tapuda satış gösterip taşınmaz devrini yaptıklarını, müvekkiline herhangi bir ödeme yapmadıklarını, kötü niyetli olarak davacıya ait taşınmaz, hile ile alınan vekalet ve vekalet görevini kötüye kullanmak suretiyle devredildiğinden, yargılama aşamasında toplanacak deliller ve yapılacak bilirkişi incelemesi sonucunda belirlenecek taşınmaz değerine ilişkin dava ve talep hakları ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline, bu talep kabul görmez ise taşınmazın rayiç değerinin müştereken ve müteselsilen davalılardan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, 06.09.2021 tarihli ıslah dilekçesinde tazminat talepleri yönünden 104.705,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte (dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz miktarı 66.304,44 TL olarak hesaplanmış olup, bu miktar üzerinden harçlandırılmıştır) tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalılar vekili cevap dilekçesinde; davacının hileyi öğrendiği tarihi 26.06.2013 olarak ikrar ettiğini, davanın ise 30.09.2014 tarihinde açıldığını, bir yıllık hak düşürücü sürenin dolmuş olduğunu, vekaletnamenin düzenlendiği tarihten davanın açıldığı tarihe kadar 13 yılı aşkın süre geçtiğinden öncelikle zamanaşımı itirazında bulunduklarını, ayrıca davacının taşınmazın sadece 1/2 hissesine sahip olduğunu, ilk iktisap tarihi itibarı ile 1. kattan 2. kat kaba inşaat şeklinde satın alındığını, 2. katın inşası ve tüm masrafların dava dışı diğer ortak Mustafa S. ile davalı Sema S. tarafından gerçekleştirildiğini, taşınmazın satış bedelinin davacı ile Sema S. arasında 20.000 USD olarak belirlendiğini ve davacıya elden teslim edildiğini, Sema S.'nın söz konusu satış bedelini Bursa Şekerbank'ta yer alan hesabından çekerek davacı Serap'a teslim ettiğini, davacının da aynı gün aynı bankada hesap açtığını ve parayı kendi hesabına yatırdığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 05.04.2016 tarihli ve 2014/439 E., 2016/210 K. sayılı kararıyla; ''Davacı tanıklarının anlatımı davacı tarafın beyanı üzerine kurulu olduğundan tanıkların beyanlarına itibar edilmediği, davacı vekili yemin delilini kullanmayacağını beyan ettiğinden taşınmazın vekaletnamenin kötüye kullanılarak satıldığı hususunun subuta ermediği ve davalı tanıklarının da davacının payının satılması için vekaletname verdiğini ve davacının pay bedelinin davacıya ödendiğini beyan ettikleri' gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 2016/14835 E., 2020/1149 K. sayılı kararı ile davacının temyiz itirazının reddi ile hükmün onanmasına karar verilmiştir.

3. Onama ilamına karşı süresi içinde davacı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

4. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 28.10.2020 tarihli, 2020/1919 E., 2020/5538 K. sayılı kararı ile ".. tapu iptali ve tescil davaları son kayıt malikine karşı yöneltilmesi gerekmekte olup, eldeki davada kayıt maliki aleyhine açılmış tapu iptali ve tescil davası bulunmadığından, tapu iptali ve tescil talebinin reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik olmadığı, davacının tapu iptali ve tescil isteğine yönelik karar düzeltme isteği yerinde görülmediğinden reddine karar verildiği, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tazminat istekli davalarda vekilin satış bedelini vekil edene ödediğini ispat etmekle yükümlü olduğu, somut olaya gelince, davalılar tarafından taşınmaz bedelinin davacıya ödendiğinin usulüne uygun olarak kanıtlanamamış olmasına rağmen mahkemece anılan ispat yükü ters çevrilmek suretiyle davalılar hakkındaki davanın reddine karar verilmiş olmasının doğru olmadığı, bu durumda, tazminat isteği yönünden davanın tüm davalılar bakımından kabulü ile dava konusu taşınmazın dava tarihindeki rayiç bedeli üzerinden davacının payı oranında bedele karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu'' gerekçesiyle davacının tazminat talebi bakımından yerinde görülen karar düzeltme isteğinin kabulüne, tapu iptal-tescil talebine ilişkin karar düzeltme nedenleri yerinde görülmediğinden reddine, Dairenin 20.02.2020 tarihli ve 2016/14835 E., 2020/1149 K. sayılı onama kararının ortadan kaldırılmasına, yerel mahkemenin 05.04.2016 tarihli ve 2014/439 E., 2016/210 K. sayılı kararının bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; ''bozma kararına uyulmak suretiyle, bilirkişi incelemesi gerçekleştirildiği, davacının tapu iptali ve tescil talebi Yargıtay 1. Hukuk Dairesi tarafından reddedilmiş olduğundan, tapu iptali ve tescil taleplerinin reddine ilişkin kararın kesinleşmiş bulunduğu, davacı tarafça, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tazminat talebi ile açılan davada, taşınmazı vekalet ile satan vekilin satış bedelini vekil edene ödediğini ispat etmekle yükümlü olduğu, davalıların taşınmaz bedelinin davacıya ödendiğini usulüne uygun olarak yazılı belge ile kanıtlayamamış olduğu, yemin delilinin hatırlatıldığı, davalıların yemin delilini de kullanmadığı, davalıların davacının pay bedelini ödemediklerinin kabul edildiği, itibar edilen bilirkişi raporuna göre davacının satılan payının değeri 104.705,00 TL olarak tespit edildiğinden, taşınmazın dava tarihindeki rayiç bedeli üzerinden davacının tazminat talebinin kabulüne karar verildiği, davacının ıslah yolu ile talep ettiği işlemiş faiz talebi ile ilgili olarak fazlaya ilişkin talebinin reddine karar verildiği'' gerekçesiyle; tazminat talebi ile ilgili olarak davanın kabulüne, 104.705,00 TL'nin ıslah tarihinden itibaren yasal faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, davalılar vekiline sarf ettiği emek ve mesai karşılığı reddedilen kısım üzerinden hesaplanan 9.419,58 TL davacıdan alınarak, davalılara verilmesine, karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili ve davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; davacının satılan payına karşılık 20.000 USD'nin elden ödendiğini, ödeme olgusunun tanıkla ispat edildiğini, dava konusu uyuşmazlık vekalet sözleşmesinden kaynaklı olduğunun dava tarihi ve ıslah tarihi itibariyle talep edilen alacakların zamanaşımına uğradığını, öncelikle davacı hile iddiasını ispatlamak zorunda olduğunu, davacının hileyi öğrendiğinin beyan ettiği tarihten itibaren 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, bozma sonrası ıslah yapılamayacağını, dava dilekçesinde faiz talep edilmediğinden ıslah ile de faiz talep edilemeyeceğini beyan ederek Mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.

2. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; asıl alacak için açılan davada fazlaya ilişkin haklar saklı tutulduğundan dava dilekçesi ile birlikte faiz talep edilmese dahi ıslah ile faiz talep edilebileceğini, Mahkeme tarafından taleplerinin aksine ıslah tarihinden itibaren faiz işletilmesine hükmedilip fazlaya ilişkin taleplerinin usul ve yasaya aykırı şekilde reddedildiğini ve reddedilen kısım yönünden davalılar lehine vekalet ücretine hükmedildiğini, Mahkeme kararının hüküm fıkrasının "tazminat talebi ile ilgili olarak davanın kabulüne, 104.705,00 TL'nin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine," şeklinde düzelterek onanmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, vekaletin kötüye kullanılmasından ve vekilin hesap verme yükümlülüğüne aykırı davranmasından kaynaklı tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. Dava konusu taşınmazın vekaleten satışının gerçekleştirildiği tarihte yürürlükte bulunan 818 Sayılı Borçlar Kanunu'nun 126 ncı maddesinin 1 inci bendinin 4 üncü fıkrası gereği vekalet akdinden doğan bütün davalar 5 yıllık zaman aşımına tabidir.

2. 818 Sayılı Kanun'un 386/1 inci maddesi; ''Vekalet, bir akittirki onunla vekil, mukavele dairesinde kendisine tahmil olunan işin idaresini veya takabbül eylediği hizmetin ifasını iltizam eyler.'',

3. 818 Sayılı Kanun'un 389 uncu maddesi; ''Vekil, müvekkılinin sarih olan talimatına muhalefet edemez. Ancak hal icabına göre müvekkilden mezuniyet istihsaline imkan olmamakla beraber şayet imkan olupta istizan olunsa idi müvekkilin muvafakat edeceği derkar bulunan hususlarda, inhiraf edebilir. Bundan maada hallerde vekil aldığı talimata müvekkilinin aleyhine olarak muhalefet ederse, bundan mütevellit zararı deruhte etmedikçe, müvekkilünbih ifa edilmiş olmaz.'',

4. 818 Sayılı Kanun'un 390/2 nci maddesi; ''Vekil, müvekkile karşı vekaleti iyi bir suretle ifa ile mükelleftir.'',

5. 818 Sayılı Kanun'un 392 nci maddesi; ''Vekil, müvekkilin talebi üzerine yapmış olduğu işin hesabını vermeğe ve bu cihetten dolayı her ne nam ile olursa olsun almış olduğu şeyi müvekkile tediyeye mecburdur. Vekil zimmetinde kalan paranın faizini de vermeğe mecburdur.'',

6. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 107 nci maddesi; ''(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır.'' şeklindedir.

7. 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 438/7 nci maddesi; ''Temyiz olunan hükmün, kanunun olaya uygulanmasında hata edilmiş olmasından dolayı bozulması gerektiği ve kanuna uymayan husus hakkında yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde Yargıtay hükmü değiştirerek ve düzelterek onayabilir.'' şeklindedir.

8. ''Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince karar verme mükellefiyeti meydana gelir ve bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen esaslara aykırı bulunması, usule uygun sayılmaz, bozma sebebidir. Mahkemenin bozma kararına uymasıyla meydana gelen bozma gereğince muamele yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisi lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durum olup, buna " usuli müktesep hak" denilmektedir. Gerçekten, mahkemenin doğru bularak uyduğu veyahut uymak zorunda olduğu bozma kararı ile dava, usul ve kanuna uygun bir çığıra sokulmuş demektir." (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı).

3. Değerlendirme

Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde; temyizen incelenen mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun bozma ilamına uygun, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli olduğu, davanın vekalet akdinden kaynaklanmakta olup 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, 818 Sayılı Kanun'un 392 nci maddesi gereğince vekilin, müvekkil adına vekaleten yaptığı işten dolayı müvekkiline hesap verme zorunluluğunu yerine getirmedikçe zamanaşımının işlemeye başlamayacağı, davalı vekil hesap verme yükümlülüğünü davanın açıldığı tarihten önce yerine getirdiğini ispat edemediğinden zamanaşımının başlangıç tarihinin davanın açıldığı tarih olduğu, bu nedenle davanın zamanaşımı süresi içinde açıldığının kabulü gerektiği, zamanaşımı süresi belirsiz alacak davasının açılması ile alacağın tamamı için kesildiğinden, davacının belirleyemediği alacağının zamanaşımına uğrama riskinin bulunmadığı, 6100 sayılı Kanun'un 107/2 nci maddesi çerçevesinde davacının alacak miktarının mahkemece tam ve kesin olarak belirlenmesinin ardından iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talep sonucunu artırabileceği, bu hâlde davanın ıslahı kurumundan bahsedilemeyeceği ve artırılan talep yönünden davalının zamanaşımı def’înin de dinlenmeyeceği anlaşılmakla davalıların zamanaşımı yönünden temyiz itirazlarının reddi gerektiği, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uymakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkan bulunmadığı anlaşılmakla; davalılar vekilinin temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

2. Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde; vekil eden tarafından vekil aleyhine vekaletle ilgili olarak aldığı mali hakların iadesi istemiyle açılan davada, 818 Sayılı Kanun'un 392/2 nci maddesinde hüküm altına alınan ''Vekil zimmetinde kalan paranın faizini de vermeğe mecburdur.'' düzenlemesi gereğince; vekilin, vekil eden adına tahsil ettiği para için ayrıca temerrüde düşürülmesine gerek olmadığı anlaşılmakla ve taleple bağlılık ilkesi gereğince davacının ıslah dilekçesindeki talebi doğrultusunda hükmedilen alacağın tamamına dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken, ''tazminat talebi ile ilgili olarak davanın kabulüne, 104.705,00 TL'nin ıslah tarihinden itibaren yasal faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine'' hükmedilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

Ayrıca davacı tarafça talep edilen faiz, asıl alacağa bağlı feri nitelikte bir alacak olduğundan, bu anlamdaki faiz yürütülmesi talebinin reddi nedeniyle davalılar lehine vekalet ücretine hükmedilmiş olması da usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

Ne var ki bu yanlışlıkların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na (6100 sayılı Kanun) eklenen Geçici 3 üncü maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 438 inci maddesinin yedinci fıkrası uyarınca temyiz olunan Mahkeme kararının düzeltilerek onanmasını gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davalılar vekilinin tüm temyiz itirazlarının REDDİNE,

2. Davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile; temyiz olunan Mahkeme kararının hüküm fıkrasının 7 nci bendinde yer alan '' davalılar vekiline sarf ettiği emek ve mesai karşılığı reddedilen kısım üzerinden hesaplanan 9.419,58 TL davacıdan alınarak, davalılara verilmesine,'' ibaresinin hükümden çıkartılmasına,

yine hüküm fıkrasının 1.bendinde yer alan ''104.705,00 TL'nin ıslah tarihinden itibaren yasal faiziyle'' ibaresinin çıkartılarak, yerine '' 104.705,00 TL'nin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle'' ibaresinin yazılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

8.400,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalılardan alınıp davacıya verilmesine,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden davalılara yükletilmesine,

Peşin alınan temyiz harcının temyiz eden davacıya istek halinde iadesine,

6100 sayılı Kanun'a eklenen Geçici 3 üncü maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi uyarınca dosyanın gönderildiği mahkemece kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

06.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Başkan V.                 Üye                             Üye                   Üye                Üye
Nurten Abacı Utku     Adviye Füsun Ayaz     Mustafa Özer     Emir Ateş      Muzaffer Gürkanlı