İHALE BEDELİ MUHAMMEN BEDELİN ÜSTÜNDE OLUP BORÇLUNUN İHALENİN FESHİNİ İSTEMEKTE HUKUKİ YARARI BULUNMADIĞINDAN ALEYHİNE PARA CEZASI HÜKMEDİLEMEZ.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


03 Haz
2023

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2021/12-345
KARAR NO   : 2022/1820

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
 Kırşehir İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                         : 29/12/2020
NUMARASI                 : 2020/143 - 2020/141

1. Taraflar arasındaki “ihalenin feshi” isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, Kırşehir İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen şikâyetin reddine ilişkin karar borçlu vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. İNCELEME SÜRECİ

Borçlu İstemi:

 4. Borçlu vekili şikâyet dilekçesinde; ihale işlemleri sırasında çıkarılan tebligatların Tebligat Kanunu uyarınca geçerli olmadığını ve süresiz şikâyete tabi olduğunu, tebligat zarfları içeriği ile müvekkili aleyhine sonuç doğurabilecek olan tüm evraklarda ve zarf üzerinde itiraz sürelerinin belirtilmediğini, Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin usulüne uygun uygulanmadığını, sırf bu işlemin dahi yapılan satış işlemini sakat kılacağını, taşınmazların bulunduğu Akpınar ilçesinde anons yapılmadığını, il merkezinde belediye anonslarının yapılıp yapılmadığının belirsiz olduğunu, yapılan ilanlar yetersiz olduğundan ihaleye alacaklı dışında kimsenin katılmadığını, yeterli rekabet ortamı oluşmadığını, alacaklının taşınmazları düşük fiyatla aldığını ileri sürerek taşınmazların ihalesinin feshine karar verilmesini talep etmiştir.

Alacaklı Cevabı:

5. Alacaklı vekili; usulüne uygun tebliğe rağmen cevap dilekçesi sunmamış, duruşmadaki beyanında şikâyetin reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. Kırşehir İcra (Hukuk) Mahkemesinin 23.12.2015 tarihli ve 2015/119 E., 2015/160 K. sayılı kararı ile; borçlu vekili şikâyet dilekçesinde müvekkiline yapılan tebligatın usulsüz olduğunu iddia etmiş ise de 08.07.2015 tarihinde yapılan tebligatın usulüne uygun olduğunu, icra müdürlüğünün kararı gereğince satış ilanının köylerde yapıldığı, belediye tarafından anons edildiği ve tirajı yüksek gazetede ilan edildiği, ilanlarda eksik bir husus olmadığı, borçlu vekili delil listesinde tanık dinlenmesini istemiş ise de şikâyet dilekçesinde fesat iddiasına dayanmadığından tanıkların dinletilmesinden vazgeçildiği, ihalenin usulüne uygun olduğu gerekçesi ile şikâyetin reddi ile ihale bedelleri toplamı olan 103.210 TL’nin %10'u olan 10.321 TL para cezasının borçludan alınarak Hazineye gelir kaydına karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlu vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 31.03.2016 tarihli ve 2016/2511 E., 2016/9573 K. sayılı kararı ile;

“… İİK'nun 134/8. maddesinde; "İhalenin feshini şikayet yolu ile talep eden ilgili, vaki yolsuzluk neticesinde kendi menfaatlerinin muhtel olduğunu ispata mecburdur" düzenlemesi yer almaktadır.

Şikayete konu 9.4 parsel numaralı taşınmazın muhammen bedelinin 840,00 TL olduğu, birinci açık artırmada 1.220,00 TL'ye satıldığı ve dolayısıyla satış bedelinin, taşınmazın muhammen bedelinin üzerinde olduğu, şikayetçinin, icra mahkemesine verdiği dilekçesinde kıymetinin düşük olduğuna ilişkin bir iddiasının da bulunmadığı anlaşılmaktadır.

Yerleşik Yargıtay uygulamasına göre satış bedelinin, muhammen bedelin üzerinde olması halinde ihalede zarar unsurunun gerçekleşmediğinin kabulü gerekir.

Bu durumda, mahkemece, 9.4 parsel numaralı taşınmaza yönelik ihalenin feshi isteminin bu nedenle reddi gerekirken işin esasının incelenerek sonuca gidilmesi doğru değil ise de, sonuçta istem reddedildiğinden ret kararı sonucu itibari ile doğru olup bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değil ise de;

İİK'nun 134. maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesinde; işin esasına girilmeden ihalenin feshi talebinin reddi halinde, şikayetçi aleyhine para cezasına hükmedilemeyeceği öngörülmüştür. Borçlunun, 9.4 parsel numaralı taşınmaza yönelik ihalenin feshi isteminin, zarar unsuru yokluğu nedeniyle ve işin esasına girilmeden reddi gerektiğinden, anılan taşınmaz yönünden, borçlu aleyhine ihale bedelinin %10’u oranında para cezasına hükmedilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.

Diğer taraftan, borçlunun, diğer fesih sebeplerinin yanında, satış ilanının kendisine usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğini, tebligat mazbatasında itiraz sürelerinin belirtilmediğini ileri sürerek ihalenin feshine karar verilmesi istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece, istemin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.

7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun “Aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçiye tebligat” başlıklı 16. maddesi ile Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 25. maddesine göre; “Kendisine tebliğ yapılacak şahıs adresinde bulunmazsa tebliğ, kendisi ile aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerinden birine yapılır.” Mevcut bu düzenleme karşısında, öncelikle kendisine tebliğ yapılacak şahsın adreste bulunmadığı tespit edilerek mazbataya yazılmalı, daha sonra aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerinden birine tebligat yapılmalıdır.

Somut olayda, şikayetçi borçlu İbrahim Pınarbaşı adına çıkartılan satış ilânının, 08.07.2015 tarihinde, tebliğ memuru tarafından; “muhatapla birlikte ikamet eden Sedat Pınarbaşı’ya tebliğ edildi” şerhi ile Tebligat Kanunu'nun 16. maddesine göre tebliğ edilmek istendiği, ancak muhatabın (borçlunun) adreste bulunup bulunmadığı tespit ve tevsik edilmeksizin tebligatın doğrudan Sedat Pınarbaşı'ya yapıldığı görülmektedir. Bu durumda, yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve yönetmelik hükümlerine aykırı olduğundan, borçluya yapılan satış ilanı tebligatı usulsüzdür.

İİK'nun 127. maddesi gereğince taşınmaz satışlarında, satış ilanının bir örneği borçluya tebliğ edilmelidir. Borçluya satış ilanının tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesi, başlı başına ihalenin feshi sebebidir.

O halde mahkemece, borçlunun şikayetinin kısmen kabulü ile 9.4 parsel dışındaki diğer taşınmazlar yönünden ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile istemin tümden reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Birinci Direnme Kararı:

 9. Kırşehir İcra (Hukuk) Mahkemesinin 13.07.2016 tarihli ve 2016/99 E., 2016/108 K. sayılı kararı ile; borçluya yapılan tebligatın usulüne uygun olduğu, mahkemece ihale işlemlerinin usul ve esas açısından ayrı ayrı değerlendirilip sonuçlandırıldığı, bu hâli ile ihalenin esasının da denetlendiği, borçlu aleyhine para cezasına hükmedilmesinin uygun olduğu gerekçesi ile şikâyetin reddine, ihale bedelleri toplamı olan 103.210 TL’nin %10'u olan 10.321 TL para cezasının borçludan alınarak Hazineye gelir kaydına karar verilmiştir.

Birinci Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu Kararı:

11. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca 16.06.2020 tarihli ve 2017/12-272 E., 2020/397 K. sayılı kararı ile;

“… Mahkemece, kısa kararda:

“…Mahkememizce direnme kararı verilerek davanın REDDİNE ,…” karar verilmesine karşın, gerekçeli kararda:

“… 1- Davanın REDDİNE

2- İhale bedelleri toplamı olan 103.210,00 TL üzerinden %10'u olan 10321.00 TL nin cezanın davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA ,…” şeklinde hüküm kurularak kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki oluşturulmuştur.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nın 294. maddesinin 3. fıkrası uyarınca kararın tefhimi her hâlde aynı Kanunun 297. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçilerek okunması suretiyle olur.

Bu durumda gerekçeli kararın, tefhim edilen karar yanlışta olsa buna uygun düzenlenmesi gerekmektedir. Yanlışlık ancak Yargıtay yoluna başvurulması ve kararın bozulması hâlinde düzeltilebilir. Bu aykırılık kamu düzenine ilişkin olup diğer yönler incelenmeden tek başına bozma sebebi olur. Kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki bulunmasının bozma sebebi yapılması ise, 10.04.1992 tarihli ve 1991/7-4 K. sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı gereğidir.

Bu nedenle mahkemece yapılacak iş, tefhim edilen kısa karara uygun gerekçeli karar ve buna uygun hüküm oluşturmak olup, buna aykırı direnme kararı usul yönünden bozulmalıdır...” gerekçesi ile direnme kararının usulden bozulmasına, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesinin İkinci Direnme Kararı:

12. Kırşehir İcra (Hukuk) Mahkemesinin 29.12.2020 tarihli ve 2020/143 E., 2020/141 K. sayılı kararı ile; Hukuk Genel Kurulunun usul bozması öncesindeki gerekçe ile direnme kararı verilmiştir.

İkinci Direnme Kararının Temyizi:

13. Direnme kararı süresi içinde borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

14. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık;

1) İcra ve İflas Kanunu’nun 134. maddesinin 8. fıkrası gözetildiğinde şikâyet konusu 840 TL muhammen bedelli 9.4 parsel numaralı taşınmazın birinci açık artırmada 1.220 TL'ye satılması karşısında ihalenin feshi isteminin zarar unsuru yokluğu nedeniyle işin esasına girilmeden reddinin gerekip gerekmediği buradan varılacak sonuca göre belirtilen taşınmaz yönünden aynı Kanun’un 134. maddesinin 2. fıkrası uyarınca borçlu aleyhine ihale bedelinin %10’u oranında para cezasına hükmedilip hükmedilemeyeceği,

2) Şikâyet konusu diğer taşınmazlar yönünden borçluya satış ilanının usulüne uygun tebliğ edilip edilmediği, buradan varılacak sonuca göre şikâyetin kısmen kabulü ile ihalenin feshinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

A. (1) numaralı uyuşmazlık yönünden yapılan incelemede;

15. Şikâyet ehliyetinin yanında şikâyet hakkının kullanılabilmesi için diğer bir koşul şikâyeti ileri sürmek isteyen kişinin şikâyette hukuki yararının bulunması gerekir. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nda (İİK) 134. maddenin 8. fıkrası hariç bu koşul açıkça belirtilmemesine rağmen şikâyet edenin hukuki yararının bulunması uygulama ve doktrinde zorunlu ikinci koşul olarak kabul edilmektedir (Pekcanıtez, Hakan/ Simil, Cemil: İcra- İflas Hukukunda Şikâyet, İstanbul 2017, s. 231). Sadece İİK’nın 134. maddesinin 8. fıkrasında ihalenin feshi isteminde bulunanın fesihte hukuki yararı bulunması gerektiği açıkça hükme bağlanmıştır.

16. İcra ve İflas Kanunu’nun 134. maddesi uyarınca ihalenin feshini isteyebilecek kişilerin, somut bir olayda ihalenin feshini isteyebilmesi için ihalenin feshedilmesinde hukuki yararının (menfaati) bulunması şarttır (dava şartı). Bir başka ifadeyle ihalenin feshini isteyen kişinin, somut bir ihalenin feshi sebebine (yolsuzluğa) dayanması ve bu yolsuzluk nedeniyle menfaatinin ihlâl edilmiş (zarar görmüş) olması gerekir. Kanun bu hukuki yarar şartını şu şekilde düzenlemektedir; “İhalenin feshini şikâyet yolu ile talep eden ilgili, vâki yolsuzluk neticesinde kendi menfaatlerinin muhtel olduğunu ispata mecburdur”. Bu hükmün kanuna koyulma nedeni, ihalelerin lüzumsuz şikâyet ve itirazlarla sürüncemede bırakılarak takiplerin sonucunun belirsiz kalması ve meçhul işlemlerden çekinerek cebri satışlara iştirak etmeme duygusunun yerleşmemesi, sonuç olarak talebi artırıcı kimliği ile borçluyu korumaya ve taşınmazın gerçek değeri ile satılmasını sağlamaya yöneliktir.

17. Satılan (taşınır veya taşınmaz) malın muhammen bedelin altında bir bedelle satılmış olması, yalnız (tek) başına ihalenin feshi sebebi teşkil etmez; yani, geçerli bir ihalenin feshi sebebine (yolsuzluğa) dayanmayan ilgilinin, sadece malın muhammen bedelinin altında satılmış olduğuna dayanarak ihalenin feshini istemekte hukuki yararı yoktur. Fakat, ihalenin feshini isteyen kişi, geçerli bir ihalenin feshi sebebine (yolsuzluğa) dayanmakta ve satılan mal bu nedenle muhammen bedelin altında satılmış ise, ilgilinin o ihalenin feshini istemekte hukuki yararı vardır.

 18. Satılan malın muhammen bedelin üstünde bir bedelle satılmış olması hâlinde, ihalenin feshini istemekte kural olarak hukuki yarar yoktur. Fakat satılan mal muhammen bedelin üstünde bir bedelle satılmış olmakla beraber yapılan usulsüzlük (yolsuzluk) malın daha yüksek bedelle satılmasını önlemiş ise (yani ihalenin feshi sebebi olarak dayanılan yolsuzluk yapılmamış olsa idi mal daha yüksek bedelle satılabilecek idi ise) malın daha yüksek bir bedelle satılamamış olmasından zarar görmüş olan ilgilinin (örneğin borçlunun) ihalenin feshini istemekte hukuki yararı vardır (Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 715).

19. İcra müdürlüğünün kıymet takdir işlemine (raporuna) karşı süresi içinde icra mahkemesinde şikâyet yoluna başvuran ilgili (örneğin borçlu) kıymet takdirinin usulsüz olduğundan bahisle ihalenin feshini isteyebilir. Bu hâlde ihalenin feshini inceleyen icra mahkemesi satışa esas muhammen bedelin gerçeği yansıtıp yansıtmadığını da inceleyeceğinden bu husus yukarıda belirtilen kuralın istisnalarından olup, ihale bedeli muhammen bedelin üzerinde olsa dahi ihalede zarar unsurunun gerçekleşmediği kabul edilemez.

20. Şikâyeti inceleyen icra mahkemesi şikâyetin koşullarının eksik olması hâlinde şikâyeti esastan incelemeksizin reddeder. Örneğin şikâyetin süresinin dolmasından sonra ileri sürülmesi veya şikâyet ileri sürmekte yararı bulunmayan bir kişinin şikâyet yoluna başvurması hâlinde şikâyet usuli açıdan reddedilir. Bu durumda şikâyet esastan incelenmemekte sadece usuli koşulların olmaması nedeniyle reddedilmektedir (Pekcanıtez / Simil, s. 384).

21. İcra ve İflas Kanunu’nun 134. maddesinin 2. fıkrası uyarınca icra mahkemesince ihalenin feshi talebinin reddine karar verilmesi hâlinde şikâyetçi aleyhine feshi istenilen ihale bedelinin yüzde onu oranında para cezasına hükmedilir. Ancak işin esasına girilmemesi nedeniyle talebin reddi hâlinde para cezasına hükmolunamaz.

22. Somut olayda, borçlu vekilinin 16.09.2015 tarihinde ihalenin feshi istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, borçlunun usulünce yapılmış kıymet takdirine yönelik bir şikâyetinin bulunmadığı, kıymet takdirinin kesinleştiği, şikâyet konusu Kırşehir ili, Akpınar ilçesi, Hacıselimli Köyü, 9.4 parsel sayılı taşınmazın muhammen bedeli 840 TL olup, 10.09.2015 tarihli birinci açık artırmada alacaklı vekiline alacağa mahsuben 1.220 TL’ye ihale edildiği görülmektedir.

23. Bu durumda 9.4 parsel numaralı taşınmazın ihale bedeli, muhammen bedelin üstünde olup, fesih isteyen borçlu fesih istemekte hukuki yararının bulunduğunu ispatlayamadığından İİK’nın 134. maddesinin 8. fıkrasına göre borçlunun ihalenin feshini istemekte hukuki yararı olmadığının kabulü gerekir.

24. O hâlde 9.4 parsel numaralı taşınmaza yönelik ihalenin feshi isteminin hukuki yarar yokluğu nedeni ile şikâyetin usulden reddine karar verilmesi gerekmekte olup, şikâyet şartı yokluğu nedeniyle işin esasına girilmediğinden borçlu aleyhine ihale bedelinin %10’u oranında para cezasına hükmedilmez.

25. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, zarar unsurunun bulunup bulunmadığının belirlenmesinin işin esası ile ilgili olduğu, bu nedenle para cezasına hükmedilmesi gerektiği gerekçesi ile direnme kararının uygun olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

26. Hâl böyle olunca, (1) numaralı uyuşmazlık yönünden Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup direnme kararı bozulmalıdır.

B. (2) numaralı uyuşmazlık yönünden yapılan incelemede;

27. İcra ve İflas Kanunu’nun 126 ve devamı maddeleri uyarınca haczedilen veya ipotekli taşınmazlar yalnız açık artırma yolu ile satılır. Satış talebi ile birlikte icra dairesince satışa hazırlık işlemleri yapılır. Satışa hazırlık işlemleri, arttırma şartnamesi düzenlenmesi, taşınmaz üzerindeki mükellefiyetler listesinin hazırlanması, satış ilanı ve satış ilanının bir suretinin borçlu, alacaklı ve tapu sicilinde kayıtlı bulunan ilgililere tebliğidir.

28. İcra ve İflas Kanunu’nun 127. maddesi uyarınca taşınmaz satış ilanının bir suretinin borçluya tebliğ edilmesi zorunludur. Borçluya satış ilanının tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesi başlı başına ihalenin feshi sebebidir. Aynı Kanun’un 21. maddesinin 1. fıkrası ile 57. maddesinin 1. fıkrasına göre icra işlerinde tebligat 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik hükümlerine göre yapılır.

29. Tebligat ile ilgili kanun ve yönetmelik hükümleri tamamen şeklidir. Değinilen işlemler, bilgilendirme yanında belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemi olmakla, gerek tebliğ işlemi ve gerekse tebliğ tarihi ancak kanun ve yönetmelikte emredilen şekillerle tevsik ve dolayısıyla ispat olunabilir. Bu sebeple tebligatın usul yasaları ile ilişkisi de daima göz önünde tutulmalıdır. Kanun ve yönetmeliğin amacı tebligatın muhatabına en kısa zamanda ulaşması, konusu ile ilgili olan kişilerin bilgilendirilmesi (tebligatın bilgilendirme fonksiyonu) ve bu hususların belgeye (tebligatın belgelendirme fonksiyonu) bağlanmasıdır. Hâl böyle olunca, kanun ve yönetmelik hükümlerinin en ufak ayrıntılarına kadar uygulanması zorunludur. Tebligat Kanunu ile Yönetmelikte öngörülen şekilde işlem yapılmış olmadıkça tebliğ memuru tarafından yapılan yazılı beyan onun mücerret sözünden ibaret kalır ve dolayısıyla belgelendirilmiş sayılmaz. Nitekim, Kanun’un ve Yönetmeliğin belirlediği şekilde yapılmamış ve belgelendirilmemiş olan tebligatların geçerli olmayacağı yerleşik yargısal içtihatlarda da açıkça vurgulanmıştır.

30. Tebligat Kanunu’nun “Aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçiye tebligat” başlıklı 16. maddesi “Kendisine tebliğ yapılacak şahıs adresinde bulunmazsa tebliğ kendisi ile aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerinden birine yapılır.” hükmünü, Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’in 25. maddesi ise “Kendisine tebligat yapılacak kişi adresinde bulunmazsa tebliğ, kendisi ile aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerinden birine yapılır.” düzenlemesini içermektedir.

31. Tebligat Kanunu’nun 16. maddesinde belirtilen şahıslara muhatap adına tebligatın yapılabilmesi için muhatap o adreste olmakla beraber sadece tebligatın yapılacağı sırada orada bulunmaması gerekir. Muhatabın tebliğ sırasında orada bulunmadığı saptanmadan Tebligat Kanunu’nun 16. maddesine göre tebligat yapılamaz. Muhatabın tebliğ yapılacağı sırada ikametgah adresinde bulunmadığı tespit edilip tebligat tutanağına yazılmamış ise muhatap ile birlikte oturan kişiye yapılan tebliğ, usulsüz tebliğdir. Taşınmaz satış ilanı tebliğinin (İİK m. 127) tebliğ anında muhatabın orada bulunup bulunmadığı usulünce tespit edilmeden matbu tebliğ kaşesi basılarak muhatap ile birlikte aynı konutta sürekli oturan kişiye yapılması Tebligat Kanunu’nun 16. maddesine aykırı ve bu nedenle de usulsüz tebliğ hâli söz konusu olacağından ihalenin feshi gerekir (Muşul, Timuçin; Tebligat Hukuku, Ankara 2018, s. 304-306; Albayrak, Hakan: Tebligat Hukuku, Ankara 2022, s. 99).

32. Somut olayda ise şikâyetçi borçlu adına çıkarılan satış ilanı “Aynı konut altında muhatapla birlikte ikamet eden kardeşi Sedat Pınarbaşı imzasına tebliğ edilmiştir” şerhi ile 08.07.2015 tarihinde tebliğ edilmiştir. Şu hâle göre tebliğ muhatabın adreste bulunup bulunmadığı tespit edilmeksizin aynı konutta birlikte oturan kişiye yapılan tebliğ işlemi 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 16. maddesine aykırı olmakla usulsüzdür.

33. İcra ve İflas Kanunu’nun 127. maddesi gereğince taşınmaz satışlarında borçluya satış ilanının tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesi başlı başına ihalenin feshi sebebidir.

34. O hâlde borçluya satış ilanının usulüne uygun tebliğ edilmediğinden şikâyetin kısmen kabulü ile 9.4 parsel sayılı taşınmaz dışındaki şikâyet konusu diğer taşınmazlar yönünden ihalenin feshi isteminin kabulüne karar verilmesi gerekir.

35. Hâl böyle olunca, (2) numaralı uyuşmazlık yönünden Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup, direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

I- (1) numaralı uyuşmazlık yönünden A bendinde (§ 15-26) belirtilen gerekçe ile borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, oy çokluğu ile,

II- (2) numaralı uyuşmazlık yönünden B bendinde (§ 27- 35) gösterilen gerekçe ile borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, oy birliği ile,

İstek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun'un 29. maddesi ile eklenen Geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğden itibaren on gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21.12.2022 tarihinde karar verildi.

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 19 üyenin 15’i BOZMA, 4’ü ise DİRENME UYGUN DAİREYE yönünde oy kullanmışlardır.