EŞİN ÜÇÜNCÜ KİŞİ İLE GÖRÜŞME YAPTIĞI TELEFONUN KİM TARAFINDAN KULLANILDIĞI TESPİT EDİLMELİDİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


10 Ock
2019

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/2-2064
KARAR NO   : 2018/1472

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ           :
Ankara 5. Aile Mahkemesi
TARİHİ                     : 05/03/2015
NUMARASI             : 2014/1494 - 2015/312
DAVACI                   : H.Y. vekili Av. E.G.T.
DAVALI                   : N.Y. vekili Av. H.G.

Taraflar arasındaki “boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Ankara 5. Aile Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 12.11.2013 tarihli ve 2012/838 E., 2013/1375 K. sayılı karar davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 12.06.2014 tarihli ve 2014/2145 E., 2014/13222 K. sayılı kararı ile; 

"... Türk Medeni Kanununun 166/1-2 maddesi uyarınca boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Mahkemece, her iki tarafın da güven sarsıcı davranışlar içerisine girdikleri ve boşanmaya neden olan olaylarda eşit kusurlu olduklarının kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmiş ise de; yapılan soruşturma ve toplanan delillerden davalı kadının güven sarsıcı davranışının kanıtlanamadığı anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında davanın reddi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır...."

gerekçesiyle bozulmakla yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davalı vekili 

HUKUK GENEL KURULU KARARI 

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek temyiz dilekçesinin süresinde verildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava; evlilik birliğinin sarsılması hukuksal nedenine dayalı boşanma (TMK m. 166/1) istemine ilişkindir. 

Davacı erkek vekili, davalının sorunları kabullenmemesi, çocukla ilgili kararları tek başına alıp uygulaması gibi sebeplerle taraflar arasında sorunlar çıktığını, davalının dilediğince yaşamını sürdürdüğünü, çocuğunu evde yalnız bırakarak geceleri dışarıya gittiğini, tarafların aynı evde iki yabancı gibi yaşadığını, geçimsizliğin artış göstermesi nedeniyle müvekkilinin evden ayrıldığını ileri sürerek tarafların boşanmalarına karar verilmesini istemiştir.

Davalı kadın vekili, dava dilekçesinde geçen iddiaların hiçbirinin doğru olmadığını, davacının playstation ve bilgisayar bağımlısı olduğunu, çocukla ilgilenmediğini, gayri ahlâki masaj salonlarına gittiğini, sık sık yabancı kadınlarla oturup kalktığını, davacının davasının reddine karar verilmesini aksi hâlde ise müvekkili lehine 2.000,00 TL tedbir, 2.000,00 TL yoksulluk nafakasına, çocuk için 3.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, 100.000,00 TL maddi ve 150.000,00 TL manevi tazminata faiziyle birlikte karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece, davalı kadının gece çeşitli mekan ve eğlence yerlerine davacı eşi olmadan gittiği ayrıca M.....a isimli şahsa ait olduğu anlaşılan telefon numarası ile çok sık görüşme yaptığı, bunun hayatın olağan akışına aykırı olduğu, davacının da her ne kadar arkadaşı olduğunu iddia etse de; davalı için yabancı olan üç kadınla birlikte eşinin yakalamasına rağmen İstanbul'a gittiği, bu suretle tarafların sadakatsiz davranışlar içerisinde bulundukları, bulunmasalar dahi bu davranışların karşı eş için sadakatsizlik olarak algılandığı anlaşılmakla, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında tarafların eşit kusurlu olduğu gerekçesiyle tarafların boşanmalarına, müşterek çocuğun uzun süredir anne yanında olması, babanın da velayet talebi bulunmaması karşısında velayetin anneye verilmesine, müşterek çocuk için nafakaya hükmedilerek davalının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.

Davalı (kadın) vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık kısmında gösterilen gerekçelerle bozulmuştur.

Mahkemece önceki gerekçelerle direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararı davacı (kadın) vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olayda davalı kadının güven sarsıcı davranışlar sergilemek suretiyle birliğin sarsılmasında kusurlu olup olmadığı burada varılacak sonuca göre davacı erkeğin boşanma davasının kabul edilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

Uyuşmazlığın çözümü için ilgili yasal düzenlemelerin değerlendirilmesinde yarar vardır.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)’nın 166. maddesinin bir ve ikinci fıkraları; 

“Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.

Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir…” hükmünü içermektedir.

Anılan madde gereğince evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmaya karar verilebilmesi için başlıca iki şartın gerçekleşmiş olması gerekmektedir. İlki, evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olması, diğeri ise ortak hayatın çekilmez hâle gelmiş bulunmasıdır. Genel boşanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıya alınan madde hükmü somutlaştırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiş bir çok konuda evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime taktir hakkı tanımıştır. 

Söz konusu hüküm uyarınca evlilik birliği, eşler arasında ortak hayatı çekilmez duruma sokacak derecede temelinden sarsılmış olduğu taktirde, eşlerden her biri kural olarak boşanma davası açabilir ise de, Yargıtay bu hükmü tam kusurlu eşin dava açamayacağı şeklinde yorumlamaktadır. Nitekim benzer ilkeye HGK’nın 04.12.2015 tarihli ve 2014/2-594 E., 2795 K. sayılı kararında da değinilmiştir. 

Evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenemeyecek derecede temelinden sarsılmış olması durumunda, davacının kusuru daha ağır ise davalının açılan davaya itiraz hakkı bulunmaktadır (TMK m. 166/II). 

Bu düzenlemeyle davalıya bu yolla bir itiraz hakkı tanınmış olmakla birlikte, bu hakkın kötüye kullanılmasının yaptırımı da aynı hükümde belirtilmiştir.

Gerçekten, TMK. m. 166/II son cümleye göre itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; tarafların 21.10.1989 tarihinde evlendiği, bu evlilikten 02.12.1998 doğumlu bir çocuklarının olduğu, davacı erkek tarafından açılan davada kadının evlilikteki sorunları kabullenmeyerek tek başına hareket ettiği, çocuğunu bırakıp geceleri tek başına dışarı gittiği, cebinden bir erkek fotoğrafı çıkması üzerine bu hususta farklı cevaplar verdiği, gizli ve yoğun telefon görüşmeleri olduğu dile getirilmiş ve telefon kayıtlarına delil olarak dayanılmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonucu davalının, eşinden habersiz ve onun bulunmadığı ortamlarda arkadaşları ile dışarı çıktığı, telefon kayıtlarında M.....a isimli şahsa ait olduğu anlaşılan ...8441 numaralı telefonla çok sık görüşme yaptığı, bu suretle güven sarsıcı davranışlar içine girdiği ve boşanmaya yol açan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğu gerekçesiyle boşanma kararı verilmiştir. 

Bilindiği üzere, taraflara dayandıkları olgu ve vakıaları kanıtlama konusunda imkân tanınması, "adil yargılama hakkını" içeren "hukuki dinlenilme hakkı"nın bir gereğidir (HMK m. 27). Mahkemece, davacının iddiası üzerine telefon kayıtları getirtilmiş ise de davalı kadının kullandığı telefon numarası ile olağan dışı saatlerde görüşmeler yapıldığı saptanan (... 84 41 numaralı) telefon hattının kime ait olduğu hususunda resmî bir belge dosya içerisinde bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle davacı ve davalının telefon hattının aidiyeti konusundaki iddiaları dikkate alınarak söz konusu telefon numarasının kime ait olduğu ve kim tarafından kullanıldığı ilgili yerlerden sorularak araştırılmak suretiyle diğer tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi ve sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken mahkemece önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Şu hâlde direnme kararı yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenle bozulmalıdır.

S O N U Ç : Davalı (kadın) vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen değişik nedenlerle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanun'un 440. maddesi uyarınca tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 18.10.2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

 

AYNI YÖNDE KARAR:

T.C.
Y A R G I T A Y
2. Hukuk Dairesi

ESAS NO:           KARAR NO:
2022/4324            2022/5824

TÜRK MİLLETİ ADINA

Y A R G I T A Y   İ L A M I

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-davalı erkek tarafından hükmedilen tazminatların miktarı, velayet ve kadın yararına hükmedilen tedbir nafakası yönünden; davalı-davacı kadın tarafından ise birleşen davanın reddi, asıl davanın kabulü, kusur, reddedilen yoksulluk nafakası ve tazminatlar, hükmedilen iştirak nafakasının miktarı yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karşılıklı olarak açılan boşanma davalarında, ilk derece mahkemesince birleşen davanın reddine ve asıl davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına ve boşanmanın ferilerine karar verilmiştir. Tarafların istinaf kanun yoluna başvuruları üzerine, bölge adliye mahkemesince esastan ret kararı verilmiş ve hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.

İlk derece mahkemesince, kadının tam kusurlu olduğu belirtilerek davacı-davalı erkek tarafından açılan zina (TMK m.161) hukuki sebebine dayalı boşanma davası kabul edilmiş olup, davalı-davacı kadın tarafından açılan evlilik birliğinin temelinden sarsılması (TMK m. 166/1) hukuki sebebine dayalı birleşen boşanma davasının ise reddine karar verilmiştir. Birleşen davanın ret gerekçesi olarak “Birleşen davada dayanılan vakıaların bir kısmının TMK’nın 166/1 maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumuna elverişli olayların olmadığı, birleşen davacı tanıklarının beyanlarının bir kısmı taraflardan aktarılan, duyuma dayalı, yer zaman ilişkisi içermeyen ve sebep ve saiki açıklanamayan inandırıcılıktan uzak izahlardan ibaret olup, birleşen davanın reddi gerekmiştir” şeklinde açıklama yapılmış ise de; davalı-davacı kadın dilekçelerinde, davacı-davalı erkeğin başka kadınlarla telefonda görüştüğü vakıasına dayanmış olup, mahkemece getirtilen erkeğe ait telefon numarası kayıtları üzerinden herhangi bir inceleme yapılmamıştır. Hal böyle olunca, cd olarak getirtilen telefon numarası kayıtlarının bilirkişi marifeti ile dökümü yaptırılarak taraflara tebliğ edilmesi ve sıklıkla görüşme yaptığı numaralar var ise bu numaraların kimlere ait olduğunun araştırılması gerekir. Elde edilen bilgilerin diğer deliller ile birlikte incelenmesi ile gerçekleşecek sonuç uyarınca bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile birleşen davanın reddine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, bozma sebebine göre yeniden hüküm kurulması zorunlu olduğundan davalı-davacı kadının sair, davacı-davalı erkeğin tüm temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine, oy birliğiyle karar verildi. 14.06.2022 (Salı)

Başkan                         Üye                   Üye                 Üye                       Üye
Ömer Uğur Gençcan    Rıza Sarıtaş     Çetin Durak     M. Kasım Çetin     Harun Can