BOŞANMADA TAZMİNAT MİKTARI TAYİNİNDE YEREL MAHKEMENİN TESPİTİNİN YERİNDE OLDUĞUNA DAİR KARARLAR

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


14 Ağu
2016

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO       : 2014/2-936
KARAR NO    : 2016/597

 Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ           :
İstanbul 1. Aile Mahkemesi
TARİHİ                    : 19/12/2013
NUMARASI             : 2013/745 - 2013/882
DAVACI-DAVALI      : M.Ö. vekili Av. F.Ö.T.
DAVALI-DAVACI      : A.Ö. vekili Av. G.A.

Taraflar arasındaki “nafaka ile karşılıklı boşanma ve ferîleri” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 1. Aile Mahkemesince asıl davanın kısmen kabulüne, davacı kadın tarafından açılan ve birleştirilerek görülen boşanma davasının kabulüne, kocanın açtığı boşanma davasının ise reddine dair verilen 28.02.2012 gün ve 2009/866 E., 2012/64 K. sayılı kararın incelenmesi davalı- davacı (koca) vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 21.03.2013 gün ve 2012/20573 E., 2013/7758 K. sayılı ilamı ile;

(... 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı-davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2- Boşanmada manevi tazminatın amacı, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, bozulan ruhsal dengesini telafi etmek, manevi değerlerindeki eksilmeyi karşılamaktır. Onun için, kişilik haklarını ihlal eden fiille, tazminat miktarı arasında makul bir oranın bulunması gerekir. Bir tarafın zenginleşmesine yol açacak sonuçlar doğurur miktarda manevi tazminat takdiri, müesseseyi amacından saptırır. Hakim, tazminat miktarını saptarken, bir yandan kişilik hakları zedelenen tarafın, ekonomik ve sosyal durumunu ve boşanmada kusuru bulunup bulunmadığını ve varsa kusur derecesini, fiilin ağırlığını; öbür yandan da, kişilik haklarına saldırıda bulunanın kusur derecesini, ekonomik ve sosyal durumunu göz önünde bulundurmak zorundadır. Açıklanan ilkeler gözetildiğinde davacı-davalı kadın yararına takdir edilen manevi tazminat miktarı orantısız ve çoktur. Daha uygun miktarda tazminat takdiri gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır...)

gerekçesiyle hüküm manevi tazminat yönünden oyçokluğu ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davalı-davacı (koca) vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Asıl dava; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 197/3. maddesi uyarınca tedbir nafakası, birleştirilen davalar ise ayrı ayrı evlilik birliğinin sarsılması hukuksal sebebine dayalı boşanma ve ferîlerine ilişkindir.

Davacı (kadın) vekili, asıl dava dosyasında davalı kocanın kusuru nedeniyle tarafların uzun süredir ayrı yaşadıklarını ileri sürerek tedbir nafakası isteğinde bulunmuş, Mahkemenin 2011/71 esasında açılıp eldeki dava ile birleştirilen dava dosyasında ise; tarafların 1979 yılında evlendiklerini, reşit iki çocuklarının bulunduğunu, eşlerin matematik öğretmeni olarak hayata başladıklarını, evliliklerinin ilk yıllarında olağanüstü çalışarak ailenin yaşam standardını yükselttiklerini, özel ders verdiklerini, davalının bu konuda uzmanlaşarak eşinin de desteği ile kitaplar çıkardığını, tüm Türkiye'de tanınan bir kişi olduğunu, bu arada davacının 1990 yılında eşinin baskılarıyla öğretmenlikten ayrıldığını, kurdukları şirketin bütün işlerini yüklenerek günün 10-12 saati çalıştığını, ayrıca çocukların bakımını üstlendiğini, oturdukları evi ve davalı adına kayıtlı olan taşınmazları satın aldıklarını, ancak davalı kocanın 1999 yılında evi terk ederek çocuğu yaşındaki sekreteriyle birlikte yaşamaya başladığını, birlikte yaşadığı hanımdan bir çocuğunun olduğunu, davacının yaşananları öğrendiğinde kocasının sevgilisi tarafından dershaneden tartaklanarak kovulduğunu, davalının ise duruma seyirci kaldığını, olaylar sonucunda davacı ve çocuklarının depresyona girdiklerini, tedavi görmek zorunda kaldıklarını, davalı eşi ve birlikte yaşadığı kadının hakaretlerine maruz kalan davacının, kendi şirketinden kovulduğunu, onuru ve kişilik haklarının ağır şekilde zedelendiğini, ortağı olduğu şirketin tüm gelir ve hesaplarının davalı kocanın tasarrufunda olduğunu, davalının iki adet villadan oluşan binaların birinden 5.000 USD civarında kira aldığını, diğer villada ise özel ders vererek ayda 40.000 TL gibi bir gelir elde ettiğini, yüklü banka hesapları bulunduğunu, son derece lüks bir hayat yaşadığını, birlikle yaşadığı kadına ev ve araba aldığını, ona yüksek mali standart sağladığını, çocukları ve eşine ise zaman içerisinde tüm maddi-manevi desteğini kestiğini, davalı kocanın tek taraflı ve ağır kusuru nedeniyle evlilik birliğinin çekilmez bir hal aldığını belirterek, davalı kocanın açtığı boşanma davasının reddi ile kendi açtıkları davanın kabulüne; tarafların boşanmalarına, davacı kadın için 500.000,00 TL maddi, 500.000,00 TL manevi tazminat ile nafakaya hükmedilmesine karar verilmesini  talep ve dava etmiştir.

Davalı (koca) vekili, davacının gelirlerinin bulunduğunu, mevcut imkanları ile sosyal yaşamını rahatlıkla sürdürdüğünü, nafakaya ihtiyacının bulunmadığını belirterek asıl davanın reddine karar verilmesini talep etmiş, Mahkemenin birleştirilen 2009/991 esas sayılı dosyasında ise; tarafların 10 yılı aşkın süredir ayrı yaşadıklarını, yoğun ve sıkıntılı çalışma temposuna sahip olan müvekkilinin eşi ile aralarındaki uyumsuzluklar nedeniyle müşterek hayatı sürdüremez hale geldiğini ve evden ayrıldığını, müşterek hayatın yeniden kurulmasının mümkün olmadığına kanaat getirdikten sonra da başka bir kadınla hayatını birleştirdiğini, bu birliktelikten bir çocuğunun olduğunu,davacı eşinin bu durumu bildiği halde boşanma davası açmadığını, evlilik birliğinin yeniden kurulmasının mümkün olmadığını, usulen var olan birliğin sonlandırılması gerektiğini belirterek, tarafların TMK'nun 166. maddesi uyarınca boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Mahkemece; davalı kocanın sadakatsiz davranışları nedeniyle evlilik birliğinin çekilmez hal aldığı ve kocanın ağır kusurlu olduğu gerekçesi ile davacı M.Ö. tarafından açılan boşanma davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, yine davacı kadın tarafından açılan nafaka davasının kısmen kabulüyle aylık 2.000,00 TL tedbir nafakasına, boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren aylık 2.500,00 TL yoksulluk nafakasına, 350,000,00 TL maddi tazminat ile 200,000,00 TL manevi tazminatın davalı kocadan tahsiline, fazlaya ilişkin taleplerin reddine, davacının 600,000 TL nakit para ya da emsal taşınmaz istemine ilişkin olarak karar verilmesine yer olmadığına, davalı-davacı A.Ö. tarafından açılan boşanma davasının ise reddine karar verilmiştir.

Davalı-davacı (koca) vekilince hüküm; kusur belirlemesi, nafakalar ve tazminatlar yönünden temyiz edilmiş, Özel Dairece; yukarıda başlık bölümünde yer alan gerekçe ile karar bozulmuştur.

Yerel mahkemece; tarafların İstanbul gibi pahalı bir şehirde yaşadıkları, takdir edilen manevi tazminatın orantısız olmadığı, zenginleştirmeye neden olmayacağı, davacı kadının uzun yıllar boyunca davalının kusurlu davranışlarına maruz kaldığı, kusursuz olan kadının yaşam şartları, paranın alım gücü ve ekonomik koşullara göre takdir edilen manevi tazminat miktarının uygun olduğu gerekçesi ile önceki kararda direnilmiştir.

Direnme kararını davalı-davacı (koca) vekili temyize getirmiştir.

Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasında uyuşmazlık; tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları ile kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırının ağırlığı dikkate alındığında, TMK'nun 174/2. maddesi uyarınca davalı kadın yararına takdir edilen 200.000,00 TL manevi tazminatın fazla olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Görüldüğü üzere, boşanmaya neden olan olaylarda davalı kocanın tamamen kusurlu olduğu yönündeki yerel mahkemenin kabulü onanmak suretiyle kesinleşmiştir. Kısaca ifade etmek gerekirse, uyuşmazlık hükmedilen manevi tazminatın miktarı ile sınırlıdır.

Boşanmanın fer'i sonuçlarından biri olan manevî tazminat TMK'nun 174/2. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan düzenlemeye göre; “ Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.”

Manevi tazminat, bozulan manevi dengenin yeniden sağlanması için kabul edilmiş bir tatmin (veya telafi) yöntemi olup, boşanmaya sebep olan olayların kişilik haklarına saldırı teşkil etmesi halinde manevi tazminata hükmedilir.

Kocanın eşini, başka bir kadınla aldatması, ağır hakaret hallerinde, kişilik haklarına saldırının varlığı kabul edilmektedir. Manevi tazminatın miktarının belirlenmesinde ise, kişilik haklarına yapılan saldırının niteliği ve tarafların sosyal ve ekonomik durumları etkili ölçüttür. (Hukuk Genel Kurulu'nun 14.04.2010 gün ve 2010/2-203 E., 2010/220 K. sayılı ilamı).

Somut olayda, 1979 yılından beri evli olan ve yetişkin iki çocukları bulanan taraflardan davalı kocanın genç yaştaki sekreteri ile ilişkiye girerek evini terk etmesinin, evlilik birliği devam ederken başka bir kadından çocuk sahibi olmasının, bu durumun her ikisi de öğretmen olan ve eğitim camiasında tanınan çiftin çevrelerince duyulmuş olmasının ve sadakatsiz davranışların uzun yıllar boyunca devam etmiş olmasının TMK’nun 174/2. maddesi anlamında kadının kişilik haklarına saldırı oluşturacağı her türlü duraksamadan uzak olup, davacının yaşadığı olayların ve aldatılmış olmanın verdiği üzüntü ve utanç duygusu nedeniyle ruhsal dengesinin bozulduğu, sosyal çevresinde onur kırıklığı yaşadığı açıktır. Bu durumda, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, yaşam koşulları ve paranın alım gücü de dikkate alındığında, yerel mahkemece takdir edilen manevi tazminat miktarı yerinde ve dosya kapsamına uygundur.

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bir kısım üyeler tarafından, takdir edilen manevi tazminat miktarının tarafların ekonomik ve sosyal durumlarına nazaran orantısız ve çok olduğu, yerel mahkemece verilen direnme kararının Özel Daire bozma ilamında gösterilen sebeplerle bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

Açıklanan bu nedenlerle usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.

S O N U Ç : Davalı- davacı (koca) vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 11.05.2016 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

BİLGİ: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nda bulunan 47 üyenin 34'ü ONAMA, 13'ü ise BOZMA yönünde oy kullanmışlardır.

 

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO       : 2014/2-1156
KARAR NO    : 2016/636

 Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ           :
Ankara 2. Aile Mahkemesi
TARİHİ                    : 22/01/2014
NUMARASI             : 2013/1598 - 2014/71
DAVACI                  : G.B. vekili Av. A.D.
DAVALI                  : M.D. vekili Av. Ş.İ.

Taraflar arasındaki “boşanma, maddi ve manevi tazminat ile nafaka” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 2. Aile Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 28.12.2012 gün ve 2011/1354 E. 2012/1766 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 18.06.2013 gün ve 2013/4963 E. 2013/17017 K. sayılı ilamıyla;

( 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2- Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecelerine paranın alım gücüne, ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamına nazaran davacı kadın yararına hükmolunan maddi tazminat çoktur. Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanununun 50. ve devamı maddeleri hükmü nazara alınarak daha uygun miktarda maddi tazminat (TMK.md.174/1) takdiri gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.)

gerekçesiyle oyçokluğu ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davalı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, boşanma, maddi ve manevi tazminat ile nafaka istemine ilişkindir.

Davacı vekili, tarafların 2009 yılında evlendiklerini, bu evliliklerinden müşterek çocuklarının bulunmadığını, davalının müvekkilini sürekli olarak "salak, geri zekâlı, beyinsiz" gibi sözlerle aşağıladığını, davalının annesinin tedavi bahanesiyle yanlarına yerleştiğini, müvekkilini eve almadığını, hakaret ederek müvekkilinin kolundan tutup dışarı attığını belirterek; tarafların boşanmalarına, müvekkili lehine aylık 750,00 TL. tedbir nafakasına hükmedilmesine, boşanmaya karar verilmesi halinde ise bunun yoksulluk nafakası olarak devamına, TMK'nun 174. maddesi gereğince, 50.000 TL. maddi tazminat ile 30.000 00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, dava dilekçesindeki iddiaların asılsız olduğunu, davacının annesinin tarafların evliliğine müdahale ettiğini, geçimsizliğin bundan kaynaklandığını, davacının müvekkiline "annesinin zoruyla evlendiğini, bu evliliği istemediğini" söylediğini, davacının hiçbir sebep yokken evi terk ettiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece, davanın kabulüne, tarafların boşanmalarına, kararın kesinleşmesinden itibaren başlamak üzere aylık 450 TL yoksulluk nafakası ile 20.000 TL maddi, 5.000 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiş; kararın davalı vekili tarafından temyizi üzerine Özel Dairece, yukarıda açıklanan gerekçeler ile hüküm bozulmuş; mahkemece, önceki gerekçe ile direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararını davalı vekili temyize getirmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı kadın lehine hükmedilmiş olan 20.000 TL maddi tazminat miktarının çok olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Bu noktada, boşanma nedeniyle hükmedilecek maddi tazminat hakkında kısa bir açıklama yapılmasında yarar vardır.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)’nın 174/1. maddesi; “Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceğini...” hükme bağlamıştır. Bu hüküm gereğince, maddi tazminata hükmedilebilmesi için temel koşul, tazminat isteyen tarafın boşanmada kusursuz veya daha az kusurlu olması ve boşanma yüzünden mevcut veya beklenen menfaatlerinin zedelenmiş bulunmasıdır.

Hukuka aykırı ve kusurlu bir davranış sonucu hakkı ihlal edilenin zararının giderilmesi, menfaatinin denkleştirilmesi hukukun temel ilkesidir. Ancak, TMK’nın 174/1. maddesi, genel tazminat esaslarından ayrılmış ve kendisine özgü kural getirmiştir.

Haksız fiil tazminatının temel unsuru olan “gerçek zararın belirlenmesi” koşulu, Aile Hukukunda, Borçlar Hukukundaki düzenlemeden farklıdır. Eşler arasındaki ilişkinin özelliği itibarıyla burada gerçek zararı tam olarak belirlemek zordur.

Bu özelliği nedeniyledir ki, yasa, menfaati zedelenene, uygun bir tazminat verileceğini açıklamıştır. Hakim, tazminat miktarını takdir ederken, kusurun ağırlığını, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarını, evlenme şanslarını, ortalama yaşam sürelerini, yaşam seviyelerini ve geçim koşullarını göz önünde tutarak, makul ve herkesçe kabul edilebilir bir miktar belirlemelidir.

Kanun, mevcut veya beklenen menfaatin neler olduğunu göstermemiştir. Mevcut menfaatin belirlenmesinde ölçü, genel olarak evlilik birliğinin eşlere sağladığı yararlardır. Beklenen menfaatler de, evliğin devamı halinde eşlerden birinin diğerine gelecekte sağlaması muhtemel olan çıkarlardır.

Aile birliği, eşler arasında eşitliğe dayanır (Anayasa m. 41). Başka bir ifade ile eşler, evlilik birliğinde eşit hak ve yükümlülüklere sahiptir. Eşler, birlikte yaşamak, birbirlerine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar (TMK. m. 185/3). Birliği beraberce yönetirler (TMK. m. 186/2). Evlilik birliğinin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıklarıyla katılırlar (TMK. m. 186/3).

Boşanma halinde eşlerden birinin, diğerine, emek veya malvarlığıyla sağladığı katkı ve desteği yitirmesi, yoksun kalınan bu desteğin maddi değeri kadar mevcut menfaatin ihlalidir. Boşanma sonucu eş en azından diğerinin maddi desteğini yitirecektir (Hukuk Genel Kurulu'nun 06.03.2013 gün ve 2012/2-707 E., 2013/766 K. sayılı kararı).

Somut olayda; dosyada bulunan sosyal ve ekonomik durum araştırma raporlarına göre; davacı kadının 08.01.1988 doğumlu, davalı kocanın ise 12.05.1980 doğumlu olduğu, tarafların 17.09.2009 tarihinde evlendikleri ve birlikteliklerinden müşterek çocuklarının bulunmadığı, davacı kadının ev hanımı olduğu, herhangi bir gelirinin bulunmadığı, babasına ait evde anne-babası ve iki kardeşi ile birlikte oturduğu, menkul ya da gayrimenkul malvarlığının bulunmadığı; buna karşın davalı kocanın polis memuru olarak çalıştığı, aylık maaşının 2.100 TL olduğu, başka bir gelirinin bulunmadığı, aylık 150 TL kira ödediği anlaşılmaktadır.

Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; dosya kapsamına, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre, verilen maddi tazminat miktarı yerinde olup, çok değildir.

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşme sırasında bir kısım üyeler tarafından, davacı kadın lehine hükmedilen maddi tazminat miktarının çok olduğu, bu nedenle direnmeye ilişkin mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesi gerektiği görüşü dile getirilmiş ise de; bu görüş yukarıda belirtilen nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

Açıklanan bu nedenlerle usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.

S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı (1.341,00-TL) bakiye harcın temyiz edenden alınmasına, 25.05.2016 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

BİLGİ: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nda bulunan 47 üyenin 39'u ONAMA, 8'i ise BOZMA yönünde oy kullanmışlardır.