BB BİZİM BÖREKÇİLİK MARKASIYLA BİZİM VE BİZİM+ŞEKİL İBARELİ MARKALAR ARASINDA İLTİBAS TEHLİKESİNE NEDEN OLABİLECEK DÜZEYDE BİR BENZERLİK BULUNMAKTADIR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


09 Tem
2023

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2021/11-285
KARAR NO   : 2022/1696

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
 Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                         : 25/02/2020
NUMARASI                 : 2019/269 - 2020/83

1. Taraflar arasındaki "Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu (YİDK) kararının iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karara karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi tarafından verilen karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili; müvekkilinin “BB BİZİM BÖREKÇİLİK” ibareli markasının “börek” emtiasında tescili için 2007/25.82 tescil numarası ile başvuruda bulunduğunu, taleplerinin 2000/16.96, 2001/06.70, 17.541 tescil numaralı markalar gerekçe gösterilerek 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin (556 sayılı KHK) 7/1-b maddesine dayalı olarak reddedildiğini, karara karşı yaptıkları itirazın YİDK’nın 2008-M-1430 sayılı kararı ile reddedildiğini, Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinde açtıkları davada 17.02.2009 tarihli ve 2008/146 E., 2010/41 K. sayılı kararı ile anılan YİDK kararının iptaline karar verildiğini, kararın kesinleşmesinden sonra tescil işlemlerinin devamı için davalı Kuruma başvuruda bulunduklarını, başvurularına davalı şirketin “BİZİM” ve “BİZİM+Şekil” ibareli markalarını gerekçe göstererek itiraz ettiğini, itirazın nihaî olarak YİDK tarafından kabul edilerek müvekkilinin marka başvurusunun reddedildiğini, redde mesnet markalar ile başvuru konusu markanın benzer olmadığını, müvekkilinin eşya listesinin “börek” emtiasından ibaret olduğunu, redde mesnet markaların emtia listesinde bu emtianın bulunmadığını, müvekkilinin 1998 yılından beri “BİZİM BÖREKÇİLİK” ibaresini kullanarak Adana ve çevresinde meşhur ve maruf hâle getirdiğini, “BB BİZİM BÖREKÇİLİK” ibaresinin davacının ayrılmaz parçası hâline geldiğini, davalı Kurumun daha önce verilen mahkeme kararını dikkate almadan 2014-M-16.10 sayılı kararı ile 2007/25.82 sayılı başvurularını reddettiğini ileri sürerek davalı Kurumun 2014-M-16.10 sayılı YİDK kararının iptali ile tescil işlemlerinin devamına karar verilmesini talep etmiştir.

Davalılar Cevabı:

5. Davalı Kurum vekili; Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, taraf markalarının benzer olduğunu, benzer malları kapsadıklarını, bu sebeple karıştırılma ihtimalinin bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

6. Davalı şirket vekili; müvekkilinin tanınmış “BİZİM” esas unsurlu 05, 17, 29, 30, 32, 35, 36, 39, 40 ve 43. sınıflarda tescilli markaların sahibi olduğunu, davacının marka başvurusundaki itiraza mesnet gösterilen 2013/10967 numaralı “BİZİM BÖREK” ve 2003/27729 numaralı “BİZİM BÖREK+Şekil” ibareli markaları dikkate alındığında dahi markaların birebir aynı olduğunun görüleceğini, markalarının tescilli olduğu 29 ve 30. sınıfların tamamını kapsadığını, “BÖREK” emtiasının da 30. sınıfta tescilli olduğunu, davacının markasının görsel, işitsel ve anlamsal olarak müvekkilinin markaları ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, markalar arasında karıştırma tehlikesi bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

7. Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 14.03.2017 tarihli ve 2015/89 E., 2017/104 K. sayılı kararı ile; davacının tescil başvurusunda bulunduğu “börek” emtiası 30. sınıfta yer almamakla birlikte 30. sınıf bir ürün olarak değerlendirildiği ve “börek” emtiasının, davalı markalarının emtiaları ile aynı tür olduğu, taraf markalarında kullanılan esas unsur "BİZİM" ibaresi olup, karşılaştırma konusu markaların 556 sayılı KHK'nın 8/1-b maddesi açısından benzer olduğu, davalı markasının tanınmış olup olmamasının ulaşılan sonuç üzerinde bir tesirinin olmayacağı, davacının "BİZİM" ibaresini markasal olarak kullandığı ve bu bağlamda kullanımla 556 sayılı KHK'nın 8/3 veya 8/5. maddesi kapsamında hak sahibi olduğu yönünde delil bulunmadığı, bir ibarenin sadece unvanda geçmesinin markasal hak kazanımı için yeterli görülemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:

8. İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

9. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesinin 15.03.2018 tarihli ve 2017/1466 E., 2018/291 K. sayılı kararı ile; ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukukî değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

10. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı, süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

11. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 11.06.2019 tarihli ve 2018/2680 E., 2019/4268 K. sayılı kararı ile; “… Mahkemece, davalı adına kayıtlı önceki tarihli olarak tescilli “BİZİM+ŞEKİL” ibareli marka ile davacı başvurusuna konu “BB BİZİM BÖREKÇİLİK” ibareli marka arasında 556 sayılı KHK 8/1-b maddesi uyarınca benzerlik bulunduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de, markalar arasında davacı markasına yerleştirdiği “BÖREKÇİLİK” ibaresinin markayı yeterince farklılaştırdığı, ve kavramsal açıdan tamamen farklı bir anlama büründürdüğü dikkate alındığında “Börek” emtiası yönünden markalar arasında karıştırma ihtimali meydana gelmeyeceği kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, bu nedenle kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

12. Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 25.02.2020 tarihli ve 2019/269 E., 2020/83 K. sayılı kararı ile önceki gerekçeye ek olarak; markadaki “Börekçilik” ibaresinin davacının başvuru marka kapsamındaki “börek” emtiasını tanımlayıcı ve niteliğini belirtici niteliği haiz olduğu, bu sebeple başvuru markası kapsamında yeterli ayırt ediciliği sağlamadığı, jenerik bir ibare olduğu, “BB” ibaresinin ise “Bizim Börekçilik” ibaresinin baş harfleri olduğu, “Bizim” ibaresinin markasal olarak ayırt edici niteliğini haiz olduğu, esas unsurun “Bizim” ibaresi olduğu, bu nedenle davacı marka başvurusundaki ibarenin davalının “Bizim” esas unsurlu markalarıyla benzer olduğu, benzer mal ve hizmetleri kapsadıkları, karıştırılma ihtimalinin bulunduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

13. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

14. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacıya ait 2007/25.82 sayılı “BB BİZİM BÖREKÇİLİK” ibareli marka başvurusu ile davalı şirkete ait “BİZİM” esas unsurlu markalar arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında karıştırma ihtimalini içerecek düzeyde benzerliğin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

15. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukukî kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar vardır.

16. Hemen belirtmek gerekir ki, tescilli bir markanın, ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınaî Mülkiyet Kanunu ile düzenlenmiştir. Ancak somut olayda uyuşmazlığın çözümü için başvuru ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 556 sayılı KHK’nın uygulanması gerekmektedir.

17. Bilindiği üzere, Türk Hukukunda sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir. Dava tarihi itibariyle somut olaya uygulanması gereken 556 sayılı KHK'nın 7. maddesinde bir marka tescil başvurusunun Türk Patent ve Marka Kurumu (Kurum) tarafından “mutlak ret nedenleri” kapsamında yapılacak inceleme sonucunda reddedilmesinin koşulları belirlenmiştir. Mutlak ret nedenlerinin ortak özelliği, marka olarak tescili talep olunan işaretin kamuyu ilgilendirmesi veya kamuya mal olmasıdır. Ret nedenlerinin mutlak karakteri icabı, herhangi bir kişinin ileri sürmesine gerek kalmaksızın Kurum ve mahkeme tarafından "re'sen" dikkate alınırlar. Zira mutlak ret nedenleri birer def’î değil, itiraz sebebidir. Mutlak ret nedenlerini, mükellefiyetleri olmamasına rağmen, 556 sayılı KHK’nın 34. maddesi gereği herkes Kurumun bilgisine arz edebilir ve ilgililer (tescil neticesinde menfaat kaybına uğrayabilecek kişiler) de 556 sayılı KHK’nın 35. maddesi çerçevesinde "itiraz" konusu yapabilirler. İlgililer bu itirazlarından feragat edemezler. İtiraza rağmen YİDK tarafından verilen kesinleşmiş tescil kararına karşı, 556 sayılı KHK’nın 53. maddesi gereğince iptal davası ikame edilebilir. Bu davalarda, mutlak ret nedenleri mahkemece re'sen dikkate alınır. YİDK kararlarının iptali için açılan davalarda mutlak ret nedenleri hakkındaki inceleme ve değerlendirme başvuru tarihindeki koşullara göre yapılır. Mutlak ret nedenlerinden birinin varlığı dolayısıyla tescil olunmaması gerekirken her nasılsa tescil olunan bir markaya karşı 556 sayılı KHK’nın 42/1-a maddesi gereğince hükümsüzlük davası açılabilir. Böyle bir dava sonuçlanmadan tescili yolsuz da olsa bir markanın kullanımı engellenemez (Karan, Hakan/Kılıç, Mehmet: Markaların Korunması 556 sayılı KHK Şerhi ve İlgili Mevzuat, 1. Baskı, Ankara 2004, s. 79-80).

18. 556 sayılı KHK’nın 8. maddesinde ise markanın tescili ile ilgili “nispi ret nedenleri” düzenlenmiştir. Bu nedenlerin ortak özelliği, tescili talep olunan marka üzerinde üçüncü bir kişinin üstün hak iddiasına dayanmasıdır. Mutlak ret nedenlerinden farklı olarak nispi ret nedenlerinin kamu menfaati ile herhangi bir ilgisi bulunmamaktadır. Nispi ret nedenleri, mahkeme veya Kurum tarafından re’sen dikkate alınmazlar. Bunların mutlaka 556 sayılı KHK’nın 35. maddesi gereğince ilgili kişiler (yani daha önceki bir tarihte tescil edilmiş veya tescil başvurusunda bulunulmuş bir markanın sahibi ile tescilsiz markayı kullanarak bu işaret üzerinde daha eski bir tarihte hak kazanmış olan kişiler) tarafından “itiraz” olarak ileri sürülmesi gerekir. İlgili kişiler, itiraz hakkını kullanmaktan feragat edebilirler. Nispi ret nedenlerinden birinin varlığı dolayısıyla tescil olunmaması gerekirken her nasılsa tescil olunan bir markaya karşı 556 sayılı KHK’nın 47 ilâ 53. maddeleri arasındaki prosedür takip edilerek kesinleşmiş YİDK kararı aleyhine iptal davası açılabileceği gibi, 556 sayılı KHK’nın 42/1-b maddesindeki şartlar dairesinde hükümsüzlük davası da ikame edilebilir.

19. Somut olay ile ilgisi bulunması bakımından nispi ret nedenlerinden 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi üzerinde durulmasında yarar vardır.

20. 556 sayılı KHK’nın 8/1-a ve b maddesindeki düzenleme; “Tescil edilmiş veya tescil için başvuru yapılmış bir markanın sahibi tarafından itiraz yapılması durumunda aşağıdaki hallerde marka tescil edilemez:

a) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı ise ve aynı mal veya hizmetleri kapsıyorsa,

b) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa…” hükmünü haizdir. Buna göre anılan madde kapsamında tescil için başvurusu yapılan marka ile tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka arasında halk tarafından karıştırılma ihtimalinden (iltibas) bahsetmek için hem karşılaştırmaya konu marka işaretleri arasında hem de işaretlerin tescil edileceği mal ve hizmetler arasında aynılık veya benzerlik olması gerekir.

21. 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi kapsamında markalara ait mal ve hizmet listelerinde yer alan mal ve hizmetlerin “aynı veya benzer” olup olmadığının değerlendirmesinde, sınıflandırmaya ilişkin ulusal ve uluslararası düzenlemelerin bağlayıcı kurallar içermediği dikkate alındığında, karşılaştırma konusu mal ve hizmetlerin ait oldukları sınıf numaraları ile bağlı kalınmamalıdır. Karşılaştırmaya konu mal veya hizmet farklı sınıflarda yer almakla birlikte, hammadde-mamul ilişkisi, pazarlama koşulları, amaçları, satış sonrası servis ve onarım süreçlerinde ortaya çıkan müşteri çevresindeki ayniyet, birinin diğeri yerine ikame edilebilmesi gibi birçok açıdan benzerlik içerebilmektedir. Bu itibarla karşılaştırmaya konu mal veya hizmet farklı sınıflarda olsa da “aynı veya benzer” olabilmektedir.

22. Tescil için başvurusu yapılan marka ile tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka arasında halk tarafından karıştırılma ihtimalinden bahsedebilmek için mal ve hizmetin aynı veya benzer olmasının yanında işaretlerin de “aynı veya benzer” olması gerekmektedir. İşaretler arasında benzerlik değerlendirmesi yapılırken işaretler arasında görsel, işitsel ve anlamsal benzerliğin yanında esas olarak halk (tüketici) nezdinde bir bütün olarak uyandırdığı izlenim esas alınmalıdır. Bir işaret, görsel, işitsel, anlamsal veya diğer bir açıdan farklı olsa bile, “bütünsel” bir açıdan kendisine yaklaşıldığında herhangi bir sebeple halk gözünde başka bir marka ile bağlantısı varmış intibaı oluşturarak onu çağrıştırıyorsa ve bu yüzden halkın mal veya hizmet tercihinde etkili oluyorsa, marka olarak tescili engellenebilir. Başka bir deyişle müşterilerin ihtiyaçları olan mal veya hizmetleri bunları ayırt etmek maksadıyla kullanılan işaretlerin birbirine yakınlığı dolayısıyla karıştırmaları ihtimal dâhilindeyse bir marka ile diğer bir işaret arasında “benzerlik” vardır (Karan/Kılıç, s. 199). Bu itibarla markanın bir bütün olarak algılanmasına etki eden bütün unsurlar her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmeli ve halk tarafından karıştırılma ihtimali buna göre belirlenmelidir. Burada belirtilen halk; işin ilgilisi veya uzmanı olmayan ancak doğrudan muhatabı olan ortalama tüketicidir.

23. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, tüketicilerin bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde ve herhangi bir sebeple bağlantı kurma ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım veya bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir. Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” bunların karıştırılabileceği yönünde ise iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13.06.2012 tarihli ve 2012/11-155 E. 2012/376 K. sayılı kararı). Başka bir deyişle karıştırılma ihtimali; görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın asıl unsurları ve tamamlayıcı unsurları, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine tüketicilerin, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.

24. Hemen belirtilmelidir ki; işaretlerin benzerliğinde ve karıştırılma ihtimalinde dikkate alınacak önemli bir unsur da, önceki markanın ayırt edici niteliğidir. Önceki markanın ayırt edici niteliği düşük ise küçük farklılıklarla dâhi karıştırılma ihtimali ortadan kaldırılabilir. Bu gibi hâllerde önceki marka ile başvuru arasında mevcut farklı unsurların veya ortak unsurlara yapılan ilavelerin ayırt ediciliği ve sonraki başvuruyu yeterince farklılaştırıp farklılaştırmadığı üzerinde durulmalıdır. Nitekim Avrupa Marka ve Tasarım Ağı Ortak Bildirgesinde de belirtildiği üzere, markalar düşük seviyede ayırt ediciliği olan bir unsuru paylaşıyorsa, karıştırılma ihtimali değerlendirmesinde örtüşmeyen bileşenlerin markaların genel izlenimi üzerindeki etkisine odaklanılacaktır (Karasu, Rauf/ Suluk, Cahit/ Nal Temel: Fikri Mülkiyet Hukuku, Ankara, 2018, s. 189). Başka bir anlatımla önceki markanın ayırt edici niteliği düşük ise markaların örtüşmeyen bileşenlerinin benzerlikleri/farklılıkları ve ayırt edicilikleri ele alınarak sonuca gidilecektir.

25. Bununla birlikte 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi kapsamında önceki markanın tanınmış olması da işaretler arasında karıştırılma ihtimalini artıran bir unsurdur. Gerçekten de bir işaretle karşılaşan tüketici, bu işaretin tanınmış markanın sadece bir unsurunu içermesi hâlinde dahi bunlar arasında bir bağlantı kurabilmektedir. Zira tanınmış markayı oluşturan ibareler tüketici nezdinde yerleşmiş olduğundan, sonraki işaret görüldüğünde bu işaretteki bazı farklılıklar gözden kaçırılarak tanınmış marka ile bağlantı kurulabilmektedir. Ancak vurgulamak gerekir ki, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi kapsamında, önceki markanın tanınmış olması, tescil edilmek istenen markanın sadece aynı veya benzer mal ve hizmetler yönünden benzerlik değerlendirilmesinde dikkate alınmalıdır. Tanınmış markanın tescil edildiği mal ve hizmetlerden farklı mal ve hizmetlerde korunup korunamayacağına 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi kapsamında değil, 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesi kapsamında yapılan değerlendirmeden sonra karar verilmelidir.

26. Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; davacı tarafından 2007/25.82 sayılı ve “BB BİZİM BÖREKÇİLİK” ibareli marka başvurusunda bulunulduğu, anılan başvuruya karşı davalı şirket tarafından “BİZİM” ve “BİZİM+Şekil” esas ibareli markalar mesnet gösterilerek yapılan itirazların dava konusu YİDK kararıyla nihaî olarak kabul edilerek davacının marka başvurusunun, markalar arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğu gerekçesiyle reddedildiği anlaşılmaktadır.

27. Taraf markalarının ilişkili olduğu mallar aynı/benzer olduğundan bu aşamada, işaretler arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında benzerlik ve karıştırma ihtimalinin bulunup bulunmadığının incelenmesi gerekmektedir. İşaretlerin benzerliği incelenirken de özellikle redde mesnet markanın bir bütün olarak bıraktığı genel izlenim ve ayırt edici unsurların dikkate alınması ve bu baskın unsurların ayırt edicilik seviyesi göz önünde bulundurulmalıdır. Tescil kapsamında mal ve hizmetleri tür, çeşit, nitelik, karakteristik özellik gibi tanımlayıcı sözcükler asıl unsur olarak dikkate alınamayacağı gibi ima yoluyla bu özellikleri belirten unsurların da ayırt ediciliğinin zayıf olacağı unutulmamalıdır.

28. Ayrıca bir markayı oluşturan unsur, o markanın başka markalardan ayırt edilebilmesini sağlayan kelime, harf, sayı, şekil vb. işaretlerden oluşup, marka birden ziyade unsuru ihtiva ediyorsa, asıl unsuru markanın bütünü itibariyle bıraktığı izlenim, tümüne hâkim olan görünüş ve ayırıcılığını vurgulayan imajda aramak lazımdır.

29. Davacıya ait marka başvurusunun “BB BİZİM BÖREKÇİLİK” ibaresindeki “BİZİM BÖREKÇİLİK” ibaresinin büyük harflerle düz yazı şeklinde yazıldığı, anılan ibarenin başındaki “BB” harflerinin üst üste bitişik şekilde, farklı hizalarda ve bir çember içerisinde yazılıp yerleştirilerek görsel bir şekil elde edildiği görülmektedir. Bu kapsamda davacıya ait marka başvurusunun esas unsurunu “BİZİM” ibaresi oluşturmakta olup “BÖREKÇİLİK” ibaresi, markanın tescilli olduğu “börek” emtiası bakımından tanımlayıcı ve jenerik bir ibare niteliğindedir. Bu sebeple davacı marka başvurusundaki “BÖREKÇİLİK” ibaresinin ayırt edici niteliği haiz olduğu söylenemez. Ayrıca her iki ibarenin de baş harfini oluşturan “BB” ibaresinin de “BİZİM” esas unsuru yanında tali nitelikteki bir yardımcı unsur olarak yer almaktadır.

30. Davalı şirkete ait itiraza mesnet markaların esas unsurunun “BİZİM” ibaresinden oluştuğu, anılan markaların bir kısmında farklı şekil unsurları mevcut ise de bu işaretlerin yardımcı unsur niteliğinde olduğu göze çarpmaktadır. Bu itibarla davacının başvuru markasındaki ibare ile davalının itiraza mesnet markalarındaki ibareler karşılaştırıldığında ve ortalama tüketici nezdinde bıraktıkları genel izlenim dikkate alındığında, marka ibareleri arasında karıştırılma ihtimalini de içerecek düzeyde bir benzerliğin bulunduğu açık olup davacının markasındaki tali unsurların taraf markaları arasındaki benzerliği ortadan kaldıracak düzeyde bir farklılık oluşturduğu ve bu anlamda kapsamındaki ürünlerin ortalama tüketicileri nezdinde farklı bir anlam ve ayırt edicilik kattığı söylenemez.

31. Bu itibarla davacıya ait “BB BİZİM BÖREKÇİLİK” ibareli marka başvurusunun davalı şirkete ait “BİZİM” ve “BİZİM+Şekil” ibareli markalar ile 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında iltibas veya iltibas tehlikesine neden olabilecek düzeyde bir benzerliğin kabulü gerekir.

32. Hâl böyle olunca; ilk derece mahkemesince yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden usul ve yasaya uygun direnme kararının onanması gerekmiştir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,

Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,

Dosyanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373/1. maddesi uyarınca kararı veren İlk Derece Mahkemesine, karardan bir örneğin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 08.12.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.