HMK 46/1’DEKİ AÇIK VE KESİN BİR KANUN HÜKMÜNE AYKIRI KARAR VERMEK İFADESİ, YÖNETMELİKLERİ KAPSAMAZ.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


11 Ara
2017

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO       : 2015/13-2399
KARAR NO    : 2017/1215

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ          :
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi (İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla)
TARİHİ                    : 24/03/2015
NUMARASI             : 2014/4 - 2015/4
DAVACILAR           : Ö.Ö.
DAVALI                   : Maliye Hazinesi vekili Av. D.G.
İHBAR OLUNAN    : C.Ö.

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 13. Hukuk Dairesince; 

“... Davacı dava dilekçesinde; müvekkilinin satın aldığı televizyonun garanti süresi içinde arızalanması sonucu servise teslim edildiğini, azami tamir süresine uyulmadığından bahisle Tüketici Hakem Heyetine yenisi ile değiştirilmesi hususunda başvuruda bulunduğunu, hakem heyetince talebinin kabul edilmesine rağmen, satıcı firma tarafından yapılan itiraz üzerine uyuşmazlığın mahkemeye taşındığını, S. 2. Asliye Hukuk Mahkemesince tek celsede ve kesin olarak satıcının itirazının kabulüne karar verildiğini, bu kararın hatalı olduğunu yerel mahkeme gerekçesinde televizyonun satım tarihinin 17.5.2011 olarak gösterildiğini, 24.5.2011 tarihine kadar yürürlükte kalan önceki “Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına dair Yönetmeliğin” azami tamir süresinin 30 işgünü öngören maddesini uyguladığını, fakat söz konusu cihazın 17.6.2011 tarihinde satın alındığını, bu tarihin karşı tarafın beyanlarında da 17.6.2011 şeklinde olduğunu, doğru olan bu tarihi gözönüne aldıklarında 24.5.2011 tarihinde yürürlüğe giren yönetmeliğin azami tamir süresini 20 işgününe düşüren maddesinin uygulanmasının gerektiği açıkça görülmesi ve bu sürenin de tamir aşamasında aşılması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kabul edilerek müvekkilinin mağdur edildiğini, hakimin duruşma tutağında mevcut olmayan bir sebebe dayanarak ve farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar ve hüküm verilmiş olması nedeniyle sorumlu olduğunu, mahkemeye 3 nüsha servis formunu ibraz etmelerine rağmen, delillerinin dikkate alınmadığını, gerekçede 10 günlük sürede faturanın fotokopisinin getirildiği bilgisine yer verildiğini, oysa sundukları delil incelenmiş olsaydı fatura üzerinde mevcut olan bilgilerin servis formuna işlendiğinin görüleceğini, faturanın fotokopisinin teknik servise 10 gün sonra değil de aslında o tarihte verildiğinin apaçık ortada olduğunu, yani faturanın fotokopisinin teknik servise müvekkilin evine ilk gelişinde olmasa da ikinci gelişinde teslim edildiğini, delillerin incelenmeyerek bu hususların gözden kaçırıldığını, yine gerekçeli kararda teknik servisin ürünü 25.12.2012 tarihinde teslim etmeye çalıştığını, fakat müvekkilinin bunu hatası olduğunu söyleyerek kabul etmediğini ve 3 gün sonra 28.12.2012 tarihinde aldığı bilgisi de HMK 201. maddede yer alan senede karşı tanıkla ispat yasağının ihlali olduğunu, oysaki sona erme tarihinin 25.12.2012 tarihi olmadığını, konuyla alakalı belge olmasına rağmen, tanık ifadesine riayet edildiğini, tüm bu nedenlerle satıcının haksız olan itirazının reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilerek, lehlerine olan Tüketici Hakem Heyeti Kararı'nın ortadan kaldırılmasının hukuka aykırı olduğunu, bu yüzden 1.100 TL TV fatura bedeli, mahrum kaldıkları 440 TL vekalet ücreti, davacı yana ödenen 800 TL, noter masrafı ve gider olarak ödenen 85 TL olmak üzere toplam 2.425,00 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. 

Davalı Maliye Hazinesi cevap dilekçesinde davanın reddini savunmuştur. 

İhbar olunan hakim dilekçesinde; mahkemeye ibraz edilmiş faturanın çıktısı silik olması ve işlerin yoğunluğu nedeniyle 17.5.2011 tarihi veya 17.6.2011 tarihlerinde maddi hata yapılmış olabileceğini, 17.5.2011 tarihi baz alınarak yönetmelik maddelerinin uygulanmış olması da kasıtlı bir hareketin sonucu olmadığını gösterdiğini, dosyanın titizlikle incelenerek karar verildiğini, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

HMK 46/1. maddesine göre “Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği tahdidi olarak belirtilmiştir: Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle (m.46-1/a), sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle (m.46-1/b), farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı (m.46-1/c), duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak (m.46-1/ç), duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması hallerinden biri veya bir kaçı ile (m.46-1/d), hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması (m.46-1/e) hallerinde tazminat davasının devlete karşı açılabileceği (m.46/1), tazminat davasının açılmasının bir ceza soruşturmasının yapılması yahut mahkûmiyet şartına bağlanamayacağı (m.46/2), devlet ödediği tazminat nedeniyle, sorumlu hâkime ödeme tarihinden itibaren bir yıl içinde rücu edeceği, (m.46/3), ilk derece ve bölge adliye mahkemesi hâkimlerinin fiil ve kararlarından dolayı, Yargıtay ilgili hukuk dairesinde; Yargıtay Başkan ve üyeleri ile kanunen onlarla aynı konumda olanların fiil ve kararlarından dolayı Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği, kararlara ilişkin temyiz incelemesinin Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca; bu Kurulun ilk derece mahkemesi sıfatıyla tazminat davası sonucunda vermiş olduğu kararlara ilişkin temyiz incelemesi ise Yargıtay Büyük Genel Kurulunca yapılacağı hüküm altına alındığı (m.47), Devletin sorumlu hâkime karşı açacağı rücu davası, tazminat davasını karara bağlamış olan mahkemede görüleceği, (m.47/2) tazminat davası dilekçesinde hangi sorumluluk sebebine dayanıldığı ve deliller açıkça belirtilir; varsa belgelerin de ekleneceği (m.48), mahkeme açılan tazminat davasını ilgili hâkime resen ihbar edeceği (m.48) düzenlenmiştir.

Keza HMK yürürlüğe girmeden önce 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu'nun 93. maddesine, 14 Şubat 2011 tarihinde yürürlüğe giren 6110 sayılı Kanun'un 12.maddesiyle 93/A maddesi eklenmiştir. 2802 sayılı Yasa'nın m.93/A da “Devlet aleyhine açılacak tazminat davası ancak dava konusu işlem, faaliyet veya kararın dayanağı olan soruşturma sonucunda verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın veya kamu davası açılmış ise kovuşturma sonucunda verilen hükmün, dava sonunda verilen hükmün, kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde açılabileceği, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın veya hükmün kesinleşmesinden önce, hâkim veya savcının söz konusu işlem, faaliyet veya kararıyla ilgili olarak görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanmaktan mahkûmiyeti hâlinde ise tazminat davası bu hükmün kesinleşmesinden itibaren bir yıl içinde açılabileceği hükmü ile maddenin diğer hükümleri 06.03.2014 günlü resmi gazetede yayınlanan 6526 sayılı Yasa'nın 19. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. Bu durumda davanın 1 yıl içinde açılmasını emreden kural kaldırıldığından davanın süresi içinde açıldığı kabul edilmelidir.

Somut olayda dosyada mevcut itiraza uğramayan fatura ve servis formuna göre davacının 17.06.2011 tarihinde satın aldığı Led TV davacıya aynı gün teslim edilmiş, garanti süresi içinde 21.11.2012 tarihinde “ekranda çizgi var” arızası ile servise müracaat edildiği, cihazın 28.12.2012 tarihinde davacıya teslim edildiği mevcut belge bilgi ve özellikle satıcının beyanlardan anlaşılmaktadır. Davacıya verilen garanti belgesinde de satış ve teslimin 17.06.2011 tarihinde yapıldığı, garanti süresinin 2 yıl, tamir süresinin ise 30 işgünü olarak düzenlendiği görülmüştür. 14.06.2003 gün ve 25138 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliği'nin “davaya konu malın tamir süresi en fazla 30 işgünü olan” hükmü 24.04.2011 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan ve yayımı tarihinden bir ay sonra yürürlüğe giren aynı Yönetmeliğin altıncı maddesinin dördüncü ve beşinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “Malın tamir süresi, ekli listede ilan edilen azami tamir süresini geçemez. Bu süre mala ilişkin arızanın servis istasyonuna, servis istasyonunun olmaması durumunda, malın satıcısı, bayii, acentesi, temsilciliği, ithalatçısı veya imalatçısı-üreticisinden birine bildirim tarihinden itibaren başlar. Tüketicinin arıza bildirimini; telefon, faks, e-posta, iadeli taahhütlü mektup veya benzeri bir yolla yapması mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat yükümlülüğü tüketiciye aittir. Malın arızasının 10 işgünü içerisinde giderilememesi halinde, imalatçı-üretici veya ithalatçı; malın tamiri tamamlanıncaya kadar, benzer özelliklere sahip başka bir malı tüketicinin kullanımına tahsis etmek zorundadır.” 4. maddede ise işgünü, ulusal, resmî ve dini bayram günleri ile yılbaşı, 1 Mayıs ve pazar günleri dışındaki çalışma günlerini ifade ettiği hükümleri yer almaktadır.  

Satış Sonrası Hizmetler Yönetmeliği'nin m.10/4 fıkrasında “Kullanım ömrü süresince malın yetkili servis istasyonlarındaki bakım ve onarım süresi azami tamir süresini geçemez. Bu süre, garanti süresi içerisinde mala ilişkin arızanın yetkili servis istasyonuna veya satıcıya bildirimi tarihinde, garanti süresi dışında ise malın yetkili servis istasyonuna teslim tarihinden itibaren başlar.”denilmektedir. Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin ekli listede ise televizyon için tamir süresi 20 işgünü olarak belirlenmiştir. Bu değişikliğin satım tarihinden sonra garanti süresi içinde meydana gelen arıza bildirim tarihinden önce yapılması nedeniyle davacının lehine olan yönetmelik hükmünün olayda uygulanması gerekecektir. Davacıya malın 20 işgünü içinde tamir edilip teslim edilmediği de tüm dosya kapsamından anlaşılmaktadır.  

4077 sayılı Yasa'nın 13/3 maddesi gereğince, garanti süresi içerisinde sık sık arızalanması sonucu maldan yararlanamamanın süreklilik arzetmesi veya tamiri için gereken azami sürenin aşılması hallerinde, tüketici malın ücretsiz olarak yenisiyle değiştirilmesini talep edebilecektir. Davacı ürünün fatura bedeli 1.100,00 TL olması nedeniyle S. Tüketici Sorunları Hakem Heyetine başvurmuş, heyetin 25.2.2013 tarihli kararı ile Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmelik hükümlerine atıf ile satıcının üzerlerine düşen yükümlülükleri yerine getirmedikleri, cihazın 4077 sayılı Yasa'nın 4 ve 14. maddesi gereğince 20 işgünü içerisinde tamir edilmediği gerekçesiyle tüketicinin talebinin kabulüne karar verilmiştir. Ne var ki hakem heyetinin kararına itiraz üzerine mahkemece 25.4.2013 tarihinde verilen kararda; garanti belgesinde kaşe ve imza olmaması tüketiciye kusur olarak yüklenmiş, ürün faturası ibraz edilemediğinden bahisle tamir işlemine başlanamadığı, yönetmelik hükümlerinin değişmesinden önce ürün satın alındığı, 30 işgünü içinde tamirinin yapıldığı, azami tamir süresinin aşılmadığı, geç teslimin tüketicinin hal ve hareketi sonucu olduğu gibi çelişkili ve yasal olmayan gerekçelerle S. TSHH'nin kararının kaldırılmasına kesin olarak karar verilmiştir. Davaya konu olan TV nin karar tarihi itibariyle değeri 1.191,52 TL'den az olması, hakem heyeti kararına itiraz üzerine mahkemenin verdiği karar 4077 sayılı Yasa'nın 22/5 maddesi gereğince kesin olup Yargıtay yolu da kapalıdır. Arıza ve karar tarihlerinde yürürlükte olan 4077 sayılı Yasa'nın 13/3 maddesi gereğince, garanti süresi içerisinde sık sık arızalanması sonucu maldan yararlanamamanın süreklilik arzetmesi veya tamiri için gereken azami sürenin aşılması hallerinde, tüketici malın ücretsiz olarak yenisiyle değiştirilmesini talep edebileceği hükmü karşısında TSHH'nin kararını kaldıran mahkeme kararı hatalı ise de bu hatanın kasta dayalı olmadığı, delilleri tartışarak kendi vicdani kanaatiyle ulaştığı sonuçtan hakimi sorumlu tutmanın, kararlarda görülen ve temyizde çözümlenecek her hukuki hata nedeniyle hakimlerin hukuki sorumluluğu yoluna gidilmesi yargı bağımsızlığını zedeleyecektir. Hakimler memur değildir. 657 sayılı Devlet Memurları Yasası'na göre hakimlerin özel kanunlarına tabi olduğu ifade edilmiş, 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nda da, hakim ve savcının “devlet memuru” olduğuna dair bir hüküm bulunmamaktadır. Hakimleri bir memur gibi görüp en ufak ihmal ve görevdeki kayıtsızlılığından dolayı rucü yoluyla da olsa tazminat tehdidi altında tutmak hukuka aykırıdır. Elbette ki buradan hakimlerin tamamen sorumsuz olduğu sonucu çıkarılmamalıdır. Memurlar hakkında benimsenen gelişigüzel bir sorumluluk sisteminin hakimler hakkında benimsenmesi, hakimlerin verdikleri her karar için tazminat davası açılması, hakimin bağımsızlığını ve tarafsızlığını tehlikeye düşürebilir. Bu yüzden davacı, hakimin eyleminin HMK m. 46/1-c deki “farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar vermek” hükmüne aykırı bulmuş ise de maddede yönetmelik hükümlerine atıf yapılmadığı kanun hükümlerine atıf yapıldığı düşünüldüğünde hakimin davaya konu kararı özel bir kasıtla verdiği söylenemez. Tüm bu nedenlerle dosyada hakimin sorumluluğunu mucip bir hareketi saptanamadığı ve HMK 46. maddesinde yazılı sınırlı şartların oluşmadığı vicdani kanaatiyle davanın reddine dair karar vermek gerekmiş olup aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Yukarda ayrıntıları açıklandığı üzere;

1- Davanın REDDİNE,

2- 2015 yılı Harçlar Tarifesine göre 27,70 TL maktu red harcının hazineye irad kaydına, peşin alınan 42.75 TL den bu miktarın mahsubuyla bakiyesinin davacıya iadesine,

3- Davalı vekille temsil edildiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 12/2 maddesi gözetilerek 2.425 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalı Hazineye verilmesine,

4- Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,

5- Davacının yatırdığı gider avansından artanının kendisine ödenmesine,”

Dair oybirliği ile verilen 24.03.2015 gün ve 2014/4 E., 2015/4 K. sayılı karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Davacı tarafın temyiz isteminin süresinde olduğunun anlaşılmasından ve dosyadaki tüm kağıtların okunmasından sonra gereği düşünüldü: 

Dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 46. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir. 

Davacı vekili müvekkilinin satın aldığı televizyonun garanti süresi içinde arızalanması sonucu servise teslim edildiğini, azami tamir süresine uyulmadığından bahisle Tüketici Hakem Heyeti'ne yenisi ile değiştirilmesi hususunda başvuruda bulunduğunu, hakem heyetince talebinin kabul edildiğini, satıcı firma tarafından yapılan itiraz üzerine S. 2. Asliye Hukuk Mahkemesince tek celsede ve kesin olarak satıcının itirazının kabulüne karar verildiğini, yerel mahkeme gerekçesinde televizyonun satım tarihinin 17.05.2011 olarak gösterildiğini, 24.05.2011 tarihine kadar yürürlükte kalan önceki “Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmelik”in azami tamir süresinin 30 işgünü olarak öngören maddesini uyguladığını, söz konusu cihazın 17.06.2011 tarihinde satın alındığını, bu tarihin fatura, garanti belgesi ve karşı tarafın beyanlarıyla da sabit olduğunu, doğru olan 17.06.2011 tarihi göz önüne alındığında 24.05.2011 tarihinde yürürlüğe giren yönetmeliğin azami tamir süresini 20 işgününe düşüren maddesinin uygulanmasının gerektiğini, 20 işgünü süresinin de tamir aşamasında aşılması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabul edilerek müvekkilinin mağdur edildiğini, hakimin duruşma tutağında mevcut olmayan bir sebebe dayanarak ve farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar ve hüküm vermiş olması nedeniyle sorumlu olduğunu belirterek 1.100,00 TL televizyon fatura bedeli, 440,00 TL mahrum kaldıkları vekalet ücreti, 800,00 TL yargılama gideri ve 85,00 TL noter masrafı olmak üzere toplam 2.425,00 TL maddi tazminatın tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı Maliye Hazinesi vekili davanın süresinde açılıp açılmadığının incelenmesi gerektiğini, verilen kararın tamamen delillerin değerlendirilerek soyut kanun hükümlerinin somut olaya tatbik edilmesi sonucunda hak ve nesafet kuralları gözetilerek vicdani kanaat doğrultusunda varılan hükümlerden ibaret olduğunu, uğranıldığı iddia edilen zararın dayanağının bulunmadığını, hatalı olduğu ileri sürülen kararda özel amaç ile davranıldığı yönünde ve sorumluluğu ispata yarayacak yeterli delilin sunulmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İhbar olunan hâkim tarafsız ve hukuk ilkelerine uyularak dosyanın incelendiğini, mahkemeye ibraz edilmiş faturanın bilgisayar çıktısının silik olduğunu, işlerinin yoğunluğu nedeniyle 17.05.2011 veya 17.06.2011 tarihlerinin okunuşundan ve silik yazımından da kaynaklanan nedenlerle maddi hata yapılmış olabileceğini, 17.06.2011 tarihi baz alınarak yönetmelik maddelerinin uygulanmış olmasının da kasıtlı bir hareketin sonucu olmadığını, mahkeme gerekçesinde de belirtildiği gibi davacıdan kaynaklı sebeplerle tamir ve teslim işleminin geciktiğini, tarafları tanımadığını, husumet içinde olmadığını ve kasıtlı hareket etmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

Özel Dairece yukarıda başlık bölümüne alınan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.

Dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir. 

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başka harç alınmasına yer olmadığına, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 25.10.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.