DAVA KONUSU EDİLMEYEN BİR ŞEYİN ISLAH YOLUYLA DAVAYA İTHALİNE VE DAVA KONUSU HALİNE GETİRİLMESİNE OLANAK BULUNMAMAKTADIR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


28 Eki
2021

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/14-2815
KARAR NO   : 2021/888

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
 İstanbul Anadolu 11. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                         : 28/05/2015
NUMARASI                 : 2015/93 - 2015/211
DAVACI                       : İSKİ Genel Müdürlüğü vekili Av. N.Y.
DAVALI                       İ.U. vekilleri Av. C.M.Ö., Av. B.Ö.

1. Taraflar arasındaki “elatmanın önlenmesi ve kal” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul Anadolu 11. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 14. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda onanmış, davalı vekilinin karar düzeltme talebinde bulunması üzerine bu kez Yargıtay 14. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda onama kararı kaldırılarak karar bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili idarenin sorumluluğunda bulunan Çamlıca-Harem-Salacak ana isale hattı güzergahına rastlayan Üsküdar ilçesi Bulgurlu mahallesi 11.9 ada 70-78-81 parsel sayılı taşınmazların üzerinde davalıların bina yapmak suretiyle işgallerinin bulunduğunu, isale hattının Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ) adına kamulaştırıldığını, işgallerin hiçbir haklı nedeninin bulunmadığını ileri sürerek anılan taşınmazlara yönelik elatmanın önlenmesi ile yapıların kal'ine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava konusu parsellerden 70 parselde 52 malik, 78 parselde 111 malik bulunduğunu, 81 parselin ise sadece DSİ adına kayıtlı olduğunu, diğer parsellerde DSİ'nin paydaş olduğunu, tecavüz miktarının belirtilmediğini, ayrıca isale hattına engel olmadıklarını, davalıların iyi niyetli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemenin Birinci Kararı:

6. (Kapatılan) Üsküdar 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.05.2010 tarihli ve 2003/653 E. 2010/137 K. sayılı kararı ile; davalı Temel E.'e karşı açılan davanın kabulüne, bilirkişi krokisinde 2344 ada 5 parseldeki binanın 78 parsele (C) harfli, ek krokide mavi renkle taralı bölüm ile gösterilen müdahalesinin men'ine, davalı Osman D.'ye karşı açılan davanın kabulüne, bilirkişi krokisinde 2342 ada, 31 parseldeki binanın 78 parsele (I) harfli, ek krokide mavi renkle taralı bölüm ile gösterilen müdahalesinin men'ine, davalı Ali G.'e karşı açılan davanın kabulüne, bilirkişi krokisinde 2339 ada, 23 parseldeki binanın 70 parsele (P) harfli, ek krokide sarı renkle taralı bölüm ile gösterilen müdahalesinin men'ine, bilirkişi raporuna göre aşırı zarar oluşacağından kal talebinin reddine, diğer davalıların müdahaleleri kanıtlanamadığından bunlara karşı açılan davanın reddine, 11.9 ada 84 parsel ile ilgili açılmış bir dava bulunmadığından bu parselle ilgili herhangi bir karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:

7. Mahkemenin bu kararı süresi içinde davacı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü (İSKİ) vekili, davalı Ali G., Osman D. vekilleri ile davalı Temel E. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

8. Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 10.10.2011 tarihli ve 2011/9119 E. 2011/11763 K. sayılı kararı ile; “… Davalıların 70, 78 ve 81 parsel sayılı taşınmazlara elatmalarının önlenmesi ve kal talebinde bulunulmuş ise de dava konusu 81 sayılı parselin DSİ adına müstakilen kayıtlı olduğu, DSİ 70 ve 78 sayılı parsellerde paydaş ise de bu parsellerde DSİ dışında çok sayıda paylı malik bulunduğundan her üç parsel ile ilgili olarak açılan davada fiili irtibat dolayısı ile zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 167. maddesindeki "Mahkeme, yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için birlikte açılmış veya sonradan birleştirilmiş davaların ayrılmasına, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden karar verebilir. Bu durumda mahkeme, ayrılmasına karar verilen davalara bakmaya devam eder" hükmü gereğince dava konusu her bir parsel yönünden davaların ayrılarak ve taraf teşkili sağlanarak bir hüküm kurulması gerekirken işin esası hakkında hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Mahkemenin İkinci Kararı:

9. İstanbul Anadolu 11. Asliye Hukuk Mahkemesinin 30.05.2013 tarihli ve 2012/192 E. 2013/187 K. sayılı kararı ile; (bozma kararına uyulduktan sonra) bozma doğrultusunda her bir parsel yönünden dosya tefrikinin amaca uygun olmayacağı kanaati ile aynı parselde olduğu kesin olarak belirlenen davalılar yönünden aynı parselde, diğer davalılar yönünden her biri ayrı dosya numarası verilmek üzere dosyanın tefrikine karar verildiği, mahkemece mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapıldığı, uzman bilirkişiler raporlarında davalı İbrahim U.'nun kullanımda olan 2.40 ada 1 parsel sayılı arsa üzerinde bodrum+zemin+1 normal katlı binanın C harfi ile gösterilen 26,22 m²'lik kısmının 11.9 ada 84 parsele tecavüzünün bulunduğunun bildirildiği, bunun üzerine davacı vekili davasını bu taşınmaz yönünden ıslah ettiği, ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliğ edildiği, davalı İbrahim U.’nun kullanımındaki binanın davacı idarenin de hissesi olan 11.9 ada 84 parsel sayılı taşınmaza müdahalesinin bulunduğu, dava dışı olan bu parselin ıslah dilekçesi ile davaya dahil edildiği, bilirkişi raporunda belirlenen miktarda tecavüzün bulunduğu, binaların ruhsatsız kaçak yapı vasfında olduğu, bu durumda davalıların iyi niyet iddialarının dinlenemeyeceği, bilirkişilerin tecavüzlü kısmın yıkılmasının aşırı zarara neden olacağı mütalaasına itibar etmenin mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davalı İbrahim U.'nun 2.40 ada 1 parsel sayılı taşınmaz üzerine yaptığı binanın dava konusu 11.9 ada 84 parsel sayılı taşınmaza bilirkişi krokisinde gösterilen C harfli 26,22 m²’lik bölüme müdahalesinin men'ine ve müdahaleli bölümün kal'ine karar verilmiştir.

Özel Dairenin Onama Kararı:

10. Mahkemenin bu kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

11. Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 25.09.2014 tarihli ve 2014/4624 E. 2014/10446 K. sayılı kararı ile; hükmün onanmasına karar verilmiştir.

Davalı Vekilinin Karar Düzeltme Talebi Üzerine Özel Dairenin Bozma Kararı:

12. Davalı vekilinin karar düzeltme talebi üzerine, Yargıtay 14. Hukuk Dairesince 22.01.2015 tarihli ve 2014/17492 E. 2015/811 K. sayılı kararı ile; “… Yıkımına karar verilen taşkın kısım 2.40 ada 1 parsel sayılı taşınmazda bulunan ana yapıya aittir. Dosya içerisindeki tapu kaydı incelendiğinde anılan taşınmazın davalı İbrahim U.’nun değil dava dışı İmam Hüseyin A. ve Adem C.’in mülkiyetinde olduğu anlaşılmaktadır. TMK'nın 718. maddesi hükmüne göre, bina arzın mülkiyetine tabidir. Bu durumda, 2.40 ada 1 parsel sayılı taşınmazın kayıt maliklerinin davada taraf durumunu alması sağlanmadan mülkiyet hakkının özünü zedeler biçimde hüküm tesisine olanak bulunmamaktadır.

Mahkemece yapılması gereken iş, kayıt malikleri hakkında dava açmak üzere davacıya uygun bir süre vermek, dava açılırsa açılacak dava dosyasını eldeki dava ile birleştirmek ve işin esasını kayıt maliklerinin huzuruyla inceleyerek sonuca bağlamak olmalıdır.

Kararın Dairemizce, belirtilen bu gerekçe ile bozulması gerekirken sehven onandığı bu defa yapılan inceleme sonucu anlaşıldığından davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile hükmün bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle Özel Dairenin 25.09.2014 tarihli ve 2014/4624 E. 2014/10446 K. sayılı kararının kaldırılmasına, mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Direnme Kararı:

13. İstanbul Anadolu 11. Asliye Hukuk Mahkemesinin 28.05.2015 tarihli ve 2015/93 E. 2015/211 K. sayılı kararı ile; mahkemece kabul kararı verilen 11.9 ada 84 parsele davalının müdahalesinin 26,22 m² den ibaret olduğu, bu miktar hisseli taşınmazda davacı hissesine göre hisseyi aşan bir miktar olmadığı, davalının binasının bulunduğu 2.40 ada 1 parselin üzerinde tamamının değil küçük bir bölümünün yer aldığı, infazda kolaylık olması bakımından bu şekilde hüküm kurulduğu, binanın davalıya ait olmadığı iddiasının bulunmadığı gibi davalı tarafından kaçak olarak başkasının arsası üzerine inşa edilen binanın yıkılmasında binanın bir kısmının yer aldığı 2.40 ada 1 parsel maliklerinin mülkiyet hakkının ihlali söz konusu olmayacağından davaya dahil edilmelerinin gerekmediği, ayrıca aynı uyuşmazlıktan kaynaklanarak tefrik kararı verilen 70 ve 84 parselle ilgili benzer davaların onandığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

14. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

15. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; elatmanın önlenmesi ve kâl talebine ilişkin eldeki davada, yıkımına karar verilen taşkın kısmın 2.40 ada 1 parsel sayılı taşınmazda bulunan ana yapıya ait olduğu, anılan taşınmazın dava dışı İmam Hüseyin A. ve Adem C.’in mülkiyetinde olduğu anlaşılmakla, tapu kayıt maliklerinin davada taraf olarak yer almasının sağlanması açısından dava açılarak eldeki dava ile birleştirilmesinin gerekip gerekmeği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

16. Öncelikle ıslah kurumunun irdelenmesinde ve yasal mevzuatın açıklanmasında yarar bulunmaktadır.

17. Islah kavram olarak; taraflardan birinin yapmış olduğu usul işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesine denir (HMK m. 176) (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, C: IV, İstanbul 2001, s. 3965). Islah müessesesi, davayı değiştirme, başka deyişle iddia ve müdafaanın değiştirilmesi veya genişletilmesi yasağını bertaraf eden bir imkandır. Zira bu suretle, aslında yasal itiraz ile karşılaşılabilecek olan herhangi bir taraf muamelesi, ıslah kurumu yardımı ile artık bu itirazı davet etmeksizin yapabilmektedir (Üstündağ, S.: Medeni Yargılama Hukuku, Cilt: I-II, 5. Baskı, İstanbul 1992, s. 534).

18. Islahın konusu tarafların yapmış oldukları usul işlemleri olduğu için, ıslahla düzeltilecek usul işlemlerinin neler olduğundan da söz etmek gerekir. Gerek öğreti, gerekse Yargıtay uygulaması davanın değiştirebileceğini ve genişletilebileceğini aynı şekilde savunmanın genişletilebileceğini ilke olarak kabul etmektedir. Yine müddeabihin artırılıp artırılmayacağı hususu da bir usul işlemi olup, ıslahın konusudur (Kuru, s. 4035).

19. 6100 sayılı HMK’nın 176. maddesine göre ıslah tamamen (kamilen) veya kısmen olmak üzere iki şekilde yapılabilmektedir.

20. Tamamen ıslahta davacı, davasını baştan (dava dilekçesinden) itibaren ıslah eder ve bir hafta içerisinde yeni bir dava dilekçesi verir (HMK m. 180). Davanın tamamen ıslahı yoluna, dava dilekçesinden (dava dilekçesi dahil) itibaren (HMK m. 179/2 de sayılanlar hariç) bütün usul işlemlerinin yapılmamış sayılması için başvurulur (HMK m. 179/1). Bu hâlde dava dilekçesinden itibaren yapılmış olan usul işlemlerinin (HMK m. 179/2 de sayılanlar hariç) tamamının yapılmamış sayılması (ıslah edilmesi, düzeltilmesi) söz konusu olduğu için buna davanın tamamen ıslahı denir (Kuru, B.: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, Ankara 2019, s. 424). Başka bir anlatımla davacı tamamen ıslah ile yeni bir dilekçe vererek davasını baştan itibaren usule müteallik bütün işlemlerini değiştirebilir. Yani davacı bu yolla dava sebebini ve talep sonucunu tamamen değiştirip genişletebileceği gibi, davalı da tam ıslah ile savunmasını tamamen değiştirip genişletebilecektir. Bunun doğal sonucu olarak, dava dilekçesinde yer alan ilk talep içeriği değil, ıslah yoluyla açıklanan talep içeriği nazara alınarak araştırma ve inceleme yapılması ve mahkemece verilecek hükümde de ıslahla ileri sürülen istemin karşılanması gerekecektir.

21. Davanın kısmen ıslahında ise; davada yapılmış olan belli bir usul işlemi ıslah edilir (HMK m. 181) (düzeltilir) ve bundan sonraki usul işlemlerinin (ıslah edilen usul işlemi ile ilgili oldukları ölçüde) yapılmamış sayılması sağlanır (Kuru, s. 4014). Davacının talep sonucunu (müddeabihi) arttırması, talep sonucunu terditli dava hâline dönüştürmesi ve talep sonucunun daraltılması gibi işlemler kısmen ıslaha örnek olarak sayılabilecek usule müteallik işlemlerdir.

22. Somut olayda davacı İSKİ vekili, isale hattı güzergâhına rastlayan 11.9 ada 70, 78 ve 81 parsel sayılı taşınmazların üzerine davalıların bina yapmak suretiyle el attığı gerekçesiyle müdahalenin önlenmesi ve kâl talepli dava açmıştır. Mahkemece bir kısım davalılar yönünden dava kabul edilmiş, 11.9 ada 84 parsel ile ilgili açılmış bir dava bulunmadığından bu parselle ilgili karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Hükmün temyizi üzerine Özel Dairece dava konusu her bir parsel yönünden davaların tefrik edilmesi gereğine değinilmek suretiyle karar bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak ayırma kararı verilmiş ve davalı hakkındaki eldeki davada yapılan keşif ve alınan bilirkişi raporu sonrası davacı İSKİ vekili 14.11.2012 havale tarihli ıslah dilekçesiyle 11.9 ada 84 sayılı parselden de aynı isale hattının geçtiğini ve davalı İbrahim U.’nun bu parseldeki işgalinin de kal’i için taleplerini 11.9 ada 84 parsel sayılı taşınmazı kapsaması yönünden de ıslah ettiklerini beyan etmiştir. Davalı vekili 11.12.2012 havale tarihli dilekçesinde, yargılaması devam eden bir dava içinde ıslah ile ikinci bir talepte bulunma olanağının bulunmadığını, ıslahta dava konusu olmayan bir istemin dava kapsamına alınmasının mümkün olmadığını bildirerek ıslah talebinin reddini savunmuştur.

23. Bu aşamada, somut olayda başta dava dilekçesinde yer verilmeyip, dava konusu edilmeyen taşınmazın yargılama sırasında ıslah yolu ile davaya dahil edilmesinin olanaklı olup olmadığı ve bu taşınmaz yönünden usulüne uygun olarak açılmış bir davanın bulunup bulunmadığının irdelenmesi gerekecektir.

24. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında da bu husus öncelikle ve özellikle tartışılmış; daha somut anlatımla elatmanın önlenmesi ve kâl talebine dayalı eldeki dava yönünden ilk önce 11.9 ada 70, 78 ve 81 parsel sayılı taşınmazlar dava edilmişken, sonradan 11.9 ada 84 parsel sayılı taşınmazın ıslah yoluyla “dava konusu” hâline getirilip getirilemeyeceği üzerinde durulmuştur.

25. Hemen belirtilmelidir ki kısmi bir dava açılmışsa, bu davanın kalan kısmı bir takım ilkeler çerçevesinde ıslaha konu olabilecektir.

26. Ancak bir dava konusu, bizatihi kendisi davayı oluşturuyor ise, burada kısmi dava bulunmadığından ıslah edilebilecek bir dava da bulunmamaktadır (Örn. Bir taşınmazın tamamı hakkında iptal ve tescil istemiyle açılan davada, davanın konusunu bu taşınmazın bizatihi kendisi teşkil etmekle, bu taşınmazdan başka bir taşınmaz davaya dahil edilmek istenirse bu halde ıslah söz konusu olamayacaktır).

27. Eğer bir davanın konusunu teşkil eden taleplerden sadece bir bölümü istenmiş ve kısmi davaya konu edilmişse daha sonra kalan bölümü için ıslah söz konusu olabilecektir (Örn. Bir taşınmaza el atma nedeniyle istenen tazminat miktarının kısmen talep edilip, daha sonra ıslaha konu edilmesi, bir taşınmazın bir bölümü dava edilmişken diğer bölümünün de ıslahen dava edilmesi gibi).

28. Kural olarak dava açıldıktan sonra sebebinde, konusunda, delillerde ve diğer hususlarda usule ilişkin işlemlerin ıslah yoluyla düzeltilmesi mümkün olduğu gibi, davanın konusunda da ıslah mümkündür.

29. Ne var ki ıslaha ilişkin yasal düzenlemeler göstermektedir ki, ıslahla kastedilen dava konusu edilen hususların genişletilmesi veya değiştirilmesidir.

30. Dava konusu edilmeyen bir şeyin ıslah yoluyla davaya ithaline ve dava konusu hâline getirilmesine yasal açıdan olanak bulunmamaktadır.

31. Somut olayda davacı vekili 14.11.2012 havale tarihli ıslah dilekçesiyle dava konusu 11.9 ada 70, 78 ve 81 parsel sayılı taşınmazlar yanında aynı ada 84 parsel sayılı taşınmaz bakımından da ayrıca talepte bulunmuş olup, ıslah suretiyle 11.9 ada 84 parsel sayılı taşınmazın dava konusu hâline getirilmesi yasal olarak mümkün değildir.

32. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, yargılamanın başından itibaren davalı İbrahim U.’ya ait binanın dava konusu olduğu, davacı tarafından bu binanın müdahalesinin men’inin talep edildiği, keşifte de bu yerin gösterildiği, 11.9 ada 84 parsel sayılı taşınmazın yanlış yazılmış olmasının ıslahı gerektirmediği, davacı vekilinin sunduğu dilekçenin usuli anlamda ıslah dilekçesi olmayıp parsel numarasının düzeltilmesine ilişkin bir talep olduğu, bu nedenle hükmün Özel Daire kararındaki nedenlerle bozulması gerektiği görüşü ile bozma kararından sonra ıslahın mümkün olmaması nedeniyle hükmün farklı değişik gerekçe ile bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüşler Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

33. O hâlde elatmanın önlenmesi ve kal talebine dayalı eldeki davada, dava konusu edilmeyen taşınmazın hukuken; dava konusu edilen taşınmaza nazaran ayrı bir müddeabih olduğu, bu nedenle de ıslahın konusu olamayacağı, başka bir anlatımla eldeki davada başlangıçta dava edilmeyip, ıslahla davaya katılmak istenen parselin ayrı bir müddeabih olmakla ayrı bir davanın konusunu teşkil edeceği kanaatine varılmıştır. Oluşan bu durum karşısında mahkemece yukarıda açıklanan ilkeler göz ardı edilerek, davacı vekilinin 14.11.2012 havale tarihli dilekçesindeki istemin hukuken “ıslah” olarak kabulüne olanak bulunmadığı ve ayrı bir dava olarak da nitelendirilemeyeceği hâlde, dava konusu olmayan 11.9 ada 84 parsel sayılı taşınmaz hakkında hüküm kurulması doğru değildir.

34. Hâl böyle olunca, direnme kararı yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda belirtilen değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Aynı Kanun’un 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01.07.2021 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 20 üyenin 17’si DEĞİŞİK GEREKÇELİ BOZMA, 2’si BOZMA, 1’i ise FARKLI GEREKÇE İLE DEĞİŞİK BOZMA yönünde oy kullanmışlardır.