HMK 16 HÜKMÜNÜN 5521 SAYILI KANUNUN 5. MADDESİNDEKİ SEÇİMLİK YETKİ KURALININ YANINDA UYGULANMASI GEREKTİĞİ KABUL EDİLMELİDİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


24 Eki
2021

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2018/10(21)-524
KARAR NO   : 2021/861

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
 Aşkale Asliye Hukuk Mahkemesi (İş Mahkemesi Sıfatıyla)
TARİHİ                         : 15/02/2017
NUMARASI                  : 2016/409 - 2017/33
DAVACI                        : Y.Ş. vekilleri Av. İ.G. ve diğerleri
DAVALILAR                 1- M.Ç. vekili Av. Y.K.
                                        2- B.M. Kuran Kursu Yaptırma ve Yaşatma Derneği

1. Taraflar arasındaki “iş kazasından kaynaklanan tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Aşkale Asliye Hukuk Mahkemesince (İş Mahkemesi Sıfatıyla) verilen mahkemenin yetkisizliğine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:  

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin B.M. Kuran Kursu Yaptırma ve Yaşatma Derneği tarafından Rize İli Çayeli İlçesi Büyükköy'de yaptırılan Kuran kursu inşaatında 07.05.2013 tarihinde inşaat işçisi olarak çalıştığı sırada iskeleden düşerek yaralandığını ve sakat kaldığını ileri sürerek 1.000,00 TL maddi, 50.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı Mehmet Ç. (K.) vekili cevap dilekçesinde; davalı olarak gösterilen Mehmet K. ve B.M. Kuran Kursu Yaptırma ve Yaşatma Derneği adresinin Çayeli ilçesi olduğunu, davanın Aşkale’de görülmesinin mümkün olmadığını, yetki itirazlarının değerlendirilerek dosyanın Çayeli Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, hukukî sebepten yoksun tazminat taleplerinin reddine karar verilmesini savunmuştur.

6. Davalı B.M. Kuran Kursu Yaptırma ve Yaşatma Derneği davaya cevap vermemiştir.

Mahkeme Kararı:

7. Aşkale Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi Sıfatıyla) 06.01.2016 tarihli ve 2013/167 E., 2016/3 K. sayılı kararı ile; dava konusu olayın iş kazası, davanın ise iş kazasından kaynaklanan maddi-manevi tazminat davası olduğu, davalının da süresi içerisinde yetki itirazında bulunduğu, davalıların yerleşim yerinin ve işin yapıldığı yerin Çayeli/Rize olduğundan mahkemenin yetkisizliğine, yetkili mahkemenin Çayeli/Rize Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi olduğuna iki haftalık kesin süre içerisinde dosyanın gönderilmesi talebinde bulunulmaması durumunda davanın açılmamış sayılmasına, karar verilmiştir.

Özel Dairenin Bozma Kararı:

8. Aşkale Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi Sıfatıyla) yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

9. Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 09.06.2016 tarihli ve 2016/9543 E., 2016/9402 K. sayılı kararı ile; “.. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 447/2. maddesine göre "Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18.6.1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır" hükmü gereğince uyuşmazlığın 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 5 ve 15. maddeleri ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun yetkiye ilişkin hükümleri doğrultusunda çözüme kavuşturulması gerekir.

HMK'nın "Genel Kural" başlıklı 5. maddesine göre mahkemelerin yetkisi, diğer kanunlarda yer alan yetkiye ilişkin hükümler saklı kalmak üzere, bu Kanundaki hükümlere tabidir. Yetkiye ilişkin hükümleri saklı tutulan Kanunlardan birisi de 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'dur. 5521 sayılı Kanun'un 5. maddesinde "İş Mahkemelerinde açılacak her dava, açıldığı tarihte dava olunanın Türk Medeni Kanunu gereğince ikâmetgahı sayılan yer mahkemesinde bakılabileceği gibi işçinin işini yaptığı işyeri için yetkili mahkemede de bakılabilir. Bunlara aykırı sözleşmeler muteber sayılmaz" hükmü yer almaktadır. Kanun'un 15. maddesinde ise bu Kanunda sarahat bulunmayan hallerde Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı bildirilmiştir. Genel yetki kuralı dışında düzenleme öngörülmemiş olması karşısında, HMK'da yer verilen özel yetkiye ilişkin düzenlemelerin İş Mahkemelerinin yetkisinin belirlenmesinde dikkate alınması gerekmektedir.

HMK'nın "Haksız Fiilden Doğan Davalarda Yetki" başlıklı 16. maddesine göre haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.

5521 sayılı Kanun'un 5. maddesinde, bu maddeye aykırı sözleşmenin muteber olmadığı belirtilmek suretiyle yetkinin kesin ve kamu düzenine ilişkin olduğu belirtilmiş ise de iş kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin davalarda HMK'nın 16. maddesinin uygulanma yeri olup olmadığının tartışılması gerekmektedir.

İş Hukuku Yargılama Kurallarının, İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Mevzuatının temel prensibi olan "işçinin korunması temel ilkesi" ne uygun düşecek biçimde yorumlanması Anayasa'nın 2. maddesinde tanımını bulan Sosyal Hukuk Devleti'nin gereğidir. 5521 sayılı Kanun'un 5. maddesinde yer alan yetki kuralı ve sözleşme yasağı; işçilerin çalışmalarından doğan alacak ve tazminat haklarını en az giderle ve mümkün olan süratle elde etmelerine ve sözleşmelere işçi aleyhine yetki kuralı konulmasına engel olmaya yönelik olup diğer yasalar ile işçiler yararına getirilen düzenlemelerin uygulanmasına engel olacak biçimde veya genele yönelik getirilen bir hakkın işçiler yönünden uygulanma imkanını ortadan kaldıracak biçimde dar yorumlanması doğru değildir.

1086 sayılı HUMK'un 21. maddesinde yer almayan ve zarar görene haksız fiilden doğan davasını zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da yerleşim yeri mahkemesinde açma imkanı veren HMK'nın 16. maddesi 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmiş olup önceden planlaması veya iradesi olmaksızın zarara uğrayan mağdurun kendi yerleşim yeri mahkemesinde dava açmak suretiyle hak araması kolaylaştırılmak istenmiştir.

İş Mahkemelerinde açılacak davalarda özel Kanun niteliğindeki 5521 sayılı Kanun'un yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanma önceliği bulunmakta ise de yine aynı Kanun'un 15. maddesine göre bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde uygulanma yeri olan ve genel Kanun niteliğinde bulunan 6100 sayılı HMK'nın 16. maddesi ile sonradan getirilen ve 01.10.2011 tarihinden itibaren haksız fiil sonucu zarara uğrayanlara haksız fiilden kaynaklanan davalarını yerleşim yeri mahkemelerinde açma imkanı tanıyan hükmün; özel Kanun ile getirilen seçimlik yetkiyi Sosyal Hukuk Devleti'nin gereklerine ve "işçinin korunması temel ilkesi" ne uygun ve karşılaştırmalı hukuktaki benzerlerinde olduğu gibi işçi yararına genişlettiği kabul edilerek HMK'nın 16. maddesinin, 5521 sayılı Kanun'un 5. maddesi ile tanınan seçimlik yetki kuralının yanında (ilaveten) uygulanması gerektiği kabul edilmelidir.

Somut olayda, davacı MERNİS adresi Aşkale/Erzurum dur. Davacıın seçimlik hakkını HMK'nın 16. maddesine göre yerleşim yerinin yargı çevresi olarak bağlı bulunduğu Aşkale mahkemelerinde dava açarak kullanması usul ve yasaya uygundur.

O halde, mahkemece, iş mahkemesi sıfatıyla işin esasına girilerek esas hakkında bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yetkisizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir..” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

10. Aşkale Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi Sıfatıyla) 15.02.2017 tarihli ve 2016/409 E., 2017/33 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçelere ilaveten iş hukukunda da işçi lehine yorum ilkesinin sınırsız ve mutlak şekilde uygulanmasının mümkün olmadığı, zira güçlüye karşı zayıfı korurken, öncelikli olarak kanun koyucunun Anayasa’ya ve kamu düzenine uygun hükümler getirdiğini varsaymak gerektiği, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun (5521 sayılı Kanun) 5. maddesinde, yasa koyucunun yetki konusundaki muradının açık ve net olarak, madde metninden herhangi bir başka anlam çıkarılmasına müsaade etmeyecek şekilde iş mahkemesinde görülecek davalarda yetki kuralının belirlendiği, hâl böyle iken her ne kadar yetki genişletilmesinin işçi lehine olduğu belirtiliyor ise de, fiili olarak yetki genişletilmesinin amaca hizmet etmediği, kaldı ki yetki kuralının taraflardan birinin zayıf olduğu düşüncesi ile bertaraf edilmemesi gerektiği, işçi lehine yapılacak yorum ilkesinin sınırsız ve mutlak olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

11. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

12. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 5. maddesinde yer alan yetki kuralının kesin yetki olup olmadığı, iş kazasından kaynaklanan tazminat davaları yönünden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun özel yetki kurallarının uygulama yeri bulunup bulunmadığı noktalarında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

13. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) "Genel Kural" başlıklı 5. maddesine göre; “Mahkemelerin yetkisi, diğer kanunlarda yer alan yetkiye ilişkin hükümler saklı kalmak üzere, bu Kanundaki hükümlere tabidir.” Bu madde ile özel kanunlardaki yetkiye ilişkin hükümler saklı tutulmuştur.

14. Yetkiye ilişkin hükümleri saklı tutulan özel kanunlardan olan ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca; “İş mahkemelerinde açılacak her dava, açıldığı tarihte dava olunanın Türk Medeni Kanunu gereğince ikametgahı sayılan yer mahkemesinde bakılabileceği gibi, işçinin işini yaptığı işyeri için yetkili mahkemede de bakılabilir. Bunlara aykırı sözleşme muteber sayılmaz”

15. Öte yandan anılan Kanun’un 15. maddesi; “Bu Kanunda sarahat bulunmıyan hallerde Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.

16. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 447/2. maddesine göre "Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18.6.1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır" hükmü gereğince uyuşmazlığın 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 5 ve 15. maddeleri ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun yetkiye ilişkin hükümleri doğrultusunda çözüme kavuşturulması gerekir.

17. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5. maddesinde, bu maddeye aykırı sözleşmenin muteber olmadığı belirtilmek suretiyle yetkinin kesin ve kamu düzenine ilişkin olduğu belirtilmiş ise de anılan Kanun’un 15. maddesi uyarınca 5521 sayılı Kanun'da iş mahkemelerinin yetkisinin belirlenmesinde genel yetki kuralı dışında düzenleme öngörülmemiş olması karşısında, HMK'da yer verilen özel yetkiye ilişkin düzenlemelerin de dikkate alınması gerekmektedir.

18. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5. maddesinin gerekçesinde “gerek işçi gerek işveren veya vekili tarafından bu kanuna göre iş mahkemesinde açılacak davalarda hangi yer mahkemesinin yetkili olduğunu göstermek üzere tedvinine lüzum görülen bu madde, Hükûmet tasarısında derbiş edilmemiş olan bir ihtiyacı karşılamaya matuf bulunmaktadır. Bilhassa işçilerin içinde bulundukları şartlar bakımından, dava olunanın ikâmetgahı mahkemesinde dava açmaya mecbur kalmalarından doğabilecek güçlüklerin önlenmesi maksadıyla, bu davaların, dava olunanın medeni Kanun gereğince ikâmetgahı sayılan yer mahkemesinde açılabileceği gibi işçinin işini yaptığı iş yeri için yetkili yer mahkemesinde de görülebileceği esası konulmuş, kamu intizamı bakımından konulmuş bu yetki hükmünün hilafına mukavele yapılamayacağı da tashih edilmek suretiyle iş verenlerin işçiler tarafından aleyhlerine dava açılmasını güçleştirmek üzere iş mukavelelerinde veya iş yeri dâhili talimatnamelerinde başka yargı merci tayin etmeleri önlenmiştir” denilmektedir.

19. Anılan düzenleme, HMK’nın yetki kurallarına uygun olup, buna ek olarak işçinin işini yaptığı yer mahkemeleri de iş davaları için yetkili kılınmaktadır.

20. Bu yetki kuralı, işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş sözleşmesinden veya İş Kanunu’na dayanan alacak ve hak iddialarından doğan hukukî uyuşmazlıklar yönünden kamu düzenine ilişkindir. 5521 sayılı Kanun’un 5. maddesinde öngörülen kamu düzeni etkisinin ilke olarak, işverene karşı ve yalnız işçinin yararına olduğu, burada işçinin değil işverenin sözleşme serbestisinin kısıtlandığı, bu nedenle anılan maddenin yetki ile ilgili genel hükümleri kaldırmadığı, sadece genel hükümlerle birlikte öngörmüş olduğu, işyeri esasına dayanan yetkiyi bertaraf edecek anlaşmaları geçersiz kılacağı, geçersizliğin sadece işvereni hedef tuttuğu anlaşılmaktadır (Çenberci M.: İş Mahkemeleri Kanunu Şerhi, Ankara 1969, s. 69-71).

21. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Haksız fiilden doğan davalarda yetki" başlıklı 16. maddesine göre “Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.”

22. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5. maddesinde, bu maddeye aykırı sözleşmenin muteber olmadığı belirtilmek suretiyle yetkinin kesin ve kamu düzenine ilişkin olduğu belirtilmiş ise de, iş kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin davalarda HMK'nın 16. maddesinin uygulanma yeri olup olmadığının tartışılması gerekmektedir.

23. İş hukuku yargılamasına ilişkin kuralların İş Hukuku mevzuatının temel prensibi olan işçinin korunması temel ilkesine uygun düşecek biçimde yorumlanması 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın (Anayasa) 2. maddesinde tanımını bulan sosyal hukuk devletinin gereğidir. 5521 sayılı Kanun'un 5. maddesinde yer alan yetki kuralı ve sözleşme yasağı; işçilerin çalışmalarından doğan alacak ve tazminat haklarını en az giderle ve mümkün olan süratle elde etmelerine ve sözleşmelere işçi aleyhine yetki kuralı konulmasına engel olmaya yönelik olup diğer yasalar ile işçiler yararına getirilen düzenlemelerin uygulanmasına engel olacak biçimde veya genele yönelik getirilen bir hakkın işçiler yönünden uygulanma imkânını ortadan kaldıracak biçimde dar yorumlanması doğru değildir.

24. Nitekim 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK/1086 sayılı Kanun) 21. maddesinde yer almayan ve zarar görene haksız fiilden doğan davasını zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da yerleşim yeri mahkemesinde açma imkânı veren HMK'nın 16. maddesi 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmiş olup önceden planlaması veya iradesi olmaksızın zarara uğrayan mağdurun kendi yerleşim yeri mahkemesinde dava açmak suretiyle hak araması kolaylaştırılmak istenmiştir.

25. Buna göre iş mahkemelerinde açılacak davalarda özel kanun niteliğindeki 5521 sayılı Kanun'un yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanma önceliği bulunmakta ise de; yine aynı Kanun'un 15. maddesine göre bu Kanunda hüküm bulunmayan hâllerde uygulanma yeri olan ve genel kanun niteliğinde bulunan HMK'nın 16. maddesi ile sonradan getirilen ve 01.10.2011 tarihinden itibaren haksız fiil sonucu zarara uğrayanlara haksız fiilden kaynaklanan davalarını yerleşim yeri mahkemelerinde açma imkânı tanıyan hükmün seçimlik hakkı sosyal hukuk devletinin gereklerine; işçinin korunması temel ilkesine uygun ve karşılaştırmalı hukuktaki benzerlerinde olduğu gibi işçi lehine genişlettiği kabul edilerek HMK'nın 16. maddesinin, 5521 sayılı Kanun'un 5. maddesi ile tanınan seçimlik yetki kuralının yanında (ilaveten) uygulanması gerektiği kabul edilmelidir.

26. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 09.03.2016 tarihli ve 2015/21-2348 E., 2016/285 K.; 26.02.2019 tarihli ve 2015/21-2614 E., 2019/215 K.; 04.03.2021 tarihli ve 2017/2227 E., 2021/207 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler kabul edilmiştir.

27. Somut olayda, davacının yerleşim yerinin Erzurum ili Aşkale ilçesi, davalı Mehmet Ç.’in adresinin Y. Mah. Y. Küme Evleri No: 3/6 Çayeli Rize olduğu, iş kazasının Rize İli Çayeli İlçesinde meydana geldiği, davacının HMK’nın 16. maddesi gereği yerleşim yeri olan Aşkale Asliye Hukuk Mahkemesinde (İş Mahkemesi Sıfatıyla) dava açtığı anlaşılmaktadır.

28. Bu durumda yukarıda yapılan açıklamalara, somut olaya ilişkin maddi ve hukukî olgulara göre; davacının seçimlik hakkını HMK’nın 16. maddesine göre yerleşim yerinin yargı çevresi olarak bağlı bulunduğu Aşkale Asliye Hukuk Mahkemelerinden yana kullanmasının hukuka uygun olduğu, bu nedenle mahkemenin yetkili olduğu sonucuna varılmıştır.

29. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.

30. Bu hâlde direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 29.06.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.