BİLİRKİŞİ, RAPORUN DAYANAĞI OLAN NEDENLERİ BİLİMSEL VERİLERE UYGUN OLARAK GÖSTERMEK ZORUNDADIR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


10 Tem
2021

Yazdır

T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
BAŞKANLIĞI

ESAS NO       : 2020/11694
KARAR NO    : 2021/2488

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ              : GAZİANTEP BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ

TARİHİ                        : 12/06/2020
NUMARASI                 : 2019/262 - 2020/659
DAVACI                       : F.C.T. VEKİLİ AVUKAT H.K., H.K.
DAVALI                       : 1- F. OTOMOTİV TİCARET VE SAN. ANONİM ŞİRKETİ VEKİLİ AVUKAT A.T.
                                      2- M. MOTORLU ARAÇLAR İMAL VE SATIŞ A.Ş. VEKİLİ AVUKAT A.G.T.
İLK DERECE
MAHKEMESİ             : ŞANLIURFA 1. TÜKETİCİ MAHKEMESİ

TARİHİ                       : 16/10/2018
NUMARASI                : 2016/743 - 2018/750

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen Tüketiciyi Koruma Kanunundan Kaynaklanan (Malın Ayıplı Olmasından Kaynaklanan) davasının kısmen kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalı tarafın istinaf başvurusunun kabulü ile düzelterek yeniden esas hakkında verdiği karara yönelik temyiz başvurusunun kanuni süre geçtikten sonra verilmesi nedeni ile HMK'nun 366/1 maddesi delaleti ile 346/1 maddesi uyarınca reddine ilişkin kararın; süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y   K A R A R I

Davacı, 10.07.2015 tarihinde dava konusu otomobili ikinci el olarak dava dışı üçüncü şahıstan satın aldığını, bu tarih itibariyle dava konusu aracın garanti süresinin devam ettiğini ve bu süre dolana kadar geçen zaman içinde 1500-2500 devir aralığında hızlanma esnasında tutukluk yapması ve motorun yağ eksiltme problemleri başta olmak üzere bir çok sebeple yetkile servise götürülmek zorunda kalındığını ancak servisçe yapılan müdahalelere rağmen problemlerin giderilemediğini, bu haliyle aracın gizli ayıplı olduğunu ileri sürerek sözleşmenin iptali ile araç için ödenen bedelin iadesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalılar, açılan davanın haksız olduğunu ileri sürerek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuşlardır.

İlk derece mahkemesince, davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine, taraflar arasında sözleşmenin iptali ile davaya konu aracın davalıya iadesine, aracın fatura bedeli olan 61.619,60 TL'nin, aracın davalı tarafa iade tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa verilmesine fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiş; tarafların istinaf talebi Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesince incelenerek; Davacı vekilinin istinaf başvurusunu yasal süresinden sonra yapmış olması nedeni ile HMK'nın 345/1 ve 352. Maddesi gereğince istinaf başvurusunun usulden reddine, davalılar vekillerinin istinaf başvurusunun açıklanan gerekçe ile kabulüne, incelenen mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olmadığından kaldırılmasına, kaldırma sebebine göre sair istinaf sebeplerinin incelenmesine yer olmadığına, dosyada yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığından, HMK'nın 353/1.b.2. Maddesi uyarınca; Açılan davanın husumet nedeni ile reddine, karar verilmiştir. Davacının temyiz talebi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi 25.09.2020 tarihli kararıyla davacı vekilinin temyiz başvurusunun kanuni süre geçtikten sonra verilmesi nedeni ile HMK'nun 366/1 maddesi delaleti ile 346/1 maddesi uyarınca reddine karar verilmiştir. Bu karar, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmiştir.

1- Dosyanın incelenmesinde Bölge Adliye Mahkemesi istinaf kararının 01.07.2020 tarihinde davacı vekilince tebellüğ edildiği ve temyiz süresinin son günü olan 15.07.2020 tarihinin de resmi tatil gününe denk gelmesi nedeniyle 16.07.2020 tarihinde sunulan temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldığından, Bölge Adliye Mahkemesinin 25.09.2020 tarihli ek kararı kaldırılarak davacının temyiz itirazları incelenmiştir.

2- İlk derece mahkemesince, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporu ile ileri sürülen mütalaa ve tespitler ışığında davanın kabulü cihetine gidilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince ise, davacının talebinin sözleşmenin feshi ile bedelin iadesi niteliğinde olması ve bu talebin ancak sözleşmenin tarafına karşı ileri sürülebileceği, davalıların satış sözleşmesinin tarafı olmadığı; Üretici-ithalatçı firma olan davalı M. şirketi ancak garanti süresi içerisinde şartların oluşması halinde ücretsiz onarım ve aracın değişiminden sorumlu olup davada M.'e karşı böyle bir talepte bulunulmadığı, diğer davalı F. Şirketinin ise servis hizmeti sunmuş olduğu ve bu davalıya karşı ise ayıplı hizmetten dolayı açılan bir dava bulunmadığı gerekçesiyle davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince davalılardan F. Otomotiv Ticaret ve Sanayi A.Ş. hakkında davanın husumet nedeniyle reddine dair verilen kararda bir isabetsizlik bulunmamaktadır, ancak;

6502 sayılı yasanın 11. maddesinde ayıplı mal tesliminde Tüketicinin seçimlik hakları düzenlenmiş olup, buna göre, malın ayıplı olduğunun anlaşılması durumunda tüketici; a) Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme, b) Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinden indirim isteme, c) Aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme, ç) İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir misli ile değiştirilmesini isteme, seçimlik haklarından birini kullanabilir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür. (2) Ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi hakları üretici veya ithalatçıya karşı da kullanılabilir, düzenlemesi yer almıştır.

Yasanın 11/4. maddesi “Ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi haklarından birinin seçilmesi durumunda bu talebin satıcıya, üreticiye veya ithalatçıya yöneltilmesinden itibaren azami otuz iş günü, konut ve tatil amaçlı taşınmazlarda ise altmış iş günü içinde yerine getirilmesi zorunludur. Ancak, bu Kanunun 58 inci maddesi uyarınca çıkarılan yönetmelik eki listede yer alan mallara ilişkin, tüketicinin ücretsiz onarım talebi, yönetmelikte belirlenen azami tamir süresi içinde yerine getirilir. Aksi halde tüketici diğer seçimlik haklarını kullanmakta serbesttir.” ve 56/3. maddesi ise “Tüketici bu Kanunun 11 inci maddesinde belirtilen seçimlik haklarından onarım hakkını kullanmışsa, malın garanti süresi içinde tekrar arızalanması veya tamiri için gereken azami sürenin aşılması veya tamirinin mümkün bulunmadığının anlaşılması hallerinde 11 inci maddede yer alan diğer seçimlik haklarını kullanabilir. Satıcı tüketicinin talebini reddedemez. Bu talebin yerine getirilmemesi durumunda satıcı, üretici ve ithalatçı müteselsilen sorumludur.” hükümlerine amirdir. Bu maddeler bir bütün halinde değerlendirildiğinde; seçimlik hakları sınırlı sayı ile kanunda düzenlenmiş olan tüketici bu seçimlik haklarından “satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme” ve “Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinden indirim isteme,” seçimlik haklarını ancak satıcıya karşı kullanabilecektir. Bununla birlikte ücretsiz onarım seçim hakkını kullanan tüketici bundan bir netice alamamış ise bu halde 11. madde 1. fıkrası ile yasa koyucu tarafından sayılmış olan diğer seçimlik haklarını da kullanabilecektir ki burada artık tüketicinin muhatabı yasa gereği artık sadece satıcı olmayıp, üretici ve ithalatçı da satıcı ile birlikte bu seçimlik haklar bakımından sorumludur.

Bölge Adliye Mahkemesince davalı F. Otomotiv Ticaret ve San. A.Ş. hakkında husumet nedeniyle reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmayıp, bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

O halde, bu noktada dava konusu otomobilde var olduğu iddia edilen arızaların ayıp mahiyetinde olup olmadığının ve yapılan tamir ameliyelerine rağmen halen devam edip etmediğinin tespiti ulaşılacak sonuç itibariyle büyük önem arzetmektedir. Dosya içerisinde bu hususta görüşler içeren iki adet teknik bilirkişi raporu mevcuttur. 27.11.2017 tarihli raporunda bilirkişi, aracın performans düşüklüğüne ilişkin bir kanaate varılması için tam donanımlı bir serviste kapsamlı bir performans ölçümünün yapılması gerektiğini ifade etmiştir. 16.03.2018 havale tarihli diğer teknik bilirkişi raporunda ise bilirkişinin dosya üzerinden yaptığı inceleme neticesinde herhangi bir tespite dayanmayan ve olasılıklar üzerinden yola çıkılarak oluşturulan bir rapor sunmuş olduğu görülmüştür. Araca ilişkin var olduğu iddia edilen arıza ve ayıpların tespiti için yeterli test ve bilgisayar sistemine sahip uygun bir serviste yapılacak kontroller ışığında sonuca gidilmesi gerekirken, hükme esas alınan bilirkişi raporunda gerçekleştirildiği üzere davacının iddiaları ve servis kayıtlarından yapılan çıkarımlarla ulaşılan kanaatlerle oluşturulan bu rapor ile yetinilmesi doğru olmayıp, bu bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulması mümkün değildir.

HMK'nın 266 ve devamı maddeleri uyarınca çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde hakimin, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar vereceği düzenlenmiştir. Bilirkişi raporunu hazırlarken, raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. Bilirkişi raporu Yargıtay denetimine elverişli olacak şekilde bilgi ve belgelere dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hükme dayanak yapılabileceğinin gözden uzak tutulmaması gerekir.

O halde, bu konuda rapor düzenlemeye ehil ve donanımlı eğitmenlerin bulunduğu teknik bölümlere haiz bir üniversiteden temin edilecek konularında uzmanların bulunduğu, akademik kariyere sahip 3 kişilik yeni bilirkişi kurulundan, tüm dosya kapsamı değerlendirilmek suretiyle, araç üzerinde gerekli inceleme ve testlerin de yapılması sonucu, teknik verileri gösterir, bu verileri yorumlar mahiyette ve bu yorumların nedenlerini açıklayıcı, taraf, Mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli, taraf itirazlarını karşılar nitelikte rapor alınarak sonucu 6502 Sayılı Kanunun 11. ve 56/3. maddeleri kapsamında değerlendirilmek suretiyle, davalı ithalatçı firmanın sözleşmeden dönme ve bedelin iadesi talebi yönünden sorumluluğu konusunda bir karar verilmesi gerekirken, bu yön gözardı edilerek yanılgılı değerlendirme ve yazılı gerekçe ve her iki davalı yönünden ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak davanın husumet nedeni ile reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle bölge adliye mahkemesinin, davacının temyiz talebinin reddine ilişkin 25.9.2020 ek kararının kaldırılmasına, ikinci bentte açıklanan nedenlerle, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararın, davacı yararına BOZULMASINA, HMK'nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 10/03/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan            Üye               Üye              Üye              Üye
M. DUMAN       A. ÇOLAK    Ş. BOZER    F. TEMEL    F. TAŞKIN

 

AYNI YÖNDE KARAR:

TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2021/463
KARAR NO    : 2021/1368

Y A R G I T A Y   İ L A M I

MAHKEMESİ              : Adana 7. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                        : 23/10/2020
NUMARASI                : 2016/477 - 2020/299
DAVACI                      : Ö.Ç.G. Hastalıkları Tedavi ve Sağlık Hizmetleri Ltd. Şti. vekilleri Avukat M.A.
DAVALI                      : SGK Adana İl Başkanlığı vekili Avukat B.B.

Davacı Ö.Ç.G. Hastalıkları Tedavi ve Sağlık Hizmetleri Ltd. Şti. vekilleri Avukat M.A. tarafından, davalı SGK Adana İl Başkanlığı aleyhine 23/03/2012 gününde verilen dilekçe ile muarazanın men'i ve cezai işlemin iptali istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 23/10/2020 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

Dava, cezai işlemin iptali ve muarazanın meni istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı vekili; davalı Adana Sosyal Güvenlik Kurumunun 03/02/2012 tarihli yazısı ile 46 hastaya ait 57 işlemin yapılmadığı halde fatura edildiği, yine 153 hastaya ait 193 işlemin gerçekte yapılmayan bir teşhis ve tedavi yapıldığı şeklinde faturalandırıldığı gerekçesi ile toplam 264.346,00 TL cezai şart ile yersiz ödenen 34.900,60 TL'nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müvekkilinden tahsili istendiğinden, yersiz ödeme ve cezai şart tahsili işleminin iptaline karar verilmesini istemiştir.

Davalı vekili, SGK uygulamasının protokol hükümlerine göre yerinde olduğunu, haksız davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece verilen 02/06/2014 tarihli, 2012/343 Esas, 2014/332 Karar sayılı ilk kararda; dinlenen tanık beyanları uyarınca davanın kabulü ile Adana Sosyal Güvenlik Kurumunun 03/02/2012 tarih ve B.13.2.SGK.4.01.20.01/XIV-971-01/2257983 sayılı yazısıyla uygulanan toplam 264.346,00 TL cezai şart ile yersiz ödeme nedeniyle 34.900,60 TL olmak üzere toplam 299.246,60 TL miktarındaki işlemin iptaline karar verilmiştir. Kararın davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 20/10/2015 tarihli ve 2014/16206 Esas, 2015/11758 Karar sayılı ilamı ile davada, davacı tarafından verilen sağlık hizmetleri sonucu düzenlenen faturalarda davalının yapmış olduğu cezai şart ile ilgili işlemin doğru olup olmadığının çözümünün gerektiği, buna göre mahkemece hastaların tanık sıfatıyla dinlenerek çelişkinin giderilmesi gerektiği gibi, hastaların rahatsızlıkları ve yapılan işlemler nazara alınarak, konusunda uzman bilirkişilerden oluşacak heyetten, denetime uygun rapor temini ile sonuca uygun karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile hüküm kurulduğu gerekçesiyle mahkemece verilen ilk kararın bozulmasına, davacı vekilinin karar düzeltme isteğinin reddine karar verilmiştir.

Bozma kararına uyan mahkemece verilen 23/10/2020 tarihli ve 2016/477 Esas, 2020/299 Karar sayılı son kararda; davanın kabulü ile Adana Sosyal Güvenlik Kurumunun 03/02/2012 tarih ve B.13.2.SGK.4.01.20.01/XIV-971-01/2.579.3 sayılı yazısıyla uygulanan toplam 264.346,00 TL cezai şart ile yersiz ödeme nedeniyle 34.900,60 TL olmak üzere toplam 299.246,60 TL miktarındaki işlemin iptaline karar verilmiş olup karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 266. maddesi hükmüne göre, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkes gibi hakimin de bildiği konularda bilirkişi dinlenmesine karar verilemeyeceği gibi, hakimlik mesleğinin gereği olarak hakimin hukuki bilgisi ile çözümleyebileceği konularda da bilirkişi dinlenemez. Her halde seçilecek bilirkişinin mesleği itibarıyla konunun uzmanı olması gerekir. HMK’nun 281. maddesinde, tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri; mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme yaptırabileceği açıklanmıştır.

Bilirkişiler, raporlarını hazırlarken raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. Bilirkişi raporu aynı zamanda Yargıtay denetimine de elverişli olacak şekilde bilgi ve belgeye dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hüküm kurmaya dayanak yapılabilir.

Bilirkişi raporu kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim, raporu serbestçe takdir eder. Hâkim, raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Bilirkişi raporları arasındaki çelişki varsa hâkim çelişkiyi gidermeden karar veremez.

Dosyadaki bilgi ve belgelerden, dava konusu olaya ilişkin olarak mahkemece alınan 24/12/2018 tarihli ilk bilirkişi raporu ile ikinci kez alınan 17/07/2020 tarihli rapor arasında açık bir şekilde çelişki bulunmasına rağmen mahkemece raporlar arasındaki çelişki giderilmeden ve nedeni de izah edilmeden, 17/07/2020 tarihli ikinci bilirkişi raporuna itibar olunarak karar verilmesi usul ve yasaya uygun düşmemiştir.

Şu halde; mahkemece önceki raporlar arasındaki çelişki giderilmek üzere, önceki bilirkişi heyetinden farklı şekilde oluşturulacak yeni bir bilirkişi heyetinden, ayrıntılı, açık ve denetime elverişli rapor alınarak ve dosya kapsamındaki tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun düşmemiş, bu durum kararın bozulmasını gerektirmiştir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına 24/03/2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.

Başkan V.         Üye          Üye             Üye            Üye
M.Çakmak        N.Taş       S.Arslan      Yılmaz      S.Küçük

 

AYNI YÖNDE KARAR:

T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2018/15486
KARAR NO    : 2021/2351

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

K A R A R

Davacılar vekili, müvekkillerinin malik oldukları 434, 433, 354, 445, 431, 444, 335, 364, 362, 359, 336, 315, 306, 337, 358, 339, 308, 321, 338 parsel sayılı taşınmazlara davalı tarafından yol yapmak suretiyle müdahale edildiğini belirterek fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile 50.000 TL ecrimisilin yasal faiziyle birlikte davalından tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı Karayolları Genel Müdürlüğü vekili, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davanın kabulü ile 50.000,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava; ecrimisil istemine ilişkindir.

1. Dosya muhtevasına dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. Davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Hemen belirtilmelidir ki, ecrimisil hesabı uzmanlık gerektiren bir husus olup, taşınmazın niteliğine uygun bilirkişi marifetiyle keşif ve inceleme yapılarak ve taleple bağlı kalınarak haksız işgal tazminatı miktarı belirlenmelidir. Alınan bilirkişi raporu, somut bilgi ve belgeye dayanmalı, tarafların ve hakimin denetimine açık değerlendirmenin gerekçelerinin bilimsel verilere ve HMK'nin 266 vd. maddelerine uygun olarak açıklanması gereklidir.

Bu nedenle, özellikle tarım arazilerinin haksız kullanımı nedeniyle ürün esasına göre talep varsa, bu konudaki resmi veriler getirtilmeli, taşınmazın bulunduğu bölgede ekilen tarım ürünlerinin neler olduğu Gıda Tarım ve Hayvancılık il veya ilçe müdürlüğünden sorulmalı, ekildiği bildirilen ürünlerin ecrimisil talep edilen yıllara göre birim fiyatları ve dekara verim değerleri, Hal Müdürlüğünden ilgili dönem için birim fiyatlar getirtilmeli, bölgede münavebeli ekim yapılıp yapılmadığı, taşınmazın nadasa bırakılıp bırakılmadığı tespit edilmelidir.

Somut olayda; mahkemece, dava konusu parsellere yönelik (yakın tarihlerde) açılan kamulaştırmasız elatma nedeniyle tazminat davalarında hükme esas alınan fen bilirkişi raporları ile mevcut dosyada baz alınan fen bilirkişi raporları arasındaki yüzölçümü farklılıkları dikkate alınmadığı gibi bir kısım davacılar tarafından açılan tazminat davalarının (daha önce yapılan kamulaştırma işleminin kesinleşmiş olması nedeniyle) ret edilmesine rağmen bu hususun da mevcut uyuşmazlıkta dikkate alınmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca tarla niteliğinde bulunan taşınmazlara ilişkin münavebe ürünleri getirtilmemiş olup taşınmazların nadas durumları da yeterince araştırılmadan sonuca gidildiği görülmektedir.

Hâl böyle olunca; mahkemece, öncelikle bir kısım davacı/veya davacıların açtıkları kamulaştırmasız elatma nedeniyle tazminat davalarının (haklarında yapılan kamulaştırma işleminin kesinleşmiş olması nedeniyle) reddedildiği dikkate alınarak, tespit edilecek bu kişilerin (veya mirasçılarının) ecrimisil taleplerinin de reddine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmesi, ondan sonra dava konusu taşınmazlar yönünden ekildiği bildirilen ürünlerin ecrimisil talep edilen yıllara ait münavebe verilerinin İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğünden temin edilerek var ise taşınmazların hangi yıllarda nadasa bırakıldıklarının belirlenmesi, aynı şekilde dava konusu taşınmazlara yönelik daha önce açılan kamulaştırmasız elatma nedeniyle tazminat davalarına ait onaylı gerekçeli karar örnekleri ile hükme esas alınan fen bilirkişi raporları da mahkemelerinden getirtilerek (yukarıda izah edilen ilkelere uygun ve talep edilen dönemleri kapsar şekilde) ziraat bilirkişilerinden tazminat davalarında hükme esas alınan fen bilirkişi raporlarındaki (elatılan) miktarlar üzerinden ecrimisil hesaplaması yapılmasının istenmesi, akabinde hasıl olacak sonuca göre (her bir parsel yönünden ayrı ayrı olmak üzere) dosya kapsamına uygun (ve kazanılmış haklar da dikkate alınarak) bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi isabetli değildir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda (2) nolu bentte gösterilen nedenlerle davalı vekilinin yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının yukarıda (1) nolu bentte gösterilen nedenle reddine, taraflarca HUMK'un 440/1 maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 16.03.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Başkan        Üye                      Üye               Üye                 Üye
F. AKÇİN      E. SARICALAR   İ. ŞİMŞEK     F. EROĞLU     A. SEZER