HMK 177. MADDESİNE GÖRE SÖZLÜ YARGILAMA AŞAMASINDA ISLAHA İZİN VERİLMEDİĞİ SONUCU ÇIKARILMAKTADIR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


24 Nis
2018

Yazdır

T.C.
Y A R G I T A Y
10. Hukuk Dairesi

Esas                     Karar
2018/76                 2018/1791

T Ü R K     M İ L L E T İ     A D I N A 

Y A R G I T A Y  İ L Â M I

Mahkemesi             : Balıkesir 2. İş Mahkemesi
Tarihi                       : 06.10.2017
No                            : 2017/154 - 2017/130
Davacı                     : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı adına Av. E.G.
Davalı                      : M.T.  adına Av. M.B.

Dava, 04.12.2007 tarihinde meydana gelen iş kazasında sürekli iş göremez hale gelen sigortalıya bağlanan gelir ve yapılan masraflar nedeniyle oluşan kurum zararının davalıdan rücuan tahsili istemine ilişkindir.

Mahkemece, uyulan bozma ilamı sonrası yapılan yargılamada ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne, karar verilmiştir.

Hükmün, davacı Kurum ile davalı avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi Volkan Ergül tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacı Kurum avukatının tüm, davalı avukatının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2- Mahkemece, Dairemizin bozma ilamına uyularak karar verilmiş ise de; bozma sonrası davacı avukatının 25.07.2017 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini artırması sonucu, ıslah ile arttırılan talebe göre karar verildiği görülmektedir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulun 16.03.2005 tarihli 2005/13-97 Esas, 2005/150 Karar sayılı ilamında ayrıntıları açıklandığı üzere; bilindiği gibi, ıslah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur. Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 176. ve ardından gelen maddelerinde ıslah kurumu ayrıntılı şekilde düzenlenmiş; 176. maddede, davanın her iki tarafının da, yargılama usulüyle ilgili bir işlemini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği, ancak aynı dava içerisinde bu yola sadece bir kez başvurulabileceği; 177. maddede, ıslahın tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği belirtilmiştir. Sonraki hükümler, ıslahın şekline ve sonuçlarına ilişkin düzenlemeleri içermektedir. Yeri gelmişken, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 177. maddesindeki kuralın ve o çerçevede tahkikat kavramının irdelenmesinde yarar vardır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 147. ve izleyen maddeleri hükümlerine göre, tahkikat evresi, ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra, tarafları duruşmaya çağırmasıyla başlar; tarafların veya vekillerinin duruşmada dinlenmelerinden sonra, gerektiğinde çekişmeli hususlar hakkında tarafların delillerinin toplanmasıyla ve bunların incelenmesiyle sona erer. Tahkikat evresinin ardından, sözlü yargılamanın da (Hukuk Muhakemeleri Kanunu md. 186 ve devamı) tamamlanmasından sonra, davanın hüküm verilecek derecede aydınlanmış olması halinde hüküm verilir ve tefhim edilir. Buna göre, tahkikat kavramı, layihalarla yeterince aydınlanmamış olan bir davada, tarafların duruşmaya çağrılmalarıyla başlayıp, çekişmeli yönlere ilişkin taraf delillerinin toplanmasıyla biten ve uygulamada, davaların tamamına yakın bölümünde gerçekleşen bir evreyi ifade etmektedir. Vurgulanmalıdır ki; tahkikat evresi, bozmanın içerik ve kapsamına göre, bazı hallerde bozmadan sonra da gerçekleşebilir. Ancak, 177. maddedeki "Islah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir." ifadesinden, Kanunun, tahkikat ve hüküm arasında düzenlediği sözlü yargılama evresinde ıslaha izin vermediği sonucu çıkarılabilmektedir. 

Uyuşmazlıkla doğrudan ilgisi bulunduğundan, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 04.02.1948 tarih ve 1944/10 E., 1948/3 K. ve 06.05.2016 tarih ve 2015/1 E., 2016/1 K. sayılı kararları uyarınca da bozmadan sonra ıslah yapılabilmesinin mümkün olmadığı sonucuna varılmış olmakla, ıslah dilekçesi ile arttırılan talep miktarı nazara alınmaksızın, karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

Mahkemenin, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda ıslah dikkate alınmaksızın karar verilmesi gerektiği hususu dikkate alınarak bir karar vermesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

O halde, davalı avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davalıya aidesine, 07.03.2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.

Başkan V.          Üye                    Üye                     Üye              Üye
N. SEVER          A. İNCEMAN      H. KAMIŞLIK      M. TAŞ        F. AKYÜZ

 

AYNI YÖNDE KARAR:

T.C.
YARGITAY
20. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2016/1254
KARAR NO    : 2017/10606

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ           :
Gaziantep 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                     : 21/09/2015
NUMARASI             : 2014/1122 - 2015/700
DAVACI                   : İ.K.
DAVALI                   : Tapu Müdürlüğü
DAHİLİ DAVALI      : Hazine

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi dahili davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı 04/05/2009 tarihli dava dilekçesiyle; müvekkilinin Geneyik köyünde bulunan 1..6 parsel sayılı taşınmazı tapu kayıtlarına güvenerek 09/01/1996 tarihinde 16000 m² yüzölçümü ile Talip N.'dan satın aldığını, tapu müdürlüğünce taşınmazın tapuda yazdığı gibi 16000 m² değil 3550 m² olduğunun bildirildiğini ve dava sonra tapu kaydında bu düzeltmenin yapıldığını, tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı bütün zararlardan Devletin sorumlu olduğunu belirterek şimdilik 10000,00.-TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. 

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 21.01.2014 tarih ve 2013/15708 E. - 2014/1159 K. sayılı kararı ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “...tapu işlemleri tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden sıralı işlemler olup tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan da TMK’nın 1007. maddesi anlamında Devlet sorumludur. Hal böyle olunca, Devletin kusursuz sorumluluğundan kaynaklanan bir zararın oluştuğu ve kadastro işleminden kaynaklanan bu zararında tazmini gerektiği muhakkak olup davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, reddi yolunda hüküm kurulması ve TMK’nın 1007. maddesine dayanarak açılan tazminat davasında husumetin Hazineye yöneltilmesi gerekirken, Hazine yerine tapu müdürlüğünün davalı olarak davada yer aldığı, bu durumun temsilcide yanılma kabul edilerek Hazinenin davaya dahil edilmesi gerektiğinin düşünülmemesi doğru görülmemiştir...” gereğine değinilmiştir.

Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sırasında davacı vekili 24.07.2015 tarihli ıslah dilekçesi ile talep ettikleri tazminat bedelin 2.241,000.00.-TL'ye artırmış dava tarihinden işleyecek yasal faiz ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, tamamlama harcını da yatırmıştır.

Mahkemece davanın kabulü ile 2.241,000,00.-TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalı Hazineden tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm dahili davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, TMK’nın 1007. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir. 

Mahkemece verilen karar usûl ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; davacı vekili, dava dilekçesinde 10.000,00.-TL tazminat isteminde bulunmuş,daha sonra Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin bozma kararından sonra yapılan bilirkişi incelemesi sonucu ıslah dilekçesiyle toplam 2.241,000.00.-TL tazminat istemiştir. Mahkemece bozma sonrası verilen ıslah dilekçesi esas alınarak yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. 

Bilindiği üzere ıslah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur. Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Hukuk Muhakemeleri Kanununun 176. ve devam eden maddelerinde ıslah kurumu ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. 176. maddede, davanın her iki tarafının da, yargılama usulüyle ilgili bir işlemini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği, ancak aynı dava içerisinde bu yola sadece bir kez başvurulabileceği; 177. maddede, ıslahın tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği belirtilmiştir. Sonraki hükümler, ıslahın şekline ve sonuçlarına ilişkin düzenlemeleri içermektedir. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 147. ve izleyen maddeleri hükümlerine göre, tahkikat evresi, ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra, tarafların duruşmaya çağırmasıyla başlar; tarafların veya vekillerinin duruşmada dinlenmelerinden sonra, gerektiğinde çekişmeli hususlar hakkında tarafların delillerinin toplanmasıyla ve bunların incelenmesiyle sona erer. Tahkikat evresinin ardından, sözlü yargılamanın da (Hukuk Muhakemeleri Kanunu md. 186 ve devamı) tamamlanmasından sonra, davanın hüküm verilecek derecede aydınlanmış olması halinde hüküm verilir ve tefhim edilir. Buna göre, tahkikat kavramı, layihalarla yeterince aydınlanmamış olan bir davada, tarafların duruşmaya çağrılmalarıyla başlayıp, çekişmeli yönlere ilişkin taraf delillerinin toplanmasıyla biten ve uygulamada, davaların tamamına yakın bölümünde gerçekleşen bir evreyi ifade etmektedir. Vurgulanmalıdır ki; tahkikat evresi, bozmanın içerik ve kapsamına göre, bazı hallerde bozmadan sonra da gerçekleşebilir. Ancak, 177. maddedeki "Islah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir" ifadesinden, Kanunun, tahkikat ve hüküm arasında düzenlediği sözlü yargılama evresinde ıslaha izin vermediği sonucu çıkarılabilmektedir. Islah, iyiniyetli tarafın, davayı açtıktan veya kendisine karşı bir dava açıldıktan sonra öğrendiği olgularla ilgili yanlışlıklarını düzeltmesine, eksiklikleri tamamlamasına, bu çerçevede yeni deliller sunabilmesine olanak sağlayan bir kurumdur.

Ne var ki, taraflardan birine davanın herhangi bir aşamasında ıslah olanağı tanınması, davaların sonu alınamayacak şekilde uzamasına neden olmak gibi bir sakıncayı da içermektedir. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 177. maddesinde, ıslahın yalnızca tahkikat bitinceye ve hüküm verilinceye kadar yapılabileceği öngörüldüğüne ve temyiz faslında da, bozmadan sonra dahi ıslahın olanaklı bulunduğuna dair açık veya örtülü bir hüküm yer almadığına göre, Kanunun bu olanağı bir devre ve zaman ile sınırlandırdığı kabul edilmelidir. Dolayısıyla, 177. maddenin soyut iznine bakılarak, bu istisnai yolun bozmadan sonraki aşamalara da yaygınlaştırılması, bozmaya uyulmasıyla kazanılan hakları ihlal edebileceği gibi, davanın tamamen ıslah edildiği hallerde, işin sonuçlandırılmasını da güçleştirir. O halde, ıslahla ilgili kuralların, yargılamanın sadeliği, basitliği ve çabukluğunu amaçlayan diğer usul hukuku ilkeleriyle bağdaşacak şekilde yorumlanması; bozmadan sonra ıslahın mümkün olmadığı sonucuna varılması zorunludur.

04.02.1948 tarih ve 10/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca da soruşturma ve yargılama bitinceye kadar bir defaya mahsus olmak üzere ıslah yapılabilir. Yargıtayca karar bozulduktan sonra bu yoldan yararlanmaya olanak yoktur. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 177/1. maddesi ile mülga 1086 sayılı HUMK'nın 84. maddesi aynı doğrultuda olup ıslahın, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği hükümlerini içermektedir. Bozmadan sonra ıslahın olanaklı olduğuna dair açık ya da örtülü bir hüküm de yasada yer almamaktadır.

Mahkemece, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler karşısında bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı halde bozma sonrasında verilen ıslah dilekçesine değer verilerek işin esası hakkında hüküm kurulmuş olması doğru değildir.

Bundan başka, davacı vekili dava dilekçesi ile 10.000,00.-TL tazminat talep etmiş ise de maktu harç yatırmıştır.

Tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davalar nisbi harca tâbi davalardandır. 

492 sayılı Harçlar Kanununun 32. maddesinin birinci cümlesinde "Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır" hükmüne yer verilmiştir.

Harçlar Kanununda, harç alınması veya tamamlanması yanların isteğine bırakılmamış; değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re'sen) gözetilmesi hükme bağlanmış ve yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı vurgulanmıştır. Nitekim bu ilkeler, Hukuk Genel Kurulunun 12.10.2011 gün ve E: 2011/3-629, K: 2011/613 ile 23.10.2013 gün ve E: 2013/7-31, K: 2013/1481, 24.12.2013 gün ve 2013/21- 445 E. - 2013/1625 K. sayılı ilâmlarında da benimsenmiştir.

Davacı taraf, 492 sayılı Kanun kapsamında kendisi harçtan muaf olmadığı gibi, işlemi de yargı harçlarından müstesna değildir. Davacının yargı harçlarını ödeme yükümü altında olduğu anlaşıldığına göre, dava değeri üzerinden nisbi tarifeye göre dava harcı ödenmedikçe eldeki davaya devam etme olanağı bulunmamaktadır. Davalı taraf harçtan muaf olsa dahi dava harcının alınması gerekir. 

Mahkemece, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ortaya konulan ilkeler gözardı edilerek, dava harcı tamamlanmadan yargılamaya devamla işin esası hakkında hüküm kurulmuştur.

Bu durumda mahkemece; yürürlükteki harçlar tarifesi uyarınca dava edilen değer üzerinden dava harcını ödemesi konusunda davacıya usulünce süre verilip harç tamamlanırsa dava edilen miktar üzerinden hüküm kurulması gerekirken, harcı tamamlanmayan dava dilekçesine ve Yargıtay bozma kararından sonra yapılan ıslaha değer verilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle; dahili davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün açıklanan nedenden dolayı BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların bu aşamada incelenmesine yer olmadığına 14/12/2017 günü oy birliği ile karar verildi.

Başkan               Üye                Üye                       Üye            Üye
R. SARITAŞ        M. DOLU       M. ERDOĞAN      Y. ATA         Ü. GÖRMEZ

 

AYNI YÖNDE KARAR:

T.C.
YARGITAY
7. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2021/5466
KARAR NO    : 2022/5720

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

MAHKEMESİ           : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
TARİHİ                     : 11/03/2021
NUMARASI             : 2020/34 - 2021/649
DAVACILAR            : O.B. vd.
DAVALI                   : F.T.
İLK DERECE
MAHKEMESİ          :
Büyükçekmece 5. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                    : 08/07/2019
NUMARASI             : 2017/528 - 2019/540

Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 14.12.2017 tarihinde verilen dilekçeyle satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, terditli olarak tazminat talep edilmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 08.07.2019 tarihli hükmün istinaf yoluyla incelenmesi davalı vekili tarafından talep edilmiştir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesince istinaf talebinin esastan reddine dair verilen kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.

KARAR

Dava, taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, ikinci kademede tazminat istemine ilişkindir.

Davacı vekili, müvekkillerinin murisi Necati Beşiroğulları ile davalı arasında imzalanan satış vaadi sözleşmesi ile İstanbul ili, Büyükçekmece ilçesi 1716 ada 2 parsel sayılı taşınmazda yapılacak A Blok 4 numaralı bağımsız bölümü 80.000 TL ödeyerek satın alındığını, davalının bedelini aldığı daireyi devretmediğini belirterek, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile müvekkilleri adına tesciline, bu talebin kabul edilmemesi halinde 80.000 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı yargılama aşamasındaki beyanlarında, belgenin üstündeki yazıların kendisine ait olmadığını, annesi ile dava dışı müteahit arasında yapılan kat karşılığı inşaat sözleşmesinin belgeleri zannedilerek sözleşmenin imzalatılmış olabileceğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davanın kabulü ile bilirkişi raporunda tespit edilen ve ıslah edilen tutar olan 123.366,22 TL'nin dava tarihi olan 14/12/2017 tarihinden itibaren yasal fazi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine karar verilmiştir.

Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekilinin istinaf isteminde bulunması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesince davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.

Tapulu bir taşınmazın mülkiyetinin devrini öngören her türlü sözleşmelerin resmi şekilde yapılması geçerlilik koşuludur (743 Sayılı Kanunun 634. ; 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu m. 706; Borçlar Kanunu m. 213; Tapu Kanunu m. 26; 1512 sayılı Noterlik Kanunu m. 60). Tapuda kayıtlı bir taşınmazın mülkiyetini devir borcu doğuran ve ancak Kanunun öngördüğü biçim koşullarına uygun olarak yapılmadığından geçersiz bulunan sözleşmeye dayanılarak açılan bir cebri tescil davası kural olarak kabul edilemez. Yasa hükümlerinin öngördüğü biçimde yapılmayan sözleşmeler hukuken geçersizdir; burada öngörülen şekil, sözleşmenin geçerlilik koşulu olup, kamu düzenine ilişkindir. Bu nedenle doğrudan göz önünde tutulur.

Islah müessesi, 6100 sayılı HMK'nın 176 ila 182. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Islah, taraflardan birisinin yapmış olduğu bir usul işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesine denir (HMK 176/1). Dava, davacı tarafından HMK'nın 180. maddesi uyarınca tamamen ıslah edilebileceği gibi, taraflarca HMK'nın 181. maddesi uyarınca kısmen de ıslah edilebilir. Davanın tamamen ıslah yoluna dava dilekçesinden itibaren bütün usul işlemlerinin yapılmamış sayılması için başvurulur. Davadaki talep kısmının değiştirilmesi de davanın tamamen ıslahı mahiyetindedir. Kısmi ıslahta ise, taraf belli bir usul işlemini ıslah etmektedir. Davadaki talep kısmının artırılması ise davanın kısmen ıslahı mahiyetindedir. Gerek davanın tümden ıslahı gerekse kısmi olarak ıslahı tahkikatın sona ermesine kadar (HMK 177/1) ve bir defa yapılabilir (HMK 176/2).

Yargılamanın hukuka uygun ve sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunmanın özgürce ileri sürülebilmesi ve delillerin eksiksiz olarak toplanıp tartışılabilmesi, öncelikle tarafların yargılamadan haberdar edilmeleri ile olanaklıdır. Hasımsız davalar hariç olmak üzere, dava dilekçesi karşı tarafa tebliğ edilmeden ve taraf teşkili sağlanmadan davaya bakılamaz ve yargılama yapılamaz. Aynı şekilde harcı yatırılarak davanın ıslah edilmesi yeni bir dava hükmünde olup ıslah dilekçesinin de karşı tarafa tebliği dava dilekçesinin tebliği gibi zorunludur.

1) Yapılan yargılamaya toplanan delillere ve dosya kapsamına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiş reddi gerekmiştir.

2) Davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince;

Davacılar tapu iptali ve tescil taleplerinin yanında ikinci kademede tazminat isteminde bulunmuşlardır. Mahkemece resmi şekilde yapılmayan geçersiz sözleşmeye dayanılarak tapu iptali ve tescil isteminin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ne var ki taraflar verdiklerini sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre geri isteyebileceklerdir. Sözleşme ifa ile sonuçlanmadığından, davacıların murisi tarafından yapılan 80.000 TL tutarındaki ödeme nedeniyle davalı sebepsiz zenginleşmiş bulunmaktadır. Sözleşme tarihi ile dava tarihi arasında geçen sürede, taşınmaz bedeli olarak ödenen para yönünden satın alma gücünde bir azalma olduğu bellidir. O halde denkleştirici adalet ilkesinin uygulanması da doğru görülmüştür.

Bilirkişi raporunda denkleştirici adalet ilkesine göre yapılan hesaplama sonucu davacıların talep edebileceği tazminat miktarının 123.366,22 TL olarak hesaplandığı, 05.07.2019 tarihinde ıslah harcının yatırıldığı, ıslah dilekçesinin davacılar vekili tarafından UYAP sistemi üzerinden 08.07.2019 tarihinde gönderilerek müddeabihin 43.366,22 TL tutarında arttırıldığı anlaşılmaktadır. Islah, taraflardan birinin yapmış olduğu bir usul işlemini tamamen veya kısmen düzeltmesi işlemi olup, 6100 sayılı HMK’nın 177. maddesinde "ıslah isteminin tahkikatın sona ermesine kadar sözlü veya yazılı yapılabileceği, karşı taraf duruşmada hazır değilse veya ıslah talebi duruşma dışında yapılıyorsa, bu yazılı talep veya tutanak örneğinin, haber vermek amacıyla karşı tarafa bildirileceği" hükmüne yer verilmiştir. Islah dilekçesinin verilmesinden önceki 24.04.2019 tarihli duruşmada, mahkemece kurulan ara ile tahkikatın tamamlandığı ve sözlü yargılamaya geçileceği belirtilmiş, sözlü yargılama için 08.07.2019 günü tayin edilmiştir. Tahkikatın tamamlanıp sözlü yargılama yapıldığı sırada ıslah suretiyle talep arttırılmasının mümkün olmayacağı gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenle davalı vekilinin temyiz itirazının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile HMK 373/1. maddesi gereğince temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün BOZULMASINA, karardan bir örneğin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesine, dosyanın İLK DERECE MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, 03.10.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Başkan         Üye               Üye                    Üye              Üye
H. ONAT       S. TÜRE        A. S. ERKUŞ     M. EROL      B. ŞEN