DAVACI TACİR OLDUĞUNDAN VE TBK 138 HÜKMÜNDEKİ KOŞULLAR OLUŞMADIĞINDAN UYARLAMA DAVASININ REDDİNE KARAR VERİLMELİDİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


11 Eki
2021

Yazdır

T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
BAŞKANLIĞI

ESAS NO       : 2021/3302
KARAR NO    : 2021/5923

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ              :
ALİAĞA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ                        : 28/03/2019
NUMARASI                 : 2019/25 - 2019/134
DAVACI                       : E. GÜBRE SANAYİ A.Ş. VEK. AV. H.T.
DAVALI                       : HAZİNE-İ MALİYE ADINA ALİAĞA MAL MÜDÜRLÜĞÜ VEK. AV. Ç.G.

Taraflar arasındaki uyarlama davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y   K A R A R I

Davacı şirket vekili, İzmir ili, Aliğa ilçesi, Çakmaklı köyü sınırları içinde yer alan ve Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan toplam 74.789,65 m2 yüzölçümlü dolgu deniz sahası ve iskele alanının kendilerinin kullanımına tahsis edildiğini, evveliyatında üç farklı sözleşme ile üç parça olarak şirketlerinin kullanımına sunulan dolgu ve iskele alanının kullanım hakkı karşılığı olarak idareye ödenecek olan kira bedellerinin bizatihi sözleşmelerle belirlendiğini, bu bedellerin belirli süreler içinde de yenileneceğinin öngörüldüğünü, talepleri doğrultusunda idare ile aralarında imzalanan üç sözleşmenin tek bir sözleşme olarak imzalanması ve bu sözleşmede söz konusu deniz alanının kullanım amacının münhasır liman olarak değiştirilmesinin kararlaştırıldığını bilahare 27.03.2013 tarihli kullanım izni sözleşmesinin imzalandığını, yıllık kira bedelinin de idare tarafından tek taraflı şekilde 1.682.768,00 TL olarak belirlendiğini ancak bu bedelin fahiş olduğunu, daha önce hiçbir getirisi olmayan ve belirli süre sonunda da tümü ile hazinenin olacak olan kıyı ve deniz alanının taraflarınca her türlü gideri ve masrafı karşılanıp yapılmak sureti ile akde konu gelir getiren bir hale getirildiğinden, kendi imkanları ile inşa edip kullanmakta oldukları kira konusu yerlerin ellerinden çıkması ya da ekonomik yönden zararlandırıcı sonuçlar doğurabileceği ve böylece neticeten ekonomik yıkıma uğrayabilecekleri endişesi ile sözleşmeyi imzalamak zorunda kaldıklarını belirterek, bu nedenlerle anılan kullanım bedelinin günün ekonomik koşullarına ve emsal rayiçlerine uygun olarak 1.075.475,00 TL olarak tespitine ve bu miktara uyarlanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davacının kanunda belirtilen hususları bilerek herhangi bir zorlama olmadan sözleşmeyi imzaladığını, davacının açtığı davanın iyiniyet ve hukuk kuralları ile bağdaşmadığını bildirerek davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davanın kısmen kabul kısmen reddi ile; davaya konu Aliağa İlçesi, Çakmaklı Köyü, Nemrut Koyunda bulunan ve kullanım hakkı davacıya ait olan 74.789,65 m2'lik iskelenin 2013 yılına ait yıllık kira bedelinin 1.159.239,57 TL olarak tespitine ve bedelin bu şekilde uyarlanmasına, karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Uyuşmazlık, dolgu deniz sahası ve iskele alanının davacı şirketin kullanımına tahsis edilmesine ilişkin taraflar arasında imzalanan sözleşme çerçevesinde kararlaştırılan kullanım bedelinin uyarlanması istemine ilişkindir. Somut olayda Mahkemece, her ne kadar aslolan ahde vefa ilkesi gereğince taraflar arasında yapılan sözleşmeye sadık kalınması ise de, davaya konu sözleşmenin uzun yıllardır yenilenerek devam etmesi, bu süreçte taşınmaza davacı tarafından emek ve para harcanarak liman vasfının kazandırılmış olması ve evveliyatında üç parça olarak kullanılan taşınmazın bu sayede tek sözleşme ile münhasır liman olarak yeniden sözleşmeye konu olması, fakat itiraza konu meblağın idare tarafından tek taraflı olarak belirlenmesi göz önüne alındığında bilirkişilerce tespit edilen meblağ ile idarenin belirlediği meblağ arasında fahiş bir fark olduğu görülmüş ve bu durumun TMK m.2 gereğince korunamayacağı anlaşılmış olup, söz konusu yere ait 2013 yılı kira bedelinin, fazla ödenen kullanım bedelinin istirdatı hakkı saklı tutularak 1.159.239,57 TL olarak belirlenmek suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Hukukumuzda sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa-PactaSundServanda) ve sözleşme serbestliği ilkeleri kabul edilmiştir. Bu ilkelere göre, sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Eş söyleyişle, sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeni ile değişmiş olsa bile, borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir. Sözleşmeye bağlılık ilkesi, hukuki güvenlik, doğruluk, dürüstlük kuralının bir gereği olarak sözleşme hukukunun temel ilkesini oluşturmaktadır. Ancak bu ilke özel hukukun diğer ilkeleriyle sınırlandırılmıştır. Türk hukukunda da öteden beri MK.nun 2 ve 4. maddesinden de esinlenilerek, hem ClausulaRebusSicStantibus ilkesi, hem de İşlem Temelinin Çökmesi Kuramı uygulanmak suretiyle, uyarlanma davalarının görülebilir olduğu benimsenmiştir. Her talep vukuunda sözleşmeyi değişen hal ve şartlara uydurmak mümkün değildir. Aksi halde özel hukuk sistemimizde geçerli olan “irade özgürlüğü”, “sözleşme serbestliği” ve “sözleşmeye bağlılık” ilkelerinden sapma tehlikesi ortaya çıkar. Sözleşmeye müdahale (uyarlama) müessesesi, istisnai, tali (ikinci derecede) ve yardımcı niteliktedir.

Yargıtay tarafından benimsenen ve sözleşmeye bağlılık ilkesinin istinasını oluşturan, uyarlama davası 6098 Sayılı TBK.nun yasalaştırılması sırasında da benimsenerek, 6098 Sayılı Yasanın 138. maddesinde “Aşırı İfa Güçlüğü” madde başlığı altında düzenlemiş, “ Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır. Bu madde hükmü yabancı para borçlarında da uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir. İlgi maddenin gerekçesinde de “Bu yeni düzenleme, öğreti ve uygulamada sözleşmeye bağlılık (ahde vefa) ilkesinin istisnalarından biri olarak kabul edilen, "işlem temelinin çökmesi"ne ilişkindir. İmkânsızlık kavramından farklı olan aşırı ifa güçlüğüne dayanan uyarlama isteminin temeli, Türk Medenî Kanununun 2 nci maddesinde öngörülen dürüstlük kurallarıdır. Ancak, sözleşmenin değişen koşullara uyarlanması ya da dönme hakkının kullanılması, şu dört koşulun birlikte gerçekleşmesine bağlıdır.

a. Sözleşmenin yapıldığı sırada, taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum ortaya çıkmış olmalıdır.

b. Bu durum borçludan kaynaklanmamış olmalıdır.

c. Bu durum, sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirmiş olmalıdır.

d. Borçlu, borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olmalıdır.

Maddeye göre, uyarlamanın bütün koşulları gerçekleşmişse borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteyebilir. Bunun mümkün olmaması hâlinde borçlu, sözleşmeden dönebilir; sürekli edimli sözleşmelerde ise kural olarak, fesih hakkını kullanır.” denilerek uygulama da kabul edilen uyarlama davasının yasa maddesi haline getirildiği belirtilmiş ise de; tacir olan davacı basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğü çerçevesinde münhasır limana ilişkin kullanım izni sözleşmesini imzaladığından ve davacının davadaki talebi irtifak hakkı kullanım bedelinin uyarlanmasına ilişkin olduğundan, bu itibarla, yukarıda açıklanan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 138. maddesinde belirtilen uyarlama davalarında uygulanması gereken şartların davacının iddiası ve mevcut delillere göre oluşmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02/06/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan            Üye                   Üye               Üye                 Üye
M. DUMAN       F. PINARCI       A. F. AYAZ    Ö. KERKEZ    M. GÜRKANLI