GÖRÜNÜŞTEKİ SÖZLEŞME ŞEKLE BAĞLI OLSA DAHİ MUVAZAA SÖZLEŞMESİNİN YAZILI VEYA RESMÎ ŞEKİLDE YAPILMASI GEREKMEZ.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


17 Ağu
2022

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2019/(19)11-369
KARAR NO   : 2022/427

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
 Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                         : 11/10/2018
NUMARASI                 : 2018/305 - 2018/874
DAVACI                       : O.Ö. vekili Av. F.Ö.
DAVALI                       : M.E.Ü. vekili Av. N.A.

1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; taraflar arasında 18.11.2013 tarihli taşınmaz alım satım sözleşmesi imzalandığını, sözleşmeye göre dükkânın 60.000 TL'ye satıldığını, 55.000 TL'nin tapu devrinde, kalan 5.000 TL'nin ise tapudaki satıştan sonra ödeneceğinin kararlaştırıldığını, ancak davalının sözleşmedeki şartları yerine getirmediğini, davalının sözleşmede belirtilen 5.000 TL'yi ödemek zorunda olduğunu, ödenmeyen bakiye alacağın tahsili için icra takibi yaptıklarını ancak takibe haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptali ile asıl alacağın %20’si oranından az olmamak üzere icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin davalıya borçlu olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 01.03.2016 tarihli ve 2015/295 E., 2016/177 K. sayılı kararı ile; taraflar arasında 18.11.2013 tarihli taşınmaz alım satım sözleşmesi imzalandığı, sözleşme gereğince davacı adına kayıtlı 100 m² dükkânın davalıya 60.000 TL'ye satıldığı, 55.000 TL'sinin tapu devrinde, kalan 5.000 TL'nin dükkânın satışından sonra davalı tarafından ödeneceğinin kararlaştırıldığının açık olduğu, davalının 5.000 TL'nin ödendiğine dair herhangi bir savunmada bulunmadığı, tanık beyanlarının da sözleşme içeriğini doğrular mahiyette olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile icra takibinin kaldığı yerden devamına, alacağın %20'si oranında icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.        

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.

8. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince 18.10.2017 tarihli ve 2016/12279 E., 2017/7053 K. sayılı kararı ile;

“… Davacı ile davalı arasında düzenlenen 18.11.2013 tarihli alım satım sözleşmesi, gayrimenkullerin satışı resmi şekle tabi olduğundan geçerli değildir. Ayrıca 17.12.2013 tarihli resmi akit tablosunda davacı satıcı "satış bedelinin nakden ve tamamen aldığını" beyan etmiş olup bu durum satış bedelinin tamamının ödendiğini gösterir. Hal böyle olunca davanın reddi gerekirken tanık beyanlarına dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır,...” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 11.10.2018 tarihli ve 2018/305 E., 2018/874 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesi yanında, görünüşteki yazılı bir sözleşmenin aksini iddia eden tarafın iddiasını yazılı delil ile ispat etmesinin zorunlu olduğu, örneğin, tapulu taşınmazların devrinin şekle bağlı olduğu, görünüşteki şekle bağlı devir sözleşmesi için düzenlenecek muvazaa sözleşmesinin geçerliliği şekle bağlı değil ise de, ispatının ancak yazılı delil ile mümkün olduğu, taraflar arasında 18.11.2013 tarihli taşınmaz alım satım sözleşmesi imzalandığı, sözleşme gereğince dükkânın davacı tarafından davalıya 60.000 TL'ye satıldığı, 55.000 TL'sinin tapu devrinde, kalan 5.000 TL'sinin dükkânın satışından sonra Mehmet Erkan Ü. tarafından ödeneceğinin kararlaştırıldığının açık olduğu, davalının 5.000 TL'nin ödendiğine dair herhangi bir savunmada bulunmadığı ve bu ödemeyi yaptığını ispatlayamadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasında harici olarak imzalanan 18.11.2013 tarihli taşınmaz satış sözleşmesi ve 17.12.2013 tarihli resmî satış sözleşmesi hükümleri dikkate alındığında, harici satış sözleşmesinde belirtilen 5.000 TL’nin davacıya ödenmesinin gerekip gerekmediği, buradan varılacak sonuca göre mahkemece verilen kararın yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukukî kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar bulunmaktadır.

13. Bilindiği üzere, bir sözleşmenin taraflarının, üçüncü kişileri aldatmak amacıyla, gerçek durumu gizleyerek, gerçek iradelerine uymayan ve kendi aralarında geçerli olmayan bir hususta anlaşmalarına muvazaa; bu şekilde yapılan işlemlere de, muvazaalı işlemler adı verilir (HGK’nın 12.10.2021 tarihli ve 2017/11-2905 E., 2021/1214 K. sayılı kararı). Muvazaada, daima görünüşte var olan, ancak taraflarca gerçekte asla istenmeyen, salt üçüncü kişilere yanlış kanaat verip onları aldatmak amacıyla yapılmış bir hukukî işlem ile bu işlemin aralarında geçerli olmadığına ilişkin bir muvazaa anlaşması mevcuttur. Bazı durumlarda, buna ek olarak, tarafların gerçek iradelerine uygun olan, ancak, çeşitli nedenlerle görünen işlemin arkasına sakladıkları bir gizli işlem daha bulunur. Taraflar arasında bir gizli işlemin bulunup bulunmadığına göre bakılarak, muvazaanın iki türünden söz edilir.

14. Tarafların, kendi aralarında geçerli herhangi bir hukukî işlem yapmak istemedikleri hâlde, salt üçüncü kişilere, aralarında bir hukukî işlem varmış gibi görünmek için işlem yapmaları hâlinde mutlak (basit) muvazaa söz konusu olur. Buna karşılık nispi (mevsuf) muvazaada, taraflar arasında gerçek iradelerine uygun bir hukukî işlem bulunmakla birlikte bu işlem, kendi iradelerine uymayan, dışa karşı yapılmış bir başka hukukî işlemle gizlenir. Bu muvazaa türü; bir sözleşmenin niteliğinde, taraflarının şahsında, konusunda ve koşullarında söz konusu olabilir.

15. Bir sözleşmenin konusunda ve koşullarında muvazaa hâlinde, görünüşteki hukukî işlem tarafların gerçek iradelerine uygundur. Ancak, görünüşteki işlemin bazı şartları ve konusunun belli bir bölümü, aralarındaki gizli işlemden farklı düzenlenmiştir. Bu muvazaada taraflar görünüşteki sözleşmenin bazı koşullarını değiştirirken sözleşmenin tamamı, yani niteliği değil, bazı koşulları gizli sözleşmeye uymaz. Açıklandığı üzere taraflar görünüşteki sözleşmeyi yapmayı ciddi olarak istemekte ve niteliğinde de anlaşmaktadırlar. Ancak burada bedel, gerçek bedelden az veya fazla gösterilmektedir. Yani görünüşteki sözleşmenin sadece bedeli değiştirilmektedir. Muvazaa, sözleşmesinin tamamında değil bir unsurundadır (Özkaya, Eraslan: İnançlı İşlem ve Muvazaa Davaları, Ankara 2011, s. 173).

16. Muvazaa sözleşmesinde şekil koşulu aranmaz. Yazılı veya sözlü yapılabilir. Görünüşteki sözleşme şekle bağlı olsa dahi muvazaa sözleşmesinin yazılı veya resmî şekilde yapılması gerekmez. Görünüşteki sözleşmenin şekle bağlı olması hâlinde muvazaanın yazılı delil ile ispat edilmesi kuralı muvazaa sözleşmesinin yazılı olmasının geçerliliği için değil ispat edilebilmesi için aranan bir kuraldır. Bu bağlamda görünüşteki yazılı bir sözleşmenin aksini iddia eden tarafın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 200 ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 13. maddeleri uyarınca iddiasını yazılı delil ile ispat etmesi zorunludur. Muvazaa sözleşmesi görünüşteki sözleşmeyi değiştirdiğine veya hükümsüz kıldığına göre ispat gücü kazanabilmesi için yazılı olması değinilen kanunların açık hükümleri gereğidir (YİBK’nın 05.02.1947 tarihli ve 1945/20 E., 1947/6 K. sayılı kararı).

17. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; taraflar arasında imzalanan 17.12.2013 tarihli resmî satış senedinde davacı adına kayıtlı dükkânın davalıya 31.000 TL bedelle satıldığı anlaşılmaktadır.

18. Dosya içerisinde yer alan ve taraflar arasında haricen düzenlenen 18.11.2013 tarihli yazılı sözleşme ile, satışa konu dükkânın davacı tarafından davalıya 60.000 TL bedelle satıldığı, 55.000 TL’sinin tapu devrinde, kalan 5.000 TL’nin de dükkânın satışından sonra davalı tarafından ödeneceği kararlaştırılmıştır.

19. Resmî şekilde yapılması kanunen zorunlu olan taşınmaz satış sözleşmesinde bedelde muvazaa iddiasının yazılı delille ispatına ilişkin koşul, geçerlilik koşulu olmayıp ispata ilişkin bir koşuldur. Bu bağlamda taraflar arasında imzalanan görünürdeki sözleşmenin yapılmasında tarafların iradelerinin, taşınmazın devri yönünde birbirine uygun olması nedeniyle salt bedele ilişkin gizli anlaşmanın geçerliliği, görünürdeki sözleşmenin geçerlilik şartlarına tabî değildir. Davacı tarafından, satış bedelinin resmî satış senedinde belirtilenin aksine 60.000 TL olduğu 18.11.2013 tarihli haricen imzalanan satış sözleşmesi ile ispatlanmıştır. Davalı da bakiye 5.000 TL’nin ödendiği yönünde savunmada bulunmamıştır.

20. Açıklanan nedenlerle mahkemece satış sözleşmesi gereği bakiye bedelin ödenmediği kabul edilerek itirazın iptaline dair verilen direnme kararı yerindedir.

21. Ne var ki, Özel Dairece davalı vekilinin icra inkâr tazminatına yönelik temyiz itirazları incelenmediğinden dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Direnme kararı yerinde olup, davalı vekilinin icra inkâr tazminatına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440-III/1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 30.03.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.