HÂKİMİN DAVAYI AYDINLATMA ÖDEVİ TARAFIN İLERİ SÜRMEDİĞİ VAKIALARI İLERİ SÜRMELERİNE İMKÂN VERMESİ VEYA HATIRLATMASI ANLAMINI TAŞIMAZ.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


29 Ock
2023

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2020/11-652
KARAR NO   : 2022/1269

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
 Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ                         : 24/02/2020
NUMARASI                 : 2020/10 - 2020/202
DAVACI                       : M.B. vekilleri Av. İ.Ö., Av. D.İ.
DAVALI                       : A. T.A.Ş. vekili Av. Ö.B.

1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar, davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili; müvekkilinin davalı bankaya yatırım hesabında değerlendirilmek üzere 2011 yılı Temmuz ayında 200.000 TL para yatırdığını, ancak yatırım hesabındaki Temmuz ayı ekstresinde hesap bakiyesinin 180.000 TL, Ağustos ayı ekstresinde 120.000 TL, Eylül ayı ekstresinde 102.000 TL ve 2011 yılı sonunda Aralık ayında bakiyenin 40.000 TL'ye düştüğünün bildirildiğini, davalı bankanın müvekkilinin rızası ve talimatı dışında yatırım hesabında hisse alımları yaparak zarara sebep olduğunu ileri sürerek 160.000 TL yatırım hesabındaki paradan zararı ve müvekkili mevduatının yüksek gelir getirecek yatırım kanallarında kullanılmamasından dolayı şimdilik 10.000 TL zararı olmak üzere toplam 170.000 TL'nin en yüksek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili; davacının bankaya yatırdığı mevduatını hisse senedi piyasasında değerlendirmek üzere özel bankacılık personeline sözlü talimat verdiğini, hisse alım satımından doğan zararın davacının kendi iradesi ile oluştuğunu, müvekkili bankanın kendiliğinden davacı adına hareket etmediğini, bankanın sadece hisse alım satımına aracılık ettiğinden zarardan sorumluluğu bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.

Mahkeme Kararı:

6.1. Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 08.04.2014 tarihli ve 2013/232 E., 2014/115 K. sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 01.12.2014 tarihli ve 2014/11621 E., 2014/18705 K. sayılı kararı ile eksik araştırma yapıldığı gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

6.2. Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 07.12.2015 tarihli ve 2015/300 E., 2015/1170 K. sayılı kararı ile bozmaya uyularak davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 19.06.2017 tarihli ve 2016/1444 E., 2017/3866 K. sayılı kararı ile tekrar eksik araştırma yapıldığı gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

6.3. Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 19.03.2018 tarihli ve 2017/1170 E., 2018/354 K. sayılı kararı ile; bozmaya uyularak, davacının hisse alım satım işlemlerini davalı banka çalışanı aracılığı ile yerine getirdiği, davalı banka çalışanının hisse alım satımlarında özensiz ve kusurlu davranışta bulunduğu, telefon görüşmeleri ile ilgili Bilgi Teknoloji Kurumunun ve Turkcell GSM kayıtlarının dosya kapsamına alındığı, davalı bankanın davacıdan yazılı, sözlü veya telefon emri almadan hisse alım satımı yaparak SPK mevzuatına aykırı hareket ettiği, davalı bankanın davacıdan hisse alım satımı konusunda yazılı, sözlü ve telefon emrini kanıtlayamadığı, ancak 30.09.2011 tarihine kadar banka tarafından yapılan hisse alım satım hareketlerinin ekstrelerle davacıya bildirildiği, davacının bu işlemlere karşı çıkmadığı, dolayısıyla bundan sonraki döneme ilişkin hisse alım satımlarında davalı bankanın taraflar arasındaki sözleşmeye ve ilgili mevzuata uygun davranmadığı, bankanın Eylül ayından sonraki hisse alım satımlarından sorumluluğunun bulunduğu, ancak davacının da yapılan işlemler nedeniyle %20 oranında müterafik kusurunun bulunduğu, davacının Eylül 2011 tarihinden sonraki alım satım hareketleri nedeni ile 57.265,90 TL zarara uğradığı, bu miktarın %80'inin 45.812,72 TL’ye tekabül ettiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 45.812,72 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararı, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

8. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 25.09.2019 tarihli ve 2018/4256 E., 2019/5844 K. sayılı kararı ile; “… 1- Dava, davalı bankanın aracılık ettiği hisse alım satım işlemlerinden kaynaklanan zararın tazmini istemine ilişkindir. Dairemizin, 19.06.2017 tarih, 2016/1444 esas, 2017/3866 karar sayılı bozma kararında, taraflar arasında imzalanan sözleşme hükümleri ve telefon konuşmaları ve diğer tüm deliller birlikte değerlendirilerek, sınırlandırılan zaman dilimi için, sorumluluğun değerlendirilmesi gerektiği işaret edilmiştir. Temyiz incelemesine konu işbu kararda, yazılı bozma ilamına uyulmuş ise de yatırım çerçeve sözleşmesi hükümleri değerlendirilmediği gibi, konuya ilişkin hangi tebliğin uygulandığı da karar yerinde tartışılmamıştır. Bu bağlamda davalı sorumluluğu konusunda, her ne kadar dosyada telefon görüşme içeriklerinin olmadığı anlaşılsa da telefon trafik verileri, davacı talimatları ve ekstre içerikleri, olaya uygulanacak tebliğ, yönetmelik, taraflar arasındaki sözleşme hükümleri ve tüm bunların davalı sorumluluğuna etki ya da sebebiyeti tartışılarak karar verilmesi gerekirken gerekçesi açıklanmaksızın hüküm kurulması yerinde değildir.

2- Yine, Dairemizin 19.06.2017 tarihli bozma ilamında, zarara ilişkin hesaplamada, 30.09.2011- 29.12.2011 tarihleri arasında hisse senedi değer farkının zarar olarak kabulünün doğru olmadığı belirtilmiş ise de mahkemece hükme esas alınan ek raporda, aynı mahiyette açıklama yapılmıştır. Esas olarak, yukarıdaki bende göre belirlenecek olan, davacının talimatı olmadan yapılan işleme dair tutarın zarar olarak belirlenmesi gerekirken yetersiz bilirkişi raporuna dayalı hüküm tesisi doğru olmamış kararın anılan nedenlerle bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 24.02.2020 tarihli ve 2020/10 E., 2020/202 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeye ek olarak, bozma ilamında belirtilen hususların dosya kapsamında bulunduğu ve ilk karardan itibaren telefon görüşmelerinin araştırıldığının belirtildiği, dolayısıyla dosya kapsamında yer alan tüm deliller değerlendirilerek sonucuna göre karar verildiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; eldeki davada karar verilebilmesi için gerekli olan araştırmaların mahkemece yapılıp yapılmadığı ve gerekli delillerin toplanıp toplanmadığı hususunda toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukukî kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar vardır.

13. Bilindiği üzere, medeni usul hukuku alanında yıllar boyunca süren uygulamalar neticesinde doğru ve adil bir yargılama için bazı temel ilkeler kabul edilmiştir. Bir davanın gerek tarafları gerekse mahkeme için bağlayıcı olan ve yargılamaya yön veren bu ilkeler, mahkemelerde sağlıklı bir sonuca ulaşılabilmesini sağlayan en temel unsurlardır.

14. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (HMK) tasarruf ilkesi (m. 24) ve taraflarca getirilme ilkesi (m. 25) ile dava açıp açmama, açılan davanın konusunu belirleme, bu davayla ilgili vakıaların ve delillerin getirilmesi taraflara bırakılmış iken davanın yürütülmesi hâkime bırakılmıştır (m. 32). Davanın açılmasının bir sonucu olarak, mahkeme açılan davayı amaca ve kanuna uygun şekilde inceleyerek ve makul süre içinde kararını vererek sonuçlandırmalıdır.

15. Kural olarak herkes iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür. Kendisine ispat yükü düşen taraf iddiasını ispat edemezse, kendisine ispat yükü düşmeyen diğer tarafın onun iddiasının aksini ispat etmesine gerek yoktur; o olgu ispat edilmemiş sayılır.

16. HMK’nın konuya ilişkin ve “Somutlaştırma yükü ve delillerin gösterilmesi” başlıklı 194. maddesi;

“(1) Taraflar, dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde somutlaştırmalıdırlar.

(2) Tarafların, dayandıkları delilleri ve hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtmeleri zorunludur”

hükmünü haizdir.

17. Hemen belirtilmelidir ki taraflarca getirilme (hazırlama) ilkesinin uygulandığı davalarda deliller kural olarak taraflarca gösterilir; hâkim delillere kendiliğinden başvuramaz. Ancak kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda, hâkim davanın ispatı için gereken bütün delillere kendiliğinden başvurur; taraflar da duruşma bitinceye kadar delil gösterebilirler. Dava ile ilgili olguların hazırlanmasında, tarafların yanında, hâkimin de görevli olmasına, kendiliğinden araştırma ilkesi denir. Bu ilke kamu düzenini ilgilendiren çekişmeli davalarda ve çekişmesiz yargı işlerinde önem gösterir.

18. Dava malzemesinin taraflarca getirilme ilkesi, dava malzemelerinin mahkemeye kimin tarafından getirileceğiyle ilgili bir ilkedir. Buna göre, hâkim kendiliğinden, taraflarca ileri sürülmemiş vakıaları araştıramaz, hükmüne esas alamaz. Mahkeme sadece tarafların getirdiği vakıalara göre talep sonucunu inceleyip karar verir.

19. Taraflarca getirilme ilkesi HMK'nın 25. maddesinde şu şekilde ifade edilmiştir:

“(1) Kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz.

(2) Kanunda belirtilen durumlar dışında, hâkim, kendiliğinden delil toplayamaz.”

20. Bu ilkenin bir sonucu olarak mahkeme, sadece taraflarca ileri sürülen vakıaları inceleyebilir. Buna kural olarak deliller de dâhildir (m. 25/2). Hâkim, davanın her safhasında iki tarafın iddiaları sınırı içinde olmak üzere tarafları dinleyebilir ve gerekli olan delillerin gösterilmesini ve verilmesini emredebilir (m. 31). Hâkim, olayın aydınlatılması için tarafların delil ikamesini isteyebilir ancak tarafa belli bir delili hatırlatamaz.

21. Mahkemenin hüküm vermesi için kendisine yöneltilen talebin formüle edilmesi ve ileri sürülmesi tarafların görevi ise de, bunları anlamlandırmak veya gerektiğinde açıklattırmak hâkimin görevidir. Ancak bu durum, hâkimin tarafların ileri sürmediği vakıaları ileri sürmelerine imkân vermesi veya hatırlatması anlamını taşımaz. Burada mevcut olmayanın talep edilmeyenin ortaya çıkartılması değil, talep edilenin netleştirilmesi, aydınlatılması, belirlenmesi söz konusudur. Dolayısıyla taraflarca getirilme ilkesi, hâkimin soru sorma ve davayı aydınlatma ödevi (m. 31) çerçevesinde yumuşatılmıştır.

22. HMK’nın “Hâkimin davayı aydınlatma görevi” başlıklı 31. maddesine göre, “Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu olduğu durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir”. Hâkimin davayı aydınlatma ödevi olarak ifade edilen bu düzenleme ile doğru hüküm verebilmesi ve maddi gerçeğin bulunabilmesi amaçlanmıştır. Düzenlemede her ne kadar “açıklama yaptırabilir” denilmişse de, bunun, hâkimin davayı aydınlatması için bir “ödev” olduğunu kabul etmek gerekir. Çünkü davayı aydınlatma ödevi sayesinde hâkim, iddia ve savunmanın doğru ve tam olarak anlaşılmasını sağlayacak ve bu şekilde doğru olmayan bir kararın verilmesini önleyecektir.

23. Hâkimin davayı aydınlatma ödevine ilişkin 31. maddede, hâkimin, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukukî açıdan belirsiz ya da çelişkili gördüğü konular hakkında taraflara açıklama yaptırabileceği, soru sorabileceği, kanıt gösterilmesini isteyebileceği belirtilmiştir.

24. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı vekili tarafından, davalı bankanın müvekkilinin rızası ve talimatı dışında yatırım hesabında hisse alım satımı yaparak zarara sebep olduğu ileri sürülmüş ve davalı banka kayıtlarına delil olarak dayanılmıştır. Davalı banka vekili ise yapılan işlemlerin davacının telefonda verdiği talimatlar doğrultusunda gerçekleştirildiğini savunarak telefon kayıtlarına delil olarak dayanmıştır. Davalı banka vekilince yargılama aşamasında davacı ile görüşmelerin banka telefonları üzerinden yapılmadığı, ancak davacının talimatlarını davacı ile ilgilenen personelin cep telefonu aracılığıyla verdiği belirtilmiştir.

25. Bunun üzerine mahkemece, hâkimin davayı aydınlatma görevi çerçevesinde davalı banka personelinin cep telefon numarası talep edilmiş ve ilgili kuruluşlara davacı ile davalı banka personelinin telefon kayıtlarına yönelik yazışmalar yapılmıştır. Bu kapsamda Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 135. maddesi gereğince görüşme içeriklerinin verilemeyeceği belirtilmiş; GSM operatörü tarafından ise davacı ile davalı banka personelin belirtilen aylara yönelik telefon trafik verileri dosyaya gönderilmiştir. Bu kayıtlardan davalı banka personeli Fatih Melih A. tarafından davacının arandığı ve 16.09.2011 tarihinde saat 14.00’de (44 sn) ve saat 17.24’de (156 sn); 13.10.2011 tarihinde saat 13.53’de (9 sn); 03.11. 2011 tarihinde saat 11.23’de (7 sn); 22.11.2011 tarihinde saat 15.04’de (69 sn); 23.12.2011 tarihinde saat 10.39’da (83 sn) görüştükleri; Yine davacı tarafından davalı banka personeli Fatih Melih A.’ın arandığı ve 16.09.2011 tarihinde saat 17.34’de (56 sn); 13.10.2011 tarihinde saat 13.14’de (77 sn); 28.10.2011 tarihinde saat 18.29’da (72 sn); 03.11.2011 tarihinde saat 10.58’de (137 sn) ve saat 11.31’de (264 sn); 04.11.2011 tarihinde saat 11.01’de (41 sn) görüştükleri anlaşılmaktadır.

26. Her ne kadar Özel Dairece; yatırım çerçeve sözleşmesi hükümlerinin değerlendirilmediği, konuya ilişkin hangi tebliğin uygulandığının karar yerinde tartışılmadığı, dosyada telefon görüşme içeriklerinin olmadığı anlaşılsa da telefon trafik verileri araştırılmadan, davacı talimatları ve ekstre içerikleri değerlendirilmeden karar verildiği belirtilmiş ise de mahkemece direnmeye esas önceki kararda, tarafların dayandıkları tüm delillerin toplandığı, davacı ile davalı banka personeli arasındaki telefon görüşmelerinin hâkimin davayı aydınlatma görevi çerçevesinde araştırıldığı ve telefon trafik verileri ile taraflar arasındaki yatırım çerçeve sözleşmesi hükümlerinin değerlendirildiği, yine somut olaya sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan Aracılık Faaliyetleri ve Aracı Kuruluşlara İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ (Seri: V, No: 46) ile Aracılık Faaliyetinde Belge ve Kayıt Düzeni Hakkında Tebliğ’in (Seri: V, No: 6) uygulanacağının belirtildiği anlaşılmaktadır. Bu kapsamda mahkemece yapılan araştırma ve değerlendirmeler neticesinde davalı bankanın davacıdan hisse alım satımı konusunda yazılı, sözlü ve telefon emrini kanıtlayamadığı, mevzuata aykırı davrandığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

27. Görüldüğü üzere mahkemece, daha önceki bozma kararlarının gereğinin yerine getirildiği, tarafların dayandığı tüm deliller toplanarak değerlendirildiği, hâkimin davayı aydınlatma görevi kapsamında gerekli araştırmaların yapıldığı, somut davada uygulanacak tebliğlere göre değerlendirme yapıldığı anlaşılmakta olup, uyuşmazlık itibariyle bu hususa ilişkin direnme kararı yerindedir. Esasa ilişkin diğer temyiz itirazlarının incelenmesinin Özel Dairece yapılması gerekmektedir.

28. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; mahkemece daha önceki bozma kararlarının gereğinin yerine getirildiği ve tarafların dayandıkları tüm delillerin toplanarak değerlendirildiği anlaşılmakta ise de Hukuk Genel Kurulu tarafından uyuşmazlığın esasının çözülmesi gerektiği, zira Özel Daire bozma ilamının da davanın esasına yönelik olduğu, her ne kadar Özel Dairece eksik inceleme yapıldığından bahisle karar bozulmuş ise de davacı Eylül ayı ve öncesine ilişkin olarak yapılan işlemlere icazet verdiğinden daha sonraki işlemler nedeniyle de kendisinin haberinin olmadığını ileri sürmesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu, mahkemece toplanan tüm deliller bu kapsamda değerlendirilmek suretiyle karar verilmesi gerektiği, dolayısıyla direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerle bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de; bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

29. Hâl böyle olunca, mahkemenin daha önceki bozma gereklerinin yerine getirildiği, tarafların dayandıkları tüm deliller toplanarak değerlendirildiği ve sonucuna göre karar verildiği yönündeki direnme kararı yerindedir.

30. Ne var ki, davalı vekilinin diğer temyiz itirazları Özel Dairece incelenmediğinden, bu konuda inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Direnme uygun bulunduğundan davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararının taraflara tebliği ile karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440. maddesi gereğince kararın tebliği tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11.10.2022 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.