DAVACI KARARI TEMYİZ ETMEDİĞİNDEN BOZMA SONRASI BİLİRKİŞİ RAPORU DAVACI LEHİNE OLSA BİLE DAVALI LEHİNE USULÎ KAZANILMIŞ HAK DOĞMUŞTUR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


09 Tem
2022

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2019/3-783
KARAR NO   : 2022/202

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
 Şanlıurfa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                         : 25/12/2018
NUMARASI                 : 2018/767 - 2018/1043
DAVACI                       : M.K. vekili Av. İ.D.
DAVALI                       : D. Elektirik Dağtım A.Ş. vekili Av. M.Ç.

1. Taraflar arasındaki “menfi tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Şanlıurfa 3. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili; elektrik abonesi olan müvekkili hakkında davalı tarafından 10.01.2011 tarihli tespit tutanağı ile 67.454,80 TL kaçak elektrik bedeli tahakkuk ettirildiğini, kaçak tespit tutanağına konu arazinin dava dışı Mehmet K. tarafından kullanıldığını, kaçak tespit tutanağının düzenlendiği tarih nazara alındığında arazide buğday ekili olduğunu ve bu dönemde buğdayın sulamaya ihtiyaç duymadığını, davalı kurumun müvekkilinin ihtilâfsız tahakkuk dönemlerini dikkate almadan kurulu güç üzerinden hesaplama yaparak kaçak tahakkuku ve ek tahakkuk yapmasının doğru olmadığını ileri sürerek davalı kuruma borçlu olunmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili; davacı tarafın süresinde fatura ve kaçak elektrik tahakkukuna itiraz etmediğini, kaçak tutanağının ve tahakkukların mevzuata uygun olarak düzenlendiğini, dava konusu yeri dava dışı Mehmet K.'in kullandığı iddiasının gerçeği yansıtmadığını, 07.09.2010 tarihli sayaç değiştirme tutanağında davacının imzasının bulunduğunu, tüketim ekstresinde herhangi bir dönemde düşme tespit edilemediğinden yönetmelik ve mevzuat gereği kurulu güç üzerinden hesaplama yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı:

6. Şanlıurfa 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.06.2014 tarihli ve 2012/345 E., 2014/460 K. sayılı kararı ile; 28.02.2013 tarihli ilk bilirkişi heyeti raporundan sonra alınan 10.06.2014 tarihli ikinci bilirkişi heyeti raporunun dosya kapsamına uygun ve yargı denetimine açık bulunması nedeniyle benimsendiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davacının davalıya 48.736,24 TL borçlu olmadığının (18.718,56 TL borçlu olduğunun) tespitine karar verilmiştir.

Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.

8. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 06.04.2016 tarihli ve 2016/2857 E., 2016/5365 K. sayılı kararı ile ;

“… Mahkemece alınan 28/02/2013 tarihli bilirkişi raporunda, Şanlıurfa İli Merkez Açıkyazı Köyünde bulunan tarımsal sulama tesisinde davacı Mehmet Kırboğa adına 55.5 nolu elektrik abonesine, sayaçların sökülmesi ve laboratuvar incelemesine gönderilmesi, inceleme sonucu sayaca müdahale edildiği (sayaç raporu ile desteklenmiş) sayaçların değişim öncesinde kayıtlı tüketim endekslerinin düşük olduğu tespitleri ile D. Elektrik Dağıtım A.Ş. tarafından 10/01/2011 tarihli 68440 sayılı kaçak/usulsüz elektrik tespit tutanağı çerçevesinde kaçak işlemi yapılmasının yönetmelik maddelerine ve mevzuata uygun olduğu, davacının sayaca müdahale ederek kaçak elektrik kullanmış olduğu 2010 yılı içerisinde sezonda çiftçi kayıt sistemi bilgilerinden buğday ve mısır bitkisi ektiğinin tespit edildiği, ancak davalı kurumun elinde yeterli bilgi ve doğru tespit edilmiş veri bulunmadan pamuk bitkisi ekildiği varsayılarak hesaplamış olduğu kaçak elektrik tahakkuk miktarının gerçek kaçak elektrik tüketimi olmadığı sonucuna varıldığı, 10/01/2011 tarihli 68440 sayılı tutanak çerçevesinde davacı Deaş'ın talep edebileceği 11/2011 dönemi gerçek kaçak elektrik tüketim bedelinin 771,06 TL, kaçak elektrik ek tahakkuk bedelinin 1.691,41 TL olduğu tespit edilmiştir.

Söz konusu rapora itiraz edilmesi üzerine mahkemece yeniden üçlü bilirkişi heyetinden alınan bilirkişi raporunda, davacının kullanmış olduğu kaçak elektrik miktarının 58.320 kWh olduğu, bunun sonucunda davacının davalı şirkete 13.631,01 TL kaçak elektrik bedeli ve 5.087,55 TL ceza bedeli olmak üzere toplam 18.718,56 TL borçlu olduğu tespit edilmiş ve davaya konu aboneliğe kaçak elektrik tahakkukuna ilave olarak bir fark tahakkuku yapılmasının teknik ve hukuki bir dayanağının bulunmadığı, her ne kadar mevzuata göre dayanaksız olsa da; 28/02/2013 tarihli bilirkişi raporunda yapılan hesaplamaların mantığa ve hakkaniyete uygun olduğu bu itibarla 28/02/2013 tarihli bilirkişi raporundaki hesaplamalar sonucu belirlenen miktarın davacının borcu olarak kabul edilip edilmemesinin takdirinin mahkemeye ait olduğu belirtilmiş, mahkemece bu rapor doğrultusunda hüküm tesis edilmiştir.

HMK.nun 266 ve devamı maddeleri uyarınca hakim; çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hakim, kendisinin sahip olmadığı özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişiye başvurur. Bu nedenle, bilirkişinin kendisinden sorulan husus hakkında, özel ve teknik bir bilgiye sahip olması, başka bir deyişle o konuda uzmanlaşmış olması gerekir.

HMK’nun 281.maddesinde, tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri; mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabileceği açıklanmıştır.

Bilirkişiler, raporlarını hazırlarken raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. Bilirkişi raporu aynı zamanda Yargıtay denetimine de elverişli olacak şekilde bilgi ve belgeye dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak, bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hüküm kurmaya dayanak yapılabilir.

Bilirkişi raporu kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim, raporu serbestçe takdir eder. Hâkim, raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Bilirkişi raporları arasındaki çelişki varsa hakim çelişkiyi gidermeden karar veremez.

Somut olayla ilgili mahkemece alınan bilirkişi raporları arasında çelişki olduğu gibi, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, gerekçe gösterilmeden davaya konu aboneliğe kaçak elektrik tahakkukuna ilave olarak bir fark tahakkuku yapılmasının teknik ve hukuki bir dayanağının bulunmadığı kanaatine varıldığı belirtildiğinden, bilirkişi raporu, bu davada uyuşmazlığı çözecek nitelikte, somut ve bilimsel veriler içermemekte ve Yargıtay denetimine de elverişli bulunmamaktadır.

Bu durumda mahkemece; önceki bilirkişiler dışında oluşturulacak üç kişilik konusunda uzman bilirkişi kurulundan, raporlar arasındaki çelişkileri giderecek, davaya konu kaçak tespit ve tahakkuk tarihlerinde yürürlükte bulunan ilgili mevzuat hükümleri dikkate alınarak, talep edilebilecek bedelin (kaçak ve kaçak ek tahakkuku) hesaplattırılması suretiyle, denetime elverişli bir rapor alınarak, varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, raporlar arasındaki çelişki giderilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

İlk Derece Mahkemesinin İkinci Kararı:

9. Şanlıurfa 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.07.2017 tarihli ve 2016/721 E., 2017/649 K. sayılı kararı ile; Yargıtay bozma kararına uyularak oluşturulan üçüncü bilirkişi heyetinden rapor alınmış, “Bu doğrultuda her ne kadar bozma ilamından sonra dosyaya sunulan bilirkişi kurulu raporunda davacı lehine bir belirleme ve bu kapsamda davacının daha az borçlu olduğunun tespitine dair rapor tanzim edilmiş ise de davacının veya vekilinin mahkememizin 2012/345 esas 2014/460 karar sayılı kararını temyiz etmemesi nedeniyle davalı yararına oluşan usuli kazanılmış hakta dikkate alınarak bozma ilamı öncesinde sabit olarak belirlenen miktarlar göz önüne alınmak kaydı ile karar verilmesi gerektiği, bu kapsamda dosyaya sunulan bilirkişi raporları, Yargıtay Bozma ilamı ve tüm dosya kapsamına bir arada değerlendirildiğinde; Her ne kadar bozma sonrasında hazırlanan bilirkişi raporunda davacının 1.073,99 TL kaçak tahakkuku ile 2.409,28 TL kaçak ek tahakkuku olmak üzere toplam 3.483,27 TL tutarında kaçak tahakkukundan sorumlu tutulması gerektiği ve bilirkişi raporları arasındaki farkın hatalı güç değerinden kaynaklı ifade edilmiş ise de davacının sökülen sayacı üzerinde yapılan inceleme neticesinde sayaç iç mekanizmasına müdahale edildiğinin Şanlıurfa Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğü Ölçüler ve Ayarlar Şube Müdürlüğünce tespit edildiği ve bu tespit üzerine Dedaş tarafından 10/01/2011 tarihli kaçak elektrik tutanağı düzenlendiği, bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere davalının kurulu gücünün 48,6 kwh alınması gerektiği, kaçak elektrik kullanım görgü ve tespit tutanağının tarihinden geriye doğru 90 günlük bir sürenin esas alınmasının ve günlük çalışma saati olarak 13,33 saat alınmasının mevzuata uygun olduğu ve yapılan bu hesaplama neticesinde davacının davalı şirkete 13.631,01 TL kaçak elektrik bedeli ve 5.087,55 TL ceza bedeli olmak üzere toplam 18.718,56 TL borçlu olduğu anlaşılmakla açılan davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar vermek gerekmiş...” gerekçesiyle karar verilmiştir.

Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:

10. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.

11. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 06.06.2018 tarihli ve 2017/16559 E., 2018/6448 K. sayılı kararı ile; “… Her ne kadar mahkemece bozmaya uyma kararı verilmiş ise de, bozma ilamına uygun karar verilmemiştir. Şöyle ki;

HMK 266. maddesinde belirtildiği üzere; mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir.

HMK 281. maddeye göre de; mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek rapor alabileceği gibi, tayin edeceği duruşmada, sözlü olarak açıklamalarda bulunmasını da kendiliğinden isteyebilir, gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabilir.

Somut olayda, Dairemiz bozma ilamı ile açıkça; mahkemece alınan bilirkişi raporları arasında çelişki olduğu belirtildikten sonra hükme esas alınan bilirkişi raporunun da bu davada uyuşmazlığı çözecek nitelikte, somut ve bilimsel veriler içermediği ve Yargıtay denetimine de elverişli bulunmadığı belirtilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece bu husus göz ardı edilerek; Dairemizce, somut olayda uyuşmazlığı çözecek yeterlilikte olmadığı belirtilen bilirkişi raporu yeniden hükme esas alınmış, bozmanın gerekleri yerine getirilmemiştir.

O halde mahkeme; yukarıda açıklanan kanun hükümleri gereğince, bozma ilamından sonra alınan bilirkişi raporunun uyuşmazlığı çözecek yeterlilikte olmadığı kanaatinde ise; daha önceki bilirkişilerden farklı, konusunda uzman yeni bir bilirkişi kuruluna dosyayı tevdi ederek (gerekirse talimat yolu ile) Bozma ilamına uygun yeni bir rapor alınmasını sağlamalıdır. Bu hususlar göz ardı edilerek; Dairemiz bozma ilamı ile somut olayda, uyuşmazlığı çözecek yeterlilikte olmadığı belirtilen bilirkişi raporunun yeniden hükme esas alınmış olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

12. Şanlıurfa 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.12.2018 tarihli ve 2018/767 E., 2018/1043 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

13. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.     

II. UYUŞMAZLIK

14. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dosya içerisinde bulunan 10.06.2014 tarihli bilirkişi heyeti raporunun yetersiz olduğunu belirten 06.04.2016 tarihli ilk bozma kararına uyularak yapılan yargılamada başka bilirkişi heyetinden 11.05.2017 tarihli yeni rapor alınmasına rağmen, yeni alınan bilirkişi raporunun davacı lehine kanaat içermesi ve ilk kararı davacının temyiz etmemesi nedeniyle davalının usulî müktesep hakkının korunduğu gerekçesiyle yine 10.06.2014 tarihli bilirkişi raporunun hükme esas alınmasıyla karar verilen somut olayda, Mahkemece uyulan bozma kararının gereklerinin yerine getirilip getirilmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

15. Uyuşmazlığın çözümüne geçmeden önce usulî kazanılmış hak ile ilgili açıklamaların yapılmasında fayda vardır.

16. Türk hukuk sisteminde istikrarın sağlanması, kişilerin yargıya olan güveninin sarsılmasının önlenmesi amacı ile usulî kazanılmış hak müessesesi kabul edilmiştir. Usulî kazanılmış hak; bir davada, taraf veya mahkeme usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve uyulması zorunlu olan haktır. Usulî kazanılmış hak, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nda (HUMK) ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda (HMK) düzenlenmemiş olup; Yargıtay uygulamaları ile oluşturulmuş ve öğretide de kabul görmüştür.

17. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukukî alanda istikrar sağlamak ve kişilerin mahkeme kararlarına karşı güvenlerinin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.

18. Hemen belirtelim ki; bir mahkemenin Yargıtay dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukukî esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu, mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 tarihli ve 1960/21 E., 1960//9 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı).

19. Mahkemenin, Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına usulî kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usulî kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün, bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme, kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usulî kazanılmış hak oluşturur.

20. Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 04.02.1959 tarihli ve 1957/13 E., 1959/5 K. sayılı kararında; “Temyizce bir kararın bozulması ve mahkemenin bozma kararına uyması hâlinde bozulan kararın bozma sebeplerinin şümulü dışında kalmış cihetlerinin kesinleşmiş sayılması, davaların uzamasını önlemek maksadiyle kabul edilmiş çok önemli bir usulü hükümdür. Bir cihetin bozma kararının şümulü dışında kalması da iki şekilde olabilir. Ya o cihet, açıkça bir temyiz sebebi olarak ileri sürülmüş fakat dairece itiraz reddedilmiştir, yahutta onu hedef tutan bir temyiz itirazı ileri sürülmemiş olmasına rağmen dosyanın Temyiz Dairesince incelendiği sırada dosyada bulunan yazılardan onun bir bozma sebebi sayılması mümkün bulunduğu hâlde o cihet Dairece bozma sebebi sayılmamıştır. Her iki hâlde de o konunun bozma sebebi sayılmamış ve başka sebeplere dayanan bozma kararına mahkemece uyulmuş olması, taraflardan birisi lehine usulî bir müktesep hak meydana getirir ki, bu hakkı ne mahkeme, ne de Temyiz Mahkemesi halele uğratabilir" denilmiştir.

21. Sözü edilen içtihadı birleştirme kararında, mahkemenin bozmaya uyması hâlinde, bozma kararı dışında kalan hususların kesinleşeceği ve kesinleşen bu hususların yargılama kapsamına alınmaması gerekeceği kabul edilmiştir. Bu kapsamda, bozmaya uyma ile bozma kararı dışında kalarak kesinleşen hususlar lehine olan taraf açısından usulî kazanılmış hakkın meydana geleceği açıklığa kavuşturulmuştur.

22. Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı veya geçmişe etkili yeni kanun çıkması, uygulanması gereken kanun hükmünün hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilmesi, görev, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve bozma kararının maddi hataya dayanması gibi hâllerde usulî kazanılmış hak oluşması mümkün değildir.

23. Nitekim, aynı hususlara Hukuk Genel Kurulunun 12.10.2021 tarihli ve 2017/3-443 E., 2021/1198 K. sayılı kararında da değinilmiştir.

24. Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; yargılama sırasında mahkemece, davacının davalıya borcunun olup olmadığının tespit edilebilmesi için üç kişiden oluşan bilirkişi heyetinden 28.02.2013 tarihli bilirkişi raporu alınmış, alınan raporda davalı D. Elektrik Dağıtım A.Ş.'nin talep edebileceği gerçek kaçak elektrik tüketim bedelinin 771,06 TL, kaçak elektrik ek tahakkuk bedelinin 1.691,41 TL olduğu belirtilmiştir. Rapora yapılan itiraz üzerine yeniden oluşturulan ve üç kişiden oluşan bilirkişi heyetinden 10.06.2014 tarihli ikinci rapor alınmış, bu raporda ise davacının davalı şirkete 13.631,01 TL kaçak elektrik bedeli ve 5.087,55 TL ceza bedeli olmak üzere toplam 18.718,56 TL borçlu olduğu tespit edilmiştir. Mahkemece, alınan ikinci raporun dosya kapsamına uygun olduğu belirtilerek bu tespit üzerinden hüküm tesis edilmiş; kararın davalı vekili tarafından temyizi üzerine Özel Dairece, alınan iki bilirkişi raporu arasında çelişki bulunması nedeniyle üçüncü bilirkişi heyetinden rapor alınmasına ihtiyaç bulunduğu gerekçesiyle karar bozulduğundan, Mahkemece bozmaya uyularak 11.05.2017 tarihli yeni bilirkişi heyeti raporu alınmıştır. Alınan son raporda davacının 1.073,99 TL kaçak tahakkuku ile 2.409,28 TL kaçak ek tahakkuku olmak üzere toplam 3.483,27 TL tutarından sorumlu tutulması gerektiğinin belirtilmesi sonucunda Mahkemece, verilen ikinci kararın davacı tarafından temyiz edilmemesi nedeniyle 10.06.2014 tarihli bilirkişi heyeti tespitinin hükme esas alınması gerektiği, davalı lehine usulî müktesep hak oluştuğu gerekçesiyle direnme kararı verildiği anlaşılmaktadır.

25. Hâl böyle olunca, Mahkemece usulî kazanılmış hakkın gözetilmesi suretiyle verilen karar hakkında, hükmüne uyulan bozma kararının gereklerinin yerine getirilmediğinden bahsedilemeyecek olup direnme kararı haklı ve yerindedir.

26. Diğer taraftan, dava tarihi 19.06.2012 olduğu hâlde direnme kararının başlık kısmında 10.09.2018 olarak hatalı yazılmış ise de bu durum mahallinde düzeltilebilir maddi hata niteliğinde olduğundan ayrıca bozma nedeni yapılmamıştır.

27. Ne var ki, Özel Dairece bozma nedenine göre davanın esasına yönelik temyiz itirazları incelenmediğinden bu yönde inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Direnme uygun bulunduğundan işin esasına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince kararın taraflara tebliğine ilişkin işlemlerin yerine getirilmesine, karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24.02.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

BİLGİ : Bu konudaki çalışma için bkz. ATALI, Murat, Usûlî Müktesep Hak Kavramı ve Bozma Kararının Bağlayıcılığı, Yargıtay Dergisi, C: 45, S: 3, Y: 2018, s. 457-502.