HAK İHLALİNE NEDEN OLAN KARAR KALDIRILDIĞI İÇİN KALDIRILAN KARARIN TEMYİZİNE İLİŞKİN YARGITAY KARARI DA HÜKÜMSÜZ KALMIŞTIR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


25 Ara
2023

Yazdır

T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ

Esas No       : 2022/4855
Karar No      : 2023/1071

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                       :
 İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi
TARİHİ                                 : 14.04.2022
SAYISI                                 : 2021/1305 Esas, 2022/451 Karar

Taraflar arasındaki tapu iptal ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabul karar verilmiştir.

Kararın davalı Ekrem S., dahili davalı D. Danışmanlık Hizmetleri Limited Şirketi, dahili davalılar Berrin S., Talat A., Eylem E., Osman K., Bilal Can D., Osman T., Nurdan D., dahili davalılar Nurettin Ö., Recep Y., Ali M., Alpaslan A., Hüseyin F., Zakir K., Ahmet A., Semra S. vekilleri ile fer'i müdahil Özcan Ş. ve davacı vekilince ve davacı şirket kayyımı tarafından istinaf tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı, Yargıtayca duruşma istemli olarak davalı Ekrem S., dahili davalı D. Danışmanlık Hizmetleri Limited Şirketi, dahili davalılar Berrin S., Talat A., Eylem E., Osman K., Bilal Can D., Osman T., Nurdan D., dahili davalılar Nurettin Ö., Recep Y., Ali M., Alpaslan A., Hüseyin F., Zakir K., Ahmet A., Semra S. vekilleri ile fer'i müdahil Özcan Ş. tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi. Duruşma için belirlenen 14.02.2023 günü hazır bulunan davacı Kamil D. vekili Avukat A.B., davacı G. Yapı Kayyım Melih Akın A., davalı Semra S. vekili Avukat S.Ö., davalı D. Danışmanlık Hizmetleri Limited Şirketi vekilleri Avukat E.Y. ve Avukat B.Ç., davalı Ekrem S. vekilleri Avukat C.Y., Avukat A.A., davalılar Berrin S., Osman K., Talat A., Eylem E., Bilan Can D., Nurdan D., Osman T. vekili Avukat M.Ç. ile davalılar Ahmet A. ve diğerleri vekili Avukat İ.B., fer'i müdahil vekili Avukat G.Ö. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenildikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacılardan Kamil D.'ın davacı şirketin %50 pay sahibi olan ortağı ve münferit temsil yetkisine sahip müdürü olduğunu, dava dışı Özcan Ş.'in ise diğer %50 pay sahibi ortağı ve münferit temsil yetkisine sahip diğer yetkili müdürü olduğunu, Özcan Ş.'in davacı şirket adına kayıtlı ve şirket merkezi olarak kullanılan arsa vasfındaki taşınmazda davacı şirkete ait hisseyi değerinin çok altında bir bedelle yakın ilişki içinde olduğu komşusu davalı Ekrem S.'a muvazaalı sattığını, Özcan Ş.'in bu konuda yetkili olmadığını, devre ilişkin ortaklar kurulunca alınmış bir karar bulunmadığını, satım bedelinin de şirket kayıtlarına girmediğini ileri sürerek satış işleminin iptali ile payın davacı şirket adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde; satışı yapan kişinin şirket ortağı ve yetkili müdürü olduğunu, davacı Kamil'in kendi adına dava açamayacağını, davacı şirkete kayyım tayin edildiğinden şirket adına da dava açamayacağını, şirket adına işlemlerin kayyım aracılığı ile takip edilebileceğini, satış işleminin tarafı olan davacı şirketin muvazaa iddiasını yazılı delillerle ispat etmesi gerektiğini, müvekkilinin iyi niyetli üçüncü kişi olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmiştir.

2. Dahili davalılar vekilleri cevap dilekçesinde; iyi niyetli 3. kişi olduklarını savunarak davanın reddini talep etmişlerdir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile 04.09.2012 tarihli, 2009/276 E., 2012/345 K. sayılı ilamının ortadan kaldırılmasına, yapılan yargılama sonucunda açılan davanın kısmen kabulü ile Kadıköy ilçesi Sahrayıcedit mah. 838 ada 21 parselde bulunan 35, 43, 243, 244, 245, 246, 191, 192, 198, 201, 202, 203, 204, 249, 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315, 139, 140, 141, 188, 189, 190, 199, 200, 206, 207, 60, 82, 83, 64, 86, 247, 248, 209, 193, 194, 197, 196, 195, 205, 208, 254, 255, 256, 257, 258, 259, 260, 261, 262, 263, 264 (199601557901/206922265293 hissesi yönünden), 252, 253, 320, 321, 322, 323, 324, 325, 326, 19, 23, 33 nolu bağımsız bölümlerin davalı ve dahili davalılar adına kayıtlı olan hisselerinin iptali ile davacı şirket adına kayıt ve tesciline, fazlaya ilişkin talebin reddine, dava konusu Kadıköy ilçesi Sahrayıcedit mah. 838 ada 21 parselde bulunan 250 ve 251 nolu bağımsız bölümler yönünden davanın tazminata dönüştüğü dikkate alınarak 677.952,38 TL tazminatın dahili davalı D. Danışmanlık Hizmetleri Limited Şirketinden alınarak davacı şirkete verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Ekrem S., dahili davalı D. Danışmanlık Hizmetleri Limited Şirketi, dahili davalılar Berrin S., Talat A., Eylem E., Osman K., Bilal Can D., Osman T., Nurdan D., dahili davalılar Nurettin Ö., Recep Y., Ali M., Alpaslan A., Hüseyin F., Zakir K., Ahmet A., Semra S. vekilleri ile fer'i müdahil Özcan Ş. ve davacı vekilince ve davacı şirket kayyımı tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davalı Ekrem S. vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece kesinleşen muvazaa ve diğer hususlarda da önceki tespitlere aykırı hüküm tesis edildiğini, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir.

2. Dahili davalı D. Danışmanlık Hizmetleri Limited Şirketi vekili, istinaf dilekçesinde özetle; yeniden yargılanma konusu yapılmaması gereken muvazaa hususuyla ilgili yeniden yargılama yapıldığını, müvekkilinin iyiniyetli üçüncü kişi olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

3. Dahili davalılar Berrin S., Talat A., Eylem E., Osman K., Bilal Can D., Osman T. ve Nurdan D. vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin iyi niyetli üçüncü kişi olduğunu, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek kaldırılması gerektiğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

4. Dahili davalılar Nurettin Ö., Recep Y., Ali M., Alpaslan A., Hüseyin F., Zakir K. ve Ahmet A. vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkillerinin iyiniyetli üçüncü kişi olduğunu, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

5. Dahili davalı Semra S. vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin iyi niyetli üçüncü kişi olduğunu, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir.

6. Fer'i müdahil Özcan Ş. vekili istinaf dilekçesinde özetle; şirketin iştigal konusu dikkate alındığında verilen kararın hatalı olduğunu, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

7. Davacı Kamil D. vekili istinaf dilekçinde özetle; vekalet ücretinin yanlış hesaplandığını ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

8. Davacı G. Yapı Grup Endüstri San. Tic. Ltd. Şti. kayyımı Melih Akın A. istinaf dilekçesinde özetle; vekalet ücretinin hatalı hesaplandığını ileri sürerek kararı istinaf etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacıların istinaf başvuruları yönünden davacıların istinaf başvurularının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının b.1. bendi uyarınca esastan reddine, davalı, fer'i müdahil ve dahili davalılar vekillerinin istinaf başvuruları yönünden dahili davalı D. Danışmanlık Hizmetleri Limited Şirketi dışındaki dahili davalıların ve davalı Ekrem S. ile davalı yanında fer'i müdahilin istinaf başvurularının sadece muvazaaya ilişkin gerekçe yönünden kabulü ile hükmün gerekçesinin 6100 sayılı Kanun'un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının b.1. bendi uyarınca yukarıda açıklanan şekilde düzeltilmesine, diğer istinaf sebeplerinin esastan reddine; 6100 sayılı Kanun'un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının b.1. bendi uyarınca dahili davalı D. Danışmanlık Hizmetleri Limited Şirketi vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulmasına, bu doğrultuda; mahkemenin 04.09.2012 tarih 2009/276 E. ve 2012/345 K. sayılı ilamının Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle ortadan kaldırılmasına, dava hakkında yeniden hüküm verilmesine, davanın kısmen kabulü Kadıköy ilçesi Sahrayıcedit mah. 838 ada 21 parselde bulunan 35, 43, 243, 244, 245, 246, 191, 192, 198, 201, 202, 203, 204, 249, 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315, 139, 140, 141, 188, 189, 190, 199, 200, 206, 207, 60, 82, 83, 64, 86 (dahili davalı Nurettin Ö. adına kayıtlı 29/130 pay ile dahili davalı Bilal Can D. adına kayıtlı 36/130 pay olmak üzere toplam 1/2 hissesi yönünden), 247, 248, 209, 193, 194, 197, 196, 195, 205, 208, 254, 255, 256, 257, 258, 259, 260, 261, 262, 263, 264 (199601557901/206922265293 hissesi yönünden), 252, 253, 320, 321, 322, 323, 324, 325, 326, 19, 23, 33 nolu bağımsız bölümlerin davalı ve dahili davalılar adına kayıtlı olan hisselerinin iptali ile davacı şirket adına kayıt ve tesciline, fazlaya ilişkin talebin reddine, dava konusu Kadıköy ilçesi Sahrayıcedit mah. 838 ada 21 parselde bulunan 250 ve 251 nolu bağımsız bölümler yönünden davanın tazminata dönüştüğü dikkate alınarak 677.952,38 TL tazminatın dahili davalı D. Danışmanlık Hizmetleri Limited Şirketinden alınarak davacı şirkete verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Ekrem S., dahili davalı D. Danışmanlık Hizmetleri Limited Şirketi vekili, dahili davalılar Berrin S., Talat A., Eylem E., Osman K., Bilal Can D., Osman T., Nurdan D., dahili davalılar Nurettin Ö., Recep Y., Ali M., Alpaslan A., Hüseyin F., Zakir K., Ahmet A., Semra S. vekilleri ile fer'i müdahil Özcan Ş. temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davalı Ekrem S. vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki sebeplerini tekrar ederek kararın bozulmasını istemiştir.

2. Dahili davalı D. Danışmanlık Hizmetleri Limited Şirketi vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf sebeplerini tekrar ederek kararın bozulmasını istemiştir.

3. Dahili davalılar Berrin S., Talat A., Eylem E., Osman K., Bilal Can D., Osman T. ve Nurdan D. vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki sebeplerini tekrar ederek kararın bozulmasını istemiştir.

4. Dahili davalılar Nurettin Ö., Recep Y., Ali M., Alpaslan A., Hüseyin F., Zakir K. ve Ahmet A. vekili, temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki sebeplerini tekrar ederek kararın bozulmasını istemiştir.

5. Dahili davalı Semra S. vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki sebeplerini tekrar ederek kararın bozulmasını istemiştir.

6. Fer'i müdahil Özcan Ş. vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki sebeplerini tekrar ederek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, davacı şirkete ait taşınmazın ortaklar kurulu kararı olmaksızın muvazaalı bir şekilde davalı Ekrem S.'a, anılan davalı tarafından da yine muvazaalı olarak dahili davalılara satıldığı iddiasına dayalı tapu kaydının iptali ve davacı şirket adına tapuya tescili istemine ilişkindir. Uyuşmazlık, kesinleşen bir mahkeme kararı ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesi tarafından bireysel hak ihlali kararı verilmesi halinde ihlalin giderilmesi amacıyla Mahkemece yapılacak yargılamanın mahiyeti, bu yargılamada kesinleşen kararın aksine bir karar verilip verilemeyeceği, taşınmazın şirketin mal varlığı içerisindeki yeri ve önemi, şirketin faaliyet konusunun işleme etkisi, Anayasa Mahkemesi kararı sonrası yapılan yargılamada Ekrem dışındaki kişilerin davaya dahili davalı olarak dahil edilip edilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

1982 Anayasası 148 inci maddesi, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun (6762 sayılı Kanun) 443 üncü ve 542 inci maddeleri, 6100 sayılı Kanun'un 125 inci maddesi, 374 ilâ 381 inci maddeleri, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun (6216 sayılı Kanun)

3. Değerlendirme

1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı Ekrem S. vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. Hukuk yargılamasında kural olarak kesin hükme bağlanmış bir davaya yeniden bakılamaz ise de, bunun en önemli istisnasını yargılamanın yenilenmesi oluşturmaktadır. Bazı ağır yargılama hatalarından ve eksikliklerinden dolayı maddi anlamda kesin hükmün ortadan kaldırılmasını ve daha önce kesin hükme bağlanmış bir dava hakkında yeniden yargılama ve inceleme yapılmasını sağlayan olağanüstü bir yasa yolu niteliğindeki yargılamanın yenilenmesi nedenleri, 6100 sayılı Kanun'un 374 ilâ 381 inci maddelerinde düzenlenmiş olup, Kanun'un 375 inci maddesinde sınırlı olarak sayılmış olup kıyas yolu ile bunların genişletilmesi olanaksızdır. Diğer taraftan 1982 Anayasasının 148 inci maddesinde, Anayasa Mahkemesinin görevleri arasında bireysel başvuruları kararı bağlayacağı düzenlenmiş, aynı maddenin 3 ve 4. fıkralarında;

(Ek fıkra: 7/5/2010-5982/18 md.) Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.

(Ek fıkra: 7/5/2010-5982/18 md.) Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.

denilmiştir.

3. Anayasanın 153 üncü maddesine göre de, Anayasa Mahkemesinin kararları kesindir ve Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazete'de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar. Anayasa Mahkemesinin diğer kararları gibi bireysel başvuruları inceleyen Bölüm kararları da yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlamaktadır.

4. 2010 yılında Anayasa'nın 148 inci maddesinde yapılan değişiklikle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruları karara bağlama yetki ve görevi verilmiştir. Bu değişikliğin gerekçesinde şöyle ifade edilmiştir: Bireysel başvuru ya da anayasa şikâyeti, kamu gücü tarafından, temel hak ve özgürlükleri ihlâl edilen bireylerin başvurdukları olağanüstü bir kanun yolu olarak tanımlanmaktadır. Günümüzde, temel hakların korunması amacıyla bireysel başvuru yolu, pek çok uygar ülkede anayasa yargısının ayrılmaz bir parçası kabul edilmektedir.

5. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un Mahkemenin görev ve yetkileri kenar başlıklı 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde Yüksek Mahkemeye Anayasanın 148 inci maddesi uyarınca yapılan bireysel başvuruları karara bağlamak görevi verilmiştir. Aynı Kanun'un Bireysel başvuru hakkı kenar başlıklı 45 inci maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir: Herkes, Anayasa'da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye'nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Esas hakkındaki inceleme kenar başlıklı 49 uncu maddesinin altı numaralı fıkrasının ilgili bölümü şöyledir: ... bir mahkeme kararına karşı yapılan bireysel başvurulara ilişkin inceleme... bir temel hakkın ihlal edilip edilmediği ve bu ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi ile sınırlıdır. Bölümlerce kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz. "Kararlar" kenar başlıklı 50 nci maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir: (1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. Ancak yerindelik denetimi yapılamaz, idari eylem ve işlem niteliğinde karar verilemez. (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir. Yine 6216 sayılı Kanun'un Mahkeme kararları kenar başlıklı 66 ncı maddesine göre, Mahkeme kararları kesindir. Mahkeme kararları Devletin yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.

6. Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler karşısında Anaya Mahkemesince bireysel başvurular sonucu verdiği kararların hukuki niteliği üzerinde durmak gerekir. Anayasanın 148 inci maddesindeki değişikliğin gerekçesinde bireysel başvuru yolu, olağanüstü bir kanun yolu olarak tanımlanmıştır. Bireysel başvuru ya da anayasa şikâyeti, temel hak ve özgürlükleri yasama, yürütme veya yargı organlarının işlemleri tarafından ihlal edilen bireylerin başvurdukları olağanüstü bir kanun yolu olarak tanımlanabilir. Bireysel başvuru öncelikle, hakları ihlal edilenlere Anayasa veya yasayla tanınan bir dava türüdür.

7. Anayasa Mahkemesinin kararına göre Anayasa’nın 148 inci maddesinde yer verilen bireysel başvuru yolu, dava dilekçesinde belirtildiği gibi sadece bir hakkın ihlal edilip edilmediğinin tespiti davası değil, bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin kamu gücü tarafından ihlalinin önlenmesi ve bir ihlal tespiti durumunda da bu ihlalin sonuçlarını ortadan kaldıracak veya meydana gelen zararı giderecek şekilde hukuki sonuçlar doğuran bir dava niteliğindedir (AYM 1.3.2012 t. E.2011/59, K.2012/34).

8. Bireysel başvuru yolu, temyiz veya istinaf benzeri bir başvuru olmadığı gibi temyiz veya istinaf sonrası olağanüstü bir temyiz fırsatı da değildir. Anayasanın 148 nci maddesinin dördüncü fıkrasında bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamayacağı belirtilmiş, 6216 sayılı Kanun'un 45 nci maddesinde de aynı hüküm tekrar edilmiştir. Bu kapsamda temyiz ve istinaf aşamalarında, ilk derece mahkemelerinin olayları ve delilleri değerlendirmeleri doğru yapıp yapmadıkları, mahkemelerin yaptığı işlemlerin yasalara uygun olup olmadığı ve yasa kurallarının doğru uygulanıp uygulanmadığı değerlendirilirken Anayasa Mahkemesi, genel mahkemelerin olayı ve delilleri değerlendirirken, yasa kurallarını uygularken temel hakları ihlal edip etmediklerini ve ihlal varsa bu ihlallerin bireysel başvuru yolu dışında başka bir yolla giderilip giderilemeyeceğini inceler.

9. 6216 sayılı Kanun'un 50 inci maddesinin birinci fıkrasında; bireysel başvuruların esas incelemesi sonunda başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verileceği, ihlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedileceği ifade edilmiştir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin bireysel başvurular kapsamındaki yetki ve görevi, hakkın ihlal edilip edilmediğinin tespitiyle sınırlı olmayıp tespit edilen ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlerin belirlenmesini de kapsamaktadır (AYM 15.3.018 t. 2018/3007 başvuru sayılı kararı). Bu kapsamda tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderileceği hükme bağlanmıştır.

10. Kanun'da, ihlalin ve sonuçlarının nasıl ortadan kaldırılacağına ilişkin belirleme yapma bakımından Anayasa Mahkemesine geniş bir takdir yetkisi verilmiştir. Bunun tek sınırı 6216 sayılı Kanun'un 50 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasının sonunda yer alan Anayasa Mahkemesinin idari eylem ve işlem niteliğinde karar veremeyeceğine ilişkin düzenlemedir. Buna göre anılan sınır, Anayasa Mahkemesinin ihlalin ve sonuçlarının nasıl giderileceğine hükmederken idarenin yerine geçerek işlem tesis edemeyeceğini ifade eder. Bireysel başvurunun niteliği dikkate alındığında bu sınırlama sadece idare değil yasama ve yargı organları yönünden de geçerlidir. Mahkeme, ihlalin ve sonuçlarının nasıl giderileceğine hükmederek kararı, gerekli işlemlerin tesis edilmesi için ilgili mercilere gönderir. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi kural olarak ihlalin ve sonuçlarının nasıl ve hangi araçlarla ortadan kaldırılacağı hususunda ilgili mercilere takdir yetkisi bırakır (AYM 15.3.018 t. 2018/3007 başvuru sayılı kararı).

11. 6216 sayılı Kanun'un 50 inci maddesinde, Anayasa Mahkemesince tespit edilen ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderileceği belirtildiğinden ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama nitelik olarak "yeniden yargılama”dır. Yeniden yargılama sebepleri 6100 sayılı Kanun'un 375 inci maddesinde sayılmış, birinci fıkranın (i) bendinde "Kararın, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması veya karar aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuru hakkında dostane çözüm ya da tek taraflı deklarasyon sonucunda düşme kararı verilmesi” yargılamanın iadesi sebebi olarak sayılmıştır. Bu maddede Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru sonucu verdiği kararlar sayılmamış ise de 6216 sayılı Kanun'da yeniden yargılama yapılacağı açıkça düzenlenmiştir.

12. Yeniden yargılama, önceki yargılamadan bağımsız yeni bir davadır. Yeniden yargılamaya sebep olan mahkeme kararı, Anayasa Mahkemesinin kararı ile kısmen veya tamamen ortadan kaldırılmıştır. İhlale neden olan yerel mahkeme kararı temyiz incelemesinden geçmiş ise yerel mahkemenin verdiği ve ihlale neden olan karar kaldırıldığı için, kaldırılan kararın temyizine ilişkin Yargıtay kararı da hükümsüz kaldığından artık Yargıtay’ın onama veya bozma kararının varlığından da söz edilemez.

13. Bu açıklamalar ışığında, Anayasa Mahkemesinin 24.05.2018 tarih ve R.G Tarih ve Sayı: 22.06.2018-30456 sayılı kararında başvurucuların iki ayrı iddiasının olduğu, ilk olarak yapılan satışın taşınmaz payının gerçek değerini yansıtmadığı ve satın alan kişinin de iyi niyetli olmadığından bahisle satışın muvazaalı olduğunun ileri sürüldüğü, ikinci olarak ise şirketin tek taşınmazı ile ilgili olduğundan satışın ortaklar kurulu kararı alınarak yapılması gerektiği halde bu karar alınmadan yetkisiz yapıldığı iddiasının ileri sürüldüğü, derece mahkemelerince satışın muvazaalı olduğu, başvurucuların muvazaa iddiası bakımından derece mahkemelerinin kararlarının yeterli bir gerekçe içermediğinin söylenemeyeceği, ancak yargılamanın sonucunu doğrudan etkileyebilecek mahiyette olan yetkisizlik iddiasına ayrı ve açık bir yanıt verilmesi gerekirken hiçbir değerlendirme yapılmadığı, hükmün onanmasına ilişkin Yargıtay kararında mahkeme kararına atıfla yetinildiği, karar düzeltme istemi üzerine verilen Daire kararında ise yalnızca başvurucu şirketin iştigal konusu nedeniyle 6762 sayılı Kanun'un 443 üncü maddesinin ikinci fıkrasının uygulanamayacağının belirtilmesiyle yetinildiği, bu şekilde başvurucuların mülkiyet hakkının ihlal edildiği, ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul Anadolu 21. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir.

14. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü olan Mahkeme, somut olayın özelliklerine göre yeniden yargılama sonucunda ilk kararın aynısını veya benzerini verebileceği gibi ilk kararının aksine de hüküm kurabilir. Bu itibarla Mahkemece davacıların başvurusu üzerine yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesi ve yeniden yargılamanın bir gereği olarak ihlalin eski karara gerekçe yazılarak aynı kararın verilmesi suretiyle değil, yeniden bir yargılama yapılarak giderilmesi isabetlidir.

15. Limited şirket müdürlerinin temsil yetkisinin kapsamı, somut olaya uygulanması gereken mülga 6762 sayılı Kanun'un 542 nci maddesi yollaması ile aynı Yasa'nın 321 inci maddesinde belirlenmiştir. Bu maddede, temsile yetkili olanların şirketin maksat ve konusuna dahil olan her nevi işleri ve hukuki muameleleri şirket adına yapmak ve şirket unvanını kullanmak hakkını haiz oldukları belirtilmiştir. Anılan kanun hükümleri uyarınca, şirket yönetim kurulu veya temsilcisi, ancak şirket maksat ve konusuna giren her nevi iş ve hukuki işlemleri şirket adına yapmaya yetkilidir. Şirket maksat ve konusu dışına çıkan bir işin veya hukuki işlemin yönetim kurulu veya temsilciler tarafından yapılabilmesi 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 443 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, ancak genel kurulun vereceği özel bir yetki ile olabilir. Bir başka deyişle, temsile yetkili olanlar şirketin maksat ve konusuna dahil olan her nevi işleri ve hukuki muameleleri şirket adına yapmak ve şirket unvanını kullanmak hakkını haiz olup davalı şirketin anasözleşmesinin “Maksat" başlığını taşıyan 3 üncü maddesine göre ise davacı şirket iştigal konusu gereği taşınmaz mal alımı ve satımı yapabilecek olup şirket temsilcisinin bu kapsamda yaptığı dava konusu işlem, anılan Kanun hükümleri kapsamında geçerli olup temsilcinin yetkisiz olduğundan söz edilemez.

16. Nitekim Mahkemece davanın reddine dair kararının Dairemizce onanması üzerine, davacı vekilince karar düzeltme isteminde bulunulmuş ve Dairemizin 19.03.2015 tarihli kararında da davacı şirketin iştigal konusu gözetildiğinde, 6762 sayılı Kanun'un 443 üncü maddesinin ikinci fıkrasının uygulanamayacağı isabetle belirtilerek davacı vekilinin karar düzeltme istemi reddedilmiştir.

17. Bu itibarla mahkemece verilen hükmün temyiz eden davalılar yararına bozulması gerekmiştir.

V. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Bozma sebebine göre dahili davalılar vekilleri ile fer'i müdahil ve Ekrem S. vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,

Takdir olunan 8.400,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalılara verilmesine,

Peşin alınan temyiz karar harcının istekleri halinde ilgililere iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

23.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Başkan                    Üye               Üye                           Üye                        Üye
Abdullah Yaman       Ali Orhan       Dudu İrem Toros       Mehmet Cebeci     Döndü Deniz Bilir