ERKEN KAPAMA ÜCRETİNİN DÜRÜSTLÜK KURALINA VE HAKKIN KÖTÜYE KULLANILMASI YASAĞINA UYGUN OLARAK TESPİT EDİLMESİ GEREKİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


22 Mar
2023

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2020/11-656
KARAR NO   : 2022/1350

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
 İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi
TARİHİ                         : 06/02/2020
NUMARASI                 : 2019/2770 - 2020/168
DAVACI                       : K. Turizm Yatırım Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi vekili Av. Ö.Ö.
DAVALI                       : İ. Bank A.Ş. vekili Av. A.M.

1. Taraflar arasındaki "istirdat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesince verilen davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunu kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kısmen kabulüne ilişkin karar, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve temyiz incelemesi sırasında duruşmanın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 369. maddesinin direnme kararının temyizini kapsamadığı, direnmenin düzenlendiği aynı Kanun’un 373. maddesinde ise duruşmaya yer verilmediği gözetildiğinde direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağı kabul edilerek temyiz eden davacı vekilinin duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi: 

4. Davacı vekili; müvekkilinin davalı bankadan 09.12.2011 tarihinde vadeli yatırım kredisi kullandığını, 07.06.2013 tarihinde kredi ilişkisini sonlandırmak ve mevcut kredileri defaten kapatmak istediğini, anapara ve faiz borç bakiyesi 3.968.609,26 Euro olmasına rağmen davalı tarafından erken kapatma komisyonu adı altında 241.169,25 Euro talep edildiğini, müvekkilinin bu kesintinin haksız olduğuna dair itirazlarına rağmen ödeme yapmak zorunda kaldığını, tahsil edilen erken kapama komisyonunun nasıl hesaplandığına ilişkin bilgi sahibi olunmadığından gerçek zararın hesaplanamadığını, taraflar arasında imzalanan kredi sözleşmesinin 34.9 maddesinin genel işlem şartı olup 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 20, 25 ve 28. maddelerine aykırılıktan batıl olduğunu, haksız kesintinin iadesi için gönderilen ihtarnamenin sonuçsuz kaldığını, tahsil edilen bedelin fahiş olduğunu, sözleşmeye göre yapılan hesabın bile hatalı olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 20.000 Euro erken kapatma komisyon tutarının faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 10.07.2015 tarihli ıslah dilekçesiyle 227.777,25 Euro’nun ödeme tarihinden itibaren dövize uygulanan en yüksek faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili; davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, müvekkili tarafından alınan bedelin taraflar arasında akdedilen sözleşme ve mevzuata uygun olup davacıya iadesi gereken bir miktar bulunmadığını, sözleşmenin 34.9. maddesinin açık olduğunu, sözleşmenin imza tarihinin 14.12.2010, kredi tahsis tarihinin ise 09.12.2011 olması sonucunda TBK’nın uygulanma olanağının bulunmaması nedeniyle genel işlem şartları yönünden değerlendirme yapılamayacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 01.12.2016 tarihli ve 2014/49 E, 2016/620 K. sayılı kararı ile; davalı bankanın uyguladığı erken kapama komisyonunun fahiş olduğu, %2'lik erken ödeme oranı kabul edilerek davalı bankanın bu orana göre 74.655 Euro erken kapama komisyonu alacağı bulunduğu, davalı bankanın davacıdan 241.177,12 Euro erken kapama komisyonu aldığı, %2 oranına göre 74.655 Euro düşüldüğünde davacının 166.515,12 Euro fazla ödenen erken kapama komisyonu alacağının bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 166.515,12 Euro’nun 07.06.2013 tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanunun 4/a m. gereğince devlet bankalarına yabancı parayla açılmış 1 yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranıyla davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:

7. İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

8. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin 12.10.2017 tarihli ve 2017/411 E., 2017/542 K. sayılı kararı ile; davalı bankanın sözleşmenin 34.9. maddesi düzenlemesi ile hem iki faiz toplamından hareketle değer tespit etmek suretiyle hem de diğer banka ortalamaları ile yapılan fiziki karşılaştırma neticesinde dava konusu değerin fahiş nitelikte olduğu, bankalar ortalama faizi ile davalı banka sözleşmesel hükümlerine uygun hesaplama yöntemi doğrultusunda tespit edilen 98.214,38 Euro değerinin hakkaniyete uygun olduğu, davacının basiretli davranma yükümlülüğü ve sözleşme serbestliği ilkelerine aykırı olan fazlaya ilişkin taleplerinin yerinde olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan kabulü ile ilk derece mahkeme hükmü düzeltilerek davanın kısmen kabulüne, 142.955,74 Euro’nun 07.06.2013 tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanun'un 4/a maddesi gereğince faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

9. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı, süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

10. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 01.10.2019 tarihli ve 2018/749 E., 2019/6023 K. sayılı kararı ile; “… 1- Dava, ticari kredi sözleşmesinin erken kapatılması nedeniyle erken kapama komisyonu adı altında tahsil edilen haksız kesintinin iadesi istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda özetlenen gerekçe ile benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda emsal banka uygulamaları gözetilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Ancak, taraflar arasında akdedilen genel kredi sözleşmesinin 34.9. maddesinde, erken kapama ücretinin, mevcut kredinin erken kapanan meblağının, erken kapandığı tarihe kadar tahakkuk etmiş faiz tutarı ile kredinin erken kapandığı tarihte aynı türde, kalan vadeye yeni kredi kullandırılmış olsaydı yeni kredinin vade sonuna kadar işleyecek faiz toplamının, mevcut kredinin kullandırım tarihinden vade sonuna kadar işleyecek faiz tutarından çıkarılması ile bulunacak tutara eşit olduğu hükmü yer almaktadır. Bu durum karşısında, davalı banka tarafından kullandırılan kredinin erken kapatılması hâlinde alınacak komisyona ilişkin sabit bir oran belirlenmemiş ise de bu komisyonun nasıl hesaplanacağı sözleşmede gösterildiğinden kural olarak bankanın bu hesaplama yöntemine göre erken kapama komisyonu alması mümkündür. Bu itibarla mahkemece, davalı bankanın kredi sözleşmelerinde açıklanan biçimde hesaplanacak erken kapama komisyonu alabileceğinin kabulü ile taraf iddia ve savunmaları, ibraz edilen kredi sözleşmesi hükümleri gözetilip, gerektiğinde uzman bir bilirkişiden de rapor alınarak davalı bankanın aldığı komisyonun sözleşmeye olup olmadığının değerlendirilmesi suretiyle oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bu nedenle kararın davalı yararına bozulması gerekmiştir.

2- Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

11. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin 06.02.2020 tarihli ve 2019/2770 E., 2020/168 K. sayılı kararı ile önceki gerekçeye ek olarak; davalının tacir olması sebebiyle sözleşme ile belirlenebilen erken kapama ücretinin kural olarak sözleşmenin 34.9. maddesiyle kararlaştırılan hesaba göre alabileceği, bununla beraber sözleşmede oran kararlaştırılmadığından erken kapama ücreti olarak alınan meblağın fahiş olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği, taraflar arasındaki asıl uyuşmazlık davalı bankanın sözleşmenin 34.9. maddesindeki hesap yöntemine göre erken kapama tarihindeki tarihte aynı türde kalan vadeye yeni kredi kullandırılmış olsaydı yeni krediye uygulanacak faiz oranının nasıl belirleneceği ve ne oranda olacağı noktasında olup tarafların hesaplama şekline doğrudan bir itirazlarının bulunmadığı, bilirkişi incelemesi öncesi ilk derece mahkemesince erken kapama tarihinde aynı mahiyetteki yeni açılan kredilere uygulanan faiz oranları, talep konusu komisyon ve giderlere ilişkin yapılan kesinti oranlarının farklı bankalardan sorularak bilirkişi raporunda ve ek raporda karşılaştırmalı olarak değerlendirildiği, bilirkişi raporlarında davacının talebi (%2 oranı), sözleşmede kararlaştırılan hesaplama ve davalı banka ile diğer bankaların faiz uygulamaları dikkate alınarak değerlendirme yapılmak suretiyle erken kapama ücretlerinin alternatifli olarak hesaplandığı, buna göre davalı bankanın sözleşmenin 34.9. maddesindeki hesaplama şekline ve davalı bankanın erken kapatma tarihinde aynı mahiyetteki kullandırdığı yeni kredilere fiilen uyguladığını beyan ettiği faiz oranı olan %4.15 oranına göre alacağı erken kapama ücretinin 241.123,31 Euro olarak belirlendiği, hesaplanan bu miktarın davalı banka tarafından tahsil edilen miktarla küsurat farkı dışında aynı olduğu, diğer hesaba göre ise davalı bankanın sözleşmenin 34.9 maddesindeki hesaplama şekline ve diğer bankaların erken kapatma tarihinde aynı mahiyette kullandırdıkları yeni kredilere fiilen uyguladıklarını bildirdikleri faiz oranı ortalaması olan %6.51 oranına göre erken kapama ücretinin 98.214,38 Euro olarak belirlendiği, bunun yanında emsal Yargıtay içtihadı nazara alınarak bankalar arası genel teamüllere göre %2 oranı baz alınıp davalı bankanın alacağı erken kapama komisyon ücretinin 74.655 Euro olarak tespit edildiği, bu hesaplamaların karşılaştırılması neticesinde davacıdan tahsil edilen ücretin fahiş nitelikte olduğu, buna göre fahiş değerin bilirkişi hesaplaması ile yapılan bankaların ortalama faizi ile davalı bankanın sözleşmesel hükümlerine uygun hesaplama yöntemi doğrultusunda tespit edilen 98.214,38 Euro’nun hakkaniyete uygun olduğu, ilk derece mahkemesince %2’lik orana göre yapılan değerlendirmenin sözleşme ile yapılan taahhüt içeriğine aykırı olduğu, davalı bankanın beyan ve ibraz ettikleri haricinde kendi aleyhine erken kapama tarihinde verdiği yeni kredilere fiilen uyguladığı faiz oranlarını ve buna ilişkin kredi sözleşmelerin örneklerini beyan ve ibraz etmeyeceğinin basit mantık kuralı olduğu, yine davalı bankanın erken kapama tarihindeki vermiş olduğu tüm kredi sözleşmelerindeki fiilen uyguladığı faiz oranlarının tespiti için davalı banka nezdindeki kayıtların hepsinin araştırılarak tespitinin fiilen ve ticari sır kapsamında hukuken mümkün olmadığı, ilk derece mahkemesince diğer bankalardan erken kapama tarihindeki yeni kredilere fiilen uyguladıkları faiz oranlarının tespiti için yazılar yazılıp cevaplar alınmış ise de; her bir bankanın kaynak/fonlama maliyetlerinin değişkenlik göstermesi, kredi tahsis oranlarının piyasa şartları kapsamında, müşteri ile banka arasındaki ticari ilişkileri gözetilerek belirlendiğinden ve fiilen uygulanan tek bir faiz oranı saptanamadığından, diğer bankalardan gönderilen faiz oranlarının ortalamasının baz alınarak erken kapama tarihinde, aynı mahiyette verilecek yeni kredilere uygulanacak faiz oranlarının ortalamasının sözleşmede yer alan 34.9. maddesindeki hesaplama şekline göre ödenecek erken kapama komisyon ücretinin belirlenmesinin somut olayda zorunluluk arz ettiği, bu sebeple bilirkişi ek raporunda bu yönteme dayalı olarak yapılan hesaba itibar edildiği, bozma kararında somut bir nedenin gösterilmediği, tarafların somut bir şekilde delillerin toplanmadığı veya eksik toplandığına dair bir itirazlarının bulunmadığı, ilk derece mahkemesince tarafların tüm delillerinin toplandığı, bilirkişi raporunda ve ek raporda tarafların itirazları karşılanmak suretiyle sözleşmedeki hesaplama şekline uygun ve seçenekli olarak hesaplama yapılarak dosyaya ibraz edildiği, dosya kapsamına göre gerekli araştırma ve değerlendirmelerin yapıldığı, başkaca araştırma ve değerlendirilmesi gereken hususun bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

12. Direnme kararı süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

13. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasında akdedilen kredi sözleşmesi kapsamında davacı tarafından kullanılan kredinin erken kapatılması hâlinde erken kapama ücretinin belirlenmesine dair hesaplama yönteminin sözleşmede belirlenmiş olması karşısında davacı tarafından ödenecek erken kapama ücretinin tespiti için sözleşmeye göre yapılacak hesapta kullanılacak faiz oranlarının ne şekilde belirleneceği, buradan varılacak sonuca göre davacıdan tahsil edilen erken kapama ücretinin fahiş miktarda olup olmadığına dair yapılan inceleme ve değerlendirmenin hüküm tesisine yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

14. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukukî kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar vardır.

15. Hemen belirtilmelidir ki; taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesi 09.12.2011 tarihli olup sözleşme tarihi itibariyle TBK’nın genel işlem koşullarına ilişkin düzenlemelerinin somut olaya uygulanamayacağı hususunda yerel mahkeme ile Özel Daire arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bu durumda somut olaya 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (6762 sayılı TTK) ile 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK) hükümlerinin uygulanması gerektiği açıktır.

16. Bu aşamada 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 2. maddesi ile düzenlenen “dürüstlük kuralı” ve “hakkın kötüye kullanılması yasağı” hakkında bilgi verilmesinde yarar vardır.

17. Türk Medeni Kanunu’nun “Dürüst davranma” alt başlıklı 2. maddesinde; “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.

Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” hükmüne yer verilmiştir.

18. Buna göre, anılan madde ile hukuk düzeninin kişilere tanıdığı bütün hakların kullanılmasında göz önünde tutulması ve uyulması gereken iki temel ilkeye yer verilmiş olup, öncelikle hakların dürüstlük kuralına uygun kullanılması gerektiği ifade edilmiş, ardından hakların açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin korumayacağı belirtilmiştir.

19. Türk Medeni Kanunu’nun 2/1. maddesinde belirtilen dürüstlük kuralı, herkesin uyması gerekli olan genel ve objektif bir davranış kuralıdır. Genel olarak dürüstlük kuralı, kişilerin tarafı oldukları hukukî ilişkilerde dürüst, namuslu, ahlâklı ve diğer kişilerde yaratılan güvenle tutarlı şekilde davranmalarını ifade eder. Buna göre belirli bir hukukî ilişkide dürüstlük kuralına uygun davranış; toplumdaki dürüst, namuslu ve orta zekâlı bir kişinin, genel ahlâk, doğruluk ve karşılıklı güven esaslarına uygun davranış biçimidir. Dürüstlük kuralına uygun bu davranışın belirlenmesinde, toplumda geçerli olan genel ahlâk kuralları, günün adet ve uygulamaları, davranışın söz konusu olduğu hukukî ilişkilerin içerik ve amaçları da dikkate alınacaktır (Dural, Mustafa/ Sarı, Suat: Türk Özel Hukuku C. I, İstanbul 2018, s. 244).

20. Dürüstlük kuralı, hakların ve borçların nasıl ve hangi kurallara riayet edilerek kullanılacağını ve nasıl yerine getirileceğini gösterir. Başka bir deyişle “haklarını kullanan” ve “borçlarını yerine getiren” herkesin dürüst, namuslu ve orta zekâlı bir kişinin, genel ahlâk, doğruluk ve karşılıklı güven esaslarına uygun davranması gerektiğini belirtmektedir. TMK’nın 2. maddesi anlamında dürüstlük kuralı, tüm hakların kullanılmasının sınırını çizmek suretiyle hakların ve borçların kapsamını belirlemektedir. Bu hakların sözleşmeden ya da kanundan doğmuş olması bakımından bir fark yoktur. Hakların ve borçların içeriğini belirleyen bu kural, herkese yönelik olup hem alacaklıya hem de borçluya hitap etmektedir.

21. Türk Medeni Kanunu’nun 2/2. maddesinde belirtilen hakkın kötüye kullanılması yasağı ile hiçbir hakkın, o hakkın kötüye kullanılması şeklinde bir yetkiyi içermediği, bu nedenle içerdiği yetkiyi aşan şekilde bir kullanımın hak olarak hukuk düzeni tarafından korunmayacağı belirtilmiştir. Bu durumda getirilen sınırlama, bütün haklar yönünden genel ahlâki bir sınırlama niteliğindedir. Bu sınırın aşıldığı durumlarda, hakkın sahibine tanıdığı yetkilerin dışına çıkılmış olmakta, bir hakkın kullanıldığı görüntüsü altında haksız bir davranış gerçekleştirilmektedir. Hakkın dışına çıkıldığı için de doğal olarak hukuk düzeni bu davranışa herhangi bir koruma sağlamamaktadır (Dural/Sarı, s. 256).

22. Türk Medeni Kanunu’nun “başlangıç hükümleri” arasında yer alan dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı diğer başlangıç hükümleri gibi bir “genel kural”dır. Bu sebeple medeni hukuk dışındaki hukuk dallarında da uygulama alanı bulmaktadır. Bu kurallara uyma zorunluluğu hakları kullanan ve borçları ifa eden herkes için geçerlidir. Tacirler de TMK’nın 2. maddesinde belirtilen “herkes” kavramına dâhil olup, gerek özel gerekse ticari hayatlarında bu kurallara uymak mecburiyetindedirler.

23. Tacirler aynı zamanda 6762 sayılı TTK’nın 20/2. [6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6102 sayılı TTK) 18/2.] maddesi anlamında basiretli bir işadamı gibi hareket etmek zorundadırlar. Dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı, tacire, tacir olmayanlara göre vasatın üstünde bir özen gösterme yükümlülüğü getirmektedir. Başka bir deyişle tacir, ticari hayatında bir hakkı kullanırken veya bir borcu ifa ederken, yalnızca dürüst, namuslu, makul ve fiilinin neticelerini bilen orta zekâlı bir insanın benzer hadiselerde hareket edeceği şekilde hareket etmekle kalmayıp aynı zamanda kendi ticari sınıfına dâhil, tedbirli bir tacirin benzer olaylarda takip edeceği şekilde hareket etmek zorundadır.

24. Kuruluşları özel izne tabi olan ve faaliyetlerini Devletin tanıdığı imtiyazla yürüten bankalar da birer “güven kurumu” olmaları nedeniyle dürüstlük kuralına ve hakkın kötüye kullanılması yasağına uymak zorundadırlar. Zira bankaların, müşterilerinde oluşturdukları güvene ve bankacılık sektörünün yazılı olan veya olmayan ilke, kural ve teamüllerine uygun hareket etme yükümlülükleri bulunmaktadır. Başka bir deyişle bankaların birer güven kurumu olmaları ve müşteriler tarafından kendilerine özel bir güven duyulması, onların hukukî sorumluluğunu diğer tacirlere nazaran daha da ağırlaştırmaktadır. Nitekim bir kişi davranışlarıyla başkaları nezdinde haklı bir güven oluşturduktan sonra, bu tutumuyla çelişkili ve özellikle de söz konusu güveni boşa çıkaran bir davranışta bulunması açıkça hakkın kötüye kullanılması niteliğindedir.

25. Bankaların dürüstlük kuralına ve hakkın kötüye kullanılması yasağına uyma yükümlülükleri 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 75/1. maddesinde açıkça düzenlenmiştir. Anılan madde; “Bankalar ile bunların mensupları; bu Kanuna, ilgili düzenlemelere, kuruluş amaç ve politikalarına uygun olarak faaliyetlerin icra edilmesini temin etmeye ve yönetimde adalet, doğruluk, dürüstlük ve sosyal sorumluluğu esas almaya yönelik etik ilkelere uymakla yükümlüdürler.” hükmünü haizdir. Ayrıca anılan Kanun’un 75/2. maddesinde verilen yetkiye dayanılarak Türkiye Bankalar Birliği'nce Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun (BDDK) uygun görüşü alınarak çıkarılan "Bankacılık Etik İlkeleri"nin 3/(a) maddesinde; bankaların, faaliyetlerini yerine getirirken ilişkilerinde dürüstlük ilkesine bağlı kalacakları ifade edilmiştir.

26. Bu aşamada “erken ifa” ve “erken kapama ücreti” kavramları üzerinde durulmasında yarar bulunmaktadır.

27. Borçlu kural olarak borçlanılan edimini muaccel olmadan da ifa edebilir. Buna borçlunun erken ifa yetkisi denmektedir (Eren, Fikret: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara, 2017, s. 978). Bu husus BK’nın 80. maddesinde “Akdin hükmünden veya mahiyetinden veya hâl icabından iki tarafın hilafını kast ettikleri anlaşılmadığı takdirde, borçlu borcunu vadesinden evvel ifa edebilir. Şu kadarki borçlunun, vadeden evvel tediyede bulunmasından dolayı mukavele ile veya âdeten mezun olmadıkça bir miktar tenzilat icrasına hakkı yoktur” şeklinde düzenlenmiştir. Anılan madde metninden de anlaşılacağı üzere, ifa zamanı kural olarak borçlu lehine düzenlenmiş bulunmaktadır. Bu nedenle borçlu, kendi lehine konulmuş bir yetkiden vazgeçerek erken ifada bulunabilir. Esasen kanun koyucunun ifa zamanını genel olarak borçlu lehine düzenlediği gözetildiğinde borçlu kendisine tanınan bu yetkiden vazgeçip vaktinden evvel ifa talebinde bulunabilir. Alacaklı erken ifaya yetkili olan borçlunun ifa teklifini reddettiği takdirde mütemerrit duruma düşecektir.

28. Erken ifada bulunan borçlu, erken ödemede bulunmasından dolayı alacaklıdan bir indirimde bulunmasını isteyemez. Ancak, sözleşmede erken ödeme hâlinde indirim yapılacağı kararlaştırılmışsa veya bu yönde bir âdet varsa, borçtan bir miktar indirim yapılabilir.

29. Bununla birlikte borçlunun erken ifa yetkisi, tarafların aksini kararlaştırmaları ile bertaraf edilebilir. Söz konusu yetkinin taraflarca bertaraf edilip edilmediği ise hâlin icabından veya sözleşmenin niteliğinden de anlaşılabilir. Nitekim ifanın vaktinden evvel yapılması alacaklının aleyhine sonuçlar doğuruyorsa veya taraflar arasındaki kesin vadeli sözleşmelerin niteliği erken ifayı engelliyorsa borçlu vaktinden evvel ifada bulunamaz. Bu tür durumlarda erken ifa alacaklının muvafakatine bağlıdır.

30. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 4. maddesinde; nakdî, gayrinakdî her cins ve surette kredi verme işlemleri bankaların faaliyet konuları arasında sayılmıştır. Bankalar müşterilerine verdikleri kredilerden faiz gelirleri elde etmekte ve kredinin geri ödenme süresinin uzun olması bankanın faiz gelirini artırmaktadır. Bu itibarla kredi borcunun vaktinden evvel ifa edilmesi alacaklı bankanın aleyhine sonuçlar doğurduğu ve işin mahiyetine aykırı olduğu için bankanın, borçlunun erken ifa talebini reddetme hakkı bulunmaktadır. Başka bir deyişle kredi borcunun erken kapatılması bankanın muvafakati ile mümkün olmaktadır.

31. Bankacılık uygulamalarında genel olarak, kredi sözleşmelerine; kredinin erken kapatılmasının bankanın kabulüne bağlı olduğu ve bankanın mahrum kalacağı faiz gelirine karşılık belli bir erken kapama ücreti (erken ödeme cezası) mukabilinde kredinin erken kapatılabileceği yönünde hükümler konulduğu görülmektedir. Hatta kredilerin erken kapatılmasında, bankaların mahrum kalacağı faiz gelirinin bir kısmına karşılık, erken kapama ücreti alınmasının âdet hâline geldiği ve dolayısıyla faiz gelirinin bir kısmından vazgeçtiği anlaşılmaktadır.

32. Erken kapama ücretinin öngörülmesinin asıl sebebi borçluyu erken ifa düşüncesinden caydırmaktır. Ayrıca bankacılık uygulamalarında kredi taksitlerinin geri ödemelerinde başlangıçta faize daha fazla kesinti yapılmakta ve giderek kredinin sonuna yaklaşıldığında neredeyse faizin tamamı tahsil edilmiş olmaktadır. Faiz kesintisinin başlangıçta fazla olması bankacılık uygulamasında aslında örtülü bir erken kapama ücretinin bulunduğunu göstermektedir. Zira bankalar, ilk taksitlerde faiz kesintisini fazla tutarak erken kapamanın risklerinden kendilerini korumuş olmaktadırlar.

33. Erken kapama ücreti alınabilmesi, müşteri ile banka arasındaki kredi sözleşmesinde bu yönde hüküm bulunmasına bağlıdır. Dolayısıyla erken kapama ücreti, yasal bir medeni ceza olmayıp, taraflar arasındaki sözleşmeden doğan bir yan yükümlülüktür. Erken kapama ücreti ile faiz indiriminden yararlanarak kâr eden müşteri ile faiz geliri düşmek suretiyle gelir kaybına uğrayan bankanın menfaatlerinin dengelenmeye çalışıldığı görülmektedir. Nihai olarak erken kapama ücreti ile kredi veren bankanın zararının bir kısmının tazmin edilmesi amaçlanmaktadır.

34. Öte yandan Merkez Bankası tarafından yayımlanan 2006/1 sayılı Mevduat ve Kredi Faiz Oranları ve Katılma Hesapları Kâr ve Zarara Katılma Oranları ile Kredi İşlemlerinde Faiz Dışında Sağlanacak Diğer Menfaatler Hakkında Tebliğ’in 4/1. maddesi gereğince; bankalarca, reeskont kaynaklı krediler dışındaki kredilere uygulanacak faiz oranları ile üye işyeri komisyonu hariç faiz dışında sağlanacak diğer menfaatlerin ve tahsil olunacak masrafların nitelikleri ve sınırları serbestçe belirlenebilecektir. Anılan maddeye göre, bankaların, kredilerin erken kapatılması hâlinde erken kapama ücretini serbestçe belirleyebilecekleri bir bakıma belirtilmiştir.

35. Bununla birlikte, tüketicileri bankalar karşısında korumak ve erken ödeme nedeniyle faiz indiriminden yararlanan tüketiciyle faiz geliri düşen bankanın menfaatlerini dengelemek amacıyla 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun'da (6502 sayılı TKHK) tüketicinin konut finansmanı kredilerinde erken kapama hakkının bulunduğuna, erken kapama hâlinde indirim talep edebileceğine ve erken kapama ücretine (erken ödeme tazminatı) ilişkin özel düzenleme yapılmıştır.

36. Şöyle ki 6502 sayılı TKHK’nın 37. maddesi şu şekildedir: "(1) Tüketici, vadesi gelmemiş bir veya birden çok taksit ödemesinde bulunabileceği gibi, konut finansmanı borcunun tamamını erken ödeyebilir. Bu hâllerde, konut finansmanı kuruluşu, erken ödenen miktara göre gerekli tüm faiz ve diğer maliyet unsurlarına ilişkin indirim yapmakla yükümlüdür.

(2) Faiz oranının sabit olarak belirlenmesi hâlinde, sözleşmede yer verilmek suretiyle, bir ya da birden fazla ödemenin vadesinden önce yapılması durumunda, konut finansmanı kuruluşu tarafından tüketiciden erken ödeme tazminatı talep edilebilir. Erken ödeme tazminatı gerekli faiz indirimi yapılarak hesaplanan ve tüketici tarafından konut finansmanı kuruluşuna erken ödenen tutarın kalan vadesi otuz altı ayı aşmayan kredilerde yüzde birini, kalan vadesi otuz altı ayı aşan kredilerde ise yüzde ikisini geçemez. Oranların değişken olarak belirlenmesi hâlinde tüketiciden erken ödeme tazminatı talep edilemez."

37. Bu durumda 6502 sayılı TKHK’nın 37. (4077 sayılı TKHK’nın 10/B) maddesi, erken ödeme ücreti alınabilmesine izin vermekte ve bu ücretin tavanını belirlemektedir. Buna göre konut finansman kredilerinde tüketiciye, kredi borcunu tamamen ya da bir veya birden fazla taksitini erken ödeme hakkı tanınmış ve konut finansmanı kuruluşu (banka) erken ödenen miktara göre gerekli tüm faiz ve diğer maliyet unsurlarına ilişkin indirim yapmakla yükümlü kılınmıştır. Ayrıca erken kapama ücreti alınabilmesi, tüketiciyle konut finansman kuruluşu arasındaki kredi sözleşmesinde haksız şartlarına ilişkin denetim mekanizmaları baki kalmak kaydıyla bu yönde hüküm bulunmasına bağlanmış ve konut finansman kuruluşunun erken ödenen tutarın kalan vadesine göre belli oranda (%1 veya %2) erken kapama ücreti almasına izin verilmiştir.

38. Hemen belirtilmelidir ki, tüketici kredisi niteliğindeki konut finansmanı kredileri haricindeki diğer kredilerin erken kapatılmasına ve erken kapama ücretine ilişkin herhangi bir düzenleme mevzuatta yer almamaktadır. Bununla birlikte yukarıda da bahsedildiği üzere bankalar tarafından kullandırılan kredilerin erken kapatılması ve erken kapama ücreti alınması bir bankacılık uygulaması hâline gelmiştir. Bu itibarla kredi sözleşmelerinde erken kapama ücretine ilişkin düzenlemeye yer veren bankaların, genel işlem koşullarına ilişkin denetim mekanizmaları baki kalmak kaydıyla, bu sözleşme hükümlerini düzenlerken ve uygularken dürüstlük kuralına ve hakkın kötüye kullanılması yasağına uyma yükümlülüğü bulunmaktadır. Zira hukuk düzeninin temelini oluşturan ve TMK’nın 2. maddesinde ifadesini bulan bu iki esasa tabi olmayan hiçbir hakkın kullanımı söz konusu olamayacaktır.

39. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; taraflar arasında BK dönemi içerisinde olan 14.12.2010 tarihinde 20.000.000 Euro limitli genel kredi sözleşmesinin imzalandığı, bu kapsamda davacı tarafından 09.12.2011 tarihinde 4.000.000 Euro tutarında kredi kullanıldığı, davacının geri ödeme süresi içerisinde kredinin erken kapatılması talebinin davalı banka tarafından kabul edilmesini müteakip taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesinin 34.9. maddesi çerçevesinde davalı banka tarafından hesaplanan erken kapama ücretinin davacı tarafından ihtirazi kayıtla ödendiği ve bu ödemeye istinaden taraflar arasındaki kredi ilişkisinin tasfiye edildiği anlaşılmaktadır.

40. Taraflar arasında imzalanan genel kredi sözleşmesi; ileride birden fazla kredi ilişkisine girmek isteyen banka ve müşterisi arasında akdedilen ve münferit kredi sözleşmelerine ilişkin temel ilkeleri düzenleyerek sürecin genel çerçevesini çizen ve ayrıca münferit kredi sözleşmelerinin akdedilmesiyle uygulanabilecek olan isimsiz bir çerçeve sözleşmedir. Çerçeve sözleşme, ön sözleşmenin aksine tarafların ileride bir sözleşme yapmaları taahhüdünü içermeyen, ancak sözleşme yaparlarsa uygulama alanı bulacak olan kuralları belirleyen bir sözleşme niteliğindedir. Başka bir deyişle taraflar arasında imzalanan genel kredi sözleşmesi gereğince davalı banka tarafından davacının talep ettiği kredinin karşılanması zorunluluğu bulunmamaktadır.

41. Somut olayda davalı banka çerçeve sözleşmeyi akdettikten sonra davacı ile kredi sözleşmesi yaparak kredi tahsisinde bulunmuştur. Taraflar arasında imzalanan genel kredi sözleşmesinin “Taksitli Ticareti Kredi” başlığı altında düzenlenen 34.9. maddesi; “Müşterinin erken kapama opsiyonu olmasa dahi, bankanın uygun görmesi hâlinde müşteri, borçlandığı miktarı vadesinden önce ödeyebilir. Bu durumdaki müşteri, işbu kredinin borcunu vadesinden önce kapatmak istediği takdirde, erken kapama opsiyonu olmadığından bu hususun bankanın kabulüne bağlı olduğunu, kredi borcunun vadesinden önce kapatılmasının ancak ödeme vadesinde işlemiş faiz içeren taksit ödendikten sonra kalan anapara ile birlikte, bankaca aşağıdaki şekilde hesaplanacak erken kapama ücretinin de ödenmesi ile mümkün olacağını kabul ve beyan eder. Müşterinin müracaatı hâlinde bankaca erken kapama maliyeti hesaplanır ve bu maliyet erken kapama ücreti olarak müşteri ve kefillerinden tahsil edilir. Erken kapama ücreti, mevcut kredinin erken kapanan meblağının erken kapandığı tarihe kadar tahakkuk etmiş faiz tutarı ile kredinin erken kapandığı tarihte aynı türde kalan vadeye yeni kredi kullandırılmış olsa idi yeni kredinin vade sonuna kadar işleyecek faiz toplamının, mevcut kredinin kullandırıldığı tarihinden vade sonuna kadar işleyecek faiz tutarından çıkarılması ile bulunacak tutara eşittir. Bu hesaplama sonucunda negatif bir değer çıkması hâlinde, müşteriden erken kapama ücreti alınmaz” şeklindedir.

42. Buna göre genel kredi sözleşmesinde erken kapama seçeneği olmasa dahi, müşterinin erken kapama talebini bankanın uygun görmesi ve banka tarafından hesaplanacak erken kapama ücretinin ödenmesi ile mümkün olacaktır. Taraflar arasında imzalanan genel kredi sözleşmesinin 34.9. maddesinde erken kapama ücreti olarak belirli bir oran belirtilmemiş, erken kapama ücretinin, önceden öngörülemeyecek şekilde kredinin erken kapandığı tarihte aynı türde, kalan vadeye yeni bir kredi kullandırılması neticesinde elde edilecek faiz toplamına göre tespit edileceği belirtilmiştir. Başka bir deyişle banka, erken kapama talebini kabul etmekle birlikte müşteriden elde etmeyi düşündüğü faiz gelirinin bir kısmını başka bir müşteriye kalan vadede yeni kredi kullandırarak elde edecek, diğer kısmını ise erken kapama ücreti adı altında müşteriden tahsil edecektir. Bu durumda erken kapama talebini kabul eden davalı bankanın, kredinin erken kapatılması nedeniyle hiçbir faiz kaybı olmayacak, ayrıca alacağına vadeden çok önce kavuşarak kredinin risklerini bertaraf etmiş olacaktır.

43. Eldeki davada genel kredi sözleşmesinde erken kapama seçeneği bulunmamasına rağmen davacının erken kapama talebi davalı banka tarafından kabul edilmiş ve erken kapama tarihine kadar işleyen faiz ile birlikte erken kapama tarihi olan 07.06.2013 tarihi itibariyle kalan vade için başka bir müşteriye %4,15 faiz oranı ile kredi kullandırılabileceği kabul edilerek hesaplanan toplam faiz miktarı, kredinin erken kapatılması ile mahrum kalınan faiz miktarından düşülmüş ve toplamda 4.000.000,00 Euro anapara tutarlı kredi nedeniyle 241.170 Euro erken kapama ücreti davacıdan tahsil edilmiştir.

44. Tüketici kredisi niteliğindeki konut finansmanı kredileri haricindeki diğer kredilerin erken kapatılmasına ve erken kapama ücretine ilişkin herhangi bir düzenleme mevzuatta yer almadığı için bankaların, genel işlem koşullarına ilişkin denetim mekanizmaları baki kalmak kaydıyla, erken kapama ücretini serbestçe belirledikleri görülmektedir. Oysa yukarıda da bahsedildiği üzere kredilerin erken kapatılması hâlinde erken kapama ücreti alınması bankacılık uygulaması hâline geldiği, bankaların ise genel olarak erken kapama ücreti için kalan anapara üzerinden sabit bir oran belirledikleri ve böylece faiz alacaklarının bir kısmından vazgeçtikleri anlaşılmaktadır. Taraflar arasında imzalanan genel kredi sözleşmesinin 34.9. maddesinde ise, erken kapama ücreti için öngörülebilir nitelikte belli bir oran belirlenmemiş, sadece erken kapama ücretinin hesaplanmasına dair bir yönteme yer verilmiştir. Bu yöntemin temelini ise kredinin erken kapatılma tarihindeki faiz oranları oluşturmaktadır. Bu itibarla davacı tarafından genel kredi sözleşmesi imzalanırken erken kapama ücretinin nasıl olacağı hususunun öngörülmesi mümkün olmayıp bu husus belirsizlik içermektedir.

45. 6762 sayılı TTK’nın 20/2. (6102 sayılı TTK’nın 18/2.) maddesi gereğince her tacirin ticaretine ait faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir. Basiretli bir iş adamı gibi davranma yükümü aslında objektif bir özen ölçüsü getirmekte ve tacirin ticari işletmesiyle ilgili faaliyetlerinde, kendi yetenek ve imkânlarına göre ondan beklenebilecek özeni değil, aynı ticaret dalında faaliyet gösteren tedbirli, öngörülü bir tacirden beklenen özeni göstermesinin gerekli olduğu kabul edilmektedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.05.2003 tarihli ve 2003/13-332 E. 2003/340 K. sayılı kararı). Bu bağlamda davacıya yüklenmesi gereken basiretli işadamı gibi hareket etme yükümlülüğü, taraflar arasındaki sözleşmedeki belirsizlik karşısında, bilinmesi mümkün olmayan bir hususa karşı önlem alınmasını gerektirecek şekilde aşırı bir yoruma tabi tutulmamasını gerektirmektedir.

46. Bu durumda taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesinin yoğun güven ilişkine dayandığı ve davacıya kredi limiti dâhilinde kredi kullandırılacağına dair güven oluşturulduğu, her ne kadar davalı bankanın davacının kredi talebini reddetmesi sözleşmeye aykırı olmasa da davalı bu hakkını kullanırken dürüstlük kuralına ve hakkın kötüye kullanılması yasağına uymak zorunda olduğu, erken kapama ücretinin belirlenmesinde de davalı bankanın bankacılık uygulamalarını gözeterek dürüstlük kuralına ve hakkın kötüye kullanılması yasağına uygun davranması gerektiği kabul edilmelidir.

47. O hâlde, kredinin erken kapatılmasının her iki tarafın da menfaatine olduğu, tarafların serbestçe erken kapama ücretini belirleyebilecekleri, ancak bunun sınırının dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı olduğu, tüketici kredisi niteliğindeki konut finansmanı kredilerinin erken kapatılması hâlinde dahi erken kapama ücreti (%1 ve %2) alınmasının mümkün olduğu gözetilerek diğer bankaların dava konusu krediler ile aynı özellikteki (kullanım tarihi, vade tarihi, taksit ödeme aralığı, miktarı, erken kapama tarihi) kredilerin erken kapatılması hâlinde alacakları erken kapama ücreti tespit edilerek, her iki tarafın menfaatleri de dikkate alınıp TMK’nın 2. maddesi çerçevesinde yukarıda bahsedilen hususlarda gözetilerek erken kapama ücretinin belirlenmesi gerekmektedir.

48. Bu itibarla, davalı bankanın genel kredi sözleşmesinde açıklanan biçimde hesaplanacak erken kapama ücreti alabileceğinin kabulü ile davacı tarafça alınan ücretin fahiş olduğu ileri sürüldüğünden, davacıdan tahsil edilen erken kapama ücretinin dürüstlük kuralına ve hakkın kötüye kullanılması yasağına uygun olarak tespit edilmesi için diğer bankaların aynı veya yakın miktar, aynı tür ve aynı vadeli kredilerin erken kapatılması hâlinde uyguladıkları erken kapama oranları da gözetilerek ve tarafların kredinin erken kapatılması ile elde ettikleri menfaatler de dikkate alınarak davalı bankanın aldığı erken kapama ücretinin bankacılık uygulamalarına ve özellikle TMK’nın 2. maddesine uygun olup olmadığının değerlendirilmesi suretiyle karar verilmesi gerekmektedir.

49. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında; ilk derece mahkemesince toplanan deliller ve yapılan bilirkişi incelemesinin taraflar arasındaki sözleşmeye göre erken kapama ücretine dair hesaba ilişkin yeterli incelemeyi içerdiği, bu bağlamda yeniden araştırma yapılmasına gerek olmadığına dair direnme kararının yerinde olduğu, erken kapama ücretinin fahiş olup olmadığının toplanan delillerle belirlenebileceği, uyuşmazlık kapsamını aşar şekilde diğer bankaların fiilen uyguladıkları erken kapama ücretlerine dair araştırma yapılarak sonuca gidilmesinin mümkün olmadığı, direnme kararı uygun olduğundan hükmedilen bedele ilişkin inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerektiği ileri sürülmüş ise de bu görüş; Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

50. O hâlde direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulması gerekmektedir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı kararının yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 371. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine,

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 20.10.2022 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.

KARŞI OY

Taraflar arasında akdedilen genel kredi sözleşmesinin 34.9. maddesinde, erken kapama ücretinin, mevcut kredinin erken kapanan meblağının, erken kapandığı tarihe kadar tahakkuk etmiş faiz tutarı ile kredinin erken kapandığı tarihte aynı türde, kalan vadeye yeni kredi kullandırılmış olsaydı yeni kredinin vade sonuna kadar işleyecek faiz toplamının, mevcut kredinin kullandırım tarihinden vade sonuna kadar işleyecek faiz tutarından çıkarılması ile bulunacak tutara eşit olduğu hükmü yer almaktadır.

İlk derece mahkemesince verilen kararda ise %2 erken kapama komisyonunun uygun olacağı buna göre alınması gereken miktarın 76.655 Euro olması gerektiği bu miktarın bankanın aldığı 241.177,12 Euro’dan düşüldüğünde kalan 166.515,12 Euro miktarı istemekte davacının haklı olduğu belirtilerek karar verilmiştir.

Bölge adliye mahkemesince bu hüküm esas alınarak hesaplama yapılması gerektiği kabul edilmiş ancak bilirkişi incelemesi sonucu; davalı bankanın sözleşmenin 34.9 maddesindeki hesaplama şekline ve diğer bankaların erken kapatma tarihinde aynı mahiyette kullandırdıkları yeni kredilere fiilen uyguladıklarını bildirdikleri faiz oranı ortalaması olan %6.51 oranına göre erken kapama ücretinin 98.214,38 Euro olarak belirlendiği hesaplama şekli uygun bulunarak ve bankanın hesaplamaya esas aldığı faiz oranlarının yüksek olması ve yüksek oranları esas alarak hesapladığı erken kapama ücretinin fahiş olduğu da belirtilerek karar verilmiş davacı vekilinin istinaf talebi ise reddedilmiştir.

Özel Daire bozma kararında ise; taraflar arasındaki sözleşmede, davalı banka tarafından kullandırılan kredinin erken kapatılması hâlinde alınacak komisyona ilişkin sabit bir oran belirlenmemiş ise de bu komisyonun nasıl hesaplanacağı sözleşmede gösterildiğinden kural olarak bankanın bu hesaplama yöntemine göre erken kapama komisyonu almasının mümkün olduğu, bu itibarla mahkemece, davalı bankanın kredi sözleşmelerinde açıklanan biçimde hesaplanacak erken kapama komisyonu alabileceğinin kabulü ile taraf iddia ve savunmaları, ibraz edilen kredi sözleşmesi hükümleri gözetilip, gerektiğinde uzman bir bilirkişiden de rapor alınarak davalı bankanın aldığı komisyonun sözleşmeye uygun olup olmadığının değerlendirilmesi suretiyle oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir.

Bu durumda Özel Daire ile Mahkeme arasındaki uyuşmazlık; taraflar arasında akdedilen kredi sözleşmesi kapsamında davacı tarafından kullanılan kredinin erken kapatılması hâlinde erken kapama ücretinin belirlenmesine dair hesaplama yönteminin sözleşmede belirlenmiş olması karşısında davacı tarafından ödenecek erken kapama ücretinin tespiti için sözleşmeye göre yapılacak hesapta kullanılacak faiz oranlarının ne şekilde belirleneceği, buradan varılacak sonuca göre davacıdan tahsil edilen erken kapama ücretinin fahiş miktarda olup olmadığına dair yapılan inceleme ve değerlendirmenin hüküm tesisine yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

İlk derece mahkemesinde toplanan deliller yaptırılan bilirkişi incelemesi taraflar arasındaki sözleşmeye göre hesaplamanın ne şekilde yapılması gerektiği yönünden yeterli incelemeyi içermektedir. Bu yönde yeniden araştırma yapılmasına gerek olmadığına değinen direnme kararı yerindedir. Sözleşmeye göre yapılacak hesapta kullanılacak faiz oranlarının ne şekilde belirleneceği, buradan varılacak sonuca göre davacıdan tahsil edilen erken kapama olması gerektiği ve hesaplanan erken kapama ücretinin fahiş miktarda olup olmadığı da toplanan delillerle değerlendirilebilecek durumdadır.

Hem Özel Daire hem de direnmeye esas hükmü veren mahkeme, hesaplamanın taraflar arasındaki sözleşme hükmüne göre yapılacağı konusunda uyuşmuş ve diğer bankalarca uygulandığı belirtilen %2 erken kapama ücreti hesaplanması şeklindeki istinaf itirazları da reddedilmiş olduğundan uyuşmazlık kapsamını aşar şekilde diğer bankaların fiilen uyguladığı erken kapama ücretlerine ilişkin araştırma yapılarak sonuca gidilmesi şeklinde değişik bir bozma kararı verilmesi mümkün olmaktan çıkmıştır.

Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun bulunarak miktar incelemesi yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerektiği görüşünde olduğumdan, yeniden araştırma yapılması gerektiği gerekçesiyle değişik bozma yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyorum.

Zeki GÖZÜTOK
Üye