İFLÂSIN SONUÇLARININ ORTADAN KALKMASI İÇİN BOZMA İLE OLUŞAN DURUMUN KESİNLEŞMESİ GEREKİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


13 May
2023

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2020/12-701
KARAR NO   : 2022/1583

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                        :
 Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi
TARİHİ                                  : 06/07/2020
NUMARASI                           : 2020/976 - 2020/1310
DAVACILAR-
(ŞİKÂYETÇİ BORÇLULAR) :
1- E. Holding A.Ş. 2- E.Taah. ve San. A.Ş.
                                                 3- E. Proje ve Mühendislik A.Ş. 4- Eser Eksport ve İmport A.Ş.
                                                 5- E. Enerji Üretim A.Ş. 6- G. Enerji Üretim A.Ş.
                                                 7- İ.A. vekilleri Av. F.M.
DAVALI (ALACAKLI)             : Y.K. Bankası A.Ş. vekili Av. T. S.

1. Taraflar arasındaki "şikâyet" isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, Ankara 6. İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen şikâyetin reddine ilişkin karar, borçlular vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Ankara Bölge Adliye Hukuk Mahkemesi 18. Hukuk Dairesince verilen istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına, şikâyetin kabulüne ilişkin kararın alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Hukuk Mahkemesi Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. İNCELEME SÜRECİ

Borçlular İstemi:

4. Borçlular vekili şikâyet dilekçesinde; Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin23.12.2015 tarihli ve 2015/167 E., 2015/715 K. sayılı kararı ile müvekkili şirketlerin iflâsına ve iflâsın 23.12.2015 tarihi itibariyle açılmasına karar verildiğini, mahkeme kararının temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 07.12.2016 tarihli ve 2016/2642 E., 2016/5307 K. sayılı kararı ile bozulduğunu, karar düzeltme talebinin ise Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 22.06.2017 tarihli ve 2017/743 E., 2017/1937 K. sayılı kararı ile reddedildiğini, Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 22.11.2017 tarihli ve 2017/496 E., 2017/825 K. sayılı kararı ile önceki kararda direnilerek müvekkili şirketlerin iflâsına ve iflâsın 22.11.2017 tarihi itibariyle açılmasına karar verildiğini, sürecin bu şekilde olmasına rağmen, iflâs müdürlüğünce yeni bir iflâs numarası verilmek suretiyle iflâs işlemleri yeni baştan yapılmayarak, eski dosya üzerinden 24.11.2017 tarihinde “dosyanın kaldığı yerden devamına” şeklinde karar verildiğini, iflâs müdürlüğünün asliye ticaret mahkemesinin kararını uygulamakla yükümlü olduğunu, asliye ticaret mahkemesi tarafından önceki iflâsın neticelerinin sona erdiğine karar verilerek, hükümde yeniden iflâs günü ihdas edilmesi karşısında dosyanın kaldığı yerden devamına şeklindeki iflâs müdürlüğünün işleminin usule ve hukuka aykırı olduğunu, Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 24.07.2017 tarihli ek karar ile dosyanın aşamaları gerekçe gösterilerek Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğüne yazılan müzekkereye; “iflâs halinden önceki halin avdet ettiği, iflâsın açılmasının neticelerinin sona erdiği” belirtildiği, mahkemenin 24.07.2017 tarihli ek kararı ile daha önce açılan iflâs hâlinin kaldırılmış olduğu, 23.12.2015 iflâs tarihinden mahkemece verilen 22.11.2017 tarihli iflâs kararına kadar geçen süreçte tüm ticarî faaliyetler ve borç ödemelerle alacak miktarı ve alacaklı sayısında değişiklikler olduğunu, ayrıca müvekkili şirketlere ait bir kısmı iş makinesi olmak üzere icra dairelerince satışlar yapıldığını, bu satışlar neticesinde ödenen borçların da dikkate alınarak yeniden alacak, alacaklı ve miktarının netleştirilmesi gerektiğini ileri sürerek Ankara 21. İcra (İflâs) Müdürlüğünün 2015/41 E. sayılı dosyasında verilen 24.11.2017 tarihli “dosyanın kaldığı yerden devamına” ilişkin kararının iptali ile Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/496 E. sayılı dosyasında hükümle birlikte açıkça yeni bir iflâs tarihi belirlendiğinden, yeni dosya numarası verilerek, iflâs işlemlerinin buna göre baştan / yeniden yapılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

5. Ankara 6. İcra (Hukuk)Mahkemesinin18.12.2017tarihli ve 2017/620 E., 2017/673 K. sayılı kararı ile; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, iflâs dosyasında gelinen aşama, mahkeme tarafından verilen yeni iflâs kararının her ne kadar önceki kararda direnilmesi şeklinde olmakla birlikte, bu kararla yeni bir iflâs tarihi belirlendiği, ancak yeni iflâs kararının henüz kesinleşmemiş olması ve mahkeme tarafından verilen yeni iflâs kararı öncesi, daha önce mahkeme tarafından verilen tedbir kararlarının devamına dair kararları göz önünde bulundurulduğunda iflâs müdürlüğünce verilen kararda yasaya aykırılık görülmediği gerekçesi ile şikâyetin reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:

6. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlular vekilitarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

7. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesinin 14.11.2018 tarihli ve 2018/1072 E., 2018/2376 K. sayılı kararı ile; uyuşmazlığın iflâs kararının bozulmasının tasfiyeye etkisi noktasında toplandığı, iflâs kararının inşai bir karar olup duruşmada kimse bulunmasa dahi iflâs kararının verilmesi (tefhimi) ile iflâsın açıldığı, bununla borçlunun müflis statüsüne geçtiği ve hakkında iflâs tasfiyesi başladığı, iflâs kararına karşı yasa yollarına gidilmesinin tasfiyeyi etkilemeyeceği [2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK) m. 164/2-3], iflâs bakımından İİK’nın 36. maddesinin uygulanmayacağı (Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku, C. III, Ankara 1993, s. 2723), fakat tasfiye kapsamında yapılacak bazı işlemlerin (mesela ikinci alacaklılar toplanmasının yapılması) için iflâs kararının kesinleşmesi gerektiği, yasa yollarına gidilmesinin iflâs kararına etkisi bu şekilde özetlendikten sonra kararın Yargıtayca bozulmasının tasfiyeye etkisi üzerinde de durulması gerektiği, öğretide ilk derece mahkemesi kararının Yargıtayca bozulmasının, tek başına iflâs hâlini sona erdirmediğinin kabul edildiği (Kuru, s. 2725; Başözen, Ahmet: Müflisin Tasarruf Yetkisi, Ankara 2005, s. 226), ancak bozma kararına karşı karar düzeltme yoluna gidilmemesi ya da bu yola gidilmekle birlikte karar düzeltme isteminin Yargıtayca reddedilmesi hâlinde iflâsın açılmasının sonuçlarının ortadan kalktığı (Kuru, s. 2725; Başözen, s. 226; Yargıtay 12. HD., 24.03.1972 gün ve 1972/3440-3376 E. K.), her ne kadar İİK’nın 164. maddesinin 3. fıkrasına göre iflâs kararının bozulması (veya istinaf yolu ile kaldırılması) ile mallar üzerindeki tedbirlerin devam edeceği belirtilmiş ise de bu tedbirlerin kural olarak defter tutulmasından ibaret olduğu (İİK m. 159-163), defter tutulmasının da borçlunun tasarruf yetkisini kısıtlayan bir tedbir niteliğinde olmadığı (Kuru, s. 2734), davanın münhasıran iflâs istemiyle açılmadığı ve borçlu şirketlerin iflâsın ertelenmesi isteminde bulundukları, iflâs kararının bozulması ve buna yönelik karar düzeltme isteminin de reddi ile iflâsın ertelenmesi tedbirlerine geri dönüldüğü,, borçlu şirketlerin kayyım heyeti nezaretinde faaliyetlerine devam ettiği, bu dönemde şirketlerin faaliyetlerinden doğan borç ve alacaklarının oluştuğu, bu borçların tasfiye kapsamında düzenlenecek sıra cetveline alınmamasının, alacaklıların da iflâs idaresinin belirlenmesinde söz sahibi olamamalarının düşünülemeyeceği, somut olayda iflâsın 23.12.2015 tarihinde açıldığı, bu kararın Yargıtayca 07.12.2016 tarihinde bozulduğu ve karar düzeltme isteminin de 22.06.2017 tarihinde reddedildiği, artık bu tarihten sonra borçlunun müflis statüsünün ortadan kalkmış olmakla tasfiyenin de sona erdiğinin kabulü gerektiği, bu hukukî ve yasal dayanaklar dikkate alındığında dosyanın geldiği aşamanın tasfiye bakımından öneminin bulunmadığı, asliye ticaret mahkemesince ilk kararda direnilmesi fakat iflâs tarihi olarak yeni bir tarihin belirlenmesi ile tasfiye ve daha önceden hazırlanmış (ya da hazırlanmaya başlanmış) sıra cetveli bakımından da yeni alacaklar, borçlar ve imtiyaz durumlarının gündeme geldiği, İİK’nın 206. maddesinin imtiyazları gösteren birinci sırası bakımından, geriye doğru bir yıllık sürelerin belirlenmesi için bu yeni iflâs tarihinin dikkate alınması gerektiği, bu bakımdan tasfiye işlemlerinin bu yeni iflâs tarihi itibariyle yeniden ve en başından tekrar yapılması gerektiği, buna yönelik başvuru üzerine iflâs dairesince “dosyanın kaldığı yerden devamına” dair verilen karar ile bunun kaldırılmasına ilişkin şikâyetin reddine dair ilk derece mahkemesinin kararının yerinde olmadığı, şikâyetçi İlhan A.’nun iflâsına karar verilmediği gibi şikâyet konusu işlemle doğrudan ilgisinin de tespit edilemediği gerekçesi ile şikâyetçiler E. Eksport ve Import A.Ş., E. Holding A.Ş., E. Enerji Üretim A.Ş., E. Proje ve Mühendislik A.Ş., E. Taahhüt ve San. A.Ş. ile G. Enerji Üretim A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, şikâyetin kabulü ile Ankara 21. İcra (İflas) Müdürlüğünün 2015/41 sayılı iflâs dosyasında verdiği “dosyanın kaldığı yerden devamına” dair 24.11.2017 günlü kararının kaldırılmasına, Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 22.11.2017 tarihli ve 2017/496 E. sayılı dosyası üzerinden verilen iflâs kararı çerçevesinde iflâs işlemlerine (tasfiyesine) başlanmasına, şikâyetçi İlhan A.’nun istinaf başvurusunun sıfat yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

8. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

9. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 05.03.2020 tarihli ve 2019/4692 E., 2020/2215 K. sayılı kararı ile;

“… Şikayetçi borçluların icra mahkemesine yaptıkları başvuru ile; asliye ticaret mahkemesince borçlu şirketlerin iflâsına karar verilmesi üzerine iflâs müdürlüğünce iflâs dosyası oluşturulduğu, ancak iflâs kararının Yargıtay’ca bozulması ile ilk derece mahkemesince iflâs kararında direnilerek yeni bir iflâs tarihi belirlendiği, bu durumda iflâs müdürlüğünce yeni bir iflâs dosyası açılması gerekirken, önceki iflâs dosyası üzerinden işlemlerin kaldığı yerden devamına karar verilmesinin isabetsiz olduğunu ileri sürerek iflâs müdürlüğünün 24.11.2017 tarihli “dosyanın kaldığı yerden devamına” dair kararının iptali ile yeni bir dosya numarası verilerek iflâs işlemlerinin yeni baştan yapılmasını talep ettikleri, mahkemece şikâyetin reddine karar verildiği, ilk derece mahkemesi kararına karşı borçluların istinaf yoluna başvurması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesi’nce istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve şikâyetin kabulü ile şikâyete konu iflâs dairesinin 24.11.2017 tarihli kararının iptaline hükmedildiği görülmektedir.

Somut olayda; Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23.12.2015 tarih ve 2015/167 E. - 2015/715 K. sayılı kararı ile borçlu şirketlerin iflâsına, iflâsın 23.12.2015 itibariyle açılmasına karar verildiği, bu karara istinaden Ankara 21. İcra ve İflâs Müdürlüğü’nün 2015/41 İflâs sayılı dosyasının açıldığı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 07.12.2016 tarih ve 2016/2642 E. - 2016/5307 K. sayılı kararı ile iflâs hükmünün bozulduğu, karar düzeltme taleplerinin de reddedildiği, bozma üzerine yeniden yapılan yargılamada mahkemece 22.11.2017 tarih ve 2017/496 E. sayılı karar ile ilk kararda direnilmesine, davacı şirketlerin 22.11.2017 itibariyle iflâslarına hükmedildiği, bu karardan sonra yeni bir iflâs dosyası oluşturulmayarak ilk iflâs dosyası üzerinden işlemlere devam edildiği anlaşılmaktadır.

Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından bozma üzerine verilen kararla borçlunun yeniden iflâsına karar verildiği takdirde, daha önce seçilmiş iflâs idaresi varsa dosyanın aynı iflâs idaresine tevdi edilerek iflâs idaresi tarafından tasfiyeye kaldığı yerden devam edilebilmesi, buna bağlı olarak iflâs idaresi tarafından İİK’nun 166. maddesi gereğince yazışma yapılan kurum ve kuruluşlara bilgiler verilerek ve bozmadan sonra yeniden verilen iflâs kararı üzerine yeniden gerekli ilanların yapılmasını engelleyen yasal bir düzenleme bulunmayıp, verilen ilk iflâs kararı üzerine açılan iflâs dosyası üzerinden işlemlere devam edilmesinin tabi olduğunun kabulü gerekir.

O halde; ilk derece mahkemesince verilen şikâyetin reddine ilişkin karar yerinde olup, Bölge Adliye Mahkemesi’nce şikâyetçilerin istinaf başvurularının esastan reddine hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle bölge adliye mahkemesinin kararı bozulmuştur.

Direnme Kararı:

10. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesinin 06.07.2020 tarihli ve 2020/976 E., 2020/1310 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesi ile direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

11. Direnme kararı süresi içinde alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

12. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; borçlu şirketlerin iflâsına ve iflâsın 23.12.2015 tarihi itibariyle açılmasına ilişkin asliye ticaret mahkemesinin kararının bozulması ve karar düzeltme isteminin de reddedilmesi üzerine asliye ticaret mahkemesince önceki kararda direnilmesine, borçlu şirketlerin iflâsına ve iflâsın 22.11.2017 tarihi itibariyle açılmasına karar verilmesi karşısında yeni bir iflâs dosyası oluşturulmayarak ilk iflâs dosyası üzerinden tasfiye işlemlerine devam edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

13. İflâs kararının temyiz edilmiş olması, iflâs kararının hükümlerini (sonuçlarını) meydana getirmesine engel olmaz; yani, iflâs kararının temyizi iflâsın ilânına ve iflâs masasının teşkiline engel değildir (İİK m. 164/2). Buna göre iflâs kararının temyiz edilmiş olması hâlinde de iflâs dairesi, iflâs kararını kendiliğinden ve derhâl gereken yerlere bildirir ve ilân eder (İİK m. l64/2, c. l; 166/2). İflâs masasının teşkili için gerekli işlemler (İİK m. 208 vd) yapılır (İİK m. l64/2, c. l). Meselâ birinci alacaklılar toplantısı yapılır, iflâs idaresi seçilir ve işe baslar. İflâsın hukukî sonuçları (İİK m. 184 vd) da iflâs kararı ile başlar ve iflâs kararının temyiz edilmiş olmasının bu sonuçların meydana gelmesine bir etkisi yoktur. Yalnız, iflâs kararı kesinleşmedikçe ikinci alacaklılar toplantısı (İİK m. 237-239) ve iflâs masasına giren malların satışı (İİK m. 241-245) yapılamaz (İİK m. 164/2, c. 2).

14. Temyiz incelemesi sonucunda, iflâs kararının bozulması hâlinde bozma ile iflâstan önceki durum geri döndüğünden (yani, iflâsın açılmış olmasının sonuçları sona erdiğinden) söz edebilmek için bu bozma kararının kesinleşmiş, yani ya bozma kararına karşı süresi içinde karar düzeltme yoluna başvurulmamış veya başvurulmuş olup da Yargıtayın karar düzeltme talebini reddetmiş olması gerekir. İflâs kararının bozulması (bozmanın kesinleşmesi) ile iflâsın açılmış olmasının sonuçları sona erer; yani iflâstan önceki durum geri döner. Buna göre, bozma kararının kesinleşmesi üzerine, icra takiplerine (İİK m. 193) ve hukuk davalarına (İİK m. 194) kaldıkları yerden devam edilebilir, seçilmiş ise iflâs idaresinin görevi sona erer. Fakat, iflâs kararının bozulmasına rağmen, borçlunun malları üzerindeki tedbirler devam eder (İİK m. l64/3, c. l). Bu tedbirler (mahkemece kaldırılmadığı takdirde; m. l64/3, c. 2) ancak ticaret mahkemesinin bozmaya uyup iflâs davasını reddetmesi ile sona erer, iflâs davasının reddine karar veren ticaret mahkemesinin tedbirlerin kalkmasına da karar vermesi (İİK m. 164/3, c. 2) gerekir.

15. Ticaret mahkemesi iflâs kararında direnirse, bu direnme kararı yeni bir iflâs kararı niteliğindedir; bu nedenle, direnme (iflâs) kararı üzerine, iflâs tasfiyesine (ikinci alacaklılar toplantısına kadar, İİK m. 164/2) kaldığı yerden devam edilmesi gerekir (Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 1128-1130).

16. Diğer taraftan İİK’nın 193. maddesinde; "İflasın açılması, borçlu aleyhindeki haciz yolu ile yapılan takiplerle, teminat gösterilmesine ilişkin takipleri durdurur. İflas kararının kesinleşmesi ile takipler düşer. İflasın tasfiyesi müddetince müflise karşı yukarıda belirtilen takiplerden hiçbiri yapılamaz." hükmü yer almaktadır.

17. İflâs küllî (toplu) bir cebrî icra yolu olduğundan ve iflâs tasfiyesinde alacaklılar eşit bir şekilde işlem göreceklerinden, artık küllî bir tasfiye olan iflâs tasfiyesi sırasında, ferdî icra takiplerine devam edilmesine ve müflise karşı yeni icra takibi yapılmasına olanak ve gerek yoktur. Bundan böyle müflisin alacaklıları, alacaklarını iflâs masasına yazdırırlar ve iflâs masasının tasfiyesi sonucunda elde edilecek paradan alacaklarını alırlar. Müflis hakkındaki iflâs kararı kesinleşirse, iflâsın açılması ile durmuş olan takipler düşer, yani hükümsüz kalır. Bu takiplere dayanarak borçlunun malları haczedilmiş idi ise bu hacizli mallar kesin olarak iflâs masasına girer (İİK m. 186/1).

18. Somut olayda, Ankara 7. AsliyeTicaret Mahkemesinin 23.12.2015 tarihli ve 2015/167 E., 2015/715 K. sayılı kararı ile; davacı tarafın iflâs erteleme talebinin reddine, E. Holding A.Ş., E. Taahhüt ve Sanayi A.Ş., E. Eksport İmport A.Ş., E. Proje ve Mühendislik A.Ş., G. Enerji Üretim A.Ş.,E. Enerji Üretim A.Ş.'nin ayrı ayrı iflâsına, İflâsın 23.12.2015 günü saat 11.11 itibariyle açılmasına, iflâs kararının derhâl Ankara İflas Müdürlüğüne bildirilmesine, gerekli ilanların ve bildirimlerin Ankara İflâs Müdürlüğü tarafından derhâl yapılmasına karar verilmiştir. Kararın davacı şirketler vekili ile bir kısım müdahiller vekillerince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 07.12.2016 tarihli ve 2016/2642 E., 2016/5307 K. sayılı kararı ile karar bozulmuştur. Bir kısım müdahiller vekillerince karar düzeltme talebinde bulunulması üzerine Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 22.06.2017 tarihli ve 2017/743 E., 2017/1937 K. sayılı kararı ile karar düzeltme isteminin reddine karar verilmiştir. Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 22.11.2017 tarihli ve 2017/496 E., 2017/825 K. sayılı kararı ile önceki kararda direnilerek; davacı tarafın iflâs erteleme talebinin reddine, E. Holding A.Ş., E. Taahhüt ve Sanayi A.Ş., E. Eksport İmport A.Ş., E. Proje ve Mühendislik A.Ş., G. Enerji Üretim A.Ş., E. Enerji Üretim A.Ş.'nin ayrı ayrı iflâsına, iflâsın 22.11.2017 saat 12.32 itibariyle açılmasına, mahkemece verilen her türlü tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.

19. Ankara 7. AsliyeTicaretMahkemesinin22.11.2017tarihli ve 2017/496 E., 2017/825 K. sayılı kararı üzerine Ankara 21. İcra (İflas) Müdürlüğünün 2015/41 İflas sayılı dosyasında 24.11.2017 tarihinde iflâs müdürlüğünce “Müdürlüğümüz takip dosyasında müflis olan şirketler için iflâs kararı verildiğinden, dosyanın kaldığı yerden devamına, daha önce faaliyet izni verildiğinden aynı izin kapsamında çalışmasının devamına, şirketler için atanan iflâs idare memurlarının görevlerine kaldığı yerden devamına” karar verilmiştir.

20. İcra ve İflas Kanunu’nun 193. maddesi uyarınca iflâsın açılması ile borçlu aleyhine haciz yoluyla yapılan takipler durur ve iflâs kararının kesinleşmesiyle bu takipler düşer. İİK’nın 164. maddesinin 3. fıkrasına göre iflâs kararına karşı kanun yoluna başvurulması, iflâsın ilânına ve masanın teşkiline mâni değildir. Aynı maddenin son fıkrasına göre ise iflâs kararı bozulursa borçlunun malları üzerindeki tedbirler devam eder. Müflis hakkında verilen iflâs kararının bozulması, iflâsın sonuçlarını hemen ortadan kaldırmaz. İflâs kararının bozulması ile icra muameleleri kaldığı noktada duracağından, kesinleşecek yeni hüküm çerçevesinde işlem yapılması gerekir. Bir diğer ifade ile iflâsın sonuçlarının ortadan kalkması için bozma ile oluşan durumun kesinleşmesi gerekir. Dolayısıyla şikâyetçiler hakkında verilen iflâs kararı henüz kesinleşmediğinden ilk kararla teşkil edilen iflâs masası ve iflâs dosyası hukukî geçerliliğini korumaktadır. Bu dosya üzerinden İİK’nın 166. maddesi uyarınca iflâs idaresi tarafından yazışma yapılan kurum ve kuruluşlara bilgiler verilerek, tasfiyeye kaldığı yerden devam edilebilir. Bozmadan sonra verilen iflâs kararı için aynı iflâs dosyası üzerinden yeniden ilan yapılmasını engelleyen yasal bir düzenlemeye de yer verilmemiştir. O hâlde verilen ilk iflâs kararı üzerine açılan iflâs dosyası üzerinden tasfiye işlemlerine devam edilmesinde yasaya uymayan bir yön bulunmamaktadır.

21. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, şikâyetçiler hakkında verilen ilk iflâs kararının bozulduğu ve bozmaya karşı karar düzeltme istemlerinin reddi ile müflis statüsünün kalktığı, bu nedenle verilen yeni iflâs kararı ile iflâs işlemlerinin yeniden yapılması gerektiğinden direnme kararının onanması gerektiği ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

22. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

23. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV.SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerden dolayı 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nın 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 371. maddeleri uyarınca BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373/2. maddesi uyarınca kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 24.11.2022 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 19 üyenin 16’sı BOZMA, 3’ü ise ONAMA yönünde oy kullanmışlardır.