HUKUKİ VE EKONOMİK ANLAMDA BAĞLANTI BULUNAN VE BİRDEN FAZLA ASLİ TALEP BULUNMAYAN DOSYA AÇISINDAN TEFRİK KARARI VERİLMEMESİNE DAİR KARAR YERİNDEDİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


30 Haz
2023

Yazdır

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

Esas No        : 2021/(17)4-369
Karar No       : 2023/258

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                :
 Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ                          : 12.10.2020
SAYISI                          : 2020/40 E., 2020/381 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesinin 11.04.2018 tarihli ve
                                         2015/7576 Esas, 2018/4018 Karar sayılı  BOZMA kararı 

1. Taraflar arasındaki alacak, olmadığı takdirde tasarrufun iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen alacak davasının kabulüne ilişkin karar davalı A. Sağlık Hiz. ve Tic. Ltd. Şti. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı A. Sağlık Hiz. ve Tic. Ltd. Şti. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:

 I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi: 

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalılardan İ. İleri Tıp Teknolojileri Turizm Dış Tic. ve Paz. Ltd. Şti. ile Balgat'ta yaptırılan hastanenin bir kısım işleri için sözleşme düzenlediğini, sözleşmeden kaynaklanan davaların Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2002/431 Esas sayılı dosyasında görülüp 05.05.2010 tarihli kararla sonuçlandırıldığını, müvekkili lehine hüküm altına alınan alacağın tahsili amacıyla Ankara 8. İcra Müdürlüğünün 2013/4066 Esas sayılı dosyasında davalılardan İ. İleri Tıp Teknolojileri Turizm Dış Tic. ve Paz. Ltd. Şti. aleyhine icra takibi başlatıldığını, takip sırasında takip borçlusunun tek ticari işletmesi olan Özel A. Hastanesinin davalı A. Sağlık Hiz. ve Ticaret Ltd. Şti.ye 22.04.2008 tarihli protokolle devredildiğinin öğrenildiğini, TPE Markalar Daire Başkanlığı nezdinde hastane adının hâlen takip borçlusu adına tescilli bulunduğunu, işletmeyi devralanın önceki borçlardan dolayı iki yıl süre ile devredenle birlikte müteselsilen sorumlu olduğunu, davalı şirketler arasında fiili ve organik bağ bulunması, her iki firmanın ortaklarının aynı kişiler olması, ilam ve takip borçlusu şirket adına işlem yapan şahsın aynı zamanda davalı A. Sağlık Hizmetleri ve Ticaret Ltd. Şti.nin ortağı bulunması, A. Sağlık Hizmetleri ve Ticaret Ltd. Şti. adına işlem yapan şahsın da aynı zamanda ilam ve takip borçlusu şirket ortağı olması, her iki şirketin de aynı sokakta 14 ve 15 numaralı yerlerde bulunmaları, hastanenin 10.000.000,00 TL rayiç değeri olduğu hâlde 300.000,00 TL bedelle devredilmiş bulunması, marka hakkının hâlen borçlu şirket üzerinde bulunması nedeniyle devir işleminin muvazaalı olduğunu ileri sürerek müvekkilinin Ankara 8. İcra Müdürlüğünün 2013/4066 sayılı dosyasından takibe konu edilen Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2002/431 Esas, 2010/242 Karar sayılı ilamından kaynaklı alacağının 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 202 nci maddesi gereğince davalılardan A. Sağlık Hiz. ve Tic. Ltd. Şti.den tahsiline, bu talep kabul edilmez ise Özel A. Hastanesi unvanlı işyerinin özel hastane ruhsatının davalı takip borçlusu İ. İleri Tıp Teknolojileri Turz. Dış Tic. ve Pazarlama Ltd. Şti.den diğer davalı A. Tıp Merkezi Görüntüleme Sağlık ve Hizmetleri Tic. Ltd. Şti.ye devrine ilişkin işlemin muvazaalı ve alacaklılardan mal kaçırmak amaçlı olması nedeniyle Ankara 8. İcra Müdürlüğünün 2013/4066 sayılı takip dosyasındaki alacak ve fer'îlerine yetecek oranda 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 278 vd. ve TBK’nın 19 uncu maddeleri gereğince iptali ile cebri icra yetkisi verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı

5. Davalı İ. İleri Tıp Teknolojileri Turz. Dış Tic. ve Pazarlama Ltd. Şti. usulüne uygun tebligata rağmen cevap dilekçesi sunmamıştır.

6. Davalı A. Sağlık Hiz. ve Tic. Ltd. Şti. vekili; tasarrufun iptali davası için öngörülen süreler ve hak düşürücü süre geçtikten sonra davanın açıldığını, davacının davalı İ. İleri Tıp Teknolojileri Turizm Dış Tic. ve Paz. Ltd. Şti. ile yaptığı sözleşmenin 29.01.2001 tarihli olduğunu, hastane açma izninin devir sözleşmesinin ise 22.04.2008 tarihinde yapıldığını, istisna akdinde öngörülen beş yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini, üçüncü kişi olan müvekkilinin kötüniyetli olmadığını ve muvazaalı işlem yapmadığını, davacının alacağının varlığından bu dava sebebiyle haberdar olduğunu, müvekkilinin İ. İleri Tıp Teknolojileri Turizm Dış Tic. ve Paz. Ltd. Şti.den mal varlığını veya işletmeyi devralmadığını, sadece hastane açma ruhsatını devraldığını, devraldığında hiçbir menkul mal olmadığını, müvekkilinin menkulleri Garanti Finansal Kiralama A.Ş.den leasing yoluyla 27.12.2007 tarihinde kiraladığını, haciz tutanağının İİK'nın 80 ve 102 nci maddeleri hükümlerine uygun düzenlenmediğini, haciz tutanağının İİK'nın 105 inci maddesi anlamında geçici aciz vesikası olarak nitelendirilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı

7. Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 15.12.2014 tarihli ve 2014/1116 Esas, 2014/852 Karar sayılı kararı ile; davanın, davacının mahkeme ilamına dayalı alacağından davalı borçlunun işletmesini devralan diğer davalının da sorumlu bulunduğundan bahisle alacak, olmadığı takdirde tasarrufun iptali isteklerine ilişkin olduğu, öncelikle işletme devrine ilişkin talebin incelenmesinin gerektiği, davalılar arasındaki 22.04.2008 tarihli devir protokolüne göre davalı A. Sağlık Hiz. ve Tic. Ltd. Şti. takip borçlusu davalı İ. İleri Tıp Teknolojileri Turizm Dış Tic. ve Paz. Ltd. Şti.ye ait işyerini demirbaşları ve bütün hak ve borçları ile birlikte devraldığı, işletme devrinden sonra davalı A. Sağlık Hiz. ve Tic. Ltd. Şti.nin kendi nam ve hesabına işletme ile ilgili bazı taahhüt ve tasarruf muamelelerinde bulunmasının işletme devri vakıasını bertaraf edici mahiyette olmadığı, davalı A. Sağlık Hiz. ve Tic. Ltd. Şti. ilan ve duyuru yaptığını iddia ve ispat etmediğinden dava tarihi itibariyle Kanun’da öngörülen iki yıllık hak düşürücü sürenin dolmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne; Ankara 8. İcra Müdürlüğünün 2013/4066 Esas sayılı dosyasında takibe konulmuş bulunan davacı alacağının TBK'nın 202 nci maddesi gereğince davalılardan A. Sağlık Hiz. ve Tic. Ltd. Şti.den tahsiline karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı

 8. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı A. Sağlık Hiz. ve Tic. Ltd. Şti. vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

 9. Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesinin 11.04.2018 tarihli ve 2015/7576 Esas, 2018/4018 Karar sayılı kararı ile;

“… Dava İİK'nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemi ile BK 202 uyarınca davalı A.'den alacağın tahsili istemine ilişkindir.

Tasarrufun iptali davaları basit yargılama usulüne, alacak davası ise yazılı yargılama usulüne tabidir. Mahkemece, alacak davasının tefrik edildikten ve ayrı esasa kaydı yapıldıktan sonra karar verilmesi gerekirken taleplerin tefrik edilmeksizin esasa girilerek karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Kabule göre alacaklı tarafından davalı borçlu firma aleyhine icra takibi yapılmış ve söz konusu icra takibi davalı borçlu tarafından itiraz edilmeksizin kesinleşmiştir. Davacı alacaklının kesinleşmiş bir alacağı mevcut iken mahkemece kesinleşmiş alacak için yeniden BK 202 E. dayalı olarak tahsil kararı verilmesi de doğru görülmemiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı

10. Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 12.10.2020 tarihli ve 2020/40 Esas, 2020/381 Karar sayılı kararı ile; önceki gerekçelere ilave olarak davacının dava dilekçesinde birbirinden bağımsız birden fazla asli talebini aynı dava dilekçesinde ileri sürmeyip "iş bu talebimiz kabul görmez ise" şeklinde terditli olarak talepte bulunduğu, davacının birbirinden bağımsız birden fazla asli talebinin bulunmadığı, ticaret mahkemelerinde görülen davaların 22.07.2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanun’un 58 inci maddesine eklenen son değişiklikler ile beraber beşyüz bin Türk Lirasına kadar basit yargılama usulüne tâbi olduğu, tasarrufun iptali ve alacak davasının da basit yargılama usulüne tâbi olduğu olayda bu iki terditli talebi barındıran davanın aynı davada birlikte değerlendirilebileceği, davacı-alacaklı tarafından, davalılardan borçlu İ. İleri Tıp Tek. Dış. Tic. ve Paz. Ltd. Şti. aleyhine Ankara 8. İcra Müdürlüğünün 2013/4066 Esas sayılı dosyasında takibe konu edilen Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2002/431 Esas, 2010/242 Karar sayılı ilamından kaynaklı alacağın tahsilinin istendiği, Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi kararında davalı olmayan ve aleyhinde hüküm verilmeyen diğer davalı A. Sağlık Hiz. ve Tic. Ltd. Şti. aleyhine başlatılmış ve kesinleşmiş bir icra takibinin bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi

11. Direnme kararı süresi içinde A. Sağlık Hiz. ve Tic. Ltd. Şti. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

12. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda dava dilekçesi ve dosya kapsamına göre, davacının alacak ve tasarrufun iptali taleplerinin terfik edilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

13. Medeni usul anlamında dava, kişinin özel hukuka ilişkin bir uyuşmazlık hakkında mahkeme aracılığıyla kesin hüküm teşkil edecek şekilde hukuki himaye talep etmesidir. Davacı ve davalı olmak üzere iki taraf sistemine göre kurulmuş olan davada, ihtiyari ya da mecburi dava arkadaşlığı dolayısıyla birden çok gerçek ya da tüzel kişi bir araya gelebilir. Kanun koyucu, taraf çokluğu olarak da adlandırılan bu durumları, yani birden fazla kişinin dava açması veya davanın birden fazla kişi aleyhine açılmasını, somut olayın özelliğine ve talebin niteliğine göre basitlik, ucuzluk ve yargılamanın makul sürede tamamlanması şeklindeki üç ana unsuru içinde barındıran usul ekonomisi ilkesi gereği bazen yargılamanın daha kolay yürütülmesi, çelişkili kararların ortaya çıkmasının engellenmesi için kabul etmiş; bazen de bu durumu dava konusu üzerinde tasarruf etme yetkisinin birden fazla kişiye ait olmasından ya da maddi hukuktan kaynaklanan nedenlerden ötürü zorunlu tutmuştur.

14. Davacı, bir ya da birden çok davalıya karşı birden fazla bağımsız talebini tek bir dava dilekçesi ile ileri sürebilir. Bu taleplerin aynı veya farklı hukuki sebeplerden doğması mümkündür. Bir başka anlatımla, hukuki sebebin farklı olması kural olarak davaların birlikte görülmesine engel teşkil etmez.

15. Ayrı açılan davalar aynı ya da birbirine benzer sebeplerden kaynaklandığında, özellikle biri hakkında verilecek hüküm diğerini de etkileyecek nitelikte olduğunda, aralarında bağlantı bulunan bu davaların birleştirilmesi zorunlu değil ise de; usul ekonomisi açısından önem taşımaktadır. Usul hukuku kurallarının izin verdiği çerçevede davacının birden fazla talebini tek dava dilekçesi ile ileri sürdüğünde ancak tahkikatın birlikte yürütülmesinin fayda sağlamayacağı aksine yargılamanın gereksiz yere uzamasına neden olan ya da taleplerin niteliği gereği tahkikatın birlikte yürütülmesinin mümkün olmadığı durumlarda ise mahkemece tefrik kararı verilmelidir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 167 nci maddesi uyarınca mahkeme, yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için, birlikte açılmış veya sonradan birleştirilmiş davaların ayrılmasına, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden karar verebilir. Bu durumda mahkeme, ayrılmasına karar verilen davalara bakmaya devam eder.

16. Yargılamanın gereksiz yere uzamasına engel olmak açısından bağlantı kavramının içeriğinin doğru belirlenmesi gerekmektedir. HMK’nın 166/4 üncü maddesine göre, davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda, bağlantı var sayılır. Davaların ayrı ayrı görülmelerine göre birlikte görülmelerinde daha esaslı usulî menfaatler bulunduğunda, özellikle de her iki dava için uygun istikamette karar verilmesi gerektiğinde bağlantının varlığı kabul edilmelidir (Budak, Ali Cem/ Karaaslan, Varol: Medeni Usul Hukuku, İstanbul 2021, s. 248).

17. Davacının talepleri arasında aslilik- fer'îlik ilişkisi kurmak suretiyle açtığı dava ise terditli dava olarak adlandırılmaktadır.

18. Terditli dava, HMK’nın 111 inci maddesinde;

“…(1) Davacı, aynı davalıya karşı birden fazla talebini, aralarında aslilik-ferîlik ilişkisi kurmak suretiyle, aynı dava dilekçesinde ileri sürebilir. Bunun için, talepler arasında hukuki veya ekonomik bir bağlantının bulunması şarttır.

(2) Mahkeme, davacının asli talebinin esastan reddine karar vermedikçe, fer’î talebini inceleyemez ve hükme bağlayamaz…” şeklinde açıklanmıştır.

19. Anılan maddeden anlaşılacağı üzere, terditli davanın dinlenebilmesi için asıl talep ile yardımcı talep arasında bir bağlantı olması ve her iki talebin de hukuki ya da ekonomik anlamda aynı yahut benzer amaca yönelmiş olması gerekmektedir. Davacı bu suretle dava açarak, taleplerine yönelik mahkemece yapılacak incelemenin sırasını belirlemektedir.

20. Terditli davada mahkeme ilk önce asıl talep hakkında inceleme yapar; bunu yerinde bulursa yardımcı (terditli) talebin incelenmesine gerek kalmaz. Asıl talep yerinde görülmezse, o zaman yardımcı talebin incelenmesine geçilir. Yardımcı talep de aynı vakıaya dayandığı veya asıl taleple bağlantılı olduğu için, mahkemenin yardımcı talebi aynı davada incelemesi, yardımcı talebin ayrı bir dava konusu yapılması hâline oranla çok daha kolay, basit ve ucuz olur (Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü C II, İstanbul 2021 s. 1494).

21. İcra ve İflas Kanunu’nun 277 ve devamı maddeleri gereği açılan tasarrufun iptali davaları, aynı Kanun'un 281/1 inci maddesi gereğince basit yargılama usulüne tâbidir. Buna göre, anılan maddelere göre açılan tasarrufun iptali davasının, yazılı yargılama usulüne tâbi olan örneğin tapu iptali ve tescil veya menfi tespit davası ile birlikte görülmesi, farklı yargılama usulü ve farklı inceleme merciilerine tâbi olduğundan kural olarak mümkün değildir. Ancak somut olayda üçüncü kişinin işletmeyi devraldığı iddiasıyla sorumluluğu ve İİK 280/III üncü maddesi uyarınca ticari işletmenin devri nedeniyle vakıa olarak tasarrufun iptali birlikte ileri sürülmüş ise de dava terditli dava olarak açılmıştır. Mahkemece yazılı yargılama usulü uygulanmış ve asıl talep olan alacak davası hakkında kabul kararı verilmiştir. Esasen biri hakkında verilecek karar diğerini doğrudan ilgilendiren uyuşmazlıkta yer alan talepler arasında hukuki ve ekonomik anlamda bağlantı bulunduğu kuşkusuz olduğundan ve birden fazla asli talep bulunmadığından mahkemece tefrik kararı verilmesine yer olmadığına dair karar yerindedir.

22. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; tasarrufun iptali davalarının basit yargılama usulüne tâbi olduğu ve asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğu, davacının dava dilekçesinde TBK’nın 202 olmadığı takdirde İİK’nın 277 ve BK’nın 19 uncu maddesinin uygulanmasını istediği, talepler arasında terdit oluşturulmasının yerinde olmadığı, davanın açıldığı tarih itibariyle tasarrufun iptali davalarında ticaret mahkemesinin görevli olmadığı, davanın ilk açıldığı tarih ve karar verildiği tarih arasında ticaret mahkemelerinde, TBK’nın 202 nci maddesine dayalı yargılamasının değere bakılmaksızın yazılı yargılama usulünün uygulandığı, mahkemece de yazılı yargılama usulü uygulanmak suretiyle karar verildiğinden direnme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmüş ise de bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

23. Hâl böyle olunca; mahkemece yukarıda açıklanan hususlara değinilerek verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olup yerindedir.

24. Ne var ki, Özel Dairece diğer temyiz itirazları bakımından inceleme yapılmadığından, bu yönde inceleme yapmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.

IV. SONUÇ

Açıklanan sebeplerle;

Direnme uygun olduğundan, davalı A. Sağlık Hiz. ve Tic. Ltd. Şti. vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3 üncü maddesi gereğince uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440/III-1 inci maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,

22.03.2022 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında her ne kadar karar tarihi “22.03.2022” olarak yazılmış ise de, Yargıtay Dosya Ekranı sorgulamasına göre karar tarihi “22.03.2023” olarak görülmektedir.

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 25 üyenin 19’u DİRENME UYGUN DAİREYE, 6’sı ise BOZMA yönünde oy kullanmışlardır.