HMK 49 HÜKMÜNDEKİ DİSİPLİN PARA CEZASINA YENİDEN DEĞERLEME ORANININ UYGULANACAĞI YÖNÜNDE KANUNDA HÜKÜM BULUNMAMAKTADIR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


21 Nis
2023

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2022/10-756
KARAR NO   : 2022/1926

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
 Yargıtay 10. Hukuk Dairesi (İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla)
TARİHİ                         : 19/04/2022
NUMARASI                 : 2021/1 - 2022/2
DAVACI                       : Ö. Grup Makine Anonim Şirketi
                                      (Eski Unvan: Ö. Hidrolik İmalat San. Tic. Ltd. Şti.) vekili Av. B.E.
DAVALI                       : Maliye Hazinesi vekili Av. E.Ş.
İHBAR OLUNANLAR : 1- İ.A. 2- C.Ç. 3- R.Y.

1. Taraflar arasındaki “Tazminat” davasından dolayı Yargıtay 10. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla yapılan yargılama sonunda, davanın esastan reddine karar verilmiştir.

2. Karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; Ostim Organize Sanayi Bölgesinde bulunan müvekkili şirkete ait işyerinde dava dışı gaz dağıtım şirketinden tedarik edilen oksijen tüplerinin patlaması sonucu meydana gelen kazada yaşamını yitiren dokuz işçiden biri olan Dursun K.’ın mirasçıları tarafından Ankara 20. İş Mahkemesinde 2015/291 Esas sayılı maddi ve manevi tazminat davasında ilk derece mahkemesince kazanın meydana gelmesinde kusuru bulunmayan müvekkili şirket hakkındaki davanın reddine karar verilmesine rağmen davacılar vekilinin istinaf başvurusu üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesince dava dosyasına sunulmamış, duruşma tutanaklarında dahi yer almamış, fotokopisi ve izi olmayan bir kısım dava dosyalarının hayatın olağan akışına ve mahkemelerin rutin işleyişine aykırı olacak şekilde karara gerekçe yapılarak sözü edilen dosyalarda müvekkili şirketin taraf olmaması ve davaların aynı gün gerçekleşen başka bir şirketteki ikinci patlamaya ilişkin olması dikkate alınmadan ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp yeniden karar verilerek hüküm altına alınan tazminatlardan müvekkili şirketin de sorumlu tutulduğunu ve kararın kesin olarak verildiğini, bu şekilde bölge adliye mahkemesi hâkimlerinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 46. maddesinin (c) ve (ç) bentlerine aykırı davranarak verdikleri karar nedeniyle hak sahiplerine ödeme yapmak zorunda kalan davacı şirketin zarara uğradığını ileri sürerek 186.559TL tazminatın yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı Maliye Hazinesi vekili cevap dilekçesinde; davanın süresinde açılmadığını, HMK’nın 46. maddesinde belirtilen sınırlı ve sayılı sorumluluk koşullarının somut olayda gerçekleşmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

Özel Daire Kararı:

6. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 19.04.2022 tarihli ve 2021/1 E., 2022/2 K. sayılı kararı ile; "... Ankara 20. İş Mahkemesinin 2015/291 Esas 2018/204 Karar sayılı dosyası getirtilip incelenmiş tetkikinden: 03.02.2011 tarihinde Ö. Hidrolik İml.Sn.Tc.Ltd.Şti işyeri çalışanı Dursun K.'ın işyerinde aynı tarihteki patlama sonucu vefatı nedeniyle mirasçıları tarafından, davalılar Ö. Hidrolik İml.Sn.Tc.Ltd ile OSB Yönetimi, A. ..Ltd.Şti, E. Gaz A.Ş aleyhine iş kazasına dayalı maddi ve manevi tazminat istemli dava açıldığı, alınan kusur raporuyla iş kazasının oluşumunda %100 kusurun davalılar A. ..Ltd.Şti ile E. Gaz.. A.Ş'ne verilirken, davalı Ö. Hidrolik İml.Sn.Tc.Ltd.Şti' ne kusur atfı yapılmadığı, İlk Derece Mahkemesince davalı Ö. Hidrolik İml.Sn.Tc.Ltd.Şti ve OSB Yönetimi yönünden istemin reddine karar verilirken, diğer davalılar yönünden manevi tazminat istemlerinin kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır.

Davacıların İstinaf başvurusu üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25.11.2020 tarih ve 2018/2904 Esas 2020/2542 Karar sayılı ilamında özetle; Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 2018/575 Esas 208/1131 Karar sayılı bozma ilamına konu olan Ankara 21. İş Mahkemesinin 2015/111 Esas 2016/199 Karar sayılı dava dosyası ile anılan bozma ilamı içeriği, Ankara 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/17 Esas sayılı dava dosyası içeriği ve keza Ankara 6. İş Mahkemesinin 2014/892 Esas sayılı dava dosyası içeriklerinden bahsedilmiş; yargılama sürecinde alınmış kusur raporuyla davalı Ö. Hidrolik İml. Sn. Tc. Ltd. Şti'ne kusur verilmemesi nedeniyle İlk Derece Mahkemesince hakkındaki davanın reddine karar verilen davalı Ö. Firması yönünden, iş kazası olayının davalı Ö. ..Ltd.Şti işyerinde meydana gelmiş olması olgusundan hareket edilmek suretiyle, anılan Şirket yönünden istinaf başvurusu kabul edilerek hakkındaki davanın kabulüne karar verilmiştir.

 Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin anılan 25.11.2020 tarihli kararı miktar itibarıyla kesin nitelikte olduğundan; kesinleşen hüküm gereği davacı Şirket tarafından ilama konu 186.559,00 TL'lik tutar davacı tarafa 22.12.2020 tarihli banka dekontu ile ödenmiştir.

 Bilindiği üzere 6100 sayılı HMK'nun 46. maddesinde sorumluluk nedenleri sınırlı olarak sayılmıştır. Bu madde hükmüne göre Hakimlerin yargılama faaliyetinden dolayı ancak aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilmektedir.

Buna göre Hakimin;

a) Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.

b) Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.

c) Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması.

ç) Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması.

d) Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması.

e) Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması,

Hallerinde tazminat davası, açılabilecektir.

Somut uyuşmazlıkta; davacı tarafından, ilk derece mahkemesi dava dosyasının celse zabıt içerikleri ile dava dosyası içeriklerinde yer alan hiç bir kusur raporunda kendileri hakkında bir kusur veya ihmali davranış atfedilmediği; taraflarca dava dosyasına hiç sunulmamış, duruşma zabıtlarında yer dahi almamış, fotokopisi ve izi dahi olmayan bir kısım dava dosyalarının hayatın olağan akışına ve mahkemelerin rutin işleyişine aykırı olacak şekilde BAM kararına gerekçe yapıldığı, bahsedilen dava dosyalarında taraf olmadıkları gibi, kendileri aleyhine hüküm verilecek bir sebebin de yer almadığı, ilgili dosyaların aynı gün gerçekleşen ikinci patlamayla ilgili olmasına rağmen HMK'nun 46/C ve Ç maddeleri ihlal edilecek şekilde karar verildiği iddiasıyla iş bu davayı açmış ise de; anılan Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25.11.2020 tarih ve 2018/2904 Esas 2020/2542 Karar sayılı dava dosyası incelendiğinde, ilgili BAM Dairesinin, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 2018/575 Esas 208/1131 Karar sayılı bozma ilamı içeriği, Ankara 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/17 Esas sayılı dava dosyası içeriği ve keza Ankara 6. İş Mahkemesinin 2014/892 Esas sayılı dava dosyası içeriklerinden bahsederek, yargılama sürecinde alınmış kusur raporuyla davalı Ö. Hidrolik İml. Sn. Tc. Ltd. Şti'ne kusur verilmemesi nedeniyle İlk Derece Mahkemesince hakkındaki davanın reddine karar verilen davalı Ö. Firması yönünden, iş kazası olayının davalı Ö. ..Ltd.Şti işyerinde meydana gelmiş olması, kusursuz sorumluluk, tehlike sorumluluğu değerlendirmelerinden hareketle, anılan Şirket yönünden istinaf başvurusu kabul edilerek hakkındaki davanın kabulüne karar verdiği anlaşılmıştır.

Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde yapılan inceleme ve değerlendirme sonucu, somut uyuşmazlıkta HMK'nun 46. maddesinde sınırlı sayıda düzenlenen Hakimlerin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine tazminat sorumluluğu hallerinden herhangi birisi bulunmadığı anlaşılmakla, davanın reddine karar verilmiş; ayrıca HMK 49. madde hükmü uyarınca hakimin hukuki sorumluluğuna dair davanın esastan reddi halinde disiplin para cezası takdir edilerek hüküm altına alınması gerekeceğinden, bu konuda para cezası alt sınırdan takdir edilmiş ve yeniden değerleme oranına göre yapılması gereken artırım miktarına göre belirlenmek suretiyle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1- HMK'nun 46. maddesindeki Hakimin hukuki sorumluluğuna ilişkin koşullar oluşmadığından DAVANIN REDDİNE,

2- HMK'nun 49. maddesi uyarınca 1.760,63-TL disiplin para cezasının davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydedilmesine,

3- Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,

4- Karar tarihinde yürürlükte bulanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı yararına takdir olunan 7.425,00-TL maktu avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,

5- Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,.." karar verilmiştir.

Kararın Temyizi:

7. Özel Daire kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. ÖN SORUN

8. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce, davacı vekilinin temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına yönelik istemi ön sorun olarak tartışılmış ve değerlendirilmiştir.

III. GEREKÇE

Ön sorun yönünden;

9. Ön sorun ile ilgili hususların açıklığa kavuşturulması açısından temyiz incelemesinde duruşma yapılmasına ilişkin yasal düzenlemelerin incelenmesi ve konunun adil yargılanma hakkı kapsamında irdelenmesi gereklidir.

10. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin 1. fıkrasında:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir." hükmü yer almaktadır.

11. Anayasa’da adil yargılanma hakkının kapsamı düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam ve içeriğinin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) “Adil yargılanma hakkı” başlıklı 6. maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir. Anılan maddeye göre, “Herkes davasının medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir…”.

12. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının temel unsurlarından birisi de Anayasa’nın 141. maddesinde düzenlenen yargılamanın açık ve duruşmalı yapılması ilkesidir. “Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması” kenar başlıklı 141. maddesinin 1. fıkrası :

“Mahkemelerde duruşmalar herkese açıktır. Duruşmaların bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına ancak genel ahlâkın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde karar verilebilir” şeklindedir.

13. Yargılamanın açıklığı ilkesinin amacı adli mekanizmanın işleyişini kamu denetimine açarak yargılama faaliyetinin saydamlığını güvence altına almak ve yargılamada keyfiliği önlemektir. Bu yönüyle anılan ilke hukuk devletinin en önemli gerçekleştirme araçlarından birisini oluşturur. "Duruşmalı yargılama hakkı" her türlü yargılamanın mutlaka duruşmalı yapılması zorunluluğu anlamına gelmez. Adil yargılama ilkelerine uyulmak şartıyla usul ekonomisi ve iş yükünün azaltılması gibi amaçlarla bazı yargılamaların duruşmadan istisna tutulması ve duruşma yapılmaksızın karara bağlanması anayasal hakların ihlalini oluşturmaz. Özellikle ilk derece mahkemeleri önünde duruşmalı yargılama yapılıp karar verildikten sonra kanun yolu incelemesinin, tarafların iddia veya savunmaları yazılı olarak alındıktan sonra dosya üzerinden yapılması hâlinde adil yargılanma hakkının ihlalinden söz edilemez (Anayasa Mahkemesi, Mehmet Soysal ve diğerleri, B. No: 2014/2678, 17.11.2016, § 36; Cengiz Topel Çelikoğlu, B. No: 2013/8049, 18.02.2016, § 80; Kırmızı GAA İnşaat Turizm Gıda Sanayi ve Tic. Ltd. Şti, B. No: 2013/2370, 11.12.2014, § 23; Nevruz Bozkurt, B. No: 2013/664, 17.09.2013, § 32).

14. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasında “aleni yargılama” hakkının tanınması, zorunlu olarak “sözlü yargılama” hakkını da içerir. Bununla birlikte AİHS’nin bu maddesinde yer alan söz konusu yükümlülük mutlak değildir (Anayasa Mahkemesi, Adnan Altın, B. No: 2013/9748, 07.01.2016, § 44). Yargılamada tarafların şüpheye yer vermeyecek şekilde bu haklarından vazgeçmesi ve kamu yararının sözlü yargılama yapılmasını gerekli kıldığı bir durumun bulunmaması hâlinde duruşma yapılmayabilir. Vazgeçmenin açıkça veya zımnen yapılması mümkündür. Duruşma yapılmasına ilişkin talebin sürdürülmemesi ya da hiç ileri sürülmemesi, zımnen vazgeçmeye örnek gösterilebilir. Bunun yanında dava dosyası ve tarafların yazılı görüşleri temelinde yeterince çözülemeyen hukukî ve olgusal herhangi bir sorunla karşılaşılmaması örneğinde olduğu gibi yargılamanın istisnai koşulları da duruşma yapılmasını gerektirmeyebilir (Adnan Altın kararı, § 46). (Benzer yöndeki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları için bkz. Blom/İsveç, B. No:28338/95, 14.3.2000; Eksert Turizm Taşımacılık Tekstil Gıda San ve Tic. Ltd. Şti/Türkiye ve diğer 7 başvuru, B. No:40988/06, 2.7.2013).

15. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ayrıca özellikle inandırıcılık sorunu taşımayan, karmaşık olmayan veya olaylarla ilgili hiçbir tartışmanın bulunmadığı, oldukça teknik davalar ile mahkemelerin tarafların sunduğu görüşlere ve diğer belgelere dayanarak adil ve makul bir biçimde karar verebilecekleri davalar için duruşma yapılmasının gerekli olmayabileceğini belirtmiştir (Jussila/Finlandiya, § 41, Döry/İsveç, B. No:28394/95, 12.11.2002, § 37, Mehmet Emin Şimşek/Türkiye, B. No: 5488/05, 28.2.2012, § 30). (Adnan Altın, kararı, § 47).

16. Temyiz yolunda hüküm mahkemesinin kararı sadece hukuka uygunluk bakımından inceleme konusu yapılabilir. Yargıtay istinaf mahkemesi gibi bir vakıa, tahkikat ve yargılama mahkemesi değildir. Temyiz yolunda hüküm mahkemesinin kararı incelenerek hüküm mahkemesine bildirilmiş olan vakıaların usulüne uygun biçimde incelenip incelenmediği, özellikle o vakıalara kanunların (hukukun) doğru uygulanıp uygulanmadığı kontrol edilir.

17. Nitekim Anayasa Mahkemesi de bireysel başvuru yoluyla önüne gelen davalarda verdiği, Mehmet Soysal ve diğerleri, B. No: 2014/2678, 17.11.2016; Cengiz Topel Çelikoğlu, B. No: 2013/8049, 18.02.2016; Adnan Altın, B. No: 2013/9748, 07.01.2016; Kırmızı GAA İnşaat Turizm Gıda Sanayi ve Tic. Ltd. Şti, B. No: 2013/2370, 11.12.2014; Nevruz Bozkurt, B. No: 2013/664, 17.09.2013 kararlarında, başvurucuların duruşma talepleri bulunmasına rağmen dosya üzerinden inceleme yapılmasının adil yargılanma hakkının ve bu kapsamda aleni yargılama hakkının ihlali niteliğinde olduğu yönündeki başvurularının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.

18. Yukarıda yapılan açıklamalar ve özellikle temyiz yolunda yeni vakıa ve delillerin Yargıtay tarafından incelenemeyecek olması karşısında duruşma isteminin reddi kararlarının hak ihlali olarak değerlendirilmesi mümkün görülmemektedir.

19. Aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2021 tarihli ve 2017/12-2540 E., 2021/571 K.; 17.09.2019 tarihli ve 2019/4-60 E., 2019/879 K.; 22.11.2017 tarihli ve 2016/11-1239 E., 2017/1398 K. ve 22.11.2017 tarihli ve 2017/8-2835 E., 2017/1399 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.

20. Somut olayda dava, HMK'nın 46. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkin olup karmaşık bir dava türü olmadığı gibi verilen karara karşı temyiz istemleri için taraflara başvuru olanağı tanınmış, temyiz dilekçesinin bir örneği cevap hakkı için karşı tarafa tebliğ edilmiştir.

21. Hâkimlerin sorumluluğunu düzenleyen ve eldeki davanın dayanağı olan HMK’nın 46. ve devamı maddeleri gereğince Dairelerin ilk derece mahkemesi sıfatıyla karar verdiği ve temyiz incelemesini Hukuk Genel Kurulunun yaptığı işlerde duruşmalı olarak temyiz incelemesi yapılacağı konusunda açık bir düzenleme yer almamaktadır. Ayrıca Yargıtay Kanunu’nda da bu işlerin temyizinin duruşmalı olarak inceleneceği konusunda açık bir hükme yer verilmemiştir.

22. Şu durumda Hukuk Genel Kurulunun ağırlıklı işini oluşturan direnme kararlarının dâhi temyiz incelemelerinin açıklanan nedenlerle duruşmalı yapılamayacağı öngörülmüşken diğer işlerinin duruşmalı yapılacağını kabule olanak verecek yasal bir düzenleme ve gereklilik bulunmadığı açıktır. Bu nedenle Hukuk Genel Kurulunun incelemesine tabi işlerde ayrık ve açık bir düzenleme olmadığı sürece duruşmalı inceleme yapılması olanaklı görülmemektedir.

23. Bu nedenle davacı vekilinin duruşma isteğinin reddine oy birliğiyle karar verildikten sonra işin esasının incelenmesine geçilmiştir.

Esas yönünden;

24. Dava, HMK’nın 46. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.

25 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46. maddesinde sorumluluk nedenleri sınırlı olarak sayılmış olup anılan maddede; “(1) Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir:

a) Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.

b) Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.

c) Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması.

ç) Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması.

d) Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması.

e) Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması.” düzenlemesi bulunmaktadır.

26. Somut olayda HMK’nın 46. maddesinde sınırlı sayıda belirtilen sorumluluk sebeplerinden hiçbiri bulunmadığından ve hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı tazminat şartları oluşmadığından Özel Dairece davanın reddine karar verilmesi yerindedir.

27. Ancak HMK'nın 24.11.2016 tarihli ve 6763 sayılı Kanun'un 44. maddesi ile eklenen Ek 1. maddesinin 1. fıkrasındaki "200 üncü, 201 inci, 341 inci, 362 nci ve 369 uncu maddelerdeki parasal sınırlar her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların; o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların on Türk lirasını aşmayan kısımları dikkate alınmaz" şeklindeki düzenleme gereğince Kanun'un senetle ispat zorunluluğuna ilişkin 200., senede karşı tanıkla ispat yasağına ilişkin 201., istinaf ve temyizde miktar itibariyle kesinlik sınırına ilişkin 341. ve 362. maddeleri ile temyiz incelemesinde duruşma yapılması için öngörülen miktara ilişkin 369. maddesinde yer alan parasal sınırların her takvim yılı başından geçerli olmak üzere Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan olunan yeniden değerleme oranında arttırılması gerekmekle birlikte HMK'nın 49. maddesindeki disiplin para cezasına yeniden değerleme oranının uygulanacağı yönünde Kanun'da hüküm bulunmamaktadır. Bu itibarla Özel Dairece alt sınırdan takdir edilmesine rağmen yeniden değerleme oranına göre disiplin para cezasının miktarı arttırılarak 500 TL yerine 1.760,63 TL'ye hükmedilmesi doğru olmamıştır.

28. Ne var ki bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden Özel Daire kararının disiplin para cezası yönünden HMK'nın 370/2. maddesi uyarınca düzeltilerek onanması gerekir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla verdiği 19.04.2022 tarihli kararın hüküm sonucunun (2) numaralı bendindeki "1.760,63-TL" sayısının çıkarılarak yerine "500 TL" sayısının yazılmasına, kararın düzeltilmiş bu şekli ile ONANMASINA,

Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına, 28.12.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.